Kağıt
Helva
KAGITHELVA
Yazan: Elif Şafak Türkçe yayın hakları: © Doğan Egmont Yayıncılık ve i. baskıl aralık 2009 IISBN 978-605-11 1-426-2 Sertifika no: 11940 Kapak tasarımı: Uğurcan Ataoğlu Grafik tasarımı: Zeynep Oray illüstrasyonlar: M. K. perker Baskı: Acar Basım ve Cilt San. Tic. AŞ. Beysan Sanayi Acar Binası Hararnidere 34524 Avcı!ar - iSTANBUL T,i: (212) .22 1800
Doğan
Yaprmcılık
Sıtesi
Tic.
AŞ.
Birlik Cad. No: 26
Egmont Yayıncılık ve Yapımeılık Tic. A.Ş. 19 Mayıs Cad. Golden PLa.Za No. i Kat 10,34360 Şişli - iSTANBUL T,I. (212) 373 77 .21 Faks (212) 2.6 . . . . www.dogankitap.eom.t"r/
[email protected] i
[email protected]
Kağıt
Helva
ElifŞafak
il
.
DOGAN KITAP
Önsöz Yazı yazmak yolculuk eonek demek. Devamlı yollarda olmak. Başka yüzyıllara, başka kıtalara, başka hayatlara uzanan bir seyrusefer. Hayaller ve hiliyeler illeminde sonsuz gezintilere çıkmak demek roman yazma k. Ve kaybetmek yolunu, yönünü, kendirti. Varmak değil ki aslolan, sadece ve sadece gidebilmek.
Yol boyu çakıl taşı toplar gibi kelime topluyorum. Cebimde biriktiriyorum onlan. Harfleri. Harflerin gizemini. Belki de her kitapta kendimi anyorum. Her kitapta kendimden bir parça daha bile bile...
uzaklaştığımı
Derken O yolculukta bir an geliyor, durup geriye bakma gereği duyuyorum. Geçtiğim yollan, uğradığım duraklan, güzergilh boyu karşılaştıklanını anımsıyo rum. Bu kitap dünden bugüne yazdıklanmdan ufacık bir seçkidir. Bir alıntılar kitabı. Katın doyursun diye değil, tadımlık niyetine. Kağıdın üzerine konmuıı birkaç tatlı kelam.
Kağıt helva. ElifŞafak
7
Aşk
Kendimdeki değişimi seyrediyorum. Aşık olmanın bir mucizeye inanmaya benzediğini düşünmeye baş ladım. Aşk da beklentiler ve inançlarla ilgili. İnsan kendisi için hill. kurtuluş ümidi olduğuna ve gunun birinde özel bir insamn bunu mümkün lolacağına inanıyor. Bir mucize özlemi değil mi bu? Bu dünyadan fazla bir şey beklememen gerektiğini .bilsen de içindeki bir şey ditetiyor işte... umut etmeyi sürdürüyor... sevdiğin kişinin bir gün seni seveceğini umut etmeyi. ARAF
Her hakiki aşk hikayesi umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milat demektir. Şayet "aşktan önce" ve "aşk tan sonra" ayın İnsan olarak kalnuşsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun ıçin yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir. AŞK
11
ona neden ve nasıl aşık olduğunu sorarlar, cevap veremezsin. Sebebini bulamazsın. Zaten aşk dedikleri, solup kurumaya mahkfundur, bir sebebi olduğu andan itibaren. MAHREM
aşık olmak onu kalabalığın çıkarmak, çokluğun içinde tek kılmak
Bir insana
içinden çekip ve sonra aynı hızla teldik içindeki çokluğu keşfetmektir. Öncelikle yüzler arasında bir tek yüze aşık oluruz; sonra sevgilimizin yeni yüzlerini keşfederiz ürpertiyle. Her yeni keşifle onu ilk gördüğümüz halinden biraz daha uzaklaşınz. (... ) Sevdiğimiz kişinin yüzünün çoğullu ğu içten içe rahatsız eder bizi. Bu sebepten alsa gerek, onlar derin uykudayken uzun uzun seyrederiz sevdiklerimizi. Ruhlanmn yedi kat derinliğine açılan kapının orada saklı olduğunu hissettiğimiz için. Gün boyu bizden sakladıklan yüzlerini gönnek, gördüklerimizin sımna erebilmek için ... MED-CEZİR
• ....
",K,' ..
"
12
Belki aşk sevgiliyi kazanmayı kaybetmeyi gerektirir. Kendini kuleni yıkttğında, karşılığında mişsin ne fark efier?
değil, kendini onda kaybettiğinde ve ego sevilmişsin sevilme-
ARAF
Aşık olınayana aşk kuru bir kelimeden ibaret. Yan
palavra, yan safsata. Aşık olınayan bunu anlayamaz, olansa anlatamaz. Öyleyse nasıl anlatılabilir aşk, kelimelerin hükmünü yitirdiği yerde?
AŞK
~n olduğu yerde,
er ya da geç ayrılık vardır.
AşK
Elmas bir gözdür yürek. Ve çizilıneyegörsün bir kere, arnk hep sedefsi bir yu:tıkla bakacakttr cünıle Meme. MAHREM
13
Akıl çıkarcıdır, kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise ha bire kendini yıpratır, harap düşer.
Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur her zaman. Ne varsa harap bir kalpte var! AŞK
Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşannuştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorına. Aynmlar aynmlan doğurur. AŞKın İse hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. AŞK
Henüz farkına varınasa da, Aşıki pek haklıydı. Aşk üzerine yazılanlar
kara,
kapkaraydı.
PiNHAN
15
Ayçiçeği
güneşe aşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler. "Güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile aynlrnaz. Kudretli ve ulaşılınazdır. Sen kim o kim? Vazgeç bu sevdadan" demişler hep bir ağızdan. Ayçiçeği sesini çıkarnıamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakıruş bakmış.
Uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ayçiçeğinin bakış1annı hissetmiş üzerinde. Önce geçici bir heves sannuş, ama zamanla yanıldığını an1anuş. Ayçiçeği öyle inatÇlynuŞ ki, güneş tahtını nereye taşına yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını. Derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsan gazabıyla kavurmuş ayçiçeğini. Daha simsiyah duman töterken üzerinde, insanlar akın etmişler olay mahalline. "Yaşasın!" demiş içlerinden biri. "Şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı." Aynı gece televizyon karşısında acıkh bir aşk filmine gözyaşı dökerken, çitlemişler ayçiçeklerini. MAHREM
Zira
aşk
iktidar sever. Bu sebeptendir ki, bir başkasına
sınlsıklam aşık
olabiliriz, ama bize birini içten içe köçünıser, öteleriz. BABAVEPiç
-.., ....... -
16
.•
sınlsıklam aşık
olan
Narsist insanın aşkı da narsistçe olur. Kadın ya da erkek pek fark etmez, böyle biri aşık olmayagörsün, pahalı ve ışıltılı, ama aslında içten içe sevmediği bir oyuncak bulm~ hırçın ve hırslı bir çocnk kesilir. Ahr oyun nesnesini eline, kurcalar ve bozar. Narsİst insanın aşkı muhakkak hırpalar. MED-CEZİR
Birbirimize yasak olm";ak, gene de bu kadar sever miydin sevgimi? ŞEHRİN AYNALARI
Sevgililerimizi elimizden kaçırmaktan ölesiye korktuğumuz için onlardan gele.cek değişime inatla direc niriz, oysa belki de aşkla beraber gelen değişim tek kurtancııruz olacak şu hayatta. ARAF
17
Yücelttiğimiz
bütün aşk hilciyelerinde engelleri aşan insanlar var. Sevdiği kadın için tahtından feragat eden kral, ailelerin muhalefetine rağmen birbirlerini bıraltmayan çiftler; farklı dinlerden, milletlerden, sınıflardan olduklan halde sevmekten vazgeçmeyenIer, yani türlerinden aynlanlar, ayrılabilenler. MED-CEZIR
Derler ki, aşk da unutulurmuş her şey gibi. Hem de yaşamp bittikten, soğuyup küllendikten sonra değil, tam da doludizgin devam ederken unutulabilirmiş aşk. Neyse ki, Zühre yıldızı vamuş göğün üçüncü katında. Halen aşık olup olmadıklanm ve eğer aşık larsa kime aşık olduklannı hatırlayamayanlar, göğün üçüncü katına çıkıp, Zühre yıldıZllUn elindeki aşk aynasına balcarlamuş. Baktıklannda gördükleri yüz, aşık olduklan kişinin yüzü olurmuş. Derler ki, bazılan sadece zınri karanlık görünnüş aynada. Böylelerinin hafızalanndan şüphe etıneleri yersizmiş. Çünkü tekleyen hafızalan değil, aslında yürekleriymiş.
MAHREM
18
~kın hayanımzdaki varlığını da, yokluğunu yaşayabileceğimiz tek zaman dilimi şu andır.
da
AŞK
Bir
İnsanı
sevmek, onun zihninde bir türlü huzura tüm hikayeleri raftanndan çıkartıp, tek tek temize çekmek demekrir. erernemiş
BtrPALAS
~k, köşe
hayaun asıl özü, esas gayesidir. Herkesi, ondan bucak kaçarılan bile, hatta "romantik" kelimesini bir suçlama gibi kullananlan dahi kıskıvrak yakalaraşk. AŞK
Ta başından itibaren bir nevi 'yoldan. çıkma"dır aşk. Soma... peki soma ne olur, nasıl olur da böyle ansızın yitiriverir o taşkın ruhunu? O serseri, gerekirse her şeyi bırakınayı göze alan tutkulu adanmışlıktan geriye nasıl olur da birılerce törende hep aynı şarkılan nngırdaunaktan usanımş bir düğün müzisyeninin gözlerindeki kadar dahi hayat ışığı kalmaz? MED-CEZIR
19
Aşk şehrinin bütün gizli geçicierini, kestinnelerini, dehlizlerini avucunun içi gibi bitirdi. Ne var ki, bir giin aniden bu şehrin kapılan suranna kapamvennişti.
MAHREM
Aşk
bir korsedir. Gün gelir, hiç beklenmedik bir yerununadık bir anda anverir Çltçıdanndan biri yahut çözülüverir iplikleri. Neler olup bittiğini anlamaya vakit kalmadan, korsenin cenderesinden kurtulan yağlar dışan taşnuşnr çoktan. O keşmekeşte, göz açıp kapayıncaya kadar eski haline dönüverir gövde. ÇıkmışsINdır artık aşktan.
de,
MAHREM
Tannm, uzun zamandır kapım çalmadım, biliyorum. beni hala dinler misin, eınİn değilim. Ama haliıni görüyorsun. BunaIıyorum. Yalmzım. Bana ya hakiki bir aşk ver -ver ki kurtulayım bu sıkmndan, sıkışnuşhktan- ya da beni öyleduyarsız ve kan yap ki, hayatımda aşk olmayışım umursanıayayım. AçıkÇası
AşK
•.
i
•../
..)
'1'! ,,-
21
A;ık
bir hayal taciridir. Kıyıda köşede kartlaşmış hayalleri çekip çıkartır, yıkayıp paklar, allayıp pullar ve terutaze sıfatıyla sahibine kakalar. A;ık insanı güzelleştirir. Görüntülerle oynar pervasızca; yani sıfatlarla. Küskünleri aynalarla banştım, yalnızlan aynalarda çoğaltır. A;ık bir sihirbazdır. Oyunbazdır. Yürekbazdır. Oynar yüreğinle top gibi ... MAHREM
Tanımı
gereği aşk, sezgisel, duygwıal, akıldışı bir alan, bir nevi" katlanılır delilik olduğundan, ille de benzer geçmişten gelen birine aşık olmalTIlz gerekmiyor, beklenmiyor. Ama mesele evlenıneye gelince değişiyor ölçütler. Evlilik bağının yazılı olmayan knrallan var. Her kuşun kendi süriisünden biriyle eşleşmesini şart koşuyar knrallar. A;ıkta çılgınlığa, taşkınlığa yer var, ama evlilik söz konusu oldu mu isteniyor ki duruisun sular.
ARAF
22
Yirmi birinci yüzyıl, on üçüncü yüzyıldan o kadar farklı değil ashnda. Her iki yüzyılın da kaydı şöyle düşülecek tarih kitaplanna: Eşi menendi görülmemiş dini ihtilaflar, külrürel çatışmalar, önyargılar ve yanhş anlamalar; her yere sirayet eden güvensizlik, belirsizlik, endişe ve şiddet; bir de Öteki'nden duyıılan tedirgirılik. Kanşık zamanlar... Böyle dönenılerde, aşk latifbir kelime değil, başlı başına bir pusuladır. AŞK
"Aşk nörokimyasal bir düzenektir" derdi Profesör Kandinsky ve eklerdi ardından: "En sadık aşıklar da, affinn mazur görün, kuş beyinlidir. Eğer seneler sonra hala kocasına körkütük aşık bir kadın görürsen, bil ki belleği tıpkı bir kuşun belleği gibi ÇalıŞı yor. Çünkü kuşlar kin tutmaz, içinde kırgınlık, küskürılük biriktinnez. Her bahar yeniden yuva yapar, her göç zamanı taze bir umutla kanat çırpar. Seneler boyu aynı insana aşık olmayı sürdÜTInek için kuş hafizasına sahip olmak gerekir."
BiTPALAS
23
Aşkın da aynntıyı
bir resmi tarihi vardır. Ona aykın düşen her sihnek, kendimizin haklı ötekinin haksız oldu)luna lnanabihnek için sevdiklerimizin yüzlerini sihnekle baŞarız işe. Sonra istersek eğer, sil' baştan çizeriz hatlannı. İşimize geldiği gibi. MED-CEZiR
"Ah minel Aşk! Aşk'tan önce, Aşk'tan soma ... " yeryüzündeki en eski, en dirençli gelenektir. k;ık dışlanır, ama dışlayamaz. Aşık incinir, ama kanncayı bile incitemez. k;ık olunca anlarsın. Yüreğin bir kadife keseye dönüşür, içinde sınna bir yumak; sen bn yufka gönülle kimselere kıyamazsın. Yaşayan ve yaşamış aşıklann safına katılırsın. Karkına! Aşkta yok olunca zahiri tarifler, zihinlerdeki zanlar buhar olur uçar. O noktadan itibaren "Ben" diye bir şey kahnaz. Tüm benliğin olur koca bir sıfır. Orada ne şeriat kalır ne tarikat ne marifet. Sadece ve sadece hakikat... Aşk
AŞK
24
Yaradan'ın· gökyüzünde, tepede bir yerlerde olduğu nu sanırlar. IGmileri de O'nu Mekke'de, Medine'de arar! Ya da mahalle camisinde! Allah bir mekana sığar mı? Ne gafletl O tek bir yerdedir ancak: Aşılda nn gönüllerinde. AŞK
Hak aşıldanna ne cehennemde azap çekme korknsn ne cennette ödüllendirilme arzusu rehberlik eder. Onlar sonsuz bir Ledfın denizinde yüzer. AŞK
Bu kadar geç verdiğin aşkı böyle erken mi alacaksın elimden? Adil değil bu y.poğın. Ya hiç vermeseydin, tatnrına saydın bana aşkı ya da bıraksaydın doy. day. yaş'ya yım
... AŞK
25
İnsanlarda yuvarlak, hayvanlann çoğunda ise mkine
elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktanna göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyürür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık ise küçül~ ilir. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında gör~ rnek istemez. Aşık olunca da büyür gözbebeği.
Demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesa~ fenin vermği acıyı azaltınak için maşuka "gözbebe~ ğini" mye hitap eclilir. MAHREM
Aklın kimyası
ile aşkın kimyası başkadır. Akıl tem~ kinlidir. Korka korka atar adımlanm. "Aman sakın kenmni" mye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek demği: "Bırak kenmni, ko gitsin!" AŞK
Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumederin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takıl~ ma. Aşk myannda dil zaten hü1cmünü yitirir. Aşık dilsiz olur. AşK
26
Çünkü aşk karşılıklı parçalanmak demektir MED-CEZİR
Başlı başına
bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde. AŞK
27
•
Insan
Sen kendini küçük zannedersin. Halbuki en büyük aıem sende toplanmıştır. Ebru bunu fısıldar bize. Bir tek nokta, en inee fuçanın ueuyla suya bırakılan minnaeık bir nokta, olur sana urnman-ı derya. Yayı lır, kıvnlır, lamelif misali dolarur. Katreyİz iilemde, lakin unutına ki, tek bİr nokta, tekınil sırlan içinde banndım.
PiNHAN
Kim olursak olalım, dünyanın hangi yerinde yaşar sak yaşayalım, ta derinlerde bir yerde hepimiz bİr eksiklik duygusu taşımaktayız. Sanki temel bir şeyi mizi kaybetmişiz de geri alamamaktan korkuyoruz. Neyin eksik olduğunu bilenimiz ise hakikaten çok az. AŞK
31
İnsan ilk defa gördüğü birine ilk defa görüyorrnuş
gibi
bakmalı.
Daha evvel gördüklerine bakar gibi Yani her yeni insan bir muaınına demek; bilinmeyen bir şeyler var orada. Yeni yürümeye baş layan çocuklar bunu bilir. Böyle bakarlar işte her şeye, hayrede. değil.
ŞEHRIN AYNALARI
Derviş
dedi ki: ''Tüm kiiinat olanca katmanlan ve insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışınnzda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil, bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı dışında, başkalarında değil, kendinde ara. Ve unutma ki nefsini bilen Rabbini bilir. Başkalarıyla değil, sadece kendiyle uğraşan insan, sonunda mükMat olarak
karmaşasıyla
Yaradan'ı
tamr." AŞK
Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminde bebeğe. yol açılınaz. Senden yepyeni ve taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir. AşK
32
Hiç kimse her daim kudretli yahut her daim naçar olamazdI. Yüksekten uçanlann boyun eğdiği, alçaktan kanat çırpan1ann şimşek hızıyla maviliklerde gözden kaybolduğu zamanlar muhakkak ki vardı. En cesur insanın bile, bir an gelir, korkudan dizlerinin bağı çöZÜıürdü.. En korkak insanın aşka geldiği bir an olduğu. gibi... Kimse tamamen iyi ya da kimse tamamen kötü değildi. Her siyahın içinde bir damla da olsa beyaz, her. beyazın içinde bir damla da olsa siyah vardı. PİNHAN
"Kahve falında çok evhamlı bir kadın görüyorum" dedi falcı. "Alınemdir" diye cevap verdi içini çekerek. BABA VEPiç
Bir de bakardım ki, saçılmışım oraya buraya. Eğilip tek tek toplardım parçalanmı, ama her zanıan dağı lanlar topladıklanmdan fazla çıkardı. Ne kadar dikkat edersem edeyim, daima bir şeyler kalırdı geride. Bir şeyler hep yanındı, hep iğreti, hep eksik... MAHREM
33
Bu dünyada herkes bir şeyolmaya çahşırken, sen Hİç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çönıleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir. AŞK
Eriyordu günbegün. Mum önuünü daha çabuk tükete bilmek için inadına sokuluyardu bildiği bütün sıcaklıklara. Bile bile kapılıyordu yanlış sevdalara. MAHREM
Suratsız bir ergen isen, ileride suratsız bir yetişkin olma ihtimalin yüksekti. Suratsız bir yetişkin isen ileride suratsız bir orta yaşlı, suratsız bir ihtiyar ve en sonunda suratsız bir ölü oluyordun.
MAHREM
35
Şu hayatta ne yaparsan yap, sakın ola anneni de~tir- .
meye kalkma. Annenle kurduğun yahut kurarnadı ğın ilişkiyi sorgulama, hüsranla sonuçlamr. Olgunlaşmamn birinci şartı anneni olduğu gibi kabnllenebilmektir. BABA VEPiç
Beşer ikiye aynlır. Kendilerine gülebilenler ve kendilerine gülümnesinden zerre kadar hazzetmeyenler. MED-CEZİR
Kendine gülebilir misin? Ama öyle vakur bir tebessüm lütfedercesine değil, içinde bir yerde sana seni yansıtan bir ayna, sana seni aktaran bir soytan varnuşçasına çekinmeden gülebilir misin, hem de herkesin ottasında? Dalga geçebilir misin kendinle, ciddiye alınrnayı deli gibi arzuladığın halde? MED-CEZİR
36
"Baktm ki başkalan seninle dalga geçmek üzere, sen onlardan evvel davran" dedi Be-Ce. "Hatta en çok sen dalga geç ki kendinle, başkalanna fırsat kalmasın. İsmini sen koy taşıdığın marazın; hatta davul zurnayla duyur ki, sana lakap takmaya yeltenenlerin hevesleri kursağında kalsın. Baktın ki başkalan seni hırpalamak üzere, kendi kendini talan etmelisin kalkan niyetine." MAHREM
Bu kavanoz dipli dünya, binbir gölge oyıınu oynanan bu panltıh ve tantanah sahne, paraya pula, mala makama, unvana ihtişanıa aldanıp kanan cins cins oyııncuyla doluydu. Ne kadar zenginleşirlerse o kadar muhtaç oluyorlardı paraya. Ne Ifadar yükselirlerse, daha bir aç oluyorlardı terfi ettneye. Fesat ve hasede, zillet ve kibirle dünya malını kendilerine kıble yapı yor, nesnelere kul oluyorlardı. Bilerek ya da bilmeyerek. Şuurla ya da şuursuzca. AŞK
37
Dışadönük, kendim beğenmiş insanlara kıyasla içekapanık ve mütevazı insanlann panltısı daha azdır belki. Ama böyleleri oksijen gibidir. Var!ıldan hemen anlaşılınasa da yokluklannda nefes alınak zorlaşır.
ARAF
"Her insanın ait olduğu bir fotoğraf karesi vardır" dedi Be-Ce. "insan alıştığı resim karesinde güçlü veya zayıf, çirkin veya güzel, biricik veya sıradandır. Ama ait olınadığı bir resmin içine konursa tüm sıfatlarnu kaybediverir. Bir de bakarsm ki, güçlü sandığın o kadar güçlü değilıniş ya da zayrf sandığın o kadar zayıf. Hadi sen de dene. İnsanlan en son ait olabilecekleri fotoğraf karelerine yerleşrir zihninde ve bir de öyle bak onlara. Bak her şey nasıl farklı görünecek!" MAHREM
Unutma ki dünyanın bir ucundaki tek bir kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir. AŞK
39
insanın kişinin
Her insan açık hir kitaptır özünde. Okunmayı bekler. Her birimiz yürüyen, nefes alan kitabız aslında, yeter ki özümüzü bilelim. AŞK
Mademki insan eşref-i en şereflisi, attığı her
mahrukattır,
yani varlıklann yeryüzündeki halifesiolduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmenıelidir. . adımda Allah'ın
AŞK
Esas kirlilik, dışta değil, kalpte olur. Onun dışındaki her pislik ve leke, ne kadar vahim. görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla anmr. Yıkamakla çıkmayan tek kir kalplerdeki art niyettİr. AŞK
40
"Korktuğun zaman bil ki" dedi fısıltıyla, "korku da cesaret de, aynı çemberin parçalandır. Bil ki çember semn içindedir. Dernek ki, korkak olduğun kadar cesnr olabilirsin. Ne kadar derine diiı;ersen düş, bir o kadar yükseğe çıkabilirsin. Daima çemberi hatırla. Korkuya tosladığında, felakete uğradığında, çukura diiı;tüğünde tek yapman gereken çemberde yütürnek.tir, ta ki zıt parçaya ulaşana dek. Sebeb-i felaketin her neyse onun zıddına ulaşana dek."
ŞEHRIN AYNALARI
Deviş dedi ki: "Kimi insan böyledir. Kendi korkulannı, önyargılannı başkalanna yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. İşte asıl yük budnr. Zihinlerim zanlarla doldnmr, sonra da bunca ağırlığın altında ezjli-
verirler," AŞK
"Ah, çocuğıun" dedi Yaşlı. "Cehalet kadar aşın bilgi de yüktür insana. Bihnemek kendi gölgenden korkmana sebep olnr; bihnek ise hüzün verir. Biri dışan dan kuşatır sem, öteki içerden." ŞEHRİN AYNALARI
41
İnsanlan izlerken binlerce gözlem yapabilirsin. İnsanları uzaktan seyrederken, onlara her zamankin-
den yakın olabilirsin. Eğer bakmayı değil görmeyi bilirsen gözlerin sana oyım etmez, dosdoğru görürsün. İçte saklı olam, acıtam, kanatam göriirsün. O vakit anlarsm ki o dediğin sensin, seyrettiğin kendi bedenin, kendi suretin ve ağladığın kendi acılann. PiNHAN
Hem göriilmekten korkuyoruz hem göremediklerimizden. Görünür olsun diye alamet bekliyoruz. Mucizeleri de bu yüzden bu kadar önemsiyoruz. Mucize görmek istiyoruz. Aslında bazen düşünüyo mın da, sanki tüm varlığımızı ve tabii yokluğumuzu da, göımek ve göriilmek üzerine kunn~uz. MAHREM
İnsan bir kabahat işlemişse, buna şahit olanlarla aynı yerde bannamaz artık. Göz göze gelemez şahitler ile kabahatliler. Kendileri unutmak istese bile olanlan, birbirlerinin gözlerinde tazelenir hafizalan.
MAHREM
42.
Nehirlere benzetirdi insanlann fltratını. Yam sıra akan sularla kaynaşmayan, kendi mecrasından bir kere bile sapmayan, yağan yağmurlarla taşmayan, kurakhkta alçalmayan bir nehir ollia ollia kimseye hayn dokunmayan bir su birikintisi olabilirdi. ŞEHRİN
AYNALARI
Cinler belirsizlikle maluldür. İnsanlar da belirsizlikten duyduklan korkuyla. ARAF
Sarhoşların araba sürmeleri sakıncalıdır. Bunu herkes teslim eder. Ne var ki, sarhoşların telefon kullanmalan, araba knllanmalanndan çok daha ölümcül sonuçlar doğurabildiği halde bu konuda hiçbir düzenleme mevcut değildir. Sarhoşken araba knllananlar rasgele hedeflere çarpar: aılİden karşılarına çıkan talihsiz bir ağaç, kendi halinde seyreden bir araç ... ne bir kasıt vardır bu kazalarda, ne de bir amaç. Sarhoşken telefon kullananlar ise gidip mutlaka sevdiklerine çarpar. BİTPALAS
43
"Bir sünıhi basiretin kalorisi bir yudum musibetinkinden azdır." MAHREM
Ne var ki tüm fertleri kuşaklar boyu acı çekmiş bir ailede acı çekmemiş tek fert· olmak kadar acı bir şey yoktur. Aradaki eşitsizliği insanın kendi ailesi kapatır. ARAf'
Bugünlerde tuhaf bir kayıtsızlık çökmÜ;;tii üzetine. Umursamıyordu; hiçbir şeyi umursanuyordu. Artık her şeyi yapabileceğini hissediyordu. Mademki her şeyi yapabilirdi, en iyisi hiçbir şey yapmamaktı. MAHREM
Her insamn etrafinda bir renk halesi ni biliyor musun? BİTPALAS
44
vardır.
Seninki-
Bazen tedavi hastalıkla aynı özden olabilir, zehirin, zehrin ruh kardeşi olması gibi.
tıpkı
pan-
ARAF
İnsanlar ikiye mi aynlıyor ne? Bir tarafta yapı ustalan. Güzergfthlanndan sapmadan yürüyerek geleceklerine adım adım varanlar. Babil Kulesi'ni inşa edenlerin tonınlan. Kat kat, kademe kademe, üst üste kurarak yükseltmekteler ömürlerinin yapısım. Öte tarafta yapı bozucnlan. Güzergablannı silip silip baştan çizenler. Geçıniş-şimdi-gelecek sıralamasını şaşırmış, pusulası bozuk, ayaklı kaos halinde dolaşan lar. Bir yere yerleşebilme özürlüler. Duramamaktan değil, durmaktan korkanlar. MED-CEZİR
Derviş dedi ki: "Mademki insanız, yüceden yüceyiz ve bayağıdan bayağı. Bunun manasını tam olarak kavrayabilseydik, şeytanı dışanda bir yerde değil, içimizde arardık. Bize lazım olan kendimizi didik didik tahlil etmek. Hatayı başkalannda bulmak değil." AŞK
4S
Yolculuk
Vannak değil. sadece gitmek. .. gitmek. .. PİNHAN
Ne yöne gidersen git, ----doğu, batı, kuzey ya da güneyçıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün. Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır. AŞK
Aşk
bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolçu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur. AşK
49
İnsan bazen bir haritaya ihtiyaç duyar. Hiç gitmedigi ya da hep gittiği bir yerin haritasına değil; bir daha asla gidemeyeceği bir yerin haritasına. Geçmişi bir riiya olmaktan çıkartıp oranın hep var olduguna ve geleceği ümitsizlikten kurtanp oranın hep öyle kalacağına inandıracak bir haritaya. İnsan bazen sevgilisinin haritasım çıkannaya ihtiyaç duyar. Terk edihnenin acısını unutturup c,cısını çoğaltacak bir haritaya. ŞEHRİN AYNALARI
Belki de önemli olan vanlacak yer değil. hatta güzergah değil. sadece gitme fikrinin kendisidir. Daimi göçebelik. Bir öte diyar arzusu. Kimileri cennetteki Tuba ağacı misali. Kökleri var var olmasına da. toprağa bağlı değil. havada. yukanda. Kimilerinin kökleri göçebe. Ben ağaçlardan en çok Tuba ağacına yakın hissettim hep kendimi. MED-CEZİR
İnsan denilen varlığı tanımak. hakilmten tanımak için yolculuklardan öte fırsat nu olur? SİYAHSÜT
50
Göçmen kuşlar, kuıı aleminin en tuhaf grubunu teş kil ediyordu. Önce uzak memleketlere göç etmek üzere sürülerinden aynhyor, oraya vardıklannda da kendilerine benzer kuşlarla bir araya gelip yeni sürüler oluııturuyorlardı. ARAF
Gitmek başı sonu olmayan, menzili meçhul bir seymsefer; vannaksa güzergahı önceden çizilmiş, hedefi malllin bir tırmamşn. Gitmekte aslolan dere tepe taban tepip durmaksızın hareket ederek rüzgan lıis setmek; vannakta aslolan ise, o tepeye ulaştıktan sonra durup rüzgan elde etmekti. Gitmek hayal gücü derin olanlann, varmaksa hırslan engin olanlann işiydi. Gitmek kadere inanmayanlann, varınaksa kadere diş Dileyenlerin tercihiydi. Birinin kökleri geçmişte, haritası çok merkezli; ötekininse kolları gelecekte, haritası tek merkezliydi. Bu sebepten, birinde ağır basan dişilik, ötekinde erkeklikti. ŞEHRİN AYNALARI
İnşaIlah nasip olur, sonunda şan şöhret için değil, aşk
için gidersin Kabeye. Kendi içindeki Kabeye. Yani kalbine. AŞK
/ " .~:;':::·-1
:1\"'.<0 . 51
Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adınu .düşünmekle yüküın1ÜBün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir. AŞK
Korktu. Gidip de varamamaktan
değil,
vanp da
dönüş
yollanın kaybetmekten değil, dönüp de geride bırak tıklanın yerlerinde görememekten değil; bir kendini bulnıaktan, bulduğundan korkınaktan korktu. PİNHAN
İstanbul' da bir sevdiğin varsa, ÜBtüne ÜBtlük bir de İstanbul'u seviyorsan, ne kadar uzağa kaçarsan kaç
gene de kurtulamazsın bu rüyalannda.
şehirle
cebelleşmekten
SiYAHSÜT İstanbul' da önemli olan sokaklann sizi nereye götütdüğü değil, bizzat kendisidir. Belki de bu yüzden
bütün şehir çıkmaz sokaklarla doludur. ŞEHRİN AYNALARI
53
Hallerinden gayet memnun, hayatlanndan tatmin olup da kaderle bir kez olsun düello yapmamış olanlar, kabuklanın kınnak için herhangi bir sebebe sahip değillerdir. Onlar şehirde de yaşar, sahilde de; şehirde yaşarken bile kendi küçük sahillerinde. Bir de topal kuşlar vardır. Yabani, anzalı ruhlar. Onlar sanki her mevsim göç mevsimiyıniş gibi durmadan uçar, bir türlü bir yere konamazlar. MED-CEZIR
İnsan memleketini geride bıraktı nu kendinden en
az bir parçasılli feda etmeye hazır olmalıdır derler. ARAF
Daha henüz bir yere ısınınışken yeniden yollara düş mek, insanm ruhunda korkunç bir yalnızlık hissi oluşturur. AŞK
Yaşadığınuz şehrin dışmda, elbet ğimiz, gidince yerleşebileceğimiz, leceğimiz
bir
başka
bir gün gidebileceyerleşince sevebidiyar olmalı. Yoksa rahammül
edemeyiz. MED-CEZİR
ıffI. :'
. ·.' ,"
'
• p- .
54
Bir göçebenin aUnın terkisinde çoktan miadım doldurmuş, insana fanilığini haurlatan tüm o nesnelere, aile albümlerine, çocukluk fotoğraflanna, aşk mektuplarına ya da günlüklere yer yoktu. Kimin ihtiyacı vardı ki o lüzumsuz prangalan oradan oraya taşıma ya? Sadece özgfulük, bütün saflığı ve sadeliğiyle özgfulüktü bir göçebenin aUnın terkisinde taşıyabi leceği yegane yük.
ARAF Göçebelik hesap edilebilen bir şey değil; sürekli bir oluş halinde, yani bir tür o-la-ma-yış halindesinizdir. Yahut da durınuşsunuzdur, demir atnuş bir kirnliğe, bulmuşsunuzdur yerinizi; olmuş, konmuş, yerleşmiş sinizdir .. , MED-CEZİR
etkisi tuhaftır. Çeşitli saat dilimuçmak "bedende biyolojik ritim bozukluğu"na (jetlag'ın sözlük karşılığı) neden oluyorsa, İnsanın memleketinden temelli haval.mp çeşitli kültür dilimleri üzerinden uçarak yeni bir yere ginnesi de "zihinsel ve ruhsal ritim bozukluğn"na (sıla hasreti için önerilen karşılık) sebep olabilir.
Yer leri
değiştirmelerin
üzerinden
ARAF
55
Birdenbire bir şeyi anladnn: Benim başka bir şehre gitmeme gerek yoktu ki. Tüm hayatım boyunca hep başka yerlere, bulunduğum mekandan ötelere gitme arzusu duymuş, kendi telaşımdan, hmamdan, kendimle savaşmaktan yorulmuş, bunalmıştım. Şimdiyse zaten ohnak istediğim yerdeydim. Tek yapmam gereken burada kahnak ve dürüstçe içime bakmaktı. Ben de öyle yaptım. AŞK
"Aynalar şehrine geldim çünkü benden evvel yazıl nnş bir hikayenin içindeyim. Aynalar şehrindeyim çönkü kim olduğumun peşindeyim. Aynalar şehrine geldim çünkü benim hikayemin önünü, benden evvel kaleme alınıınş bir başka hikaye tıkıyor. Aynalar şehrindeyim çönkü bir kez şu bendi yıkabilsem snlar çağlayacak, deli deli akacak; hissediyorum." ŞEHRiN AYNALARI
Demek boz bulanık, delişmen bir nehirdi İstanbul. BiTPALAS
57
"Ey Konya'nın velileri, neden destur vermezsiniz bu yolcuya?" Bir süre soma, riizgar şu cevapla geri döndü, "Ey derviş, destur veririz amma bilesin ki bu şehirde tastamaın zıt iki şey var senin için. Ortası yoktur. Ya safi aşk ya som nefrede karşılaşacaksın. Bunu bir düşün İstersen."
"Hal böyleyse dert edecek bir
şey
yok" dedim.
"Mademki safi aşk var, kafidir." AŞK
Köprüyü geçmek Doğu ve Batı arasında gidip gehnek demek değil, gitmek ve dönmek arasındaki gerilimi günbegün yeniden yaşamak demek. Terk etmek ve geri dönınek arasında sallanan bir sarkaç. Ancak Istanbul anlayabilir bunu. Ancak kopuşlann şehrin de mümkün sarkaan salimim. MED-CEZİR
Bir yerden bir yere giderken uğranılacak bir şehir değildi o. Oradaydı; varlığından kaçmayı imkansız kılacak kadar yakında ve birlikte var olunamayacak kadar uzaktaydı. ŞEHRİN AYNALARI
58
Senden bahsediyorum İstanbul; sokaklanndan, insanlanndan, kalabalıklanndan, yalmzlıklanndan baruediyorum. Kelimelerimin arasına saklıyorum hasretimi, yüzlerinin içine gömüyorum kendi yüzümü. Ne de olsa elimi dahi sünneden, dokunmadan, taşıyabili nm seni avuçlanm arasında. Ara sıra açar kapanm ellerimi, uç artık, uç biraz uzağa diye. Sense inadım inat, taşı çatlatan inadınla yapışır kalırsın tenimde. Ne evimdin ne evsİz kaldım seni yitirinee. Geçmişim sende mühürlü değildi, bir gelecek de vaat etmedin bana. Arada bir yerlerde, bilmez gibi ara yerlerin tehlikesini, hani şu taife-i cinin çarpuğı eşiklerden birinde slkışnuŞ kalnuş sana olan aşkun. Kimseye göstenniyorum ne seni ne beni ne bizi. Görmesinler ki yabancılar, gönnek zorunda kalmayayım yabancı lığınu.
Seni düşünmek şehir, ne zonnuş. MED-CEZİR
Şehir efsaneleri dünyamn özgiir yurrtaşlandır. Seyahat etmek için pasaporta, bir yerde kalmak için vizeye ihtiyaç duymazlar. Temasa geçtikleri kültiirün rengini alan dilsel bukalemunlardır onlar. Hangi kıyıya ulaşsalar hemen yerlisi olurlar. Şehir efs\lIleleri kimseye ait alınayan, ama herkesle dost, özgiir ruhlardır.
ARAF
59
Renkler ve mekanlar rengi eflatundu.
koleksiyonunda
İstanburun
BİTPALAS
Bir yaş pasta dilimi gibiydi bu şehir; aralarda katman katman tarih, üzerine bolca Banlılaşma kreması sıvanmış, orasına btırasına bohem süslemeler serpiş tirilıniş, kenarlauna Doğulu sos bnlaşmış ve rendelenmiş modemiteyle tamamlannuş.
BABAVEPiç
Mavi, masmaviydi deniz; rehindi duru durgunluğunda. Bazı erkekler, bazı bazı delice bir fikre kapı lırclı. Deniz, sütliman bir rahim gibi göriinürdü gözlerine. Şimdi ne yokluğundan yakınınak ne varlığını kazanmaya uğraşmak; sadece ve sadece içinde olmak yetecekti hep arzulanımş, hiç yapılmamış yolcnluklara çıkıp, başka başka diyarlara gitmeye. MAHREM
..
.:ıJ. ......... 60
Dönecek bir tavan arası yoktur bazen, ne de gidecek bir şehir. Her yer aynıdır aslında, hiçbir yer aynı degil. Kimilerinin dilinde gidebihnek olmayacak bir duadan ibarettir, ama buna amin diyenler de çıkabi lir. Firar ederken kök salar kimileri; kök salarken fuar edenler de olabilir. Her merhalenin bir arpa boyu yolalması, telaşı olup da huzuru olmayanlara pek ağır gelebilir. Öfkeli ruhlar nedense hep aynı tohumla rahme düşüp, hep aynı rözgarla şehre gelir. Bir bedbin, başka bir bedbinin daha ilk bakışta okıır O kadar azdırlar ki, kaybetrnek istemezler birbirlerini. Sevişirler; sevişmek iyi gelir bazen. Taammüden öldürmek için hafizalanın, dar-ı dünyadaki en münasip kaçış mekarunı bnlabihnek ümidiyle yollara düşerler. Hep Doğıı'yu gösterir pusnlalan; gerçi dünya yuvarlaktır. Sılasızdır kaçaklar. dolayısıyla gurbetsiz. Hangi demde olursa olsun. onlar sadece birbirlerine aittir. Aşk sonradan gelmez hiçbir zaman. Varsa vardır, o kadar: şeceresini.
ŞEHRIN AYNALARI
(
61
Varoluş
Sakın
ola hor görme Pinhan, eanları hor görme. Bak bu gayb aıemine, bir kendini gör. Bak kendine, cümle mahlukatın özünü gör. Devri tamam olan gelir, devri tamam olan gider. Gelen gidende saldırur; giden gelende sakh. PiNHAN
Yaşamı görmek için ayna tutarız ağzımıza. Yaşamı göremesek bile, yaşaruğımızı biliriz ayna buharlamnea.
MAHREM
Ve hayat şaşırtmaya bayılırdl.
MAHREM
~.,J; 65
İyinin ve kötünün ötesine geçmek mümkün! Bir yer daha var: Tüm sıfatlann manasını yitirdiği bir başka boyut! AŞK
nk bakışta "depresyon" kelimesi bütün dillerde benzerdir. Ne var ki Türkçede depresyon bir fiilden ziyade bir "mekan" gibi algılanır. Bu sebepten dolayı "bunalım-da-yım" denir. Bunalım bir yer adıyıruş gibi... içine girilen karanlık bir oda. Adım atınea kaybolunan bir koca kıta. SİYAHSÜT
"Karanlık
bir
yanın
var" dedi.
'Tatlı
yüzünün' belli
etınediği bir ağılı tarafın. İlk bakışta anlamak zor ne
kadar keskin olduğunu. Ama var yıkım potansiyelin var."
işte.
Dipsiz bir
BABA VEPiç
Kanat çırpan kuşlara bakın. Kanatlannın nasıl hareket ettiğine dikkat bnynrun, bir aşağı bir yakan. Bir hüzün, bir saadet. Böyledir hayat. Hoş bir kararda, ahenk içinde, dengede. AŞK
66
Yaşadıkça
düzelıniyordu
hayat,
tıpkı
yaşlanmakla
büyümediği gibi kişinin.
MAHREM
Çizginin öbür yam intihardır. Öyleyse yaşamak intihann kıyısında, belki de tam eşiğinde durup Zlplamak, zaman zaman ayaklanm boşluğa sarkıtmak pahasına oynamak, oynamak, hiç yanmayacakmış gibi oynamaktır. SİYAHSÜT
Zaten hayatta hiçbir konuda sabit fikirli ve katı yoktu; zira yaşamak demek ha bire
ohnanın gereği
değişrnek deınekti. AŞK
Hayat dediğin bittikçe başlardı; kah arşa düşüp kah yere yükselirken molalarda so\ııklamr, kendi külletinden doğardı. Hep bir arayış içinde ohnak demekti yaşamak, cevabını beğenmeyen girift bir bihnece gibi kona göçe. Hal böyle iken, illa ki hayatta kalmalıydı insan. Kısa ya da uzun olması fark etmezdi ikametinin, çünkü zaman değildi aslolan. MAHREM
67
Bana gelince, ben de değiştim ve değişiyorurn. Varlık·· tan hiçliğe gidiyorum. Bir mevsimden diğerine, bir menebeden diğerine, yaşamdan ölüme kayıyorum. AŞK
Aktlcı kararlar alip plartlar yaparak hayabmızın alaşmı denedeyebileceğiınizi zannediyoruz. Halbuki balık yiizdüğii okyanusu denedeyebilir mi? Bu sadece sahte beklentiler ve hüsranlar yaratır. AŞK
Ateşi yakından
görebilmek
ıçın
kendini reda
edenniş
pervane, MAHREM
Hayatımız bir devridaim. İster devasa boyutlarda olsun, ister bir dirhemcik ağırhğında, yaşadığımız her zorlU.gıUı, çektiğiıniz her çilenin büyük resimde bir yeri ve işlevi va!'. Mücadele etmek insan olmanın gereği. İlahi bir ruzam olduğuoa inanıyorsak eğer biliriz ki bunun i<,:inde tesadüfe yer yok. AŞK
69
o
esriklikte parça parça her şeyin birbirine bağlandı ve şaşırtıcı biçimde her parçanın kendi içinde bir anlam taşıdığına tamklık etti. Siikı1ııet ve sabırla yeterince beklemeyi başarabilirse kilinatın bütün sır lanmn bir bütüne tamamlanacağı ve ardından topyekUn kendisine sunulacağı mssine kapıldı. ğına
ARAF
Kiiinatta mükemmel bir ahenk, hassas bir nizam var. Parçalar . ve noktalar ha bire değişir. İsinıler ve makanılar yenilenir. Ettiği her laf, verdiği her zarar insana geri gelir. Halbuki insan bunu bilmez. Başına gelenlerden hep başkalanm sorunı!u tutar. Kendini zora koşmakta nıamrdir. AŞK
Çocukluğim
arka bahçesi vişne ekşisi tadındadır. MAHREM
Eşyalarla ilişkimiz yanılsanıa üstiine kurulu. Eşyala nn sahibi olduğumuzu zannediyoruz. Halbuki efendisi değil, sadece hikayesi vardır eşyalann. BİTPALAS
70
Kader yolun tama)1Unı değil, sadece yol aynmlannı verir. Güzergah bellidir, ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin. AŞK
Taş
köprünün tam orta yerinde dnrdu. Artık biliyordu ki hangi yöne adım atarsa atsın karşısında hikayesini bulacaktı. PiNHAN
Derviş dedi ki: "Bir nehre uzaktan bakınca insan zanneder ki tek bir akıntı var. Ama suya daldın mı birden fazla olduğunu aularsın. Irmakta nice akıntı gizlidir, hepsi ~enkle ama ayn ayn akar." AŞK
Seyirlik bir dünya bu. Görmeye ve görülmeye dair. MAHREM
~~t II
Yaşanan, yaşanılan ve aslolan tekerrürdü ve tekerrürde hiçbir şey baki kalamazdı. Öyle ise dönüp dunnalı halka diye düşündü. Nesim-i seherde tazelemeli yüreğimi, öğle güneşinde lime lime etmeli ederimi, günbatımlannda bir bir toplamah oraya buraya dağılmış parçalanmı, yıldızlann altında tekrar ete kemiğe bfuündünneli bem. Dönmeli ki ben, ben olmaktan çıkayun. Toprağa kanşnğımda yabani bir ot olup boy vereyim; dönmeli ki otu alıp kaynatmalı başka başka insanlar; dönmeli ki şifa myetine içsinler beni, hastahklanna deva, yaralanna merhem olayım. Dönmeli ki ölümlerden hayat doğsun. Dönmeli ki başka başka demıerde, başka başka sıfadarda vücut bulayırn.
Dönmeli ki her dem başka bir suret ile geleyim. PiNHAN
Nasılolsa
donup kalacak değilgi bu kahpta. Sonsuzdu zaman, sınırsızdı melcln. Elbet eıiyecekti bir gün; eriyip yemden katılaşacak, kaulaşıp yertiden eriyecekri. Nasıl olsa bir başka zamanda, çok soma ya da pek yakında bir dalıa dönecekti bu dünyaya. Yem bir isim, yeni bir meşgaleyle. Nasıl olsa ... bir daha ... ve bir daha ... MAHREM
72
Noktalar sürekli değişse· de bütün aynıdrr. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır. Merkezinde ... Hem de bir günden bir güne hiçbir şeyaynı alınaz. Ölen her Sufi için bir Sufi daha doğar. AŞK
Yaşaclığıll1Jz hayat elimize tutnşturu!ınnş rengarenk emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi o kadar ciddiye alır ki oyuncağını ağlar, perişan olur onun için.
Kimisi eline
alır alınaz kurcahır oyuncağı, kırar
par-
çalar. Ya .şın kı)~net verir ya kıymet bilmeyiz. AŞK
"Hayatırm
değiştirmeye,
hazır
mıyım?"
değiL.
Kaç
miş
kendimi
dönüştünneye
diye sormak için hiçbir zaman geç
yaşında
olursak
olalım, başımızdan
olursa 01silll ı tamamen yenilenmek mümkün. AŞK
73
ne geç-
"Rabbim" dedi. "Bana ya gafillerin rehaverini ya da alimlerin metanerini ihsan et. Hangisini seçersen seç minnettar kalınm, ama yalvannm beni hem bilgili hem güçsüz kılma." BABA VEPiç
Bir tek gün bile bir öncekinin npanp tekranysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölıneli. AŞK
Ölüm dediğin içindeki canı alırken kaftanına dokunmaz; yangın dediğin kundaktaki bebekleri kül ederken alnn maşallahlannı tutnştnrmazdı. Hal böyle iken, ölüm bu kadar yakında iken, illa da bir şey olacaksa, kaftan olmalıydı insan, kaftanı taşıyan değil; yahut altın olınalıydı insan, altım takan değil. MAHREM Başımıza
beklenmedik
rastlannlar ancak anlarda gelir.
karşılamaya hazır olduğnmuz
AŞK
75
bunlan
Bu kainattıı ne varsa aynı temel ahenkle hareket ediyor: Kalp atışımız, havadaki kuşıın kanat ÇırpıŞı, firnnalı bir gecede kapılan yumruklayan yel, dağ pına nnın çağlayışı, nalbunın demire vunışu, henüz doğ mamış bebeğin rahimde dinlediği sesler... her şey, hem de her şey, muhteşem ve tek bir nağmeyle hemavaz. Dervişlerin dönerken duyduklan musiki bu ilahi zincirin bir halkasıdır. Nasıl ki her su damlası içinde okyanuslan taşır, bizim semamız da içinde lcl.inatın sırlanm taşır.
AşK
Geceleri lsabel'in vücudıında.
başında
beklemiş;
onun gencecik
güzel yüzünde kol gezen ölümle uzun
uzun konuşmuştu. Dertli ve yalnızdı öıünı. Sevilmemekten ,ikayetçiydi. İnsanlarla bir alıp veremediği yoktu; "adece yalıllZlıktan kurtulınak istiyordu o kadar. Vurdumduymazhktan gelse de, aslında, insanlanI?- onu böylesine çirkin ve korkunç tasvir edip, uzak tutmaya çalışmaları ağırına gidiyordu. Ne yazık
ki, kendi
varlığı
başkalarının yokluğrınu gerektiriİçİn yok etmeye mahkumdu. Bu
yordu. Varolabilinek
kısırdöngüden kurtulabilmek için belki de kendini ortadan kaldırması gerektiğini düşünüyor, ama buna cesaret edemiyordu. Her ne olursa olsun hayatı seviyorduöıüm. ŞEHRiN
A mALAlU
.,f.
;,i:'.
..ı(IıI' 76
Pinhan o vakit anladı ki: Kaçarak, korbrak, saldayarak, bitmez tükemne, can sıkıntılarından rnürekkep bir hayatı yaşamak, yaşa mak değildir. İnsan ki eşref-i mahlnkattl.r, b~r neUJt gibi hissiz ve gayesjz yaşamah- ona yakışmaz. FiNHAN
1·,
ı:"
f"
~tJ 77
•
Inanç
İnanç aşk gibidir. İspat istemez. Mannksal bir daya-
nak ya da şekilsel bir kanıt beklemez. Ya vardır ya da yoktur. Her iki durumda da insan nerede olduğumı bilir.
Aşksız
inanç olur mu? Sevmeden ve sevilmeden, ha bire bir şeylere söylenip homurdanarak iman etmek mümkün mü? Aşk yoksa "ibadet" bir kuru kelimeden, yan yana gel:ııriş aln harften ibaret. Dışı kabuk, içi oyuk. İnsan aşkla ve aşkta iman etmeli; damarlarında gürül gürülhissederek Allah ve insan sevgisini! AŞK
~i 81
Hakiki sevgi Tann'mn kullanna bahşettiği eşsiz bir hediyedir. Bu hediyenin sana verildiğine inandığında hem O'na hem de kendine karşı tiimüyle dürüst olnıiılısın.
ARAF
Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi i değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstiindeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, dost, silenlerden değil· AŞK
Derviş
dedi ki: "Bizim dinimiz aşk dini. Yolumuz aşk Ucu bucağı olmayan bir muhabbet zincirinde sadece ve sadece birer halkayız. Şayet zincir bir yerinden kopacak olursa, bir başka halka eklemlenir şeriatı.
anında." AŞK
82
Derviş dedi ki: "Biz size şahdamanmzdan daha yalamz demiyor mu? Allah gökte fersah fersah ötelerde bir tahtta oturmuyor ki. Her an her yerde ve hepimizin içiude. O yiizden Rab asla terk etmez bizleri. Kendi Kendisini nasıl terk edebilir ki?" AŞK
Kurallann olsun, ama kurallanm başkalannı dışla mak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakm kendi doğrulanm putlaştırma! İnancın büyük olsun, ama inancmla büyüklük taslarna! AŞK
Yaradan'ı
hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tann dendi mi öncelikle korkulacak, utamlacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğıınlukla. Yok, eğer Tann dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan boka mevcut demektir. AŞK
83
Tüm yaratma, yok etme, cezalandırma, miikMatlandırma eylemlerini anlatırken, Bİz diye hitap eder Tann. MED-CEZiR
"Tanrının kutsal kitabında neden çoğul konw;tuğunu soruyorsun" dedi. "Bilemiyorum, ama belki de O da yalnızlığı sevmiyordur." ŞEHRiN AYNALARI
Dalıası ben insan olarak zaman zaman yaşamak zorunda kaldığımız bütün o ıstırabın bir sebebi olduğuna samimiyetle inanıyorum. Bazen Tann böyle zorluklarla inancımızı sınar. Sebep,iz sıkıntı yoktur.
ARAF
memleketimde, doğduğum, taşını toprağını yerde dört kitabın ehli bir arada yaşardı. Kum yerlerin ahalisi pek kederli olurmW; derler, yalan değil. Kederimiz birdi. Aynı gök kuheye yakamdık; aynı lacivert karanlığa bakıp elkarlanır, aynı yıldızlan hesap etıneye çalışırken uynyakalırdık. Benim
kanş kanş gezdiğim
PiNHAN
i~i 85
Kilinatlaki her zerrede Allah'm sıfatlannı bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah'ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O'nu görüp ölen de yoktur. Kim O'nu bulursa, sonsuza dek O'nda kalır. AŞK
Kusursuzdur ya Allah, O'nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla rani iusanlan sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan'dan ötiirü yaratılam sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin. AŞK
Bütün dinler, aym denize akan ırmaklardır. AŞK
İstediğini elde edince şükretınek kolaydır.
Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilen kişi ye denir. AŞK
86
İnanç, tıpkı bir tren tarifesi gibi, özünde bir zamanlama meselesidir. Gar duvanndaki dairevi, heybetli, fildişi saat, insan ömrunun çeşitli zamanlannda vurur. Aynı saaderde kalkar tren. Öğleden önce tek bir sefer vardır, çocuk yaşta bir inancı benimseyenler buna biner. Öğleden sonra bir kez daha kalkar tren; ergenlik döneminin huzursuz yolculanrn da alıp götürerek. Sonra ta akşama kadar başka bir sefer olmaz. Akşam geldiğinde, insan ömründe ilk derin pişrnanlıldann baş gösterdiği, işlenen cürüm1erin telafisinin mümkün olın.dığının anlaşıldığı, en kavi yuvalann tepetaklak devrildiği, ilk ciddi sağlık sonınlanrnn belirdiği saatte, üçüncü kez kalkar tren. Yolculan nedense hep son dakikada telaşla biner buna. Ve nihayet gece yansına doğru, kritik ameliyadardan sonra ya da ölüme ramak kala, peş peşe iki sefer daha vardır. En kala balık trenler bunlardır. Hiçbir istasyonda dunnadan, şefaat ekspresiyle dosdoğru Tannya giderler. Akşam yolculanrnn aksine, gece yolculan, trenlerini kaçınnanıak için, ne olur ne olınaz önceden alırlar gardaki yerlerini. Ve vakit gece yausını vurduğımda, çember tanıamlanıp akrep ile yelkovan başlangıç noktasına vardıklannda, gann o hıncahınç kalabalığından geriye tek tiik inançsız kalmıştır.
BtrPALAS
87
Sen şu anda göremesen de dar geçitler cennet bahçeleri var.
ardında
nice
AŞK
Derviş dedi ki: "Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur. Şu
hayatta ne yapamak
yapalım,
niyetimizdir
farkı
yara-
tan, suret ile yaftalar değil." AŞK
Tasavvuf ummanına kendini adamak istediğini söylersin, ama karşılığında hiçbir bedel ödemeye niyetin yok. İnsan neye fazlaca kıyınet veriyorsa şu dünyada, evvela ondan kurtulması şarttır bu yollarda. AŞK
Eğer ladığı
rum bunlar Tann'nın onu içinden geçmeye zorbir nevi ıstırap tüneliyse, bu karanlık dehlizden .Immn akıyla çıkacak ve çıktığında bambaşka bir kadın olacaktı. BABA VEPiç
88
inanıyorum!" dedi neredeyse merkezi her yerde, çeperi hiçbir yerde olan bir çember teşkil ettiğine inanıyorum, çok çok eskiden bir filozofun dediği gibi."
"Ama ben Tann'ya bağırarak. "Tann'nın
ARAF
Hakk'a teslimiyet ne Taın
zayıflık
tersine, böylesi bir
ne edilgenlik demektir.
teslimıyet
son derece güçlü
olmayı daplı
gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girsularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede
yaşar.
AŞK
Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direrunek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağınen, seni hırpala yarak değiL, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üsl'Üne gelir" diye endişe etıne. Nereden biliyorsun altının üstünden daha iyi olmayacağını'l
AŞK
89
Her mesajda iki anlam bulabilirsin: bir dış anlam, bir de iç anlam. Sufiler daima iç aulamm dilini konuşurlar.
ARAF
Derviş dedi ki: "Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mürnin olan insan içinde saklanan münkirle tanışmak. Tann'ya inanmayan kişi ise içindeki inanaula tamşmall. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler İnsan. Ve ancak tezadan kncaklayabildiği ölçüde olgıın1aşır." AŞK
İnsan bir gecede iman sahibi olmaz. Kişi· kendini inançlı başına,
zanneder, ama soma beklenmedik bir iş gelir tereddüde düşer, yalpalar. Tekrar toparlamr, imam knvvetleırir, ardından yine yuvarlamr şüphe çukuruna ... Bu böyle devam eder. Belli bir safhaya ulaşıncaya dek bir o yana bir bu yana sallamnz. Kah mümin, kah münkir, kah mütereddit. Kah cennetlik, kah cehennemlik. Ancak böyle ilerleyeliiliriz. Her adımla Hakk'a biraz daha yaklaşınz. Şüphe duymadan inıan olmaz. AŞK
91
Allah içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlatnğımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmışnr.
Rab noksanlarımııla ayn ayrı uğraşır çünkü yet denen eser, kusursuzluğu hedefler. AŞK
92
beşeri
Zaman
kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustaO kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamamnda olur. Ne bir saniye erken ne bir saniye geç. Her iman için bir aşık alına zamam vardır, bir de ölınek
Tann sıdır.
zamanı.
AŞK
Cenneti ve cehennemi illaki gelecekte arama. İkisi de an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız hesapsız sevmeyi başarsak ve aynen öyle sevilsek, cennetteyiz. Ne vakit birilerinden nefret etsek, kavgalara girsek, tepetaklak cehenneme düşeriz. şu
AŞK
9S
haline dönüyordu. Demek ki her şey geçdönebiliyor, eski zannettilderimiz bir türlü eskimiyordu. Her
şeyeski
mişe
MAHREM
"Şimdi" dışında her şey bir yanılgıdan ibaretti. Aynı sebepten ötürü, aşkın ne "gelecek planlim" ne "dünün hatıralan" ile ilgisi olduğuna inanıyordu. Aşk sadece şimdi ve buradaydı.
AşK
. Geçmiş, bugün, gelecek... hepsini peş peşe dizip, dümdüz bir çizgi çiziyoruz. Bu yüzden geçmişin geçip gittiğine, geleceğin henüz gelmediğine inanıyoruz. Ve en kötiisü, zamanı önceden çizdiğimiz bu dümdüz çizgide yütürneye mecbur tutuyoruz. Ama belki de o burnunun ucunu göremeyecek kadar sarhoştur. Belki de düz çizgilerle ilgisi yoktur zamanın. Kocaman bir çemberdir. Hatta çemberler içre çember ... MAHREM
97
Bozuk diye kaldınldığı köşede, durduk yerde aşka gelip çalışmaya başlayan hantal bir saatti hayat. Kuruyordum ben de. Nicedir. geriye kalışını telafi etmek istercesine deli gibi çırpınıyordu. "Tiktaktiktaktiktak"lıyordu sürekli. Be-Ce ise zamanı kötiilüyordu her zamanki gibi; "tiktak zamanın taktik'idir" diyordu. MAHREM
Zamandan dışan adım .atmanın yolu yoktu. Ölü bebekler doğııran ve gidenlerin yasını bile tutmadan hemen yenilerine hamile kalan, her şeyi kapsayıcı rahimdi Zaıı1an. İnsanı daha uzun süre boğabilmek için azar azar boğııyor, azıcık soluklanmaya yetecek havayı venneyi ihmal etmiyordu. ARAF
Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.
AŞK
98
Sabır
nedir? Dikene
bakıp
gülü, geceye
bakıp
gündü-
zü tahayyül edebilmektir. Allah aşıklan sabn gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya vannası için zaman gerekir,
AŞK
Tann saatlere sığmazdı. Zamanın şekerleme yaptığı saatlerde dahi uyumuyar, insanian seyretmeye devam ediyordu. . MAHREM
Tekerrür
aynılık
demek
değil,
ne de çember yuvar-
!aktır aslında.
"Dem bu demdir, dem bu dem ... " zinciri içinde mazi de, gelecek de bizimle, hepsi bu anın içinde. MED-CEZİR
99
Şimdilerde
zaman denilen kavramın farklı türleri "Zaman-I" köreimiş alışkan lıklann, köhnemiş uğraşlann, ha bire telaş içinde, ama hep yerinde sayarak geçen koşturınacalann monoton ve mekanik gidişatıydı. "Zaman-2" sürprizlerle ve silrirle dolu, iniş çıkışı bol, pupa yelken, sarhoş edici bir akıştı. "Zaman-3" ise Tann'nın mutlak olduğunu düşüuüyordu.
zamanıydı.
Zaman-l ile Zaman-2 aynı hızda akınıyordu. Zaman-3 ise her şeyi kapsayarak diğer zamanlan hem yutuyor, hem yeniden yaratıyordu. AŞK
Bunalımda olan her insan gibi o da şaşınnış zamanın ritınini. "Keşke" demekten başka bir şey yapanuyar. Zamanı kuynığundan tutayım derken anı kaybetıniş hepten. Bozuk plak gibi takılmış bir çenriğe, yapışmış aynı nakaratın dizesine, döne döne. Oradan öteye
geçemiyor. SiYAH SÜT
Her ayna anahtannı kaybetıniş bir kapıdır. Açılır diyar-ı esrara. Olur da fazla bakarsan aynaya, aralanı verir kapı, kaybohırsU1l sonsuzlukta. SiYAHSÜT
101
Zamanın
ona zalim davrandığım düşünüyordu; kaçı yerine· yeırisini sunınanuşn. Oysa o, hep bir adım geriden gelmişti; hep, her şeyolup bittikten sonra, eve gittiğinde, keşkeler eşliğinde bulmuştu nerede neyapması lazım geldiğini. Tek ihtiyacı aynı olayla bir daha karşılaşmak iken, zamanı tekrarlara ikna edemeden kocamışn. rılan firsatların
MAHREM
"Gözleıine
söyle, beni unutsunlar" dedi Be-Ce yarı ciddi. "Sanrnam" dedim. "Unutmazlar." "Hiçbir şeyi mi?" dedi. "Hiçbir şeyi" dedim, neden. böyle direttiğimi bilmeden. "Halbuki göz de kalp gibidir" dedi Be-Ce. "Gönne-
şaka, yarı
yince ununır," MAHREM
Devamlı geçmişi konuşup maziyi sıla belleyenler ömür boyn. gurbette yaşamaya mahkı1mdur. Acınr geçmiş, boş yere yaralanır insan. ŞEHRİN AYNALARI
102
Başlangıcı bulma sevdasına düşmedikçe, herhangi bir yerinden dalabilirsiniz çembere. Ama başlangıç adını veremezsiniz daldığinız yere. Ne bir ınilat, ne bir eşik ne bir son durak... Nereden yola çıkarsanı çıkayım hep bir öncesi var.
BİTPALAS
"Keşke zaman hiç ayıimasa. Düz çizgide yürümeyi bir türlü başaramasa. Keşke hep yalpalasa, saçmalasa, parçalasa. Biz de bakıp bakıp yaptıklannı kınasak ve bir daha hiçbir şeyimizi ona havale etmeye kalkına sak." "Ayılırsa ne olur ki?" "Ayılırsa hatırlar. Hatırlamak neye yarar peki? Hiçbir şeye. Hatırlamak acıdan başka bi şeye yaramaz."
MAHREM
Sn dediğin akmazsa nir. Mazi dediğimiz vanlıuayan, lazını
sınırsız
bulanıklaşır,
çağlamazsa kidesonu ohuayan, kıyılanna bitimsiz bir göl. Akıp gitmesi başı
MED-CEZİR
103
Mavi, masmaviydi deniz;
rehindi duru durgunlu-
ğunda. Bazı kadınlar, bazı bazı, delice bir fikre kapı hrdı. Deniz, birikmiş sütünü akıtacak ağız arayan bir meme ucu gibi pütür pütür kabarır, sızım sızım sız lar, usul usul çağırırdı uzaktan. Şimdi ne geçmişe kederlemnek, ne geleceğe didinmek; sadece şu anı
kana kana emmekle mümkün olabilecekti zamana doyabilmek. MAHREM
Unutmak: Göz temizliği. MAHREM
104
.Yazmak
Ağzımdan' damla
damla mısralar sızıyor, hem de hiç durmadan, elimde olmadan; dinleyenler şair olduğu ma kanaat getirebilir, evet. Kelimeler Ülkesinin SULtam! Ama işin ash, bu şürler bana ait değil. Ben sadece harfler için bir vasıtaynn. Kelimeleri emredildiği gibi yazan bir hakka, divit, kalem misali; üflenen ezgiyi çalan bir ney misali, ben de sadece bir aracım, Kendi payıma dillieni yapıyorum. Ben kelimelerin efendisi değil, sadece katibiyim. Gönlüme ne ftsılda myorsa onu yazıyorum. Ama ftsıldayan ben değilim... AŞK
Hayal giicümün geniş olduğunu söylerler. "Saçmalı yorsun!" demenin şimdiye kadar icat edilmiş en ince yoludurbu. BiTPALAS
107
Edebiyan, benlik ve bellek kuşannalanndaki gedik olduğu için sevdim. Yollann kendine döndüğü dönemeçlerde, buralardan öteye yollar açnğı için... Edebiyatçılığın kendisi başlı başına bir kuşannaya dönüş tüğü takdirde benzer gedikler açmaktan yanayım yazarlık çemberinde. MED-CEZİR
Eskiden, daha dünya yaran1ınadan evveL, yüce Tann kendine bir alfabe çorbası pişimıiş ve bunu devasa bir !ciseye koyup, pencerenin yanında soğumaya bırak nuş. Az sonra kuvvetli bir rüzgar ya da hınzır bir melek, kaseyi devirivenniş. Bütün harfler kainata saçılmış, bir daha toparlanmamak üzere ... ARAF
Mahremiyete itina göstermeyen kalahalıkların boğu culuğundan kaçarak, kendine ait bir odaya çekilınek biçiminde tezahfu ennedi bende yazma isteği. Tam tersine, hayann sıkıcılığında !irarperest aralıklar açabihne arzusuyla başladım yazmaya. MED-CEZİR
109
Sanılanın aksine her zaman yaratmak demek değil dir yazı, yıkınaktır bazen. MED-CEZİR
Yazı ki varoluşsal zamkımdı, parçalanını bir tutardı bnnca senedir. Yazı
arada böyle aniden kesilince,
zamk da kalktı ortadan. Parça parça
dağıldım
Q
;r.<ıman,
SiYAH SÜT
Ben yazmaya çocukluğıunnn tam olarak hangi dönemednde başladım kestiremiyorum, ama böyle bir ruh halinden demir aldığımı biliyorum. Boşlukta yüzerken çarpışan parçacıklara tutunarak... onlardan biti olduğıunu bildiğim ve bnna tahammül edemediğiın için. MED-CEZİR
Tasavvuf ve aşk ve yazı. .. Bana göre üçiinün de özünde aşkınlık var. Kendinden öteye ulaşma arzusu, bir öte benlik arayışı. MED-CEZIR
110
dışan değiL,
Yazmak bir firarperestlikti özünde ama içeri kaçıyordum. Kendime ... MEJ)-CEZİR
Hayalle hakikat ateşle su gibidir. Her biri İster ki bir tek kendi kalsın orta yerde, öteki kaybolsun. Hayal dediğin hakikati boğınak, hakikat dediğin de hayali yakmak ister. Onlar dövüşüp didişirken, biz de deriz ki. "Bu mz,"
yaptığınız
gaf1ettir.
Aslında
siz
k..1nndaşsı
O vakit onlar kavgayı keser. PİNHAN
Bir esrildik olarak
yazı,
başlangıçla
müsemmadır;
geçmişin kuyınlannda salınır. Bir meslek yazarlık İse sonlara ve sonuçlara müpteladır; ğin ışıklanna çevirir gözlerini.
olarak gelece-
Geçmişin bir türlü geçip gidemeyişiyle yoğru1duğun dan olsa gerek, içine kapamktır yazı. Geleceğin bir an önce gelınesi için didindiğinden olsa gerek, dışadö nük ve yayılınacıdır yazarlık. MED-CEZİR
III
Çocuk, bahçedeki elma ağacına tırmanıp hayallere dalarrnış. Gün boyu inmezmiş ağaçtan aşağı; kimi geceler dallarda sabahlannnş. Sonunda, bu gidişata dayanamayan aile büyükleri kesiverıniş. ağacı. Çocuk elma ağacından geriye kalan çukunın içine girip ağa cın orada olduğımu hayal etmiş. Sulu sulu, kütür kUtür elmalar yemiş. Görmeden bilebilir, girmeden varabilir, dokunmadan hissedebilirsin, eğer hayal etmeyi biliyorsan ... MAHREM
Yazmak
Tannlaştığını
sanmaktır.
Tann kadar yal-
nızlaşmaktır.
MED-CEZiR
.Yazdım çünkü yalnız ve kıyısızdım, buruk ve huzursuz. Yazarhk bana bunlann aksini vaat ediyor olabilir, ama vaatleri gerçekleşmese de gene yazardım, gene yazanm... Yazarlığa gelince, onun fikri de, sevdası da çok çok arkadan geldi; hem geriden hem kendillginden. MED-CEZİR
112
'Tıpkı
bir katilin suç iıılediği yere dönmesi gibi" Be-Ce, "hafızamızın takıntılı mekiinlan vardır. Rüyalarınuzda .bilineden, geçmiş hayatlannuzdan tamdığınuz mekiinIara gidip gidip geliriz." Tuhaf olan ne biliyor musun? Ben yazarken rüya alemini ziyaret ediyorum. demişti
MAHREM
Bireysel tarihl~riıniz için şık milatlar hazırlıyoruz özene bezene. Bu yüzden işte, başlangıç1annuzda ne yazı ne keIam, sadece dipsiz boşluklar var. Ayıkladı ğınıız kelimeler, sahiplendiğimiz isimler, tarumazdan geldiğimiz akrabalar, anınaınak için dilimizi ısırclığınuz hatıralar, yani hayao zor ama bir o kadar sahici kıIan riim şeyler... hepsi atıldıkian' çöplüklerde usul usul kokuşmakta ve ayıklammş hayatlannuZln yutucu boşluğunda bir başlanna salınmaktaIar. MED-CEZİR
Hanralar bu kadar ısnrap verdiğine göre, en iyisi hiç hanrIamamakn. Hiç hanrIamarnak, mutlak ölüm demek olsa da. ŞEHRIN AYNALARI
113
Kitaplann dünyası. tehlikeliydi, bilhassa romanlann. O kurgusal yol insanı kolaylıkla hayaller evrenine götürebilirdi, her şeyin akışkan ve mümkün olduğu o tekinsiz evrene. İnsan ne olduğunu anlamadan öyle bir kapılıp giderdi ki bu aıeme, bağı büsbütün kopabilirdi gerçeklikle. BABA VEPiç
İlerleme diye bir şey yok. yazı.
Yazdıkça
Yazdıkça kolaylaşnuyor
ustalaşmıyor
yazar; ustalaşıığına inanıyorsa şayet, mekanikleşiyor demektir. Her kitapta kendini tekrar eden bir endişe döngiisü var. Yaratmanın öteki ucu yok olıuak. Sonra kendi külletinden, yeniden ditilıuek hayal gücünün yelkenine sanlarak. Tekrar ve tekrar. MED-CEZİR
Uçurumun kenannda dunnuş düşünürken yazacağın kelimeyle atacağın adınu ve sorarken kendine yazamadığın takdirde aşağıya düşmenin nasıl da korkurucu olacağım, yazı rutar daha beterini sunar: Uçurumu yutarsın yazdıkça. . MED-CEZİR
115
Hatırlamak
için hayal kurmaya, hayal edebilmek için de hatırlarnaya mnhtacız. Hikaye dediğin de budur zaten. Bu andır. İçinde geçmiş ve gelecek, hafıza ve hayal bannır. Her hikaye, ezeli evveli olınayan, alabildiğine hudutsuz bir andır. Ne başta ne sonda; tam da ortadadır.
PINHAN
Kainatın sonsuzluğundan ilham almaktır edebiyat; mıhlanmamak tek bir kimliğe, değişebilmek, dönü-
şebilmek,
Hiç olabilmek, ÇOGUL olabilmek,
başkası
olabilmektir. Doğrudur, benzeşse de huylanmız şu ya da bu roman karakterininkiyle, son tahlilde hiçbiri ben değilim ey okur. Fotoğraflarda gördüğiin suret de ben değilim. Suret tekildir, kitap ise çoğol. Suret sabittir, kitap ise değişken. Suret ses vermez sesine, kitap ise söyleşir seninle. Aslolan kitaptır, metnin kendisidir, yazann da, okurun da esas mnhatabı anlanlan hikayedir, gerisi beyhude ...
MED-CEZIR
116
Kadınlık
"Kadın inci gibidir" dedi Yaşlı. "Bazen senelerce, bazen de bir ömür boyu bir istiridyenin içinde saklar kendini. Fakat bir kez gün ışığı gördü mü çabucak unutur geçmişini. Geçmişte ne kadar saklanmışsa o kadar seyredilmek ister; ne kadar kapalı kalınışsa o kadar açığa çıkmak ister. İşte o an çıkıp geldiğinde, arnk ona kimse m3ni olamaz. Kendi bile." ŞEHRİN AYNALARI
Ne zaman ki körkiitük aşık oluyorum, nasıl olduğu nu dahi anlamadan, beynimin bedenim üzerindeki hakimiyetine bir isyan başlıyor içimde. Yeniden kadınlığıma dönmek istiyorum. Sadece beyin olınak yetmiyor arnk bana. Ne zaman ki !ışık oluyorum, kıymete biniyor beden. KüÇÜffiSediğim, reddettiğim, ötelediğini kadınsilik, aniden deli gibi arzuladığım bir özellik oluveriyor. SİYAHSÜT
119
Daha kaç kadın tamınalıydı ki, yeterince kadın tanı olmak için? Kaç kitap okuyunca ilim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan? Kaç olunca çok, kaçta kalmca azdı rakamlar? Bir yeterdi ona. Biri bine bölerdi. Zaten o rakamlardan Bir'i fevkalade bulurdu. mış
MAHREM
İnsanın fizikselolarak aynldığı birine halen zihinsel ve duygusal olarak bağlı kalınası ne korkunç şeydi. Peki ne diye çıkartıp atanııyordu eski kocasım benliğinden?
BABA VE Piç
Erkeklerin tek bir imzalan olur. Bir kez o imzayı tutturduktan sonra değiştinne gereği duymadan bir ömür boyu onunla idare edebilirler. Kadınlannsa bir "eski imza'lan vardır, bir de sonradan edindikleri "yeni imza" ... Genç kızlık imzalan, evli kadın imzalan, dul kadın imzalan... Kadınlar isim göçebesidir. İmza göçebesidir. SiYAHSÜT
~ 120
..•.
Dişi
kedinin ismi West idi, yani Ban. Gail ona bu ismi Şarkiyatçı söylem tarafından sürekli . kadınlaştınlmasını eleştirrnek için takmışn. Ömer'in buoa bir itirazı yoktu, tabii eğer buua mukabil erkek kediye The Rest, yani "Ve diğerleri" ismi verilmiş Doğu'nun
olmasaydı.
ARAF
Kadınlar için ortası olunmuyar adeta. Ya genç kız oluyorsunuz, yani henüz-almamış-kadın, bir taroam1anroanuşlık hali. Ya da "geç kız" oluyorsunuz, yani evli, anne, yani taınamlanınış-kadın, bir bitmişlik, tükenmişlik hali. Ve ikinci kategori birinciden çok daha kolay, yaşanılası ya da güvenilir göründüğün den, kadınlar, bilhassa anne olanlar, ellerinde uzun atlaroa sınklan, koşabildikleri kadar hızla koşup, hoooop üç-beş, bilemedin on sene içinde genç kızlık tan yaşlılığa sıçrayıveriyorlar. Her biri uzun atlama
şampiyonu.
Çabuk
yaş1anıyor kadınlar.
Bir randevuya geç
çasına, telaşla. MED-CEZİR
121
kalınış
Bazı
kadınlann
üzerine deri geçirilmiş bir tüm girdisi çıktısı, inişi çıkışı, özü özeti orada toplamr. Onlar suradanyla düşönür, suradanyla konuşur, acıkır, sevinir, sever ya da sevişir. Bu sebepten hiçbir zaman saklayamazlar duygulannı. Her ne hissediyorlarsa, anında ve olduğu gibi yansır suratlanna.
ınıknatıstır.
suratı,
lGşiliklerinin
BİTPALAS
Kadınlar
birbirlerine
karşı nasıl
da
acımasız
olabili-
yor. SİYAHSÜT
Çuvalladığuu, çuvallattığım her ilişkide baktım ki sorun bende, bendeki temel bir bilgi eksikliğinde. Çünkü idare ettneyi bilmeyen bir annenin tezgilhmdan yetişmişim hayata. Diğer kadınlann sahip olduğu kimi bilgi ve becerilerden YOksUllum. MED-CEZİR
123
İdarecilik yeten~ği
kadim bir gelenektir, anneden devreden. Once babalann nasıl idare edileceği öğrenilir ki, yann bir gün kocayı idare etmekte göçlük çekilmesin. Böylelikle kız çocuklar, erkeklerin neden ve nasıl idare edilmesi gerektiğini okııldan değil, ocaktan öğrenirler. Çıraktan girerler bu işe; adım adım kalfalığa terfi edip, en nihayetinde ustalı ğa ererler. Belgeli rakdimameli usta olduklannda, onlann da kendilerine ait bir evleri ve evlilikleri vardır a
MED-CEZIR
Evli bir kadımn başına gelebilecek en vahim talihsizliklerden biri, onun dayattığı kural, kalıp ve yasaldan çiğnemenin yollanm aradığı esnada, hayatın kocası nın karşısına bir başka kadın çıkartmasıdır. BİTPALAS
124
Peki biten bir ilişkiden sonra toparlanmak açısından iki cins arasında büyük fark olduğunu düşünüyor ınusun? Kadınlar berbat bir evlilik ya da ilişkiden sonra genelde uzunca bir süre yeni bir sevdadan kaçı yorlar. Erkekler içinse tam aksi geçerli; bir felaketi atlatır atlatmaz derhal yenisini aramaya başlıyorlar. Erkekler yalnız yaşayanuyor. BABA VEPiç
Acaba sahiden doğuştan duygusal veya anaç nu kız çocuklan, yoksa toplum, aile ve kültür tarafından böyle mi şekiJlendiriliyorlar peyderpey? SİYAHSÜT
arşivler. Ta genç kızhğında bir kenara not etmek, kız kardeşinin hamileyken gördüğü bir rüyayı bugün hala hat1rhyor olmak ve rüyalar üzerinden birbirleriyle temasa geçmek kadınlara özgü bir maharettir. Oysa ne tuhaftır ki, rüya iletişim ağlan böylesine dişil olduğu halde, rüya tabirleri kitaplannın yazarlan da, yayın cılan da hep erkektir.
Rüyalan hep
kadınlar
gördüğü rüyayı
MED-CEZİR
~
j,
.,~~~. 125
çocuklanyla ilişkilerinde birer tann olmaya çalışır anneler. "Biz" adına konuşmayı severler. "Acıktık mı?" diye sorarlar mesela. "Bakmayın amcası böyle yaramazlık yaptığımıza, aslında çok usluyıız" derler. Alınan karar, yapılan tercih tamamen onlara ait olduğu halde, ortada iki ayn benlik ve bellek (çocuk ve anne) değil de, som ve sonsuz bir bütünlük varmış çasına katarlar çocuğun varlığını kendi varlıklanna. MED-CEZİR
Romancı bencildir. Annelik ise bencilliğin doğal yollardan· benaraf edilmesi. Romancı içedönüktür, annelik ise alabildiğine dışadönük. Romancı beyninde bir özeloda knrar kendine, kapıya da kilit vurur kimse ginnesin diye. Sırlanm, arzn1annı orada istifler. Gözden uzak. Annelikte ise töm kapılar ardına kadar açıktır. Gece gündüz, yaz kış. Dilediği kapıdan girer çocuklar içeri, dilediklerince gezimnek üzere. Ne bodrumda sığına ğın vardır ne gizli bölınen. Ne malıremiyetin kalır ne bahanen. "Kendine ait oda" diye bir saha yoktur artık içine çekilip yazabileceğin. SİYAH SÜT
)27
Geçenlerde manavdan alışveriş yaparken hayallmda ilk defa gördüğüm yaşlı bir teyze yanıma gelip, aldık lanmı ko1açan ettİ. "Patlıcan alma evladını, içinde nikotin var" dedi. "Bak karnın bumunda hamilesin, her şeyi yiyemez. sın.
..
Manavın çıraj!ı da ne yaşlı kadını nihai otorite
a1mam gerektiği konusunda kabul etmiş olınalı ki, bana sormadan hop diye geri koydu aldığım patlıcanlan. Yerine brokoli ekledik, yaşlı teyzenin onayıyla. SİYAHSÜT
Bebeklerin annelerini seçtiklerine dair bir yazı okumuşturn vaktiyle bir dergide. Gülüp geçmiştirn o zamanlar. Ama artık pekala mümkün geliyor bu fikir. Nasıl ve niye kfunattaki onca başanlı anne adayı arasından beni seçtiğini bilmiyorum. Belki de çılgın bir kızsın sen. Dön dörtlük bir anneyi sıkıcı buluyorsun. Ya da beni benden iyi tanıyorsun. Bendeki potansiyeli görüyorsun. Eksiklerimi, zaaflanmı aşmama, hata1annu düzeltmeme yardım edersin. Rehb,rim olursun, en güzel öğretmenim. SİYAHSÜT
'-,
-
128
Doğum yapalı
olmak istiyor
yedi hafta olmuş. Mükemmel bir anne öylesine kusursuz ki hayali bile
kadın,
imkansız.
Hayali bile mümkün olmayan mükemm el anne mükemmel süt veriyor mükemmel bez değiştiriyor mükemmel çıkanyar bebeğin gazını mükemmel koynyor üç damla !ünonu su dolu kaşığa mükemmel hıçkmk geçiriyor mükemmel kalkıyor geceleri bebek ne zaman ağlasa mükemmel uyanıyar sabahlan mükemmel. temizliyor kusmuklan mükemmel gülümsüyar kocasına mükemmel duruyor hayarın ortasında mükemmel gidiyor rotasında. Oysa hakikat bambaşka. Gerçek hayatta, o dört dörtlük üstün yaratığa erişme ye çabalarken hata üstüne hata yapıyor kadın. SİYAH
SÜT
Doğum
yapan kadın, kanını, mayasını ve canından bir parçayı venne1iydi bebeğine; korkulannı değil. ŞEHRİN AYNALARI
129
Sorulması
gereken "Niçin tarih boyunca daha çok ya da yazar çıkmadı?" değil. Esas soru, ''Nasıloldu da o bir avuç kadın şair ve yazar bu şartlara rağmen gene de çıkabiidi?" sayıda kadın şair
SİYAHSÜT
130
Ben
İsimler büyülüdür. Sade büyülü mü, isimler hem de büyücüdür. PİNHAN
Tak tak tak. "Kim o?" diye seslenmiş içerideki. "Benim" demiş dışandaki. "Ben diye birini tanımıyo rum" demiş içerideki. ''Nasıl olur?" derruş dışandaki. ''Nasıl unutursun Ben'i. Bir kere bak, hemen hatırlarsın." yüzü bulutlanmış içeridekinin, sesi titrerniş. "Git buradan" diye fısıldamlŞ. "Kocam gelir birazdan. Artık ona aitim."
Ben, son bir kez bakmış bacasında duman tüten, fır fırlı perdeli, aşıboyalı eve. Gidecek bir yeri yokmuş. Cami avlusunda uyumuş o gece. Sabaha karşı namaza gelıniş cemaat. Ben, Biz'e kanşmış sessizce. Bir daha onu gören olınamlŞ. MED-CEZİR
133
Dizlerinin üzerine çöküp, "kimim ben?" diye fısıldadı. "Tanımadığım daha kaç kişi var içimde yaşayan?" ŞEHRiN AYNALARı
çünkü kimlik de bir nevi refleks gibidir. İnsanlann yüzde sekseni kim oldukları sorulduğunda, "sana ne kardeşim?" demek yerine boş brılunup kendilerini taruOr, BiTPAU\S
Her İnsanın bir İsmi vardır. Allah'ın ise sayısız ısmi var. Biz bunlardan ancak doksan dokuzunubiliyoruz. Düşün hele, Allah'ın bunca adı varsa O'nun ruhundan üflediği bir insan nasıl adsız yaşar? AŞK
İşin sırrı Hayyim ismindeydi. Zira Hayyim hayat demektİ. İsim dediğinse usrıl usrıl· yoğururdu insanı,
kendine bent ederdi. Her isim bir başlangıç demekti; her başlangıç ise ayn bir yol hiJci.yeler haritasında. Başka tercihi olmadığı için değil, olduğu halde yaşa maktı yakışan İnsana. ŞEHRiN AYNALARI
134
Doğuştan
bana verilen bir isme ilanihaye yapışıp kalbilmek nasıl sıkmaz ki cammı, hayattaki yegane tesellim kendim olmamayı başarabilme şan dığımı
sımiken?
ARAF
İsim dediğin,
Hz. Adem'den bu yana, kendisini taşı kah usul usul yoğurur, kah efsurılu iplerle sıkı sıkı bağlardı. İsim dediğin yüksekte uçanın belini bükecek, alçaktan geçenin başım doğrultacak; pervasıza perva, korkusuza korku katacal, kadar kudredi idi.
yanı
PiNHAN
Birinin adı'm öğrenmek varhğımn yansını ele geçirmektir, gerisi parçalar ve aynntılardan ibarettir. Çocuklar bunu bilirler. Bir yabancı isimlerini sorduğıında içgüdüsel olarak söylemeyi reddetmeleri bundandır. Çocukken isimlerin gücünü idrak eder, ama büyüdükçe unutuveririz. ARAF
•
135
Yalnızlığa
kadife kılıf biçebilmek için ya başkalanna öykünüyoruz ya da başkalanm kendimiz gibi yapmaya çalışıyoruz. MED-CEZIR
İçirnin tünellerine girer girmez bir fener alıyorum elime. Buralar çok kanşık. Kaç defa geldim. Gene de hep kayboluyorum. SİYAHSÜT
Anneanneleri tarafından büyütülen çocuklar emanet olına duygusunu kirli bir mendil gibi taşırlar ceplerinde. Bir gün gelecek, alıp götürecektir onlan ya anneleıi ya babalan. Gelınezler ise şayet, emanet olarak kalmayı sürdüreceklerdir bu ,nemde. MED-CEZİR
Şeriat der ki: "Seninki senin, benimki benim." Tarikat der ki: "Seninki senin, benimki de senin." Marifet der ki: "Ne benimki var ne seninki." Hakikat der ki:
"Ne sen varsın ne ben." AŞK
137
Hissetmernek bir meziyettir bazen, donmuş bileklerini kesemez insan. Hissetmernek bir eziyettir bazen, donmuş bileiderini kesemez İnsan. ŞEHRİN AYNALARI
Son beş saattir hiç dunnadan konuşup şakalaşmış olsalar da gecenin soğuğuna çıktıklan an tuhaf bir sessizlik çöktü üzerlerine. İkisi de aym anda kendi yalmzhklannm farkına vannıştı. ARAF
Her şeye ağlar oldum bugünlerde. Sokağın başmdaki elektrik teline takılı duran bir çift lastik ayakkabı bana inanılmaz hüzün veriyor mesela. Converse marka, solgun mavi. Kimindiler acaba? Nasıl çıktılar oraya? Yağmur, kar, tipi hep oradalar, bir başlarına.
SiYAH SilT
•
]38
Hepimizin alışmışsın,
başkasının
acı çektiğini söyleyerek herkesi avutmaya Oysa bn beni avutmaz, Beni ancak benden benim kadar acı çekmediğini bilınek avu-
tabilir, ŞEHRİN AYNALARI
Biliyordu çünkü, Gayet iyi biliyordu ki, hüzün denilen şey upkı siyah, dalgalı saçlannın arasına nasılsa yerleşivernıiş beyaz bir saç teline benziyordu, Hüzün, kopardıkça çoğalıyor, çoğaldıkça arsızlaşıyordu,
ŞEHRİN AYNALARI
Yağmur da hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta, aman bana ilişınesin diye didinir sakımrsın, emniyette ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama bakUn olmuyor, bakun ki yağıyar üzerine dört bir koldan, ta dibine kadar gark olursun ve bir kez bu kadar batun mı, ha bir damla eksik ha bir darula Jazla ne fark eder, Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğıı yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibiui alanlar" var,
BABA VEPiç
139
Senebesene yanlış hayaller, yanlış aşklarla yıpranmış; babasız büyümenin kırgınlığım hala atlatamarnış; sevgilileriyle kanlı bıçaklı olıntıı;, kalp kırmış ve kalbi kırılmış; terk etmeyi marifet, yalnızlığı saadet zannetmiş; el alemin ne dediğini gereğinden fazla ciddiye alan, hali tanı olarak kendill:i tanımayan; Allah ya kendisini sevmezse diye endişe eden; sadece roman yazdığı zaman mutlu ya da tam olabilen; edebiyat dışında geçen her am soru işaretleri, çelişkiler ve yalpalamalarla örülü; tam olarak neden yazı yazdığım bilnıeyen ama yazmadan yaşayamayacağına inanan; henüz yeterince olgıınlaşmarnış, olmamış, pişmemiş; ha bire düşüp dizlerini kanatan yan kız çocuğu yan kadın bir mahluk görüyorum kendime bakınca. Ama bunu itiraf etmeye dilim vanmyoL SİYAHSÜT
Durmadan birilerine ihtiyaç duyanz; daha doğrusu, ilIaki birilerine... Sesimizi yankılayacak ve yankımıza ses verecek, taklit edebileceğimiz ve bizi taklit edebilecek birine. Ne var ki bu tutum, çocnkluktan itibaren gayet iyi tanıdığımız, mütemadiyen içimizde taşıdığımız bir başka hakikate verdiğimiz tepkidir aslında: yalnızlık! MED-CEZİR
•
140
İçerideki uçurum seni dışandaki dünyadan daha çok heyecanlandmyorsa pekala içine, yani kendi benliği ne diliiebilirsin.
BABA VEPiç
Kıznuyordu
Kimselere
kendine. Anlamaya anlatamadığı,
mayacağını bildiği şeyleri
çalışıyordu
anlattığı
takdirde
sadece. anlaşıl
kendine saklıyordu.
ŞEHRiN AYNALARI
Madem seni bu kadar islnİmden
başka
şaşırttı;
isinılerim
olacak.
ARAF
•
141
içimde bir harem, söylesem iyi
olduğımu
Sen
Seni daha tanımadan özlüyorum ... AşK
İnsan senelerce uğraşır. kendi sözlüğünü oluşturur. Önem verdiği her kavrama bir tanım bulur. "Haki.. ..m tlulıık" ." ""'tı'b"" d ka,t, u , "güzellik' . "on~, 1 ar, saakat..... Hayatın her mühim dönemecinde şahsi sözlüğünü açar. bakarsın. Vaktiyle yaptığın tanımlan bir daha sorgulamazsm. Derken bir gün. işte o yabancı gelir ve kıymetli sözlüğünü ahp fırlatır. Ve her bir kelimeyi sil baştan tanımlamak durumunda kalımın. AŞK
145
"Bazen böyle olur" diyordu başucundaki kandiL. "Bazen biri çıkar karşına. Bilirsin ki, onun karşısında zayıfsın. Bir hamur parçasısın. Alsın seni, dileğince yoğursun oynasın."
MAHREM
Dosduğumuz
bir
ve
rulıdaşlığımız
Allah'tan bir lünrf, Yarenlikte büyüdük, şad olduk, tomurcuklandık, çiçek açar gibi kelime açtık, tamlığı . tattık. Kimse tek başına hamlıktan olgunluğa geçemez. Seni kuş gibi bir makamdan bir makama uçuracak yol arkadaşını buhnalısın. Ve buldun mu, kendini değil, onu ululamalısın. eşsiz
armağandı.
AŞK
Başkalanndan saygı, ilgi ya da sevgi sırasıyla kendine borçlusun bunlan.
bekliyorsan, önce Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde biri sana diken yolladı mı, sevin. Yakında giil yollayacaklar demektir. AŞK
146
Merak ediyorum bir mahremiyeti var ını insan olmanın? Ara sıra da olsa, gözlerden kaçabileceğimiz, görülmekten kurtulabileceğimiz gececil bir an, karanlık bir nokta, kadit bir başınk, belirsiz bir yır- . nk, ufacıl< bir çatlak, önemsiz bir kaçak .. hani sanki, bit ısınnış, kene yapışınış, sülük emıniş, güve yemiş, gökten düşen üç einıanın birinden kurt çıkıvermiş kadar küçük, küçücük bir mahremiyet var ını bu seyirlik dünyada? MAHREM
Satrançta
olduğu
gibi,
doğumda
ve ölümde de
yalnı
zıZ.
BABA VE Piç
Yalnızlığın
"benim
yahuzlığim"
olabilmesi için varbir benliğe ilıtiyaç duyanm. Bunun için de muhakkak bir başkasına. lığından bahsedebileceğim
MED-CEZİR
147
Yabancı, hakkında
en az bilip de en rahat anp tuttuZerre kadar tanımanıannza rağmen, hükmünü baştan yazdığımız. Ne gariptir ki, yabancı korkusunun gıda gitriği bu dünyada en büyük acılan yabancılar değil, tanıdıklanınız çektiriyor bize. Dünya yabancılardan boş yere korkup, kendi yakın1ann dan zarar gören insanlarla dolu. ğumuz
kişidir.
MED-CEZİR
En sahici dosduk:lar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır. Aynı şekil de zengin, benzer biçimde mesut olanlann yakınlık Ian sabun köpüğü gibidir, uçar. Ortak hüzünler, ortak anzalardır esas yakınlaşOran, yaklaşnran. MED-CEZİR
Öyle bir halkadır ki bu, kimsecikleri bırakınaz dışm dalkardeşiz cümle rnahluka/rnademki alem adem, adem de alem içindedir/yerııriş iki millete bakanz aynı nazarla. . PİNHAN
149
Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandınldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstennemek, kendi doğrulannı Hakk'ın
başkalanna
dayatınaya
kalkınak,
mukaddes nizamma saygısızlık etmektir. AŞK
Kimseye rakip olamayacak kadar şİşmansanız eğer, zayıflamaya ahdetmiş bütün şişmanlar dostuuuz olmak için yanşır. MAHREM
Uzun zaman önce atılmış bir çığlığın azalarak yok olan yankısı gibi her geçen gün tükeniyordn aralanndaki ilişki. ARAF
150
Derviş dedi ki:
"İpekböceği kozadan çıkarken alın teriyle ördüğü ipeği yırtıp parçalar. Bu yüzden çiftçiler ya ipeği seçerler ya ipekböceğini. İkisini birden koruyamazlar. çoğu zaman ipeği kurtarmak için ipekböceğinin canuu alırlar. Bir tek ipek mendil için bilir misin yüz ipekböceği can verir? Bu hikayede benim payım ipekböceğininkine benzer. Rumi ipektir, ilmik ilmik örülecektir. Vakit tamam olunca ipeğin bekası için ipekböceğinin ölmesi gerekir." AŞK
Bu yeni ve manevi gözle bakınca kaybettiğin kişiyi her yerde görmeye başlarsın. Denize düşen katrede, dolunayla hareketlenen med-cezirde, esen her esintide ona rasdarsın. Kuma çizili remilde, güneşte parlayan kristal tanesinde, yeni doğmuş bebeğin tebessümünde, bileğinde atan nabzında onu seyredersin. Her yerde, her şeyde onu görürken nasıl derim ki sevgili gitti? AŞK
151
Sevdiğin birini yınrmce bir yanın onunla beraber kaybolur. Terk edilmiş hayaletli bir ev gibi burnk bir yalnızlığa esir olur, eksik kalırsm. İçinde bir sır gibi, giden sevgilinin yokluııunu taşırsm. Öyle bir yara ki üzerinden ne kadar zaman· geçerse geçsin camm yakar. Öyle bir yara ki iyileştiğinde bile kanar. Bir daha gülerneyeceğini, hafifleyemeyeceğini samrsm. Karanlıkra el yordamıyla ilerler gibi akar hayat. Önünü görerneden, yönünü bilerneden, sadece şu anı kurtararak... Gönlünün kandili sönmüş, zifiri gecede kalmışsrndır. Ama işte ancak böyle durumlarda, yani iki göz birden karanlıkra kalınca, bir üçüncü göz açı lır insanda. Kapanmayan bir göz ... Ve ancak o zaman anlarsm ki bu elem sonsuza dek sürmeyecek. Hazandan romabaşka mevsimler gelecek, bu çölden geçince nice vadiler ve bu aynlığın ardından bir ebedi
vus1at. .. AŞK
Önce yüzlerini unuturuz sevdiklerimizin. En çok halde.
yüzüınüzün unutnlmasmdan endişe ettiğimiz
MED-CEZ1R
152
önemli olan seni tamamlayacak ruhu bulmandır. Her peygamberin verdiği öğüt aynıdır: Sana ayna olacak insarn bul! AŞK
Konuşacak bir şey yokm. Konuşmadık biz de. Başımı çevirmedim. Ondan yana bakınadım. Gidişini görmeyi kaldırmadı yüreğim.
MAHREM
Dostluğumuz süresince nadide tık; durmadan birbirini yansıtan
bir güzelliği paylaş iki ayna ınisali birbirimizde sonsuzluğu seyrettik. Ama eninde sonunda çember döner, devir tamamlamr, ayna sırlarnr. Her kışın bir bahan, her bahann bir sonu vardır. AŞK
153