FAŞİZM Dr. Murat
Rona
SARICA
AYBAY
Ġkinci Bası — Ġstanbul 1965
Bu kitabın birinci basısı, Ġzlem Yayınevince 1962 ...
26 downloads
517 Views
2MB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
FAŞİZM Dr. Murat
Rona
SARICA
AYBAY
Ġkinci Bası — Ġstanbul 1965
Bu kitabın birinci basısı, Ġzlem Yayınevince 1962 yılında yapılmıĢtır.
FAŞİZM
İÇİNDEKİLER GiriĢ
..........................................................
7
Birinci Bölüm İTALYA'DA FAŞİZM FaĢizmin DoğuĢu .......................................... 13 FaĢizmin Genel Çizgileri ............................... 25 FaĢist Devlet ve Devlet Örgütü .................... 47 ġef (Duçe) .................................................... 49 Bakanlar Kurulu ............................................ 52 Parlamento (Korporatif Meclis) ................... 53 Büyük FaĢist Meclisi .................................... 55 Korporasyonlar............................................... 56 FaĢist Partisi .................................................. G6 Ġkinci Bölüm İTALYA DIŞINDA FAŞİZM ALMANYA ( Nasyonal - Sosyalizm ) ........ 65 ĠSPANYA (Frankizm) ................................. 75 Bibliyografya
78
FAġĠZM GİRİŞ Siyaset biliminde «FaĢizm» in, biri dar, biri de geniĢ iki anlamı vardır. GeniĢ anlamda faĢizm deyimi, marxist olmayan bütün modern diktatörlükleri kapsar. Dar anlamda faĢizm ise, Ġtalya'da Ġkinci Dünya SavaĢından önce ortaya çıkan rejime verilen addır. O zamanlar, taraftarlarınca göklere çıkarılan « faĢizm » bugün artık, yalnız kötüleme amacıyla kullanılan bir deyim olmuĢtur. Bugün, hiç bir rejim kendisinin faĢist bir rejim olduğunu ileri sürmez, bu adı benimsemez. Günümüzde «FaĢizm» sadece, sevilmeyen rejimleri kötülemek için baĢvurulan bir deyimdir. FaĢizm deyiminin tarihsel bir kaynağı vardır. Bu deyim Roma Ġmparatorluğu zamanında yüksek memurların koruyucularının ellerinde taĢıdıkları baltalara verilen «fasces» adından türetilmiĢtir. Bu baltalar devlet iktidarının sembolü sayılıyordu, sapları ince sopalarla sarılıp, sıkıca bağlanmıĢtı. «Fasces» adından türetilen faĢizm deyimi ile. Ġtalyan ulusunun bir otorite çevresinde sıkıca birleĢip, toplanması belirtilmek istenmiĢtir. FaĢizmde, ulusun bir otorite çevresinde toplanması, bir Ģefin kesin egemenliği biçiminde ortaya çıkar. Bu bakımdan faĢist rejim bir diktatörlüktür, de-
FAġĠZM mokrasiye karĢıdır. Ama, bilindiği gibi diktatörlüklerin de çeĢitleri vardır. Bu yüzden, faĢizmin hangi çeĢit bir diktatörlük olduğu üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Siyaset biliminde, diktatörlükler, genel olarak ikiye ayrılırlar : Gerici diktatörlükler, ilerici diktatörlükler. Gerici diktatörlüklerin amacı, içinde bulunulan ekonomik ve sosyal düzeni, zor kullanarak muhafaza etmektir. Buna karĢılık ilerici diktatörlükler, temel yapısal devrimler yapmak amacındadırlar. Bu devrimleri elden geldiği kadar çabuk gerçekleĢtirmeye çalıĢırlar, ancak bu uğurda zor kullanırlar. Diktatörlüklerin ilerici ve gerici olarak ayrılması karĢısında, faĢizmin durumu nedir? FaĢizm hangi çeĢitten bir diktatörlüktür? FaĢizm, bazı reformlara gitmiĢ olmakla birlikte, bugün batılı yazarlar faĢizmin gerici tipte bir diktatörlük olduğunu belirtiyorlar. Biz bu incelemede, daha çok, faĢizmin dar anlamı üzerinde duracağız, yani Ġtalyan faĢizmini incelemeğe çalıĢacağız. Bunu yaparken, geniĢ anlamda faĢizmin de ana çizgilerini, faĢizmi diğer politika öğretilerinden ayıran özellikleri ortaya koyacağımızı sanıyoruz. FaĢist rejimler, Ġtalya dıĢındaki ülkelerde değiĢik ölçülerde kendini göstermiĢtir. Özellikle, Al8
FAġĠZM manya, Macaristan, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Avusturya, Yunanistan, Ġspanya ve Japonya'da Ġkinci Dünya SavaĢından önce faĢist rejimler ortaya çıkmıĢtır. Ġncelememizin sonunda, Ġtalya dıĢındaki ülkelerde ortaya çıkan faĢist rejimlerden ikisini kısaca, belirtmeye çalıĢacağız.
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
İTALYA'A FA Ş İZM
FAġĠZM
FAġĠZMĠN DOĞUġU 1914 -1915 yıllarında Ġtalya'da kendilerine * las-ci di combattimento » adını veren bir takım topluluklar ortaya çıkmıĢtı. Bu toplulukların amacı Ġtalya'nın Birinci Dünya SavaĢına katılmasını sağlamaktı. Bunun için, Ġtalya'nın savaĢa katılmasını istemeyenlere karĢı zora baĢvuruyorlar ve karıĢıklıklar çıkarıyorlardı. Ġtalya tarihinde 1893 de Sicilya'da «fasci» adı altında ortaya çıkan, sonuçsuz bir köylü hareketi de vardır. Ama faĢizmin kaynağı, «fasci di combattimento» hareketidir. Italyanın Birinci Dünya SavaĢına girmesini sağlamak için çalıĢan bu toplulukların yöneticilerinin çoğu, savaĢtan sonra faĢizm hareketinin de yöneticileri olmuĢlardır. Nitekim, sonradan Ġtalyan FaĢizminin bir numaralı adamı olan Mussolini de bu topluluklarda çalıĢmıĢtı. Mussolini, siyasete ilk olarak bir sosyalist partisi üyesi olarak atılmıĢtır. Mussolini, Sosyalist Partisi içinde kendine iyi bir yer sağlamıĢ ve partinin baĢlıca gazetesi olan «Avanti» nin baĢyazarlığına kadar yükselmiĢtir. 1914 sıralarında Sosyalist Partisi Italyanın savaĢa katılmasına karĢı idi. Nitekim, Mussolini de 13
FAġĠZM
1914 Ağustosundan Ekimine kadar Sosyalist Partisinin harbe karĢı açtığı kampanyaya katıldı. Ama daha sonra, Bolonya'daki bir parti toplantısında, Ġtalya'nın savaĢa girmesinden yana olduğunu açıkladı. Mussolininin bu düĢüncesine, Sosyalist Partisi içinde hemen hemen hiç kimse katılmamıĢtı. Bu durumda Mussolini'ye Sosyalist Partisinden istifa etmek düĢüyordu. Mussolini de istifasını verdi. Mussolini'yi, 15 Kasım 1914 de Popolo d'Ġtalia gazetesinin baĢında görüyoruz. Mussolini, Popolo d'Ġtalia'da yayınlanan yazılarıyla, Ġtalya'nın savaĢa katılmasının yerinde olacağını savunuyordu. O sıralarda, Fransa ve Ġngiltere, Ġtalyanın kendi yanlarında savaĢa katılmasını sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu yüzden, Popolo d'Ġtalia gazetesinin Fransız sermayesiyle kurulduğu söylenir. Ġtalya 25 Mayıs 1915 de Avusturya - Macaristan'a savaĢ ilân etti. Böylece Birinci Dünya SavaĢına, Ġngiltere ve Fransanın yanında katılmıĢ oldu. SavaĢın bitmesinden sonra, Mussolini eski askerleri, iĢsizleri, esnafları, bazı iĢçileri ve üniversite öğrencilerini yine fasci di combattimento'larda toplamıĢtı. Bu toplanmayı sağlayan etmenler, belirsiz bazı reform istekleri, aĢırı milliyetçilik ve özellikle sosyalistkomünist hareketine karĢı savaĢ düĢüncesiydi. Bu yıllar, Ġtaya için büyük güçlükler, sıkıntılar ve uzlaĢmaz çekiĢmeler yıllarıydı. SavaĢ sonra 14
FAġĠZM sı, bir çok ekonomik sıkıntıar getirmiĢ, savaĢtan dönen eski askerler iĢsizlikle karĢılaĢmıĢlardı. Para değeri günden güne düĢüyordu. Bu durum, iĢçilerle kapitalistler arasındaki çekiĢmeleri arttırıyor-du. 1848 tarihli Anayasanın sağladığı sınırlı monarĢi ve liberal demokratik kurumların yetersizliği açıkça ortaya çıkmıĢtı. SavaĢ sırasında, savaĢın gereklerini sağlayabilmek için geniĢ bir üretime geçen endüstriyi barıĢ ekonomisine uydurmak, çözümü çok güç bir sorundu. Öte yandan, Ġtalyanlar, uluslararası konferanslarda ileri sürdükleri isteklerin kabul edilmemiĢ olmasından dolayı da umutsuzluğa düĢmüĢlerdi. Bilindiği gibi, Ġtalya, müttefiklerin yanısıra Birinci Dünya SavaĢma katılmıĢtı. Ama zaferde kendilerinin de bir payı olduğuna inanan Ġtalyanlar, barıĢ konferanslarında ileri sürdükleri istekleri elde edememiĢlerdi. Ġtalyan halkı, savaĢta müttefikleri olan Fransız ve Ġngilizlerin, barıĢta kendilerini aldattığına inanıyordu. Ġtalyanlara göre, Ġtalya savaĢta zaferi sağlamıĢ, ama barıĢ konferanslarında yenilgiye uğramıĢtı. Ġç ve dıĢ politikada baĢarısızlığa uğrayan hükümetin otoritesi sarsılmıĢtı. Bütün bunlar, sosyalistlerin günden güne kuvvetlenmesine yol açıyordu. Çünkü, Sosyalist Partisi Ġtalyanın savaĢa girmet
15
FAġĠZM sine, baĢtan beri karĢıydı. SavaĢın getirdiği sıkıntılar, sosyalistleri haklı çıkarıyordu. Sosyalistler, Italyanın savaĢta sanki bir yenilgiye uğramıĢ olduğunu ve bu durumun Rusya'da olduğu gibi bir devrime yol açacağını ileri sürüyorlardı. Ġtalyan Sosyalist Partisi, 1919 Kasımında yapılan genel seçimlerde büyük bir baĢarı sağladı. Sosyalist partisi gerçekte 500'ü aĢan sandalyadan sadece 156 sini kazanmıĢtı ama, en çok oy alan ve en çok sandalyası olan parti de Sosyalist Partisi idi. Sosyalist Partisi milletvekilleri Parlâmentonun ilk toplantısına, yakalarına birer kırmızı karanfil takarak girmiĢler ve Kral açıĢ söylevini vermek üzere içeri girer girmez hepbirden dıĢarı çıkmıĢlardı. Sosyalistler, devrimci tutumlarını her yerde gösteriyorlardı. 1920 yılının Eylülünde Kuzey Ġtalya'da iĢçilerin fabrikalara el koyması, baĢlamıĢ bulunan karıĢıklığı daha da arttırdı. Yarım milyon iĢçi 600 fabrikayı ele geçirerek silâhlı koruyucularla sardılar, denetleme komisyonları kurdular. Bir Ġtalyan yazarı o çağı Ģöyle anlatıyor: «Bankerler, büyük endüstriciler ve büyük toprak sahipleri sosyal devrimi kurbanlık koyun gibi bekliyorlardı.» Ama Sosyalistler için baĢarı ile baĢlryan, fabrikalara el koyma kampanyası baĢarısızlıkla sonuçlandı. Sosyalistler bu yolla iktidarı ele geçirememiĢler-di. Bu hareket artık elinden fırsatı kaçırmıĢtı. Sosyalist Partisi içinde bölünmeler ortaya çıktı. 1921
FAġĠZM de Komünistler, 1922 de de Reformcular, Sosyalist Partisi içinde ayrı bölükler olarak görülüyorlardı. Sosyalist Partisi, barıĢın kurulduğu 1918 yılından, emekçilerin fabrikalara el koyduğu 1920 Eylülüne kadar Ġtalyanın tek sağlam örgütlü ve halkça tutulan partisi olduğu halde, niçin iktidara gelememiĢti? Bunun nedenleri neydi? Ġtalyan sosyalist yazarlarından Pietro Nenni, Ġtalyanın o sıralarda içinde bulunduğu durumu Ģöyle yorumlamakta ve Sosyalist Partisinin iktidara gelememesini Ģöyle açıklamaktadır: «Sosyalistler, ülkenin bütün ilerici ve halkçı güçlerini kendi çevrelerinde toplayabilecek yetenekten yoksun bulunuyorlardı. Emekçiler, geniĢ halk yığınlarının çıkarlarını temsil edecek ve öncü olabilecek olgunluğa eriĢememiĢlerdi. Sosyalist Partisi, kendini 1915 yılının polemik havasından kurtaramamıĢtı. Hâlâ, savaĢa girmekten yana olanlar (interventista) ile tarafsızlıktan yana olanlar arasındaki çekiĢmeleri sürdürüyordu. Oysa savaĢ artık bitmiĢ, yeni sorunlar ortaya çıkmıĢtı. Ayrıca, Sosyalist Partisinin gerçekleĢtirmek istediği Ģeyler konusunda belirli ve kesin bir programı da yoktu. Sosyalistlerin Reformcu kolu, Cumhuriyetin ve parlamanter bir demokrasinin kurulması dıĢında belirli bir istek ileri sürmüyordu. Bir grup sosyalistler ise, elde edilebilecek olan her Ģeyi koparmaktan yanaydılar. Bunlar Sosyalist Parti 17 Forma : 2
16
FAġĠZM nin Maximalist grubuydu. Maximalistler, proletarya diktatörlüğünü endüstri iĢçilerinin tek baĢlarına gerçekleĢtirebilecekleri gibi dogmatik bir görüĢ içindeydiler. Komünistler ise, gözlerini Moskova'ya çevirmiĢlerdi. Ġçinde bulundukları koĢulları kavramaktan uzaktılar. Öte yandan, endüstri iĢçileri ile tarım iĢçileri arasında da kuvvetli bağlar kurulamamıĢtı. Özellikle, endüstri iĢçileri ile yarıcılar ve küçük toprak sahipleri arasındaki bağlar yok gibiydi. Ülkenin kuzeyindeki ve güneyindeki hareketler birbirinden ayrı olarak geliĢiyordu. Kısacası, sosyalist hareket birlikten yoksundu. Ġtalyan sosyalistleri, liberal demokratik düzenin iĢlemesine engel olabilecek güçte olduklarını göstermiĢlerdi. Ama, bu düzeni yıkıp yerine yeni bir düzen de kuramıyorlardı, güçleri buna yetmiyordu. Bu durumda, Ġtalyayı üçüncü bir çözüm yolu bekliyordu. Bu da sağcı bir diktatörlük getiren karĢıdevrim olacaktı.» KarĢı - devrimi yapacak olan faĢistler, bir sosyalist devrimi olacağı konusunda uyanan korkuları durmadan iĢliyorlardı. FaĢistler, özellike, sosyalist devrimi korkusunun en yaygın olduğu orta sınıflar üzerinde etkili oluyorlar ve büyük sermayedarlardan yardım görüyorlardı. 18
FAġĠZM ĠĢçilerin fabrikalara el koyması karĢısında hükümetin güttüğü politika bir «karıĢmama» politi-kasıydı. Bu arada, çoğu katolik olan iĢçilerin de baĢladıkları hareketi sonuna kadar götürmekten çekindikleri, devrimci gücü yitirdikleri göze çarpıyordu. Bu olaylar iĢçi sınıfının devriminden korkan sınıfları birleĢtirmiĢti. Hükümet ve liberal burjuva çevreler, faĢistlerin kuvvetlenmesini, sosyalist devrimi önleyecek bir çare olarak görüyorlar ve kendi yararlarına kullanmak istiyorlardı. FaĢizmin iktidara gelmesinin, hükümet otoritelerinin yardımı ve desteği ile olduğunu faĢistler de kabul etmiĢlerdir. Özellikle, mahkemeler ve polĠ3 örgütü, faĢistlerin korkutma ve sindirme hareketlerini hoĢgörü ile karĢılamıĢlardır. 1920 de, liberal Gi-olitti kabinesi faĢist saldırganlıklarının, sosyalist ve komünistlerin kuvvetini kıracağını düĢünüyordu. Bu yüzden ordu kumandanlarının faĢistlere silâh ve kamyon vermelerine ve emekli subayların onlara kumanda etmelerine göz yumdu. O zamana kadar pek adları duyulmamıĢ olan faĢistler yavaĢ yavaĢ geliĢmeye baĢladılar. BaĢlıca dayanakları komünizm korkusu olan faĢistler, sürekli olarak korkutma hareketlerine giriĢiyorlardı. 1921 yılı Ocak ayında Bolonya'da Sosyalist Partisi merkezini basarak yaktılar. Bu olaydan ve polisin bu iĢe karıĢmamasından güven kazanan zengin sınıf, faĢistlere yardımı daha da arttırdı. 19
FAġĠZM FaĢistler düzenli bir örgüt kurarak, yakıp-yıkmalarma devam ettiler ve güçleri günden güne arttı. 1919 da Parlamentoda bir tek üyesi olmayan faĢistler, 1921 seçimlerinde 35 sandalya kazandılar. Bu büyük bir baĢarı değildi. FaĢistler için de normal seçim yolları büyük bir önem taĢımıyordu. FaĢistler için önemli olan, parlâmento dıĢı yollardı. Zor kullanarak ve korkutarak mahalli yönetimleri ele geçirmek onlar için daha önemliydi. Polisin göz yummasından yararlanan faĢistler sosyalist toplantılarını dağıtıyor, sendika çalıĢmalarına engel oluyorlardı. Ayrıca, faĢistler iĢçi sendikalarına sızmak yoluyla da baĢarı sağlıyorlardı. O günlere değin az çok dağınık olarak çalıĢan faĢistler, daha sıkı bir birlik kurabilmek için 1921 Kasımında Roma'da bir toplantı yaptılar. Bu toplantıda, sıkı disiplinli «Ulusal FaĢist Partisi» kuruldu. FaĢistler, orta sınıftan daha çok destek sağlayabilmek amacıyla bir program yayınladılar. Bu programda, üretimin arttırılması üzerinde duruluyor ve orta sınıfa verilen önem belirtiliyordu. 1921 Aralık ayında Bolonya'da bir komün meclisi toplantısında çıkan bir karıĢıklıkta, muhariplerin temsilcisi savaĢ sakatı Giordani tabancayla öldürüldü. FaĢistler, Giordani'yi öldürenlerin sosyalistler olduğu düĢüncesini yayarak, kendi güçlerini arttırmaya çalıĢıyorlardı. 20
FAġĠZM FaĢistlerin kuvvetli bir milis örgütü vardı. Silâhlı faĢist milisleri heryerde korkutma ve sindirme hareketlerine giriĢiyorlardı. Hükümet, düzeni sağlayamaz bir duruma girmiĢti. FaĢistler, 1922 Ekiminde Roma'ya yürüyeceklerini bildirdiler. Binlerce faĢist Roma'nın kuzeyinde Civitaveccia'da toplandılar. Buna karĢı, normal olarak parlâmento desteğini sağlamakta güçlük çeken BaĢbakan Facta güvenliği ve düzeni kurması için 28 Ekim günü parlâmentoda desteklendi. Hükümet, düzeni sağlamaya kararlı olduğunu belirten bir bildiri yayınladı. Bütün bakanların imzasını taĢıyan bu bildiri Roma sokaklarında duvarlara yapıĢtırıldı. Öte yandan, ajanslar sıkıyönetimin ilân edilmek üzere olduğunu ve bütün yönetimin askerî otoritelere geçeceğini de bildiriyorlardı. Roma yürüyüĢüne katılmayıp, Milano'da sonucu bekleyen Mussolini, hareketin baĢarıya ulaĢamamasından kuĢkulanmaya baĢlamıĢtı. Ama bir kaç saat içinde durum değiĢti. Çünkü, Kral, hükümetin düzenlediği sıkıyönetim kararnamesini imzalamaktan kaçınmıĢtı. Bu durumda, Roma'ya yürüyecek faĢistlerin önünde bir engel kalmamıĢ oluyordu. 29 Ekimde 50 bin faĢist milisi Roma'ya girdi. Roma vürüyüĢü-nü yapan faĢistler, altı generalin komutası altında bulunuyorlardı. Kral, hükümeti kurmak üzere Mus' \
21
FAġĠZM solini'yi çağırdı. Milano'da sonucu bekleyen Mus-solini, Kralın çağrısını alınca «yarın Italyanın bir kabinesi değil, bir hükümet olacaktır ! » diyerek bunu kabul etti. Mussolini, bu sözüyle, parlmanter rejimi ve onun bir öğesi olan kabineyi küçümsediğini gösteriyor, kendisinin sağlam ve güçlü bir «hükümet» kuracağını anlatmak istiyordu. Mussolini'nin ilk kabinesinde sadece dört faĢist bakan vardı. Mussolini kabinesi 90'a karĢı 275 oyla güveni sağladı. Mussolini'nin ilk önemli yasa tasarısı, seçim yasasının değiĢtirilmesi konusunday-dı. Bu tasarıya göre, oyların en az % 25'ini almıĢ olmak Ģartıyla, en fazla oy kazanan parti, meclisteki sandalyaların üçte ikisini elde etmiĢ olacaktı. Meclisteki sandalyaların geri kalan üçte biri aldıkları oy oranına göre, öbür partiler arasında paylaĢılacaktı. Parlamento, bu tasarıyı kabul etti. Meclisin feshi üzerine, 1924 Nisanında yeni genel seçimler yapıldı. FaĢist Partisi bu seçimde, aktif propaganda ve parti milisinin yasa dıĢı çalıĢmalarının etkisiyle ĢaĢırtıcı bir baĢarı sağladı. FaĢistler oyların hemen hemen üçte ikisini aldılar. Ancak, faĢistlerin sağladığı bu çoğunluk, muhalefet partileri milletvekillerinin Parlamentoda hükümeti tenkit etmelerine engel olamadı. Mussolini, bütün iktidarı hükümette toplamak istiyordu. Parlamento'da faĢistlerin bu isteklerine karĢı koyan ve 1924 seçimlerinde yapılan yolsuzluklara
FAġĠZM açıklayan milletvekilleri arasında özellikle sosyalist milletvekili Mateotti göze çarpıyordu. Mateotti, meclis kürsüsünde, faĢist milletvekillerinin bütün sadırmalarına karĢın seçimlerdeki yolsuzlukları parlak bir biçimde ortaya koydu. Seçimlerin yenilenmesini istedi. 1924 Haziranında Mateotti öldürüldü. Polis bu na seyirci kaldı. Bu olay üzerine, Ġtalya'da yine karıĢıklıklar çıktı. Muhalefet grupları parlamentodan çekildiler. Mussolini tutumunu sertleĢtiriyordu. Muhalefet arasında ayrılıklar çıkmasından da yararlanarak faĢist yönetimi tam olarak gerçekleĢtirme yoluna girdi. Basına sansür konuldu, muhalefet ezildi. 1925 den baĢlayarak artık Mussolini'nin fiilen gerçekleĢen diktatörlüğünü hukuken de gerçekleĢti ren bir sıra yasa çıkarıldı. Ama, 1848 Anayasası ve krallık rejimi görünüĢte yine yürürlükte kaldı. Mussolininin 1929 da Katolik Kilisesi ile anlaĢmayı gerçekleĢtirmesi faĢizmin siyasî gücünü arttırdı. FaĢizmle kilise arasındaki anlaĢmazlık da böylece ortadan kalkmıĢ oldu. FaĢist yönetim altında Ġtalya HabeĢistana savaĢ açtı. Saldırganlık, faĢist dıĢ politikasının temel ilkesi oldu. Ġtalya, Ġkinci Dünya SavaĢına Almanya-nın yanında katıldı.
22 23
FAġĠZM ikinci Dünya SavaĢının italya'nın yenilgisiyle sona ereceğinin açıkça belli olduğu bir sırada, 1943 de Mussolini görevden uzaklaĢtırıldı. Kral onun yerine Müttefiklerle Ġtalyanın teslim anlaĢmasını yapan MareĢal Bodoglio'yu tâyin etti. Mussolini, nezaret altına alındığı bir dağ otelinden Alman paraĢütçülerince kaçırıldı. Almanların desteğiyle, Ġtalyanın kuzeyinde, baĢında Musso-lininin bulunduğu «Cumhuriyetçi FaĢist Partisi» kuruldu. 1945 Nisanında, Mussoliniyi Ġtalyan partizanları ele geçirdiler ve öldürdüler. Böylece, yirmi yıldan fazla bir süre Ġtalyayı tek baĢına yöneten Mussolini ortadan kalkmıĢ oldu. Ġkinci Dünya SavaĢından sonra Ġtalya'da cumhuriyet kuruldu. 1948 îtalyan Anayasası FaĢist Partisinin ne biçimde olursa olsun yeniden kurulması m yasak etti. Anayasanın «Geçici ve Son Hükümler» bölümündeki XII. maddesi faĢist rejimin sorumlu Ģeflerinin, kanunla, beĢ yıllık bir süre için seçme ve seçilme haklarından yoksun bırakılabileceklerini de belirtmiĢtir.
FAŞİZM
FAŞİZMİN GENEL ÇİZGİLERİ FaĢizmin pek çok tanımı yapılmıĢtır. Bu tanımların çoğunun da birbirini tutmadığı görülür. ÇeĢitli faĢizm tanımlarına verilecek bir kaç örnek, bu bakımdan yararlı olacaktır. Enciclopedia Italiana'nm «FaĢizm» maddesinde Mussolini, faĢizmi Ģöyle tanımlamıĢtı : «FaĢizmin temeli devlet kavramıdır. FaĢizmin temeli, devletin
24
25
FAġĠZM FAġĠZM karakteri, ödevi ve amacıdır. FaĢizm, devleti bir salt varlık olarak görür. Bütün bireyler ve topluluklar devlet karĢısında görece (nisbî) bir nitelik taĢırlar... FaĢizmden söz açmak, altık (zımnî) olarak devletten söz açmak demektir.» FaĢizmin yarı resmî sözcülerinden Luigi Villari, Encyclopedia Britannica'da faĢizmden Ģöyle söz açıyordu: «FaĢistlerin programı, diğer partilerin programlarımdan ayrılır. Çünkü, o sadece bir politika davranıĢı kuralı değil, aynı zamanda bir ahlâk yasasıdır.» Guiseppe Prezolini adlı Ġtalyan yazarına göre «FaĢizm, milliyetçi ve muhafazakâr eğilimlerin de etkisiyle, iĢçi sınıfının aĢırı iddialarına ve kapitalistlerin küstahça zenginliklerine karĢı orta sınıfların baĢkaldırmasıdır.» Kitabında, Prezolini'nin tanımına yer veren Louis Roya, bu tanımlamanın, faĢizmin gerçek yüzünü ortaya koyamadığını belirtiyor. Roya'ya göre, faĢizmi anlayabilmek için Mussolini'nin kiĢiliğini de hesaba katmak gerekir. Ayrıca, faĢizm, Prezolini'nin tanımlamasında belirttiğinin tersine, sistematik olarak iĢçi sınıfının karĢısına çıkmamıĢ, ilk baĢlarda devrimci gözükmüĢ ve iĢçilerin fabrikaları ele geçirmelerini -kızıl bayrak çekmemek Ģartıyla- hoĢ 26
görmüĢtür. Ayrıca faĢizm kapitalizme karĢı gelmemiĢ, kapitali savunmuĢ, onunla iĢbirliği yapmıĢtır. FaĢistlerin, sadece dıĢ politika tutumları açıktır, bu da saldırgan bir politikadır. Ġngiliz yazarlarından Palme Dutt, faĢistlerin? kendi sistemlerini savunmak ve tanımlamak için baĢvurdukları «sınıf kavgaları üzerine yükselmiĢ bir devlet», «baĢkalarına karĢı ödevler», «yüksek bir yurttaĢlık duygusu», «kiĢi yararından önce kamunun yararı» gibi sloganların, faĢizmin gerçek yüzünü örtmek için ortaya atıldıklarını ileri sürer. Dutt'a göre, faĢizm, ilk ortaya çıktığı sıralarda yığınların desteğini sağlamak için, karanlık bir biçimde anti-kapitalist propaganda yapmıĢsa da, gerçekte büyük burjuvazi, büyük toprak sahipleri, sermayedarlar ve endüstricilerce desteklenmiĢ ve beslenmiĢ bir rejimdir. Yukarıda verilen tanım örneklerinden de anlaĢılacağı gibi, faĢizmin genel çizgilerini belirtebilmek kolay değildir. Çünkü, faĢizm hiçbir zaman derli toplu bir doktrin, belirli bir sosyal ve politik felsefe ile ortaya çıkmamıĢtır. FaĢizmde felsefe, eylemin arkasından gelir; amacı, yapılıp bitmiĢ iĢleri açıklamak ve haklı göstermektir. Mussolini, faĢizmin kesin doğmalardan çok, uygulama alanında gidilmeni gereken yolları gösterdiğini açıkça söylemiĢtir. FaĢizm hareketini doğuran, ortaklaĢa amaçlar değil, ortaklaĢa korku ve nefretlerdir. Özellikle, or27
FAġĠZM ta ve yüksek sınıfların bir sosyalist devriminden korkmaları, halkın, sosyal sorunların demokratik düzen içinde çözülmesinden umudunu kesmesi ve sürekli bunalımlar faĢizmi doğuran nedenler olmuĢtur. ġerif Mardin'e göre «FaĢizmin özelliklerinden biri de tarımla uğraĢanların, iĢçi kütlelerinin ve aydınların hiç bir siyasal yönü ciddiye almamağa baĢladıkları bir ortamda geliĢme olanakları bulmasıdır. Özellikle, aydınlar arasında gelip geçmiĢ bütün sosyal çözüm yollarına karĢı duyulan küskünlük (bunların) yalın kuvvete ve savaĢa tapmalarıyla sonuçlanmıĢtır... Servet düĢmanlığı ve küskünlük faĢizm içinde kendine kolayca tatmin yolları bulabilir.» FaĢizm, kendini doğuran nedenler arasında, ekonomik etmenlerin varlığını reddeder. FaĢizm, ekonomik öğelerle «kirlenmemiĢ» bir yüksek ahlâk yolundan geldiğini ileri sürer. Oysa faĢizm, kaynaklarının ve amaçlarının ekonomik olayların sonucu ol. ması bakımından, diğer siyasal akımlardan farklı değildir. FaĢizmi inceleyen yazarlar, bu hareketi bağlı gördükleri düĢünürler üzerinde oybirliğine varamamıĢlardır. Genellikle, faĢizmin Nietzche, Fichte, So-rel, Mauras ve Pareto gibi yazarlardan etkilendiği söylenebilir.
28
FAġĠZM FaĢizmin çok çeĢitli düĢünler ileri sürmüĢ olan yazarlardan yararlanmıĢ olduğu bir gerçektir. Çünkü faĢist felsefesi olarak ileri sürülen Ģey; çoğu zaman bilerek karanlıklaĢtırılmıĢ, çeĢitli kaynaklardan derlenmiĢ ve durumlara uydurulmaya çalıĢılmıĢ düĢüncelerdir. FaĢizm, geçmiĢten öğeler alır, bunların birbiriyle uyuĢup uyuĢmamasına aldırmaz. ÇeliĢmeye düĢmekten çekinmeksizin, isterik bir tonda bütün bunları ileri sürer. FaĢizmin baĢlıca dayanakları, proletarya devrimi korkusu ve liberal demokrasinin dertlere çare olamayıĢıydı. FaĢizmin yolunu bu iki ana fikir çizmiĢtir. Böylece faĢizmin tutumu düĢmanlarına göre ayarlanmıĢtır. FaĢizmin anti-kapitalist ve anti-komünist tutumu içinde, komünizm düĢmanlığı ağır basmıĢ, an-tikapitalizm sözde kalmıĢtır. FaĢist görüĢ içinde milliyetçilik de önemli bir yer tutmaktadır. Ġtalya'da milliyetçilik akımı, Roma Ġmparatorluğunun büyüklüğüne ve ihtiĢamına dayandırılmıĢtır. Ġtalyan faĢizmine göre, Ġtalya yeniden bütün Akdenizi eline geçirmelidir. «Akdeniz bizim denizimizdir (mare nostrum ) » sloganı ile dıĢ politikada saldırgan amaçlar ortaya konmuĢtur. Milliyetçiik duygusu, faĢist ahlâkında bir çeĢit romantizm biçiminde görülür. Bu ahlâkın öğeleri Ģefe bağlılık ve milliyetçiliğe dayanan bir kahramanlıktır. KiĢi, milliyetçiliği ruhunda duyacak 29
FAġĠZM ve bu uğurda kendini feda etmekten çekinmeyecektir. FaĢist milliyetçiliğinin bir görünüĢü de güçlük anlarında bir takım mitoslar yaratarak, kabahati baĢkalarının üzerine -örneğin yahudiler, dıĢ düĢmanlar, azınlıklar, bozguncular, komünistler v.b. -atmasıdır. Böylece, kamu oyunun dikkati, güçlüklerin gerçek nedenleri üzerine değil de ilgisiz baĢka konulara çekilmiĢ olmaktadır. FaĢist rejim, güçlüklerle karĢılaĢtıkça bu yola sık sık baĢvurmuĢtur. FaĢizmin, yerleĢmiĢ düzene karĢı bir devrim mi. yoksa bu düzenin değiĢik bir yoldan savunulması mı olduğu, üzerinde durulması gereken bir sorundur. FaĢizm, toplumun siyasal ve ekonomik yapısın-na ne gibi değiĢiklikler getirmiĢtir? Ġtalyan faĢizmi, 1848 Anayasasını yürürlükten kaldırmıĢ değildir. Bu anayasanın sağladığı siyasal kurumlar ve krallık, görünüĢte yine yerinde kalmıĢtır. Ancak, hukukî bakımdan ve görünüĢte 1848 Anayasasının yürürlükte bırakılmıĢ olması, faĢizmin tam anlamıyla bir diktatörlük rejimi kurmasına engel olmamıĢtır. FaĢist partisi dıĢında bütün siyasal partiler kapatılmıĢ, iĢçi hareketleri ezilmiĢ, kiĢi özgürlükleri ortadan kaldırılmıĢtır. Bu dönemde, Ġtalya'da faĢist partisinin ve onun içinde bir tek adamın (Duçe) egemenliği tam ola30
FAŞİZM rak yürümüĢtür. Duçe, insan üstü, tanrısal bir yaratık olarak gösterilmiĢ, halk yığınlarını buna inan-dırabilmek için, propaganda alabildiğine kullanılmıĢtır. Propaganda, FaĢist yönetimde çok önemli bir yer tutar. Fasitler çok çeĢitli ve ince metodlarla halkı avlamayı baĢarmıĢlardır. Mussolini «Modern insan, kandırılmaya son derece elveriĢli bir yaratıktır» diyordu. FaĢist yönetimin, Ġtalyanın siyasal yapısında köklü bir değiĢiklik getirmiĢ olduğu açıkça görülmektedir. Buna karĢılık, ekonomik ve sosyal alanda bir değiĢiklik getirip getirmediği sorunu, biraz daha karıĢık bir nitelik göstermektedir ve asıl önemli olan sorun da budur. FaĢist yönetimin, kendinden önce iĢleyen üretim iliĢkileri üzerinde ne gibi bir etkisi olmuĢtur? FaĢizmi, toplumun ekonomik yapısında köklü değiĢiklikler getiren bir rejim olarak mı, yoksa değiĢik bir görünüĢte de olsa bu yapıyı sürdüren biı rejim olarak mı görmek gerekir? Ġleride de göreceğimiz gibi, faĢizm toplumun ekonomik yapısına da bazı biçim değiĢiklikleri getirmiĢtir. ĠĢçi ve patronları korporatif bir düzen içinde toplaması, 19. yüzyıl liberal ekonomi anlayıĢını bırakarak devlet müdahelesine yer vermesi, plancılığa önem vermesi gibi... Ancak, bu değiĢiklikleri ekonomik yapının temelini değiĢtiren değiĢiklikler olarak değil, sadece biçim değiĢiklikleri olarak görmek gerekir. 31
FAġĠZM Bu biçim değiĢiklikleri, sonuçta, çalıĢanların serbestçe örgütlenerek haklarını savunmalarına engel olmuĢ, buna karĢılık sermayenin emek üzerinde kurduğu üstünlüğe engel olmamıĢtır. FaĢizmin bir temel değiĢiklik getirmemesi, iktidara geliĢ biçimiyle de açıklanabilir. Bilindiği gibi, faĢizm bir orta sınıf hareketi olarak ortaya çıkmıĢ, ama arkasında her zaman zengin sınıfın desteğini bulmuĢtur. Bu bakımdan, faĢizm kendini iktidara getiren varlıklı sınıfa karĢı sert hareketlere giriĢmemiĢtir. FaĢizmi, anti-kapitalist bazı reformlara giriĢeceği düĢünmesiyle desteklemiĢ olanlar, faĢist yönetimin kurulmasından sonra yanıldıklarını anlamıĢlardır. Bu bakımdan, faĢizm bir « devrim » olarak görülmemektedir. Çünkü, kurulu düzenin, baĢka biı biçimde de olsa sürdürülmesi sonucunu doğurmuĢtur. FaĢistleri iktidara getiren «Roma YürüyüĢü» nü, iktidarın «fethi» olarak görmek doğru olmaz. Hükümetin çekingen davranması, sıkıyönetimin ilânından hemen sonra istifa etmesi, kralın sıkıyöne-netim kararnamesini imzalamaması yüzünden Ro-maya yürüyen karagömleklilerin önünde hiçbir engel kalmamıĢtı. YürüyüĢün sonucunu Milano'da bekleyen Mus-solini, ancak kralın kendisini hükümeti kurmaya ça32
FAġĠZM ğırmasından sonra Roma'ya geldi. Bu geliĢ, galip kuvvetlerinin baĢında yürüyen bir devrim önderinin geliĢinden çok, kralın güvendiği bir politikacının geliĢine benziyordu. Mussolini'nin kendisi « Roma YürüyüĢü » nü bir yataklı vagonda yapmıĢtır. Öte yandan, Mussolinin iktidara geliĢi anayasa yönünden de hukukî bir biçimde gerçekleĢtirilmek istenmiĢtir. Kralın, Mussolini'yi hükümeti kurmakla görevlendirmesi ve onun da parlamentodan güven oyu alması bu bakımdan önemlidir. Sonuç olarak, faĢist hareketin köklü bir değiĢme değil, kurulu düzende egemen olan çevrelerin iktidarının bir elden öbür ele geçiĢi olduğu söylenebilir. Bu el değiĢtirme sonunda, liberal demokrasinin yerini totaliter bir rejim almıĢtır. Böylece, eski düzen, demokratik kurumların kendi aleyhine yarattığı tehlikelerden kurtulmuĢ olarak sürdürülmüĢtür. Çünkü, totaliter rejim, iĢçi hareketleri karĢısında insafsızca sindirme yollarına baĢvurmuĢ, buna karĢılık varlıklı sınıflara dokunmamıĢtır. FaĢizm, iktidara gelmesinden önceki dönemde; korkutma, kanunsuz mücadele yolları, anti-parlmanterizm ve demagoji gibi ilkelere dayanmıĢtır. FaĢizm, iktidara geçip, diktatörlüğünü gerçekleĢtirdikten sonra bütün diğer partilerin ve örgütlerin ezilmesini sağlamıĢtır. Bu arada özellikle bağımsız 33
FAġĠZM ĠġÇĠ örgütlerinin Ģiddetle ortadan kaldırılmasına önem verilmiĢtir. Ġktidarda bulunduğu sürece, korkutmaya dayanan faĢist devlet bir « totaliter» devlettir. Bu totaliter devlet karĢısında insan kiĢiliğinin değeri nedir? FaĢizme göre, bireyler birer hücredir. BirleĢerek grubu ortaya çıkarırlar, önemli olan hücreler değil gruptur. Birey, kollektiviteye feda edilmelidir. FaĢizm, devlet kavramının yüceltilmesine çok önem verir. Devletin üzerinde hiç bir Ģey yoktur. Böylece faĢizm bütün siyasal özgürlükleri ortadan kaldırmaktadır. Ancak, faĢizme göre insan spiritüel bir varlıktır. Mussolini « faĢizm, dinî bir kavramdır, onda insanın yüksek bir kanunla, bir objektif irade ile sıkı bir iliĢkisi vardır. Bu irade kiĢiyi aĢar ve ruhanî bil toplum içinde onu bilinçli bir üye durumuna yüceltir » diyor. Böylece kiĢi, aĢağılık mutluluk isteği ve rahatlık düĢüncelernden uzaklaĢarak kahramanlık yapabilir, kendini feda edebilir. FaĢizm, mutluluk yerine ödevi, özgürlük yerine otorite ve disiplini, eĢitlik yerine hiyerarĢiyi, nicelik yerine niteliği koyuyor. Mussolini'ye göre, faĢizm ciddiye alınabilecek tek Özgürlükten, yani devletin özgürlüğünden ve kiĢinin devlete bağlı olarak sağlayabileceği özgürlük-
34
FAġĠZM ten yanadır. Devletin kuvvetlenmesi sonucunda, iktidarın artmasından kiĢiler de yararlanırlar. Böylece, kiĢilerin çalıĢma alanları geniĢler. Yoksa, devlete karĢı ileri sürülecek bir özgürlük söz konusu olamaz. KiĢinin görevi, kendisini ulusal bilincin yüksekliklerine ulaĢtırmak ve onun içinde kendi kimliğini bütünüyle unutmaktır. KiĢisel haklar, ancak devletin isterleriyle geliĢmediği ölçüde söz konusu olabilir. Devletin dıĢında kiĢi söz konusu olamayacağı gibi, herhangi bir grup - siyasal partiler, sendikalar, sosyal sınıflar - da söz konusu olamaz. Topluluk ve onu temsil eden devlet her alana karıĢabilir. Ancak, faĢizmin uygulanmasında, devletin karıĢması en geniĢ bir biçimde, siyasal alanda görülmüĢtür. Buna karĢılık, ekonomik alanda devletin karıĢması daha küçük bir ölçüdedir. FaĢist rejimde, aslolan özel giriĢimdir. Büyük FaĢist Meclisince 21 Nisan 1927 de kabul edilen ÇalıĢma Bildirisinin ( Carta del Lavaro ) 7. maddesine göre, « özel giriĢim ( hususî teĢebbüs ) ulusal çıkarların sağlanmasında en etkili ve yararlı araçtır » . Ancak, yine aynı bildiriye göre, « üretim ulusal bir görev olduğu için giriĢimciler, üretimin yönetiminden devlete karĢı sorumludurlar.» ÇalıĢma Bildirisi 9. maddesiyle, devlet müdahalesinin hangi durumlarda söz konusu olabileceğini de belirtmiĢtir. Bu maddeye göre, « devletin üretime 35
FAġĠZM müdahalesi, ancak, özel giriĢimin olmadığı, ya da, yetersiz kaldığı durumlarda, ya da, özel giriĢimin devletin politik çıkarlarına karĢı gelmesinde söz konusu olur. » Aynı maddeye göre, devlet müdahalesi, kontrol, teĢvik ve yardım ve gerekirse doğrudan doğruya yönetme biçimlerinde olabilir. FaĢizm, sınıflar arasındaki bütün çeliĢmeleri ortadan kaldırdığını ileri sürer. FaĢizmin ekonomik ve sosyal görüĢüne göre, devlet otoritesi bütün eko nomik grupların çıkarlarını uzlaĢtıracaktır. Toplu mun bütün istekleri faĢist partisinde ifade edilecek, bu istekler devletçe gerçekleĢtirilecektir. ĠĢ gücü ile sermaye, endüstri ile tarım, ulusu daha güçlü yapa cak bir « ulusal uyuĢum ( armoni) » içinde geliĢe cektir, i Ancak, anglo - sakson yazarlarından G.H. Sabi-ne'in de belirttiği gibi, faĢist yönetimin, ulusal gelirde köklü bir re - distribüsyon ( ulusal gelirin yeniniden dağıtımını) yapacak bir giriĢimi olmamıĢtır. FaĢist yönetimde büyük tarım ve endüstrinin küçük iĢ adamları ve iĢçilerden daha çok kazandıkları bir gerçektir. Fransız kamu hukuku profesörlerinden Vedel, faĢizmin siyasal alanda diktatörlüğe vardığını belirttikten sonra, fazimin ekonomik alanda ancak bü'-yük kapitalin izin verdiği ölçüde devletçi olduğunu belirtiyor. 36
FAġĠZM FaĢist görüĢte iĢçi - patron, sermayedar - emekçi gibi ayrımların örtülmesi için, bunların hepsine birden « üretimciler » denilmiĢ ve bunlar « üretimciler birliği» içinde birleĢtirilmiĢlerdir. Bu birleĢtirmeyi gerçekleĢtirecek araç da korporasyonlardır. Böylece, îaĢizm, emek ile sermaye arasındaki, temeli ekonomik olan bir çeliĢmeyi, hukukî yollarla çözmeğe ÇalıĢmaktadır. Ancak, böyle bir çözüm yolu, temel ekonomik çeliĢmeyi çözmeye yetmemekte, sadece belirtilerini örtmeye çalıĢmaktadır. ĠĢçilerin serbestçe örgütlenmelerine de engel olması yüzünden bu sistem, sonunda sermayenin bir baskı aracı olmaktan ileri geçmemektedir. FaĢist ekonomi politikasının en açık bir özelliği, dıĢ politikadaki saldırgan amaçların gerçekleĢmesi için bir savaĢ ekonomisi kurmuĢ olmasıdır. Ġtalyan ekonomisi, özellikle 1935 yılından baĢlıyarak tam bir savaĢ ekonomisi haline girmiĢti. FaĢizmin tarım politikası küçük toprak sahiplerine dayandırılmak istenmiĢtir. Ancak, bu politika, büyük tarım iĢletmelerinin de varlıklarını tanımıĢtır. Büyük iĢletmeler, modern üretim metodlarına uygun olarak çalıĢtıkları sürece devlet bunlara müdahale etmez. Devlet, ancak sahipleri baĢında bulunmayan ve iyi iĢletilmeyen topraklara el koyabileceğini açıklamıĢtır. FaĢistler, küçük toprak sahiplerine dayanmakla, köylerde sosyalizmle savaĢmayı düĢünmüĢlerdi. 37
FAġĠZM Ama, Ġkinci Dünya SavaĢı sonunda Ġtalya'nın özellikle güney bölgesindeki topraksız köylü sayısının çokluğu, FaĢist toprak politikasının baĢarı sağlamadığını göstermiĢtir. Ġtalyan FaĢizmi, tarım üretiminin savaĢçı amaçlarına uygun bir biçimde yönetilmesine önem vermiĢtir. Süt, Ģarap ve zeytinyağı yerine buğday üretimini arttırmak için « buğday savaĢı » adı altında bir kampanya açılmıĢ ve bu, Ġtalyan halkı için birçok sıkıntılara yol açmıĢtır. FaĢizmin, demokrasiyi ve sosyalizmi kendine baĢlıca düĢman olarak gördüğünü belirtmiĢtik. FaĢizm, bu baĢlıca düĢmanlarına karĢı, ne gibi eleĢtirmelerle ortaya çıkmakta, ne gibi kanıtlar ileri sürmektedir? FaĢizm, demokrasi ilkelerine toptan karĢıdır. Bunların baĢında seçim ilkesi gelir. FaĢist görüĢ, bir aptal insanla, akıllı keĢinin, bilgisizle aydının eĢit oy hakkı olmasını kabul etmez. FaĢizme göre, matematik bir demokrasi saçmalıktan baĢka bir Ģey değildir. FaĢizm, genel olarak yurtdaĢlar arasındaki eĢitliğe karĢı olduğu gibi, kadın - erkek eĢitliğine de karĢıdır. Örneğin, Mussolini, kadınların üniversitelerde felsefe öğrenimi yapmalarını yasak etmiĢtir. FaĢizme göre, iktidar halktan gelmez, iktidar halkın üstün iyiliğini sağlayanların ellerinde bulun38
FAġĠZM malıdır. Çünkü faĢizme göre kiĢiler, gerçek çıkarlarının ne olduğunu kavrayamazlar. Bu yüzden, ulusal çıkarların belirtilmesi ve sağlanması ancak seçkinler eliyle baĢarılabilir. Bir yığın olarak insanlar, hiç bir zaman, basit ve değersiz isteklerinin üzerine yükselemezler. Yığınların yüksek hedeflere varabilmelerinin bir tek yolu vardır. Yığınlar, kendilerini tarihi yaratacak seçkin büyük önderlere bağla-malıdırlar. Bu seçkinler, ya da tarihsel geliĢme sonucunda ulusa tanrısal bir kuvvetçe bağıĢlanmıĢ bir tek seçkin, devlete tam anlamıyla hâkim olmalıdır. Bu düĢünün sonucu olarak, ulusun gerçek çıkarlarını benliğinde duyan önderin yanında, parlamento önemini yitirmiĢtir. Mussoliniye göre, parlamentonun iktidarının, yürütme organından çok olması, bir devletin çökme belirtisidir. Ama, faĢizm parlemante-rizmi ve partiler arasındaki politika oyunlarını küçük görmekle birlikte, parlamentonun zayıflığından yararlanmasını da bilmiĢtir. FaĢizm, hükümeti parlamentonun bir aracı olarak görmez. FaĢistlere göre, faĢist rejim hükümeti bir araç durumundan « kurtarmıĢtır. » Yürütene organı bir yandan, parlamentonun denetimi dıĢında bırakılmıĢ, öte yandan da tek bir tanrısal adamın xam egemenliği altına konulmuĢtur. Bu tek adam, birçok bakanlığı yürütür, ulusun yanılmaz yol göstericisi ve önderidir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi faĢizm, kiĢiler 39
FAġĠZM FAġĠZM arasında eĢitlik düĢüncesine karĢıdır. FaĢizme göre, bir takım insanlar buyurmak, diğerleri de bu buyruklara uymak için yaratılmıĢlardır. Kendi özel çıkarlarının sağlanmasıyla uğraĢmakta olan milyonlarca yurtdaĢ arasında dağılıp, parçalanmıĢ bulunan halk egemenliği canlı bir yönetime temel olamaz. Gerçek canlı bir yönetim, ancak sınırlı sayıda kiĢilerin egemenliği yoluyla sağlanabilir. FaĢizme göre, parlemanter sistem, dinamik bir yönetimi sağlayamaz. Dinamik bir devlet, hızlı çalıĢabilen, güven veren, birliği sağlayan, bilinçli ve sorumluluk duygusu olan devlettir. Bu dinamik devleti de ancak faĢizm getirebilir: FaĢizmin sloganı « lâf yok, iĢ var !» dır. Yukarıda da görüldüğü gibi, faĢizm parlemanter yolların, toplum içindeki ekonomik, siyasal ve sosyal sorunları çözmekte yetersiz kaldığı bir dönemde ortaya çıkmıĢtır. Bu bakımdan, faĢizmin parlemanter yollara düĢman oluĢu, kendisini yaratan ortamın bir sonucudur. FaĢist yönetim, halk egemenliğini ve seçimleri reddeder. Ama iktidarının meĢru bir temele dayandığını belirtebilmek amacıyla plebisite baĢvurur. FaĢist rejim, iktidara geldikten sonra, halktan rejimi için evet veya hayır demesini ister. Ama, ta Na-polyon Bonapart'tan beri, otoriter rejimlerce baĢvurulan bu usul, hiçbir zaman iktidardakilerin aleyhine sonuç vermemiĢtir. Çünkü, tek yanlı propa40
ganda ve iktidardakilerin yaptığı baskı, sonucun iktidar lehine olmasını kolayca sağlamıĢtır. Halk için « evet» demekten baĢka bir yol yoktur. Çünkü, halka baĢka bir çözüm yolu sunulmamaktadır. Görüldüğü gibi, faĢizm parlmanter rejimin temel ilkeleri olan halk egemenliği, seçim, kuvvetler ayrılığı;, siyasal partiler, özgür tartıĢma gibi ilke ve kurumlan açıkça reddetmektedir. FaĢizmin sosyalizme de karĢı olduğunu belirtmiĢtik. FaĢizmin ortaya çıkmasında sosyalizme karĢı düĢmanlık önemli bir etken olmuĢtur. FaĢizm ve nasyonal sosyalizm, sefaletin, açlığın, iĢsizliğin yarattığı bunalımın sonucunda ortaya çıkmıĢlardır. Köklerinde, liberalizme karĢı doğan umutsuzluğun ve direnmenin bulunduğunu unutmamak gerekir. Bu öğretilere göre, ekonomik çıkarların baĢıboĢluğu ve özgür yarıĢma (serbest rekabet) ancak büyük yıkımlar getirir. Nasyonal sosyalizme göre, kurtuluĢ ancak yeni bir sosyalizmde, faĢizme göre ise korporatizmdedir. Bu rejimlerin amacı toplumun içindeki sınıfları karĢı karĢıya getirmek değil, birarada yaĢamalarını, ulusal topluluk içinde kaynaĢmalarını sağlamaktır. Sosyalizmin iĢçi sınıfına dayanarak gerçekleĢtirilecek devrimle, kamulaĢtırmaya giderek sonunda özel giriĢimi ortadan kaldırmak istemesine karĢılık, faĢizm emekle sermayeyi aynı örgüt içinde kaynaĢtırmak amacındadır. Ancak, faĢizmin uygu41
FAŞİZM laması, bu kaynaĢmanın sonucunda sermayenin, iĢçi sınıfı aleyhine kazançlı çıktığını göstermiĢtir. FaĢizme göre, sosyalist bir takım ilkeler uygulanacaksa, bunlar uluslarası niteliğinden ve sınıflar arasındaki savaĢ fikrinden temizlenerek uygulanmalıdır. Nasyonal Sosyalizm veya faĢizm, materyalist değil, idealisttir. Bu görüĢlere göre, sınıflar arası savaĢın yerini ulusal birlik almalıdır. Mussolini, bir yazısında « faĢizm, tarihsel geliĢimi sınıflar arasındaki savaĢa bağlayan ve böylece tarihin akıĢını durduran sosyalizme karĢıdır. Sosyalizmi bu biçimde anlayanlar, sınıfları tek bir ekonomik ve ahlâkî gerçek olarak gören devletin birliğini görmezlikten geliyorlar. » demektir. FaĢizme göre devlet, sol akımların ileri sürdüğü gibi, egemen sınıfın yönetimini sağlayan bir araç değil, ulusal birliğin en yüksek bir belirtisidir. Öte yandan, faĢizm devleti sosyalistlerin düĢündükleri gibi ileride ortadan kalkacak bir örgüt olarak değil, ölümsüz bir gerçek olarak görür. Fransız Ansiklopedisinin, Modern Devlet cildinde, modern diktatörlüklerin ekonomik ve sosyal yönden incelenmesini yapan Fransız tarihçilerinden Lu-cien Fevbre bu diktatörlükleri Ģöyle anlatmaktadır : « Diktatörlük rejimleri, ( faĢizm, nasyonal sosyalizm v.b.) sınıf kavgasını ortadan kaldıracaklarını ileri sürmüĢler ve bu yüzden siyasal partileri ortadan kaldırmıĢlardır. Ancak, bunu yapmakla ekonomik ve 42
FAŞİZM sosyal gerçeklerin ortadan kaldırılması sağlanmıĢ olmaz. Bu durumu, Ģöyle ele alalım ; bir kere ulusal gelirin dağıtımında devlet, bütün sınıfların üzerinde olduğu için, onun dediği olacaktır. Ama, devlet bu dağıtımı hangi ilkelere uyarak sağlayacaktır? Bu soruya, ulusal çıkar ( millî menfaat) prensibine uyarak diye cevap verilir. Burada ulusal çıkar, genel olarak, bütün yurtdaĢların çıkarı demektir. Bu herkesçe bilinen çok sade bir formüldür. Ancak, devlet için, genel çıkar, devletin çıkarı demektir. Ulusal çıkar için de aynı Ģeyi söyleyebiliriz. Çünkü, totaliter görüĢe göre, devlet millet demektir. Devletin yönetimi, bir tek kiĢinin elindeyse, genel çıkar, bu tek adamın çıkarı demek olur. Bu adam, eline geçirdiği iktidarı sürdürmek ister. Öte yandan, bu iktidarı her zaman elinden kaçırmak tehlikesiyle karĢı karĢıyadır. Ġktidarı elinden kaçırmamak için ödünler (tâvizler) vermeye baĢlar. DıĢ görünüĢte devrimci görünmeye çalıĢırsa da, iktidarını yürütebilmek amacıyla, içinde bulunduğu koĢullara uymak için, elinden geleni yapar. YerleĢmiĢ düzenin baskı grupları1, diktatör üzerinde ön plânda rol oynarlar. Diktatör, bir gün, ortadan kaldıramadığı sermayeden yanadır, baĢka gün emekçilere eğilir gibi yapar. Ama asıl amacı, ekonomik ve sosyal düzende bir değiĢiklik yapmadan, iktidarda kalmaktır. 43
FAġĠZM
Totaliter rejimlerin iktidara geliĢinde, ekonomik bakımdan zayıf olan sınıflar, büyük rol oynamıĢlardır. Bunlar, aydınlar, memurlar, küçük tüccarlar, esnaflar ve bir kısım emekçilerdir. Ancak, totaliter rejimlerin iktidara geliĢinde rol oynayan bu sınıflar, rejim kurulduktan sonra rollerini sürdürememiĢlerdir. Çünkü, kaba kuvvete dayanan kavgalar sona erince, ekonomik yönden kuvvetli olanların yükselmesi ve zayıfların inmesi bir doğal kuraldır. Bu diktatörlükler, karĢılarındaki kuvvetli örgütleri yendikten sonra, sözlerini geçirebilmek için ayrıca örgütlenmeye gereksinim duymayan çevrelerin etkisi altında kalmaktadırlar. Bunlar, yüksek malî çevreler, büyük endüstri ve ordudur. Bu çevreler en küçük fırsatlardan yararlanarak totaliter rejimlerde devletle iĢbirliği yapmıĢlar, rejimin ekonomik politikasına yön vermeye baĢlamıĢlardır. » Görüldüğü gibi, faĢizm yalnız bir tek ülkede belirli koĢulların gerçekleĢmesi sonucunda ortaya çıkmıĢ bir hareket olarak ele alınmamalıdır. FaĢizm, belirli koĢulların bir araya gelmesiyle, her ülke için söz konusu olabilecek bir rejimdir. 1924 seçimlerinde, faĢistlerin yaptıkları yolsuzlukları parlamentoda açıklayan ve faĢistlerce öldürülen sosyalist milletvekili Matteotti, Brüksel'de yapılan bir sosyalist toplantısında Ģöyle diyordu :
FAġĠZM « Ġtlayan deneyinin dıĢında, faĢizmin uluslararası bir yanı vardır. SavaĢın zararlarını kendi ödemek zorunda kaldığını görünce, burjuvazi baĢ kaldırmıĢ, korunma yolunu faĢist diktatörlükte bulmuĢtur. Özgürlüklerini bütün gücünüzle savununuz ! » FaĢizmin genel olarak demokrasiye karĢıt oluĢu, hümanizm konusunda da belirir. FaĢizm; bireyin, tek baĢına insanın değerine inanmaz., FaĢizm için, önemli olan kiĢiler ve onların özgürlükleri değil, bu kiĢilerin birleĢmesiyle ortaya çıkan bütündür. Bu bütün karĢısında, birey önemsizdir, bütün uğruna kolayca harcanabilecek bir varlıktır. Bu bakımdan, faĢizmle sosyalizm arasında da bir çeliĢme ortaya çıkmaktadır. Çünkü, sosyalizmde de. sonuçsal amaç bireydir. Sosyalizm de, bireyi her türlü ekonomik baskıdan kurtarmak ve tam anlamıyla özgür bir duruma getirmek amacındadır. FaĢizmi, diğer politika öğretilerinden ayıran bir özelliği de, faĢizmin usdan (akıldan) çok, us dıĢı kavramlara dayanmasıdır. Gerek demokrasi, gerek sosyalizm, ilkelerini haklı çıkarabilmek için usa uygun kanıtlara dayanmak isterler. Buna karĢılık, faĢizm, usa değil, duygulara dayanır. Bir takım mitoslar yaratarak halkı korkutup sindirmeye, ya da coĢturmaya önem verir. FaĢist görüĢ, aslında dine de karĢıdır. FaĢist dünya görüĢü, devletin; hukukun ve ahlâkın yaratıcısı olduğunu ileri sürmektedir. Bunu ileri sürme-
44
45
FAġĠZM si, her zaman ahlâkî değerlerin kaynağı olarak kabul edilegelen dinlere, insan hakları ve tabiî hukuk doktrinine aykırı düĢer. Ama, faĢistler, katolikliğin Italya'daki geniĢ etkisini gözönünde tutarak, kilise ile birleĢmeyi hesaplarına uygun bulmuĢlardır. Kilise de kendi açısından asıl düĢmanlarına karĢı faĢizmle iĢbirliği yapmayı kabul etmiĢtir. Mussolini 1922 yılında verdiği bir söylevde, « faĢizmin amacı, gökteki Tanrıyı ve yeryüzündeki dini yadsımak değildir, bu yolsa olsa materyalistlerin amacı olabilir » demekteydi. Kiliseyle FaĢizm materyalist sol akıma karĢı birleĢmiĢlerdir. 1929 yalında FaĢist rejimle Papalık arasında yapılan Latran anlaĢması Katolikliğin, tek devlet dini olduğunu doğrulayarak ittalyanj faĢizmi ile katolik kilisesi arasındaki uzlaĢmayı bir belgeye bağlamıĢ oldu.
FAŞİZM
FAŞİST DEVLET VE DEVLET ÖRGÜTÜ FaĢist devlet anlayıĢı, devletin ululaĢtırılmasına dayanır. FaĢizmde, devletin esenliği ( selâmeti) her Ģeyden önce gelir. Ulusal iradeyi gösteren bu mistik varlık karĢısında bütün diğer çıkarlar feda edilir. Devlet kiĢi için değil, kiĢi devlet için vardır. KiĢi, devlet için yaratılmıĢtır. Tek baĢına ele alındığında kiĢinin hiç bir değeri olamaz. KiĢi, ancak kollektif bütünün bir parçası olarak bir değer kazanabilir. FaĢist devlet, Ģu ya da bu sınıfın veya zümre-
46
47
FAġĠZM
FAġĠZM nin değil, bütün ulusun devleti olmak iddiasındadır. FaĢist devlet, toplum içindeki sınıfları ulusal bir uyuĢuma kavuĢturduğunu ileri sürer. FaĢizm, devlet dıĢında bir hukuk kaynağı kabul etmez. Hukuk kaynağı olarak ancak devlet vardır. Hukuk, devletin buyruğu altındadır. FaĢist devlet görüĢü, 20. yüzyılın baĢında ortaya çıkan, sendikalist akımlardan esinlenmiĢtir. Sendikacılık akımı da; sendikayı parlamentoya, grubu bireye, üretimciyi (müstahsil) yurdaĢa, bilinçli bir azınlığı pasif çoğunluğa üstün tutar. Ġtalyan faĢizmi, öğretisine uygun bir devlet örgütü kurmaya çalıĢmıĢtır. Ancak faĢist rejim, görünüĢte 1848 Anayasasının kurduğu sınırlı monarĢi düzenini değiĢtirmemiĢ, bu anayasayı yürürlükten kaldırmamıĢtır. Kral, bakanlar ve senato yine varlıklarını sürdürmektedirler. Ama bunların uygulamada hiç bir önemi kalmamıĢtır. Ayrıca, « Büyük FaĢist Meclisi » , « Korporas-yonlar Ulusal Meclisi» gibi yeni devlet organları da kurulmuĢtur. FaĢist doktrin ve uygulamasında devlet örgütü ile faĢist partisi kaynaĢmıĢ bir durumda olduğu için devlet örgütünün incelenmesine bu partiyi de katmak gerekmektedir. Öte yandan, Mussolini'nin durumunun kanunlarla sağlanması, büyük FaĢist Meclisi, gençliğin faĢist eğitimi ile yetiĢtirilmesi için 48
Ballila ve Avanguardia örgütleri kurulması gibi hareketlerin çoğu, anî durumların baskısı karĢısında baĢ vurulan yollardır. Bunların kanunî nitelik ka-zanmaları, kurulmalarından sonra olmuĢtur. Bu bölümde, faĢist devlet örgütünü hukuk açılından incelemeğe çalıĢacağız. FaĢist devlet yapısının öğeleri olarak Ģef ( duçe), bakanlar kurulu, parlamento, büyük faĢist meclisi, korporasyonlar ve fa-fist partisi üzerinde durulacaktır. ġEF ( DUÇE ) FaĢizmin yürürlükten kaldırmadığı Ġtalyanın 1848 Anayasasına göre, yürütme erki kralın tekelindedir ( Mad. 5 ) . Ancak, uygulamadaki durum, kralın ve diğer bütün devlet organlarının yetkilerinin ortadan kalkması ve her konuda yalnız Ģefin egemen olması sonucunu doğurmuĢtur. Bu Ģefin yetkileri yalnız yürütme alanında değil, yasama alanında da sınırsız denilebilecek bir geniĢliktedir. Bu durum, faĢist görüĢüne tümüyle uygundur. Çünkü faĢizme göre, 20. yüzyıl Ģefler çağıdır. Uluslar, kendi varlıklarının bilincine ancak, bu varlığı temsil eden olağanüstü adamın verdiği coĢkunlukla eriĢmektedirler. ġef, yığınların nabzını duyan, onla-rın belirsiz duygularını açık fikirlerle belirten adam-dır. Mussolini, deneylerinin kendisine,'yığınların psi-koloj isine girmek ve belirli bir zamanda ne istedik 49
FAġĠZM lerini, ne duyduklarını sezmek yeteneğini kazandırdığını ileri sürmüĢtür. Ona göre yönetmek, « bütün halkın yüreğinin çarptığım kendi yüreğinde duymak » tır. Bütün yetkileri elinde toplayan Ģefin yetkilerini, hiç bir organ sınırlayamaz. Mussolini tartıĢılmaz bir durumdadır. Adeta, yarı - tanrı olan bu Ģef; radyo, basın, sinema yoluyla her gün her yerde görülür. CoĢkunluk yaratan törenlerde ulusun yanıl-maz önderi Ģef, övülür. ġefin üstün durumu, hukuktan çok uygulamadan doğmuĢtur. FaĢizmin, hukuka çok az saygısı vardır. ġefin yetkileri ile ilgili hukuk metinleri, sadece Ģefin uygulamadan doğan üstün durumunu desteklemek ve doğrulamak amacıyla yapılmıĢtır. FaĢist Ġtalyada Ģefin yetkileriyle ilgili en önemli iki yasa vardır. Bunlardan biri yürütme organının hukuk kuralları koymasıyla ilgili 31 Ocak 1926 tarihli yasadır. Bu yasaya göre, kral - kararnamesi yolu ile yasa gücünde kararnameler yayınlanabilecektir. Bu yetkinin kullanılması baĢlıca iki biçimde sınırlandırılmıĢtır, a) Kanunun hükümete vekâlet vermiĢ olması durumunda, bu yetki, verilen vekâlet sınırı içinde kullanılabilecektir, b) « Ġvedelik» ve « kesin gereklilik » durumlarında bu yetki parle-mentonun siyasal nitelikteki denetlemesi altında kullanılacaktır. Bu yasaya göre, krala 1848 Anayasasının 6. maddesi ile verilmiĢ olan «yasaların uygulanma50
FAġĠZM sıyla ilgili kararname ve tüzükleri yapmak» yetyet-kileri geniĢletilmiĢ ve { yasa gücünde kararname}çıkararname » çı-karmak yetkisi de verilmiĢ olmaktadır. Yasanın bi-rinci maddesine göre, bu « yasa gücünde kararname-ler» Bakanlar Kurulunda görüĢüldükten sonra ve DanıĢtayın uygun oyu alınarak yayınlanabilecektir. Uygulamada bu sınırlamaların hiç bir etkisinin olmıyacağı, faĢizmin kurduğu düzenin niteliğinden açıkça anlaĢılmaktadır. FaĢist yönetimde kral siyasî hayattan silinmiĢ durumdadır. Kral durumunun üstünlüğünü daha faĢizm ortaya çıkmadan önce yitir-miĢ bulunuyordu. Bu bakımdan, bakanlar kurulu istediği bir yasa - kararnameyi yayınlamakta bu yönden hiç bir güçlükle karĢılaĢmayacaktır. Bakanlar kurulu ise tamamen, parti Ģefi ve baĢbakanın otoritesi altındadır. ġef, partiyi, egemenliği altında bulundurmakta ve birkaç bakanlığı birden elinde tutabilmektedir. Öte yandan, parlamentonun kuruluĢunda da parti ve hükümet baĢkanı egemendir. Bu bakımdan, parlamentoya verilmiĢ olan siyasal nitelikteki denetleme yetkisinin de uygulamada bir değeri,yoktur. ġefin yetkilerini hukuk kalıbına koyan diğer, yasa, birinci bakan ve devlet sekreteri olan hükümet Ģefinin görev ve yetkileri konusundaki 24 Aralık 1925 tarihli yasadır. Bu yasaya göre, hükümet Ģefi51
FAġĠZM nin isteği olmaksızın hiç bir tasarı iki meclisten birinin gündemine konulamaz. Böylece hükümet Ģefi, ileride göreceğimiz gibi parti yoluyla parlamentonun seçiminde egemen olduğu gibi, parlamentonun görüĢeceği yasalara da kesin olarak egemen olmaktadır. Daha önce yürürlüğe giren bu yasayla, hükümet Ģefi parlamentonun elini kolunu bağlamıĢ durumda iken yukarıda sözünü ettiğimiz, yasa kararname yapma yetkisini veren 1926 tarihli kanunun niçin gerekli görüldüğü pek anlaĢılamamaktadır. Hükümet Ģefinin parlamentonun görüĢmelerine bütünüyle egemen bir durumda iken ayrıca bir de yasa - kararname yayınlama yetkisini eline alması, iki biçimde açıklanabilir : a) Bu, Mussolininin parlamentoyu hafife almasının bir sonucudur. Çünkü Mussolini parlamentonun, hiçbir zaman hoĢuna gitmediğini söylemektedir. Mussoliniye göre parlamento, zamanı geçmiĢ, eskimiĢ bir kurumdur. b) Bu durum tamamen pratik gereksinmelerin bir sonucudur. Parlamento, her ne kadar denetim altında ise de, yavaĢ iĢleyen bir kurum olarak görülmüĢ ve yetkileri çekilip alınıverilmiĢtir. Ayrıca mahallî idarelerin tamamiyle merkeze bağlanması da Ģefin yetkilerini arttırmıĢtır. BAKANLAR KURULU Bakanları, hükümet Ģefinin teklifi üzerine kral atar ve görevine son verir. Bunlar, bakanlıklarıy52
FAġĠZM la ilgili iĢlerden dolayı krala ve hükümet Ģefine karĢı sorumludurlar. Bakanlar arasındaki uyuĢmazlıkları, hükümet Ģefi çözer. Hükümet sefi bir veya birkaç bakanlığı elinde bulundurabilir. Bu durumda, hükümet Ģefi, bakanlığa ait bulunan yetkileri kullanmağa siyasi danıĢmanını vekil edebilir. Bakanlar kurulu, hükümet Ģefinin çağrısı üzerine toplanır. Bakanların uygulamada hiç bir önemi yoktur. Yürütme iĢlerinde bakanlar, birer danıĢman durumundadırlar.
PARLAMENTO (KORPORATİF MECLİS) FaĢizm, modası geçmiĢ bir kurum olarak gördüğü parlamentoyu 17 Mayıs 1928 tarihli bir yasayla yeniden düzenlemiĢtir. Bu, « Siyasî temsilin düzeltilmesine dair yasa » adını taĢır. Milletvekilleri bu yasaya göre yine halk oyu ile seçilmekte iseler de, gerçekte bu, demokratik anlamdan çok uzak bir seçim sistemidir. Bu yasaya göre, Ġtalya'nın bütünü bir tek seçim çevresidir. Milletvekili adayları Ģöyle tes-bit olunur : Milletvekili adayı teklif edebilmek yetkisi, yasayla onaylanmıĢ sendika ve konfederasyonlara tanınmıĢtır. Yasa, bu kurumların her birinin ne oranda aday teklif edeceğini belirtmiĢtir. Yasayla onay53
FAġĠZM FAġĠZM
lanmıĢ bu sendika ve konfederasyonlar, seçilecek milletvekili sayısının bir katı tutarında adayı, Büyük FaĢist Meclisine teklif ederler. Halk oyuna sunulacak, milletvekili listesini, Büyük FaĢist Meclisi hazırlar. Büyük FaĢist Meclisi, bu listeyi hazırlarken, sendika ve korporasyonların teklif ettiği isimlerle bağlı değildir. Bu isimler dıĢında, bilim, askerlik, sanat gibi alanlarda ün yapmıĢ kiĢilere de milletvekili listesinde yer verir. Böylece, Büyük FaĢist Meclisi, bütün Ġtalya için bir tek seçim listesini hazırlamıĢ olur. Bu liste görkemli (tantanalı) bir biçimde açıklanır, halkın oyuna sunulur. Bu sunuluĢun biçimi, çok ilginçtir. Seçmen, üzerinde « Ulusal Büyük FaĢist Meclisi tarafından düzenlenmiĢ olan milletvekilleri listesini tasvip ediyor musunuz? » yazılı puslanın altına, « evet» ya da « hayır » yazacaktır. Kanuna göre, « hayır » diyen seçmenler « evet » diyenlerden çok olursa, Büyük FaĢist Meclisi listeyi yeniden gözden geçirerek ikinci bir kere halk oyuna sunar. Bu ikinci seçimde yine «hayır» oyları, «evet» leri aĢarsa Büyük FaĢist Meclisi üçüncü bir liste düzenler. Bu üçüncü liste artık halk oyuna sunulmaz. 54
Bu listeye girenler, doğrudan doğruya seçilmiĢ sayılırlar. Daha önce de belirttiğimiz gibi, uygulamada Büyük FaĢist Meclisince düzenlenmiĢ olan listenin halk tarafından kabul edilmemesine aĢağı yukarı olanak yoktur. Yasa böyle uzak bir ihtimali de göz önünde bulundurmuĢ, Büyük FaĢist Meclisince düzenlenen listenin halkça iki kere reddedilmesi durumunda son sözün, Büyük FaĢisti Meclisinde olduğunu açıkça belirtmiĢtir. Bu bakımdan, halkın, listeyi reddetmesinin bir anlamı yoktur. Aday gösterilmeleri bakımından, yerlerini tamamen Büyük FaĢist Meclisine yani faĢist partisine borçlu olan milletvekillerinden meydana gelen parlamentonun uygulamada hükümete herhangi bir güçlük çıkarmıyacağı açıktır. Tamamen faĢist partisinin egemenliği altında bulunan Korporatif Meclisin yanında, üyeleri kralca tayin olunan Senato da varlığını devam ettirmektedir. Bu organın uygulamada hiç bir rolü yoktur. BÜYÜK FAŞİST MECLİSİ FaĢizmin tek - parti ve devletle kaynaĢmıĢ parti görüĢünün bir ifadesi olan bu meclis, 9 Aralık 1928 tarihli yasayla hukukî bir nitelik kazanmıĢtır. Üyeleri bakımından tamamen bir parti mecli55
FAġÎZM FAġĠZM
si olan bu kurum, böylece bir devlet organı durumuna girmiĢ bulunmaktadır. Bu meclisin baĢkanı, hükümet Ģefidir. Gerekli gördükçe meclisi toplantıya çağırır, gündemi düzenler (Madde 2 ) . Meclisin sekreteri faĢist partisi sekreteridir. Üyeler, faĢizmin iktidara gelmesine hizmet edenler, Roma yürüyüĢünü yöneten önderler ve yüksek memurlardır. Üyelere dokunulmazlık tanınmıĢtır. Anayasa niteliğini taĢıyan bütün konularda, Büyük FaĢist Meclisinin oyunun alınması gereklidir ( Madde 12 ) . Ayrıca, kanunun belirttiği durumlarda bu meclis yasama görevi yapar. Ekonomik, sosyal yasalar ve ulusal çıkarı ilgilendiren konularda hükümet Ģefinin danıĢma organıdır ( Madde 1) . Yukarıda gördüğümüz gibi, halk oyuna sunulacak milletvekilleri listesini hazırlamak da bu meclisin görevidir (Madde 11) . Büyük FaĢist Meclisinin ayrıca faĢist partisinin yönetimi ile ilgili yetkileri de vardır.
KORPORASYONLAR
rak görmekte ve ekonomik düzende «ulusal bir uyuĢum » kurmağa çalıĢmaktadır. FaĢizmin bu uyuĢumu kurmak bütün öğelerini devletin sıkı denetimi altında bulunan bir örgütte birleĢtirmek faĢizmin amacı olmuĢtur. FaĢizm, korporatif sistemini yavaĢ yavaĢ kurmuĢtur. Bu iĢde, önce bağımsız sendikaları ortadan kaldırıcı bir yol tutulmuĢtur. Bağımsız sendikalar yasalarla ve yasa dıĢı baskılarla yavaĢ yavaĢ ortadan kaldırılmıĢtır. Böylece, iĢçi sınıfının bağımsız örgütler kurmasına ve bilinçlenmesine engel olunmuĢtur. 3 Nisan 1926 tarihli kanunla sendikalar «yasayla onaylanmıĢ» olanlar ve olmayanlar Ģeklinde iki bölüme ayrılmıĢlardır. Bir sendikanın «yasayla onaylanmıĢ » olabilmesi için, aranan diğer koĢulların yanında yöneticilerinin « sağlam ulusal bağlılık inancası (teminatı) » göstermeleri gerekir. Bu kanunun getirdiği en önemli hüküm, her iĢ kolunda iĢverenler ve iĢçiler için yalnız bir tek sendikanın yasayla onaylı olabileceği hükmüdür. (Madde 6 ) . Böylece her iĢ kolunda bir tek olmak üzere ayrıcalıklı ( imtiyazlı) sendikalar yaratılmıĢ olmaktadır. Yasayla onaylanmıĢ sendikalar, kendi bölgelerinde, üyesi olsun olmasın kendi dallarındaki bütün iĢçileri veya iĢverenleri temsil eder. Üyesi olsun olmasın kendi iĢ kolundaki bütün iĢçiler ya da iĢveren-
FaĢizm, devletin dıĢında her hangi bir grup kabul etmediği için bağımsız sendikalara da yer vermiyordu. FaĢizmin ekonomik görüĢünü incelerken de açıklamaya çalıĢtığımız gibi, faĢizm devleti her türlü ekonomik çıkarları uzlaĢtırıcı bir kurum ola56
57
FAġĠZM lerin komün vergilerinin toplanması usulüyle aidat toplayabilir (Madde 5) . Bu durum, Büyük FaĢist Meclisince kabul olunan ÇalıĢma Bildirisinde de belirtilmektedir. Bu bildirinin 3. cü maddesi « sendika ve meslek örgütleri serbesttir, fakat sadece yasayla onaylanmıĢ ve devletin denetimi altındaki sendikanın, kendi iĢ koluna girenler için ortaklaĢa iĢ sözleĢmeleri yapmaya, üyelerine yüküm yüklemeye ve bunlara karĢı kamu yararına görev yapmaya hakkı vardır » demektedir. Böylece, bağımsız sendikaların ortadan kaldırılması için yasa yoluyla açık bir baskı yapılmaktadır. Öte yandan, 3 Nisan 1926 tarihli kanun lokavt ve grevi de yasaklamaktadır. Bu kanunla iĢ uyuĢmazlıklarının çözülmesi için iĢ mahkemeleri de kurulmuĢtur. Ancak, 1926 ve 1927 tarihli bu belgelerde kurulması öne sürülen korporasyonların kurulmasıyla ilgili kanun ancak 1934 de çıkmıĢtır. Korporasyonlar kurulmadan önce « Korporasyonlar Ulusal Meclisi » kurulmuĢ bulunuyordu. Korporasyonlar Ulusal Meclisi'nin görevi, korporatif sistemin geliĢmesine ve ulusal ekonominin gereklerine uygun olarak, ÇalıĢma Bildirisindeki ilkeleri gerçekleĢtirmek amacıyla çalıĢmak ve yasa teklifinde bulunmaktı. Böylece, uzunca bir hazırlık döneminden sonra 58
FAġĠZM 5 ġubat 1934 tarihli, Korporasyonların kuruluĢu ve görevleri yasası kabul edildi. Korporasyonlar hükümet baĢkanının kararnamesiyle kurulur ve aĢırı ölçüde merkeziyetçi bir rejime bağlıdırlar. Bir çok meslekleri içine alan her ekonomik faaliyet kolu için, biri patronların, biri iĢçilerin olmak üzere iki sendika federasyonu vardır. Her ekonomik faaliyet kolundaki bu iki sendika federasyonu bir korporasyon teĢkil eder. Bütün Ġtalya böylece 22 korporasyona ayrılmıĢ bulunuyordu. Bu korporasyonlardan, örneğin tahıl korporasyonu, buğday yetiĢtirmek, değirmenlerde öğütmek ve ekmek piĢirmek gibi çeĢitli iĢ kollarıyla ilgili herkesi içine alıyordu. Hükümette de bir korporasyonlar bakanlığı kurulmuĢtu. Sonuç olarak ortaya çıkan tablo Ģöyledir. Bir yanda iĢçiler sendikalar, federasyonlar ve konfederasyonlar biçiminde örgütlenmiĢler, bunlara karĢılık iĢverenler de paralel sendika, federasyon ve konfederasyonlar kurmuĢlardır. Bu iki grup arasında uzlaĢtırıcı durumda devlet örgütü yer almıĢtır. Devletin bu iĢle ilgili örgütünün baĢında, Korporasyonlar Bakanlığı vardır. Bundan sonra, Korporasyonlar Ulusal Meclisi, iĢçi ve kapitalistlerin temsilcilerini içine alan 22 korporasyon ve iĢ mahkemeleri yer alır. Böylece, devlet iĢçiler ve kapitalistler arasında 59
FAġĠZM FAġĠZM
yer alarak anlaĢmazlıkları çözücü bir görev almaya çalıĢmaktadır. Ancak, faĢist devletin bu uzlaĢmayı gerçekleĢtirebildiği söylenemez. Gerçi, korporasyonlar içinde hem iĢçiler, hem iĢverenler toplanmak istenmiĢtir. Ama, hukuk alanında sağlanan bu birleĢme, bunlar arasındaki ekonomik çeliĢmeleri ortadan kaldıramamıĢtır. Daha önce de gördüğümüz gibi, faĢist devlet örgütünün iĢleyiĢi, her zaman çalıĢanların aleyhine sonuç vermiĢtir. FAŞİST PARTİSİ 1922 de Roma yürüyüĢü sonucunda Mussolini-nin iktidara geçmesine kadar, FaĢist Partisi genel seçimlerinde bir baĢarı gösterememiĢti. FaĢist partisi için önemli olan, serbest seçimlerde halk oyunu kazanmak değil, disiplinli bir örgüt kurarak iktidarı zorla ele geçirmekti. Daha önce de gördüğümüz gibi faĢistler, çeĢitli olayların yardımıyla bu amaçlarını gerçekleĢtirdiler. FaĢist Partisi, iktidara geldikten sonra faĢist doktrinini yavaĢ yavaĢ devlet örgütüne egemen kılmıĢtır. Bu arada partinin devlet örgütüyle kaynaĢtı-rılmasına çok büyük önem verildi. Bu, gerek uygulama yoluyla gerek yasalarla gerçekleĢtirildi. FaĢist Partisi daha ilk mücadele yıllarında disiplinli bir milis örgütü kurmuĢtu. Hücre örgütünün 60
bir komünist buluĢu olması gibi, milis örgütü de bir faĢist buluĢudur. Parti gençlik örgütlerinin yöneticileri devletçe tayin edilir. Gençlerin partiye alınmaları, askere gitmeye benzetilmiĢtir. Aynı yıl doğmuĢ olanlar, hep birden, aynı günde partiye girerler. 8-14 yaĢ arasındakiler. Ballila, 14 -18 yaĢ arasındakiler Avanguardia örgütlerine alınırlar. 18 - 21 yaĢtakiler için kurulan genç faĢistler örgütünden de geçildikten sonra, yemin edilir ve parti üye kartı kazanılır. Yeminde, Duçe'nin emirlerine hiç soru sormadan uymaya, gerekirse faĢizm uğruna kanını dökeceğine Tanrı ve Ġtalya adına söz verilir. 1922 ye kadar partiye kolayca üye olunabiliyorken bu tarihten sonra giriĢ sıkı denetime bağlanmıĢtır. Partide "tam bir disiplin vardır. Kuramsal olarak bile, aĢağıdan yukarıya bir nitelik yoktur. Partide sadece yukarıdan gelen buyruklar söz konusudur. 17 Kasım 1932 tarihli kral kararnamesiyle yayınlanan parti statüsünün birinci maddesine göre, Ulusal FaĢist Partisi, Duçenin emrinde ve faĢist devletinin hizmetinde bir milis örgütüdür. Parti statüsüne göre Ulusal FaĢist Partisi, Duçe'nin yüksek yönetimi altında Büyük FaĢist' Meclisinin verdiği direktiflere uyarak kendine bağlı kurumlar ve bunların Ģefleri aracılığıyla çalıĢır.
61
FAġĠZM FaĢistlere göre, FaĢist Partisi, Devlet iktidarlarının normal örgütü yanında, devleti halk yığınlarına yaklaĢtırmak, bu yığınların derinliklerine iĢlemek, onları canlandırmak, ekonomik ve ruhsal hayatlarına daha yakından özen göstermek, gereksinimlerinin ifadesi olmak amacına yönelmiĢ çeĢitli kurumları kapsayan bir örgüttür. Görüldüğü gibi, FaĢist Partisi, çok partili rejimlerde görülen siyasî partilerden çok değiĢik bir örgüttür. FaĢist Partisinde tam bir askerî disiplin vardır. Her Ģey, yukarıdan gelen buyruklara uyularak yürütülür.
62
İKİNCİ BÖLÜM
ALMANYA ( Nasyonal - Sosyalizm ) Alman Nasyonal Sosyalizmi, Ġtalyan faĢizminden sonra ortaya çıkmıĢ, aslını aĢan bir taklit olmuĢtur. Nasyonal - Sosyalizm hareketini incelemek, bir mitosun doğuĢunu incelemektir. Bu mitos, bir çöküĢ anında ortaya çıkmıĢ ve bu çöküĢe engel olmuĢtur. Nasyonal Sosyalizme yol açan çöküĢ, Birinci Dünya SavaĢından yenik çıkmıĢ Almanya'nın içine düĢmüĢ olduğu durumdur. Ġtalyan faĢizminde olduğu gibi Nasyonal Sosyalizmin ortaya çıkıĢında da sosyal, politik ve ekonomik bunalımlar baĢ rolü oynamıĢtır. Bu bunalımlardan sıkıntıya düĢmüĢ olan orta sınıf, Hitler'in kiĢiliğinde, kendine bir kurtarıcı yaratmıĢtır.
İTALYA DIŞINDA FAŞİZM
65 Fr. 5
FAġĠZM 1918 yılında Hitler, Münich'te önemsiz bir parti olan Alman ĠĢçi Partisinin yürütme komitesine yedinci üye oldu. Halk yığınları karĢısında rahatlıkla konuĢan, yığınları harekete getiren bir insandı. Çevresinde tanınmaya baĢlayınca, partinin adını Nasyonal Sosyalist Alman ĠĢçi Partisi olarak değiĢtirdi. 25 ġubat 1920 de Nasyonal Sosyalist Partisinin yaptığı ilk toplantılardan birinde Hitler, 25 maddelik bir program ilân etti. Bu programda, Alman ırkının üstünlüğü açıkça ileri sürülmüĢ, eğitim sisteminin devlete saygı esasına göre kurulacağı, pratik bilgilere önem verileceği belirtilmiĢti. Bu programda, parlmanterizm soysuz-laĢmıĢ bir sistem olarak gösterilmiĢtir. Programa göre, basındaki yahudi ve materyalist öğeler temizlenmeli, gerçek bir Alman basını kurulmalıdır. Roma kaynaklı! evrensel ve materyalist hukukun yerini Cermen hukuku almalıdır. Devlet merkezîleĢtirilme-lidir. Din özgürlüğü, Cermen ırkına zarar getirmemek Ģartıyla tanınmalıdır. Bütün Almanlar, aynı devlet içinde toplanmalıdırlar. Alman ulusu, Ver-say andlaĢmasının yüklediği yükümlerden kurtarılmalı, diğer uluslarla eĢit duruma getirilmelidir. SavaĢtan sonra Almanya'dan alınmıĢ olan eski sömürgeler Almanya'ya geri verilmelidir. Sosyal alanda, sağlam bir orta sınıf kurulmalıdır. Hitler böylece Nasyonal Sosyalizmin ilkelerini açıklamıĢ oluyordu. Nasyonal Sosyalizm, baĢlangıç-
66
FAġĠZM ta, 25 madde programındaki « sağlam bir orta sınıf » ilkesine uyarak, küçük iĢletmelere taraftar gibi görünmüĢtür. Nasyonal Sosyalizm, öte yandan « kendi kendine yeterli bir ekonomi » kurmak istemiĢtir. Ancak, Almanya'da dünya piyasalarına mal satmak için kurulmuĢ olan büyük iĢletmeler karĢısında bir yenilik getirememiĢtir.. Nasyonal Sosyalist Partisi, kurulduğu sıralarda sosyalist bir takım eğilimler de göstermiĢ, ya da böyle görünmeyi baĢarmıĢtır. Ancak, iktidara geldikten sonra, sosyalist eğilimler ortadan silinmiĢtir. Nasyonal Sosyalist Partisinin ekonomi uzmanlarından Feder, malî kapitalle sanayi kapitali arasında bir ayrım ileri sürmüĢtür. Feder'e göre, malî kapital, yahudilerin elinde bulunmaktadır. Sanayi kapitali ise Alman ve aryen ırkın elindedir. Nasyonal Sosyalizm, böylece uluslararası kapitale karĢı, ulusal kapitali savunmak ve korumak eğilimi göstermektedir. Nasyonal Sosyalizmin taraftarları günden güne çoğalıyordu. Bundan cesaret alan Hitler, 1923 yılının kasım ayında General Ludendorff ve bir çok eski askerle anlaĢarak Münich Ģehrini zorla ele geçirmeye kalkıĢtı. Hitlerin niyeti Bavyera federe devletinin baĢına geçmek, arkasından da federal devlete karĢı ayaklanmaktı. Ama, Müniche yürüyüĢ, gü67
FAġĠZM lünç bir macera olmaktan ileri geçmedi. Nasyonal Sosyalist Partisi kapatıldı, Hitler cezaevine konuldu. Cezaevinde rahat bir hayat süren Hitler, Nasyonal Sosyalizmin temel kitabı olan Kavgam (Mein Kampı) adlı kitabı burada yazdı. Nasyonal Sosyalizm, Almanya'da yayılmağa devam etti. Bu hareketin yayılmasını kolaylaĢtıran çeĢitli nedenler vardı. Enflasyon, orta sınıfı proletarya durumuna düĢmeye zorluyordu. Alman orta sınıfı, geçmiĢe dönük, disiplin ve hiyerarĢiye alıĢkın ve muhafazakâr bir sınıftı. Sosyalist eğilimlere karĢı sempatisi olmayan bu sınıf, ayrıca önüne çıkan bir Ģefin arkasından gitmeye elveriĢli bir durumdaydı. Öte yandan, Sosyal Demokrat Partisi iktidara katılmanın verdiği yorgunluk içindeydi. Bu partinin içindeki küçük burjuva öğeler, partinin hareketsizliğini arttırıyorlardı. Ayrıca, yüzyıllardır otoriter bir rejimde yaĢamıĢ Alman halkı Weimar anayasasının kurduğu klâsik demokratik rejime kolay kolay alıĢamamıĢtı. Ekonomik bunalımların da bu sıralara rastlaması, iĢçi sınıfı devriminin 1919 da sol akımın en kuvvetli olduğu günlerde yenilgeye uğraması, halkı yeniden otoriter bir rejime hazırlamıĢtı. Tekrar kurulan Nasyonal Sosyalist (Nazi) partisi 1929 dan sonra Reichstag'ın ( Parlamento'nun ) önemli partilerinden biri oldu. Önceleri Hitler'i önemsemiyen CumhurbaĢkanı Hindenburg, yasa
68
FAġĠZM dıĢı yollara da sık sık baĢvurarak kuvvetini arttıran nasyonal sosyalist, hareketi Hi t l e r i Ģansölyeliğe (baĢbakanlığa) atadı. ġubat ayı içinde, Reichstag binasında büyük bir yangın ç ı k t ı . Mükümet bunun bir komünist iĢi olduğunu ileri sürdü. Ancak Amerikalı yazarlar Munro - Ayearst ve W. Shirer'in de belirttikleri daha kuvvetlidir. Naziler bu yangını propagandalarında geniĢ ölçüde kullanarak baskılarını arttırdılar. Hitler, mart ayında yeni bir seçime gitti. Bu seçimde naziler en geniĢ bir biçimde korkutma, sindirme ve hile yollarına baĢvurmalarına karĢın oyların sadece yüzde 44 ünü alabildiler. Naziler, parlâmentodaki 647. sandalyadan 288 ini kazanabildiler. Kendilerine yakın olan ve 52 sandalya kazanmıĢ bulunan Milliyetçi parti ile bir koalisyon kurdular. 24 mart 1933 de, Reichstag Hitlerin istediği bir yasayı kabul etti. Bu yasa, kabineye, yasalar koyma yetkisini veriyordu. Böylece, gerek yürütme, gerek yasama gücü Hitlerin eline geçmiĢ oldu. Öte yandan, 1934 Ağustosunda, Hindenburg'un ölümü üzerine, CumhurbaĢkanlığı ve Ģansölyelik makamları birleĢtirildi. Ve her ikisini de Hitler üzerine aldı. Daha önce, bütün muhalefet partileri ka-
69
FAġĠZM patılmıĢ, sendikalar yasa dıĢı ilân edilmiĢ, kiĢi özgürlükleri ortadan kaldırılmıĢtı. Böylece, Nazi rejimi tam anlamıyla otoriter bir rejim durumuna girdi. Bu rejim, Almanya'nın Ġkinci Dünya SavaĢındaki yenilgisine kadar sürdü. Nasyonal sosyalist hareketini, orta sınıftan baĢka soylular, büyük endüstriciler ve bir kısım iĢçiler de desteklemiĢtir. Özellikle Krupp ve Thyssen gibi endüstri kralları nasyonal sosyalist hareketin geliĢmesi için büyük yardımlarda bulunmuĢlardır. Endüstri krallarının nasyonal sosyalistlere yardım etmelerinin nedeni nasyonal sosyalistlerin komünizme karĢı savaĢmaları ve silahlanmaya verdikleri önemdir. Nasyonal sosyalistlerin ileri sürdüklerine göre, bu hareket yukarıdan değil aĢağıdan gelmiĢtir. Çünkü, temel düĢünleri ve sloganları halkın en aptal olanlarının bile anlayabileceği kadar açıktır. Nazilere göre, bu temel düĢünlerin bu kadar açık oluĢuna, ancak halkla ilgisi kesilmiĢ olan aydınlar ĢaĢar. Alman Nasyonal sosyalist rejimi, daha iktidara gelmeden önce, görüĢleri belirlenmiĢ bir öğretiye dayanır. Bu bakımdan italyan FaĢizminden ayrı bir özellik gösterir. Yukarıda da gördüğümüz gibi, Ġtalyan faĢizmi öğretisini daha çok deneylere dayandırmıĢ ve iktidara geldikten sonra tamamlamaya çalıĢmıĢtır. 70
FAġĠZM Alman Nasyonal Sosyalist öğretisinin dayandığı baĢlıca öğeler, ırkçılık, sosyalizm ve milliyetçilik halk ve Führer'dir. Irkçılık: Nasyonal Sosyalizm, bazı ırkların baĢka ırklardan üstün olduğunu ileri sürer. Bunu bir bilimsel gerçek olarak kabul eder. Üstün ırkların baĢında kuzeyli aryen ırk gelmektedir. AĢağı ırkların baĢında da yahudiler ve renkli ırklar vardır. Nasyonal Sosyalizm öğretisine göre, ırklar arasındaki bu eĢitsizlik düzenine uyulmazsa insanlık, büyük felâketlerle karĢılaĢacaktır. Ayrıca, ırkların karıĢması yani melezlik de insanlığın dejenere olmasına yol açar. Nasyonal Sosyalistlere göre, melezliğin getirdiği bozulma Fransa'da görülmeğe baĢlamıĢtı. Nasyonal Sosyalistler, zamanla politik nedenlerin etkisi altında, Japonlarla dostluk kurmak zorunda kalınca, ırk konusundaki görüĢlerini değiĢtirmiĢler ve renkli ırkların aĢağı ırklar olduğunu ileri sürmemeğe baĢlamıĢlardır. Irklar arasındaki eĢitsizlik anlayıĢı uygulamada en açık biçimde yahudi düĢmanlığında görülmüĢtür Sosyalizm ve Milliyetçilik: Hitlerin Sosyalizmi, Marxcı bir sosyalizm değildir. Tersine, Marxcı sosyalizmi en büyük düĢmanlarından biri olarak görür. Çünkü Marxcılık maddeciliğe dayanan ve enternasyonalist bir öğretidir. Nasyonal Sosyalizm
7!
FAġĠZM ise, maddeciliğe karĢıdır ve aĢırı bir milliyetçiliğe dayanır. Bu bakımdan, bu iki öğreti arasında çok büyük aykırılıklar olduğu açıkça görülmektedir. Kari Marx'ın bir yahudi oluĢu bile, onun kurduğu öğretiye Hitlercilerin düĢman olması için yeter bir nedendir. Hitlerciler Marxcılığa düĢman olmakla birlikte Marxcılığm ne olduğunu iyice anlamamıĢ görülmektedirler. Fransız kamu hukuku profesörlerinden Ve-del, Hitlerin «Kavgam» adlı kitabında ileri sürdüğü fikirlerden, onun Marxist maddeciliğin ne olduğunu anlamadığı sonucunu çıkarmaktadır. Hitlere göre, Marxist maddecilik hazza ve aĢağılık içgüdülere dayanmaktadır. Vedel, bu yorumu «çocukça» bulmaktadır. Nasyonal Sosyalizm, Almanya'nın büyük bir ekonomik kriz içinde bulunduğu bir dönemde ortaya çıkmıĢ ve Almanya'yı bu krizden kurtarmıĢtır. Bu bunalımın atlatılmasında planlı ekonominin büyük rolü olmuĢtur. Ama, bu plânlı ekonominin dayandığı ilke «tereyağı yerine top» olmuĢtur. Halk ve Führer: Bilindiği gibi, batı demokrasisi anlayıĢı içinde de halk kavramı önemli bir yer tutar. Ama Nasyonal Sosyalizmin dayandığı «halk» anlayıĢı demokrasilerin halk anlayıĢından değiĢiktir. Bu halk kavramı mistik bir kavramdır. Führer, en geniĢ bir biçimde ululaĢtırılmıĢtır. Halkla Führer arasındaki ilintiler normal bir dev72
FAġĠZM let baĢkanının halkla olan ilintisine benzemez. Bu, bir komutanın askerleriyle olan iliĢkisi gibi de de-ğidir. Führerle halk arasındaki iliĢki, usa değil us dıĢı, mistik bir takım kavramlara dayanır. Führer, ulusun bütün' isteklerini benliğinde duyar, ulusun tarihsel kaderini o belirler ve verdiği buyruklara tartıĢmasız uyulur. Halkla Führer arasındaki iliĢkileri somut olarak gerçekleĢtiren araç, plebisittir. Führer, kendisinin istenip istenmediğini, plebisitlerle doğrudan doğruya ya da dolambaçlı yollardan halktan sorar ve yetkiler ister. Daha önceden özenle hazırlanmıĢ propaganda düzenleri, plebisitlerde her zaman Füh-rer'in büyük bir çoğunlukla desteklenmesi sonucunu verir. Bu durumda, devlet mekanizması, Füh-rer'in elinde bir araçtan baĢka bir Ģey olmamaktadır. Nasyonal sosyalist devletin özellikleri üzerinde de kısaca durmamız yerinde olacak. Nasyonal sosyalizme göre, devletin kendine özgü bir görevi vardır. Nasyonal sosyalist devlet, anti-liberaldir, anti-par-lamenterdir ve partilere karĢıdır. Bu devlet, mistik bir Ģefin (führer'in) yönetimindedir. Führer'le halk arasında ilintiyi sağlayacak tek bir parti vardır. Bu da nasyonal sosyalist partisidir. Nasyonal sosyalizm, eĢitliğe karĢıdır ve antimarksisttir. Nasyonal sosyalist devlet hiyerarĢiye dayanır, korporatif yapılıdır.
73
FAġĠZM Nasyonal sosyalizmin milliyetçilik anlayıĢı, yumuĢak bir milliyetçilik değildir. Nasyonal sosyalizm, aĢırı ve saldırgan bir milliyetçiliğe dayanır. Bu söylediklerimiz, nasyonal sosyalist devletle, faĢist devlet arasında benzerlik olduğunu göstermektedir. Hitler, Mein Kampf adlı kitabında, Mus-solini'yi çok saydığını ve ondan esinlendiğini sakla-mamaktadır. Ancak, faĢist devlet görüĢü ile nasyonal sosyalist (nazi) devlet görüĢü arasında bazı ayrılıklar da vardır. FaĢist devlet, klâsik «devlet - ulus» ikilisine dayanır. Totaliterdir ve kendi kendinin amacıdır. Devlet tanrılaĢtırılmıĢtır. Bu görüĢ, batı ve Roma düĢüncesinin sürdürüldüğünü göstermektedir. Oysa, Hitler'e göre devlet, kendi kendinin amacı değildir. Devlet, bir araçtır. Önemli olan, onun içeriğidir (muhtevasıdır). Tılsımı ve üstünlüğü olan varlık devlet değil, halktır «volk» ya da «volkstrum». Cermen anlayıĢına göre, halk, kan birliğine dayanan ırkî bir birimdir. ĠĢte, devletin içeriği bu halktır. Devlet bu içeriğini muhafaza edebildiği sürece vardır. Böylece, devletin bir araçtan baĢka bir Ģey olmadığı sonucuna varılmaktadır. Hitler, Mein Kampf adlı kitabında, devletin amacının ne olduğunu açıkça göstermektedir. Devletin amacı, dıĢta yeni yaĢama alanları ele geçirmek, 74
FAġĠZM içeride de ırka dayanan yeni bir dünya görüĢünü (Weltanschauung) gerçekleĢtirmektir. İSPANYA
(Frankizm)
Frankizm, varlığını günümüzde de sürdüren bir rejimdir. Frankist Ġspanya'nın kurumları bir çok bakımlardan faĢist Ġtalya'nınkileri andırmaktadır. Ama bu iki rejim arasında ayrılıklar da vardır. Frankizm, fakir ve az sanayileĢmiĢ bir ülkede kurulmuĢtur. Çağımız Ġspanyası, geçmiĢteki büyük ve güçlü Ġspanya'nın özlemi içindedir. Ama, Ġspanya, dünya politikasında birinci derecede rol oynayabilecek durumdan çoktan çıkmıĢtır. Bu yüzden fran-kizm'de, faĢist Ġtalya'da görülen emperyalist eğilim yoktur. Ġtalya'da faĢizm, çok kan dökülmeden ve görünüĢte de olsa hukukî yollardan iktidara gediği halde, frankizm ispanya'da önce bir hükümet darbesi sonra da uzun süren bir iç savaĢ sonucunda iktidara gelmiĢtir. Bu iç savaĢ, dünya politikasında, özellikle Avrupa'da önemli bir rol oynamıĢ, o kuĢağın aydınları üzerinde derin izler bırakmıĢtır. Ġç savaĢı kazanan frankist rejim, o günden bu yana hayli değiĢmiĢtir. FaĢist bir rejimi tıpatıp uygularken yavaĢ yavaĢ bazı demokratik öğelere de yer verilmiĢ, monarĢiyi tekrar canlandırma akımı kuvvetlenmiĢtir. 75
FAġĠZM Frankist ideoloji, oldukça akıĢkandır (seyyaldir). Böyle olmakla birlikte frankizmin genel çizgilerini belirtmeye çalıĢalım. 1 — Frankist rejim, katolik kilisesine dayan maktadır. «Opus Dei» gibi din kurumları, rejim üze rine büyük etkiler yapmaktadır. Frankist ideoloji ruhî değerlere büyük önem vermektedir. Hıristiyan inançları savunmakta ve batının uygarlık getirici görevine inanmaktadır. 2 — Rejimin ikinci dayanağı ordudur. Gene ral Franko'yu ordu iktidara getirmiĢtir. Frankist rejim, düzeni sağlamak için orduya güvenmekte dir. Frankist görüĢ, hiyerarĢi ve otoriteye dayan maktadır. 3 — Frankist düzen, bir özel mülkiyet düzeni dir. Sosyal hiyerarĢi baĢka ülkelerdekinden hem da ha sert hem daha baskıcıdır. Çünkü Ġspanyol orta sı nıfı, Alman ve Ġtalyan orta sınıfından çok daha za yıftır. Bu bakımdan Ġispanya'da soylularla (asilzade lerle) ve büyük burjuvalarla emekçiler arasında de rin bir uçurum vardır. 4 — Ġspanyol dıĢ politikası, nasyonal sosyalizm ve Ġtalyan faĢizminin yenilmesinden sonra iki nok taya önem vermektedir. Birincisi «Hispanidad» dü Ģünüdür. Bu bütün güney Amerika ülkeleriyle dost luk ve kardeĢlik anlamına gelmektedir. Ġspanyol dıĢ politikasının ikinci ilkesi de arap ülkeleriyle dostluktur. 76
- Vingt ans de fascismes Paris, 1960 Umumî Amme Hukuku OKANDAN, Recai G. — Dersleri, istanbul, 1959 The Evolution of Political Thought, London, 1958 PARKINSON, C. Nortcote — Histoire de Mussolini Paris, 1926 A History of Political ROYA, Louis — Theory, New-York NENNI, Pietro
SABĠNE, George H.
SĠNANOĞLU, Nüzhet HaĢim. VEDEL, Georges
TOUCHARD, Jean WASSERMAN, Louis
-
FaĢizm ve onun Devlet Sistemi Ġstanbul, 1923
—
Droit Constitutionnel et Institutions Politi-ques (Licence 1 ere an-nee) — 1959/60 ders notları
— Histoire des Idees Politiques, Paris, 1959 — Modern Political Philosophies and What They Mean Philadelphia, 1944
Encyclopaedia of The Social Sciences - « Fascism » Encyclopedie Francaise- « Etat Moderne »
BİBLİYOGRAFYA AKIN, İlhan CHEVALIER, Jean Jacques
BUCK, Philip W. MASLAND, John W. DARESTE, F. R. DARESTE, P. DUTT, Palme R. DUVERGER, Maurice DUVERGER, Maurice
DUVERGER, Maurice
GORGOLINI, Pietro MARDİN, Şerif
MUSSOLINI, Benito
r— Devlet Doktrinleri Ġstanbul, 1962 .— Les Grandes Oeuvres Politiques De Machiavel â nos jours, Paris 1954 .— The Governments of Foreign Powers, New York, 1951 — Esas TeĢkilât Kanunla rı, cilt II ( Çeviren Menemencioğlu) 1939 .— Fascism and Social Revolition — — De la Dictature Paris, 1961 — Institutions Politiques et Droit Constitutionnel. Paris, 1960 — Political Parties (Trans. by Barbara and Robert North) London, 1959 —" Le Fascisme Paris, 1923 — Faşizm Forum Dergisi, sayı 192, 1 Nisan 1962 — L'Etat Corporatif Flörence, 1938
RONA AYBAY
KARġILAġTIRMALI
1961 ANAYASASI — Metin Kitabı-İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını
Kitapta, Yeni Anayasanın her maddesinin altında, 1876 dan bu yana yapılan Anayasaların ve 27 Mayıs Devriminden sonra düzenlenmiĢ Anayasa tasarılarının ilgili maddeleri, küçük punto ile basılmıĢ ; Anayasanın birbiriyle ilgisi olan maddeleri gösterilmiĢtir. Kitabın amacı; Türk Anayasa Hukukunun eski ve yeni kaynaklarını, kolaylıkla karşılaştırmalar yapılabilecek bir biçimde sunmaktır. Fiatı: 15.70 Ġsteme Adresi: P. K. 138 BeĢiktaĢ, Ġstanbul