ANLATıMLı BELAĞAT
EDÎTÖR Prof. Dr. Tacettin UZUN YAZARLAR Prof. Dr. Tacettin UZUN Dr. Ayhan ERDOĞAN
Dr. Muhammet TASA...
480 downloads
2385 Views
5MB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
ANLATıMLı BELAĞAT
EDÎTÖR Prof. Dr. Tacettin UZUN YAZARLAR Prof. Dr. Tacettin UZUN Dr. Ayhan ERDOĞAN
Dr. Muhammet TASA
Dr. Latif SOLMAZ
Dr. Sehabeddin KIRDAR
Ars. Gör. Yusuf Sami
SAMANa
KONYA-2008
ANLATIMLI BELAGAT
I. Baskı: Eyia 2008
ISBN: 978-9944-5871-2-9
Dizgi: Yusuf Sami SAMANCI Kapak: Muhiddin OKUMUŞLAR Baskı - Cilt: Sebat Ofset Matbaacılık 0.332. 342 01
53-KONYA
Basım Tarihi: 15.09.2008
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ
ııı
KıSALTMALAR
V
GIRIŞ
1
BELAGAT
1
FESAHAT
3
ME'ÂNÎ
13
H A B E R ( B I L D I R M E ) ve I N Ş A ( D I L E K ) K I P L E R I . 1 4 HABERIN GAYELERI
17
H A B E R ÇEŞITLERI
22
INŞÂ ÇEŞITLERI
28
INŞÂ ÇEŞITLERINDEN EMIR
35
INŞA ÇEŞITLERINDEN NEHIY
43
INŞA ÇEŞITLERINDEN SORU
48
I N Ş A Ç E Ş I T L E R I N D E N TEMENTSI
54
INŞÂ ÇEŞITLERINDEN NIDA
61
F A S L ( A Y ı R M A ) ve V A S L ( B A Ğ L A M A )
70
FASL YAPıLAN YERLER
75
VASL YAPıLAN YERLER
85
ZIKIR VE HAZIF
91
TAKDIM VE TE'HÎR
99
M U S Â V Â T , Î C Â Z ve I T N Â B BEYÂN
107 123
TEŞBIH
124
TEŞBIHIN ÇEŞITLERI
131
TEŞBIHIN GAYELERI
138
HAKÎKAT VE MECAZ
144
ISTIARE
149
MÜRSEL MECAZ
161
AKLÎ MECAZ
168
KINAYE
173
BEDI" LAFZÎ GÜZELLEŞTİRİCİLER CİNAS
179 180 180
SECÎ' .............................................................187 İKTİBAS 190 NL\NE\1 GÜZELLEŞTİRİCİLER 194 TEVRİYE \ 194 TIBAK 198 MUKABELE 202 HUSNU'T-TA'LÎL 206 TE'KÎDU'L-MEDHİ BİNL\ YUŞBİHU'Z-ZEMM 2 0 8 TE'KÎDU'Z-ZEMMİ B İ M A Y U Ş B İ H U ' L - M E D H 2 1 0 USLÜBÜ'L-HAKÎM 212 ALIŞTIRMAI^RIN ÇÖZÜMLERİ 217 Yazarların Hazırladıkları Bölümler 265 BİBLİYOGR.\FYA 267
ÖNSÖZ Belagat, Arap dili için çok önemli ve yararlı bir üimdir. Kur'an'ın mucize oluşu ve sözün güzeli, onun sayesinde bilinmekte ve anlaşılmaktadır. Sözün
en
güzeli,
hoşlanmadığı
için
kulakların
reddetmediği, zihinlerin de anlamak için yorulmadığıdır. Belagat, sözün veya yazmın güzellik ve etkinliğini sağlamak için başvurulan yollan incele)ip kurallara bağlar. Belagat, cansız varkkIan canlandınr, gözle görüleme}'en ruhsal durumlan hayalleştirir,
gözle görülür hale getirir, hayatın yaşantdanmıza
herkesin
gerçeklerini
düşünemeyeceği
bir
güzellik verir. Duygu ve düşüncelerden doğan belagat sanatlan, anlatıma güçlü bir canlılık kazandırır. Sarf ve nahiv bilgilerini alan öğrencilerimizin bu önemli ilim hakkında da bilgi sahibi olmalan için elinizdeki kitap hazırlanmıştır. Kitapta, belagatla ilgili temel konular ele aknmış, fazla teferruata girilmemiştir. Teferruat, meraklıları için İlerdeki aşamalara bırakılmıştır. Kitabımızın yararh olması dileğiyie... 17/C7/2CC8 Prof. Dr. Tacettin Uzun
KISALTMALAR a.g.e.
Adı geçen eser
a.s.
Aleyhi's-selam
b.
:
bin
bkz.
:
bakınız
DİA
:
Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
h.
:
hicrî
h.ö.
hicretten önce
Hz.
Hazreti
r.a.
Radıyallahu anh
s.
sayfa
s.a.s
Sallallahu aleyhi ve sellem
(?)
Vefat tarihi bilinmiyor
GİRİŞ BELAGAT
'b-J'
-•;2::;^:
Âi^Ua^ : < P > U
Iju j j
BELAGAT En kısa tarifle belagat: "Sözün, halin gereğine u)^un olmasıdır". Belâğatin başka bir tarifl: Sözün, fasîh olmakla birlikte hâlin gereğine uy-gun olmasıdır. "Hâl" - buna makam da denilmektedir - mütekeUimi (sözü söyleyen kişiyi) sözünü belH bir tarzda ifade etmeye zorlayan durumdur'".
"İ-Iâj" bajka bir ı;ade}'ie, sözün söyienmesım gerekrireiı özei sebeptir.
ANLATIMLI BELAGAT
Mukreza - ki buna itibar-1 münasib" de denilir - ifadenin getirileceği özel durumdur. ANLATIM: Bir kimseyi övmek ( ^ ^ ' ) sözün Itnabını (uzatılmasını) gerektirir. Muhatabın zeki olması («j'^-L!') ise, sözün vecîz olmasını gerektirir. Öyleyse ^"-J-^^Jl (övmek) ve öjlT-İJ' (zekilik) birer hâldir. İlk makamda itnâb (sözü uzatmak), ikinci makamda îcâz (sözü vecîz ve kısa söylemek) hâlin muktezasıdır. Belagatın tarifi yapılırken "sözün, fasîh olmakla birlikte hâlin gereğine uygun olmasıdır" denilmişti. Şimdi de fasîh olmanın yani fesahatin tarifini yapalım:
"ttibar-i münâsib" şöyle açıklanabilir: Sözün sö)îenciiği hile uygun üslup özelliklenni raşımasmı gereicu-en doğru tasarlama ve hesaplamadır.
ANLATIMLI BELAGAT
FESAHAT ^
^1
'
'
*
•
•
1
' f
"
t.
• İl
OLJt^
*
I
.''
r-
ANLATIMLI BELAGAT
V ^LlIS".
0 ' ' ^ ^ ^
^^Z^ .Ly^
^^'jji
-^r^^'j ı^'^'j
O',
ia^
c^'ij<^-
:^
:^'>o ^ ^ ' J t
•W
FESAHAT: Fesahat, sözlükte açık seçik olma anlamına gelir. Istdahta (terim olarak) ise fesahat, kelime, kelam (söz) ve mütekellime ait bir niteHktir. 1-Kelimenin fesahati: Kelimenin tenâfur-i kıyasa aykın olmaktan ve garabetten uzak olmasıdır.
hurûftan,
ANLATIMLI BELAGAT
Tenâfur-ı hurûf kelimede olur, diHn onu sö)'lemesini ve telaffuz etmesini zorlaştırır. Kıyasa
muhalefet:
KeHmenin,
sarf
kuralına
aykın
olmasıdır. Garabet: Kelimenin manasının açık olmamasıdır. 2-Kelâmın
fesahati:
Sözü
oluşturan
kelimelerin,
tenafurdan, za'f-ı teliften ve ta'kîdden uzak olmasıdır. Kelamdaki tenâfur da, dilin onu söylemesini ve telaffuz etmesini zorlaştırır. Za'f-ı te'lîf, kelamm meşhur olan nahiv kuralına aykm olmasıdır. Ta'kîd: Kelamın kast olunan manaya delaletinin kapak olmasıdır. Kapaklık, takdim, te'hîr veya fasi gibi bir sebeple, lafız yönünden olursa buna lafzı ta'kîd denir. Eğer kapaklık, ne kastedildiği
anlaşılmayan
mecaz ve kinayeler
kuUanılması
sebebijie mana yönünden ise, buna manevî ta'kîd deniHr. Mütekellimin fesahati: Herhangi bir konuda, fasîh sözle maksadı ifade edebilme meneğidir. ANLATIM: Aym ve)'a )'akın mahreçten çıkan sesleıin bir kelimede toplanmasına tenâfur-i huruf, başka ifadelerle kakafoni veya ses
ANLATIMLI BELAGAT
kakışması
denir.
Bunun
Türkçeden
örneği:
"Çürütücülerce"; Arapçadan örneği: c^ij^liuLİ dır'. Şu ifadede kıyasa muhalefetin örneği vardır: "^uk^'ı
İfadesinde
^ -ûkJi
kelimesinin J>r^\ şeklinde
olması gerekir. Garabet, bir ibarede akşıknamış sözlerin kullanılmasıdır. Bu tür kelimelere ait manalar, sözlüklerde bulunabilir veya bazı kimseler tarafından kullanılabilir. Ancak bu durum onu, garip olmaktan
çıkarmaz.
anlamında
Meselâ,
"Kaçan",
Türkçede
"Hangi"
"Ne
anlamında
zaman
ki"
"Kangı"
kelimeleri garip kelimelerdendir. Arapçada da
U^'jj
urcijzesindeki'' li^'^—kelimesinde garabet vardır.
Bu kelime İmru'ulkays'in geçmektedu-; = '
' ' ^
•
'
I- "L . r
1^1
(h.ö.497-545 1
civarında) ,1
şu
beytinde
•
(Saçının örgüleri yukarıya doğru toplanıp bağlanmıştı. Arkaya doğru olan saçlarının salıverilmiş ve öıiilmüş olanlarının içinde de tutam tutam saçlar ka)'boluyordu). Bu, Ebu'n-Necm el-FadI b. Kudâme el-'Iclî'nin (130/747) dü.^ünmeden sö^dediği bir urcûzedlr. Manası şöyledir: "Hamd, ulu ve yüceler yücesi Allah'a m.ahsustur". Ürcûze: Recez bahrinden (vezninden) bir kaside. Beytin tamamı şö)dedir:
ANLATIMLI BELAGAT
Çünkü bu kelime Araplar arasında fazlaca kullanılan bir kelime değildir. Bu kelimeden şairin kastettiği manayı anlamak güçtür. Şair "incelik ve düzlükte Sureye'in kılıcı gibi" veya "parlaklıkta lamba gibi" demek istemektedir. Kumlan cümlenin nahiv kurallarına a)'kın olmasına za'f1 telîf denilmişti. "Rastlamıştım ona bir yağmurlu akşamda" cümlesi, vezin ve kafi}'e zomnluluğu olmadığı halde, "Ona bir )^ğmurlu
akşamda
rastlamıştım"
şeklinde
kurulmamıştır.
•Arapçadan buna şöyle bir örnek verebiliriz: . - >
Bu
cümlede
—^
zamiri,
merciinden
önce
gelmiştir. Dolayısıyla cümlede za'f-ı te'lîf vardır. Tek başına kuUamidıklannda fasîh obmlanna rağmen, bazı kelimelerin yan yana geldiklerinde telâffuz zorlaşır, buna tenâfur-i
edilmeleri
kelimât denir. Çocuklar arasmda
tekerleme olarak söylenen "Bir berbere bir berber: Bire berber! Beraber bir berber dükkanı açahm demiş", bunun Türkçedeki örneğidir.
(Hatırla o vakitleri ki, Leyla açık ve berrak dişlerini, güzel gözünü, ince ve yay gibi kasını, kömür saçı.m ve Süreye'in kılıcı gibi olan burnunu gösterdi). Urcuze, Ru'be b. el-'Accâc'a (145/762) aittir.
7
ANLATIMLI BELAGAT
(Harb'in mezan yanında hiçbir mezar yoktur) ise Arapçadaki örneğidir. Ta'kîdi, "kelamın kast olunan manaya delâletinin kapak olmasıdır" diye tanf
etmiştik. Başka bir ifade)'le
sözden
kastedilenin kolayca anlaşilamamasıdır. Lafzı ta'kîd, kelimelerin bulunması gereken yerlerde kullanılmamasıdır. Türkçeden şöyle bir örnek verebiliriz: "Beşinci hicret asnnda zannediyomm ki Türk Edebiyatı ikiye a}TLİmıştı...
Bu cümle "Zannediyorum ki
hicretin beşinci asnnda, Türk Edebiyatı ikiye aynlrmştı..." şeklinde olmahydı. Buna Arapçadan şu örneği veriyomz:
Bu şiirin aslı şö}dedir: ^ ^'3
>'^' — j i ^ ^
"r^
^^-^
(O kibirlendi. Onlarda, soyca asaletlenne delalet eden bazı hu}'lar vardır. Halbuki onlar, bu hu}'lanyla kibirlenmezler). Manevî ta'kîde Türkçeden şu ömeği verebiliriz: Oldu âlem şad senden ben esîr-i gam henüz (Âlem Bunu kımm söwedıği belli değildir. Bu be>i:, el-Mutenebbî'ye (3C3-354/915-965) ainir.
ANLATIMLI BELAGAT
seninle neşe buldu, ben ise hâlen kedere mağlubum) mısraında "esîr" keHmesi "mağlup" anlamında kuUarulmıştır. Manevî ta'kîdin Arapçadan örneği şu beyittir:
(Yakın olabilmeniz için, artık evimin sizden uzak olmasını İsteyeceğim. Gözlerim, kurumak için gözyaşlarını dökmektedir (yani şimdiye kadar size ne kadar yaklaşmak istedi}'sem de sizden uzaklaştım. Şimdi ise size pklaşabilmek için uzaklaşmayı arzu edeceğim). Bu be}'itte j^^^
dan anlaşılan ilk mana, aşırı
üzüntü sonucunda çok ağlamaktan dolayı gözde akacak yaşm kalmamasıdır.
Halbuki
şairin
kastı,
yaşlarının kesilmesidir. Fakat j^'^
sevinçten
göz
dan bu manaya
intikal etmek zordur. Bu sebeple beyitte, manevî ta'kîd vardır. Tahirü'l-Mevlevî'nin
aşağıdaki
sözleri,
belagat
ve
fesahati çok güzel açıklamaktadır: "Sözün fasîh olması: İfadenm kusursuz olması, Yerinde ve muktezay-ı hal ve makama mutabık olması
*
Bu beyit, el-'Abbâs b. el-Ahnef'e (192/808) aittir. 9
ANTATIMLI
BELAGAT
da: Adamına göre söylenilmesidır. Söz ne kadar düzgün ve süslü olursa olsun yerinde ve adamma
göre
söylenmezse
belağatii
olamaz.
Resmî
bir
makamda lâübâli; hususî ve samimi bir mecliste zorlanarak ve yapmacık bir tavırla, ıkına sıkına konuşan; köylüye âlimle görüşüyormuş gibi söz söyleyen, yerinde ve adamına göre hitap etmesini bilmiyor demektir"' Belagat ilimleri''° üçtür: Me'ânî, Beyân ve Bedî'. üçüne birden, küUe (bütüne) cüzün (bir kısrmnm) ismini verme kabilinden, "'İlmu'l-be)an" denilebilir. Me'ânî:
Sözün,
dinleyicilerin
haline
ve
söylendiği
makama uygun düşecek tarzda söylenmesinden
bahseden
ilimdir. Beyan: Aynı mananın birçok ve değişik üslupla ifade ediknesinden bahseden ilimdir. Bedî':
Lafız
veya
manalan
süsleyip
güzeUeştinne
yönlerinden bahseden ilimdir. Bu arada belâğatm tarihçesinden ve belagatla ilgili İDazı kaynak eserlerden bahsetmek }'erinde olacaktır. Taliirii'l- Mevlevi, Edebiyaı Lügati, İstanbul, Enderun Kitabevi, s.25 Osmanlıj'a göre belagat hakkında şöyle denilmiştir: Hem düzgün, hem de yerinde söz söyleme usulünü öğreten bir ilmin adı olur. "Ma'ânî", "Be)'an", "Bedî"' unvanlı üç fenne ayrılır (Tahini'1- Mevlevi, a.g.e., S.26).
10
ANLATIMLI BELAGAT
Belagat
cahiliye
devrinde
çok
ileri
ve
yaygın
durumdaydı. O devirde çok geçerli olmasına rağmen, gekşmesi ve müstakil bir ilim olarak tedvin edilmesi epey zaman almıştır. Kur'an-ı Kerim'in, belağati}^a o devirdeki edipler başta oknak üzere bütün dünyaya meydan okuması ve Allah'ın Kelamını anlama gayretleri, belagat ilminin tedvinine hız vermiştir. Ebû Ubeyde'nin (210/825) "Mecâzu'l-Kur'an" adk eseriyle ilk defa ele aknan Belagat ümi, el-Câhız'm (255/869) "el-Beyân ve'ttebyin" adk eserinde teşbih, mecaz, istiare, kinaye, i'caz gibi bahislerle ufsilatk olarak incelenmiş, hicrî IV. asnn sonlarına doğru kendi terimlerimde müstakil bir üim haline gelmeye başlamıştır. Bu asırdan itibaren yetişen müelliflerle, özellikle elCurcânî
(816/1413),
ez-2emahşerî
(538/1144)
ve
es-
Sekkakî'nin (626/1229) deha ve gayretlerîyle altın devrini yaşayan belagat ilmi, h. VIIL asırdan başlayarak diğer birçok islâmî ilimler gibi duraklama dönemine girmiştir. Belagat ilmine dair önemli kaynak eserlerden bazdan şunlardır: Ebû Hilâl el-'Askerî (40C/lCC9'dan sonra), Kitâbu'ssınâ'ateyn Abdulkâhir el-Curcâm' (471/1078), Esraru'l-belâğa
11
Delâilu'l-i'câz ve
ANLATIMLI BELAGAT
ez-2emahşerî (538), ei-Keşşâf ve Esâsu'l-belâğa Fahreddîn
er-Râzî
(606/1209),
Nihâyetu'l-îcaz
fî
dirâyeti'l-i'caz Ebû Ya'kûb es-Sekkâkî (626/1229), Miftâhu'l-'ulûm 'Adududdîn el-Tcî (756/1355), el-Fevâidu'l-ğıyâsiyye et-Teftâzânî (792/1390), el-Mutavvel 'ale't-Telhîs'i ve Muhtasaru'l-Me'ânî el-Hatîb el-Kazvînî (793/1390), Telhîsu'l-Miftâh ve elîzâh fî 'ulûmi'l-belâğa es-Seyyid eş-Şerîf
el-Curcânî
(816/1413), Havâşi's-
Seyyid 'ale'l-Mutavvel Abdulhakîm es-Sİ)^lkû:î (1067/1656), Haşiye 'ale'lMutavvel Hüseyin
b.
Ahmed
el-Mersafî
(1307/1889),
el-
Vesîletu'l-edebiyye ile'l-'ulûmi'l-'arabi)^^ Ahmed el-Hâşimî (1362/1943), Cevâhim'l-belâğa Ahmed Mustafa ei-Merâğî (1952), 'Ulûmu'1-belâğa Bekri Şeyh Emîn, el-Belâğatu'l-*arabiyye fî sevbihe'lcedîd'i'"'.
•'i
Hulusi Kılıç, "Belagat", DİA, İstanbul 1992, V/38C; Hikmet Akdemir, Belagat Terimleri Ansiklopedisi, İzmir, 1999, s. IC.
12
ANLATIMLI BELAGAT
ME'ANI
13
ANLATIMLI BELAGAT
HABER (BİLDİRME) ve İNŞÂ (DİLEK) KİPLERİ
ÖRNEKLER Halit konuğa ikram eder ve
^ f-i
komşu hakkmı gözetir.
»S^. İJ'^ - 1 Ij_ı '.j^
Ödevini yap.
İL^'j
İyilik etmek ne kadar güzel!
-2
ı 'jC^^sj\ Vj^f ıj. _3
ANLATIM: Musned ve musnedun ileyh'ten oluşan anlamlı tam cümle, ya haberi olur ya da inşaî olur. Haberî cümle, manası doğm ve yalan olmaya muhtemel olandır. O cümleyi söyleyene doğm ve yalancı denilmesi uy^un olur.
cümlesinde
Halide misafire ikram etme ve komşu hakkma riayet etme nispeti doğru değilse, verilen haber yalan, bu haberi veren de yalancıdır. Manası doğm ve yalan olmaya muhtemel olan cümle, inşâîdir. Böyle bir cümleyi söyleyene doğru veya yalancı
14
ANLATIMLI
y
^
BELAGAT
y
^i
denilmesi uygun değildir. >iA-pr'j
cümlesinde muhataptan
görevini yerine getirmesi istenmektedir. !jL-i-*^''
l»
cümlesinde iyilik yapmanın güzelliği, taaccüp kipiyle ifade edilmektedir. Talep ve taaccüpte doğru ve p l a n olma ihtimak yoktur.
t : ^ J 5 0 l . I 3 ^ ' Ullk;
V - j ! ^ ^LiJVl
^LiJ>
KURALLAR: Musned ve musnedun ileyh'ten oluşan tam anlam ifade eden cümle, ya haberî ya da inşaî olur. Haber cümlesi, içeriğinde doğru ve yalan olma ihtimak olan ve sahibine de: " O doğru söylüyor veya yalan söylüyor" denilebilen sözdür.
15
ANLATIMLI BELAGAT
İnşaî cümle, manasmda doğru veya yalan olma ihtimali olmayan ve sözün sahibine de: "O doğru söylüyor veya yalan söyiüyor" denüemeyen sözdür.
16
ANLATIMLI BELAGAT
HABERİN GAYELERİ > '
>>>^
ÖRNEKLER
Dünya güneşin çevresinde döner
Yolculuk seni çok yordu.
Rabbim! Sabredemiyorum,
beni bağışla ey günahı
affeden!
Gençlik gitti. O geri gelmeyecektir. Yaşbiık geldi. Ondan nereye kaçılacak.-'
Bizim bir çocuğumuz, sütten kesilme çağına geldiğinde, zorbalar onun önünde secdeye kapanırlar.
17
ANLATIMLI
Her
şeyde
BELAGAT
arkadaşını
azarlarsan,
(bir
gün)
azarlamapcağın kimseyi de bulamazsm.
Sen güneşsin, krallar yıldız. Güneş doğunca yddızlann hiçbiri görünmez. ANLATIM: Asknda haber iki gayeden biri için getirilir: 1-Cümlenin ihtiva ettiği hükmü muhataba ifade etmek. Mı
\ f~'
j/-^
cümlesi bilmeyene söylenir. Bu
gayenin adı "fâidetu'l haber" (haberin }^ran) dir. 2-Hükmü
bilen
muhataba,
bildiğini ifade etmek. Arkadaşma:
konuşmacmm '< yilJi
da
onu İJJu
demen bu meseleyi onun gibi senin de bildiğini gösterir. Bu gayeye de, "lâzimu fâideti'l-haber" (haberin yararının gereği) denilir.
18
ANLATIMLI BELAGAT
Ancak biz konuşmada, muhataba hükmü bildirme ve hükmü konuşmacının da bildiğini ifade etme kastedilmeyen, sırf başka gayeler kastedilen birçok haber cümlesi görüyoruz. Dolayısıyla bu cümleler asıl manalarından çıbp durumların karinelerinden ve sözün siyakından anlaşılan başka amaçlar için kullanılmış olurlar. Bu amaçların en meşhurları şunlardır: f l k ^ V l / l s t i r h a m (yalvararak istemek): Üçüncü örnekte haberden maksat, ne hükmü muhataba bildirmek ne de lâzimu fâideti'l- haberdir. Çünkü Allah bunlan bilmektedir. Fakat buradaki haberden maksat Allah'tan rahmet dilemek (ona )alvarmak) tır. ^,^-.^'1
/Sevüen bir şeye üzülmek
Dördüncü ömekte şair gençkğini kaybettiğini ve bir daha geriye gelmeyeceği için üzüntüsünü ifade etmektedir. /Övünmek: Beşinci ömekte şâir, henüz sütten kesilmiş çocuklarının önünde, zorbaların bile boyun eğeceklerini ifade etmek suretiyle övünmektedir. ^uUDl_5 -sl-^jV^ /Nasihat ve irşad etmek: Hikmetle ilgili haberlerin çoğu, bu gaye içindir. Altıncı ömekte şâir, hikmetk sözle haber vermektedir. Gayesi insanlara doğruyu gösterip, onlan irşad etmektir. 19
AN'LATIMLI B E L A G A T
Ö\'^güde bulunmak: Yedinci ömekte şâir, en-Nu'man b. Munzir'i güneşe, diğer krallan ise }ildızlara benzeterek, yıldızlar güneşi gördükleri zaman nasıl ortadan kayboluyorlarsa, diğer krallar da seni gördükleri zaman öyle kayboluyorlar di}'erek övmüştür. Haberler zaaf gösterme, çakşma ve ciddij'ete teşvik etme, sevinme ve yerme gibi, başka ga)'eler için gelebikr. Bütün bunlan öğrenmek için akla ve zevk-i selime başvurmak gerekir.
'
J
f
iilii
O::^
'
'
'
'
^ ^jjf
c f l ^ ^ ^ i :>>>V^ . J L * . ^ - U i j
'
'
)
*>U.^
>
ii
J
f.!)\<sj!
iDj -LJlj'V'j
20
ljİ
'
^
JL^; J'^V ^
^
'
J
r - ^ ' j
ANLATIMLI BELAGAT KURALLAR:
Askıda haber iki gayeden biri için getirilir: 1-Cümlenin ihtiva ettiği hükmü muhataba ifade etmek. Bu gayenin adı "fâidetu'l haber"dir. 2-Hükmü
bilen
muhataba,
konuşmacının
da onu
bildiğini ifade etmek. Bu gayeye de, "lâzimu'l-fâide" denilir. Ancak biz konuşmada, muhataba hükmü bildirme ve hükmü konuşmacmm da bildiğini ifade etme kastedilmeyen, sırf başka gayeler kastedilen birçok haber cümlesi görüyomz. Dolayısıyla bu cümleler asd manalarmdan çıkıp durumlann karinelerinden ve sözün siyâkmdan anlaşılan başka amaçlar için kullanılmış olurlar. Bu amaçlann en meşhurlan şunlardır: ^
^.-oJ*
bir şeye üzülmek, y=^'/Ovünmek,
-^jV*
>b-^.ı_-V'/İstirham (yalvararak istemek), L_.'j-^/Sevilen
j Nasihat ve irşad etmek, r -^'/Övgüde bulunmak
21
ANLATIMLI BELAGAT
HABER ÇEŞİTLERİ
ÖRNEKLER
Haya, hayatın süsüdür.
Gerçekten nefis aşın derecede kötülüğü emreder. .âi:^
?^ı>ji
ji i L i ^ j
-3
Yemin ederim ki, işsizlik kötü ve zararkdır.
Kesinlikle büin ki, Allah her şeye kadirdir. •f/y^^
^
-5
Sen, kesinlikle ikrama en layık olansm.
İşte siz onlan seversiniz, onlar ise sizi sevmezler. .jjL^ Z>ys' - 7 AUah'a yemin ederim ki, hayır, ileride bileceksiniz .JL^\ :İ3 '^^v^ 'j^. -j , - 8 Her kim iman eder ve sâlih amel işlerse, ona mükafat olarak daha güzeli vardır. 22
ANLATIMLI BELAGAT
Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. ANLATIM: Kendisine haber verilen kimsenin dummu farkk olur. Muhatabın, verilen haberin içeriğiyle ilgik bir bilgisi olabilir ve verilen haberi kabul etmede veya inkâr etmede tereddüt etmez. Bundan dolayı haberin tekit edilmesine ihtiyaç duyulmaz ve haber ona tekit edatlan olmaksızın verilir «'•—^•^
j
Haya, hayatın süsüdür" cümlesi, bunun ömeğidir. Haberin bu türüne "İbtidâî Haber" denir. Muhatap
hükmü
kabullenmede
tereddüt
edip
manasından şüphelenir ve doğru olduğundan emin olmak ister. Böyle bir durumda haberin bir tekit ediciyle tekit edilerek verilmesi güzel olur. Haberin bu çeşidine "Talebî Haber" denir. Muhatap hükmü inkâr edip kabul etmiyorsa, emin olması ve doğruluğuna inandırılması için, inkânn derecesine göre,
Lki veya
gerekir. <._jUb
daha
fazla [j-^'
tekit
edicijde
o \ ve î l u - ^
tekit ^'r^'
edilmesi -^1 ^ l ^ j
örneklerinde böyle bir tekit vardır. Haberi tekit etme edatlan çoktur. " Jl", «.i-U-'V f"^', tenbîh harfleri, kasem, tekit nûnlan,
23
ANLATIMLI BELAGAT zâid harfler, kelime veya isimlerin teki'an, şarti}7e ve tafsîüyye olan 'i^' ve zamiru'l-fasl bunlar arasmdadır. İkinci örnekte, Jİ ve »V; üçüncü ömekte,
jij,
dördüncü ömekte,
y'J^Vi
örnekte,
yedinci ömekte,
jj
ve
«^iJ^V fV;
beşinci ömekte, fiJ^V' f"^'» altmcı t-^ ve ^'o', sekizinci
ömekte, â J ? l » ! , dokuzuncu ömekte,
^ ' - ^ i ^ ' - ^ olan
^
vardır.
ili.
j
p\ oU:>' ^
i^J^JÜ. j l<'Li t j v ^ ^ l
-
' •
' (•
<ü! ,JlZî
i
«r^^
j '•-Z:^Z L - i ' l ^ i j j S ^ Jİ j
> - ' • , •
' ' '
,
r >' ^5"
24
ANLATIMLI BELAGAT
,s
•
,î ^liSO'
y
y
-ti
y
(.â-Ui'Ji Ü . ' J - ' , 4 - ^ 3 ' İJv" ttl^l^l ' t-uJâl
KURALLAR: Kendisine haber verilen muhatabın durumu farklı olur. Muhatabın verilen haberin içeriği}de ilgik bir bilgisi olabikr ve verilen haberi kabul etmede etmede tereddüt etmez veya inkar eder. Bundan dolayı haberin tekit edilmesine ihti}^ç duyulmaz ve haber ona tekit edatlan olmaksızın verilir. Haberin bu türüne "İbtidâî" denir. Muhatap
hükmü
kabul
etmede
tereddüt
edip,
manasından şüphelenir ve doğm olduğundan emin olmak ister. Böyle bir dummda haberin bir tekit ediciyle tekit edilerek verilmesi güzel olur. Haberin bu çeşidine "Talebî" denir. Muhatap hükmü inkâr edip kabul etmiyorsa, emin olması ve doğruluğuna inandırılması için, inkânn derecesine 25'
ANLATIiMLI B E L A G A T
göre, iki veya daha fazla tekit ediciyle tekit edilmesi gerekir. Haberin bu çeşidine "İnkârî" denir. Haberi tekit edatlan çoktun "Jl, 'VllU^V' fV", tenbîh harfleri, kasem, tekit nûnlan, zâid harfler, kelime veya isimlerin tekran, şartıyye ve tafsîkyye olan
ve zamiru'l fasi bunlar
arasındadır.
ALIŞTIRMALAR: 1- Aşağıdaki ibarelerde geçen haber ve inşa cümlelerini; her cümledeki "musned" ve "musnedun ileyh"i belininiz.
2- Aşağıdaki cümlelerde haberin gayelerini açıklayınız. I'-:
26
•*
ANLATıMLı BELAGAT
3- Aşağıdaki cümlelerde geçen haber çeşklerini ve tekit edatlarını açıklayınız.
27
ANLATIMLI BELAGAT
İNşA ÇEŞİTLERİ
ÖRNEKLER -I-
-n-
Ne kadar doğrusun!
öğüdü dinle!
!iuL^ >
y ^
-2
Vallahi, mutlaka çakşacağun.
işini erteleme!
Cesaret ne iyi özelliktir.
Sen çakşıyor musun? !>^ ^Cül
Korkak ne kötü insandır.
Keşke gençkk geri gelse! !^ı
Belki hasta iyileşir.
28
-4
Li-j^
'u -D
Gafü! Dikkat et!
ANLATIMLI BELAGAT
ANLATIM: Sözlükte
inşâ,
"icad
etmek,
yoktan
var
etmek"
anlamlanna gelir. Meânî terimi olarak inşâ, kelamm ikinci kısmmı
teşkil
eden
ve yalana
ya da
doğmya
ihtimali
bulunmayan; bir başka de}işle o sözü söyleyen kişi)'e "Sen bu sözünle yalan söyledin" veyi "Sen bu sözünle doğmyu söyledin" şeklinde bir }'argıda bulunmaya imkan tanırna)acak sözlere verilen addır. Yukanda verilen örnekleri bu tanım çerçevesinde ele alacak olursak
^-<^|/Öğüdü dinle." diyen birisi için
doğmlama veya yalanlama ihtimalimiz yokur. Yani bu cümleyi sö)deyene "Evet, öğüdü dinle." veya "Hajır, öğüdü dinle değil." şeklinde doğrulama yahut yalanlama ifade eden bir p r g ı ile mukabele etmek anlamsız olur. Diğer ömekler de aynı şekildedir. Çünkü inşâî cümleler anlam olarak bir dumm veya olaydan bahsetmez. Birinci gmptaki cümlelerde bir istek anlamı vardır ve cümlede istenen şey, sözün söylendiği anda mevcut değildir. "Â^>,^^^i
*^o_.^/Öğüdü dinle." cümlesmde emr-i hâzır kipi
kullanılmıştır ve muhataptan öğüdü dinlemesi istenmiştir. Bu sözün söylendiği esnada ise sözün muhatabı henüz öğüdü dinleme eylemine başlamamıştır. 29
ANLATIMLI BELAGAT
j^y;
V İşini erteleme" cümlesinde nehy-i hâzır
kipi kullanılmıştır ve cümledeki nehiy/yasaklama eylemim, muhatap, sözün söylendiği anda uygulamaya başlamamıştır. "
-
j ^ i J Î Sen çakşkan mısm" cümlesi bir soru
Tl
cümlesidir ve sözün muhatabından bir cevap istenmektedir. Bu bakımdan muhatabın bu cümleyi duymadan önce soruya cevap vermesi ve cümledeki talebi, sözün söylendiği esnada yapıyor olması mümkün değildir. " î S L - Ç i j l [ıZl Keşke gençkk geri gelse" cümlesinde c-lJ fiiH kullanılarak bir temennide bulunulmuştur ve bu sözün söylendiği esnada gençkğin dönüyor olması veya daha önceden dönmüş
olması mümkün değildir. Zaten temenni kakbı,
gerçekleşmesi mümkün olmapn durumlara dair özlem ve arzuyu bildiren ifadelerdir. '
"
,
'
'
,
jiVe- U Gafil! Dikkat et" cümlesinde ise J i ' ^ U
şeklinde nida edatı ve munâda kullanılarak bir nida cümlesi kurulmuştur. Bu sözün muhatabının, kendisine seslenilmeden önce bu söze icabet etmesi, tabiati)da mümkün değildir.
30
ANLATIMLI BELAGAT
Yakandaki örnekler incelendiğinde açıkça görüleceği üzere Arapçada emir, nehiy, som, temenni ve nida kipleriyie kurulan cümleler inşâ kipinde gelen cümlelerdir. Buna ilaveten bu cümlelerde sözün muhatabına yönekk bir talebin bulunması sebebiyle, bu ve benzeri cümlelere talebî inşâ ile ügik cümleler denir. İkmci gruptaki
'^^ Ne
" » i Ü l û s i
cüınlesinde ta'accub kakbı, "JJ-^"^' çakşacağım"
cümlesinde
-üil}
j Ç j i y^'j
doğrusun"
A'tj Vallahi, mutlaka
şekkndeki
kullanılarak yemin kakbı, "ÂPUtJUi özelliktir" cümlesinde ^
kadar
i l k J l
^Jl)
kasem
ifadesi
Cesaret ne iyi
füH kullanılarak medih/övme kakbı, "
Korkak ne kötü insandır" cümlesinde [j^. fiik
kullanılarak zemm/yerme kakbı ve "J^:y^'''
BeUd
hasta iyileşir" cümlesinde de raca bildiren J i i edatı kullanılarak teraccî kakbmda cümleler kurulmuştur. Görüldüğü gibi birinci gruptakilerin aksine, bu cümlelerde bir istek anlamı yoktur. 31
ANLATIMLI BELAGAT
Ancak bununla beraber bu cümleler herhangi bir durumu ya da olayı haber veren cümleler de değildin Dolayısıyla bu cümleler için
de
doğmdur
veya
yankştır
şeklinde
bir
yargıda
bulunulamayacağmdan bu ifadeler inşâî cümlelerdir. Ancak istek büdirmemeleri sebebi}'le de talebi inşâdan farkk olarak gayr-i talebi inşâ admı alırlar.
' t ^ ' j " y
•r^-^'^'j
' ^ ' j
y
~
•^^'j
c^lij
'?y^ cy^. y
i^luij
'^f^-i
"
"
CJ>JZ
.Ö^uT
KURALLAR: İnşâ, doğmya ve yalana ihtimali oknayan; sö}^enen sözün sahibi için 'O sözünde doğm sö)^emiştir' veya Talan söylemiştir' denilmesi uygun olmapn sözdür. İnşa, Talebi Jnşâ
32
ANLATIMLI BELAGAT
ve Gayr-i talebî (talebî olmayan) inşâ şeklinde iki kısımdır: Talebî inşâ, istek anında bulunmayan (var olmayan) bir şeyin yapılmasını isteme anlamı ifade eden inşâî cümlelere denir. Talebî inşâ, emir, nehiy, som, temenni ve nida kipleriyle yapıkr. Ga}T-i talebi (talebî olmayan) inşâ, kullanılan cümlede herhangi bir şe^'in talep edilmediği, herhangi bir isteğe delalet etmeyen mşâ şekkdir. Gayr-I talebî inşânın birçok kakbı vardır. Ta'accub, yemin, medih (övme), zemm (yerme) ve raca fiilleriyle kurulan cümleler bu kakplann bazdandır. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki ibarelerin inşâî mi ihbâri mi olduğunu, inşâî cümlelerin sebebini ve hangi çeşit inşâ kakbmda geldiğini bekrtkıiz.
12
Tirmizî, Birr, 6. 33
ANLATıMLı BELAGAT
r ^ j ^ J!
-3
şiiri söyleyen Sımme b. AbdiHah (95/714) tır. Al-İİmı-an, 3/136. 34
L: - 3
ANLATıMLı BELAGAT
İNşA ÇEŞİTLERİNDEN EMİR
ÖRNEKLER
Anlaşma yaptığınız zaman, Allah'a verdiğiniz sözü yerine getirin! (Sözünüzü tutun!)
Kitabı kuvvetle tut! (Onun emirlerini uygula!) 17
yy
s
9
yy
k^-'^
yy
-/
,İ
W ^ - y
Ek geniş olan genişkğkie göre nafaka versin!" Çakşmayasani!
.i'-j^y^,
Ana babaya iyikk ediniz!
.
jJlü'^b}
iki dostum! Ya beni kendi halime bırakın ya da bana gençkk günlerimi iade edkı.
s
Nahi, 91. Meryem, 12. Talak, 7. Bakara, 83; Nisa, 36; Enam, 151; İsra, 23. Beyit, Alı el-arim (1368/1949) e aittir. 35
ANLATIMLI BELAGAT
Kıskançlan susturarak beni kıskanmalarını gider! Çünkü onlan beni kıskanır hale sen getirdin. ÂJU . I ,
^-7
i
f
'
^
1^
i l ^ °.
•
, t y
J-
Her ne kadar kendisine danışılanlardan olsan da bir gün başına bir felaket geldiğinde başkalanna danış! i ' .
' U
•* '
ii
i
UJı U.I V*
Uzun gece! Haydi yeni bir sabahla açıl! Senin getireceğin sabah daha iyi değildir.
Cımnkğıyle ömrü uzamış birini gösterin bana! Aşın cömertlikten ölmüş birini getirin bana! -°
" 2-'
Beyu, Ebu't-Tayyıb el-Mutenebb; (354/965) ye aiııir. Beyk, el-Errecânî (544/1149) ye aıııır. .Şair. Errecân'da doğmuş ve Halife el-Muktedâ liemrillâh döneminde vefar etmiştir. Divanı basümışîır. Beyit, Imruuikays (h.ö. 8C-13C/496-544) a aittir. N'ecd'de doğmuş, Ankara'da vefat etmiştir. Beyit, Saîd b. Ali b. Mansur el-Kermî (1267-1353/1851-1935) ye aittir. Doğum ve vefat yeri Tulkerem'dir. 36
ANLATIMLI BELAGAT
24
Gecelerin
sonundan
korkmadığın
ve
utanmadığın
zaman dilediğini yap! ANLATIM: Emrin
tanımı
şömdedir:
Söylendiği
anda
henüz
)^pılmamış bir şeyin yapılmasını istemektir. Emir verenin, verilenden
daha
yüksek
bir
mevkide
olması
şart
ve
kaçuuknazdır. Nitekim birinci ömekte AUah Teâlâ kuUanna, anlaşmalara sadık kalmalarını emretmiştir.
Allah, kullarından
yücedir, verdiği emre uyulması zomnlu ve kaçınılmazdır. Emir için dört kakp vardır: 1- Emir fük: İkinci gmbun birinci ömeğinde ^—^, bir emir fükdir. 2- Başında emir lamı bulunan muzari fiil: İkinci gmbun ikinci ömeğinde °>a~, böyle bir muzaridir. 3- Emir ifade eden ism-i fül: İkinci gmbun üçüncü ömeğinde vl^T*^, emir anlamk bir ism-i fiildir. 4- Fiilinin yerini tutan masdar: İkinci gmbun dördüncü ömeğinde 'v-^'--•
^\ masdan,
emir fiilinin yerini
tutmaktadır.
Beyit, Ebû Temmâm (231/845) a aittir.
37
ANLATıMLı BELAGAT
Emir fiili, sözün siyakından anlaşılacak şekilde aslî anlamından başka anlamlara gelebikr. Bu mânâlar pek çok olmasına rağmen en önemlileri şunlardır: a- İltimas: Birbirine denk iki arkadaş veya akrandan birinin diğerinden istediğini emir yapısı ile bekrtmesidir. Üçüncü gmbun birinci ömeğinde şair, akranından isteğkd bu üslupla dile getirmiştir. b- Dua: Alt mertebede olan birinin, kendisinden üst derecede olandan isteğini emir kipiyle ifade etmesidir. Üçüncü gmbun ikinci ömeğmde el-Mütenebbî'nin kendisinden üst mertebede
olan
Seyfuddevle'ye
isteklerini
sunması
buna
örnektir. c- İrşad: İrşadda zorlama ve bağlayıcılık bulunmaz. Üçüncü gmbun üçüncü ömeğinde el-Errecânî'nin beytinde "kendisine danışılan bir kişi de olsa, insana, dara düştüğünde başkalarına danışma " tavsiyesi bu kabildendir. d- Temennî: Abisiz varlıklara emir üe hitap edilmesidir. Üçüncü
gmbun
dördüncü
ömeğinde
yer
alan
beytiyle
İmmulkays, geceye hitap etmiş ve emrin aslî anlamından çıkarak temenni anlamına gelmeskii sağlamıştır e- Ta'cîz: Üçüncü gmbun üçüncü ömeğinde şair, "cimrikği ile ömrü uzayan veya cömertkğkıden dolayı ölen birini
38
ANLATIMLI BELAGAT
getirin" enıri)'ie muhatabının bunu gerçekleştiremeyeceğini ifade etmiştir. f- Tehdit: Üçüncü gmbun son ömeği olan beyitle şair, düşüncesiz ve utanmaz muhatabım tehdit etmektedir.
jA
IjL^I
.-^J^^
aJLp ;^jIj V J - ^
S-'^
(•
t^Jsl^^Lİ
âJ'Joj:.
«-r-^J ^^JİaJl
Jj^^j
.«CjJİ
39
:j-s«jd\
«üjcja j ajjîfuJ
ANLATIMLI BELAGAT
r-
y
•
j ,
^
•
KURALLAR: T Emir, söylendiği anda henüz yapılmamış bir şeyin yapılmasını istemektir. Emir verenin, verilenden daha yüksek bir mevkide ve daha üstün bir konumda; isteğin zomnlu ve bağlayıcı şekilde olması gerekir. Emir için dört kakp vardır: 1- Emir fiik 2 - Başında emir lamı bulunan muzari fiil 3- Emir bildiren ism-i fiil 4- Fülinin yerine tutan masdar I T Emir kipi asıl manasından çıkıp, sözün siyakından anlaşılan başka anlamlara gelebikr. Bunların en önemlileri şunlardır: İltimas : Birbirine denk iki arkadaş ve}^ akrandan birinin diğerine emretmesiyle olur. Dua: Alt mertebede olan birinin, kendisinden üstün olana emretmesiyie olur. İrşad: İrşadda bağlayıcılık olmaz. Temenni: Hitap akılsızadır. Ta'cîz: Aczini, zafiyetini ve güçsüzlüğünü göstermek için yapamayacağı bir işi muhataptan istemekle olur. Tehdît: Hoşnut kalmama dummunda, korkutmak ve sakındırmak
için,
konuşmacının, 40
muhataptan
kendisine
ANLATIMLI BELAGAT
emredileni yapmasım istemekle olur. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki
cümlelerde
geçen
emirleri
ve
anlamlarda kukanıldıklannı bekrtiniz:
jio^ iŞ^^
İTi
L^i
îJjt,'V alo'
^ ^ ^ ^
"
Al-i
i.Tiran,
193.
Beyit, Malımud Sami el-Bârûdî'ye aittir. Beyit, Mahmud Samı el-Bârâdî'ye aittir. 41
C
-1
»
^
.
kangi
ANLATIMLI BELAGAT
28
2» -•^
"'
.
'
,
Be}'it, Antera b. Şeddâd (h.ö.601) a aittir. Beyit, et-Tugrâî (513/ 1C63) ye aittir. Divanı basılmıştır.
42
ANLATIMLI BELAGAT
İNŞÂ ÇEŞİTLERİNDEN NEHİY
ÖRNEKLER
Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak güzel bir şekilde.
Islah edilmeskıden
sonra yeryüzünde
bozgunculuk
yapmaym. jj
;_!! > ^
^
-3
Uzun süre önce ölmüş olsalar da, ölülere zulmetmeyin. Ben sizin onlarla karşılaşmanızdan korkuyomm.
Rabbimiz! Unutursak veya hata yaparsak bizi sommlu tutma (cezalandırma)!
Kardeşim! Kahvaltım bitirmeden gkme!
43
ANLATIMLI BELAGAT
Seviyesiz insanlarla birlikte oturma! Düşük insanlann ahlakı bulaşır.
Anlamı: Gece! Uza! U)4m! Yok ol! Sabah! Dur! Doğma!
Emrime itaat etme.
iyilikleri bırak, peşlerine de düşme! Omr oturduğun yerde, sen yiyensin (yedirilen) ve giyensin (giydirilensin).
Aynısını yapmakla birlikte, bir huydan
(başkasını)
menetme. Böyle yaparsan, bu senin için, büyük bir ayıptır.
44
ANLATIMLI BELAGAT
ANLATIM: Nehiy
(^r^''),
hükmederek ve zorlayarak bir şeyin
yapılmamasını istemektir. Yani eylemm yapılmamasını isteyenin, istenilenden (yasaklanan kişiden) daha büyük ve daha üstün olmasıdır. Nehyin bir tek sîgası (kipi, yapısı) vardır. O da, başına nehiy
V
sı
gelen
muzaridir.
Nitekim
ömeklerde
bu
görülmektedir. Verilen
örneklerin
birincisinde
yetimin
makna
pklaşmayın, musaUat olmayın manasında ^y./^ V' denilmiştir. İkmci ömekte de insanlara yeryüzünde bozgunculuk yapmaym anlammda
^ denmiştir. Üçüncü ömekte ise el-Ma'arri
ölülere zulmetmeyin derken '
^ demektedir. Bütün bunlar
yasaklama V smm muzari fükn basma geknesiyle gerçekleşmiştir. Bu örneklerdeki yasaklamalar, dildeki normal uygulamalardır.
Belagat
bakımmdan
önemk
olanlar
ise,
yasaklamanm farkk anlam boyutlarmda kullanılmasıdır. Nehiy,
hakîkî
manasmdan
çıkıp
dummlarm
karinelerinden ve sözün siyakından (gekşinden) anlaşılan başka manalara gelebilir. En önemlileri şunlardır: Dua, iltimas, irşad, temennî, tehdîd, tahkir, tevbîh (azarlama). 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve IC. örnekler, sırasıyla bunlarla ilgikdir. 45
ANLATIMLI BELAGAT
KURALLAR: . Nehiy
i,,^^),
hükmederek ve zorlayarak bir şeyin
yapılmamasuiı istemektir. Yani eylemin yapılmamasını isteyenin, istenilenden (yasaklanan kişiden) daha büyük ve daha üstün olmasıdır. Onun (nehyin) bir tek s^ası (kipi, yapısı) vardır. O da, başına nehiy V' sı gelen muzaridir. Nehiy,
hakîkî
manasından
çıkıp
dummlarm
karinelerinden ve sözün siyakmdan (gekşkıden) anlaşılan başka manalara gelebüir. En önemlileri şunlardır: Dua (Bir şeyi Allah'tan istemek), iltimas (Bir kimsenkı arkadaşma, dostça, tavsiye ve rica anlammda söylediği şeydk), irşad (muhatabı yönlendirmek ve tavsiyede bulunmaktır), temennî
46
(yerine
ANLATIMLI BELAGAT
getirilmesi mümkün olmayan bir yasaklama), tehdîd, tahkir, tevbîh. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde
geçen nehiy şuasını ve ne
kastedildiğini belirtiniz:
47
ANLATIMLI BELAGAT
İNŞÂ ÇEŞİTLERİNDEN SORU
ÖRNEKLER
Halid mi yoksa Saîd mi gitti?
İbraliim! Bunu üahlanmıza sen mi yaptın? Altm paslanır mı?
Iju^JÎ - 3
Hayvan düşünür mü?
?J i J - '
~4
Saîd gidiyor mu?
V^L-^ 1 ^
~5
iyiliğin karşılığı yalnız iyiliktir. ^
r
^
^
^
^
^
j
. . .
' ^ ' j
^
\
Su üe dopdolu denize, bir çocuğun taş atması zarar verir mi? .UJ^
g;.-^îj
-8
Sen onlann en cömerdi; ahlakı en güzel olanı değil misin? 48
ANLATIMLI BELAGAT
^^i'jJ-
^^JiJ' p
>Jil\
iJl^j ^JİJ
^Aİ\ Iİ ^
-9
Bu büyük projeyi senden başka kim yapabikr? •İ'a^Jo. j
c-Ii'l g?-^' l-U * - 1 0
Uzun uzun medhettiğin kimse bu mu?
Kendinizi unutup başkalarına iyikği mi emrediyorsunuz? ol'
L>->-^
r"'-^' cJjS - 1 2
Ey musibet (hastakk)! Bende her türlü musibet varken, sen kalabalıktan nasıl (yol buldun da yanuna) gelebildin? ANLATIM: İstifham ((«'-^jLi^VI ), daha önce bilinmeyen bir şey hakkında bilgi sahibi olmak istenmesidir. İstifham edadan şunlardır:
(î), > , L-, ^ ,
c4, l ^ T , jjl, J i ,
X
â j ' - * (î): Bununla iki şeyden biri istenir: a.Mufredin tasavvum ve bilinmesi istenir: Bu dummda o, hakkında somlandan
J ^y^'- ) önce gekr ve genelkkle, j«î
den sonra bir altematif bulunur. b.Tasdlk istenin O zaman istifham, akkn, sabk olup olmadığında tereddüt ettiği bir nispet hakkında olur. Bu dummda, akematif zikredilmez (getirilmez). 49
ANLATıMLı BELAGAT
J—»: Bu, sadece tasdik istemek yani nispetin meydana gelip gelmediğini öğrenmek için gelir, onunla birlikte bir alternatifin zikredilmesi mümkün değildir. Örneklerdeki
birinci
cümle,
hemzenin,
müfredin
tasavvum ve bilinmesinde ilgilidir. Karine varsa, alternatifle birlikte e' hazfedilebilir. İkinci cümle bımunla ilgilidir. Hemzeyle
cümle
hakkmda
sorulursa,
alternatifin
getirilmesi imkansızdır. Üçüncü cümle hemzenin öbür kullanılışi}da ilgilidir. Dördüncü ve beşinci cümleler de Jj» le ilgilidir. AkJlılar için "Kim" anlamma gelen som edatıdır, l^: Akılsızlar için "Ne" anlamma gelen som edatıdır. "Ne zaman" anlammdadır. 'y}: "Neresi, nereye, nerede" anlammdadır. .JLJS': "Nasıl" anlamındadır. —S': "Kaç" anlammdadır. Tekil, nekra ve mansub bir temyiz ile anlam kazanır. Ancak anlam bozulmuyorsa temyîz hazfedilebilir.
50
ANLATıMLı BELAGAT
jî: Daha önceki edatlardan Ut—Ş
, j—ve
—«
anlamlarına gekr. L?l: Mudaf olduğu kekmeyle birkkte anlam kazanır. "Hangi" anlamındadır. Mudaf olduğu kekmenin çoğul veya nekra müfred olması gerekir. Çünkü bir tek şeyin "hangisi" olmaz. İstifham,
asıl manasından
çıkıp
sözün
siyakından
anlaşılan başka manalara gelebikr: Nefy, inkâr, takrir, tazım, tahkir, tevbîh, te'accub. 6,7,8,9,10,11 ve 12 nolu örnekler suasıyia bunlarla ilgiHdk-.
t"A.^
Jjj-ii"
Ji
jl' J^l
J j
- " ^ ^ J
jj-^'-'
.^41 ^ 1 U^.ic- c J j bl
51
ANLATIMLI BELAGAT
^
^ ^ y ^ V JJ^
^
(»L^Vi Ü
, il
KURALLAR: istifham {ç'^-î^—),
daha önce bilinmeyen bir şey
hakkmda bilgi sahibi olmak istenmesidir. İstifham edatlan ştmlardır: i;^ (j), j a ,
J'JÎ, L ^ , jJÎ, J î ,
'^\.
(î): Bununla iki şeyden biri istenir: a.Mufredin tasavvum ve bilinmesi istenir: Bu dummda o, hakkmda somlandan
J _;>-i*) önce gelir ve genellikle,
den sonra bir alternatif gelir. b.Tasdik istenir: O zaman istifham, akim, sabit olup olmadığmda tereddüt ettiği bir nispet hakkmda olur. Bu dummda, altematif zikredilmez (getirilmez). j — i : : Bu, sadece tasdik istemek yani nispetin meydana gelip gelmediğini öğrenmek için gelir, onunla birlikte bir 52
ANLATIMLI BELAGAT
alternatifin zikredilmesi mümkün değildir. Karine varsa, alternatifle birlikte ^\ hazfedilebilir Hemzeyle
cümle
hakkmda
somlursa,
alternatifin
getirilmesi imkansızdır. İstifham,
asıl manasmdan
çıkıp sözün
siyâkmdan
anlaşılan başka manalara gelebilir. Bu manalann en önemlileri şunlardır: Nefiy, inkâr, takrir, tazîm, tahkir, tevbîh, taaccüp. ALIŞTIRMA: Aşağıdaki
cümlelerde
istifhamla
ne
kastedildiğini
belirtiniz.
^ J ^ j ^j.-i'^
o-T
A^li
53
j L J ! .kLi ^
-2
ANLATıMLı BELAGAT
İNŞÂ ÇEŞİTLERİNDEN TEMENNÎ
ÖRNEKLER
Keşke ondaki (Ramazan ayındaki) gece, bir ay olsa, gündüzü de bulut gibi geçiverse!
Keşke (başına gelenlerden dolayı) alay ederek gülenler, onu fidye vererek kurtarsalar, keşke ömür, onun için uzatılsa ve bö}dece uzasa.
>
t «İl
1*3
'.^«^ e r^^li
Keşke gençkk bir gün dönse de, ihtiyarkğm neler yaptığını ona bir haber versem.
Keşke Karun'a verilen mal gibi bizim de olsa.
54
ANLATIMLI BFXAĞAT
şimdi şefaatçilerden hiçbiri var mı ki, bize şefaatte bulunsunlar.'*^
Hamin! Bana yüksek bir kale yap. Belki onunla yollara, göklerin yollarına ulaşınm da Musa'nın İlâhını görürüm.
^y_
j!
dJ:; j i r ^
Gençlik, günleri övülmeye değer bir şekilde geçti gitti. Keşke bu satın alınabilse veya geriye döndürülebilse.
Umulur ki, Allah ferahkk getirir. Belki, kayıp döner.
>. R
'^yr. v^LiJi
'
t,
. ,
^-0
.
^ -
c
- 9
-R
-Js,:
Keşke kraUar derece ve mevkilere göre verseler de, adinin (alçak) ondan bir arzusu, istediği bir şey olmasa! «
AVâf, 7/53 55
ANLATıMLı BELAGAT
ANLATLM: Temenni (^_j-«Ji), arzu edilen ve gönlün meylettiği, fakat imkânsız olduğu, gerçekleşmesi ve elde edilmesi uzak olduğu için meydana gelmesi ümit edilme^^n bir şeyi istemektir. Birinci örnekte şâir. Ramazan gecesinin bir ay olmasmı, gündüzün ise, bulut gibi çabucak geçip gitmesini istemektedir. İstenilen, her ikisi de arzu edilen ama gerçekleşmesi imkânsız olan şeylerdir. İkinci ömekte şâirin istediği şey, ölümü sebebiyle ağıt yaktığı kimsenin ölmesine sevinenlerin, onu kurtarmaları ve ömrünün uzamasıdır. Bunlann her ikisi de istenilen ama gerçekleşmeleri uzak şeylerdir. Temenni için getirilen asü lafız (sözcük)
oJ
dir.
Üçüncü ömekte ve ondan önceki iki ömekte bunu görmekteyiz, j * , jJ ve J*l üe de temenni olabilir. ve jx} üe yapılan temenni, imkansızı veya meydana gelmesi uzak olanı, tam bir ügi ve istek sebebinde,
meydana
gelmesi mümkün ve yakm olarak göstermek içindir. Dördüncü ve beşinci örneklerde bunu görmekteyiz. Beşinci ömekte onlar.
56
ANLATIMLI BELAGAT
şefaatin gerçekleşmesinin uzak olduğunu büiyorlardı. Fakat c-J nuı yerine jJ^ kullanarak şefaate olan aşm arzu ve isteklerinden dolayı,
onu
gerçekleşmesi
imkân
dâhilindeymiş
gibi
göstermişlerdir. Altmcı ömekte j^, Burada
istenilen
şey,
oJ
manasmda
gerçekleşmesi
kullanılmıştır.
umulmayan
göklerin
yoUarma ulaşmaktır. ji üe temenni, istenen şeyin değerli olduğuna, ender bulunduğuna işaret etmek ve onu bulunmayan şey olarak göstermek içindir. Çünkü y in asıl anlamı, şartm imkânsız olması sebebi)de, cevabm imkânsızlığım ifade eder. Yedinci ömekte şair, gençliği satm almayı veya onım geriye dönmesini istemektedir. Bu ise imkânsızdır. Burada, istenenin uzaklığmı göstermede mübalağa yapmak içm o J yerine, "jJ" kullanmıştır. İstenen şey, meydana gelmesi umulan şe)derdense, bunun istenmesine teraccî denilir. Teraccî ifade eden lafızlar, 57
ANLATIMLI BELAGAT J İ ! ve
dır. Sekizinci ömekte "J*l", dokuzuncu ömekte ise
kullanıkmştır. Umulan şeyi, knkânsız şekilde göstermek ve onu, meydana gelmesi uzak temennî edilen şey gibi }'apmak için teraccîde c-J kuUanılabikr. Onuncu ömekte istenilen, meydana gelmesi arzu edilendir. Elde edilmesinin uzakkğını abartarak ümit edileni imkânsız şekilde göstermek için J*i
yerine c—l
kullanılmıştır.
• '
' Î.
*ı,
'
' fV
"
IsS'l j '
, '
-
58
•
;>!
'
(J-İJl -laii-'l 5 t,
i
*
'y
^
'
>
'
ANLATIMLI BELAGAT
KURALLAR: Temenni (jcl«üi), arzu edilen ve gönlün meylettiği, fakat ya imkânsız olduğu, ya da gerçekleşmesi ve elde edilmesi uzak olduğu için meydana gelmesi ümit edilmeyen bir şeyi istemektir. Temenni için getirilen asıl lafız, c-J dir. ^kjs, y ve J j t ! ile de temenni olabilir. JL* ve JjıJ üe yapüan temenni, imkansızı veya meydana gelmesi uzak olam, tam bir ügi ve istek sebebiyle,
meydana
gelmesi mümkün ve yakm olarak göstermek içindir. jJ üe temenni, istenen şeyin değerli olduğuna, ender bulunduğuna işaret etmek ve onu bulunmayan şey şeklinde göstermek içindir. Çünkü jJ in asü anlamı, şartm imkansız 59
ANLATLMLI B E L A G A T
olması sebebiyle, cevabm imkansızhğmı ifade eder. İstenen şey, meydana gelmesi umulan şeylerdense, bunun istenmesine teraccî denilir. Teraccî ifade eden lafızlar, ve
dır. Umulan şeyi, imkânsız olarak göstermek ve onu,
meydana gelmesi uzak temennî edilen şey gibi yapmak için teraccîde
kullanılabilir.
ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki beyitlerde temennî veya teraccîyi; her birinin edatlannı bekrtip bunlardan kastedilen amacın ne olduğunu açıklayınız. pİL. SJ2J^
J J°J^ l_S^^1
c_J - 1
AjUjj
'-^'j - 2
60
ANLATIMLI BELAGAT
İNŞÂ ÇEŞİTLERİNDEN NİDA ÖRNEKLER
Yavrucuğum.
Ali!
!i^<^'
Heygafü!
\\,\^ 'u
Halit!
3 f
f»)?P) i ) y a s - j b
>
^
C-^-İJ^ JULJ
Rabbim! Günahlarım sayıca büyüse de, öğrendim ki senin affm daha büyüktür.
.32>
r > , ;yb>o.i y_j>r b L : . ^ b ;
İşte bunlar benim atalanm. Haydi, toplantılar bizi bir araya getirdiğinde sen de bana onlann benzerini getir, Cerir!
'2
Beyit, Ebû Nuvas (198/813) a aittir. Ehvâz'da doğup Bağdat'ta vefat etmiştir. Hamriy^'at şairi olarak meşhurdur. Beyit, Ebû Fıras el-Ferezdak (1 lC/728) a aittir.
61
ANLATıMLı BELAGAT
Ey gururundan dolayı benliğini }itirmiş eğlenceye dalan kişi! Yavaş ol! Sen günler geçtikçe aldanırsın.
4
Ey kalp! Nereye kadar ve ne zamana kadar? Basma gelenler sana yetecek.
Ey babasmm tacmdan çıkanhp da Rıdvan'm tacmda bir süs olan inci!. Hey yiğit! İlerle!
•'^ 3-
! ^ U ^ I-
Beyit, Mahmûd Samı Paşa el- Bârûdî (1255-1322/1839-19C4) ye aittir. Divanı basılmıştır. Beyit, Abdulğanî en-Nablûsı (1143/173C) ye ainır. Dimaşk'ta doğup büyümüş ve orada vefat etmiş bir Osmanlı dönemi şairidir. Birkaç divanı vardır.
62
ANLATIMLI BELAGAT
ANLATIM: İnşâî cümlelerden biri de nida cümlesidir. Nida, j—«^^1 "çağınyomm" fiilinin yerini tutan bir harften sonra, ismini veya bir sıfatını anarak bize yönelmesi için muhataba seslenmektir. Nidada musnedun ileyh, nida harfinin yerini tutuğu j ^ ^ î fiiknin gizk zamkidir. Musned ise
j—c^.;î
fiilinin anlamını içeren
nida harfidir. Nıdâ edatlan sekizdin b, v.',
Iş^ \ 'ış\ '•^ , *j.
Hemze ve °iŞ\ yakında bulunanlara hitap etmek içm kullandır. Örneklerin bkinci gmbunda yer alan ^
Lp Ç^I
ifadesinde.
edatı
Ak
yakında
bulunduğu
için
hitap
kullanılmıştır. ^,
I, °ış\ 1—^ , ij nida edatlan ise uzakta btüunanlara
hitap etmek için kullandır. Birinci gmpta ikinci ömekte Hakt uzakta bulunduğu için — i hkap edatı kuUandmıştır.
Ancak
çeşitk mülahazalarla dgdi edatlar tersine kuUandabdirler. Birinci gmp,
üçüncü ömekte yakındaki münadanm dgisiz olması
mülahazasıyla hkap, uzak için kukandan L. edatı de yapdrruştın
63
ANLATIMLI BELAGAT Uzaktaki, yakın konumuna getirilerek hemze ve
ile
hitap edilebilir. Bunun amacı, münadanın uzakta bulunmasına rağmen gönle yakın olduğunu ve gözden ırak olmadığını ifade etmektir. İkmci gmptaki ^—^
ömeğinde muhatap uzaktadır.
Ama gönle yakm olan, sevilen bir kimse olduğu için uzak hitap edatı değil, yakm hitap edatı olarak ç^l kullanılarak beliğ bir anlatımda bulunulmuştur. Yalandaki muhatab, uzaktamış gibi kabul edilerek hemze ve ç>î edatlannm dışmdaki edatlarla nida edilebikr. Bu durumun önemk nedenleri şöyle sıralanabikn 1- Münadanm yücekk ve ululuğunu anlatmak, 2- Münadanm değersiz ve önemsiz biri olduğunu îma etmek, 3-
Münadanm
gaflette
olduğunu, konuşan
şahısla
ügilenmediğkıi hissettirmek ve sanki muhatabı karşıda yokmuş gibi kabul etmek. Üçüncü gmptaki bejdtte hitap eden şahıs, kendisme şahdamanndan daha yakmken Rabbkiin yücekğini belağî bir
64
ANLATIMLI BELAGAT
tarzda ifade edebÜmek için uzak nida edatı olan U harfini tercih etmiştir. Bu gmbun ikinci örneğinde konuşmacı, muhatabı Cerir'i küçümsediği için, üçüncü örneğinde yine muhatabmı küçümsediği için yanmdaki muhataba, uzak nida edatı ile hitap etmiştir. Belağî amaçlarla nida yapısı, karinelerden anlaşılacağı üzere aslî anlamm dışına çıkılarak başka anlamlan ifade etmek için kuUanılabilir. Bu anlamlardan birkaçı şöyiedm 1- Yasaklamak ve kmamak 2- Yakmmak ve ızdırap çekmek 3- Teşvik etmek. Bu
tür
kuUanım
için
dördüncü
gmp
ömekler
incelenebilir. Bu gmpta birinci ömekte nida yapısı yasaklamak ve işlenilen günahlar nedeniyle kmamak için, ikincisinde ise şairin kaybettiği oğluna üzüntüsünü düe getirmek, üçüncüsünde ise muhatabı teşvik etmek amaçlan}4a kuUanıknıştu:.
jjıiJi k_jL;>.
65
—i'y
-İJH a J I ^
ANLATIMLI BELAGAT
M
j'i.^
jt
TJLJ«j! «.İJÜ ı•
i
jLiJl
(»_İİP
j_LiJl
66
c^iLİl j î
' ^ » J l l ^
MC FIL MC -ıı ,
ÂJV-üJ
FIL
, ,
ANLATıMLı
BELAGAT
KURALLARj
Nida, ^-îi "çağınyorum" fiilinin yerini tutan bir harften sonra, ismini veya bir sıfatmı anarak bize yönelmesi için muhataba seslenmektir. Nidada müsnedun ileyh, nida harfinin yerini alan j — fiüindeki gizli zamirdir. Müsned ise, y^-si fiilinin anlarmnı içeren nida harfidir. Nıdâ edatlan sekizdir: L , L Î ,
°J\, î, L^T, Le. , I^.
Hemze ve L?', yakma, diğer edatlar ise uzağa hitap etmek için kullanılır. Ancak uzaktaki, j^km kabul edilebilir. Böylece hemze ve °iŞ^ ile uzaktakine de hitap edilir. Bımun amacı, muhatabm uzakta bulunmasma rağmen gönle yakm ve gözden ırak ohnadığmı ifade etmektir. Yakmdaki, uzak kabul edilerek hemze ve ç>ı'den başka bir edatla hitap edilebilir. Bımun nedenleri şöylece sıralanabilir Münadanm saygıdeğer ve önemli biri olduğunu ifade etmek, Münadanm düşük ve değersiz biri olduğunu ifade etmek, 67
ANLATIMLI
BELAGAT
Muhatabın gafil ve aymaz biri olduğunu ve sanki yanında değilmiş gibi kabul ettiğini ima etmek. Nidanın aslî anlammın dışına çıkması: Münada,
karinelerden
anlaşılacak
şekilde,
asli
anlamından çıkarak başka anlamlara gelebilir. Bu anlamlardan bazdan şunlardır: Yasaklamak ve kınamak, Hayıflanmak ve ıstırap duymak, Teşvdt etmek ALIŞTIRMALAR: Aşağıdak cümlelerde geçen nidâlan ve hangi manada kullanddıklannı bekrtkıiz:
bL—j yaJJi Jys
35
jJÜ
Beyit, Hz. Ali (h.ö. 23-4C/60C-66C) ye amir.
68
y
ANLATIMLI BELAĞAl
•'6
Beyit, İbn Abdi Rabbilı (328/939) e aittir. Beyit, el-Mütenebbî'ye aittir.
69
ANLATIMLI BELAGAT
FASL (AYIRMA) ve VASL (BAĞLAMA) '^'^\/^\
ÖRNEKLER -I-
(Sevdiğim) bana: "Nasıkm?" dedi. "Hastayım", dedim. "(Hastalığınım sebebi) devamlı uykusuzluk ve uzun süredir (devam eden) mahzunluktur"
Ey dünya (mal-mülk) sahibi ve dünyayı seven kişi! Sen, yorgunluğu bitip tükenmeyen kimsesin.
IJLJU.^. ysOJl
Felek
(zaman)
\ c U i I.:!
sadece
benim
kasidelerimi
rivayet
edenlerden ibarettir. Ne zaman ben bir şiir söylesem, felek de (o şiirimi) okuyan olur.
70
ANLATIMLI BELAGAT
-IIp-
^
J-Pİ
.
-1
r ^ j
Yaşama sevgisi bütün hürleri köle etmiştir, bolluk içinde yaşayan kişiye acı lokma yemeyi öğretmiştir.
Eğer ben iyi bir iş yaparsam, (o işimde) bana yardım edin. Şayet kötü bir şey yapacak olursam da beni güç kullanarak düzeltin. Doğruluk emanetin hakkım vermek demektir. Yalansa ihanettir.
40
.
'U' '
Senin ölümünle bütün lezzetler de benden uzaklaşıp yok oldu. Sen hayatta olduğun sürece onlar da hayattaydı. ANLATIM: Sözlükte "fasi", ayırmak, onun zıddı olan "vasi" ise, ulaşmak, « " -°
ulaştırmak,
bir
şeyi
başka
bir
şeye
Şiiri söyleyen Ebul- 'Alâ el-Ma'arrî (440/ 1C57) dir. Hz. Ebubekir'in (ra) halifelik görevini üstlendikten hutbesinden alınmıştır. Şiiri sö)4eyen Abdullah b. el-Ehtem (?) dir. 71
bağlamak
sonraki
ilk
ANLATIMLI BELAGAT
anlamlanna gelir. Me anî terimi olarak fasi, bk cümleyi başka bir cümleye herhangi bir atıf harfi}de bkleştirmeden bu iki cümleyi peş peşe söylemek demektk. Vasi ise bir cümleyi kendisinden önce gelen bir başka cümleye j harfiyle atfetmek demektir. Burada diğer atıf harflerinin değil de sadece j harfmin esas aknmasınm sebebi, j üe yapılan atıflarda her iki cümlenin de tam bir mutabakat içerisinde olması ve atıf anlamının dışında herhangi bk mana fazlakğının bulunmamasıdır. Arapçada atıf edatlan incelendiğmde,
* dışındaki bütün atıf
cümleye farkk bkr anlam kattığı ve atıftan hususiyetleri olduğu görülür. Örnek olarak ^
harflerinin başka
farkk
harfiyle yapdan
bir atıfta, ikinci cümledeki yargının birinci cümledeki hükmün hemen peşi sıra gerçekleştiği, f üe yapdan atıfta kendisme atıf yapdan cümledeki yaıgı de atfedden cümledeki yzrgı arasmda belk bk: süre olduğu, ^ harfiyle yapdan atdta ise atfedden kekme veya cümlenin, ma'tûfun aleyliin hükmünde olmayıp tam tersi
72
ANLATIMLI BELAGAT
hükümde olduğu ifade edilmiş olur. Bu sebeple vasi, sadece j harfi ile yapüır. Yukanda verilen birinci gruptaki cümleleri ele alacak olursak birinci örnekteki beyitte o J ' sonra gelen j zikredilmiş
ve
i
^!
3 bu
cümlesinden
^^-^ cümlesi peş peşe iki
cümle
bir
j
harfiyle
birbirine
atfedilmemiştir. İkinci ömekte verilen beyitte L^'
^'•^'^
v-r^
cümlesinden soma bir atıf j i kullanılmadan doğmdan , .-Ailj
cJl
y cümlesi söylenerek fasi ppılmıştır.
Üçüncü ömekte de dumm aynıdır, jijj
)i\ ytJJi
o J J l l ^ cümlesmden sonra gelen i l i ^ y>li cümlesi doğmdan getirilmiş ve iki cümle birbirlerine j harfiyle atfedilmemiştir. İkinci gmptaki örneklerde cümlelerin arasmda gelen j harfiyle atıf ppümiş ve bu şekilde cümleler vasledümiştir. Birinci
örnekteki
^
âŞ-
^^4*^'
kendisinden sonraki j i ^ l jS'^ 'Jyi— ^
'-r-^j
cümlesi, bu cümlenin
başmdaki j harfiyle atfedilmiştir. İkinci ömekte yyi
cümlesine
jl
cümlesi, başmda gelen j harfiyle bir önceki şart cümlesi 73
ANLATIMLI BELAGAT
olan ^A^'^
ilJU^'ı j ' i cümlesine atfedilmiş ve bu şekilde iki
cümle arasında vasi }apıkmştır. Aynı ömeğin devamında gelen aj'j! Jj^ai' cümlesi}'le
>-^JT^i
cümlesi de yme birbirine j
harfiyle atfedilmiş iki cümledir. Yine üçüncü ömekte verilen ^
olÜJl c J ' ^ ^Hj-^ şekkndeki cümle ile ondan sonra gelen
ve başında j harfi bulunan 1 ^ cJ»^ 1^
O J I ^ şekkndeki
cümlenin dummu da aynıdır. Fasi ve vasi İçin bazı özel kullanıkş yerleri vardır. Başka bir ifadeyle belk dummlarda fasi yapılması gerekirken, bazı özel durumlarda da cümleler j harfiyle vasi yapılarak söylenmekdir
y y yy
:C
fi
fi
. j l ^ ^ ı
« > , y
J'LT
e
'.^ai'
y , <: ay_S fi .
C^'II^
y ey
i-^b'jA
%
t'Iı
^ •'l*'
J^.<2a!'
'-r^:
fi
.*
y
.t
-i^y^.
y -
KURALLAR: Fasi (ayırma) iki cümleyi birbkine atfetmemek demektir. Vasi (bağlama) ise bir cümleyi başka bir cümleye vav harfiyle atfetmek demektir. Fasi, vasida olduğu gibi bazı özel yerlerde gerekkdk.
74
ANLATLMLI B E L A G A T
FASL YAPILAN YERLER
ÖRNEKLER •»'
, '• > ' . ' * '
.^İS^
= - ı, '
t ^ ^ j J j !
Î, •* ' °. '
^,J^\
1 -
i
Hoca dersi anlatıyor, kapaUıklannı açıklıyor.
o , arzusuna göre konuşmaz, onun konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir.
Ali muhtaçlara
yardım eder,
acıktıklannda
onlan
doyurur.
Yalan söyleme, çünkü yalancı rezil ve aşağıhk birisidir. .AJıLJ
J i î ^
^ P^"^' ^^'^
- ü i f O
^
-5
Ölüm öğüt verici olarak yeter. İnsanm kurtuluşu dilini muhafaza etmesindedir.
Necm, 53/3-4.
75
ANTATLMLI BELAGAT
Derken onlardan korkmaya başladı. "Korkma" dediler ve ona bügkı bir oğlan çocuğu müjdelediler.
Selma, benim onun yerine başka bir sevgik istediğimi sanıyor, ama bana kakrsa, }^nkşkk )^pıyDr.
43 a
>
c
^
Şeytanlanjda baş başa kaldıklarında ise, 'Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla sadece) alay ediyomz' derler. Gerçekte Akah onlarla alay etmektedir. ANLATIM: Cümleler arasında fasi yapılması gereken beş yer vardır. Yukarıdaki verilen ömeklerde fasi yapılması gereken bu beş yer bekrtkmektedir. Fasi yapüması gereken yerlerin birincisi, peş peşe gelen iki cümle arasında tam bir uyumun olduğu dummlardır. Bu
Zâriyât, 51/28 Bakara, 2/14-15.
76
ANLATIMLI BELAGAT
uyum
ikinci
cümlenin,
birinci
cümledeki
hükmü
pekiştirmek/tekit etmek için getirilmiş olması; ikinci cümlenin birinci cümleyi açıklayan beyâniyye cümlesi olması yahut da ikinci cümlenin birinci cümleden bedel olması şeklinde üç dummda gerçekleşir. Ömek cümlelerin ilk üçünde, verilen cümlelerde tam bir uyum bulunmaktadtr. Birinci örnekteki önceki '^'/-^—\\ anlamdadır
ve
—IjiIIı
bu
ji
'W2^Lp
cümlesi, bir
r_'J^—i cümlesiyle hemen hemen aynı cümlenin
anlammı
pekiştirmek
için
söylenmiştir. İkinci cümle birincinin anlammı tekit ettiğinden burada herhangi bir atıf j ' ı getirilmeksizin cümleler arasmda fasi yapılmıştır. İkinci örnekteki L5J—fl' j—jhZ anlatılmak istenen mana, ^
j — i
—
j
—
L«j cümlesinde
»
JL
cümlesiyle
açıklanmaktadır. İkinci cümle, birinci cümleyi beyan etmek için sön^endiğinden cümleler arasında tam bir uyum vardır ve iki cümle arasmda fasi yapılmıştır. Üçüncü örnekte -u-'--—J ^— cümlesinden sonra gelen ijf-\^ İi* ,< ^ ^r^j şeklindeki 77
ANLATIMLI BELAGAT
cümle, önceki cümlede anlatılan Ali'nin muhtaçlara yardım etmesinin bir bölümünü teşkil etmesi bakımmdan bedelu cuz' mine'1-kul olarak gelmiştir. Her iki cümle arasmda tam bir uyum olduğu için atıf terkedilmiş ve cümleler fasi edilmiştir. Bu şekilde tekit, b e p n ve bedel olarak gelen cümlelerle bir önceki cümle arasmda tam bir birliktelik olduğu içm aralannda fasi gereklidir ve bu gibi yerlerde, iki cümle arasmda kemâl-i ittisal (tam bir bağlantı) vardır, denilir. Fasi yapılması gereken yerlerin ikincisi, cümlelerden birinin ihbârî/bildirme, diğerinin ise inşâî/dilek kiplerinde gelerek aralannda tam bir zıtlık bulunması ya da mana olarak tamamen
birbirinden
bağımsız
anlamlar
ifade
etmesi
dummudur. Cümlelerin kip olarak farklı oluşunım misali olarak yukandaki dördüncü ömekte, ilk sırada gelen
V cümlesi
bir nehiy cümlesidir ve kip olarak inşâî bir cümledir. Ondan sonra gelen^JJZ>JA^ilS^i jl cümlesi ise birincinin aksine ihbâri kalıpta gehniştir. Görüldüğü gibi bu cümleler kip olarak zıtkk içerisinde olduklan için burada atıf terkedilmiş ve bu iki cümle fasledilmiştir. Beşinci ömekte llif'j
78
cümlesi ile bir
ANLATIMLI
sonraki
<>-^—\
İi^
J
BELAGAT
c " ^ ^
şekkndeki cümle arasmda
mana olarak herhangi bir bağlantı yoktur. Bu sebeple cümleler arasmda atıf yapılmamış ve bu cümleler fasledümıştir. Bu örneklerdeki cümleler gibi pes peşe gelen iki cümleden buiskiin haber, diğerinkı de inşâ cümlesi şeklinde birbirinden farkk olması; ya da iki cümle arasmda herhangi bir ikşkmin bulunmaması dummunda cümleler fasledilir ve bu dummda iki cümle arasmda kemâki inkıta' (tam bk aynkk) vardır, denikr. Fasi yapılması gereken
yerlerden
birisi de ikinci
cümlenin, birkıci cümlenm manasmdan anlaşılan bir somya cevap teşkil etmesi durumudur. Yukarıdaki dördüncü ömekte \sLş>-
Ir^V^
cümlesmm akabinde işitenm zihninde, "Peki
İbrahim (as) onlardan korkunca melekler ne yiptı.^" gibi bir som oluşmakta ve bu cümlenm hemen ardmdan gelen e-i><J ^ ü
İ»*>VİJ
a
î şekkndeki cümle bu sorunım cevabını teşkil
etmektedir. Bu sebeple söz konusu cümleler arasmda atıf yapılmamış ve bu cümleler fasledümiştir. Bu ömektekine benzer durumdaki fasi, faskı isti'nâfî olarak isimlendirikr ve bu gibi yerlerde iki cümle arasmda şibh-i kemâl-i ittisal (tam bir 79
ANLATIMLI BELAGAT
bağlantıya benzerlik) vardır, denilir. Fasi yapılması gereken yerlerin dördüncüsü ise, mana kaımaşasmı engellemek için vasim terk edilmesi ve fasi }apılması gereken yerdir. Şayet bir cümleden önce; iki ayn cümle gelir ve son gelen cümleyi, önceki iki cümleden birine atfederek vasi yapmak mümkün iken, atıf yapıldığmda mana bozulacak olursa, bu takdirde atıf terk edilir ve cümleler fasledilir. Yukarıdaki yedinci ömekte 1—fi J^^ Y-ij şeklinde biri ^_^ZiZ'jx2Jdiğeri de "V'J—' ^ ^ 1
^j^^ 'J^'i şeklinde
muevvel mastar olarak iki ayn cümle vardır. Bu cümlelerden sonra gelen (U^' j'>UaJl ^ lil^l cümlesi normalde kendisinden önce gelen ^—-
j—Si-' cümlesine atfedilerek bu iki cümle
arasmda vasi yapılması mümkündür. Çünkü her iki cümle de ihbârî cümledir. Ancak bu cümleler V l ^—f
jyİA—İl
yapılacak olursa
—î
\ — i i j î j
J'>Qail
^}
j^j
şeklinde j harfiyle birbirlerine atıf ^G'j
80
cümlesinin
—^ ^Ja-'j
ANLATIMLI BELAGAT
cümlesine değil de
—;
cümlesine ma'tûf olması
gerekir. Çünkü atıf en )^kLna yapıkr. Bu takdirde de cümlenin anlamı "Selma, benim onun yerine başka bir sevgik.istediğkni sanıyor ve benkn de onun, pnkşkk pptığmı düşündüğümü zannediyor" şekknde farkk ve yankş bir mana ortaya çıkar. İşte böyle bk kanşıkkğa mahal vermemek içm
—¥J ^ ^ ' J
cümlesi atıf yapkmadan söyienmiş ve önceki cümleyle bu cümle arasmda fasi ppılmışür. Bu ve benzeri dummlarda yankş anlamalara engel olmak için yapılan fasi, fasl-ı kat'î olarak isimlendirilir ve bu gibi yerlerde, iki cümle arasmda şibh-i kemâki inkıta' (tam bir aynkğa benzerkk) vardır, denikr. Fasi yapılması gereken yerlerin sonuncusu ise iki cümlenin bir hükümde ortak olmasmm kastedilmediği yerlerdir. Sekizmci ömekte gelen ayet-i kerimede
\—ts}f^—*—^'
cümlesinin '^S^ L'i cümleskie atfedilmesi doğm olmaz. Çünkü böyle bir atıf yapıldığı zznojı
—^, Uyi^—i
— c ü m l e s i de
münafıklarm sözü olur. Yine aym cümle '^1—s cümlesine de atfedilemez. Çünkü bu dummda da 'Akah'm münafıklarla alay 81
ANLATLMLI B E L A G A T
etmesi hükmü, lil ve devamında gelen şart cümlesinin cevabı olması
bakımından
münafıkların
şeytanlanyla
baş
başa
kaknalan}'la sınırkdır' şekknde bk anlam çıkar. İşte bütün bu dummlan engeUemek ve "AUah onlarla alay etmektedir" anlamındaki cümlenin, hem münafıkların sözü olmadığını, hem de münafıkların ayette bekrtilen davramşlanyla sınırk olmayıp genel bk hüküm olduğunu ifade etmek maksadıyla bu ayette AÜI İsy^L^: cümlesi atıf yapıknadan getirilmiş ve önceki kısımla bu cümle arasmda fasi yapılmıştır. Bu ve benzeri dummlarda fasi )^pıknası gerekk- ve faskn dummu içm de iki cümle arasmda hem kemâl-i mkıta', hem de kemâl-i ittisalde tavassut (eşkkk) vardır, denilir.
y
yy
y a y
.
c'e
fi
^. "
^ 9
" ,
fi
. J L J V I jı-iT j ; Â ı ^ ı j ; :
82
ANLATIMLI BELAGAT
JL_:^
ji J ı L - J
^ ; _ i I l i J >
y
j j b j l
Iİ4I
l i i i
^•L. JJÜAJıJı 9
•'".o
fi
J - _ l i l ^ l
2,-^
y
a
'S^
y
y
İİlLIÜI ^Û'jÎş ^ ^ j i * ^ ' ! Aİ-JJ L ^ ^ V ^
^İ£J ,
; Jİ
.
^
l'filaP
jIL-iIii jiilUjt j j f - 5 ^S
^U
^
I,
Jlf-J- JLIJJ
.
I
«
^f,
»İAj^idl
c
JUîi
y fi y
^ -
J»-lP
JJ&_.
KURALLAR: Beş durumda iki cümle arasmda fasi yapmak gerekir. L İki cümle arasmda tam bir uyum olması. Bu durumda ikinci cümle, p birinci cümlenin tekidi veya beyâm (açıklaması) ya da ondan bedel olur. O zaman, iki cümle arasmda kemâl-i ittisal (tam bir bağlantı) vardır, denilir. 2. İki cümle arasmda tam bir ayrılık olması. Bunun sebebi, cümlelerden birinin haberî, diğerinin de inşaî olması; ya da iki cümle arasmda herhangi bir ilişkinin bulunmamasıdır. O
83
ANLATLMLI B E L A G A T
zaman, iki cümle arasmda kemâki inkıta' (tam bir aynkk) vardır, denilir. 3. İkinci cümlenin, birinciden anlaşılan bir somnun cevabı olması. O zaman fasla, isti'nâf adı verikr ve iki cümle arasmda şibh-i kemâki ittisal (tam bir bağlantıya benzerkk) vardır, denilir. 4. Bir cümlenin, birisme atfı uygun, manası bozulacağı içm diğerine atfı uygun oknayan iki cümleden sonra gelmesi. Bu zannı gidermek içki atıf terkedikr. Böyle bir fasla, fasl-ı kat'î adı verikr ve bu gibi yerlerde, iki cümle arasmda şibh-i kemâki inkıta' (tam bir aynkğa benzerkk) vardır, denikr. 5. İki cümlenm birbirine uyması (u)'umlu olması). Ancak bir şey atfa engel olun Bu da aynı hükmün verilmemesi demektir. O zaman iki cümle arasmda yan yanya hem kemâl-i inkıta' hem de kemâki ittisal vardır, demlir.
84
ANLATIMLI BELAGAT
VASL YAPILAN YERLER
ÖRNEKLER ıf
fi
y
e
fi
, fi ^
:* y
y
fi
fi
o
y
fi
y
.
fi
y
o y
y
A
.j^ j:>rj Jl O y ü - i Hem yüzü, hem huyu güzel olan bir adam gördüra
Güneş parıldamaktadır ve gökyüzü berraktır. Çakş, tembellik etme!
.Z.'•^^
Y> J-fi-i - 3
("Hasta iyüeşti mi?" şeklinde som soran birine cevap olarak) Hayır, AUah ona şifa versin! ANLATIM: Cümleler arasmda vasi ppılması gereken üç yer vardır. Yukandaki ömeklerde vasi yapılması gereken bu üç durum konu edilmiştir. Vasi yapılması gereken yerlerin birincisi, peş peşe gelen iki cümleden her ikisinin de i'rab olarak aym hükümde olduğu
85
ANLATLMLI B E L A G A T
yerdir. Birinci örnekte bk kekme olan j ^ j
'A^J
şekkndeki isim cümlesi, nekra
kekmesinden sonra geldiği içki sıfattır.
fi
Mevsufu olan ^^i-j mecmr olduğu için bu cümlede mahaUen mecmrdur. Bu cümleden sonra gelen
cümlesi de
i'rab olarak bir önceki cümleye tâbi dummdadır ve
j
kekmesinin ikinci sıfatıdır. Bu şekilde J i - j kekmesmden sonra gelen birinci cümleyle ikmci cümle i'rab bakımmdan aynı hükümde oldukları içki sonraki cümle önceki cümleye bir j harfiyle atfedilmiş ve aralarmda vasi yapılmıştır. Vasi yapılması gereken yerlerin ikkıcisi, her iki cümlenin de haberi veya inşâî olarak aynı yapıda olduğu ve aralarmda da tam bir münasebet olmasmdan dolayı birbklerine atfedilmelerini engelleyen
bir sebebin
bulunmadığı yerlerdir.
Yukarıdaki
örneklerin ikincismde hem *i 'y^ J ~ l i j l cümlesi, hem de «.ÜIJi OUa cümlesi tasdik edilebikr ya da yalanlanabilir bir anlamda
86
ANLATIMLI BELAGAT
olduğu için ihbârî cümledir. Üçüncü ömekte ise -^^i^l cümlesi emr-i hazır, ondan sonraki
^ cümlesi nehy-i hazır
kakbmda gelmiştk ve her iki cümle de inşâî cümledir. Aynca cümleler arasmda atıf )apmaya engel olacak ve fask gerektirecek bir dumm da bulunmamaktadır. Bu sebeple her iki örnekte de verilen cümleler j harfi}le birbirlerine atfedilmiş ve aralarmda vasi yapılmıştır. Vasi ppılması gereken yerlerin üçüncüsü de, peş peşe gelen iki cümleden birinkı haberi, diğerinin de inşâî kipte olup, aralarmda fasi yapüdığmda kastedilen manadan farkk bir anlam anlaşıldığı dummlardır. Dördüncü ömekte verilen 'il « ' ^ j *V cümlesmin başmda V nehiy harfi, konuşmanm sibâkmdan anlaşılan bir somya cevap olarak söylenmiştk". Yani anlam olarak cümle, -İÎ!!
°jr^
.J^.JJÎ
'w 'M (Hayır, hasta
iyüeşmedi, Akah ona şifa versin!) şeklindedir. Konuşmada kısa söyleme esas olduğu
içki burada
87
s'uLij
V şeklinde
ANLATIMLI BELAGAT
söylenmiştir. Şayet ikinci cümlenin başındaki j olmasaydı, o zaman bu cümle
atıf
harfi
^Lili ^ (AUah ona şifa
vermeskı!) şekknde beddua anlamında olacaktı. İşte bu anlam bozulmasını önlemek için "l^' dan sonra cevap mahiyetinde
mahzuf bir cümle olduğu kabul edüerek bk atıf j ı getirilmiş ve mahzuf
cevap
cümlesiyle
sonraki
cümle
arasmda
vasi
yapılmıştır.
i^Lİ JSÇ jjj 2^1: C.Li:l u4i: I^JiTj IijJ; y ı > l i i ı >ii - 2 y
.^jU''A\\
Ijy^
^ j î j ^OJı jî
y e
1 ^
c
uii^i
bş - 3
KURALLAR: Üç yerde iki cümle arasmda vasi yapmak gerekk: 1. İ'rabla ügUi hükümde cümlelerin ikiskiin ortak (aym) oldukları kastedUdiğinde. 88
ANLATIMLI BELAGAT
2. Her iki cümle de haberî veya. inşâî olarak aynı ppıda olduklannda
ve
fasledilmelerini
bulunmadan
aralannda
da
tam
gerektiren bir
bir
münasebet
sebep (uyum)
olduğunda. 3. İki cümleden biri haberî diğeri de inşâî kipte olur, fasi, kastedilenin zıddı bir manayı akla getirirse. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde fasi ve vasi yapüan yerleri tespit edip sebeplerini açüdayınız.
>J
>
Beyti söyleyen şair Ebu'l-Muzaffer Muhammed b. el-Abbâs el-Ebîverdî (5C7/1064) dir. el-Ebîverdî, Horasan bölgesindeki Ebîverd şehrinde doğmuş, şairliği )'anında nahiv, luğat, neseb gibi bilimlerde de derinliği olan çok }'önlü bir şahsiyenir. Döneminin halifeleri olan el-Muktedî biemrillâh ve onun oğlu el-Mustazhir billâh'ın övgüsüne mazhar olan bu şair, İsfahan'da zehirlenerek ölmüştür.
89
ANLATIMLI BELAGAT
1^-
Enam, 6/32.
90
ANLATIMLI BELAGAT
ZİKİR VE HAZİF
ÖRNEKLER
Bu gün bir suçluyu yakalayan bir polis gördüm Ferit nereye gitti?
Vİ^ L~aİ y \ -2
O gezmeye gitti.
-t^'r^^ ^\ »-T-*^
~3
Onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler ve kurtuluşa erenler ancak onlardır**". .ç^CIP ^
: JU
L İ L ^ Jjjj L. j - 5
Musa! Sağ elindeki ne? Dedi ki: O benim bastonum. lii fi
y
>
cJı
J
Jii-6
•
, s
fi
.
^
.
^y
.
(Sevdiğim) bana: "Nasılsm?" dedi. "Hastaymı", dedim. "(Hastalığınım sebebi) devamk uykusuzluk ve uzun süredir (devam eden) mahzunluktur"
Bakara, 2 / 5 .
91
ANLATIMLI BELAGAT
.jy^^:
^ ^'jr^'j jj-aik; jjJJl ıŞy.°—.:
-7
Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?
Acı veren şey, senden gelmişti. Mal çalındı. ^ j ^ *
.^'^l L î ^ - 9 j
' j ^ ^
A ^ bli
-10
Namaz kılındığı TiLiuzn yeryüzüne dağdın. ANLATIM: Konuşmada asd olan, kendisindeki manayı ifade eden her lafzın züa-eddmesi; karineden anlaşdan ve kastedden manadan başkasını anlamak mümkün olan her lafzm da ondan çıkanimasıdır. Meselâ "Bu gün bk suçluyu yakalayan bir polis gördüm" denkse ve bu mana tam olarak ifade eddmek istense, bu cümlenin kelimelerinden hiçbirini hazfetme imkanı yoktur. Çünkü bu cümleden bk lafzın düşürülmesi manayı bozar ve istenen manayı tam olarak ifade etmez. "Ferit nereye gitti" diye sorulsa, "Ferit"i söylemeden, "O gezmeye gitti" diye cevap verdebdir. Çünkü bu, somdaki karineden bdinmektedk.
92
ANLATIMLI BELAGAT
Sorudan anlaşılan, karineden bilindiği için "Ferit nereye gitti?" diye sorulsa, "Feritİ" söylemeden " gezmeye gim" diye cevap verilebilir. Ancak edebî yönü güçlü şair ve yazarlann sözlerine
bakıldıgmda
onlann,
bazen
bu
temel
ilkelere
uymayarak; gerekli görmeyebilecekleri şeyi zikrettikleri veya zikredilmesinde
bir sakmca
bulunmayam
da
hazfettikleri
görülmektedir. Onlar ancak, konuşmaya güzellik kazandıracak şeylerden dola}! bazen zikri, bazen hazfi tercih etmişlerdir. 1-Şımlar, zikrin sebeplerindendin a. Fazla açıklama yapmak ve izah etmek Dördüncü örnekteki dZiy kelimesinin tekrar edilmesi, onlar için hidayetin mevcut
olduğu
gibi,
kurtuluşun
da
mevcut
olduğtmu
vurgulamak içindir. b. Dinleyenin, dinlemek istediği, konuşmacmm da sevdiği sözü uzatması: Beşinci ömekte, Hz. Musa'nm: "Asam" demesi yeterliydi. Ancak o, şeref ve faziletinin artması için Rabbiyle yaptığı konuşmay uzatmak istemiştir. 2- Şunlar, hazfi gerektiren sebeplerdendir: a- Acı ve üzüntü v e p
yakalanan fırsatı kaçırma
endişesiyle dummun sözü uzatmaya müsait olmaması: ' U P : ı Ü CiJi j j r
93
j jii
ANLATIMLI BELAGAT
(Sevdiğim) bana: "Nasılsın?" dedi. "Hastayım", dedim. "(Hastalığımın sebebi) devamlı uykusuzluk ve uzun süredir (devam eden) mahzunluktur" Burada musnedun ileyh olan
L'î zamin hazfedilmiştir. Çünkü acı çeken kişi, kısa
konuşur. Yılan gören kimsenin: "Yılan!" demesi gibi. O, bu sözüyle "Bu yılandır" demek istemektedir. Bu sözde "musnedun ileyh"
hazfedkmiştk.
Çünkü
"musnedun
ileyh"kı
zikredilmesiyle, yılanın zararından sakınmada gecikme olacaktır. b- Muteaddkiin lâzim yerine konulması. Bu, mef'ûl göz önüne alınmaksızın, fiilin meydana geldiği kastedüdiğinde olur. Mef'ûl kastedilmediği içm, geçişk bir fük geçişsiz hale getirmekle hazif yapıkr. Örnek; J^^liL V^
j J - - - ^ '
iŞA^-
(Büinenin türü, fıküı mı, tarih mi ya da başka bk şey mi olduğu düdcate aknmaksızm) "Hiç büenlerle bümeyenler bir olur mu?"''^ denümek, cümlenm mef'ûlü göz ardı edilmek, geçişk olan fül de geçişsiz konumuna sokulmak suretiyle hazif yapümıştır.
-7
Zümer, 39/9
94
ANLATIMLI BELAGAT
c- Sözü kısa keserek genelleştirme: (jÜ>: t. İL^ jL^ lü) "Acı veren şey senden gelmişti". Yani: Herkese (Z>-'> JP) acı , i '' veren şey senden gelmişti. Burada mef'ûlün bih olan (j^-i J i ^ , sözü kısa kesmek için hazfedümiştir. O zikredilmiş olsaydı yine de genellik ifade ederdi, ama söz, kısaltdmasmdaki güzelliğini kaybederdi. d- Fiilinin naib-i faile isnad edilmesi (meçhul getirilmesi) de haziften sayılmıştır. Fail bazı sebeplerden dolayı hazfedilir. Bunlardan bazdan: d.a-Failden bir zarar gelmesinden veya faile bir zarar dokunmasmdan korkulduğu için. Ömek: rj^^
"ı}
mal
çalmdı". Burada hırsızm zikredümeyişinin sebebi'ya hırsızdan korkulduğu ya da hırsıza acmdığı içindir. d.b- Fail, bilindiği ve)a bilinmediği için hazif yapdm Ömek^J3JS''i j zaman
1s">CüJi
yeryüzüne
dağdm".
iJLi "Namaz kılmdığı Burada
fail
bilindiği
zikredilmesine gerek duyulmamıştır. Çünkü mana
,J-Zaİ
için "Siz
yerine getirdiniz" demektir. Bilindiği için failin zikredilmesine 95
ANLATIMLI BELAGAT
ihtiyaç yoktur. Şayet bayrağı kimkı çektiğini bilmiyorsan ^ij (UiJl " Bayrak (direğe) çekildi" dersin.
,y
fi
°,
yo
''< ^
fi
o
"i
fi
y^O
fi
y
y
'' ,
>
J Lıyii^ A-«lî-Ji {.li^l
»r' t.^J
JiT
>
,
^-İ^-rP" j»*>'^'
- r j ^ ' 3^^^
96
y
^ ' L I v ' - 1
:j ;
Ijyş>^
. y
J a _ ^
—ı_J
. '. e
fi
ANLATIMLI BELAGAT
•J^'
A,. , ^ i i j
- ^ . i
KLTIALLAR: Konuşmada asıl olan, kendisindeki manayı ifade eden her lafzm
zikredilmesi; karineden anlaşılan ve kastedilen
manadan başkasmı anlamak mümkün olan her lafzm da ondan çıkarılmasıdır. 1-Şunlar, Zikrin sebeplerindendir: a-Fazla açıklama yapmak ve izah etmek b-Dinleyenin, dinlemek istediği, konuşmacmm da sevdiği sözü uzatması. 2-Şunlar, hazfi gerektiren sebeplerdendir: a- Acı ve üzüntü veya yakalanan fırsatı kaçırma endişesiyle dummun sözü uzatmaya müsait olmaması. b- Müteaddinin lâzım yerine konulması. Bu, mef'ul göz önüne aknmaksızm fiilin meydana geldiği kastedildiğinde olur. c- Sözü kısa keserek genelleştirmek d-
Fülinin
naib-i
faile
isnad
edilmesi
(meçhul
getirilmesi) de haziften sayılmıştır. Fail bazı sebeplerden dolayı 97
AN'LATLMLI
BELAGAT
hazfedilir: d.a.Failden bir zarar gelmesinden veyi faile bir zarar dokunmasmdan korkulduğu için. d.b.Fâil, bilindiği veya bilinmediği için hazif yapılır. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde akı çizili kelimelerin zikir ve hazif sebeplerini belirtiniz.
^ A p j I yy\İ
' U — tUi!L
JL
98
L'L JL OJL
-1
ANLATIMLI BELAGAT
TAKDİM VE TE'HIR
ÖRNEKLER
Halit misafire ikramda bulundu, misafire Hakt ikramda bulundu.
Sana sığınıyorum, sığınıyomm sana. .İİJL^P LUİÎJ CLOİÎ
Sende (senin evinde) kaldık, kaldık sende (senin evmde).
I a J Â j j v ' I O j l ^ t ^ - ^ ' j (a)
İnsanlann,
hakkında
hayrete
düştüğü
şey, cansız
varkktan ortaya konmuş bir cankdır (insanoğlunun mahiyeti budur). Ödülü, ben kazandun.
.'»^J
Kısas cezasıyla hüküm verdi kadı. 99
oji
»YLJRL
(b)
ANLATIMLI BELAGAT
Ben, bunu yapmadım.
.I-U
Ben, senin işine koştum.
(c)
.di^'^ j
vi--*-*' 'ui
Sen cimrikk }'apmıyorsun.
(d)
Erdemk bk adam evde. . ji^l J J^'ıi J ^ j (e) Cahil bir adam evde.
. jl-*J' J
J-?^
II • ' ' ^ • ^ j ^ ' ' ; ^ - ' ^ i 1 ^ -i (a) Göklerin ve yerin hükümdarkğı Allah'ındır. .2j'o«S/Lf ^ ^ S^^' ^-^1 J
(b)
Şehkde düriistlüğü}le bilinen (meşhur olan) bk tack var. j J i ^^li-^lj
o l ^ l
j
Jl (c)
Göklerin ve yerin yaraukşında, gece ile gündüzün bkbiri ardınca gekp gidişinde akl-ı sekm sahipleri içki gerçekten açık ibretler vardır.
^«
Al-i İmran, 3/189. Al-ıİmran,3/19C.
100
ANLATLMLI BELAGAT
III x^
lilJl (a)
Yalnız sana ibadet ediyoruz ve yalnız senden yardun diliyoruz. Halid'i ziyaret ettim.
. O j j ilL:"^ (b)
Kurdu, avcı öldürdü.
. i Ç ^ ' ' 1--'IJI . j i (c)
> J M> ^ > y (d) Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. •ii'y. ^ ^ ' j
'^j'r
(e)
Araçta}ken (bir şeye binmişken) Zeyd'e rastladım. ANLATIM: Bilindiği gibi cümlenin bütün kelimelerini bir defada söylemek mümkün değildir. Cümledeki bazı kelimeleri önce, bazılarım da sonra söylemek gerekir. Fakat cümledeki kelimeler arasmda, cümlenin baş tarafmda zikredilmesi için bir kelimenin diğer bir kelimeye üstünlüğü yoktur. Çünkü cümledeki bütün kelimeler,
kelime
olmalan
hasebiyle
eşittir.
Öyleyse
bir
kelimenin diğer bir kelimeden önce gelmesi için bir sebebin bulunması gerekir. Cümleler genellikle musned ve musnedun
'3 -
Fatıha,l/5. Yâsîn,36/20.
101
ANLATIMLI BELAGAT
ileyhten oluşur, bunlarla birlikte genelde hal, zarf, car mecrur ve mef ul
de
bulunur.
Bu
cümlelere
baktığmıızda
genelde
musnedun üeyh basta gelmekte, bazen de tersi olmakta, yani musned, musnedun ileyhin önüne geçmekte, bazen de zarf ve car mecmr cümlede önce zikredilmektedir. Mesela; ük üç cümlede olduğu gibi. İ L j İL
c!üU
^/îj
lU
6JCS^
}/\
tLoiî l i x p t % ^ î
Ancak musnedun ileyh, cümlenin esas unsum olduğu ve hakkmda hüküm verildiği için, genellikle o, musnedden önce zikredilir. Bunun dışmda musnedun ileyhin cümle başmda zikredilmesini gerektiren bazı sebepler vardır. Takdimi (öne almayı) gerektiren sebeplerden bazdan şunlardır: I- Musnedun İleyhin Önce gelmesi: (a) Mübteda da garip bir mana varsa, dinleyiciye haberi merak ettirmek ve onu zdınine yerleştirmek için. Mesela:
•i
^
•>
"insanlann, hakkmda hayrete düştüğü
şey, cansız
varlıktan ortaya konmuş bir cankdır (insanoğlunun mahiyeti budur)."
102
ANLATIMLI BELAGAT
b) Hemen sevindimıek veya üzmek içm. Misal: ly=L^\ ^_^UJ' Aj
A^
"Kısas (cezasıyla) hüküm verdi kadı." ^-ji «>:'^i "Ödülü ben, kazandım."
Veya
c) Eylemle ügki haberin kendine mahsus olduğunu ifade etmek için yapıkr. Olumsuzla ügik misal: cümlesinde
c J j ı i
o ^
UÎ L»
den önce olumsuz mübtedayı getirmek
suretiyle bu işi bizzat kendisinin yapmadığmı vurguluyor. Olumlu misak: di^^r'ıj^ J
c — L i î p n i , senin işine ben
kendim koştum, başkası değk. d) bekrtmeden
Verilen
hükmü,
özellikle
güçlendirmek için: j > t J
birine
ait
V cJi
olduğımu cümlesinde
mübteda olan culî yi J>^" ^ den önce getirdi, çünkü bu, V ^ l ^ " ve c J l J k i ^ demekten daha etldkdir. e) Büyüklüğünü veya küçüklüğünü ortaya koymak için. Örneğin, J
yj
veya jlâJI i J ^ U ^ j
gibi.
II- Musnedin Önce Gelmesi a) Musnedkı özeUikle, musnedun üeyh'e ait olduğımu bekrtmek içki.
103
ANLATIMLI BELAGAT
J:>
O'ij^iı
'Si^
^
"Göklerin
ve
yerin
hükümdarkğı Akah'ındır". Sadece ona aittir başkası onunla ortak olamaz. b) Musnedkı, musned ile}!!'!!! sıfatı değil, ondan haber verdiğine dikkat çekmek için. Ö m e ğ i n :
^ ^ . - ^ ı
J
"Şehkde dürüstlüğüyle bilmen (meşhur olan) bir tacir var."
Çünkü ÂJL^VH
J
A
denilseydi, 3-^.-^1 Jt
şibh-i cümleskü sıfat zannedebilirdik. c) Musnedun ile}'hin söylenmesini merak ettirmek için. Ömeğin: j ^ I l t j j ^ l y^^^i
^^j^^i
^'yL^\
j 01
"Göklerin ve yerin yaratdışmda, gece üe gündüzün birbiri ardmca gekp gidişinde akl-ı sekm sahipleri içm gerçekten açık ibretler vardır". Öne
geçirilen
musnedde,
musnedun
ileyhin
söylenmesini merak ettiren bk uzunluk olursa, onun daha sonra söylenmesi daha mükemmel ve etkik olur.
104
AN'LATIMLI B E L A G A T
III- Mef'ûlün bih, câr mecrûr ve hâlin önce geknesi: a) Bir şeyin özeUikle birine ait olduğu kastedüiyorsa, mef'ûlün bih öne geçirilir. •ta/-
~e._y
-e
•
"Yalnız sana ibadet ediyomz ve yalnız senden yardım düiyomz". b) Belirlemede yapılacak hatayı önlemek için, mef'ûlün BUL fiilden önce getirilir: o/j
i j J U "Halit'i zipret ettim".
Amaç, Halit'ten başkasını zi)^ret ettiğini düşünen kimseye cevap vermektir. c) Fiili kimin yaptığı değü, fiilin kime yapüdığmm bilinmesi isteniyorsa, mef'ûlün büı failden önce getirilir. i ' ^ ' ! :^'JÜ' J} "Kurdu, avcı öldürdü." Mef'ûlün bih olan ^ - J J ı nm, fail olan iÇaJi dan önce getirüraesinin sebebi, katili bilmek değil, şerrinden kurtulmak için
m a k t u l ü
bilmektir.
d) Tehir etme (önce getirememe), kastedümen-en bir manayı akla getireceği için, câr mecrûr önce getirilir. J^J
105
y
ANLATLMLI B E L A G A T
"Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi", i-'-^ j^'j
deseydi,
^^-^aî'
"Şehrin öbür
ucundan olan bk adam" anlamı çıkanlabüirdi. e) Fâkin hak olması kastedildiği halde mecmmn hâk zannedilmesin diye hâkn câr mecrûrdan önce getirilmesi. jj^j iS\j
c^jy
"Araçta)4cen (bir şeye binmişken)
Zeyd'e rastladım." ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde musnedun keyhkı, musnedin veys. füUe bağlantısı olanların öne geçme sebebkii açıkla>'inız.
106
ANLATLMLI B E L A G A T
MUSÂVÂT, ICÂZ ve İTNÂB ÖRNEKLER I ^-Aiît VI ^ 1
Vj
-1
Kötü tuzak, ancak sahibine dolanır.
Günler sana, bilmediğin şeyleri gösterecek ve (haber toplaması için) yol azığı vermediğin kimseler sana haberler getirecektir. II
Kısasta sizin için hayat vardır. 5 ^
j
o>?
j\ - 2
Öncekiler zamanm gençlik döneminde geldikleri için Fâtır, 35/43. Şiiri söyleyen Tarafe b. el-Abd (h.ö.564) dır. Cahiliye dönemi şairlerinin en seçkinlerinden biri ve aynı zamanda muallaka şairlerinden olan Tarafe'mn yukarıdaki beyti, tamamı 104 beyit olan muallakasmdan alınmıştır. Bakara, 2/179. Şiiri söyleyen Ebu't-Tayyib el-Mutenebbî (354/965) dir. 107
ANLATLMLI B E L A G A T
zaman onlan memnun etti. Biz ise zamanm (dünyanın) yaşlılık döneminde geldik. (Onun için zaman bize fena geldi). III
j^ç-f Ben bu günün ve ondan önceki gün olan dünün bkgismi bikyomm. Ancak yannı (geleceği) bümekten âcizkn. (Yann ne olacağını bilemem) y ' - y j y \ y
''\L.'^
ITAST İ ^ T j
^
J^-.
(Zebbâ') onun (Cezmıe'nin) bileklerindeki damarian için kayışlar kesip bağlayarak, kanını akıta akıta onu öldürdü. Bö)!ece (Cezkne), (Zebbâ'ın) kendisini çağınp davet etmek içki söylediği sözleri ve ettiği vaatleri yalandan ibaret buldu.
Şiiri söyleyen Zuheyr b. Ebî Sulmâ (6C9) dır. Cahiliye dönemi şairlerindendir ve muallaka sahibidir. Yukarıdaki beyit, şairin muallakasından alınmıştır. Şiiri söyleyen Adiy b. Zeyd (h.ö. 6C4) dir. Muhadramûndan olan Adiy, bu beytin geçtiği şiirinde, Zebbâ isimli bir kraliçe tarafından evlenme vaadi)4e kandırılarak davet edilen ve sonra da öldürülen Cezîme isimli bir kralı konu etmekledir. Bkz. Mehmed Zihni Efendi, el-Kavlu'lCejn'id, Dâru't-Tıbâ'ati'I-'Âmire, 1328, III. Baskı, s. 212-213. 108
ANLATLMLI B E L A G A T
Bildiğiniz şeylerle size yardım etmiştir, size hayvanlar ve oğullarla yardım etti. ^ y . y J b 'j/fij,
^ \ j \ j > ı ^
j ^ .
-4
içinizde öyle kişiler bulımmak ki onlar, sizi hayra çağırsm, size iyiliği emretsin.
60
Rabbim, beni, annemi, babamı, mümin olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadmlan bağışla.
'"ıi>3 j i r ji,gı jl ji,dı j i ^ ; .
ji^ - 6
De ki: "Hak geldi, batd yok oldu. Şüphesiz batıl, yok o k n a p mahkûmdur". İİL»
Js-
j j j ' î^s j j j j
-7
Sen övüldüğü için makm veren bir kişiyi ziyaret ediyorsun. Kim övgülerin ücretini verirse, o kişi övülür.
58 " = ' •'='-
Şuarâ, 26/132-133. Âl-llmran, 3/104. Nuh, 71/28. Isra, 17/81. Şiiri söyleyen el-Hutay'e (45/665) dir. Muhadramun şairlerden olan elHutay e, hicıvlenyle meşhurdur. 109
ANLATIMLI BELAGAT
Senin
cömertliğin,
bana
ümit
besley(ip
ulaşmak
iste}^eceğkn bir şey bırakmadı. Beni dünyada hiçbk beklentisi olmadan yaşar vazıyette bıraktın.
Şayet cimri olanlar -ki sen de onlardansın- senin erteleyip durduğunu bilselerdi. Jli-10
Elbette güçlükle beraber bir kolaykk vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaykk vardır.
> i ^:a,j\yJ
ı: - ı ı
Babacığım! Gerçekten ben (rüyamda) on bk yıldızı, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde ediyorlardı.
^ 65
Şiiri söyley-en Abdulazız b. Ömer b. Muhammed b. Nubâte et-Temîmî es-Sa'dî (ö. 4C5/1C14) dir. Hemedan hükümdarlarından Seyfuddevle'nin şairlerindendir. İnşirah, 94/5-6. Yusuf, 12/4.
110
ANLATIMLI BELAGAT
'I^ İİ';L. . X - 3 V-
66
-12
^..^J ( ^ V
Senin ülkeni, topraklarını, bahar yağmuru ve devamk yağan, gök gürültüsü ve şimşeği olmayan yağmur inckmeyerek sulasın. ANLATIM Akla gelen manaları üç şekilde ifade etmek mümkündür. Bunlar musâvât (eşitkk), îcâz (sözü kısaltma) ve itnâb (sözü uzatma) şeklinde isimlendirikr. Bir meânî terimi olarak musâvât, kastedken mana ke, bu mananın ifadesi için kukandan lafızlann birbirine denk olması, ifadede
herhangi bir uzatmanın
veya okuyucuyu
yomm
yapmaya sevk edecek özlü sö}leyışlerin bulunmaması demektk. Terk eddmesi gerekmediği sürece, ifadede asd olan, müsavattır. Birinci gmptaki her dd ömekte anlatun tekniği olarak musâvât kuUandmıştır. Birinci örnekteki
Aİİu
ı^'^ '^^^ 1}^-
cümlesinin anlamı tam olarak "Kötü tuzak, ancak sahibine
dolanır" demektk ve zihindeki mana de bire bk örtüşmektedk. Aynı dumm ikinci örnek için de geçerlidir. Bu şekdde, mana de ''^
Şair Rabîa b.Sufyan el-Murakkaş el-Esğar (h.ö. 570)'dır. Cahiliye dönemi ikinci tabakadan bir sairdir. Kendisi Necd bölgesindendir.
111
ANLATIMLI BELAGAT
lafız bire bir örtüştüğü durumlarda, ya da farklı bir deyişle kastedilen
manadan
fazla
olarak
lafızda
uzatmalann
bulunmadığı veya az lafızla çok manamn kastedildiği özlü söyleyişlerin olmadığı ifadelere müsavat denir. İfade türlerinin ikincisi, az lafızla çok manayı, maksada uygun bir şekilde açık seçik ve tam olarak ifade etmek anlamma gelen icaz (sözü kısaltma) dır. İkinci gmptaki örneklere bakacak olursak, birinci ömekte öÇ- ^.^iLıiJi Ji
"Kısasta sizin için
hayat vardır" cümlesi üe anlatılmak istenen, kasten adam öldüren kişinin ya ceza yoluyla ya da kan davası sebebi}'le sonunda öldürüleceği ve kısas hükmünün, hem öldürme niyetinde
olan
vazgeçirmesi,
kişiyi, bu müeyyideden hem
de
maktulün
dolayı
ailesinin
niyetinden kan
davası
gütmemesini sağlaması sebebiyle ha)'atta kalmak anlamma gelmesidir. Görüldüğü üzere kısa bir cümle ile birçok mana anlatılmaktadır. Icâz ya kısa bir ibarenin çok manayı içermesi şeklinde, ya da mahzufa delalet eden bir karinenin bulunması şamyla, anlamı bozmayacak şekilde ibareden bir harfin, bir ismin, bir fiilin veya bir ya da daha çok cümlenin hazfedilmesiyle olur. •fi
Birinci ömekte verilen
c
^.^'ul^ı
112
>
J
^
cümlesinde olduğu
ANLATIMLI
BELAGAT
gibi lierhangi bir hazif yapümadan az lafızla çok mananın anlatıldığı îcâz türüne "îcâz-ı kısar" denir. İkinci ömekte ise (• JA\ ^
s'^îj "Biz ise Zâni2.n (dün)^) pşlandığmda geldik"
şeklinde cümleden kastedilen mana
L-S-'I—i r » L J ' j
Biz ise
zaman (dünya) yaşlandığmda geldik ve onun için zaman bize fena
geldi"
şeklindedir.
Dolayısıjia
bu
cümlede
mana
bakımmdan lafızda bir hazif bulunmaktadır. Çünkü cümlenin öncesindeki
"(Bu gençliği sebebiyle) dünya
onlan
sevindirdi" şeklindeki ifade, sonraki kısımda yukanda anlatıldığı şekilde bir hazif olduğunu göstermektedir. Bu ömekte olduğu gibi mahzufa delalet eden bir karinenin bulımması şarti)4a, anlamı bozmayacak şekilde ibareden bir harfin, bir ismin, bir fiilin veya bir ya da daha çok cümlenin hazfedilmesi}4e }apılan îcâz türüne ise "îcâz-ı hazf" denir. Meânî ilmine göre, ifade türlerinin üçüncüsü olan itnab (sözü uzatma) ise, tekit edilmesi v e p anlam kar^aşasmı önleme gibi bir takım faydalara binaen, lafzm manadan fazla olması demektir. Burada dikkat edilecek husus, lafızdaki fazlalığm anlatımda gözetilen bir fayda gereği olmasıdır. Eğer lafızdaki uzatma mana bakımmdan herhangi bir fayda içermiyorsa o 113
ANLATLMLI B E L A G A T
zaman cümlede "haşv" veya "tatvîl" meydana gelir. Üçüncü gmptaki birinci ömekte
fjc-'*
a ^
^
şeklindeki
cümlede -^—'y dün demektk ve a x J (bu günün öncesi) ifadesi, mana
bakımından
hiçbir
fayda
içermeyen
gereksiz
bir
uzatmadır. Çünkü 'dün' denilen mefhum ancak bu günden önce gerçekleşebilir.
Bu
örnekteki
gibi
bir
faydaya
bkıaen
getirilmemiş ve lafızda kekme olarak muteayyin (beUi olan) uzatmalara haşv denir. Bu gmbun ikinci ömeğkide verilen
'•4^ j
IJÂS'
L4J
j i şekkndeki cümlede
L^AT
kekmesi ile
kekmesi
eş anlamkdır ve her iki kekme de 'yalan' anlamına gelmektedir. Burada anlam bakımmdan böyle bir uzatma herhangi bir fayda sağlamamaktadır. Ancak birinci örnekten farkk olmak üzere her iki kelime de aynı manada olduğu için bu cümleden herhangi bkini
çıkarmak mümkündür.
Bu
şeldlde
lafızdaki
gayr-i
mute'ayyin (belk olmayan) fazlalığa ise tatvîl denir. İfadede birçok yoka itnâb yapdabikr. Üçüncü gmpta en sık kukandan itnâb türlerinden bazdarma örnekler verilmiştir. Üçüncü örnekteki J
^
(.i'^î şeklindeki cümlede IİJ
114
ANLATIMLI BELAGAT
j^aliJJ kısmındaki
kapaklık, sonraki cümleden gelen j o j y
ifadeleriyle açıklanmış ve üstü kapak bir ifadeden
fljtj'b f
y
sonra
zihinlerde konuyu netleştinnek için açıklama yapmak suretiyle knâb yapılmıştır. Dördüncü örnekte verilen J\
j_cpâj cümlesindeki ^Z^'^
^-ij^f^L. Jj^b
ÂJ.!
Ir^J
kekmesi bir sonraki cümlede
ifadesiyle netleştirümiş ve genel anlam ifade
eden jZ^\ kelimesinden sonra bu iyiliğin nasıl olacağmı anlatan iyiliği emretme şeklindeki özele delalet eden lafzı söylemek sureti}de itnâb yapdmıştır. Beşinci ömekte ise bu dummun tam tersi olarak llf>«
J^j
•J'.
şeklinde
bağışlanması istenenler, önce, ayn ayn zikredilmiş, ardmdan da 0Iİ.JİJİJ j u ^ j l i J j ifadesiyle daha genel anlamda bir lafız eklenerek itnâb yapılmıştır. İtnâb
yapma
yoUanndan
bir
diğeri
de
cümleyi
pekiştirmek gayesiyle, bir cümleden sonra aynı manaya gelen başka bir cümlenin sö)4enmesidir. Bu yolla yapılan itnâba "tezlü
115
ANLATıMLı BELAGAT
(ek )^pmak)" denir. Altıncı ömekte j ^ M ' J ^ j j
«-^
cümlesinden sonra gelen ' i j ^ j J l i ' JfO^ ^\ şekkndeki cümle, önceki cümleyle hemen hemen aynı anlamdadır ve birinci cümlenin manasmı tekit için söylenmiştir. Tezlîl yoluyla yapüan itnâb üd türlüdür. Birincisi, ifadenin sonda gelen kısrmnm mana bakımmdan önceki kısımdan ayn ve müstakü olması sebebiyle darb-ı mesel şeldinde icra edüen itnâbdır. Bu dumma ömek olarak
şeklindeki
beyitte
ikinci
şatrdaki
cümle, birinci
şatrdaki
cümleden anlamca bağımsız dummdadır ve bir darb-ı mesel şeldinde hüküm büdümektedir. Çünkü burada üdnci kıstm, birinci kısım olmadan da anlaşüabüecek yapıdadır. Ancak sekizinci ömekte dumm böyle değüdir. Bu örnekteki \J\
^
?
LJJI L-^W=>Î şeklindeki ikinci şatnn anlamı, birincisi
oknadan tam olarak netleşmemektedir. Bu sebeple burada da mananm anlaşüabümesi için sonra gelen cümlenin önceki cümle üe alâkak olması ve müstakü oknaması sebebiyle darb-ı mesel 116
ANLATIMLI BELAGAT
şeklinde icra edümeyen itnâb yapılmıştır.
itnâb çeşidi İtiraz (ara söz) yoluyla 'İtiraz, bir sebepten dolayı söz arasında,
Bk diğer itnâbdır.
}^pılan i'rabtan
mahaUi oknayan bir cümle getirilmesidir. Dokuzuncu ömekte verilen beyitte •-f^ ^^'^j şekkndeki ifade bir 'itiraz cümlesidir ve beytkı içinde bu şeküde bk; ara cümle zikredilerek itnâb ppılmıştır. Onuncu ömekte ise ' jl-J J^'' IjlJ
Jl* cümlesi tekrar JI
şekknde tekrar edümektedir. Burada tekrarlama
yoluyla yapılan itnâb muhatabın zihninde manayı pekiştirmek içindk. Bu şekilde tekrarlama yoluyla yapılan knâb, kimi zaman cümlenin
unsurlarının
çokluğu
sebebi}de
zihkıde
anlam
kargaşasım ve bağlamdan kopmayı engeUemek için yapdır. On bkinci ömekte y A ' j
'A'A
^'j
Jl
şekkndeki ifadeden sonra cümlenin uzun olmasmdan dolayı muhataba hatırlatmak için ikinci kez ^4^1 j fiik tekrar edümek sureti)de itnâb yapılmıştır.
117
ANLATıMLı BELAGAT
İtnâb türlerinden burada son olarak zikredeceğimiz itnâb çeşidi ihtiras (sakınmak ve komnmak) içki yapılan itnâbdır. İhtiras, lafızdan kastedilen manadan farkk bir mananın anlaşılabüeceği gibi, bir şüphe bulunduğunda, bu şüpheyi ortadan kaldıran ve (ıkkıci manamn anlaşılmasına engel olan, manayı netleştıren) bk şey üave etmek suretiyle yapılan ıtnaba denir. On ikmci örnekte verilen beyitteki U J . ^ rJc- ifadesi, beyitte kastedilen yağmurun sel sulan ve fırtma gibi zarar verici olan yağmurlarm kastedümediğkk ifade etmek için söylenmiştin
2jı:vı ^
Vj^ y
y
İ Î L L jiiSOı jkJı ^^ıj y
Vj^\ jjÜl J^, f
i
" f i
J'j
.âJ4LflJ
' ö ^ , J Î l\ y
^"
AIP JU'IJ W alı
jUvı - 2
%
i
^ S.
.rC^% y
" • ' î
JilJı 118
Âj'jlJ j j s
:^LI?'^'ı - 3
' f i
ANLATıMLı
3.b> >
V
';^\\
iıJir ^lu; hb> \<:J
.Â^IJCAJ;
j .;bü! ^ ^jS- Âj-Zs^
1^y-\
^
^ 1
ÂL)JXJ
j
j / ; İli. p-^ ^
3:!b^^ jji
^.^ii
ij^a^lj
,ı^Vi İv
'^1^1
^
BELAGAT
-3.1 -3.2
. '^1^1 l u ÂİİJrJi ^
j'y,
m_
ysj
t^üJiÜ!
ji >j
j ^ i
—3.3
-3.4 '/f3^
^'
.Â;-*1AJ!
-3.5
'o-^^V -3.6
.(»J^yi İJi v l U.
iy^ıVs
KURALLAR: Zihindeki manalan ifade etmenin üç yolu vardır: L Musâvât (Eşitlik): Fazlakk ve eksikkk olmaksızm lafzm (sözün) manaya denk olmasıdır. 2. Icâz (Sözü kısaltma): Açık seçik olmakla birlikte, çok 119
ANLATIMLI BELAGAT
manayı az lafızla gerçekleştiımektir. icaz, ya kısa ibarenin birçok mana}-! iktiva etmesiyle olur ki buna "îcâz-ı kısar" denikr; ya da hazfedüeni açıklayan bir karineyle birkkte, gerek harf, gerek isim, gerek fül, gerek bir cümle, gerek birden fazla cümle olsun, ibareden bk şeyin hazfedümesiyle (kaldırılmasıyla) olur. Buna da "icâz-ı hazf" denüir. 3. İtnâb (Sözü uzatma): Manayı (elde edüecek) bir fayda sebebiyle, daha fazla lafızla gerçekleştirmektir. Fazlakk bir faydadan dolayı değüse, "haşv" veya "tatvîl" meydana gekr. Haşv, müteayykı (lafızda beki olan) fazlalıktır. Tatvîl ise muteayyin (lafızdaki beki) oknayan fazlakktır, İtnâb birçok şeküde olur. Onlardan kazılan şunlardır: 3.1. Mananın züıne yerleşmesi içki, kapakkktan sonra açıklamak. 3.2. GeneUe ügik olanı, özelden; özeke ügüi olanı genelden sonra söylemek. 3.3. Tezlü (Ek}'apmak): Tekit için, cümlenin arkasından onun manasını içeren başka bir cümle getirmek. Bu, manası ayn ise, ya darb-ı mesel gibidir, ya da manayı açıklama hususunda, sonraki cümle öncekine muhtaç olduğu için darb-ı mesel gibi olmaz. 120
ANLATIMLI BELAGAT
3.4. 'İtiraz: Bir sebeple, söz arasmda, i'rabtan mahalli olmayan bir cümle getirilmesidir. 3.5. Manayı zihne yerleştirmek için tekrar etmek Tekrîr, fasim uzunluğundan olabilir. 3.6. İhtiras: Kastedilenin aksine (bir manayı) akla getirecek sözde, akla gelecek olanı gidereceğin zikredilmesidir. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki
ibarelerde
hangi anlatım
metodu
takip
edilmiştir? Açıklayınız.
.t^o;
i) : JUİ ?JLJI ıJli
-3
Taha, 2C/12C. Şiiri söyleyen en-Nâbiğa Zi)'ad b. Muaviye b. Dabâb ez-Zubyânî (h.ö.6G5) dir. Cahiliye dönemi şairlerindendir. Kendisi Hicaz bölgesindendir. en-Nâbiğa, bu becitte Arap krallarından Ebu Kâbus künyeli Nu'man b. Munzır'i övmektedir. Bkz. Belagat Terimleri Ansiklopedisi, s. 259.
121
ANLATIMLI BELAGAT ^
jJâ jU - 4
'cJ\
69
'
f ' f
•
- ' . ı ' ' ' - ' '
. ı " ı ' - * f '
= -''î'
.f
'-İI
ı ' f '
f-f
j^:,^bJı f>Jı VI ili
7C
şiiri söyleyen Ebu't-Tayyib el-Mutenebbî (354/965) dür. A'râf, 7/97-99.
122
r-
ANLATLMLI BELAGAT
BEYAN
123
ANLATIMLI BELAGAT
TEŞBÎH
ÖRNEKLER
Sen
cesaret
ve
atılganlıkta- aslan;
problemlerin
üstesinden gelmede kıLç gibisin.
ir^ "i
O,
cesaret
yönünden
-
aslan
'
^
> -2 ,
,
,
gibidir. O,
keskinlik
yönünden kdıç gibidir. O, temizlik ve berrakkkta su gibidir. Sanki deniz bir aynadır.
.sl°^ yZŞ\ j l 5 ' - 3
Sanki otlar, yeşil bir hak gibidir. Sanki sen âlimsin.
.'(Z)^ İÜts' - 5
Sen onlan gördüğünde saçılmış birer inci sanırsm''".
7'
İnsan, 76/19.
124
ANLATIMLI BELAGAT .>_JUIJI ^ ^
-7
. Â P ' ^ j i ^ l ^ -lîj
-8
O, bulut gibi geçiyor. Zeyd,
ce}4an gibi hızlıdır,
.Â^Lİ.'!
> J L r :^'ı - 9
Sen, cömertlikte deniz gibisin. ANLATIM: Teşbih, şair veya naşirin (nesir yazan) anlatılan şejierin asknı açıklamak ve daha iyi anlaşıkr hale getirmek için kullandığı edebî sanatlardan biridir. Şair L ömekte övdüğü kimsenin cesaret ve problemlerin üstesinden gelme özelliğine sahip olduğunu görmüş, bu iki ös^lliğine vurguda bulunmak için, onu çok cesur olmakla tanman aslanla ve düşmanla vumşurken çok kullanılan kıkca benzetmek istemiş ve benzerkği
^ harfiyle
açıklamıştır. Beyan tabirlerinden olan teşbih şöyle tarif edilmiştir. "İki şeyin bir vasıfta müşterek olduklarım göstermektir". Başka bir tarifi de şöyledir: "Bir şeyin, bir manada, başka bir şeyle ortak olduğunu gösteımektir". Kurallar bölümünde Arapçasmı yazdığımız tarifin Türkçesi şöyledir: Teşbih: Bir amaçtan dolayı, bir edat yardımıyla, bir şeyin veya birçok şeyin, bir veya daha fazla özellikte başka bir şeyle ortak olduğunu açıklamaktır. 125
ANLATIMLI BELAGAT
Teşbihin
dön
unsum
(öğe)
vardır:
Muşebbeh
(benzeyen), muşebbeh bih (kendisine benzerken), vechu'ş-şebeh (benzetme yönü) ve teşbih edatı. Muşebbeh (benzeyen) ve muşebbeh bkıe (kendisme benzetilen) teşbihin iki tarafı denikr. Teşbih edatı, benzeme
manasını ifade
eden
lâfız
(sözcük) dır. Bunlar, İJ, J ' i ' , J^^, A _ i , J ' ^ , V ^ , \ _ v e JJLİ; ^ VS. dk. J l ^ hariç, muşebbeh bihler bu edatlardan sonra '
i'
gekr. 1. 2. 8. ve 9. ömeklerde olduğu gibi JLS' den sonra muşebbeh gekr. Bımu, 3. ve 4. ömeklerde görmekteyiz. j ^ ,
haberi câmid olursa teşbih; müştak olursa şek
(şüphe) ifade eder. 5. ömekte, haberi yani jJl^ kelimesi müştak olduğu içm J ' ^ şek ifade etmektedk. Bazen
teşbih
olduğunu
bkdiren
ve edata
ihti}^ç
bırakmayan bk fül getirikr. Teşbih büdken fiiker yakin veya Bunların anlamlan: .^'•^
(benzedi),
i' (gibi), J ' ^ (sanki, gibi), (benzedi),
^j'ûı,'
(benziyor).
126
(gibi),
4r' (gibi),
(gibidir, benziyor) ve
Ş::^.
ANLATIMLI BELAGAT
ruchân fiillendir. 6. örneğimiz olan ayette geçen v—^j ruchan fiildir. E dar gizli olabilir. 7. örnek ^'ı^xU!
olarak
yS
yommlanır. Vecku'ş-şebek, iki tarafın ortak özel nitekğidir. Onun muşebbeh bkıte muşebbehtekinden daha güçlü ve daha açık olması gerekk. 8. ömekte olduğu gibi. Vechu'ş-şebeh olan hızkkk, ceylanda, Zeyd'dekinden daha güçlüdür. Bütün unsurlan zikredilmişse, böyie teşbihe (unsurlan tam) denilir. 9. cümle yani Â^llİJl J
j"^'! ^"C y ^ " ^
<^"'
cümlesi buna örnektir. cJ( muşebbeh, j^. muşebbeh bih, İS edat, Â ^ l o U ı vechu'ş-şebehtk". 1, 2 ve 8 nolu örnekler de aynı dummdadır.
127
ANLATIMLI BELAGAT
:Ji-. CÂ4J'Lİ.JI Jlo. ^
ıı
,1i'.
> ! i f
J j J ^ j j ı JülJi ^
J '
-
y-
j l T lil İ U J l j o^\s>r
,
•
'
'
L-T''
V
:A^ltJJı SiSij
i i ' ı - ı '
\J
^
'İl
-y
İl-*
J
'
L
j l T lil iJiiJl "jls"' l i J j
fi
.âi^-^ı js^
^
•
^
128
^
a
y
j x i / o . , oij
o / i
A^H^.
, - .
"
ANLATIMLI BELAGAT
KLTIALLAR: Teşbîh: Bir amaçtan dolayı, bir edat yardımıyla, bir şeyin veya birçok şeykı, bir veya daha fazla özeUikte başka bk şeyle ortak olduğunu açıklamaktır. Teşbihin
dört
unsum
(öğe)
vardır:
Muşebbeh
(benzeyen), muşebbeh bih (kendisine benzetilen), vechu'ş-şebeh (benzetme yönü) ve teşbih edatı. Muşebbeh (benzeyen) ve muşebbeh büıe (kendisine benzetüen) teşbihin iki tarafı denilir. Teşbih edatı,
JİLL
jlS', Ji«,
J ' l ^ , ^j'lli, f^jCa-: ve
gibi, benzeme manasım ifade eden lâfız (sözcük) dır. J'^S'
hariç, muşebbeh bihler bu edatlardan sonra gekr. J t ^ den sonra muşebbeh gekr. j'^,
haberi câmid olursa teşbih; müştak olursa şek
(şüphe) ifade eder. Bazen
teşbih
olduğımu
büdken
ve edata
bırakmayan bk fül getirilir. Edat muzmar (gizk) olabilir..
129
üıtiyaç
ANLATLMLI B E L A G A T
Vechu'ş-şebeh, ild tarafın ortak özel nitekğidk. Onun muşebbeh bihte muşebbehtekkıden daha güçlü ve daha açık oknası gerekir. Bütün unsurlan zikredilmişse, böyle teşbihe J^jV* ^b' (unsurlan tam) denilir.
130
ANLATLMLI B E L A G A T
TEŞBÎHİN ÇEŞİTLERİ
ÖRNEKLER
o, cömertlikte deniz gibidir.
O, cömertHkte bir denizdir.
Sanki onun sesinin güzelliği ve onun güzelce eda ediHşi, uyuklapnlann mafsaUannda yürüyen rehavettir.
Zeyd, cesarette aslan gibidir. Zeyd bir aslandır.
JJJ-5
O, panter gibi sıçradı.
.
s—-6 -7
.çLjı
Gümüş (gibi parlak) suyu gördüm.
#
y
131
-
AN'LATIMLI B E L A G A T
Göğün ortasındaki dolunay, mavi bk ipek kumaşın üstüne konulmuş dirhem (gümüş para) gibidir.
^
^ Jj
Kim (onursuz) hakir birisi olursa, artık ona ziüet basit gekr (Ona aldınş edip önem vermez). Bu, ölüye yaranın acı vermemeskıe benzer.
jir ; ç j ı
-10
Sabah, aydınkğı, halîfenin yüzünün gülümsediği zamanki halini andmrcasma göründü. ANLATIM: Teşbîh, kendiskk meydana getiren dört unsumn dumm ve gayelerine göre kısımlara aynkr. Şimdi, bazı teşbîh çeşitlerine temas etmek istiyomz: 1-Teşbîh-i Mursel
(j^'A^
Kr^'^-
Edatı zikredüen
teşbihtir. 1. ömekte teşbih edatı olan ^ zikredilmiştir. 2-Teşbih-i
Muekked
(^>Üi
^ ! ) :
Edatın
zikrediknediği teşbihtir. 2. ömekte teşbîh edaü zikredilmemiştir. 3-Teşbîh-i Mücmel (j-oi^JJi i ? : ^ ' ) :
Vechu'ş-şebeh
zikredilmeyen teşbihtir. 3. ömekte şak rahatça anlaşılacağı 132
ANLATIMLI BELAGAT
düşüncesiyle vechu'ş-şebeh olan ^'^rİjVı (zevk alma) ve i - ^ ' (hoşlanma) ü zikretmemiştir. 4-Teşbîh-i Mufassal
{jUd^
zikredilen teşbihtir. 4. ömekte
^ i ) : Vechu'ş-şebeh (cesaret) vechu'ş-
Âpii^iJl
şebehtir. 5-Teşbîh-i belîg (A^* S r ^ ' ) :
Edat ve vechu'ş-şebeh
hazfedilen teşbîhtk. 5. ömekte geçen
X'j cümlesmde, edat
ve vechu'ş-şebeh olan Âİ-'ı-sJiJl hazfedilmiştk. Nevi (tür) bildiren muzaf dummundaki masdar, teşbîh-i belîg olur. 6. örnekteki
cümlede nevi bildiren muzaf
dummundaki masdardır. "Muşebbeh bih" m "muşebbeh" e izafetiyle de teşbîh-i belîg meydana gekr. 7. örnekteki "muşebbeh bih" olan (gümüş) "muşebbeh" olan
t'uJ' (su) ya. muzaf olmuştur.
6-Teşbîh-i Temsü (j-:^^ S ^ ^ : Vechu'ş-şebeh, birden fazla nitekkten aknmış bk tablo olan teşbîh. 8. örnekte vechu'şşebeh, serilmiş mavi renkk bk ipek kumaşın ortasında, yuvarlak, ışık saçan, parlak bk şeyden meydana gelen tablodur.
133
ANLATIMLI BELAGAT
Vechu'ş-şebeh, birden fazla nitelikten alınmış bir tablo değH de, tek ise, buna teşbîh-i ğayr-i temsil {jJÎ3\'Jş-
Lliü')
denir. c-Uaiı j U L ^ İ İ ' j^U cümlesi bunun ömeğidir.
7-Teşbîh-i Zımnî
Çj^^^^
^^A^O-
Unsurlan açık
oknayan teşbihtir. Bu, "Muşebbeh" ve "Muşebbeh
bih",
teşbihin bilinen şekillerinden birinde ortaya konulmayıp terkipte telmih edilen ve "muşebbeh"e isnat edilen hükmün mümkün olduğunu açıklamak için getirilen teşbihtir. 9. Örnekte şai/-', açıkça belirtmeden teşbihe işaret etmektedir. Hakirliğe ahşanm ona katlanması ve ondan dolayı acı duymaması kolaydır. Bu iddia geçersiz değildir. Çünkü ölü yaralandığmda acı duymaz (burada Türkçede kullanılan "Ölmüş eşek kurttan korkmaz" ifadesine
benzerlik vardır). Teşbih
şu şekilde
yapılabilir:
Hakirliğe aksan, ondan dolayı acı duymaz. Çünkü o, acıyı hissetmeme konusunda ölü gibidir. 8- Teşbîh-i Maklûb {L^ Jj^\
LJLİİ\
): Bu, "Muşebbeh"i
"Muşebbeh bih" yapmaktır. Böylece asd (birinci derecede okn)
7'
Beyit, el-Mutenebbî'ye aittir. El-Mutenebbî (3C0-354/915-965), büyük Arap şairlerindendir. Medih ve hikmet şiirlerij'ie meşhurdur.
134
ANLATIMLI
fer'
BELAGAT
(ikinci derecede olan); fer' asd olur. Abartmak ve
"muşebbeh" in "muşebbeh bih" ten daha güçlü ve sağlam olduğu zannını vetrnek için, "fazla olan" "eksik olan" a benzetikr. O zaman avantaj, "muşebbeh" e değd, "muşebbeh bih" e geçer. 10. ömekte şair, halîfenin yüzünü parlaklıkta, sanki sabahın aydmkğından daha meşhur ve daha mükemmel hale getirmiştir.
,0
t i
-
1 i,
.
i
fyf
' . i
.y
f
t
,
1
y
,
t
i.,
^
,
,4j A—iJjl ÂİUil îs-yi^A
ijya
AJ A-JÜ! A ^ J j l S ' U» : j;ilıJl
135
A—Ju.'-6
ANLATIMLI BELAGAT
y
y
"
Jl ^L^lj Â İ Ç J
y
Jjl^l
y^Jl,
.A-JuJl J l Oii^ âJjUJl i A J A J U J İ
i U / jl/^^l
jv-'lj ı j y
AJUJ»-'!
KURALLAR: Teşbihin çeşitleri şunlardır: 1-Teşbîh-i Mureel (J-'r^'ı
-St^l): Edaû zikredilen
teşbihtir. 2-Teşbîh-i Muekked (İÂrjiii ^Jiiiü): Edatın hazfedildiği (kaldınidığı) teşbihtir. 3-Teşbîh-i Mücmel (jJ»iJjl
A,Jiuı)l):
Vechu'ş-şebeh
zikredilmeyen teşbihtir. 4-Teşbîh-i Mufassal (jUiiİl
4:^1): Vechu'ş-şebeh
zikredilen teşbihtir. 5-Teşbîh-i beliğ (^^1 4r^l):
Edat ve vechu'ş-şebeh
hazfedilen teşbîhtir. Nevi (tür) bildiren muzaf dummundaki masdar, teşbîh-i belîg olur. 136
ANLATIMLI BELAGAT
"Muşebbeh bih" in "muşebbeh" e izafetiyle de teşbîh-i bei^ meydana gelir. 6-Teşbîh-i Temsil (jA^^
'A^'-
Vechu'ş-şebeh, birden
fazla nitelikten aknmış bk tablo olan teşbîh. Vechu'ş-şebeh, bkden fazla nitelikten aknmış bk tablo değil de, tek ise, buna teşbîh-i ğayr-i temsîl (J-ilBl'Ip i^-^*) denikr. 7-Teşbîh-i Zımnî
CAA^
^^^r^O-
Unsurlan açık
oknayan teşbihtir. Bu, "Muşebbeh" ve "Muşebbeh
bih",
teşbihin bilinen şekillerinden birinde ortaya konuknayıp terkipte telmih edilen ve "muşebbeh"e isnat edilen hükmün mümkün olduğunu açıklamak içki getkilen teşbihtir. 8-Teşbİh-i Maklûb (L^İL'i Lj^'i ): Bu, "Muşebbeh"! "Muşebbeh bİh" yapmaktır. Böylece asıl fer'; fer' asü olur. Abartmak ve "muşebbeh" in "muşebbeh bih" ten daha güçlü ve sağlam olduğu zannını vermek için, "fazla olan" "eksik olan" a benzetilir. O
zaman avantaj (üstünlük), "muşebbeh" e değil,
"muşebbeh bih" e geçen
137
ANLATIMLI BELAGAT
TEŞBİHİN GAYELERİ
ÖRNEKLER
Sen güneş gibisin; diğer krallar birer yıldızdır. (Çünkü) güneş doğduğunda kiçbk yüdız görünmez. ^
i
y
c '
y
•* I
I,'
,"
y
^
y- u«-X:ı • \ i ' . » Ç.
Sen
tevazuundan
y
İl -J
y y
y
S
yy
liıillü
"^i-^ı
^
^ >
'
yaklaştın
^
"
»jJj « "J
^
ve
şeref
bakımmdan
yükseldin. Senin şânm, alçalmak ve yükselmektir. Güneş de öyledir. O, yükselmekle uzaklaşır, ama ışıklarıyla yaklaşır.
?:
o
c
i
.
l>
c
f
,.r =
İiy
yy
'
^
>
(O), zenci gibi siyahtır, hem evck, hem )^banidir. Zindedir, zayıf değildir. Sanki gecenkı aynimaz bir parçası, mürekkepten bir nokta veya kara sevdadır. 138
ANLATIMLI BELAGAT
(O) siyah, parlak aknk,
mağrur ceylanm gözü
gibi
(siyah) dir.
'
I
t;
>^ > ' = f >.= 1> x =
.
Konuşurken işaret ettiğinde (el kol hareketi yaptığmda), sanki ya kahkaha atan bir maymundur ya da (karşısmdakini) tokatlayan bir yaşk kadmdır. ANLATIM: Teşbihin, birçok gayesi vardır. En önemHleri şunlardır 1-Muşebbehin halini bekrtmek Bu, teşbihten önce, muşebbehin nitekği bilinmediğinde olur. Teşbih onun nitekğlni bildirir. Birinci ömekte en-Nabiğa^"^ adk şair en-Nu'man'/' övmektedir. Amacı, en-Nu'man'm büyük, onunla mukayese edildiklerinde, diğer krallann küçük olduğunu bekrtmektir. 2-Muşebbehin mümkün olduğunu belirtmek Bu da, ona, anlaşılması ve tasavvum ancak misalle mümkün olan tuhaf
^"^ '5
en-Nâbiğa ez-Zubyânî (h.ö. yaklaşık 6C4): Cahiliye dönemi büyük Hırisüyan şairlerindendir. en-Nu'mân b. el-Munzir (h.ö.58C-602): Lahmî krallannın sonuncusudur. en-Nâbığa ez-Zubyânî onu şunyie övmüşcür.
139
ANLATIMLI BELAGAT
bir şey isnat edildiğinde olur. ikinci ömekte el-Buhturî^'' övdüğü kişi için iki zıt nitelik getirmiş, yzni ona hem yakmkk hem uzakkk isnat etmiştir. Normalde bu, imkansızdır. Söylediğinin mümkün olduğunu açıklamak için bu misali vermiştir. 3-Muşebbehin
sahip
olduğu
özeUiğin
derecesini
bekrtmek. Bu, muşebbehin, teşbihten önceki nitekği, kısa ve tafsilatsız olarak bikndiğinde olur. Teşbihle, bu nitekğin derecesi ıı
açiKİamr.
ı
°-
'
ı
'
f
-
Ç.IWVJJ->. j l
ı'
''\ '-'' ^ ''T °
"v^-^ y tj^j y
' " o ^° '
\r^-
^
^y
'^'^
^iji cümlesmde üç teşbih vardır. Yaza/^, sözünün başmda pireyi siyah olarak tanıtmıştı. ...
•üLS' şeklinde başlayan
cümlede bu siyahkğm derecesini açıklamak istemiştir. 4-Muşebbehi
güzel
göstermek
Amaç,
muşebbehi
beğendirmektir. Dördüncü ömekte şair, sözünü ettiği kadmı güzel göstermek için, onun siyahkğmı, ceylanm gözünün siyahkğma benzetmiştir. 5-Muşebbehi çirkin ve kötü göstermek Bu, onun sevilmemesi ve ondan hoşlanılmaması için yapıkr. Beşinci
7fc '•^
el-Buhmrî (2C6-284/821-897): Abbasîler dönemi büyük şairlenndendir. Tabiatı tasviriyie meşhurdur. Şiirlerini toplayan divanı basılmıştır. Bu ifadelerin yazan, İbn Şuheyd'dir. Hicrî 426 tarihinde, Kurtuba'da vefat etmiştir. Güzel şiirleri ve kitapları vardır.
140
ANLATIMLI BELAGAT ömekte el-Mutenebbî'nkî, Kâfûr'u''^ yererken söylediği beyitteki amacı, muşebbehi kötü göstermektir. Çünkü
maymunun
kahkaha, yaşk kadının tokat atması hoşlanılmayan bk şeydir.
^
yf/j*^
A"
û j ^ ' r^L;>-
'
:?P^ı
...
c.
ûÇ'-i
jJı 4;,.-.:Jl a-Ua-i (.A;jJ:»lJI J_â Aa./;,ıl
^ L j ^ i U >ı
a;JI A İ L ; J ^
diJij
:a!İİJI
OC-2
Kâfur el-İhşîdî (357/ 967): İhşidler dönemi idarecilerindendir. Mutenebbî, önceleri onu övmüş, daha sonra hicvecmiştir.
141
el-
ANLATIMLI BELAGAT
KURALLAR: Teşbihin, birçok gayesi vardır. En önemkleri şunlardır: 1-Muşebbehin halini bekrtmek. Bu, teşbihten önce, muşebbehkı nitekği biknmediğinde olur. Teşbîh onun nitekğini büdirir. 2-Muşebbehin mümkün olduğunu bekrtmek: Bu da, ona, anlaşılması ve tasavvum ancak misaUe mümkün olan tuhaf bir şey isnat edüdiğinde olur. 3-Muşebbehin
sahip
olduğu
özeUiğkı
derecesini
bekrtmek Bu, muşebbehin, teşbihten öncek nitekği, ksa ve tafsüatsız olarak bilindiğinde olur. Teşbihle, bu nitekğin derecesini açıklar. 4-Müşebbehi
güzel
göstermek.
Bu,
muşebbehi
beğendkmek içindir. 5-Muşebbehi çkkn ve kötü göstermek Bu, onun sevilmemesi ve ondan hoşlanılmaması içindir.
142
ANLATIMLI BELAGAT
ALIŞTIRMALAR: Aşağıda yazdı beyiderdeki muşebbehi, muşebbeh bihi ve teşbihin türünü belirtiniz: ç ' ^ j ÂjJj j
c-Jl -1
j l i ü S yi di:.. c J j lil - 2 ^ l y ^lyli L3y i^-üı ^iTj
JUS!( ^
^ «fe
143
1 ^
ANLATIMLI BELAGAT
HAKÎKAT VE MECAZ
ÖRNEKLER I Iı
I
I •
,
>
O'
Deniz kıyısında yürüdüm.
Dalgıç denizden inciler çıkarıyor.
Dolunay, bulutlann arasmdayken çıktı. II
Muhtaçlara (sadaka) veren denizi (cömert insanı) gördüm.
Hatip inci gibi değerk sözler sö)iüyor.
Dolunay, kız arkadaşlarıyla birkkte evden çıktı.
144
ANLATLMLI BELAGAT
ANLATIM: Kelime, düde konulduğu asıl (sözlükteki) manasında kuUanıkrsa hakikat olur. Asd manasının dışında başka bir manada kullandır ve konuşmada kastedden manayı delalet eden bk- şey bıdunursa, bu da mecaz diye adlandınkr. Mecazın sözlük anlamı "geçmek, aşmak"tır. Terim olarak mecaz, hakîkî manayı kastetmeye engel olan bir karineyle bkkkte, bk alâkadan dolayı konulduğu mananın (sözlük manasının) dışında kukandan her lafızdır. Örneklerde
bkinci
kicelediğimizde, kukandan
gmpta kelimelerin
yer
alan
gerçek
cümleleri manalarında
olduğunu görmekteyiz. Sırasi)da "Deniz kıyısında yürüdüm Dalgıç
denizden
kıcder
çdîanyor.
Dolunay,
bulutların
arasında)4ten çıktı". İkkıci gmptakderde ise sırasıyla: "Muhtaçlara sadaka veren denizi (cömert insanı) gördüm Hatip inci gibi değerk sözler sö)4üyor. "Dolunay", kız arkadaşlarıyla bkrkkte evden çıktı." Bu gmptaki cümlelerde geçen j—s^-deniz, j j . ; - incder, j->—Jl-dolunay kekmelerine baktığımız
145
zaman,
birinci gmpta
ANLATLMLI
BELAGAT
sözlük anlamlarında kuUamkrken, ikmci gmpta bu anlamlannm dışma çıkıldığmı görmekteyiz, işte bu tip kullanıma mecazî kullanım divomz. Lafzm (sözcüğün) mecaz olduğunu göstermesi için, mutlaka bir alâka ve karîne olmakdır. Alâka: Lafzm asü manasıyla, kullanıldığı geçici mana arasmda var kabul edüen/düşünülen irtibat (bağ)tır. Öyleyse alâka, benzerlik ve ondan başkası olabüir. Karîne: Zikni, lafzm, hakîkî manasmda kullanılmadığı konusunda uyaran ve ondan kastedilen manayı açıklayan şeydir. Karîne, lafzî ve hâli olmak üzere iki türlüdür. Lafzî, konuşmada zikredüen; hâlî, sözün siyâkmdan ve aküla anlaşılan karinedir.
.Âjjjîj
146
Jİ>IP
-b y
JU
ANLATIMLI BELAGAT
^ı>i
y
\
jf.
KURALLAR: Mecazın sözlük anlamı "geçmek, aşmak"tır. Tenm olarak mecaz, hakîkî manayı kastetmeye engel olan bk" karîneyle birkkte, bir alâkadan dolayı konulduğu mananın (sözlük manasının) dışında kuUamlan her lafızdır. Lafzın (sözcüğün) mecaz olduğunu göstermesi için, mutlaka bir alâka ve karîne olmakdır. Alâka: Lafzın asıl manasıyla, kuüamldığı geçici mana arasında var kabul edilen/düşünülen irtibat (bağ)tır. Öyleyse alâka, benzerkk ve ondan başkası olabüir. Karîne: Zihni, lafzm, hakîkî manasmda kuUanıknadığı konusunda uyaran ve ondan kastedilen manayı açıklayan şeydir. Kaıine, lafzî ve hâk olmak üzere iki türlüdür. Lafzî, konuşmada zikredken; hâk, sözün siyakmdan ve aküla anlaşılan karinedir.
147
ANLATIMLI BELAGAT
ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde geçen mecazî kullanmılan, alâka ve karineleri de göstererek açıkla)inız.
148
ANLATIMLI BELAGAT
İSTİARE
ÖRNEKLER Konuşan bir deniz
.^-Ja^
gördüiTL
^
-
\ j y
•
P'j^V'
-y
oj^'J
-1
J
^ Jl
Onlar eyvandan görünen aya. uzaktan selam veriyorlar.
Mutluluğun gözleri seni fark ettiğinde (rahat) uyu! O zaman bütün korkular güvenkk olur. .^^CJı
l^V' ^1.^^ -3
Tam teçhizatk aslanı gördüm. Tembel vakti öldürür.
" s=
.
jJl j'yu-SOı
Beyit, el-Buhturî'ye aittir (284/897). Ünlü bir şairdir. Menbic'de vefat etmiştir. Ebû Temmâm'm Hamâse'sı gibi bir Hamâse kitabı vardır. Beyit, (596/1200) el-Kâdî el-Fâdıl'a aittir.
149
ANLATIMLI BELAGAT
•y}
-4
y^ '^^-^ -y
At üzerinde engin bir deniz gördüm. •y^-
y/
y^
^y
At üzerinde bağış yapan bir deniz gördüm.
At üzerinde bir deniz gördüm. Diken dikerek üzüm deremezsin. ANLATIM: 1- İstiare, luğavî mecazdandır. Edatı, vechuşşebehi ile birlikte iki öğesinden (muşebbeh ve muşebbeh bih) birisi hazfedilmiş bir teşbih olup, alâkası müşabehettir (benzerkktir). Diğer bir ifadeyle beliğ teşbihin iki unsumndan (muşebbeh ve muşebbeh bih) birinin hazfediknesi ile istiare yapılmış olur. İstiarede müşebbehe
müsteâr leh, muşebbeh
bihe
müsteâr minh demkr. Vechuşşebeh ise cami' diye adlandınkr. Ömeklerde cümlesindeki
birinci
gmptaki
--r-^-
"deniz" kelimesi, ö\—ül ^y-^ ^^^'^ ( ^ ' j
150
j J
ANLATIMLI BELAGAT
"ilmi geniş, dili
fasih bir adam" anlamına gelmektedir. Burada
i j ^ . , gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kuUarulmıştır. Gerçek anlamı Ue }'eni anlamı arasındaki ügi, hatibin geniş ilmi ve bilgisi Ue denizin genişlik ve enginkği arasındaki benzerliktir. ' J : kekmesinin, ise lafzîdir.
">-^ j anlamına kullanddığını gösteren karîne
Yani cümle içensinde
geçen bk
kelimeden
anlaşUmaktadır. v-İ2i4 kelimesi, deniz konuşamayacağından, bu kekme Ue konuşabUen bir insanm kastedUdiğini göstermektedir. Bu ömekte müsteâr leh t>*^j, müsteâr minh ise ' k e k m e s ı d i r . 2-
İstiare, iki
tarafına (muşebbeh ve muşebbeh bihe)
göre tasrîhiyye ve mekniyye, istiare )^pUan lafız yönüyle askyye ve tebeiyye, mülâimine (Ugik bir lafzma)
göre müraşşaha,
mücerrede ve mutlaka olarak kısımlara a^Tikr. İkinci gmbun birinci ömeğinde: jijiV' 2^ P
Jl
i^.
û o j ^ "Onlar
eyvandan görünen aya uzaktan selam veriyorlar" beytinde yer alan yi
kekmesinde, gerçek anlamı dışında kuUanüdığı için
151
ANLATIMLI BELAGAT
istiare vardır. İstiarenin almdığı teşbih,
^ j - ^ Jl
şeklindedir. Buna göre teşbih edatı, vechuşşebeh ve muşebbeh (r j-^:) mahzufmr. Muşebbeh bih {y^) ile istiare yapdmıştır. Yani muşebbeh bih mezkurdur. Dolayısıyla bu tasrîhi istiaredir. İkinci gmbun ikinci örneğinde:
"Mutluluğun gözleri seni fark ettiğinde (rahat) uyu! O zaman bütün korkular güvenlik olur" beytinde yer alan öU-Jl kelimesi insana benzetilmiştir. Daha sonra da muşebbeh bih olan j'..—iV' kekmesinin, teşbih edatı ve vechuşşebehi hazfedümiştir. Ama bu kelime üe, insanm kastedüdiğinin anlaşüması için bir karîne olarak, insana ait olan
' ^ - ' j ^ üe yapüan istiareye işaret
edümiştir. İşte muşebbeh büı hazfedüerek, alâkak bir kelime üe hazfedilen bu muşebbeh büıe işaret edüen bu tür istiâre}'e, meknî istiare adı verilmektedir. Üçüncü gmbun birinci ömeğinde: r^V^*
- ^ V ' ^ . ' ' j cümlesindeki -i—V' kelimesi, 152
ANLATIMLI BELAGAT
câmid bir isimdir. İstiare lafzı câmid olursa bu türe, aslî istiare adı verilir. Tabiî ki bu istiare, aynı zamanda tasrîhi istiaredir. Üçüncü gmbun ikinci ömeğinde: cJjJi J^'w-Sliı jLL cümlesindeki j ^ . fiilinde tasrîhi istiare vardır. Vakti boşa geçirmek, öldürmeye benzetilmiştir. Burada karîne c-ijJ^ kekmesidk. İstiare lafzı fül veya fiüden türetümiş (müştak) bk kekme olursa bu türe de, t e b e l istiare adı verilir. Bütün tebe'î istiarelerin karineskide
mekni istiare
bulunur. Ancak karinedeki istiare uygulanmaz. Diğer bk ifade üe tebe'î istiare
söylenmişse, karineskıdeki
mekni istiare
belirtilmez. Örnek olarak burada j^: kelimesi için tebe'î istiare, karinesi ise kekmesine
jJi kekmesidk denüebüir. Oysaki istiareyi cJjJl uygulamak
da
mümkündür.
İstiarenin
c J jJl
kekmeskide olduğu kabul edüirse şö}4e izah edüebüir: Vakit, bir insan veya hayvana benzetümiş, muşebbeh bih hazfedilmiş, ve muşebbeh büıle alâkak
kekmesi üe muşebbeh büıe işaret
edümiştk. Bu işaret, muşebbeh büıi öldürmenkı mümkün 153
ANLATIMLI BELAGAT
olmasıdır. Bu da meknî istiare demektir. Dördüncü gmbun birinci örneğinde: y/
Js-
llllî^
c-jîj cümlesinde istiare lafzı,
muşebbeh bih olan iy^ dır. 'Jlli=^ kekmesi muşebbeh bih olan nm mülâimidir. Bu ömekte olduğu gibi muşebbeh bihin mülâimi zikredilen istiare, muraşşah istiare olur. Dördüncü gmbun ikinci ömeğmde: Ji>«j y/
Js-
(y.
OJÎJ
muşebbeh bih oknasma rağmen,
cümlesinde istiare lafzı ^J^, kelimesi mahzuf
muşebbehin mülâimidir. Bu ömekte olduğu gibi muşebbehin mülâimi zikredilen istiareye, mücerred istiare denilir. Dördüncü gmbım üçüncü ömeğinde: Bu gmbım birinci ve ikinci örneklerindeki açıklamalarla birlikte düşünüldüğünde, y} mülâim
bulunmamaktadır.
Js- \/-. c^îj cümlesmde hiç Muşebbeh
ve
aym
zamanda
muşebbeh bihin mülâimleri zikredikneyen istiare, mutlak istiare olur.
154
ANLATIMLI BELAGAT
Beşinci gruptaki örneğe dikkat edikrse: Şimdiye
kadar görülen
kekmede oknuştur. Ama
ömeklerde
istiare tek bir
^
V JJ'] "Diken
^
dikerek üzüm deremezskı" cümlesinde, "kötülük yaptığı halde iyilik bekle)'ene" sö)4enken bu sözdeki istiarenin tek bk kekmeden ibaret olmadığını, bir söz diziminden (terkipten) oluştuğu görülmektedir. İşte ask anlamına engel bk kanne ke bkkkte ve benzerlik alâkası nedeni}le, anlam dışı kukarulan terkipteki istiareye, temsîk istiare denir.
•.^s•\ ji!l
:Jl ^yl\
j'^Lj,
i  ^ Î
155
:J,1
iüUi
JLIPIJJ
ANLATIMLI BELAGAT
. 4j
A..'~\\
y>
ai
.4iJ.I |^'">l. .
j
Aİidı jî
j J ^ ı
4 ^ 1 'ç^y^ \ ^
L. °/X
Âj/.-iı SjUz^v
j _ ^ jî !• V Â:J_^IJ
j
tÂjiLdil LJb j I » j •
156
(1
:5^ı
:ÂJ-UIJI
A;
vill_.
Âi*>\jJlj
Sj'oc-.":ıfi
;^ı^vı Çiil
UJJC^
-5
^15'j
Âpy:^ âjj-s
ANLATIMLI BELAGAT
KURALLAR: 1- İstiare, luğavî mecazdandır. O, vechuşşebehi, edatı ve iki öğesinden (muşebbeh ve muşebbeh bih) birisi hazfedilmiş bir teşbîhtir. Alâkası, sürekk olarak benzerliktir. İstiarede müşebbehe müsteâr leh, muşebbeh bihe müsteâr minh denilir. Vechuşşebeh ise cami' diye adlandınkr. 2- istiare, iki tarafma göre tasrîhiyye ve mekniyye, istiare }apılan lafız yönüyle askyye ve tebeiyye, mülâimine (ilgik bir lafzma) göre müraşşaha, mücerrede ve mutlaka olarak kısımlara aynkr. Tasrihi istiare: Muşebbeh bihin lafzıjda, (muşebbehin) bekrgin hale getirildiği istiaredir. Meknî istiare: Muşebbeh bihm hazfedikp, onunla alâkak herhangi bir şeyle işarette bulunulan istiaredir. 3- Aslî istiare: İsriâre yapdan lafız, câmid isim ise, aslî istüre olur. Tebe'î istiare: İstiare yapılan lafız, müştak isim veya fiil ise tebe'î isriâre olur. Her tebe'î isdâre karinesi bakunmdan meknî istiare oknaya müsaittir. Ancak istiare, her ikisine birlikte değil, ancak 157
ANLATIMLI BELAGAT
birine u)g;ulanabilir. 4- Müraşşah istiare: Muşebbeh bihin mülâimi (ilgili bir lafzı) zikredilen istiaredir. Mücerred istiare: Muşebbehkı mülâimi (kgüi bir lafzı) zikredüen istiaredir. Mutlak istiare: Muşebbeh ve muşebbeh büün mülâimleri züoredümeyen istiaredir. 5- Temsüî istiare: Ask anlammı kastetmeye engel olan bir
karîne
üe
birkkte
benzerkk
alâkası
nedeniyle,
ask
anlamlarının dışında kuUanüan terkip (birden çok kekme kümesi) dir. Temsilî
istiare "de
bulunan
bütün
muşebbeh
ve
muşebbeh büılerin, bkden çok (teşbih)ten aknmış bir tablo olması şarttır. Aralarındaki alâka devamk olarak benzerkktir ve karîne hâkyyedk (yani dummu düe getiren karinedir).
158
ANLATIMLI BELAGAT
ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki
cümlelerde
bulunan
isriâre
ve
türlerini
bekrtiniz.
^1 V
j^jj^-l
84
83
Bejit, es-Seriy er-Raffa' (?-366/?-976) ya aittir. Musullu bir şaiı- ve ediptir. Se)'fuddev!e'yi övmüş ve vefatına kadar yanında kalmış daiıa sonra Bağdat'a gitmiş ve orada vefat etmiştir. Divanı basılmıştır. Beyit, Ebu'i-Atâhıye'ye (130-211/747-826) aittir. Kufe yakınlarında doğmuş ve burada yaşamış Bağdat'ta vefat etmiştir. Abbasî halifesi elMehdî tarafından bıraktığı şiire tekrar dönmesi için hapsedilip ölüm tehdidi ile 'Karşı karşıya kalınca tekrar şiir sö)'lemeye dönmüştür. Beyt, el-Buhturî')'e aittir. es-Serîyer-Raffâ'ya aittir.
159
ANLATIMLI BELAGAT t.
87
• ->
>
• ' ;>
Q
Şiir, Hind bint Yezîd el-Ensâri>ye (?-?/?-? ye aittir. Hz. Ali taraftarlarından İslâmî dönemin bir hanım şaindır. Sür, Safiy)'uddîn el-Hîllî adıyla meşhur olmuş Abdulazız b. Sur\4n b. Ali b. Ebi'l-Kâsıl et-Tâî (675-750/1276-1349)"ye aittir. Kufe ile Bağdat arasındaki el-Hille'de doğup büyümüş, Bağdat'ta vefat etmiştir. Müslim b. Haccâc el-Kuşe\'ri en-Neysâbûrî, Sahîhu Müslim, Dâıu İh-âi'ı-Turâsı'l-Arabî, Beyrat,'2. baskı, 1972, IV/2295.
160
ANLATIMLI BELAGAT
MÜRSEL MECAZ
ÖRNEKLER *
-
> ••
i.
i
Alinin bana (uzattığı) el (nimet) büyüktür (çoktur).
Gök bitki (yağmur) yağdırdı.
Düşmamn dummunu öğrenmeleri için gözler (casuslar) gönderildi.
Onlar parmaklarını (parmaklannm uçlannı) kulaklanna tıkarlar. 89
Yetimlere
>'
f
(buluğ çağına gelen yetimlere)
veriniz.
Bakara suresi, 2/19. Nisa suresi, 4/2.
161
maUannı
ANLATLMLI B E L A G A T
90' ^
J\
r^'
-6
Rüyamda kendimi şarap (yani şarapkk üzüm) sıkarken gönjüm. v j . S J ^ I 'J'} - 7 MecHs (mecHsteküer) buna karar verdi.
Kavme (onlann yurduna) konuk oldum. Onlar da bana ikramda bulundular. .
91
'
jL-j^
'
VI J
, J
I
L^j - 9
Her pe}^amberi yalnızca kavminin diHyle (konuşmğu dille) gönderdik. ANLATIM: Mürsel mecaz: Alâkası teşbihten başka bir şey olan ve asıl manası dışmda kullanılan kekmedir. Bunda hakîkî manamn kastedümesine mani olan lafzî veyi halî bir karîne bulunur. Mürsel mecaza, "mecaz-ı müfred" de denikr. Mürsel mecazı meydana getiren alâkalann (hakîkî manadan mecazî manaya geçme}'e sebep olan ikşki) sayısı çokmr. Kekmenin hakîkî manası arasındaki alâkalann en önemlileri şunlardır: Sebebiyyet
'O '1
Yusuf suresi, 12/36. İbrahim, 14/4.
162
ANLATIMLI BELAGAT
(alIUl), müsebbebiyyet (Cl-il), cuz'iyyet (C'j-^*)' küUiyyet (ÂİSOI), geçmişi göz önünde bulundumu ( j l ^ U j'-r^l), geleceği göz önünde bulundumıa ( J ^ : l-' j^r^'), mahaUiyet ( v ^ ' ) , hâlliyyet 1-
Sebebiyyet
alâkası: Sebebi
söyleyip
(neticeyi) kastetmek: Birinci ömekte böyledir;
müsebbebi
Ji^
.s^^Jlas^
L^-Up "Alinin bana (uzattığı) el (nimet) büyüktür" yani Ali'nkı eknin sebep olduğu nimetler büyüktür. 2- Müsebbebiyyet ( netice) alâkası: Neticeyi söyleyip sebebi kastetmek. İkinci ömekte böyledir: L'U
ç.'u^\
o
"Gök, bitkileri yağdu-dı", yani gök bitkilerin yeşermesine sebep olan yağmum yağdırdı. 3- Cuz'iyyet alâkası (cüz'ü) parçayı söyle}ip, (küUü) bütünü kastetmek): Üçüncü ömekte olduğu gibi:
Jc-i--j\
jjjJi J^y-'^ .Js- .'«Jİı^, "Düşmamn dummunu öğrenmeleri için
163
ANLATLMLI B E L A G A T
gözler gönderildi, j'ani casuslar gönderildi". 4-
KüUiyet alâkası (küUü) söyleyip (cüz'ü) kastetmek
Dördüncü ömekte olduğu gibi:
yf^'-'
J
f>-e-»j''-^''
JJ-'J^:
"Onlar, (}ildınmlardan gelecek ölüm korkusuyla) parmakannı kulaklanna tıkarlar" (Yani parmak uçlannı) tıkarlar. 5- Kevniyj'et alâkası (Bir şeyi esk haknin adıyla anmak): Beşmci
ömekte
olduğu
"Yetimlere maüarmı veriniz"
gibi:
A
• j-'^J
yiiii. buluğ çağına ermiş yetimlere.
6- Evvekyyet alâkası (Bir şeyi sonradan alacağı halin adıyla anmak): Altıncı ömekte olduğu gibi;
I ' j i ^ ^
}
-J\
Rüyamda kendimi şarap (pni şarapkk üzüm) sıkarken gördüm. 7-MahaUiyet
alâkası: MahaUi sö)4eyip
halk
(orada
bulunan şeyi) kastetmek Yedinci ömeke olduğu gibi; dUi
'Jj
"Mecks, onu kararlaştırdı". Yani meckstek msarUar
buna karar verdi. 8- HâUiyyet alâkası: (Bk yerde bulunan şey^ söyleyip mahaUi kastetmek Kur'an-ı Kerim'in şu âyetkıde olduğu gibi:
164
ANLATIMLI BELAGAT
. J y ^ ' l i
"Kavme (onlamı )'urduna) konuk
^jiJL
oldum. Onlarda bana ikramda bulundular" yani kavme (onlann yurduna) konuk oldum. 9- Akyyet alâkası: Bir şeyi ism-i aletiyle söylemek. y
jL-.^
J L i - ^ ' j ' ı
Uj
"Her peygamberi
yakuzca kavminm diliyle gönderdik". Buradaki J L J üe —iJ kastedümektedir. j ' — J konuşma âleti olan kekmedir. ^— konuşma or^anm dışmda, dü anlamma gelen kekmedir.
.jSOı ^ . L
:ÂXJI
165
-4
ANLATIMLI BELAGAT
.AİİTJI
^ - L - Ç. J i J ı ç
:Çj>J.! - 7 :gU-i - 8
JLİ\
.AJT ^ b t J i J i o*.^-
-9
KURALLAR: Mecaz-ı mürsel: Asıl manasım kastetmeye engel olan hu: karineyle birlikte teşbihin dışındaki bir alâkadan dolayı asd ardammm dışmda kukandan kelime, (Alâkası müşabehetin dışmda bir şey olan ve esas manası dışmda kuüandan bir kekme). Mecaz-ı mürselin bazı alâkalan. Sebebiyet: Bir şeyi sebebinin adıyla sö)4emek. Müsebbebiyet
(netice):
Bir
şeyi
müsebbebin
(sebeplenenin) adıyla sö}4emek. Cüz'iyyet: Bir şeym parçasınm adıyla adlandırılması. Külkyet: Bir şeyin bütünüyle adlandmlması. İ'tibam mâ kâne: Bir şeyin eskiden bulunduğu dummla adkndırdması. İ'tibam mâ yekunu: Bu: şeyin gelecekte olacağı dummla adlandmlması. MahaUiyyet: Bir şeyin bulunduğu yerle adlandmiması.
166
ANLATIMLI BELAGAT
HalJiyyet:
Bir
şeyin
orada
bulunduğu
haUe
adlandınlması. Âliyyet: Bir şeyin, âletinin adi)4a adlandınlması.
ALIŞTIRMALAR: Aşağıdakilerde Mürsel mecazlan ve alâkalannı belirtiniz.
J i
jU, .j.-iJl jA L - î j c i - i j ^ * OLJ J > . u
Şu'ara, 26/84.
167
-2
-3
ANLATIMLI BELAGAT
A K Ü MECAZ
ÖRNEKLER .J
Âl; J I I JÜU J-İ
-1
Yollan şehrin valisi yardı. Yazar kitabı bastı.
.LJL^JI LiJjil
Zahidin gündüzü oruçludur. Cadde kalabakklaştı.
. ^ ' \ ^
-2
Jjt>\ji\
jli
• ^ j ' ' - ^ ' f^-^J'
O sıkı çakştı.
. o JJ»- J.^
Hoşnut (olunan) bir hayat
-3
Taşkın bir sel
J--
ANLATLM: ilı^V'ı f'i "Hoca kalktı" ve cümleleri
düşünüldüğünde,
ayağa
İ ' ^ V ' "Hoca ayaktadır" kaUtma
hocaya
isnad
edilmiştk. Bu ejlemi yapan kişi, bizzat hoca olduğundan bu isnad gerçektin Eğer eylemi yapan, gerçek fail olmasaydı, buna mecazî isnad demlecekti. Buna göre aklî mecaz:
168
ANLATIMLI BELAGAT
Bir fiüin veya fiil anlamlı bir kelimenin hakikî isnadm kastedümesine engel bir karîne üe birkkte herhangi bir alâkadan dolayı, kendisme ak olmayana isnad edümesidir. Ömeklerde
<^\s^'^ o ^ j i '
^A-İ? cümlesinde
kitabı
müeUifinin bastığı bekrtümektedir. Oysa müeUif bizzat bu işi yapmamaktadır. MüeUif sadece matbaadan bu kitabı basmalanm istemiştir. Bu istek, bir alâkadır. MüeUifin gerçek faü oknasma engel olan karîne, aklîdir. Aklen, müelkfin bizzat kendisinm kitabı basması imkansızdır. Dolayısıyla bu ömekte akk mecaz vardır. Bu örnekten de anlaşüacağı üzere bu tür mecaza aklî mecaz denilmesi, karinesinin istiare ve mürsel mecazda olduğu gibi lafzî (yani cümlede bulunan bir kekme vb.) değü, akk olması (yani aküla büinmesi) dir. Aklî mecazlarda fülin, mecazî faüiyle alâkasmı kuran bağlantüar çeşitk şekiüerde olabüir. Ömeklerde ikinci gmptaki birinci örnekteki alâka fiüin sebebi, üdnci örnekteki fıüin zamanı, üçüncü örnekteki fiilin mekam ve dördüncü örnekteki ise fülin masdandır. Üçüncü gmptaki ük ömekte yer alan ÂJU^P de ise
kelimesi üe ism-i mef'ûl yerine ism-i faü
169
ANLATIMLI BELAGAT
kullanılmış, ikinci ömekte ise
daki
kekmesi ile
ısm-ı faü yerine ism-ı mef'ûl kuUanılmıştır. Aklî mecazda daha farkk alâkalar da olabikr.
.4J1 alLJ j î A i ^ ijücL-VlT -iiiÜI j
J î :A! y U \jy^
y
JV tJLİ*JI j l ^ L
.Jİ^L
j L . j ;j*iJl
Jl
:j
yjc.L^^I j » l
j l j j ^ ji*Jl j l ^ l j
JPUÜ. J A I i L ^ L
J l AJ.^T
L ^ j ^j'J^ı
i'^V'b
-2
iL^V'' j / ^ , j
-3
.JPUJ! J I
,l^U
J A I jî . J j . Ü !
KURALLAR: 1- Aklî mecaz, bk fül veya fül anlamk bir kekmenin, h^küd isnadm kastedümesme engel bir karîne ile birkkte
170
ANLATIMLI BELAGAT
herhangi bir alakadan dolayı, kendisine ak olmayana isnad edilmesidir. Fül anlamk bir kekme, masdar, ism-i fail, ism-i meful ve sıfat-ı müsebbehedir. "kendisine ait" ibaresi "isnad edikneyi hak etmeyen" demektir. Bu dumm aklî mecaz diye adlandınkr. Çünkü istiare ve mürsel mecaz gibi lafızla sımrk değildir. Bu, aldla kavranabikr. 2- Aklî mecazdaki isnad, fülin sebebine, zamanına, mekanma veya masdanna yapüabüir. 3- Mecazî isnad aynı zamanda faükı mef'ûle veya mef'ûlün faüe isnadıyla da olabüir. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde geçen akk mecazlan bekrtiniz:
y^\^
1^ fı;^'( İÜ ^SJL -1
Beyit, Tarafe b. el-Abd (h.ö.539-564) e aittir.. Be'S'it, el-Mutenebbî'nindir. 171
ANLATIMLI BELAGAT
1
r
'V
'=
Beyit, Ebiâ Temmâm'a aittir. Isra, 45.
172
'
y
y J y
ANLATIMLI BELAGAT
KİNAYE
ÖRNEKLER
Halid'in kılıcının bağı uzundur (Hakd'in boyu uzundur).
Ak'nin külü çoktur (Ak cömerttir).
Avcı vahşi hayvanlann kralım (yani aslam) öldürdü. y-'-'J ^ y f ' / J ' j ' - ^ y
'y
-4
Şeref ve cömertkk onun iki elbisesmm arasmdadır (şeref ve cömertkk ondadır). ANLATIM: Kinaye, sözlükte bir şeyi söyleyip başka bk- şey kastetmektir. Terim olarak kinaye, gerçek manayı düşünmeye engel olacak bir karîne bulunmamak şartıyla bir sözü gerçek manasma da gelebilecek şekilde, başka bir manada kuUanma sanatıdır. ,
i
.
^
t
^
J J J ? oJli cümlesmde geçen, iikDi J ; _ ^ m lâzım-ı
173
ANLATIMLI BELAGAT
manası (anlammın gereği) kastedilmektedir. Bu da "uzun bo)4u" demektir. Çünkü sahibmkı uzun boylu olması, küıcm bağmm uzun olmasmı gerektkmektedir. Onun gerçek anlamımla küıcırun bağmm uzun olduğunun kastedilmesi u)^undur. Meknî anh^'^ itibariyle kinaye çeşitleri üç kısma aynkr. 1-Sıfattan kkıaye
(kaU}\ js^ Â.''w:fJl): Sıfatm bizzat
kendisinin kastedüdiği kinayedk. Ömek: külü
çoktur"
yani
cömerttir.
J p "Ak'nin
Buradaki
sıfattan
maksat,
cömertkk, cimrilik, kakramankk, uzunluk, kısakk, güzeUik ve çirkinlik gibi özelliklerdir. 2-Mevsûftan kkıâye Kmâyenin
^ A
bu çeşidi, mevsûf
^'^'): açıklanmadan,
bulunan sıfatlardan birisi zikredkerek elde edilir. Ö m e k J>J-yl
onda Jiî
21»^ ilİıJl "Avcı vahşi hayvanlann krakm öldürdü",
p n i "aslanı "öldürdü. Bilindiği üzere aslan vahşi hayvanlann
Kinayenin lafzı, "meknî bih"i, manası da, "meknî anh"ı teşkil eder. "Alnı açık" tabirinin lafzı, meknî bih, "utanılacak hallerden uzak" manası da meknî anh'tır. 174
ANLATIMLI BELAGAT
tümünün krak olarak kabul edikr. Bu yüzden aslanm adı değil, sıfatı zikredilerek, aslandan kinaye yapümıştır. 3-Kısbetten kinaye (âI1-İİ'
y
Kkıâyenm bu çeşidinde, sıfat ve mevsûf açık bir şekilde bekrtüdiği halde, aralanndaki nisbetin (bağm) kmaye yoluyla 'fj^
ifade edilmesine "nisbetten kkıâye" denir, ^JSy
cümleskıde şeref ve cömertkk ona nispet edilmek
isteniyor.
h j i j ^JiH ( i k â ı : ^ ^lISOi yz
y
y
y
. ^
^
fi
Jl^Vl
fi
^
fi
fi
c^JÜl J * i l
'Trrr'.J
Ij-Cİ! şİ^lİ J l 1;P j,
'4i
^
-
fi
^
fi
jj^.
^
fi
tslljjı
a i i sSiji
j.j>u , i l ^ l j
JÇipL ^ l l ^ l
-fi
Vif
: Âi^
175
Â-jUr - 1
ANLATLMLI B E L A G A T
J*^' ^ A ^ . ''^y~
^
î!
f
y
t
t
?il-^ ~2
'J-
KURALLAR: Kina}'e, sözlükte: Bir şeyi söyleyip başka bir şey kastetmek demektir. Terim olarak kinaye: Bir sözün, gerçek manasına da gelebilecek
şeldlde
lâzim-i
manası
(anlammın
gereği)
kastedilerek söyienmesidir.''* Lazim-i mana, asıl ve zahir (görünen) manasından çıkardan manadır. "Meknî anh" bakımmdan kkıâye üç kısma aynkr. 1- Sıfattan kkıaye (ÂiZ^İI js-
JuS^l): Sıfatm bizzat
kendiskıkı kastedddiği kkıayedir. 2- Mevsûftan kkıâye
{yjA'A
Bu, "Meknî
anh" m zat veya mevsûf olduğu kinayedir.
Kinayeyi söyle de :arif edenler vardır: Gerçeit ve mecazî anlamlan olan bir sözü, mecaz anlamım kastederek kıJlanma sanaudır. Mecaz-ı mürselden farkı sudur: Kinayeli söz (tamlama veya kelime grubu) gerçek anlamıyla da değerlendirilebilir. Ama asıl kastedilen, o sözün mecazî manasıdır (lazım-i mana, aşağı yukan bu anlamdadır). Mecaz-1 mürselde ise söz, gerçek manasıyla asla değeriendirilmez.
176
ANLATIMLI BELAGAT
3- Nisbetten kinaye ( C J l l y
^.USOl): "Meknî anh"ın
nisbet olduğu kinayedir. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki kmayeleri ve rürlerini bekrtiniz. -.J^
^
.U^
177
y
^^/y-l JL^
^ j
-1
-2
ANLATIMLI BELAGAT
BEOr
179
ANLATIMLI
BELAGAT
LAFZÎ GÜZELLEŞTİRİCİLER
CİNAS ÖRNEKLER I APU-C
\jij \^ J y > A P ' ^ ' ı
j»JİJ
^JJJ
- i
Kıyametin kopacağı gün, suçlular, dünyada bir andan fazla kaknadıklanna yemin ederler.
r'
'r'j
J\
Yaşasm diye ona Yahya (Yaşar) admı verdim. Akah'm bu konudaki emrini reddetmeye bir çare yokmr. II
öyleyse, sakm yetimi ezme; sakm bir şey isteyeni azarlama. •'•'^ Rum, 30/55. 100 el-Belâğatu'i-vâdıha, s. 263. Duhâ, 93/9-10.
180
ANLATıMLı BELAGAT
Aklın seni mutsuzluğundan dolayı nimeti bulunmayan bir kimseyi kmamaktan menetseydi ya}. (Neden menetmedi?) liİJ'''^<S
d\
-3
Kalbin derinkklerindeki }'anıkkğa çare ancak bağıra bağıra ağlamaktır.
Ben, senin: 'İsraü oğuUan arasmda aynkk çıkardm, sözüme uymadm' demenden endişe edip korktum.
Şiiri söyleyen Şerefuddîn İbnul-Fând Ömer b. Ali b. Murşid (ö. 632/1235) dir. Mısırlı olan İbnu'l-Fând mutasavvıf bir şairdir. Zühd hayatını tercih etmeden önce Şafiî mezhebi fıkhıyla uğraşmış ve Ibn Asâkır gibi alimlerden hadis rivayet etmiştir. Daha sonra ise hayatındaki bütün uğraşdarmdan vazgeçerek Mekke'nm uzaklarında bir vadide uzlet haptına çekilmiştir. Bir süre sonra tekrar Mısır'a dönmüş ve Mısır'da vefat etmiştir. Bkz. el-Belâğam'l-vâdıha, s. 264. Şiiri sö}'ie>'En el-Hansa Tumâdir Bint Amr (ö. 24/645) dır. el-Hansâ'mn bu şiiri kardeşi Sahr için söylediği bir mersiyedir. Blc. el-Belâğatu'lvâdıha, s. 264. Taha, 20/94. 181
ANLATıMLı BELAGAT
ANLATIM: Bir edebiyat terimi olarak cinas, manalan farkk, yazıkş ve söylenişleri aynı ya da benzer olan iki veya daha fazla kekmenin nazım veya nesirde bir arada kuUanüması sanatıdır. Ckıas, muhatabm kekmelerin ahengkie arzusunun
artmasına
vesüe
olur.
kapılarak dmleme
Ancak lafızda
tekeUüf
(zorlama) meydana gerirdiği içki çoğu edebiyatçı tarafından sevüen bir sanat değüdir. Ckıas, tam cinas ve nakıs cinas olmak üzere iki kısma aynkr. Tam cinas, harfleri, vucûh-i erbea' olarak isimlendirüen harflerin çeşidi, harekesi, sayısı ve kelime içindeki sıralaması yönlerinden
birbkleriyle
uyuşan
kekmelerin
bir
arada
kuUanümasıyla olur. Burada harflerin çeşidi ifadeskıden maksat, harfin kendisidir. Bir başka ifadeyle, akabedeki her bir harf müstakü bir tür olarak kabul edüir. Ckıasm üdnci kısmı ise, aralarında bu dört benzerkk yönünden biri bulunmayan üd veya daha fazla kelime arasındaki cinastır. Birinci gmpta verilen ömek cümlelerde tam ckıas kuUanümıştır. Birinci cümledeki kıyamet anlamındaki
âpIİJI
âpCU*
J*jiJ »JJj ifadesindeki
kekmesiyle, cümlenkı devamındaki
182
ANLATıMLı BELAGAT
Âİ-C iş- l y j
ibaresindeki kısa zaman düimi anlamındaki
Âf-'JUî kekmesi birbiriyie harflerin çeşidi, harekesi, sayısı ve kelimedeki
tertibi
bakımından
tam
bir
uyum
içkidedir.
Anlamlan ayn ve vuciıh-i erbea' itibariyle uyumlu olduklan için bu iki kekme arasında tam cinas vardın Birinci gmpta verilen ikinci ömek için de aym dumm geçerkdin Ji>v; ^^1—j ifadesinde özel isim olarak kukandan .y^.
kekmesi de hemen ardından gelen ve "yaşaması içki"
anlamındaki,
başında
lâmu't-ta'kl
bıdunan
Lk-j kekmesi,
anlamlan farkk ama bkbiri}le tam u)aım içerismde olan kelimelerdir ve aralarında tam cinas vardır. İkmci
gmptaki
bukmmaktadın ' ^ i
ömeklerde
ise,
nakıs
j î ' ^ ' '^^b ' V ^ ' '^^ <^"'
birinci ömekte 'jjifi kekmesiyle ° k e k m e s i n d e
cinas
şeklindeki harflerin
harekeleri, sayısı ve sıralanışı her iki kekmede de a}'mdır. Ancak kelimesindeki J harfinin yerine
183
kekmesinde J harfi
ANLATLMLı B E L A G A T
kullanılmıştır.
Harflerin
çeşidinde
birbirine
uymamaları
sebebiyle, bu iki kekmenin arasında nakıs cmas vardır. İkinci gmbun ikinci cümlesinde menetmek, yasaklamak anlamındaki '^-^ mazi fiik üe, akk, zeka anlamındaki
kelimesi
arasmda sadece bk hareke farkı vardır. Bu sebeple bu iki kekme arasmda nakıs cinas vardır. Üçüncü örnekteki
T^JI^^I
^r^'
J
ifadesinde
şevken kişiye duyulan aşın özlem anlammdaki ^y^i^ kekmesiyle kaburga kemiği, ruh, gönül anlammdaki  ^ I ^ çoğulu olan ^ 1
kelimesinin I ş e k k n d e k i
kekmesinin ilk kısmı
arasında ckıas vardır. Ama kekmelerin toplam harf sayısı bkbirinden farkk olduğu için nakıs cinas olmaktadır. Dördüncü ömekte j^}J^l
^
j^.
ifadeskide
"arada, arasmda" anlammdaki j ^ ' kelimesi üe i'rabda cemî muzekker salime mülhak olduğu için ıŞ üe mecrur olan ve izafetten dolayı da sonundaki J harfi düşen "oğul, soy" 184
ANLATLMLI BELAGAT
anlamındaki j^. kekmesi arasmda cinas vardır. Ancak bu iki kelimedeki harflerin tertibkiin farkk olması sebebiyle buradaki nakıs cmastır.
: jlp y ı/*j
Âjc^jî
j jUüUı AJ
y>j tcüı ^^L^ı
-1
. ' ^ • y j L*jA<^j L^K-ij - ' • j > »
KURALLAR: Ckıas; iki kelimenin telaffuz
bakımmdan
birbirine
benzemesi ve mana yönünden bk-birlerinden farkk olmasıdır. İki çeşittir: 1. Tam Gnas: (İki lafzm) dört hususta, yani harfleri, harekeleri, sayılan ve sıralanışlan hususunda
ittifak
ettiği
(uyumlu olduğu) cuıas. 2. Tam Olmayan
Gnas: Yukanda bekrtilen
husustan birinde iki lafzm farkk olduğu cinas. 185
dört
ANTATıMLı BELAGAT
ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki ibarelerde geçen ckıaslan bulunuz ve hangi tür cinas olduğunu sebepleriyle bekrtiniz. 1')5.
,
irJ
'. î,
f
#
t
L. L«_jj
f
"
JjSC j î ^^^^ L. Uys viL_^ ..^_j^î - 5 lOS)
''05
= -1
'
L> V'JI d L _ ^ j j ^ j î
L» U d U a J u j ^ l j
Nisa, 4/83. Şiiri sö)deyen sahabeden Abdullah b. Revâha (ö. 8/629) dır. Rasulullahla birlikte (sav) birçok gazveye katılan Abdullah b. Ravâha yukarıdaki be\tınde, Hz. Pe)'gamberi (sav) methetmektedir. Derulır kı bu beyit, Araplann Hz. Peygamber (sav) için söyledikleri en güzel methiyedir. Bkz. el-Belâğatu'l-Vâdıha, s. 267. Enam, 6/26. Şiiri sö}4eyen Ali b. Muhammed b. Huseyn b. Yusuf el-Bustî (ö. 4CC/ICIC) dir. Sicistan yakuılarmdakı Büst isimli kasabada doğduğu ıçın nisbesi el-Bustî'dir. el-Bustî şairliği ve edebî kişiliği yanmda Horasan'da Samanogulları devletinde devlet katipliği }'aprmş ve dönemin hükümdarı Sebüktekin'e hizmet ederek devlet kademelerinde önemli mevkilere gelmiştir. Daha sonra ise Buhara'da yoksul bir halde ölmüştür. Bkz. elBelâğatu'l-Vâdıha, s. 266. Tırmızî, Birr, 6.
186
ANLATLMLI BELAGAT
SEcr ^
\
ÖRNEKLER
İnsan,
terbiye
ve
edebi)de
insandır,
kıyafet
ve
elbiseleriyle değil.
Ey insanlar! Dinleyin ve beUeyin. Bk şey beUediğinizde, (ondan) yararlanın. ANLATIM: Bedî" tabklerinden olan seci', sözlükte "güvercin ve kumru gibi kuşlann nağmelerini tekrarlayarak ötmelerine" denir. Bedî' terimi olarak seci', nesirde faskaların bir harf üzerinde muvafık
olmalandır.
Es-Sekkakî'nin
(626/1228)
ifadesiyle
"nesirde seci', nazımda kafiye gibidir". Seci, bazı belagat âkmlerine göre sadece nesre mahsus ise de bir kısım edipler şürde de onun varkğuu kabul etmişlerdk. Birinci
ömek,
son
harfi
oluşmuştur: AjbL ve AJLJ.
187
aynı olan
iki
fıkradan
ANLATIMLI BELAGAT
İkinci
ömek,
son
harfi
aym
olan
üç
fıkradan
oluşmaktadır: -yu:^'', 'y-y- >y-^^. Her fıkranın son kekmesine faska denir. Fıkra da, bir manayı ortaya çıkarmak için arkasında sıkı bir bağlantı bulunan cümleler topluluğudur.
L. İ î i î j
,^'>l
j> J V ^ I
'ö-^A
KURALLAR: Seci, iki faskanın son harflerinin aym olmasıdır. Seci'nkı en iyisi, fıkralan eşit olandır. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümleleri harekeleyip tercüme ediniz. Seci'leri gösteriniz. ^
Âul
Jli - 1
.Ui5 lSL-.<J Jaiîj tUik VSİ-'A -kpî i^^ıiı :J-lJl
188
^1 y î Jlij
- 2
ANLATIMLI BELAGAT
Ebû Mansur es-Se'âübî (ö 429- 1C38): Dilci ve şairdir.
189
ANLATIMLI BELAGAT
İKTİBAS
ÖRNEKLER
: " ' J . ' u ^ ' ^ l ^^JİI JuP JLÎ - 1
"I12>,'
Zalimlerin ordulanmn ve destekçilerinin çok olması seni asla aldatmasm, "Allah onlan ancak gözlerinin bakakalacağı bu güne ertekyor".
î^'j^
^"^y^
'r^'j
Onlar, göçtüler, ben onlann yurdunu somşmracak değilim. Arkalarmdan üzülerek adeta kendimi tüketeceğim.
'-• Meşhur mutasavvıf, edebiyatçıdır. Atbâku'z-zeheb adh kitabı vardır. •'12 İbrahim, 14/42. Kadı Sait Hlbetullah, şiir divanı vardır. 608/1218'de Kahire'de vefat etmiştir. '•'^ Kehf, 18/6.
190
ANLATIMLI BELAGAT
>yı
if'
'
'
u> -i".
ıru
-İl'."
İnsanlara kendi yurtlarında düşmankk etme! Çünkü }abancıya pek dikkat edümez, aralarında yaşamak istiyorsan, "insanlara güzel davran ve onlarla iyi geçin". ANLATIiM: Sözlükte iktibas: "İkm aknak; ateş yakmak için bir yerden kor almak" manalarına gekr. Bu aknan kora da, ^--i adı verikr'''. Bir bedî' terimi olarak iktibas, şair v e p naşirin, âyet ve hadis olduğunu bekrtmeden söyledikleri arasına bk âyet ve hadisi kave etmesidir. lUi iki ömekte âyet aknmıştır. Ancak ikinci ömekte şair birazcık değişildik }apmıştır. Burada amacı, ifadeyi süslemek ve mana yönünden güçlendirmektk. İktibas edüen âyet ve hadisin
--5
Edebiyatçıdır, şiir divanı vardır. 772/ 1337'de vefat etmiştir Hadisten iktibas edilmiştir. Lisanu'l-Arab, VI/ ;Edebiyat Lügati, s,61. 191
ANLATIMLI BELAGAT
lafzını, vezin veya başka bir amaçtan dolayı biraz değiştirmenin sakmcası yoktur.
KURAL: İktibas: Nesir veya şiire, âyet ve hadis olduğunu bekrtmeden, Kur'an-ı Kerim veya Hadis-i Şeriften olan bir şeyi (cümle veya kelimeyi) ilâve etmekrir. İktibas edilen eserde (âyet ve hadiste) bkaz değişildik ppılabilir. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki
cümle
ve
şiirlerde
nerelerden
iktibas
yapıldığmı açıklaymız.
liij
tÂİiJij tt>ü* j İ L ^
~ 2 fi y
y
Kehf, 18/77. Zümer,39/9.
192
y
fi
fi
ANLATIMLI BELAGAT J'Lİp frU-l - 3
^_jUL-J j J liU'' ıX^\Js-
' - " j ^ ^ U
oJJl Jl
'20 Bakara, 2/156.
193
Lll
ANLATIMLI B E L A G A T
MANEVÎ GÜZELLEŞTİRİCİLER
TEVRİYE
ÖRNEKLER
^2^,
İT.*
'
11
> r
^JJS.
. .
^^.J
1'
rs-' 5^ ^ b yj "Edebiyatçı
ile
karşılaşmak,
kendilerince
ölümle
karşılaşmak gibi olan ve söyle3«ni Habîb (Habîb b. Evs) olsa bke şkr söyleyenden hoşlanmayan kısanlardan yüzümün suyunu koruyorum".
--• Mısır'h bir şairdir, birçok şün vardır, h. 615-696. 194
ANLATIMLI BELAGAT
Jy
"Senin, şiirinin beyitleri, köşkler gibidir (sağlamdır). Fakat onlara (güzelliklerini görmeye) engel olan hiçbir kusur yoktur. Sözlerinin hür (akıcı) olması ve manalannm kice olması kginç şejderdendir." \Wİ\
j'i .
( 3 )
jujüi i ] j ^ j i r " "O, sağ ek üe ihramlan dokuyordu." ANLATIM: Tevriye: Sözliücte, bir sözü veya haberi gizleyip, bunlann yerine başka bir söz ya da haber ortaya atmak manasına gekr. Bedî' terimi olarak da: Konuşmacının, biri yakm, sözden iüt anda anlaşüan ve kastedilmeyen, diğeri de uzak, açık olmapn, ama kastedüen üd manak bir lafzı zütretmesidir. Birinci beyitteki (^rrr^) kekmesinin üd anlamı vardır.
Meşhur bij şairdir, Vefan h 712.
195
ANLATIMLI BELAGAT
yskm mana olarak kk akla gelen "sevmTk"ciir, çünkü ondan önce ^ u 2 J u
kekmesi vardır. Uzak manası ise "Habîb b. Evs admdald
şairdir". Burada bu kekmenin uzak manası kastedilerek "tevriyei mücerrede" yapdmıştır. İkinci beytin sonundaki (j^j)
kekmeskıkı ük akla gelen
yakm manası "köle"dir, çünkü ondan önce (J^) kekmesi vardı. Uzak manası ise "ince ve kolay"dır. Üçüncü ömekte, cümledeki (jL^-i) kelimesinin yakm manası "sol el", uzak manası ise ( 2 1 ^ ) kekmesinin çoğulu olup "başa veya omuza atüan bk- çeşit örtü veya. üıramdır". Şayet (JU-i) kekmesmden sonra (jyJi)
ibaresi zikredümeseydi,
tevriye meydana geknezdi. Burada bu kekmenin uzak manası kastedüerek "tevriye" yapdmıştır.
y ^
196
- ^ J
ANLATIMLI BELAGAT
KURAL: Tevriye: Konuşmacının, biri yakm, sözden 'Ûk anda anlaşılan ve kastedilmeyen, diğeri de uzak, açık olmayan ama kastedüen, iki manak bir lafzı zikretmesidir. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki beyit ve âyetlerde geçen tevriyeleri açıklayın. }'%\ llili- ^ 1 ^
Ju;
^ 1
üj^
Ü J ^ I f ^j3l5 - 1
uı^\
ukl j i ^
ilL^
ı^
•^^5 Yunus, 10,92.
197
1
^
b -2
-3
ANLATIMLI BELAGAT
TIBAK
ÖRNEKLER
Kendileri uykuda olduklan halde, sen onlan uyanık sanırdın.
AUah onlann kötülüklerini iyüiklere çevirir.
ı:. 4
ı;
- 3
Herkesin kazandığı hayır kendine, }apacağı şer de kendisinedir.
Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur. Öldüren de dirilten de O'dur. "J^]
jj,J
"J^' Jn'
-üji
AUah sizkı içm kolaykk ister, zorluk istemez.
Sonra o, ateşte ne ölür ne de yaşar.
198
- 5
ANLATIMLI BELAGAT
ANLATIM: Tıbak sözlükte, uymak, uygun olmak, uyum içkide olmak anlammdadır. Belagat terimi olarak ise zıt kelimelerin aynı cümlede kukanümasına denir. Yukarıdaki örneklere baktığımız zaman, meallerinden de anlaşılacağı gibi, birbirinin karşıtı olan kekmelerin aym cümlede kuUanıldığını görmekteyiz. Birinci ömekteki
ve
^jij
kekmeleri u}^ıkkk ve u}4aı anlamlarmdadır. İkmci ömekte o'vji-^
ve >oL-~:>- da, kötülük ve iyilik anlamlarmdadır. Bu iki
ömekteki karşıt kelimeler isimdir. Üçüncü cümlede ise karşıtkk harfi çerlerle ifade edilmiştir. Lehinde ve aleyhinde, yani faydasma ve zaranna, iyiliğine ve kötülüğüne anlamma gelecek şeküde Li ve l^J^ kullanılmıştır. Dördüncü ömekte ise karşıtlığı fül ifade etmektedk-. Bu fuller J - U ^ î ve ^ ' j ; «^^.1 ve L^^îj dır. Bura}^ kadar olanlar, görüldüğü gibi kekme ve başka bir kelimenin karşıtı olarak gelrmştir. Beşinci ömekte ise dumm farkkdır. Çünkü burada karşıtkğı aym kekmenin
olumlu 199
ve olumsuz hak
ifade
ANLATIMLI BELAGAT
etmektedir. Bu tip kullanmia "Selbî (olumsuz) Tıbak" denir. Bu örnekteki selbî tıbak, -^iji üe
-b^ V' arasmdadır. Bundan
önceki örneklerde geçen tıbaklara da "îcabî (olumlu) Tıbak" denir. Aym örnekteki ^r-^' v e ^ - ^ l , kola}dık ve zorluk kekmeleri arasmda îcabî tıbak vardır. Son altmcı ömekte ise karşıtkk iki farkk kekmede verildiği ve biriyle diğerinin arasmda olumluluk ve olumsuzluk bakımmdan fark olmadığı için bu tıbak da îcabî tıbaktır.
KURALLAR: Konuşmada, bir şeyle zıddmı (birbirme zıt iki kekmeyi) bir araya getirmektir, iki çeşımr. a. Olumlu tıbak (îcabî tıbak): İki zıt, olumluluk ve olumsuzluk yönünden farkk olmayandır (yani biri olumsuz ise diğeri olumsuz, biri olumluysa diğeri de olumlu olma hak).
200
ANLATIMLI BELAGAT
b. Olumsuz tıbak (selbî tıbak): İki zıt, olumluluk ve olumsuzluk yönünden farkk olandır (yani biri olumlu diğeri olumsuz). ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde
bulunan
tıbak ve
çeşitlerini
bekrtkıiz.
'JLJ\
Jyj! j
Â/» A^
'y ^
aJ
i-'j I
\ yus^ L« j I yjj>- ^ ^ I ^3^J
201
- 2
~ 3
ANLATIMLI BELAGAT
MUKABELE
ÖRNEKLER
Eiz. Pe}^amber (s.a.s), Ensar'a şöyle bmoırdu: "Siz, savaşta korku anmda çoğalıyorsunuz ve ganimet isteme anmda azalıyorsunuz".
.o^'JLİI ^
jJİ
VJ c ^ 1 ^
"ji-^
Halid b. Safvan birisini tarif ederken şöyle dedi: "Onun, ne gizli bir dostu, ne de görünürde bir düşmanı vardır".
.(.I ^ 1
O.IİÎ
tj»ULll
Âj^l^
AJİUİÎ
Halifelerden birisi şöyle dedi: "Alçaklann verdiği zarar kimi omrmrsa (çökertirse), şerefk asü insanlann prdımı onu ayağa kaldınr". •.j\jy j
202
Vİİ1İ.I İ P J ' i j .
-
4
ANLATIMLI BELAGAT
^îa^i
i j / . ;
js.
"Acziyet içinde (güçsüz olarak) başladığım iyi bir şeyden dolayı kendimi övmedim. Kararkkkla başladığım kötü bir şeyden dolayı da kendimi kmamadun". ANLATIM: Bedî' terimlerinden olan mukabele, sözlükte
(J'li)
füknkı masdan olup bk- şeyi başka bir şeyle karşılaştırmak ve yüz yüze getirmek gibi manalara gelir. Bazı belagat âkmlerine göre tıbak (mutabaka-tezad) sanatuun kısımlarından birisidir. es-Sekkâkî başta olmak üzere bazı edebi)^tçılar ise onu müstakü bir mana san'atı olarak kabul ederler. Birinci ömekte, Rasıüullah sözün başmda Ensar'm özelliklerinden «J^'^
ve r^y^^ kekmelerini getirmiş, sözün
sonunda da somya uygun olarak,
ÂUJ( ve
kekmelerini
getirmiştir. İkinci ömekte, Hakd b. Safvan,
Ji-CaJl ve
kelimesini j-û!' ve v!>uii kelimesiyle karşı karşıya getkmiştir. Üçüncü ömekte,
-XJJÎ, Â J I S ^
203
, ve
kekmeleri)4e
ANLATIMLI BELAGAT
ve
kelimeleri sıra}^ dikkat edkerek karşı karşıya
getkilmiş. Aynı şekilde - u k '.^y^
ve
karşısına - s j / ^
ve f^y- kekmeleri getirilmiştir. lâJLf-lÜl
^
dLo __^ı.:Ui U.^ _^-jj ,^
Jİ ^-i-*^^
Lj J l Ax.Ui'-
KURAL: Mukabele, önce iki veya daha fazla mananın bir araya getirilmesi, sonra sırasıyla bunlann karşıkklannın geürilmesidk-. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde mukabele olan yerleri bekrtm.
.'^^:ijıi-i ^
f>Jj
12-^ A'râf, 7/157.
204
ANLATLMLI B E L A G A T
125
İİJXÖ
LJJU-VI i.y~Z
V
'25 Al-İİmran, 3/120.
205
I. V
jî
^
jL^ ^
-
,
4
ANLATIMLI BELAGAT
HUSNU'T-TA'LÎL
ÖRNEKLER ÂXJi jJj'
jlüi ÂiIT C«3 - 1
Işık veren aym üstündeki leke, eski değildir. Ancak o leke, aym yüzünde (patla}an) bir tokadm eseridir. ^•Jj
^
'y
^-^^
ü.
- 2
Normal olarak, pğmur, Mısır ve onun toprağım ihmal etmemiştir. Ancak (Mısır'daki övülen kişmin cömertkğinden dolayı) utancından sizi atlayıp geçmiştir. ANLATIM: Husnu't-ta'lîl, ifadeye güzeUik vermek amacıyla, bk: hususu hakîkî sebebinden başka bir sebebe bağlamaktır. Birinci be}'itte şair, aym yüzündeki lekenkı oluşmasma, gerçek sebebin dışmda hayak bir sebep zikretmiştir. O da hakkmda mersiye yazılan kişinin aynkğmdan dolayı o r t a p çıkan üzüntü ve öfke}4e aym yüzüne bir tokat indirilmesidir.
206
ANLATIMLI BELAGAT
İkinci beyitte de şair, yağmurun yağmamasını başka bir sebebe bağlamıştır.
' ' j l ' ^
>
.4İ!l Ji../2.âi iCJÜİ '-b'jüi ^ -
c ^
\^
y
-
'
^'Jf
ı
J
•
y
"
ÂİJ ^
"J y
i
y.
Cil fi y
^
£
ÂJJ<J ' y
'
*
JL''« iÂJ , jıUi
^-^-^ "
"-'^
KURAL: Husnu't-ta'lîl: Edibin açıkça ve)^ gizk olarak bir şeyin bilinen sebebkii bırakıp, kendi maksadına u}^un, orijinal ve edebî bir sebep getirmesidir. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki
cümlelerde
husnu't-ta'lîl
için
getirilen
sebepleri açıklayınız.
' ı ^ j j 'üT.oi UJJI l o ü j l i J j ytjJi ijJL^ j
207
U j',5o
cJ^
-2
ANLATIMLI BELAGAT
TE'KÎDU'L-MEDHİ BİMÂ YUŞBİHU'Z-ZEMM
ÖRNEKLER ^ J r r - Ol
Onlarda
hiçbir
kusur
yoktur.
. - . ^ V'J - i
Ancak
kıkçlannda
düşmanla vumşa vumşa çentikler meydana gelmiştir.
o ahlakı tam bir gençtir. Ancak, o çok cömerttir, para ve maldan geriye hiçbir şey bırakmaz. ANLATIM: Te'kîdu'l-medhi bima yuşbihu'z-zemm, yerme ifade eden lafızlarla övmeyi pekiştirmek demektir. Bu, iki çeşittir. Birinci ömekte, zem (yerme) ifade eden bir sıfatm kaldınimasmdan sonra, istisna yoluyla medhe delâlet eden bk sıfat getirilmiştir. ikinci ömekte de, bir medih sıfatı verildikten sonra istisna edatı getirikp hemen arkasmdan başka bir medih sıfatı getirilmiştir. 208
ANLATIMLI BELAGAT
:j L ^
»jJ' A ^
^-U! jlTU
- f
» ' i'
KURALLAR: Te'kîdu'l-medhi bima yuşbihu'z-zemm, iki çeşittir. a. Bir medik (övgü) sıfatının, menfi (olumsuz)
bk
zemm (yergi) sıfatmdan istisna eddmesi. b. Bir şeye, bir övgü sıfatı verildikten sonra, devammda başka bir övgü sıfatı bulunan bir istisna edatı getirilmesidk. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki
cümlelerde
geçen
te'kîdul-medki
yuşbdıu'z-zemmir(, çeşidkii bekrtiniz. A:! ^
•
jJi ^
Tyr ^ ^ - ^
209
AJ ^
-i
bima
ANLATIMLI BELAGAT
TE'KÎDU'Z-ZEMMİ BİMÂ YUŞBİHU'L-MEDH
ÖRNEKLER j ' ji^
Hr''^
f<-^
ji^
Vj - 1
Onlarda (vatanı savunmak gibi iftihar vesilesi olacak) hiçbir hayır yoktur. Ancak, onların (en şerefk, yüksek makam sahibi) büyüklerini, birisi kendisine çağırdığmda, (kabüesinin kendisine
en
fazla
ihti}aç
duyduğu
anda)
o
ortadan
kayboluverin
yi-
Onlar
y
^ y
gerisin
^
J
^
'
^
geriye
'
>
hızla
giderler.
Ancak
zor
zamanlarda adımm uzunluğunu artmrlar (uzun adımlarla geri geri giderler). ANLATIM: Te'kîdu'z-zemmi bknâ yuşbkıu'kmedh, medih ifade eden lafızlarla zemmi pekiştirmek demektir. Başka bir ifadeyle birini övüyor görünüp daha fazla yermektk. Birinci
ömekte,
medih
ifade
eden
bk
sıfatın
kaldmlmasmdan sonra, istisna yoluyla zemme delalet eden bir 210
ANLATIMLI BELAGAT
sıfat getirilmiştir. İkinci ömekte de, bir zem sıfatı verildikten sonra istisna edatı getirikp hemen ardmdan başka bir zem sıfatı zikredilmiştir.
»i \ f
- ^
^
>
,
. -AI:—i j l . 1
i^.^ 7-JL« Ajua ^
Z.
^ '
I
'
°. f
KURALLAR: Te'kîdu'z-zemmi bima yuşbüıul-medh, iki çeşittir: a. Bir zemm (yerme) sıfatmm, menfi (olumsuz)
bir
medih (övgü) sıfatmdan istisna edilmesi. b. Bir şeye, bir yergi sıfatı verildikten sonra, devammda başka bk- yergi sıfatı bulunan bir istisna edatı getkilmesidir. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde geçen te'kîdu'z-zemmi bima yuşbihu'l-medhin çeşidini bekrtmiz. ^1
^
j ; j j ; ^ ^ VI
211
j > V -1
ANLATIMLI BELAGAT
USLÛBÛ'L-HAKÎM
ÖRNEKLER
,,126,'
Sana hilal şeklindeki aylan sorarlan De ki: Onlar, insanlar ve özeUikle hac için vakit ölçüleridir. L-^l
^ l I J L-^l
L«
: J'i-ÎI
tâiliıpij
jp
L-jY-
JıFL-
-
2
Bk- yabancıya dinin ve kıancın nedir? diye sonUdu. O şöyle cevap verdi: Kendim için sevdiğimi, insanlar için de seviyomm kj
J^'^ J-J
Jl
AJ
'j^ fi
- 3
Bir tacke, sermayen ne kadardır? denildi. O da şöyie dedi: Ben güvetulir bkisiyim; kısanların bana güvenleri çok fazladır.
Bakara, 2/189.
212
ANTATIMLI BELAGAT
Bir memura somldu: "Ne kadar para biriktirdin?" O da şöyle cevap verdi: Hiçbir şey, sağkkk olmaya denk değildir. ANLATIM: Us liabûl-hakim,
bedî'
san'atlarmdan
olup
kişinin
muhataba veya som soran kimseye beklemediği bir cevapla karşdik vermesidir. Bu san'at, iki kısma a}'nkr; a- Som soran kimseye, maksada uygun olduğımu işaret etmek için, başka bir şe}ie cevap vermek. b- Muhataba, beklediğinden başka bir şeyle karşıkk vermek Birinci ömekte, sorulan som, dumma uygım düşen diğer bk- som yerine koyulmuş ve bu şekilde cevaplandırılmıştır.
Sana, yeni doğan hkal şeklindeki aylan sorarlar. De ki; Onlar, insanlar ve özeüikle hac içm vakit ölçüleridir. Bir sahabî Peygamber'den (s.a.), hilakn, önce ince gözüküp sonra yavaş yavaş büyüyüp dolunay şekline girdiğini ve sonra yine tedricen küçülerek ük şekline dönmeskıkı sebebini sordu. Bu sorunun cevabında, a ) ^ değişme sebeplerinin
213
ANLATIMLI BELAGAT
hikmeti bekrtildi. Çünkü bu hikmetler, som soran kimse için daha
mühim
şeylerdi.
Böylece
ashabm
hilakn
değişme
sebeplerini sorması, değişme hikmetlerini sormalan gibi kabul edildi. İkinci örnekte söz, söyle}'en kimsenin amacma aykn bir şekilde yommlanmıştır. ,
>-\
C
:jLâi tâiU^pU AJJ.İ -s- i. '.s- '\iL>
Bir yabancıya dinin ve mancm nedir? diye somldu. O şöyle cevap verdi: Kendim için istediğimi, başka insanlar için de istiyomm. Üçüncü ve dördüncü ömekler de, ikkıci ömekte olduğu gibidir. ^lUl ^ j -'jJ y .
Jl
:JLİ* VÜJU 'JJ ^
JJ •fi
Bir tacire, sermayen ne kadar? denildi. O da şöyle dedi: Ben güvenikr birisiyim, kısanlarm, bana güvenleri çok fazladır. Bu, som soranm dikkatini, sermayenin miktanna değil, emin ve güvenk olmanm bir insan İçin en büyük sennaye olduğuna çevirmektir.
214
ANLATIMLI BELAGAT
Bir memura somidu: "Ne kadar para bkiktirdin?" O şöyle cevap verdi: Hiçbir şey sağkkk olma}^ denk değkdir. Memur soruya cevap vermeyip para yerine saglığm daha değerk ve daha öncekkk olduğunu bekrtti.
Aj'>i5' Jl^İ.^ ciij tliLo
j p jî
jiyjı
ijla
j L ;
jî
j
jiyjir
a!î
Jı^'yij
Jlj--
J l SjLil
jir
l.
KURALLAR: Uslûbû'khakim, muhataba veya som soran kimseye beklemediği
bir sözle
karşikk vermektir.
Bu, o
somyu
sormasının veya o manayı kastetmesinin uygun olduğuna işaret etmek içki p
somsunu bırakıp sormadığı somya cevap
vermekle ya da sözünü kastedümeyene yormak suretiyle olur.
215
ANLATıMLı BELAGAT
ALIŞTIRMALAR:
Aşağıdaki cümlelerde üslûbu'I-hakîm'i belirtiniz.
Jiii ?:^î
^jjjyij
-2'
^
J^
J.Î J ^ î
ÜÎ
(v^iajî b. J İ
J-lkJi
jj.â.e.-.j İİ'w«
Bakara, 2/215. 216
Jli - 3
lı^î ü î j j ; ^ î Üj'yCJj - 4
cjî
ANLATIMLI B E L A G A T
ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ 26. SAYFADA GEÇEN HABER VE İNŞA (MUSNED VE MUSNEDUN İLEYH) İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
En
kötü
kısanlar,
dülerinden
korkulduğu
için
kendilerine ikramda bulunulanlardır. ji^^^ ^.-'Jl
cümlesi doğm ve yalan olması muhtemel
olan haberî bir cümledk. Musnedun cümlenin mübtedasıdır. Musned ise
keyh ^"^^ ^-i tır, yani
JJJJI
dir, yani cümlenin
haberidir L.JJ
.
^
İ j ' 4 İ J l 'cJ
— 2
•
Keşke gençlik bk gün dönse de, ihtıyarkğın neler yaptığını ona bir haber versem. Bu, inşaî bir cümle olduğu için, doğruluk ve yalancüık içermemektedir. Musnedun üeyh, c - J nin ismi olan kelimesidir. Musned ise
ile başlayan cümledir.
217
LJ'LJİJI
ANLATIMLI BELAGAT
26. SAYFADA GEÇEN HABER VE İNŞA (HABERİN GAYELERİ) İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ A . y r J,iS^\
^^j^
-1
Geleceğin savaşlan hava (savaşlan) olacaktır. Haberin gayesi, sözün içerdiğini, hükmünü muhataba iletmektir (faidem'I-haber).
Sen dün gittin. Haberin gayesi, mütekeUimin (konuşmacmm), haberin içeriğim bildiğini muhatabma iletmektir (lâzunu'l-faide). 27. SAYFADA GEÇEN HABER VE İNŞA (HABER ÇEŞİTLERİ VE TEKİT EDATLARI) İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ f
Şüphesiz
ben,
fy
başıma
gelen
musibetlere
çok
sabrediyomm. AUah'm sabn övmesi, sana yeter. Birinci
cümledeki
(j'h^
edatlanndan kme ve lamu'l-ibtidâ vardır.
218
cümleskıde
tekit
ANLATIMLI BELAGAT
Tutumlu olan asla fakir düşmez. Bu cümlede tekit, zaid olan s-' kaıf-i cerriyie yapılmıştır. 33-34. SAYFALARDA GEÇEN İNŞA ÇEŞİTLERİ KONUSUNDAKİ ALIŞTIRMALARIN Ç Ö Z Ü M L E R İ \^JŞ^ y'y}\
ji^ j
\ ^
-1
Ölüm konusunda sabret, sabret! Çünkü ebedüiği elde etmek imkânsızdır. Bu beytkı birinci kısrrundaki I^Ui kekmesi, emir füknkı yerine getirilen ve
> v 3 İ
şekknde emir fük anlammdaki mastardır.
Cümlenin anlamı "sabret" şekknde emir kipi anlammda olduğu için bu cümle talebî inşâ kipinde bir cümledir. Beytkı üdnci kısmmdaki cümle ise doğmlanabüir ve yankş olduğu s öylene büir yapıda olduğu için üıbâri bir cümledir. C
Ü-AJU jjSÇ jl ^S-
ü. ' J y 1.11:^^ L_kl - 2
ü ''•Sy_ <S.-~~^ J j ^ ' J'
219
^ c — ^
^fi"
•ı'J;^^
^/=1*JÎJ
ANLATIMLI BELAGAT
"Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün sevmediğkı kişi olur. Sevmediğme de ölçülü buğzet, belki bir gün sevdiğm kişi olur." Burada;
j j î
L. L.JJ
şekknde toplam dört ayn cümle bulımmaktadır. Bu cümlelerden bkinci ve üçüncü cümle emir
fullerimde gelen
(sev) ve
(buğzet) şeklindeki
emkr cümleleridir ve talebi inşâ kakbmda
gelen cümlelerdir. İkkıci cümle ve dördüncü cümlelerde ise fullerinden
raca
bulunması sebebiyle bu cümleler gayr-i
^j^'nm
talebi inşâ kakbmdadır.
fi y
y
C ^y
oy
Z
y^
1^
1 ^" =
Ey kendilerinden aynlmamız bize çok ağır gelen kişiler! Sizin ardınızdan her şeyi bulmamız bile bizim için yokluktur."
220
ANLATIMLI B E L A G A T
Bu beyitte ^ j ' - i - ' jî L u p '-yi
L şeklindeki kısım L
nida edatıyia başlayan nida cümlesi olması sebebiyle talebî inşâî t ^
bk cümledir.
U ı j k j şeklindeki cümle ise
doğrulanabilir ve yanlış olduğu söylenebilir yapıda olduğu için ihbârî bir cümledir. y
s
y
:
y
T%
^y
y
a
^y
^y
D y
fi
fi
y y
y
,
,
^
*
İşte bunlann karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedî' kalacaklan, akmdan ırmaklar akan cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir! Buradaki ibarede
'4^
'ji-^}^
JÛ-'^' ^4?^'
o l l ^ j J^^JJ JA » y k A j v ^ j l ^ ' - ^ j *
}
^
şekkndeki cümlelerin tamamı
doğmlanabük" ve yankş olduğu sö}lenebİkr yapıda olduğu için ihbârî cümledk. Devammda gelen J^'^'^
cümlesi ise
medih kakbmda olduğu için gayr-i talebî inşâ cümlesidk.
221
ANLATIMLI BELAGAT
41-42. SAYFALARDA GEÇEN EMİRLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
Gii :Jç^
jf
jLç>ü
'C:^\Z
^i'Z
uk^ ufı lin -1
"Rabbimiz, biz , 'Rabbinize inanın' diye imana çağıran bir
davetçi
işittik,
tiemen
inandık
Rabbimiz,
bizim
günahlanmızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber al!" Bu ayette mümkı. Yüce Rabbinden isteklerini errur kipi ile istemektedir. Emrin, yüksek mevkidekmm ak mevkidekkıden bağlayıcıkk ve zorlama ile isteğini bekrtmek için kuUamldığı dikkate aknırsa, burada tam tersi bir dumm söz konusudur. 0}deyse emir aslî anlamımn dışma çıkılarak dua anlammda kullanılmıştır.
^ 'J Seylank iki arkadaşım! Beni kmamaktan vaz geçm ve beni kendi hakme bırakm! Bu beyitte şair, kendisine denk olan arkadaşmdan emir kipi üe istekte bulunmuşmr. 0)deyse emir, aslî anlammm dışma çüdarak ütimas (akrarüann bk-bkinden istemesi) anlamma geknektedir. 222
ANLATIMLI B E L A G A T
^4yu> -bît^Jl
yy.
y
e
fi
^.^(j'lİ - 3
' I
y
i
Yükselerek şerefin kişnemelerine doğm atıl! Şahin ancak yüksek zin/elerde bannır. Daha yüksek amaçlar için düşük işleri bırak! Denizin derinliklerinde gözyaşına ihtiyaç bırakmaj^cak şeyler var Dikkatk ol ki esenkkte olasın! Nice }'iğlt vardır ki, güven du}^usu onu ümitsizlikle korkunun arasına atmıştır." Bu beyitlerde şair, isteklerini emir kipi üe bekrtmiştir. Ama burada emir, ask anlammda değü, doğm yolu gösterme amaçk olarak irşad mânâsım ifade etmektedir.
y
yy
fi
Ey Cevâ'daki Able'nin yurdu! Konuş! Able'nin yurdu! Hayırk sabahlar sana ve esenlikte ol! Bu beyitlerde şair, cansız bir varlık olan sevgiksi Able'nin yurduna emk üe hitap etmektedir. Muhatap aküsız 223
ANLATIMLI B E L A G A T
varhk olduğundan emir, aslî anlamı dışmda kuUanılarak temenni ifade etmektedir. 4 A-p~-^
^
%
Jii
. i İ ^ ^ - J ! i^
r
3
Esenkkte olma merakı, sahibinin yüceliklere
erişme
gayretini önler ve kişiyi tembeUiğe iter. Eğer buna yönekrsen, yeryüzüne bir tünel kaz ya da göğe merdiven kur da, (bu âlemden) uzaklaş! Bu beyitlerde şair, muhatabma yapamayacağı şeyleri emretmektedir. Bu nedenle emir aslî anlamı dışma çıkılarak taciz (aciz bırakma) anlamma gelmiştir. 47. SAYFADAKİ NEHİYLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ 41 , j _ ^ ı ^ . ^
V
-1
Ay! Gözlerden saklan (Başkalanna görünme), v ^ î ' ^ V nehy sîğasıdır. Kastedilen mana, temennidir. J!
V -2
Bu gün mazeret göstermeyin. i j j l j ^ ; V nehy sîğasıdır. Kastedilen mana, tevbîhtir. 224
ANLATIMLI B E L A G A T
.y-
IÇ'LLP >^ V ^ ! L- - 3
İlahım! Benden mükafatını esirgeme. ^
V nehy sîğasıdır. Kastedken mana, duadır.
Pek yaş okna sıkılırsın; pek de kum olma kırılırsın (Ne yavuz ol asd; ne yavaş ol basd). V nehiy sîğasıdır. Kastedden irşaddır.
53. SAYFADA GEÇEN İSTİFHAMLA İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN Ç Ö Z Ü M L E R İ
Allah'tan başkasına mı yalvanyorsunuz? Burada geçen istifhamda inkar kastedilmiştir. L.J,
ii>j
^
%
Senin inşa ettiğin, öbürünün de yıktığı yapı bir gün tamamlanır mı, yani ne zaman tamama erer? Burada geçen istifhamda inkar kasteddmiştk.
225
ANLATIMLI B E L A G A T
jç^y
^
jl a y ^ - j l j:>-i -dU j v ^ y : ^ - ' - 3
Onlardan korkuyor musunuz? Oysa AUah, eğer siz gerçek müminler iseniz, kendiskıden korkmanıza daha layıktur. Burada nehy kastedümiştk-. iiîio' ^Jüı li
VI
-
4
İzni olmaksızm onun katmda şefaatte bulunacak kimdir? Burada tazîm kastedümiştir. Jı^V'l j
^UUl
J - ^ ^ 1 I İ 4 L. - 5
Bu ne biçim elçi (pe}^amber)! Yemek yiyor, çarşı ve pazarlarda dolaşıyor. Burada teaccup kastedilmiştir. 60. SAYFADA GEÇEN TEMENNİ İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
Keşke
yıldızlar
bana
yaklaşsalar
da
onlan
övgü
gerdankkIan olarak dizsem. L-f I ^ 1
temenniye ait talebi kışa ifade eden
bir cümledir. Bu manap delâlet eden edat, cuJ dir. İmkânsız olduğu için, temennînin meydana gelmesi ümit edümemektedir.
226
ANLATIMLI B E L A G A T
•C\A'J J Ç ^ İ
- 2
Çocukluk günleri ve zamanı ne kadar güzeldi. Keşke (o günlerde) biraz daha kakbilse)dim. ^'Jİ J>'^LJ UiJil-î j ' ^ jJ İnşây-ı talebiyle ügüi bir cümledir. Temennî ifade eder. Bu manaya delâlet eden edat y dk. Arzulanan şeyin vukuu uzak olup çok arzu edümediği için arzıüananın uzakkğmı beyan etmede mübalağa yapmak içm c_J nin yerine ^ kuUanümıştır.
Bk daha (bu ateşten) çüsmaya yol var mıdır? derler. ^'J^
r'r^
Jl
İnşây-1 talebî üe ügüi bk
cümledkr. Temennî üade eder. Bu manaya delâlet eden edat JJ> dk. Arzıüanan şeyin vukuu uzak olup, çok arzu edÜmemektedir. Arzu edüenle tam ügüenüdiği ve ona özlem duyulduğımdan, onu yakmda meydana gelmesi mümkünmüş gibi göstermek için, o J yerine j ^ l e kuUanmiştır. 227
ANLATLMLI B E L A G A T
JJ
.
-.^
L.
cü
-
4
Keşke sevdiklerimle benim aramdaki uzakkk, benimle musiberier arasmda olan mesafe kadar olsaydı. û İnşây-1 talebi üe ügik bir cümledir.
o -
Teracci ifade eder. Burada umulan şey, dostlardan uzak olduğu kadar belalardan da uzak olmaktır. O da sevilen bir şeydir, olması ümit edüir. Fakat şâir c—J yi teraccide, arzu edilen şeyin uzak bir ihtimal olduğunu beyan etmek için, onu imkânsız göstermek suretiyle mübalağa yapmıştır. 68-69. SAYFALARDA GEÇEN NİDA İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
y ; ^ ,
y
^
Ol
y
ı
Ey bütün felaketler için kendisine ümit beslenilen! Ey şikayetlerin ve korkuların kendisine (yöneldiği)! b edatı uzağa değü, münadanm mevkisinin yücekğine işaret amacıyla yakma hitap için kuUanılmıştır.
228
ANLATLMLI B E L A G A T
"Ey kalp! Acaba seni herhangi bir öğüt akkoyar mı? Yoksa zamanm uzaması sende unutkanlık mı oluştumr?" Ya edatı uzağa değil, yakma hitap için kuUanümıştır. Amaç münadanm gafletine işaret etmektir. Sanki münada uzaktadır. -j
y
"Ey Huseyn! Ben bir vaiz ve müeddibim Anla ki sen akük ve terbiyeksin" Hemze
yakm
değü
uzaktaki
için
kuUanümıştır.
Münadanm züıinde hazır olup aküdan çıkmadığma işaret edümiştkr. aÎ'^ y
,
fi
y
c u ü Î j J c'y
, fi y e y
Ij -
4
,
"Ey onun ölümü! Keşke onun günahım bağışlasaydm. Ey onun günü! Keşke onu yarma bıraksaydm."
Nida üe
yakmma (tehassür) ve acı duyma (teveccu')
kastedümiştir.
229
ANLATIMLI BELAGAT
y^Zş\
l-
-5
"Ey yüzüyle övünen dolunay! Sakın yalan söyleme! Sen onun benzerlermden değüsm." Nida üe amaçlanan yasaklama (zecr) ve azarlamadır. 89-90. SAYFALARDA GEÇEN FASL (AYIRMA) ve VASL (BAĞLAMA) KONUSUNDAKİ ALIŞTIRMALARIN Ç Ö Z Ü M L E R İ :
Köle senin cömertçe verdiğkı nimetten dolayı nimete kanmıştır. Hür kişinin ise susuzluktan bağırsaklan yanmaktadır. Burada her üd cümle de ihbârî kakptadır ve aralannda da birbirlerine
atfedümelerîni
engeUeyen
bk
dumm
bulunmamaktadır. Bu nedenle iki cümle arasmda tam bir uyum olduğundan bu cümlelerde vasi yapümıştır.
Sy
>
Cesur, yiğit kişüerin mdğitkkten önce düşün(üp plank hareket et)mesi gekr, bu ük sıradadır. Yiğitlik ise üdnci sırada gekr." 230
ANLATIMLI BELAGAT
Bu beyitte ilk olarak j l i k j j ! ^LtJ!
^Lj>J
Âİ-UıJi
JJî ^''^J'i cümlesi üe
Jjl j i cümlesi arasında fasi yapümıştır. Çünkü
her üd cümle de hemen hemen aynı anlamdadır ve üdnci cümle bkinci cümleyi tekit için söylenmiştir. Bu sebeple üd cümle arasmda kemâl-i ittisal (tam bir bağlantı) vardır ve bu cümleler bu yüzden fasledümiştir. Beytkı üdnci şatrmdaki Jji 'y cümlesi}ie
JkJ«
ise aradaki j üe birbirine atfedilmiştir, çünkü her üd cümle de üıbâri kakptadır ve aralarmda da birbklerine atfedümelerini engeUeyen bir dumm yoktur. Bu yüzden iki cümle arasmda tam bir uyum vardır ve bu cümleler vasledümiştir. ^
Lşfi^
jf
>İ ^ J - ^
lljilûijl ^\ is'-^ - 3
^ y
Aüah zorluk ve süontüara her tür iyilikle karşüık verskı. (Çünkü)
onlar
sayesinde
düşmanlanmı
dosdanmdan
ayırabüdim. Bu beyitte ^..-^
IŞ'-f^
^ ' / ^ şekkndeki üdnci
cümle, birinci cümlenin akabinde muhatabm zihnindeki "niçin"
23l"
ANLATIMLI B E L A G A T
sorusunun cevabı niteliğindedir. Bu sebeple bu iki cümle arasmda şibh-i kemâl-i ittisal (tam bir bağlantıya benzerkk) vardır ve fasi yapılmıştır.
"Hayır! Akak seni mübarek ve uğurlu etskı!" Burada V, konuşmanm öncesinde gelen bir somya olumsuz cevap olarak gekniştir, dolayısıyla müstakil bir ihbârî cümle hükmündedir. Akabinde gelen d i i
- j L cümlesi ise
dua anlammda bir talebi inşâ cümlesidir. Her ne kadar cümlelerden
biri inşâ,
diğeri
de
haber
cümlesi
olması
bakımmdan aralannda kıkıtâ bulunmakta ve fasi yapdabikr olsa da burada mana gereği fasi yapılamaz. Çünkü iki cümle arasmdaki j kaldmkrsa o zaman cümle d i i ^'^ ^;b V "Akak sana bereket vermeskı" şeklinde beddua anlamma gekr ve kastedüen manadan apayn farkk bir anlam ortaya çıkar. Bu ikinci manayı engellemek için cümleler burada birbirlerine atfedilmiş ve vasledilmiştir.
232
ANLATIMLI BELAGAT
Kişiye, (kötülükten) engelleyici olarak; sabah aksam ona durmadan öğütler verip duran ömrün/feleğkı günleri yeter." Bu beyitte cümle ile L ^ r ^ ' j
fC^ f-'yZ^ 'y^O >^'J2fi_^l-;
^jy
J^
şekkndeki bkinci
cümlesi arasmda fasi
yapılmıştır. Çünkü ikinci cümle, birinci cümledeki A)
kekmeskii
açıklayan be\aniyye cümlesi olarak gelmiştir. Bu bakımdan iki cümle arasında kemâl-i ittisal (tam bir bağlantı) vardur ve aralannda fasi yapılmıştır.
Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedh". Elbette ki ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakmanlar içki daha hayırkdır. Halâ akıllanmayacak mısınız? Burada şu üç cümle bulunmaktadır:
J
'
\^-y
233
y
y~
yy
^
y
J
ANLATIMLI BELAGAT
ilk iki cümle ikbârîdir ve aralarında ram bir münasebet olmasından dolayı birbirlerine atfedümelerim engeUeyen bir sebep bulunmadığı için bu Ud cümle arasında vasi yapümıştır. Üçüncü cümle ise başında * som edatı bulunan bir istifham cümlesidir ve dolayısi}da da talebî kışa cümlesidir. Önceki cümleler haber cümlesi olduğu içki bu cümleyle diğer üdsi arasında kemâki inkıta' (tam bir aynkk) vardır ve bu sebeple bu cümlede fasi yapümıştır 98. SAYFADA GEÇEN ZİKİR VE HAZİFLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
fi
Bana Ebû Kâbûs'un beni tehdk ettiği haber verildi. (Ancak) aslan devamk kükremez. Be}'itteki
c-iJ
fiilinin
faik hazfedüip
nâib-i faüe isnad
edümiştk. Failin hazfedümeskıkı sebebi, faüe bir kötülük ve zarar gelmesinden korkulmasıdır.
234
ANLATIMLI BELAGAT
Hatibin birliğe çağırdığını duydum. Bu cümlede
ji-jj
fülinin mef ulünün hazfedilme
sebebi, sözü kısa mtarak manayı geneUemektk.
.LiJl ^
j,l
^
Kişi iffetk olur, kendisini küçültücü niteliklere sahip oknazsa, giydiği her elbise (sahip olduğu her özeUik) güzeldk. Yaptığı haksızkğı kabullenmezse, ona güzel övgüde bulunmanın yolu ve çaresi yoktur. Fazla açıklama için, Ddnci beyitteki musnedun üeyh olan (y^) zamiri zikredümiştk
235
ANLATLMLI B E L A G A T
106. SAYFADA GEÇEN TAKDİM VE T E ' H I R L E İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ =\LZ U j T L« -1
A^j4iz
"Kişi her arzu ettiğine erişemez. Rüzgârlar (bazen) gemilerin istemediği şekilde eser. Olumsuzluk edatı olan ''^ , J i ' den önce getirilmiştir. Maksadı şudur: ^liajJ t- alLi.' U J T l i j ^ ' ^ ^
Y
, _JÎ
•fi:;'
Y
N
fi
ûJJ SjS>r 'LSO - 2
"Taze şeyde lezzet başka olur. Ancak ben ölümün tazesini (erken olanmı) lezzetsiz buldum. Musned
{ J R . - ^
J ^ ) musnedun ileyhten (âJ-!) ten önce
getirilmiştir. Musnedun, musnedun üeyhkı sıfatı olmadığına, ondan haber verdiğine dikkat çekmek içm böyle yapdmıştır. ..u^L
li^jj
'^:<.
l U - u j ûi - 3
"Senkı adaletkıde, cömertkgkide ve yumuşakkğmda zayıflara rahmet vardır." Musned
(^'-'-^
j),
musnedun
236
üeyhin
( ^ j)
ANLATIMLI B E L A G A T
söjlenmesine merak uyandırmak içki öne aknmıştır. 121-122. SAYFALARDA GEÇEN MUSAvÂT, ÎCÂZ ve İTNÂB KONUSUNDAKİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
J : ^ ^ , ikil Nİkayet şeytan ona vesvese verip şö}4e dedi: "Ey Adem! Sana ebedîkk ağacım ve yok olmayan bir sakanatı göstereyim mi.?" %
Burada
,
,
JlialİiJl
AIJI
J^fi
cümlesiyle
muhatabın
zihninde şeytan'ın Hz. Adem'i nasıl kandırdığı, ona nasıl vesvese verdiği tam açıkkğa kavuşmamaktadır. Bu sebeple üstü kapak bk ifadeden sonra zihinlerde konuyu netleştirmek için, açıklama yapmak suretiyle ^üiJi
İÜJÎ
^.ÎT 'J Jli
ı_jLi *y ^iJ^j cümlesi zikredilerek burada itnâb yapılmış ve vesvesenin mahiyeti netleştitikniştir.
237
ANLATIMLI BELAGAT
Sen beni çepeçevre kuşatan ve bana (her )'erde ve durumda) yetişen gece gibisin. Her ne kadar senden uzakta olduğumu düşünsem de senden kaçış mümkün değildir. Burada lafızlar mana ile denktir. Kastedilen anlamı karşılaması açısmdan ifadeye herhangi bir ilave yapmak ya da bir bölümü hazfetmek, anlamı bozar. Şair burada anlatım yöntemi olarak müsavatı kuUanmıştır. .^şZ
J
İ« :jLÜ
? J L J I İÜ J J
-3
Bu mal kime aittir? Şöyle dedi: Akah'a aittir. Ekmdedir. J AJJ şeklindeki cevapta herhangi bir hazif bulunmamakla beraber mal ve mülkün mutlak sahibinin yüce AUah olduğu, insanm sadece bir emanetçiden ibaret olduğu ve bir gün elindeki maknı ve sahip olduğu servetkıi gerçek sahibi olan Rabbine teskm edip Uk doğduğu gün gibi tekrar Ona döneceği gibi derin manalar vardır. Bu sebeple bu ifadede îcâz-ı kısar vardır.
238
ANLATIMLI BELAGAT
-4
Ji; jli ji>!i
>*; İ L J I
ju
Sen onlardan biri olduğun halde şayet üstün isen (bu hayret edüecek bir şey değüdk-.) Çünkü misk, ceylan kanmm bir kısmıdır. Şair bu beyitte önce insanlan genel olarak zikretmiş, sonra övdüğü şahsı üdnci kez ceylanın kanından yapüan miske benzeterek aynca özel olarak övmüştür. Dolayısıyla burada, umuma delalet eden ifadeden sonra husus züsredümek suretiyle itnâb yapümıştır. UU l ^ L
JA\ JI j^^'ü
jl c^^.l J^l ^ U l - D
j_.y.Lkiı f>jı h\ aİII ; P Kentlerin kendüerine
haUa,
gelmesinden
geceleyin
uyurlarken
güvende
miydüer?
azabımızın Ya
da
o
memleketlerin haUdan kuşluk vakti gülüp oynarken kendüerine azabımızın gelmeskıden emkı mi oldular.? Yoksa onlar Akah'ın mzağuıdan mı emkı oldular? Halbuki hüsrana düşmüş bir topluluktan başkası Aüah'ın tuzağından emkı olmaz. Burada muhatabm zihnkıde anlatımı pekiştirmek için 'il-'lj ^»-^'îi jl o^iJl J İ l ^Lîl ifadesi üd defa tekrar edüerek, 239
ANLATIMLI B E L A G A T
anlatımda itnâb yapılmıştır. o!i JZ
'j-?'-^* şeklindeki son
kısımda ise ' k e k m e s i n k ı tekrar sö}denmesinka sebebi ise, uzun cümle esnasmda muhataba anlatılmak istenen mananm tekrar hatırlatılmasıdır. Burada da itnâb uygulanmıştır. 143. SAYFADA GEÇEN TEŞBİHLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
^
^
>
Sen, yüksekkk ve parlakkk yönünden yüdızsm. Doğu ve batıdan gözler sana bakıyor. Muşebbeh: cJÎ. Muşebbeh bih:
'Z^.
Teşbihin türü: Muekked-mufassal. ^ fi
fi
>
J'wüii ''
dJlf ıl~b iii - 2 s-
*
fi
Senin sevgi ve dostluğunu elde ettiğime göre, makn önemi yoktur. Toprağm üstündeki her şey topraktır. jS'.
Muşebbeh: ^ j J » 'Sji
240
ANLATIMLI BELAGAT
Muşebbeh bih: AyTeşbihin türü: Belîg.
fi I
Ov
fii
ı
y
y
V
?
f^h'a:-. A^hs' j l .
,
?
>
Jl
Nefis, bebek gibidir. Eğer onu ihmal edersen, emme sevgisi üzere büyür. Onu sütten kesersen, kesüir. Muşebbeh:
'y^"^.
Muşebbeh bkı: Jiki'. Teşbîhin türü: Gayr-i temsîl. 'k^
>^ı ^ ^ iıy. -4
J l i J i i_/p
'A
Onu çarpışma esnasındaki toz bulutu arasında görürsün ve bk yıldızla insanlara (düşmana) saldmp çekken bk ay zarmedersin. Muşebbeh: Eknde, parlak bir yıldızla toz bulutu arasmda ilerlemekte olan övülen kimsenkı tablosu (hak). Muşebbeh bih: Yanmda parlak bk yıldızla, karanlıkta ilerleyen bir aym tablosu (hak). Teşbihin türü: Temsîl.
241
ANLATIMLI B E L A G A T
148. SAYFADA GEÇEN HAKİKAT VE MECAZLA İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
Gök (yağmur) bir kavmin toprağına düşerse, onlar razı olmasalar büe, onu ()^ğmumn bitirdiği om) hayvanlarımıza otlatırız. Beyitteki
ç.'v.«^i
kekmesi mecazî anlamda kullanılmıştır.
Yere düşen, «.'-«-Jı değil, yağmurdur, '»^'j daki « zamiri de mecazî
anlamda
kullanılmıştır.
O
da
(bitki,
ot)
anlammdadır.
Parmaklarım kulaklanna tıkarlar. Burada ,;vU^Vl (parmaklar) ile kastedilen, J-*^V' (parmak uçlan) dk". Giz' (f-y^) yerine, kül ( J ^ alâkadır.
Kaıîne
de
parmaklann
sokulamayacağıdır.
242
kullanılmıştır. Bu,
tamamımn
kulaklara
ANLATIMLI BELAGAT
1 j A ,yxi£ L - l i - 3
ili--
i !.
•""
i
Kendimden daha çok sevdiğim bkisi, bana güneşten dolayı gölge yapmaya başladı. Bana gölge yapmap başladı. Ne kadar tuhaf! Güneş, bana, güneşe karşı gölge yapıyor. İkinci beyitteki birinci
(güneş) kekmesi mecazî
anlamdadır. Çünkü gölge yaptığı söylenmektedk. Bu karîne, onun gerçek anlamda anlaşılmasım engeUemektedir. 159-160. SAYFALARDA GEÇEN İSTİARE İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ Jl .s
Her bir zenciye (gemiye) sanki gecenkı karanlığı kara posm hediye etmiş. Gemi, siphkk açısından (cami') zenciye benzetümiştkr. Asknda v^^T
'•ijJi^
şekkndeki teşbîhte muşebbeh bih ile istiare
yapılmıştır. Karîne, hâkyyedk. Yani içkide bulunulan dummdan 243
ANLATIMLI B E L A G A T
anlaşılmaktadır, istiare tasrîhidir. ^UV'^
şeklindeki ikmci teşbîhte de muşebbeh
bihten istiare yapümıştır. Cami', her üdsinin de altmdakim örtmesidir. Karine hâkyye, istiare tasrîhidir.
Hüafet ona boyun eğerek ve eteklerini sürüyerek geldi. Burada 2i">U-l^ ^.i'jJl (güzel kız)a benzetümişrir. Hazif öncesi teşbîh âi'ıJJLS' Âi^bi-I
şeklindedir. Görülüyor ki, teşbîh
edatı, vechuşşebehle birlikte muşebbeh büı mahzuftur.
j
'«^bil ise mahzuf muşebbeh büıe işaret eden levazımdandır. Dolayısıyla bu istiare, meknîdk-. Karîne, hüafet için etekleri sürümek (L^L-iî j
olup lafzîdir. c-iJ'^j J ^ > l V İ ^ o V - - 3
O köşkün avlulan fezayı doldurmuşmr. Balkonları yağmur m^ağdıran bulutlarla kucaklaşmıştır. Bu
beyitte
dokunmak
o^">Ui
kucaklaşmaya
benzetümiştir. Cami' ise, her ikisinde de mevcut olan bitişme (jL^'Vi) vasfıdır. Muşebbeh o ^ * y d ! hazfedümiş, muşebbeh büı
olan ÂîiLuil kelimesinden müştak olan 244
o-İ'lp
fük üe istiare
ANLATIMLI BELAGAT
yapılmışür. Muşebbeh bih zikredüdiği için bu istiare tasrîhidir. Müsteâr olan ^I-İJ'LP kelimesi fül olduğu için bu istiare aynı zamanda tebe'î istiaredir.
(Sür) bir gün kulaklarla tokalaştığında, vicdanlar ve kalpler tebessüm eder. Şiirin
kulaklara
ulaşması,
tokalaşmaya benzetümiştir. Burada
buluşma
 ^ ' ı ^ ^ ^
(cami')
ile
kökünden "ulaşma"
anlamma T^J'^J türetümistir. Doğasıyla bu, tasrihi ve tebe'î istiaredir. fiüindeki istiare dikkate aknmayabikr. O takdirde, ^Lc^V' kekmeskide meknî istiare olur. Ykie y ' L ^ I ve s - ' j ^ ' kekmeleri, asknda muşebbeh olup, muşebbeh büıleri olan JL^Vıi' mahzuf olduğundan meknî istiaredir. Aynı zamanda /'^-o-^l ve ^jiiJl
kelimeleri,
câmi'd olduğundan ask istiare olurlar.
Jl5^ d l i ^ ' fi
jli
- 5
y
Eğer o helak olursa, kavmin ker direği dünyadan ölüme gider.
245
ANLATIMLI B E L A G A T
Muşebbeh bih olan ^ k e l i m e s i n d e tasrîhi istiare vardır. Mahzuf muşebbeh c^^ı ^.-^•j'dir. Bu istiarede mahzuf muşebbehin mülâimi >-aj
J,ı ibaresidir. Mülâim, mahzuf
müşebbehe ait olduğundan bu istiarede tecrid bulunmaktadır. Bu nedenle istiare, mücerred istiaredir ^
'JZ}\ lİ]
jİ
-6
(Onlar öyle) bir kavimdir ki, bela onlara yutıcı dişlerini gösterdiğinde gmp gmp ve teker teker ona uçarlar. j-i-ll kekmesi yırtıcı bir hayvana benzetilmiştk-. Asknda y j l j J - l i '
yZ\
şekkndeki
teşbihten
yapılan
istiare
muşebbeh bih hazfedüdiğinden meknî ve ask istiâredk-. Beyitte ne muşebbeh bihin ne de muşebbehin mülâimi vardır. Bu nedenle mutlak istiaredir. j Sen
(ateşi
sönmüş)
küle
üflüyorsım.
upraşıyorsun, boşuna valdt geçiriyorsun.)
246
cJ\
-1 (Boş
işle
ANLATIMLI BELAGAT
Bu cümle ile erişüemeyecek bir işte ısrar edenin dummu, ateşi kalmamış küle üfleyen
bir insanm
hakne
benzetilmiştir. Her ikismin ortak yönü (cami'), gösterilen çabanm maksada ulaştırmapcağıdır. Böylece muşebbehi, temsîk istiare yoluyla anlatabilmesi için muşebbeh bihi ifade eden terkiple istiare japılmıştır. Karîne hâkyyedir.
y yA
o^v
V^. ^ - 8
Mümin bk delikten iki kere ısınknaz. Bir kez hata edip, hatasmı fark ederek bir daha aynı yankşa dönmeyen kişinin dummu, yılan ve akrep gibi haşerelere ak bir dekkten ısmkp da dikkatk davranan ve aym dekkten ikinci kez ısmimayan kişinin dummıma benzetilmiştir. Ortak yön (cami') her ikisinm de düştükleri hata ve yışadıklan tecrübeden isrifade etmeleridir. Böylece muşebbehi, temsîk istiare yoluyla anlatabilmesi için muşebbeh bihi ifade eden terkiple isriâre yapılmıştır. Karîne hâkyyedir.
247
ANLATIMLI BELAGAT
167. SAYFADA GEÇEN MÜRSEL MECAZLA İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ -fi
'yy 'J^
'^-^^
V-A''J^'P'
^b
Ülkem bana zulmetse de değerkdk. Ailem bana cimri davransa da cömerttir. Buradaki
(ülkem)
ke
orarun
halkı,
kastedümektedir. Alâka, mahakiyyettir. . ^ 1
^ Lî, L > ı
- 2
Sürüden bir baş (koç veya koyun) aldım. Burada
koç
veya
koyun
kastedikniştir.
Mecaz-ı
mürseldeld alâka, cüz'iyyettir. ' f i
Bana, sonra gelecekler içkide, iyilikle anılmak nasip eyle! Bu âyette ki
"(J-U^
jLJ'
den maksat iyi bir am
bırakmak, Mecaz-ı mürsel alâkası âkyyettk.
Bk kahvede omrdum
Kahve söylenip
(kahve içken yer) kastedümektedk. Alâka hâkyyetdk.
248
kahvehane
ANLATLMLI B E L A G A T
Bahçedeki ağaçtan yedim. Ağaç
söylenerek
meyve
kastediknektedir.
Alâka
küUiyyettir. 171-172. SAYFALARDA GEÇEN AKLÎ MECAZLA İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
Günler sana bilmediğin şeyleri gösterecek ve (haber toplaması içm) yol azığı vermediğm kişiler sana haberler getirecek Gösterme (s^l-*^l) nm günlere isnadı hakikî değildir. Günler, göstermenkı içerisinde meydana geldiği bir zaman dikmidir Bu ifadede aldî mecaz vardır. Alâka ise zamandır.
Güzel davranan herkes çok sevikr ve şeref yetiştiren her yer güzeldir. Yerde bir bitki gibi şerefkı yetişmesi hakikî değildk-. Buradaki aklî mecazm alâkası mekandır. 249
ANLATIMLI BELAGAT
isteyenin
şarkısına
sığınmadığı
zaman
neredeyse
bağışlan çkgma dönecek l^J jjj^r
da fül, j j ; - ^ şeklindeki masdara isnad
edümiştir. Bu aklî mecaz demektin Alâka ise masdardır y , s o C , y fO f , i yy y yC y y, y y — y y^ ,, y byJ>^y. V JjJLİl Lİİ-:H J l y ^ l ^ ' ^ ^ '^İJ " ,
1
1
Sen
to
A
t
• ı,
Kur'an'ı
okuduğun
zaman,
senkıle
4
ahirete
kıanmayarüar araşma gizk bir perde çekeriz. \\y^
kekmesi üe mef'ulun ^S^^^ faüine isnadmda,
alâkası faülik olan akk mecaz vardır I j j İ - » l^li^ asknda i T l ^ ly'L- dır 177. SAYFADA GEÇEN KİNAYE İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN Ç Ö Z Ü M L E R İ :JUİ
^
^^1>I
y
-\
Bir bedeviye saçlanndaki ağarma soruldu. O da şöyie cevap verdi: Bu, feleğin başıma getirdiği olaylarm tozudur.
250
ANLATIMLI BELAGAT
Burada mevsuftan kinaye vardır. Çünkü hâkim olan görüşe göre, saçlardaki ağarma, üzüntü ve kederlerin eseridir. Sanki o, üzüntü ve kederlerine direrurken sahibinin kaldırdığı tozdur.
O, deve kuştmun kanatlarma bkıdi. (İşi ciddiye aldı.) Burada sıfattan kinaye vardır. Deve kuşunun kanatlarma binmede hızk okna sıfatı vardır. Araplara göre deve kuşu hızıyla meşhurdur. 186. SAYFADA GEÇEN CİNASLA İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ A, I > l i l
j f Jh\
y
'J
-1
Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğkide onu yajarlar. Burada J kekmesiyle /.Aî kekmesi arasmda nakıs cinas vardır, çünkü birinci kekmede
ve j
harfleri vardır,
ikkıciskıde ise 1 ve e harfleri birinciyle uyuşurken bkincideki j ' m n yerine ü gelmiştir. Bu bakımdan harflerin türü/çeşidi
251
ANLATIMLI BELAGAT
farklıdır ve aralarında tam uyum bulunmamaktadu-.
o
hırkasma sarınmış vaziyetteyken; ışığı karankklan
aydmlatan dolunay gibi bembepz bir deve onu taşıyor. İkinci beyitteki .2°^! kekmesiyle j j J l kelknesi arasında cinas vardır. Ancak kekmelerden birincisinde ^ harfi zammek, ikincisindeki ise fethak olarak gelmiştir. Aynca her iki kekmede s^-i- j harfleri okrnkla beraber harflerin sırasında da farkkkk bulunmaktadır. Bu sebeplerden dolayı iki kelime arasmda nakıs cinas bulunmaktadır. fi Oy
c ^oyy
fi
uy
0
y iy
O fi y
Onlar başkalarını ondan (Kur'an'dan) akkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak kakriar. "
Burada
c
o
^0 üe üjll' kelimeleri arasmda ckıas vardır. " o
Birinci kelimedeki —* harfinin yerine üdncide I geknesi sebebiyle harflerin çeşkleri, farkk olarak gekniş ve bu üd kekme arasmda nakıs cinas oknuşmn 252
ANLATIMLI B E L A G A T
o, Sam ve Ham oğuUaraıı yüceltti ve himaye etti. Bu yüzden onım gibi yücelten ve himaye eden kimse yoktur." Bu beyitte bir nakıs ve bir de u m cinas vardu". 1 ^ ve kelimelerinde sadece bir harf farkk olduğu ve diğer özellikler uyuştuğu için bu iki kekme. arasmda nakıs ckıas vardır. Beytm birinci şatnmn sonundaki Hz. Nuh'un (as) Ham ve Sam admdaki iki oğlunun isimleri olan
ve
kekmeleri}4e üdnci
,_jr*-"-y^.-y^
(yükseknek/yüce
oknak/yüceltmek) fülinin ism-i faik olan
kelimesiyle ^^y^-
şatnn
sonundaki
^^^>J„J-ÂJIİJ-
(kommak) fiüinm ism-i faüi olan
("L^
kekmeleri
bkrbirleriyle vücûh-ı erbea'nm tamammda uyuştuklan içki bu '^ekmeler arasmda tam cinas vardır.
253
ANLATLMLI B E L A G A T
Sevdiğini ölçülü sev, belki bk gün sevmediğin kişi olur. Sevmediğine de ölçülü buğzet, bekd bk gün sevdiğm kişi olur." Bu ibarede ^ _ ^ î üe J2J>J\ arasmda,
arasmda ve I-*
y üe
•l^^
üe
iLiıJ^,
L« j j arasmda nakıs cinas vardır. Her üç
cinasm nakıs oknasmm sebebi de harflerin çeşidi bakımmdan kekmeler arasmda uyum bulunmamasıdm 188-189. SAYFADA GEÇEN SECİ İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ j AJ.P ÜJİ
.UJJ İ ^ L ^
-kpîj
:Ul^ Uİ;lİ
JL^
Jli
Japî
^ 1
-1
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Mah'ım! (Senkı yolunda) parasmı harcayan kimseye, harcanan paranm yerini doldurmayı; harcamayan kimsenm parasma da yok olmayı nasıp eylel". fi
Hadisi şerifte geçen
y
fi
y
Uü- ve U İ J '
seci' vardır.
254
kekmeleri arasmda
ANLATIMLI
BELAGAT
o b C^i .CjuIU- -Vİ
UliJ
JJJLI
tCı-i.;!
jlij - 2 jl
J I
^ 1
Oğlu, sele kapılan bir bedevi şö)de demiştir: "Allah'ım! Eğer beni imtihan etmek için başıma bela getirdiysen (ben sabrederim). Çünkü sen bana, hep sıhhat ve afiyet verdkı". Bedevînkı sözündeki
^ı^Ji
üe
C-.JLP
kekmeleri arasmda
seci' vardır. di^
liij
^.j^
jlpî
I I ı ; <-t^y
1^1
-^j
- 3
Mert olan, söz verdiği zaman, (sözünü) yerine getirir, yardım ettiğinde (onun yardımı) yeterkdir, (düşmanım) ele geçirdiğinde de affeder. j j î , J^ ve
kekmeleri arasmda seci' vardır. : JJUdı Jl5j -
.ı_jjy»j!
ı — ^ '
^l-=xillj tı_jjllil
l_U
4
JjJ-l
Km, kalplerin pasıdır, düşmanlıkta ısrar etmek de (dİkkafakkk) savaşlann sebebidir. >-> jiâJı Üe
j y - i kekmeleri arasmda seci' vardır.
255
ANLATIMLI BELAGAT
192-193. SAYFADA GEÇEN İKTİBASLA İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
Ağarmadan önce, siyah saçlarmm değerini bil. Çünkü dünya ancak yıkılmak üzere olan bk: duvardır. Şair, şürinin son mısramda Kehf sûreskıin 77. âyetmden iktibas yapmıştır. lilj
İÂİJLJJ
jj^dL'
Jj^^lj
Ç^ÜI
JjJÜl c / y - J
Jİ"
T?'^^'
:J-âi j j j ^ '
'^rf (l-Vi ç^-^ı
J^^r
-2
J^4^'
^r^'
Alim, ümmetkı lambasıdır. Cahk ise bela ve üzüntünün kaynağıdır.
Ohiller,
bkiktirdikleri
parayla
övündüklerinde
onlara; "Hiç bilenlerle bikneyenler bir olur mu?" de. İbarenin sonunda Zümer suresinin 9. âyetkıden ikdbas yapümıştır. jJ
bli"
I L ^ I ^
J
^
1
'f^.
Haya, nefsi şehvetlerinden "Utanmazsan düediğini yap"
256
JUf
Iı^ı
- 3
alıko}^n bir bukağıdır.
ANLATLMLI B E L A G A T
İbarenin sonunda hadisten iktibas yapümıştır. u^'
"j ^ l ,
^ 1
jî Jl
L.
jir
Ji
-4
LJl"
Olmasmdan korktuğum şey, oldu. "Biz, sonunda Allaha döneceğiz". Beytin üdnci şatrmda (mısramda) Kur'an'dan iktibas yapümıştır. Kendisinden iktibas yapüan âyetin ask şöyledir:
l^J'vi"
" jJ*:TIj aJI I J U Jji "Biz, Aüah içki vanz ve biz sonunda O'na döneceğiz;" derler. Kurallarda da bekrtüdiği gibi biraz değişüdik yapılmıştır. 197. SAYFADA GEÇEN TEVRİYEYLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
(Ey Firavun)! Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. Bu âyetteki J J J kekmesinkı yakm manası "zırh", uzak manası ise bedendir. Bu kelimeden kastedüen uzak manasıdır. Dolayısıyla tevriye vardır. 257
ANLATIMLI B E L A G A T
UJ^ 3 U L Ç -
1 ^
L
- 2
Ey saygı değer ve kendisine hakan köle olduğu efendim! Sen Hüseykı'skı, fakat bize yaptığın eziyet artmaktadır. Bu şürde ki JJJJ kekmesinin }'akın manası, özel isim, kastedüen uzak manası da S! j fülinin muzaridir. J B J ^1 D I L ^
ILI >
\
^
\
-3
Ey bizden yüz çevken kimse! AUah sana yeter. Gel! Bu beytkı sonunda ki JU;
kekmesinin yakm manası,
"yücel"dir. Kastedüen, "gel" manasmı ifade eden emir kipidir. Böylece tevriye meydana gelmektedir. 201. SAYFADA GEÇEN TIBAKLA İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN Ç Ö Z Ü M L E R İ JP^J ^
V
-1
Sekna! Saçlan bembeyaz olan ve kendisi de buna ağla}an kimseyi beğenmeyip taaccüp etme. üe y . arasmda îcâbî tıbak vardır.
258
ANLATIMLI BELAGAT
'jsJ}
jyJi j
'yı:^
-d - 2
o, göze bembeyaz görünüyor, ama kalbe kapkara. jyji İle
>-r-^h I r ^ ' He ^ j - " ' ;
^-'s—-i arasmda
îcâbî tıbak vardır.
! ^ Onlar
Uj 1 ^
yaratılmışlar,
)aratıknamışlar, yaratılmamışlar. \
sanki
^
(ama)
onlar
cömertkk
hem
ppmak
}^ratılmışlar,
içm hem
üe 1 yy-^ I" fiüleri arasmda selbî ubâk
vardır. 204-205. SAYFALARDA GEÇEN MUKABELEYLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ :Jli
İJJİ (_cU^ ^_jr^i ^
öiûLf- o j j
-1
Hz. Aişe, Peygamberimizin (s.a.s) şöyle dediğini rivayet etu: "Aişe! Şefkatk ol! Çünkü şefkat bk- şeyde olursa onu mutlaka süsler (güzeUeşürir). Bir şeyden akmrsa onu mutlaka lekek hale getirir". 259
ANLATIMLI BELAGAT
Bu hadiste mukabele, sırasıyla jlS' ve
aJIJ
üe r y ve
a J U
arasındadır.
"Akah, onlar içki, temiz şeyleri helal, murdar şe)leri de haram küar". Bu âyette mukabele sırasıyla J ^ v , ^ oLlklI Üe p t c ^
kı
sı ve
OJLİJI
un j (lâmı) ve
arasındadır.
"Siz, iyüiği emreder, kötülükten men edersküz... " Bu âyette mukabele («-*>—'
üe
*yij
arasındadır.
L«
aJ
jl
^
"O, dostunu sevkıdiren şeylerin kendisinde bulunduğu bk gençtk. Ancak onda düşmanlan üzen şeyler de vardır". Bu şürde mukabele
aİOJJ
arasındadır
260
^
üe ^^ile-Vl
J
ANLATIMLI BELAGAT
207. SAYFADAKİ HUSNU'T-TA'LIL İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
Ey kötülüğü bize iyilik olan koğucu! Senden sakınmam, gozbebeğimi (yaş akıtarak) boğulmaktan kurtardı. Koğucunun kötülüğünü güzel görmek mümkündür. Ancak şak-, o hususta kısanlara muhalefet edip kendisinin koğuculardan
sakmmasmm,
gözbebeğkii
gözyaşlannda
boğuknaktan kurtardığmı söylemiştir. L^Ju
ûSî
UJJI
i]aü
c-Sy
-
2
Dünya, seni kaj^Dettiği içki geçmişte sana gözyaşı dökerek ağlamıştı. Çünkü (bikyorsun) geçmişte, dünyada (Nuh) Tufanı olmuşm. Şak-, Hz. Nuh zamanmdaki Tufamn olma sebebmkı, ağıt söylediği kimsenin vefatı sebebiyle, dünyarun geçmişte peşmen ağlaması olduğunu üeri sürüyor. Tufarun gerçek sebebinin bu olmadığı açıkça bilinmektedir.
261
ANLATIMLI BELAGAT
209. SAYFADA GEÇEN TE'KIDU'L-MEDHİ BİMA YÜŞBİHU'Z-ZEMM İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
Onda hiçbir kusur yoktur. Ancak göz, onun benzerine rastlamaz. Burada zem ifade eden bk sıfat kaldırıldıktan sonra, istisna yoluyla medhe delâlet eden bir sıfat getirilmiştir.
- j^.y y J-^. ^A
e-^'
^1
- 2
Ben Arapların en fasihim (düzgün konuşamyım). Ancak ben Kureyş'denim Görüldüğü gibi Peygamberimiz kendi fesahatmı överken söylediği
cümleye
istisna
getkip
kabüesmden olduğunu söylemektedk.
262
bunun
üzerine
Kureyş
ANLATIMLI BELAGAT
2 n . SAYFADA GEÇEN TE'KIDU'Z-ZEMMİ BİMA Y U Ş B İ H U ' L - M E D H İ L E İLGİLİ A L I Ş T I R M A L A R I N ÇÖZÜMLERİ
Kavimde lıayır yokmr. Ancak onlar (aym zamanda) kendilerine iyilik edenlere kötülük ederler. Medih ifade eden bir sıfatm kaldınimasmdan sonra, istisna yoluyla zemme delalet eden bir sıfat getirilmiştir.
Hakd, kıskançtır, ancak o (aynı zamanda) koğucudur. Bir zem sıfatı verildikten sonra istisna edatı getirikp hemen ardmdan başka bir zemm sıfatı zikredümiştk216, S A Y F A D A G E Ç E N U S L Ü B Û ' L - H A K Î M L E İLGİLİ ALIŞTIRMALARIN ÇÖZÜMLERİ
Yaşk bir adama Yaşm kaç? denildi. O da şö)de cevap verdi: Sağkkk bir hayat sürüyomm. Burada yaşk adam, sorulan somyu bırakıp yumuşak bir şekilde, sağkğmm iyi olduğundan bahsediyor ve karşı tarafa yaşkkk değil, sağkğm daha önemk olduğunu vurguluyor. .i^'pL
°jî
: JUİ
U - . y ; ^ JJ
- 2
Bir adama zenginlik nedir? denildi. O da şöyle cevap verdi: G)mertkk, eknde bulımanla cömertkk etmendir. 263
ANLATIMLI BELAGAT
Adama
zenginlik
soruluyor,
o
da
cömertkkten
bahsediyor, çünkü cömertlik huyu, zenginlikten daha önemkdk.
UÎj J > î
']^\
Lî
el-Haccac, ekMüheUeb'e: Ben mi daha uzunum, yoksa sen mi? dedi, O şöyle cevap verdi: Sen (benden) daha uzunsun, ben de, boyca daha genişim. El-MüheUeb, el-Haccac'ın sorusımu boy bakımından değü, güç ve üstünlük bakımmdan yommladı, yoksa ekHaccac, ekMühekeb'kı daha uzım olduğunu iyi büiyordu. J J j j l ^ ] ^ °jA |,iüJÎ L. J i J j i i J ' bL« fi
Ey
Muhammed!
Sana,
:-4
Aüah
yolunda
neyi
harcayacaklantıı somyorlar. De ki: Harca}^cağınız hayırk bir şey, ana-babap, akrabalara, yetimlere, düşkünlere ve yolda kalmışadır. Bu âyette sahabüer, Rasulukah'a (s.a.s) Aüah yolunda neyi harcayacaklarmı sordular. Bunun üzerine yüce AUah (c.c) mfak
(harcama)
yerini
bulduğunda
harcamanm
geçerk
olduğunu, yoksa harcamanm bir değeri oknadığmı büdirdi.
264
ANLATIMLI BELAGAT
Yazarların Hazırladıkları Bölümler • Prof. Dr. Tacettin U Z U N Belagat Fesahat Teşbîh Teşbihin Çeşitleri Teşbihin Gayelen • Dr. Ayhan E R D O Ğ A N inşâ Çeşitlerinden Nehi)' İnşâ Çeşitlerinden Soru Hakikat ve Mecaz Tıbak Husnu't-Ta'lîl Te'kidu'l-Medhi Bima Yuşbihu'z-Zemm Te'kîdu'z-Zemmi Bimâ Yusbihu'l-Medh • Dr. M u h a m m e t TASA İnşâ Çeşitlermden Emjr İnşâ Çeşitlerinden N i d a İstiare Aklî Mecaz • Dr. Latif SOLMAZ Haber (Bildirme) ve İnşa (Dkek) Kipleri Haberin Gayeleri Haber Çeşitleri İnşâ Çeşitlerinden Temennî Zikir ve Hazif Kkıaye
265
ANLATIMLI BELAGAT
• Dr. Şehabeddin KIRDAR Takdîm ve Te'hk" Mürsel Mecaz Al
S ecı
İkibas Tevriye Mukabele Uslûbû'l-Hakkn • Arş. Gör. Yusuf Sami SAMANCI İnşâ Çeşitleri Fasi (Ayırma) ve Vasi (Bağlama) Fasi Yapılan Yerler Vasi Yapılan Yerler Musâvât, îcâz ve İtnâb Cbâs
266
ANLATIMLI BELAGAT
BİBLİYOGRAFYA Kur'an-ı
Kerîm.
Abdul'azîz
Atık,
'Ilmu'l-beyân,
Beynıt,
Dânı'n-
Nehdati'l-'arabiyye, 14C5/1985. Ahmed Mustafa el-Merâğî, 'Ulûmu'l-belâğa, ve'l-Ma'ânî
ve'l-Bedî\
el-Beyân
(4. baskı), Beymt, Dâm'l-Kumbi'l-
'Ilmiyye, 1422/2CC2. Akdemir, Hikmet, Belagat Terimleri
Ansiklopedisi,
İzmir, 1999. Ak el-Cârim, Mustafa Emîn, el-Belâğatu'l-vâdtha,
(21.
baskı), Mısır, Dâm'l-ma arif, 1389/1969. Delîlu'l-Belâğati'l-vâdıha,
(5. baskı),
Mısır, Dâm'l-ma'ârif, 1385/1966. Bllgegil, M. Kaya, Edebiyat
Bilgi
ve
Teorileri
(Belagat), İstanbul, Endemn Kitabevi, 1989. BoleUi, Nusrettkı, Belagat, Teorileri,
Arap
Edebiyatı
ve
istanbul, Marmara Üniversitesi İlahipt Fakültesi
Vakfı Yaymlan, 1993. 267
ANLATIMLI BELAGAT
El-Hatîb
el-Kazvînî,
Telhîsu'l-Miftâh
(Telhis
ve
Tercümesi, hazuiayankr: Nevzat H. Yanık, Mustafa Kkıçk, M. Sadi Çöğenk), İstanbul, Huzur Yaym Dağıtım, tarihsiz. Kkıç, Hulusi, "Belagat", DİA, İstanbul, 1992. Mustafa
ekĞalâyînî,
Silsiletu's-sâniye,
(2.
ed-Durûsu'l-arabiyye,
basla),
es-
el-Mektebetul-'asriyye,
1413/1993. Muhammed Ali es-Serrâc, el-Lubâb
fî
kavâ'ıdi'l-
luğati ve âlâti'l-edeh, Dımaşk, Dâm'kfikr, 1403/1983. Muhammad Tahir ekLâdüâ, el-Mubassat fî
ıdûmi'l-
belâğa, Beymt, el-Mektebeml-asriyye, 2CC4. Mehmed Zihnî, el-Kavlu'l-ceyyid,
(3. baskı), Matbaay-ı
Âmira, 1327. Müslim
b.
Haccâc
eH'iuşe}'rî
en-Ney'sabûri,
el-
Câ?ni'ii's-sahth, .^.bs-sh., Dâm İhyâi't-Turâsi'l-Arabî, Beymt, ••••
1972.
Tahirü'k Mevlevi, Edebiyat Lügati, İstanbul, Endemn Kitabe vi. Tirmizî, es-Sunen, istanbul, Çağn Ya}inlan, 1980 268