KARL R. POPPER
HAYATPROBLEM ÇÕZMEKTiR Bilgi, Tarih ve Politika Üzerine
çEviREN:
ALÍNALBANT
omo iSTANBUL
YapI Kredi Yaymlan - 2156 Cogito -136 Hayat Problem Ç
Yapl Kredi Kültür Sanat Yaymcrhk Ticaret ve Sanayi A.$. . Yapl Kredi Kültür Merkezi . Istikla1 Caddesi No. 285 Beyogtu 34433 Istanbu1 Telefon: (o 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (O 212) 293 0723 hli:p:llwww.yapikrediyayinlari.com . e-posta:
[email protected] Internet sah§ adresi: http://yky.estore.com.tr www.teleweb.com.tr
iÇiNDEKÍLER
ÓNSÓZ.7 I. DOGA HAKKINDAKí I3iLGíNíN SORUNLARI 1. Geli~irn Kurarnl ve MantJk Baklrnmdan Bilirn Ógretisi • 15
2. Bilirnsel indirgerne ve Bilirnin Ózündeki Tarnarnlanrnarnl~hk • 39 3. Bir Realistin Ruh-Beden Sorunu Hakkmdaki Dü~ünceleri • 76 4. Bilgikurarnl ve Ban~ Sorunu • 91 5. Evrirnci Bilgikurammm Bilgikuramsal Konumu • 102 6. Kepler: Güne~ Sistemi Metafizig; ve Deneysel Ele~tirisi • 116
u.
TARÍH VE pOLÍTiKA ÜZERiNE DÜ$ÜNCELER 7. Ózgürlük Konusunda • 125 8. Tarihyazlml ve Tarihin Anlaml Üzerine • 139 9. Demokrasi Kuranu Üzerine • 163 10. Demokratik Devlet Kuraml ve UygulamaSl Üzerine Dü~ünceler • 170 11. Ózgürlük ve EnteleklÜel Sorurnluluk • 190 12. Hayat Problem Çiizmektir • 203 13. Tarihin Yorumunda Kinizme Kar~l • 211 14. "Ban~ için 5ava~ Açmak" • 225 15. Komünizmin Çiikü~ü Üzerine Dü~ünceler: Geleceg; Biçinuendinnek Íçin Geçmi~i Aruama Denemesi • 235 16. Ban~m Gerekliligi Hakkmda • 252 Ka vram Dizini • 259
Onsoz
Elirüzdeki makale ve konu§malar derlemesi, yine Münih Piper Yayrnevi'nce yayrmlanml§ olan kitablm Daha fyi Bir Dünya AraY'fl' nm devaml olarak gorülebilir. Her iki kitapta da ozellikle doga bilimlerine odaklanan yazllarm yaru SITa tarih veya politikaya odaklananlar da bulunmaktadlr. Bu kitabm ba§hgl olan Hayat Problem Ç6zmektir, ayru zàmanda 12. bOlümün de ba§hgldrr - ki bu bolüm, onceki derlemenin giri§ine koydugum, kzsa ama ozünde çok onemli oldugundan "onsoz mahiyetinde bir ozet" de denilebilecek klsml derinden etkilemi§tir. ;iimdiki derlemenin onsozüne de, onsozlerin genelde sahip oldugundan daha fazla onem kazandlrmaya çah§hm. Bolüm1erin seçimi, asistarum Bayan Melitta Mew ve Piper Yaymevi'nden Dr. Klaus 5tadler'in ortak çah§malannm sonucudur. Her ikisine de sonsuz te§ekkür borçluyum.
I Elinizdeki kitabm ilk kzsml, "Doga Hakkmdaki Bilginin 50,un1an" ad1!l1 ta§lyor. Burada oncelikle soz konusu olan, biyoloji ve ya§am biçimlerinin kavranamayacak büyüklükteki zenginligidir. Ne tarafmdan olursa olsun, biyolojinin çok say,daki dallanndan birinin derinliklerine indikçe, heI düzeydeki biyolojik
8
Hayat Problem Çozmektir
yap!lann biçirnsel zenginligi bütün kavran!lrnazhglyla, yap!lann uyurn içindeki birlikteligi ise bütün rnükernrnelligiyle kendini ortaya koyar. Birinci krsrnm son bi:ilürnü, tanrmm yarattlgl fiziksel dünyadaki uyurnu arayan ve gezegeruerin hareketlerini son derece soyut, arna son derece uyurnlu bir ~ekilde açlklayan üç Kepler yasasml bulan o yüce insana, Johannes Kepler' e ithaf edilrni~tir. (Ba~kalanyla da) birlikte doga bilirnirnizi yaratrnl~ olan bilirn dünyasmm üç devi -aym çagda ya~arnl~ Galile ve Kepler ile takipçileri Newton- arasmda en büyük olam belki de Kepler'dir. Kesinlikle en çekici, en açlk ve en alçakgi:inüllü ki~ilige sahip olan odur. Her üçü de tutkulu ve yorulrnak bilrnez birer ara~lIr rnaclydl; her üçü de aglr i~ler yaplI, slk slk uzun süreli dü~ krnkhklan ya~atan i~ler, arna dünyayl yeni bir l~lkta gi:iren kâ~ifin o büyük rnutluluguyla boI boI i:idüllendirildiler. Dünyayr kendisinden i:inceki herhangi bir insandan daha farkll, daha güzel, daha uyurnlu (harmonisch! ve daha iyi gi:iren bu insanlar, bu zorlu çah~rnalarm ~ansa bagholdugunun da farkmdayd!lar, neredeyse hak edilrnerni~ bir ~ans, çünkü kolayhkla çok farkh ~eyler de olabilirdi. Bu üç devden sadece Kepler bütün bunlan ya~arnakla kalrnarnl~, aym zarnanda azirn ve açlkhkla yazlya di:ikrnü~tür. Diger hiçbirinin anlayarnadlgl ~ekilde, i:inderi olan Kopernik' e en cesur fikirlerini rniras blrakamn aslmda, Thales' ten Aristoteles, Aristarchus ve Batlarnyus' a kadar, eski zarnaruann Yunan dü~ünürleri oldugunun da farkrndaydl. O büyük alçakgi:inüllülügü, en büyük zorluklarla a~!labile cek hatalanmn -diger ikisinden daha fazla- farkrna varrnasml ve hatalanndan ders çlkarrnasml sagladl. Bilirn dünyasmm üç devi de, her biri kendine i:izgü bir ~ekilde, bir bat!l inanca derinlernesine kap!lrnI~tl. ("BalIl inanç" sozcügü büyük bir dikkatle kullanrnarnlz gereken bir sozcük: ne kadar az ~ey bildigirnizi ve kendirniz bilrneden batrl inancm çok farkh biçirnlerine ne kadar büyük kesinlikle kaprldlgunlzl bilerek.) Galile, dogadaki hareketlerin daireselligi inancma derinden kaprlrnl~tr - ki Kepler bu inancl, ancak uzun sava~lardan sonra, kendi içinde ve astronornide yenrneyi ba~arrnl~lIr. Newton ise apaçlk bir ~e-
Onsoz
9
kilde batrl inançlarca yi:inlendirilen ilkeler dogrultusunda yrl yll düzelttigi büyük bir geleneksel (aslmda Incil' e dayah) insanhk tarihi kitabl yazIlli§lir. Kepler ise sadece bir astronom degil, aym zamanda bir astrologdur ve bu nedenle de Galile ve ba§ka birçoklan tarafmdan reddedilmi§tir. Ancak -Kepler'in balil inancl olan- astrolojinin dogmatik biçimlerine, yine kendisi kar§l çlkml§lir: 0, i:izele§tiri yapabilen bir astrologdu. Yrldlzlarda yazrll olan kaderin a§rlmaz olmadlglm, tersine ahlaksal irademiz tarafmdan a§rlabilecegini i:igretiyordu. Astrolojiyi ele§tirenlere verilmi§ i:inemli bir tavizdir bu. Belki de bu üç dev arasmda balil inançlannda en az dogmatik olam Kepler' di.
n Bu kitabm ikinci J.asmmm adl "Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler" dir. Flrsat buldukça yazrlan çah§malardan olu§uyor. bneriler veya hazlT reçeteler sunmuyor, hele ki §a§maz haZlr reçeteler kesinlikle sunmuyor, ancak sorum1uluk duygusuna dayah bir yakla§lm sergiliyor. Tabii ki ben demokrasiden yanaylm, ama çogu savunucus1i gibi degil. Winston Churchi11 der ki: "Demokrasi, digerleri hariç bütün yi:inetim biçimlerinin en ki:itüsüdür." Elimizde çogunluk kararlanndan daha iyi bir §ey yoktur. Bir çogunluk hükümeti sorumluluk sahibidir, bir koalisyon hükümeti daha az, bir azmhk hükümeti daha da az. "HalJ.an hâkirniyeti" anlammda bir "demokrasi" neredeyse hiçbir zaman olmaIlli§hr, eger olduysa bile bu, sorumsuz bir keyfiyet hükümdarhgl olmu§tur. Bir hükÜInet halka kar§l sorumlu olabilir ve olmahdlr. Halkm hâkimiyeti bunu ba§aramayacagmdan sorumsuzdur. Demek kl ben, demokratik olarak seçilmi$ anayasal bir hükümetten yanaylm: halkm hâkimiyetinden tamamen farkh bir §ey. Ve de sorumluluk sahibi bir hükümetlen yanaylm: i:incelikle seçmenlerine, ama aym zamanda, belki de daha fazla, insanllga· kar§l ahlaken sorum1u bir hükümetlen.
10
Hayat Problem Çozmektir
Hiç bu kadar çok sorumsuz insanm elinde bu kadar çok ve bu denli tehlikeli silah bulunmarru§tr. iki dünya SaVa§l sonraSl olandan bin kat daha fazla. Bu boyle oldugu ve bunu boyle kabullendikleri için, lider politikacI!anmlz bize kar§l sorumludur. Bu nedenle de hepsine kar§l dava açmahylz. Lider politikaCllanmlzm çogu, tabii ki bunu degi§tirmek isterdi. Ama eleba§I!armm silahlanma yarl§l yüzünden sürekli kotüle§en dünya §artlanru, onlar da oncellerinden devraldI!ar ve istemeyerek de olsa bu durumu kabullenmi§ gorünüyorlar. Bir müdahale de çok riskli ve zor gibi gorünüyor. Bu nedenle bunun hakkmda olabildigince az konu§uluyor. Sava§lardan sonra silahslzlanmadan bahsedildi. Batrh demokrasiler gayet geni§ çapta silahslZlandl. Ama sadece onlar. Milletler Cemiyeti'nin ve sonralan, ikinci Dünya Sava§l'ndan sonra Birle§mi§ Milletler'in temel fikri, digerleri gorevlerini tanl}'lP ogreninceye kadar, ahlaksal ve askeri güçlerinin üstünlügünden dolay', ban§l korumanm, oncelikle Batrh demokrasilerin odevi olduguydu. Bu dü§ünceden slyrI!makta oldugumuzdan kimse ku§ku duyamaz. Seçmenlere bunu açIklamlyoruz, fedakârhkta bulunmaktan korkuyoruz. Maceraya atrlmak istemiyoruz, odevimiz olan §eye ise "macera" diyoruz.
III Kendi Avrupa ve Amerika tarihimizi incelemeye çah§trglmda, ingiliz tarihçisi H.A.L. Fisher'in daha once bazl yerlerde de almtI!aml§ oldugum ozetine benzer bir sonuca ula§lyorum: "Tarih kitabmm sayfalannda ilerleme gerçegi açlk ve seçik bir §ekilde yazI!ml§trr. Ancak ilerleme bir do ga yasasl degildir. Bir neslin elde ettikleri, bir sonraki tarafmdan kaybedilebilir." Fisher'in burada ortaya koydugu her üç onermeye de katrhyorum. Ancak bahsettigi bu "ilerleme", tarihin bize bildirdigi, ama güvenilir olmayan, kaybolabilen bu "ilerleme" neden ibarettir?
Onsoz
11
Bu sorunun yamh da açlk oldugu kadar anlamhdlr: Fisher'in ve hepimizin aklma gelen ilerleme, ahlakbilimsel, ahlaksai bir ilerlemedir. Daha Yeni Ahit'te vaat edilmi~ olan dünya ban~ma yóneliktir: Devletlerde -hem içlerinde hem de dl~ ili~ kilerinde- her türden ~iddet eyleminin ortadan kalkmasma yóneliktir. Uygar bir insan toplumuna, hukuk devletine ve ban~l ayakta tuhnak için bütün hukuk devletlerinin birlik olu~turma sma yónelik bir ilerlemedir. Kant'a gore bu, ahlaksal odevimizdir: lyi niyetli bütün insanlann yükümlü olduklan ódevdir; tarihin ónüne koymamlz gereken hedeftir. Nükleer silahlann bulunmasmdan bu yana zorunIu bir hedeftir. (Günümüzde uygar devletler daha güçlü durumda olduklanndan) bu hedefin ónü açlk olmakla kalmaJ11p ula~ümasl da zorunludur. Nükleer silahlann varhgmdan dolaYl bu, insanhgm ve uygarhgm devaml için giri~ünde bulunmaya hazlr olan herkes için zorun1u bir hedeftir. Çünkü bunun alternatifi, yok ehnedir. Bu hedef aslmda Roma imparatorlugu'nda Augustinus dóneminden ve Yeni Ahit'ten kaynaklanmaktadlr: EI in terra pax hominibus bonae valuntatis - iyi niyetli bütün insanlar için dünya ban~1. (Ama ~óyle de çevrilebilir: "Iyi niyetli bütün insanlarm elde etmesi gereken dünya ban~l"). Kellogg Pakh'yla sonuçlanan Birinci Dünya Sava~l vah~e tinden ve Birle~rni~ Mi11etler'in kurulmaslyla sonuçlanan Ikinci Dünya Sava~l vah~etinden, bütün iyi niyet1i insanlardan olu~an ve yeterli güçteki bir politik hareket ortaya çlkml~hr. Ancak Fisher diyor ki, "bir neslin elde ettikleri, bir sonraki tarafmdan kaybedilebilir." Ve kaybedildi de. Onu yeniden kazanmahYlz. Odevlerimiz hakkmda yeniden dü~ünmeliyiz. Politikacüanmlza da sorumluluklanmn ólümleriyle (veya istifalanyla) sona ermedigini hahrlatmahYlz.
Kenley, 12 Temmuz 1994 K.R.p.
•..•.."._".
'Fli:!·::'~iO:'~=-=~='O~""-=""""""""~~"=="~~.·.~~""_"- ~ ,~
.
.."".,''-'".'''_·.m•.'''''''''
~~~~ ~~","
I. DOGA HAKKINDAKÍ BÍLGÍNÍN SORUNLARI
r-:.k~~"Jl.~'~~::-~~~-o:J=~=E-~_='~==~'~=-=--~-=~-~-~~--~--
I
_= .• "_m·",~.~~~_~_~~_ _~~~~_
Geli§im KUraml ve Mantlk Bakzmmdan Bilim Ogretisi* 1.
Bu konu~mamda sizlere sunmak istedigim ana tezim ~u ~e kilde ifade edilebilir: Hem doga bilimleri hem de sosyal bilimler hep problemlerden yola çlkar; Yunan filozoflannm dedikleri gibi bir ~eylerin meraklmlzl uyandlrmasmdan. Bilimler bu problemlerin çozümü için temelde, saghkh bir insan manhg,yla aym yontemi kullamrlar: Deneme ve yanzlma yontemini. Daha kesin bir ifadeyle bu, deneme amaclyla problemimiz için çozümler ortaya ahna ve yanh~ çozümleri hatah olduklarmdan dolay' ortadan kaldmna yontemidir. Bu yontem, çok say,daki deneme amaçlz çozümle çah~mayl varsayar. Birbiri ardma çozümler denenir ve ortadan kaldmhr. Temelde bu yontem mantIksal olarak mümkün olan tek yol gibi gorünür. Bu, bir problem çozmeye çah~rrken daha dü~ük seviyedeki bir organizmamn, hatta tekhücreli bir amibin bile kullandlgl bir yoldur. Bu durumda, rahatslzhk veren bir problemden kurtulmaya çah~an organizmanm yaphgl deneme hareketleri soz konusudur. Daha yüksek seviyedeki organizmalar deneme ve yamlma araC1hglyla belli bir problemin nasIl çozülecegini ogrenebilirler. Onlann da deneme hareketleri -ruhsal deneme hareketleri- yaphg,m soyleyebiliriz. Ogrenmek, ozünde, ta ki problemi çozen biri bulunana kadar, bir deneme hareketinin ardmdan digerinin yapIlmasmdan olu~ur. Bir hayvanm ba~anh bir çozümünü, bir beklentiyle, dolay,s'yla bir hipotez ya da * 7 Mart 1972' de NDR' de (Kuzey Almanya Radyosu) yapIlan radyo konu~masl.
16
Hayat Problem Çozmektir
kuramla kar~!la~hrabiliriz; çünkü hayvamn bu daVram~l bize, (bilinçsizce ya da içgüdüsel olarak da olsa) benzer bir durumda aym deneme eylemlerinin bu problemi yine çozecegini bekledi!;ini gostermektedir. Hayvan ve hatta bitki davram~larmm, organizmalarm kurallara veya yasalara uymaya prograrn1anrm~ oldugunu gosterdigini soyleyebiliriz. Çevrelerinde kurallara veya yasalara uygunluk beklerler, bu beklentilerin çogunun ise genetik olarak ko~ullanml~, yani dogu~tan oldugunu tahrnin ediyorum. Problem, bir hayvan için, bir beklenti bo~a ç!ldlgmda meydana gelir. Bunun sonucunda, bo~a çlkan beklentinin yerine yenisini koyma amaclyla yap!lan deneme hareketleri ortaya çlkar. Bir organizma, beklentileri çok slk bo~a çlkarsa, }'lkihr. Problemi çozemediginden yok olur. $imdiye kadar deneme ve yamlma ile ogrenme hakkmda soylediklerimi, üç a~amah bir ~emada ozetlemek istiyorum. $ema ~u üç a~amadan olu~maktadlr: 1. Problem; 2. Çozüm denemelerí; 3. Orladan kaldzrma; $emamlzm ilk a~amasl problemdír. Problem, herhangi bir rahatslzhk, ya dogu~tan gelen beklentilerde, ya da deneme ve yamlma ile ke~fedilmi~ veya ogrenilrni~ olan beklentilerde bir rahatslzhk ortaya çlkllgmda meydana gelir. $emarmzm ikinci a~amasl çozüm denemelerí, yani problemí çozme giri~irn1eri a~amasldlr. $emarmzm üçüncü a~amasl ise ba~anslz çozüm denemelerinin orladan kaldmlmasmdan veya yok edilmesinden olu~ur. Bu üç a~amah ~emanm ozünde yatan, çogulcu olmaSldlT: Ílk a~ama, yani problem, tekil olarak kar~lmlza Çlkabilir, ama ikinci a~amada, yani benim çogul olarak adlandlTdlglm "çozüm denemeleri" çlkamaz. Hayvan deneylerinde bile deneme hareketlerinden bahsediyoruz, "deneme hareketleri" ise çoguldur. Tek bir hareketi bir deneme hareketi diye adlandlrmak fazla anlarn11 olmazdl. ikinci a~amadaki çozüm denemeleri oyleyse deneme eylemleridir, dola}'lslyla çok say,dad,rlar ve ~emamlzm üçüncü a§amasmda orladan kaldzrma sürecínden geçerler.
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
17
Üçüncü a§ama olan ortadan kaldzrma negatiftir: Ortadan kaldlrma, aslmda yanzlgzlarm ortadan kaldmlmasl demektir. Ba§ans1Z veya hatah bir çiizüm denemesi ortadan kaldmldli9-nda, problem çiizülmeden ortada kahr ve yeni çiizüm denemelerine yol açar. Peki bir çiizüm denemesi sonuçta ba§anh oldugunda neler olur? iki §ey olur: Birincisi, ba§anh çiizüm denemesi ii{;renilir; hayvanlarda genellikle §iiyle olur: Benzer bir problem tekrar ortaya çlkhgmda eski deneme hareketleri, ba§anSlz olanlar da dahil olmak üzere daha iinceki slralamayla klsaca deginilerek yinelenir; biiylece ba§anh çiizüm denemesine kadar bütün denemeler sIra dan geçirilir. Ogrenme, ba§anslz olan veya ortadan kaldmlan çiizüm denemelerinin yava§ yava§ birer deginme düzeyine inerek, sonuçta ba§anh çiizüm denemesinin neredeyse tek ba§ma ortada kahnasmdan olu§ur. Ozünde çiizüm denemelerinin çogulculuguna dayanan ortadan kaldlrma süreci budur. Organizmanm bu §ekilde yeni bir beklenti iigrenmi§ oldugunu da siiyleyebiliriz. Davram§ml §u §ekilde de tammlayabiliriz: Problemin deneme hareketleriyle, iizellikle de arl!k ortadan kaldmlamayan sonuncu deneme hareketi araC!hglyla çiizülmesini beklemektedir. Organizmamn bu beklentisinin olu§masma, bilim kurarm seviyesinde kar§lhk gelen, yakmda giirecegimiz üzere hipotezlerin veya kuramlarm olu§umudur. Ancak bilimsel kuramlarm olu§umunu tartl§maya geçmeden iince, üç a§amalz §emamm biyolojideki diger bir uygulamasma dikkati çekmek istiyorum. Üç a§amalz §emam, 1. Problem; 2. Çiizüm denemeleri; 3. Ortadan kaldzrma, aym zamanda Darwinci geli§im kurammm §emasl olarak da dü§ünülebilir. Sadece tek bir organizmanm geli§imine degil, türlerin olu§umuna da uygulanabilir. Çevre ko§ullanmn veya organizmanm iç yaplsmm degi§tirilmesi, üç a§amah §emarmza uygun olarak, bir problem olu§turmaktadu. Bu, tür için bir uyum saglama problemidir; yani tür ancak, eger problemi genetik yaplsmdaki
18
Hayat Problem Çüzmektir
bir deg;~iklikle çbzerse hayatta kalabilir. Oarwinciligin anlayl~ma gbre bu nasIl olur? Genetik düzenegimiz, genetik yaplda sürekli degi~iklikler ya da mutasyonlar meydana gelecek 'iekilde kurulmU'itur. Oarwincilik bu mutasyonlarm, üç a'iamah 'iemam1Zm 2. maddesi anlammda, çozüm denemeleri i'i1evi gbrdüklerini varsayar. çogu mutasyon blümcüldür: Mutasyonu ta'i'yan organizma için blümün habercisidir. Ancak bbylelikle 'iemamlzm 3. maddesi uyarmca ortadan kaldmlmaktadzr. Oemek ki üç a~amah 'iemamlzm ikinci a'iamasl olan çozüm denemelerinin bzünde yatan çogulculuguna tekrar dikkati çekmek gerekmektedir. Çok fazla sayzda mutasyon olmasaydl, çbzüm denemeleri olarak sbz konusu bile olamazlard1. Genetik düzenegimizin çah'iabilmesi için yeterince büyük bir mutasyon yeteneginin vazgeçilmez oldugunu kabullenmek durumunday'z. Arl1k asIl konuma, bilim bgretisine ya da bilim manl1gma geçebilirirn. Buradaki ilk tezim, bilimin biyolojik bir olgu oldugudur. Bilim, bilim bncesi bilgiden ortaya çlkml~l1r, sagduyunun bilgi kazanma 'ieklinin son derece dikkate deger bir 'iekilde geli~tirilmesi dir. insamn bilgi kazamna ~ekli de yine hayvanlannkinin geli~tiril mesi olarak anla~llabilir. ikinci tezim ise üç a'iamah 'iemamlzm bilime de uygulanabilecegidir. Yunan filozoflarmm da gbrdügü gibi bilimlerin problemden, aslmda son derece gündelik, slradan da olabilecek bir 'ieylere olan meraktan yola çlkl1klanm, ancak çok gündelik bir ~ey de olabilecek olan bu 'ieyin, bilimsel dÜ'iünenler için bir merak konusu, bir problem oldugunu daha en ba~ta belirtmi~tim. Benim tezime gbre her bilimsel geli'ime, Ç1ki'i noktasmm bir problem ya da problematik bir durum olmasl, yani bilgi bütünümüzün belirli bir durumunda ortaya Ç1kan bir problem olmaSl açlsmdan degerlendirilmelidir. Bu nokta büyük bnem ta'ilmaktadlr. Bilimin Ç1ki'i noktaslmn duyusal algüanmlz ya da duyusal gbzlemlerimiz oldugunu eskimi'i bilim kuramlan bgretirlerdi, hâlâ da bgretiyorlar. ilk baki~ta bu gayet akilcl ve ikna edici gbrünmektedir, oysa kbkten yanh~l1r. Bu, kolayhkla ~U tezle gbsterilebilir: Problem
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlart
19
yoksa gozlem de olmaz. Size, "lütfen gózlemleyin" çagnsmda bulundugumda, dilin genel kullammma uygun olarak hemen sorarSlruZ: "Evet, ama neyi? Ne gózlemleyeyim?" Diger bir deyi~le, benden size gózleminiz araclhglyla çiizülebilecek bir problem vermemi rica edersiniz. Ben ise size bir problem degil de, sadece bir nesne gbsterirsem, bu biraz daha iyi bir ~eydir, ancak kesinlikle tatmin edici degildir. Ornegin size, "Lütfen saatinizi giizlemleyin" desem, yine de gerçekten neyi giizlemlemenizi istedigirni bilemeyeceksiniz. Ama size çok s!Tadan bir problem sunarsam i~ tarnamen degi~ir. Belki bu problem sizin ilginizi çekmeyecek ama en azmdan, alg!lanmz ya da gózleminiz araC1llg,yla neyi saptarnaruz gerektigini bileceksiniz. (Ornek olarak, aym büyümekte mi küçülmekte mi 01dugunu, veya ~u anda okudugunuz kitabm hangi ~ehirde bas!lml~ oldug,mu bir problem olarak alabilirsiniz.) Bilimde problemlerden degil de, duyusal alg!lardan ya da gbzlemlerden yola Çlkllglmlz ~eklindeki yanh~ fikre, eski bilim kuraml nas!l ula~ml~llr? Bu noktada eski bilim kuraml sagduyuya dayah bilgikurarmna baghydl. Bu, bize dl~ dünya hakkmdaki bilgimizin dogrudan duyusal izlenirnlerimize bagh oldug,mu aruallr. Genel olarak sagduyunun büyük bir hayramyun; hatla eger biraz olsun ele~tirel olabilirsek, sagduyunun, olasl bülÜn sorunsal durumlarda en degerli ve güvenilir yol gósterici oldugunu da iddia ediyorum. Ama daima güvenilir degildir; bilirn kuraml veya bilgikuramlyla ilgili sorulan ele ahrken ona gerçekten ele~tirel yakla~abilmek, çok büyük bir iinem ta~lr. Oyleyse duyu organlanmlzm bizi çevremiz hakkmda bilgilendirdikleri ve bu amaçla onlardan kesinlikle vazgeçemeyecegimiz, pek tabii ki dogrudur. Ancak buradan, bilgimizin duyu alg!lanmlzla ba~ladlgl sonucunu çlkarmamlz mümkün .degildir. Tersine, geli~im kuraml aÇlsmdan bakildlgmda duyulanmlZ, belirli biyolojik problemleri çiizme amaclyla olu~mu~ gereçlerdir. Ornegin hayvanlann ve insanlarm gozleri, giirünü~e giire, konumlanm degi~tirebilen ve hareket edebilen canhlan, kendilerini yaralayabilecek sert cisimlerle olabilecek tehlikeli çarpl~malardan iince zamanmda uyarmak için geli~mi~lerdir.
20
Hayat Problem Çozmektir
Geli~me kuraIn1 aÇlsmdan bakIldlgmda, l1pkI mikroskoplanmlz ve dürbünlerimiz gibi, duyu organlanmlz da problemlerin ve çiizüm denemelerinin sonucudur. Bu da giistennektedir ki, problem, biyolojik açldan bakIldlgmda, giizlemden ve duyu algüanndan 8nce gelmektedir: Giizlemler veya duyusal alplar, ç8züm denemelerinde iinemli yardlmcl araçlardlf ve ortadan kaldlrmada ba~rolü oynarlar. Demek ki, üç a§amah ~emam a§agldaki ~ekilde bilimsel manl1ga ya da yiintembilime uygulanabilir: 1. Ç,kI§ noktasl her zaman için bir problemdir veya problematik bir durumdur. 2. Bunu ç8züm denemeleri izler. Bunlar her zaman kuramlardan olu§ur ve bu kuramlar da birer deneme olduk1armdan, çogunlukla hatahdlrlar: Bunlár her zaman için birer hipotez veya tahmindirler ve iiyle de kahrlar. 3. Bilimde de yanllgt!anffilZm ortadan kaldmlmaslyla, yanh§ kuramlanmlzm ortadan kaldmlmaslyla iigrenlriz. Üç a~amah §emamlz, 1. Problem; 2. Ç8züm denemeleri; 3. Ortadan kaldlYma, iiyleyse bilimin tammma da uygulanabilir. Biiylelik1e de merkezi sorunumuza ula~lyoruz: insan ürünü olan bilimde, 8zgün olan nedir? Bir amiple Newton veya Einstein gibi büyük bir bilim adaIn1 arasmdaki belirleyici fark nedir? Bu sorunun cevabt: Bilimde iizgün olan, ekitirel y8ntemin bilinçli bir ~ekilde uygulanmasmda yal1naktadlf; ~emamlzm 3. a§amasmda, yamlgllanrmzm ortadan kaldmlmasmda, bilinçli olarak ele~tirel çah~mz. Bilginin bilimsel biçiminin S1fadl~l bir hlzla geli§mesini, bu Slfadl~l bilimsel ilerlemeyi, yalmzca ele§tirel yiintem açlklamaktadlf. Her bilim iincesi bilgi, ister hayvana iizgü olsun ister insana, dogmatiktir. Bilim, dogmatik olmayan yiintemin, yani ele§tirel yiintemin bulunmaslyla ba§lar. Ancak ele§tirel yiintemin icadl, betim1eyici bir insan dilini, ele§tirel tamtlar geli§tirebilecek bir dili varsayar. Hatta ele§tirel
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
21
yontem, bir yazmm bulunmasml da varsayabilir. Çünkü ele~ti rel yontemin ozünde, çozüm denemelerimizin, kurarn1anmlzm ve hipotezlerimizin, bir di! araelhgryla formüle edi!erek, objektif olarak ortaya konulmasl yatmaktadrr, oyle ki, bunlar bilinçli olarak ele§tirel bir incelemenin nesnesi haline getiri!ebi!sin. Sadeee oznel veya ozel olarak dü~ünülmü~ veya dogru 01dugu varsayIlIlli~ bir dü~üneeyle, içgüdüsel bir psikolojik olu~umla, aynz dü~üneenin, di! araelhglyla (hatta belki de yazIll olarak) formüle edilmi§ ve boyleee toplu tartl~maya sunulabi!eeek hale gelmi~ ~ekli arasmda ne kadar büyük bir fark oldugunu kavramak çok onemlidir. Dl~avurulmaIlli§ dü~üneem olan "bugün yagmur yagaeak" tan, aym içerikli, aneak dl§avurulmu~ bir onerme olan "bugün yagrnur yagaeak" a dogru atllan adrrmn, inamlmaz büyüklükte, neredeyse bir uçurumun üzerinden atllIlli~ bir adlm 01dugu tezini savunuyorum. Bu adlm, yani bir dü~üncenin dl~a vurulmasl, ilk bakl§ta hiç de o kadar büyük bir adlm degilmi~ gibi gorünüyor. Aneak, oneeden benim ki~i1igimin, beklentilerimin ve belki de korkulanmm bir parçasl olan bir ~eyin, di! araelhglyla formüle edi!mesi, artlk nesnel olarak ortada durdugu ve boylelikle genel ele~tirel tartl§maya konu olabi!ecegi anlamlna gelmektedir. Ama kendim için de devasa bir fark vardlr. D,~avurulmu~ onerme, ornegin dl~avurulmu~ bir ongorü, di! aracrhglyla formüle edilerek benim ~ahsrrndan slynhr. Boy lelikle benim keyfiyetimden, ümitlerimden ve korkularrrndan baglmSlZ hale gelir. Yani nesnelle§ir: Hem ba~kalan, hem benim tarafImdan deneme amaçlz olarak olumlanabilir, ya da yine deneme amaçlz olarak degillenebilir; destekleyen ve kar~l çikan nedenler tartIlarak tartI§Ilabilir; dahasl ongorüyü destekleyen ve ona kar~l çlkan taraf1ar olu~abilir. í§te burada "bilgi" kelimesinin iki anlaml --Oznel ve nesnel anlamda bilgi- arasmdaki onern1i bir aynma geliyoruz. Genellikle bilgi, oznel veya ruhsal bir durum olarak gorülür. Edimsel "biliyorum" ifadesinden yola çlküarak bilgi, inanem belli bir ~ekli, yani inanem yeter nedenlere dayanan ~ekli olarak tamrn1amr. "Bi!gi" sozeügünün oznel yorumu, eski bilim kuramlm fazlaslyla derinden etkilemi~tir, aneak bilim, oznel beklentilerden
22
Haya,t Problem Çozmektir
veya i:iznel kamlardan degil, nesnel, di! araClhg,yla formüle edi!mi~ i:inermelerden, hipotezlerden ve problemlerden olu~tu gundan, bu yorum, bir bilim kuraml için kesinlikle kullam~h degi!dir. Bilim insan tininin bir ürünüdür, ancak bu ürün en az bir katedral kadar nesneldir. Bir i:inermenin, di! araClhg,yla ifade edilmi~ bir dü~ünce oldugunu si:iylersek, bu dogru olur, ancak i:inermenin nesnelligini yeterince somut bir §eki!de ortaya koymaz. Bu, "dü~ünce" kelimesinin ikircikliliginden kaynaklanmaktadlr. Ozellikle filozoflar Bernhard Bolzano ve ondan sonra Gottlob Frege'nin vurguladlgl gibi, ijznel dü§ünme süreci, bir dü~üncenin nesnel içeriginden veya mantzksal ya da bildirisel kapsammdan ayn tutulmahdlr. "Muhammet'in dü~ünceleri Buda'mnkilerden çok farklldlr" dedigim zaman, iki ki§inin dü~ünce süreçlerinden degi!, iki i:igreti ya da kuramm mantIksal kapsammdan bahsederim. Dü§ünce süreçleri nedensel ili~kiler içinde bulunabilirler. "Spinoza' mn i:igretisi Descartes' m i:igretisinden etkilenmi§ti" dedigimde, iki ki§i arasmdaki nedensel ili~kiyi tammlayarak, Spinoza'mn dü§ünce süreçleri üzerine bir saptamada bulunurum. Ancak, "Yine de Spinoza'mn i:igretisi, bazl i:inemli noktalarda Descartes'm i:igretisiyle çeli§ki içindeydi" dedigimde, dü§ünce süreçlerinden degi!, her iki i:igretinin nesne1 manbksal kapsammdan bahsederim. insan dilinin nesnellik niteligini vurguladlglmda, ast! hedefledigim, her ~eyden i:ince i:inermelerin manbksal kapsamldrr. Daha i:ince, sadece dl§avurulmu§ bir dü~ünce ele~tiri nesnesi olabilir dedigimde si:iylemek istedigirn, psikolojik dü~ünme sürecinin degil, yalmzca i:inermenin manhksal kapsammm ele~tirel tarh~ma konusu olabilecegidir. Sizlere üç a§amah ~emarm: 1. Problem; 2. Çozüm denemeleri; 3. Ortadan kaldmna ve bu yeni bilgi edinme §ernasmm amipten Einstein' a kadar uygulanabilecegi iddiaml bir kez daha habrlabnak istiyorum. Fark nerede yatmaktadzr? Bu soru bilim kuraml için belirleyicidir.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
23
Belirleyici fark 3. a§amada, çiizüm denemelerinin ortadan
kaldmlmasznda yatmaktadlr. Bilginin bilim iincesi geli§iminde ortadan kalkma, bizim ba§lmlza gelen bir §eydir: Bizim çiizüm iinerilerimizi ortadan kaldlran çevremizdeki dünyadlf; ortadan kaldlrmaya aktif degil, pasif olarak katümz. Biz ortadan kaldlfmaya ugranz, ve eger ortadan kaldlfma, çiizüm denemelerirnizi fazla slk yok ederse, veya iinceden ba§anh olmu§ bir çiizürn denernesini yok ederse, biiylelikle sadece çiizüm denemesini degil, çiizüm denemelerinin icraC1s1 olan bizleri de yok eder. Darwinci aY'klanrna kuraml bunu açlkça ortaya koyar. Bilimsel yiintemin ve bilimsel yakla§lmm getirdig; büyük yenilik, bilimde ortadan kaldlrmaya aktif olarak ilgi giisteriyor ve katülyor olrnamlzdlr. Çiizüm denemeleri nesnelle§tirilerek çiizürn denernelerimizle iizde§le§memiz engellenir. Üç a§amah §ernamn az çok bilincinde olsak da, hlç olmasak da, bilirnsel yakla§lffiln getirdigi yenilik, kendi çiizüm denemelerirnizi aktif olarak ortadan kaldlrmaY' denememizde yatar. Çiizürn denemelerimizi ele§tiriye açarak, elirnizde mevcut olan ve üretebilecegimiz bürun araçlan bu ele§tirinin hlzmetine sunanz. Ornegin, çevremizdeki dünyamn bir çozürn denemesini, bir kuraffil çürülrnesini beklemek yerine, çevrernizi bu çozürn denemesine olabildigince uygun olmayan bir hale getirmeye çah§lflz. Bu §ekilde kuram1anmlZl deneye tabi tutanz, üstelik en zor deneye tabi tulrnaya çah§mz. Kuraffilm1Z1 ortadan kaldlrmak için elimizden geleni yapanz, çünkü yanlz§ olan kuramlan kendimiz bulmak isteriz. Oyleyse bir amiple Einstein arasmdaki fark nerede yatar sorusu, a§agldaki §ekilde yamtlanabilir: Amip yanll§larnadan IFalsifikation! kaçlmr: Beklentileri kendisinin bir parçasldlr, ve beklentilerin veya hipotezlerin bilirn iincesi icracüan, hipotezlerinin çürü rulmesi sonucu genellikle yok edilirler. Buna kar§m Einstein, hipotezini nesnelle§tirrni§tir. Hipotez onun dl§mdaki bir §eydir; bilim adaml, kendisi Y'k1ma ugramadan, hipotezini ele§tirileriyle yok edebilir. Bilirnde, kendimiz yerine hipotezlerirnizi oldürürüz. Boylece kendi hipotezime, geleneksel bilim kurarnlmn savunuculan tarafmdan paradoks diye reddedilen kurarnlma ge-
24
Hayat Problem Çozmektir
liyoruz. Ba~hca tezim ~oyledir: Bilimsel yakla~lnu ve bilimsel yontemi bilim oncesi yakla~lmdan ayrran, yanlz§lama denemeleri yontemidir. Her çozüm denemesi, her kuram, elimizden geldigince Slkr bir denetlemeden geçer. Ancak bu sIkl denetleme, her zaman için, denetlenenin zayifltklarzm bulma denemesidir. Kuramlan denetlememiz de aym ~ekilde onlann zaylfhklanru ortaya çlkarma denemesidir. Oyleyse bir kuramm denetlenmesi, o kuraml çürütme ya da yanlz§lama denemesidir. Bu tabii ki, kendi kuramlru yanh~lamayl ba~aran ara~tmna cmm, buna hep sevinecegi anlamma gelmez. Kuram zaten kendisi tarafmdan bir çozüm denemesi olarak ortaya atIlnu~tlr, bu da demektir ki, kuram çetin smavlara dayanabilecektir. Ümit vaat eden bir çozüm denemesini yan!I~layan çogu bilim adanu, ki~i sel olarak agrr bir dü~ kmkhgma ugrayacaktrr. Kuraml yanll~lama hedefi, genellikle bilim adammm ki~isel bir hedefi olmayacaktlr, hatta hakiki bir bilim adanu genellikle, büyük umutlar bagladlgl bir kuraml, yanh~lama denemelerine kar~l savunma ya ça!I~acaktlr. Bilim kuraml açlsmdan bu gayet memnuniyetle kar~Ilana bilir; yoksa ha/ci/ci yanll~lamalan sahte yanh~lamalardan nasIl ay,rabilirdik? Bilimde de ciddi bir smavdan geçiri!en her kuranu destekleyen ve ona kar~l çlkan taraflann olu~masma gereksinimimiz vardlr. Çünkü mantlksal bir bilimsel tartt§maya gereksinimimiz vardlr, ve tartl~ma her zaman kesin bir sonuca baglanamayabilir. Bilimi oldugu yere getiren asIl yeni yakla~lm, kesinlikle ele§tirel yakla~lmdlr. Buna ise her ~eyden once kuramlannm nesnel, topluma açlk bir ~ekilde di! aracrllglyla formüle edilmesiyle ula~Illr. Sonra bu, genellikle taraflarm belirginle~mesi ve ele~tirel tartl~mamn ba~lamasma yol açar. Albert Einstein ve Niels Bohr arasmdaki tartl~mamn gosterdigi gibi, bu tartl~ma lar genellikle uzun yrllar boyunca belirsizligini korur. Ne olursa olsun, her bilimsel tartl~manm bir sonuca ula~acaglmn garantisi yoktur. Bilimsel ilerlemenin garantisi yoktur. Oyleyse aSl1 tezim, bilimi ve bilimsel yontemi, bilim oncesinden ve bilim oncesi yakla~lmdan ayrran yeniligin, çozüm
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
25
denemelerine kar~1 bilinçli bir ele~tirel yakla~rm oldugudur. Yani ortadan kaldrrmaya aktif katrhm, aktif ortadan kaldlrma denemeleri, ele~tirme, yani yanlI~lama denemeleridir. G6rdügümüz üzere, kuramI yan1I~lamadan kurtarmaya y6nelik ters y6ndeki denemelerin de y6ntembilimsel bir i~levi vardIr. Ancak b6ylesi dogmatik bir yak1a~lmm aSI1 olarak bilim oncesi dü~ünceye 6zgü oldugu, oysa ele~tirel yakla~rrnm, bilinçli yanh~lama denemesinín bílimi dogurdugu ve bílimsel yonleme hâkim oldugu teziní savunuyorum. Bilimsel taraflann olu~masmm hiç ~üphesiz sahip oldugu y6ntembilimsel i~leve ragmen, yanh~lama denemelerinin ve bazen ba~anya ula~an yanlI~lamamn büyük 6neminín, kanrmca her ara~hrmacI farkmda olmahdIr. çünkü bilimsel y6ntem, Verulam1, Bacon'un veya Sir Jàmes Jeans'in 6grettigi gibi loplamsal (kümülalijJ deg;l, tersine 6zünde devrimcídir. Bilimsel ilerleme asIl olarak, kuramlarm ba~ka kuramlarca a~IImasI ve yerinden edilmesi sayesinde olur. Bu yeni kuramlar, eski kuram1arm ç6zmü~ olduk1an bütün problem1eri, en az onlar kadar iyi ç6zebilecek durumda olmahdIr. Bu ~ekilde, Einstein kuramI gezegenlerin hareketi problemini, aslmda bütiin makromekaník problemini, en az N ewton kuramI kadar, hatta belki daha da iyi ç6zer. Ancak devrimci kuram, yeni varsay,m1ardan yola çIkarak, ürettigi sonuçlarla, dogrudan bir çeli~ki içinde durdugu eski kuramm çok daha 6tesine gider. Bu çeli~ki, eski ve yeni kuram arasmda karar verilmesini saglayacak deneylerin kurgulanmasml saglar. Deneylerin iki kuramdan en az biriní yanlI~layabilmesi gerekir: Deneyler smaVI geçen kuramm üsrunlügünü kamtlayabilir, ama dogrulugunu kamtlayamaz; smaVI geçen kuram da krsa zamanda yine çürütülebilir. Bir ara~trrmaC1 bu durumu kavradIgmda, kendi yarathgI en sevgili kuramma kar~1 bile ele~tirel yakla~acakhr. Bunu ele~tir menlerine bIrakmaktansa, kuramIm kendisi denetlemeyi ve belki de yanh~lamayr tercih edecektir. Gurur duydugum bir 6rnek, eski arkada~lm, beyin fizyologu ve Nobel 6dülü sahibi Sir John Eccles'tir. John Eccles ile ilk olarak, bir dizi ders verdigim Otago Üníversitesi'nde (Dunedin, Yeni Zelanda) kar~IIa~hm. YI11ardIr deneysel olarak, si-
26
Hayat Problem Çozmektir
nir uyansmm sinapslar üzerinden bir sinir hücresinden digerine nasIl aktanldlgl sorunuyla, yani "sinaptik aktanm" problemiyle ugra§lyordu. Ozellikle Cambridge' de etkili olan Sir Henry Dale okulu, kimyasal bir "aktanC1 madde" moleküllerinin, (sinir hücrelerini aYlran) sinapslan a§arak, uyanyl bir hücreden digerine aktardlklanm varsaYlyordu. Eccles'in deneyleri ise aktanmda geçen Zamamn son derece krsa -Eccles'in fikrince aktanC1 madde için fazla krsa- oldugunu kamtladlgmdan, hem sinir uyanlarmm aktanml, hem de kasJ!malarm aktanml için salt elektriksel bir aktanm kuramml, bütün aynnl!lanyla geli§tirdi. Burada si:izü Eccles'in kendisine blraksam daha iyi olacak*: "1945'e kadar bilimsel ara§l!rma hakkmda §u ah§Ilagelmi§ fikirlere sahiptim: Birincisi, hipotezlerin, deneysel verilerin dikkatli ve yiintemsel olarak toplanmasmdan dogduklan. Bu, Bacon ve Mill'e dayanan, bilimin tümevanmCl yorumudl1r. çogu bilim adarru ve filozof hâlâ bilimsel yi:intemin bu oldl.li;Llna inamyor. íkincisi, bir bilim adammm ba§ansmm, geli§tird igi hipotezlerin güvenilirligine dayanarak yargIlandlg1. Ku§kusuz bu hipotezler yeni veriler Ylg11arak geni§letilmeliydi, ancak kuramsal geli§melere saglam ve güvenli birer temel i§levi giireceklerdi - en azmdan bi:iyle umuluyordu. Bilim adamlan, deneysel verileri hakkmda konu§maY1, hipotezlerini ise sadece çah§ma iskeleti olarak gi:irmeyi tercih eder. Son olarak -ki en i:inemli nokta burasl- yeni verilerle çürütülen ve sonunda tamamen bo§verilen bir hipotezi savunmak, bir bilim adaml için son derece üzüntü vericidir ve bir ba§anslzhk i§aretidir. Benim sorunum buydu. Uzun süre bir hipotezi savunmu§tum, ta ki belki de yadsmmasl gerektigini anlayana kadar, bu ise beni müthi§ bunall!yordu. Sinapslar hakkmda kafam kan§lklJ ve o zamanlar sinir hücreleri arasmdaki sinaptik aktanmm çogun1ukla elektriksel oldugunu samyordum. Sonradan katJ!an yava§ bir kimyasal bile§enin oldugunu da kabul ediyordum, ama sinapslar üzerinden hlZh aktanmm elektriksel yollardan olduguna inamyordum. í§te o zaman Popper' dan kendi hipotezlerimin yanh§hgmm anla§llmasmm, bilimsel olarak gurur * Bkz. Eccles, Wahrheit und Wil'klichkeit, 1975, s. 143 v.d.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
27
kmC1 bir §ey olmadlglm iigrendim. Bu, uzun zamandu duydugum en güzel haberdi. Hatta Popper beni, elektriksel olarak ko§ullanml§, uyancl ve engelleyici sinaptik aktanm hakkmdaki hipotezlerimi, a§lY! keskin ve kal! bir §ekilde, insam kendilerini çürütmeye te§vik edecek §ekilde formüle el!neye ikna etti. Birkaç yIl sonra, 1951'de motoniironlann hücre içi aktanmml gerçekle§tirmeye ba§ladlglmlzda, çogunlukla arkada§lanmm ve benim katk!lanmla, onlan çürütmeyi ba§ardlk. Popper' c1 i:igreti sayesinde neredeyse 20 ylldlr besledigim o sevgili dü§üncemin i:ilümünü sevinçle kabullenebildim ve diger taraftan Dale ve Loewi'nin sevgili dü§üncesi olan 'kimyasal aktanm i:iyküsü'ne olabildigince çok §ey katabildim. Sonunda Popper'm bilimsel yi:intemler hakkmdaki iigretisinin o büyük, kurtanC1 etkisine tamkoldum ... Burada ilginç bir olaylar silsilesi ortaya çlkl!. Sinaptik aktanmm elektriksel oldugu hipotezini yadslmayl çok çabuk kabullendigimi anladlm. Çah§malanma konu olan birçok sinaps türü, kesinlikle kimyasal türdendir, ancak bugün birçok elektriksel aktanm bilinmektedir, benim sinapslar üzerine olan kitablm da (1964) elektriksel aktanm hakkmda iki klslm içennektedir, hem engel!eyici hem de uyancl!" Beyin ara§l!rmalannda çlglr açan kuramlann sahibi olan gerek Eccles'in gerek Dale'in hakslz olmasl, çok ilginçtir; çünkü ikisi de kuramlanmn bütün sinapslar için geçerli olduguna inamyordu. Dale'in kuraml, o zamanlar her ikisinin de ilgilendigi sinapslar için geçerliydi, ancak Eccles'in kurammdan daha fazla genelgeçer degildi. Dale'in yanda§lan ise bunu hiç fark etmemi§ gi:irünüyorlar; Eccles' e kar§l zaferlerinden o kadar emindiler ki, her iki tarafm da aym (si:izde) günahl i§ledigini, yani "i:ince bütün anlamh verileri toplamadan (ki bu asIa gerçekle§tirilemez) aceleyle genelleme yapl!gml" kavrayamlyorlard!. Ba§ka bir yerde, Nobel i:idül!ü biyografisinde Eccles §unlan yazlyor: "$imdi bu sevgili kuramlann yanh§lanmasma seviniyorum bile, çünkü bu yanh§lama bilimsel bir ba§andlr." Bu son nokta a§lYl derecede i:inemlidir: Bir yanh§lamadan her zaman bir ylgm §ey iigreniriz. Sadece bir kuramm yanh§ 01-
28
Hayat Problem Çozmektir
dugunu degil, neden yanh§ oldugunu da ogreniriz. Ve hepsinden once, yeni ve dahn slkl kavranml§ bir problem elde ederiz; bildigimiz üzere yeni bir problem, yeni bir bilimsel geli§menin asIl çlh§ noktasldlr. N eden üç a§amah §emaml bu kadar slk belirttigimi belki de merak ediyorsunuzdur. Klsmen bunu, oncekine çok benzeyen, ama dort a§amah bir §emaya, sizi hazlrlamak için yaptJm; bilime ve bilimsel geli§menin dinamigine ozgü olan bir §ema. Dort a§amah §emayl, üç a§amah §emamlzdan -yani problem, çozüm denemeleri, ortadan kaldlrma- ilk a§amayl "eski prob!em" olarak betimleyip, dordüncü a§ama olarak da "yeni problemleri" katarak çlkarsayabiliriz. Dahasl "çozüm denemeleri" ni deneme amaçh kuramlar"la, ortadan kal dlrma"yl da "ele§tirel tartJ§ma araclhgly!a ortadan kaldlrma denemeleri" ile degi§tirirsek, bilim kuramma ozgü dort a§amah §emaya ula§1f1z. Oyleyse §oyle bir gorüntü kar§lmlza çlhyor: 1. Eski problem; 2. Deneme amaçlz kuram olu§umlarz; 3. Deneysel smama da dahil olmak üzere ele§tirel tartl§ma araCIlzglyla ortadan kaldlrma denemeleri; 4. Kuramlarzmlzm ele§tirel tartz§masmdan çlkan yeni problemler. Dort a§amah §emam bilim kuramma ili§kin uzun bir dizi gozlemde bulunmama izin veriyor. Problem hnkkmda. Bilim oncesinin ve bilimin oncelikli problemleri, dogasl geregi kIlpsaldlr, ancak hsa zamanda dort a§amah dongü aracIllgryla, en azmdan hsmen, kuramsal problemlerle yer degi§tirir. Demek ki, yeni problemlerin çogu kuramlarzn ele§tirisinden ortaya çlkmaktadlr: Bunlar kuram-içidir. Bu Hesiodos'un kozmogonisindeki problemler için oldugu kadar, hatta daha da fazla, Sokrates oncesi Yunan filozoflan.için de geçerlidir; modern doga bilimlerinin çogu problemi için de geçerlidir: Problemlerin kendileri kuramlann, ve ele§tirel tartJ§mamn kuramlarda açlga çlkardlgl zorluklann ürünüdür. Bu kuramsal problemler, ozünde, açlklama bekleyen, açlklaylcl kuramlar bekleyen sorulardlr: Kuramlann sunduklan deneme amaçh yamtlar, zaten açlklama denemeleridir. li
/I
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
29
Bir §eyi iingiirme prob/em/eri de lez/gzsa/ prob/em/er arasznda sayz/abilir. Ama arz bilimin ente/ektüe/ bakl~ açlsmdan izlendiginde, bu ongorüler 3. a~amaya, yani ele§tire/ tarh~maya, sznamaya aittir. Açlklama denemesi olarak kar~lmlza çlkan kuramlanmlzl, gerçekte ve uygulamada, dogruluk iddialan açlsmdan degerlendirme f1rsah tamdlklanndan entelektüel olarak i1gi çekicidir. Dahasl dort a~amah ~emamlzdan, bilimde bir eski problemler diingüsünden yola çlkarak yeni problemlere ula~hgumzl, bunlann da yeni bir diingünün çlkl~ noktasl i~levi gordügünü çlkarsayabiliyoruz. $emanuzm dongüsel ya da periyodik karakterinden dolaYl, dort a~amamn herhangi birinden ba~layabili riz. $emam1Zm 2. a~amasmdaki leuram/arla ba~layabiliriz. Yani, bilim adamlmn eski bir leuramdan yola çlkarak, bunu ele~tirel bir tarh~ma ve ortadan kalduma süreeinden geçirdigini ve bunun sonueunda, yeni leuram/ar araelhglyla çozmeye çah~hgl problemlere ula~hgml soyleyebiliriz. $emanm dongüsel karakterinden dolaYl bu gayet saglam bir yorumdur. Tatmin edici leuramlar ortaya atzlmaszn!, bilirnin hedefi olarak betimleyebilmemiz de bunu desteklemektedir. Diger taraftan, hangi ~artlar altmda bir kuramm tatmin edici olarak betimlenebileeegi sorusu, bizi dogrudan çzkz§ noletasz olarak probleme geri gotürür. çünkü bir kuramdan ilk talebimiz açlkça, problerni olu~turan güçlük!eri açlk!ayarak, bir açlklama gerektiren problemleri çiizmesidir. Sonuçta, çlkI~ noktamlz olarak o ana kadarki kuramlann ortadan kaldmlmaslm ya da tasfiyesini de seçebiliriz. Çünkü bilimin, hep bir kuranun ylkIh~nu çlkl~ noktasl olarak aldlgml da rahathkla soyleyebiliriz; bu yzkIh~, bu ortadan kalduma, daha soma, ortadan kaldmlml~ kuramm yerine daha iyi bir kuram koyma problemini dogurur. Ben ~ahsen çlkI~ noktasl olarak problemi tereih ediyorum, aneak §emanzn diingüsel karaleterinin, a~amalann her birini yeni bir geli~menin çlkI~ noktasl olarak gormemizi mümkün kzldlg1mn da bilincindeyim. Bu yeni dort a~amah ~emarun ozünde, dinarnik karakteri yatmaktadu: A~arnalann her biri, deyi~ yerindeyse, bir somaki a~a-
30
Hayat Problem Çozmektir
maya geçmek yolunda içsel, manhksal bir motivasyon ta~lmakta dIr. Bu bilirn manhgmda ortaya çJ.khgt ~ekliyle bilim, ózünde büyümede oldugu kavranan bir olgudur; ózünde dinamiktir, kesinlikle bitmi§ bir §ey degildir: Nihai hedefine ula§hgt bir nokta yoktur. Problemi çlkl~ noktasl olarak tercih etmemin bir de ~u nedeni vardlr. Eslci bir problemle, ard!ll olan yeni problemler arasmdaki mesa!e, bence bilimsel i1erlemeyi, órnegin eski kuram!arla, eskilerin yerine geçen yeni nesi1 kuramlar arasmdaki mesafeden çok daha çarplcl bir ~eki1de karakterize etmektedir. Ornek olarak Newton'un ve Einstein'm çekim kurarmm a!al!m. iki kuram arasmdaki mesafe büyüktür; ancak Newton'un kuramml Einstein'm diline, tansór hesabmm formalizmine tercüme etmek mümkündür; órnegin Profesór Peter Havas'm yaphgl gibi, bunu gerçekle§tirirsek, iki kuram arasmdaki farkm sadece çekimin sonlu yayI!ma hlzmda, yani sonlu 1§lk hlZl e' de yathgml buluruz. Demek ki, Einstein kuramml, sonlu yayI!ma hlZl c'nin yerine sonsuz bir luz koyarak formü!e ettiginde, Einstein kurarmnm Newton'unkiyle bütünle§tigini, Havas góstermeyi ba§arml~hr. Ancak buradan, kuramm getirdigi bütün i1erlemenin, çekimin son!u yayI!ma luzmda yattJgI sonucunu çlkarmak çok yamltlclolur. Newton kuramrmn ele§tirmenlerinin, órnegin Ernst Mach'm ortaya çlkardlgl problemleri, Einstein kurammm ele§tirmenlerinin, óncelikle de Einstein'm kendisinin ortaya çJ.kardlgl problemlerZe kar~I!a§tJrdlglmlzda, geli§menin dinamik karakterini ve i1erlemeyi daha belirgin górebi1digimizi iddia ediyorum. Oyleyse eski ve yeni problemleri kar§I!a§tJrdlglmlzda o büyük mesafeyi, o büyük i1erlemeyi górürüz. Aslmda eski problemlerden geriye sadece bir tanesi kal dI, Mach i1kesi deni1eni. Bu, aglr kütlelerin ataZetini, evrendeki uzak kütlelerin bir etkisi olarak anlamamlz gerektigi talebidir. Kuraml bu talebi tam o!arak yerine getirmedigi için Einstein büyük dü~ kJ.nkhgma ugraml§tJr. Gerçi onun çekim kuraml, ·ataleti çekimin bir sonucu olarak gósteriyordu; ama Einstein'm çekim kurammda kütle!eri ortadan kaldmrsak kuram, óze! górecelik kurarmyla bütünle§ir, atalet ise ÜTetici kütleler olmakslzm bile varhgml sürdürÜT.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
31
Einstein bu noktada kurammm en duyarh eksiklerinden birini gorüyordu. Mach ilkesini çekim kurammm içine yerle~tir me problemi yanm yüzy!ldIr bu alandaki bütün ara~tlTmac!lan me~gul etmi~tir.
Bu nedenlerden dolaYI dort a~amah ~emamIza problemle bana daha iyi gorünüyor. Her ne olursa olsun, bilim oncesi geli~melere kar~1 dinamik bilimsel geli~imin getirdigi yeniligin nerede yattlgml bu ~ema gostermektedir: dilin, yazlmn ve ele~tirel tartl~manm icadl dolay,s'yla ortadan kaldlrma sürecine aktif katlhmInuzda. As!l tezim, ele~tirel tartl~manm icadIyla bilimin yarat!ldlgIdIr. Bu tezimin onemli bir sonucu ~u soruya dayamyor: Deneysel bilimin kuramlan diger kuramlardan nas!l aynlmaktadlr? Kendi açlS1ndan bu problem deneysel bilimin bir problemi degil, bilim kuramznzn bir problemidir. Bilim mantlgma ya da bilim felsefesine ait bir problemdir. Bu problemin, asll tezimden ÇIkarsanabilecek olan yamtl ~oyledir: Deneysel bilimin kuramlan diger kuramlardan, olasl deneyimler kar~lsmda ba~ansIZlIga ugrayabilecek olmalanyla aynlmaktadlr; yani gerçekten oylesi deneyimler yapabilirsek, kuraml yanh~layabilecek deneyimler mümkündür ve betimlenebilir. Deneysel bilimin kuramlarml diger kuramlardan ayIracak SlnlTl çizme sorununu "slnlrlama problemi" onerdigim çozümü de "smIrlama olçütü" olarak adlandm:i:u~tlm. Oyleyse slmrlama probleminin çozümü için onerim, a~agl daki smIrlama olçütüdür: Bir kuram, ancak ve ancak eger olasl deneyimlerle çeli~iyorsa, yani ilke olarak deneyim aracIhgIyla yanh~lanabilirse deneysel bilim kapsammdadIr. Bu smlTlama olçütünü "yanh~lanabilirlik olçütü" olarak adlandlrmlr;;tlm. Yanh~lanabilirlik olçütü, birçok kuram vasltasIyla gosterilebilir. Ornegin a~mm çiçek hastahgma kar~1 korudugu kuramml yarul~lamak mümkündür: Dogru bir ~ekilde a~1 olan birisi yine de çiçek hastahgma yakalamrsa, kuram yanh~lanmIr;; demektir. Bu ornek, yanh~lanabilirlik olçütünün kendisinin de problemli oldugunu gostermek için de kullamlabilir. A~llanan milba~lamanuz
I
32
Hayat Problem Çozmektir
yonlarca insandan bir tanesi çiçege yakalansa bile, kuram1m1zm yanh§lanm1§ oldugunu asIa dü§ünemeyiz. A§1lamada ya da a§1 maddesinde bir sorun oldugunu dü§ünürüz. Aslmda bi:iylesi bir Ç1k1§ yolu prensipte her zaman mümkündür: Bir yanh§lamayla kar§üa§tJg1m1zda §u ya da bu §ekilde hep bir bahane bulabiliriz; bir yard1mc1 hipotez i:ine sürerek yanh§lamay1 reddedebiliriz. Kuramlanm1za bütün olas1 yanh§lamalara kaf§1 (Profesi:ir Hans Albert'in ifadesiyle) "baglEilkltk kazandlrabiliriz. " Demek ki, yanl1§lanabilirlik i:ilçütünün uygulanmas1 her zaman kolay degildir. Buna ragmen yanh§lanabilirlik i:ilçütü bir deger ta§1maktadu. Her ne kadar uygulamas1 her zaman kolay olmasa da, çiçege kar§1 a§üama kuramma uygulanabilir: Eger a§üand1g1 halde çiçege yakalanan insanlarm yüzdesi, a§!Ianmadan çiçege yakalananlarm yüzdesiyle a§ag1 yukan aymysa (hatta belki daha da büyükse), bütün bilim adamlan a§1yla koruma kuranundan vazgeçecektir. Bu durumu, bence yanh§lanamayacak bir kuranun durumuyla kar§!la§tJrahm; i:irnegin Freud'un psikanaliz kuram1yla. hke olarak bu kuram herhalde, ancak eger insanlarm kurarnla çeli§en bir davram§1m betimleyebilseydik smanabilirdi. Bu rur yanl1§lanabilir davram§ kuramlan bulunmaktadu; i:irnegin uzun bir ya§am boyunca dürüst oldugunu her zaman gi:istermi§ bir insanm, maddi durumu güvence altmdaysa, birdenbire ya§hhk günlerinde mrs1z olamayacag1 gibi. Bu kuram kesinlikle yanl1§lanabilir, baz1 baZl gerçekten onu yanh§layan vakalann da gerçekle§tigini tahmin ediyorum. Oyleyse bu kuram i:inümüzdeki §ekilde formüle edildiginde basitçe yanltEitlr. Ancak bu kuramm tersine, psikanalizi çürütebilecek bir insan davram§1 akla gelmemektedir. Bir adam kendi hayatJm tehlikeye atarak ba§kas1mn hayatJm kurtanrsa, veya tersine eski bir dostunun hayatJm tehdit ederse - ne kadar acayip insan davram§lan akl1nuza getirirsek getirelim, psikanalizle çeli§ki içinde bulunmayacaktJr. hke olarak psikanaliz en acayip insan davram§lanm bile aç1klayabilir. Demek ki, deneysel olarak yanh§lanabilir degildir, denetlenebilir degildir.
r. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan
33
Bununla Freud'un birçok §eyi dogru gormedigini soylemek istemiyorum. Íddia ettig;m, kurammm deneysel-bilimsel bir karakterinin olmad!g!dlr: Çünkü smanamamaktadlr. A§!lama orneginde oldugu türden kuramlar, hepsinden once de fiziksel, kimyasal ve biyolojik kuramlar ise bunun tam kar~ltJdlr.
Mükemmel bir yakla§!m sergiledigi halde Newton'un mekaniginin yanh§ oldugunu varsaymak için, Einstein'm çekim kurammdan bu yana nedenlerimiz var. Ancak herhalde hem Newton'un, hem Einstein'm kuraml yanh§lanabilir, tabii bagl§!khk stratejisini izleyerek yanh§lamadan bir bahaneyle kurtulmak her zaman mümkündür. Freud'un psikanalizi dü§ünülebilecek hiçbir insan davram§lyla çeli§ki içinde bulunmazken, ruh çaglrma seansmda "masa oynatJrken" masamn davram§l Newton'un kuramIYla çeli§ki içindedir. Masamm üstiindeki çay doIu bardak birden dans etmeye ba§lasa, donse dola§sa, i§te bu Newton'un kuramlmn bir yanh§lamas! olurdu; üstelik o kadar donüp dola§maya ragmen çay da dokülmezse. Oyleyse mekanik, fiziksel cisimlerin dü§ünülebilecek sonsuz sayrda hareket biçimiyle çeli§ki içindedir - dü§ünülebilecek hiçbir insan davram§IYla çeli§kide bulunmayan psikanalizin tam tersine. Newton mekanigi Einstein'mkine çok iyi bir yakla§ma olanag! sundugu için, Newton mekanig;nin yedigi neredeyse her darbeden Einstein'm çekim kuram! da etkilenirdi. Ancak bunun da Citesinde Einstein, gozlemlendiklerinde kendi kurarmm çürütecek ama N ewton' unkini etkilemeyecek olan vakalan kasten ara§tJrm!§tJr. Ornegin Einstein, Sirius uydulannm ve diger beyaz cücelerin tayfmda, kendisi tarafmdan hesaplanm!§ kmrnzl kaymaslmn bulunamamasl durumunda, kuramml çürütiilmü§ sayacagmdan blTakacagm! yazml§tJ. Dahas!, Einstein'm kendi çekim kuramma kar§l son derece ele§tirel yakla§ml§ olmas! da ilginçtir. Smama deneylerinin hiçbiri (ki hepsini kendisi onermi§ti) kuram! için uygunsuz sonuçlanmad!ysa da, kuramsal nedenlerden dolay! bunlan tam olarak tatmin edici bulmam!§tJ. Bütiin doga bilimi kuramlan gibi kendi kurammm .da geçici bir çiizüm denemesi niteliginde, yani
34
Hayat Problem Çozmektir
hipotetik nitelikte oldugunu kesin olarak biliyordu. Ancak iddia ettigi ~ey daha çok aynntIlarda yatIyordu. Kendi kuralmmn neden kusurlu ve kendi ara~tIrma prograrm açlsmdan yetersiz olarak gi:irülmesi gerektiginin nedenlerini sunmu~tu; tatmin ediei bir kurarmn yerine getirmesi gereken bir dizi ko~ulu da belirtrni~ti.
Ancak ba~langlçtaki kendi çekim kurammdan bekledigi, aranan kurama Newton'un çekim kurarmndan daha iyi bir yaklai!lm sergilemesi ve dolaYlslyla dogruluga daha çok yaklai!maslydl. Dogruluga yaklai!ma fikri bence bilim kurammm en i:inemli fikirlerinden biridir. Bu, rekabet halindeki kuramlarm ele§tirel bir ~ekilde tartI§rlmasmm, gi:irdügümüz üzere bi1im kuraml için çok i:inemli olmaslyla baglantrlldlr. Ancak ele§tirel bir tartI§ma belirli degerlerce düzenlenir. Düzenleyiei bir ilkeye, ya da Kant'm terminolojisinde düzenleyiei bir fikre gereksinim duyar. Rekabet halindeki kuramlarm ele§tirel tartI§maslm yi:inlendiren düzenleyiei fikirlerden üçü büyük i:inem ta§llTIaktadlr: Birincisi, dogruluk fikri; ikineisi, bir kuramm mantIksal ve deneysel kapsaml fikri; üçüncüsü de bir kuramm dogruluk kapsaml ve dogruluga yaldai}maSl fikri. Dogruluk 'ikrinin ele§tirel tartI§maya hâkim oldugu, yanlzi} kuraml ortadan kaldlrma ümidiyle kuraml ele§tirel olarak tartl~mamlzdan anla§rlabilir. Bu da, dogru kuramlan arama fikrinin bizleri yi:inlendirdigini gi:isterir. Íkinci düzenleyiei fikir olan, bir kuramm kapsaml fikri, bizi 1 ildirimsel kapsarm büyük olan kuramlan aramaya iter. Totolojiler veya 12 kere 12 144 eder gibi bariz aritmetik i:inermeler kapsamslzdlr: Hiçbir deneysel-bilimsel problem çi:izmezler. Zor problemler ancak mantIksal ve deneysel kapsaml büyük olan kuramlar tarafmdan çi:izülebilir. Bir kuramm cesareti olarak da tammlanabilecek olan §ey, onun kapsarmnm büyüklügüdür: Bir kuramla ne kadar çok §ey iddia ediyorsak, kuramm yanlli} çlkma riski de o kadar büyüktür. Yani aslmda dogrulugu aranz, ama sadece cesur, riskli dogruluklarla ilgileniriz. Büyük bir mantIksal kapsarm olan cesur kuramlara i:irnek olarak, yine Newton'un veya Einstein'm çe-
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
35
im kuraml ya da atomun kuvantum kuraml ya da kahllm ,roblemini klsmen çiizen ~ifrelenmi~ genetik bilgikuraml giisteilebilir. Biiylesi cesur kuramlann, dedigim gibi, kapsaml büyüktür; Lstelik hem manllksal, hem de deneysel kapsamr büyüktür. Bu iki kapsam kavraml a~agldaki gibi açlklanabilir: Bir kuamm manllksal kapsaml onun sonuç küt/esidir, yani ilgili dan 1anltksa/ o/arak çzkarsanabi/ecek iinermeler kümesi veya s,mf,d,r. ,onuç kümesi ne kadar büyük olursa manllksal kapsaml da o :adar büyük olur. Bir kuramm deneysel kapsamz fikri belki daha da ilginçtir. Bu ,kri anlamak için, deneyse/ bir doga yasaszmn veya deneyse/ bir :urarmn, bazl giizlemlenebilir süreçleri yasak/adzgzndan yo/a çzkazz. ("Bütün kargalar karadrr" kurarm, ak kargalann varhgml ·asaklamaktadlr; ak bir kargamn giizlemlenmesi ise kurarm çüütür.) Aym ~ekilde Freud'un psikanalizinin giizlemlenebilir hiç'ir süreci yasaklamadlglm giirmü~tük. Bu kuramm manhksal :apsaml kesinlikle büyüktür, ancak deneysel kapsaml slflrdlr. Oyleyse bir kuramm deneysel kapsaml, o kuram tarafmlan. yasaklanan deneysel iinermeler kümesi veya slmÍl olarak ,elirlenebilir; yani kuramla çeli~ki içinde bulunan deneysel ;nermeler kümesi ya da smlÍl olarak. Çok basil bir iirnekle giistermemiz gerekirse: Ak karga yokur kuraml, "Bu ak bir kargadu" iinermesiyle çeli~ki içindedir. {ani ak kargalarm varhglm yasak/amaktadzr. Bütün karga/ar karaIzr kuraml çok daha geni~ bir deneysel kapsama sahiptir. Sade,e ak kargalan degil, mavi, ye~il ve klrmlzl kargalan da yasakar: Yasaklanml~ iinermeler smlÍl çok daha büYÜktür. Bir kuramla çeli~ki içinde bulunan deneysel bir iinerme ya la bir giizlem iinermesi, ilgili kuramm bir yanh~/ama o/as!lzgl, ya la kuramm bir potansiyel yanh~/aylclsl olarak tammlanabilir: Bir 'anh~lama olaslhgl gerçekten giizlemlendigi zaman, kuram deleyse/ o/arak yanh§/anml§ demektir. "Bu ak bir karga d,r" iinermesi iiyleyse hem kapsaml zaylf )Ian ak kargalar yoktur kuramlmn, hem de kapsaml daha geni~ )Ian bütün kargalar karadlr kurarmnm bir yanh~lama olasll1g> Ta da potansiyel yanh§laylclsldlr.
36
Hayat Problem Çozmektir
"lO ~ubat 1972'de Hamburg Zooloji Bahçesi'ne ye§il bir karga teslim edildi" ónermesi, bütün kargalar karadlr kuramlmn oldugu kadar, bütün kargalar kIrmlzl veya mavidir kuramlmn da bir yanh§lama olaslhgl ya da potansiyel yanh§layrclsldlr. Bóylesi bir ónerme, bóylesi bir potansiyel yanh§laylcl, gózlemler temelinde dogru olarak kabullenilirse, yan11§laylclsl oldllgll bütün diger kuramlarm da yanh§lanml§ olarak górülmesi gerekir. Ílginç o1an, potansiyel yan1,§lay,cIlannm kümesi ne kadar büyükse, kuramm da o kadar çok §ey ifade ettigidir. Daha çok §ey ifade eder ve daha çok problemi açlklayabilir: Açzklama potansiyeli veya potansiyel açzklama giicii daha büyüktür. Bu açldan bakarak tekrar Newton'un ve Einstein'm çekim kuramml kar§!la§lIrabiliriz. O zaman Einstein' m kuramlmn deneysel kapsammm ve potansiyel açlk1ama gücünün Newton'unkinden çok daha büyük oldugu bulunur. Çünkü çok daha fazla §ey iddia etmektedir. Newton'un kurammm tammladlgl bütün hareket biçim1erini, ózellikle de gezegen yórüngelerini tammlamak1a kalmamakta, çekimin 1§lk üzerindeki etkisini de belimlemektedir - ki bu problem alam hakkmda Newton'un, ne çekim kuranunda, ne de optiginde sóyleyecek bir §eyi vardIr. Einstein kuraml daha risk1idir: Newton'un kuranuna dokunmayan gózlemler araclhglyla ilke olarak yan11§lanabilir. Bu nedenle Einstein kurammm deneysel kapsaml, potansiyel yanh§lay,c!lar kümesi, Newton'un kuranumn deneysel kapsamma góre ózünde daha büyüktür. Son olarak Einstein'm kuranunm potansiyel açlklama gücü çok daha büyüktür: Ornegin eger Sírius uydulannm tayfmda Einstein'm óngórdügü kIrmlzl kaymasml gózlemler araclhglyla kesinle§mi§ kabul edersek, bu optik efektler Einstein'm kuraml tarafmdan açzklanmz~tzr da. Ancak konu için an1arn1r gózlem1er henüz yapIlmadlysa da, Einstein'm kuranunm Newton'uri kuranundan potansiyel olarak üstün oldugunu sóyleyebiliriz: Einstein'm kurarm daha büyük deneysel kapsama ve daha büyük açrklama potansiye1ine sahiplir. Demek ki, kuramsal olarak daha ilginçtir. Ancak Einstein'm kuraml aym zamanda Newton'unkine góre daha çok tehdit altmdadzr. Potansiyel yan11§layrCllarmm kümesi daha büyü!< oldugundan yanh§lamalara daha fazla maruz ka1abilecek durumdadrr.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
37
Bu nedenle, zaten çok SIkI smanabilen Newton'un kurammdan çok daha SIkI smanabilir. Bu smavlara dayanabildigi, bu smavlardan geçebildigi takdirde bile hâlâ dogru oldugunu siiyleyemeyiz, çünkü sonraki smavlarda yanh§lanabilir; ama sadece deneysel kapsammm degil, dogruluk kapsammm da Newton'un kurammdan daha büyük oldugunu siiyleyebiliriz: Yani, ondan türetilebilecek dogru iinermelerin kÜInesi, Newton'un kurammdan tÜTetilebileceklerden daha büyüktÜT. DahaSI, deneysel smavlann sonuçlanndan da tam olarak yararlanan ele§tirel tarh§marun I§Igmda, Einstein'm kurammm dogruluga daha iyi bir yakla~zm olarak giiründügünü de siiyleyebiliriz. Dogruluga yakla§ma fikri -trpkI düzenleyici ilke olarak dogruluk fikri gibi- realist bir dünya giirü~ü varsayar. Gerçekligin bilimsel kuramlanmlzm betimledigi gibi oldugunu varsaymaz; ancak bir gerçeklik oldugunu ve kendi yarathglmlz fikirler olmalan nedeniyle her zaman için birer idealle§tirme olan kuramlanmlz araclhglyla, diirt a§amah deneme yarulma yiintemini uyguladlglmlz takdirde, bu gerçekligin daha uygun bir betimine giderek daha da yakla§abilecegimizi varsayar. Ancak bu yontem yeterli degildir. $anslmlzm da olmasl gerekir, çünkü dünyamlzda hazlr buldugumuz ve insan dilinin, insan bilincinin ve insan biliminin geli§mesini mümkün krlan ko§ullar, eger evren uzaktan da olsa bilimin betimledigi §ekline benziyorsa evrende son derece enderdir. çünkü bilime gore dünya neredeyse tamamen maddeden bo§tur ve aslen yalmzca kaotik 1§1mayla doludur. Bo§ olmadzgz az say,daki yerlerde ise kaotik maddeyle doludur ve genellikle moleküllerin olu§umu için a§ln slcak, tamdlglmlz türden canhlann geli§mesi içinse fazla soguktur. Evrenin (Kosmos) ba§ka yerlerinde hayat olsa da olmasa da, kozmolojik açldan hayat son derece ender ve slradI§l bir 01gudur. Hayatm geli§iminde ele§tirel ve bilimsel yontemin geli§mesi yine son derece ender oldugundan, olaSIhk hesabI açlsmdan neredeyse sonsuz olçüde olaslhkdl§ldlr. Demek ki, hayat ve bilim olu§tugunda piyango bize çlkml§. Realist dünya giirü~ü ile birlikte dogruluga yakla§ma fikri, hep idealle~tirici bilimin dogru anla§rlmasl için bana vazgeçilmez gibi gorünüyor. Üstelik realist dünya gorü§ü bana insancrl
38
Hayat Problem Çozmektir
olan tek gi.irü§ gibi geliyor: Bizim gibi ya§ayan, aCI çeken ve i.ilen ba§ka insanlarm da var oldugunu sadece o aÇ1khyor. Bilim insan íikirlerinin üretim sistemidir: Buraya kadar idealizm hakhdlr. Ancak bu fikirler olaslhklar kar§lsmda ba§anslzhga ugrayabilir. Bu yüzden sonuç olarak realizm hakhdlr. Belki de bir an için, realizm hakkmdaki bu aÇ1klamalanm ve realizm tarh§masl üzerine bu gi.indermelerim ile konumu a§hglm izlenimi uyandmyorum. Ancak bu dogru degil. Tam tersine realizm tarh§masl kuvantum mekaniginde son derece günceldir. Bu yüzden günümüz bilim kurammm en çagda§ ve açlk problemlerinden biridir. Fark edilmi§ olacagl üzere, bu probleme tarafslz yakla§nuyorum. Burada kesinlikle taraf tutuyorum, realizmin taraftnz. Ama kuvantum mekaniginde çok etkili bir idealist okul da vardIr. Gerçekten de idealizrnin d ü§ünülebilecek bütün tonlan mevcuttur, hatta tanmml§ bir kuvantum mekanikçisi kuvantum mekaniginden tekbenci sonuçlar bile çlkarml§hr; bu tekbenei sonuçlann, kuvantum mekaniginden mutlak bir gereklilikle çlkhg;m iddia ehnektedir. Buna sadece §u yamtJ verebilirim: Eger bu gerçekten bi.iyleyse, ne kadar hayranllk uyandmrsa uyandlrsm ve dogruluga yakla§lm olarak ne kadar mükemmel olursa olsun, kuvantum mekanig;nde bir yanh§hk var demektir. Kuvantum mekanigi gi.irülmemi§ kahhkta smavlardan geçmi§tir. Ancak bunlardan geçerek dogruluga yakmhgma, ancak bizler realistsek karar verebiliriz. Bilim kurammda realizm ve nesnelcilik sava§1 herhalde daha uzun zaman sürecek. Burada açlk ve güncel bir problernle kar§1 kar§lyaylz. Fark edilrni§ olabilecegi üzere, aym zamanda, bu problem araclhglyla bilim kuranu bir i.ilçüde kendi i.itesine geçmeye zorlanmaktadJr. Umanm bu baglamda bu temel probleme ili§kin konumumu yeterince netle§tirmi§imdir.
Bilimsel jndirgeme ve Bilimin ()zündeki Tamamlanmaml~lzk* 2.
I Burada çlkl~ noktaml olu~turan tez ~udur: "indirgeme" denilen olgu baglammda biyologlar için aslen üç soru bulunmaktamr. 1) Biyolojiyi fizige ya da fizik ve kimyaya indirgeyebilir miyiz? Yoksa bir gün onu tamamen fizige (ya da fizik ve kimyaya) indirgeme durumunda olacaglmlzl umabilir miyiz? 2) Genellikle hayvanlara atfettig;miz 6znel bilinç deneyimlerini biyolojiye ve daha da 6tesi, eger soru (1) evet ile yarntlarnyorsa, fizik ve kimyaya indirgeyebilir miyiz (ya da indirgemeyi umabilir miyiz)? 3) Ozbilinci ve insan tininin yarahclhgml hayvansal deneyime, ve b6ylelikle eger soru (1) .ve (2) evet ile yarntlarnyorsa fizik ve kimyaya indirgeyebilir, ya da indirgemeyi umabilir miyiz? Bu üç sorunun yarntmm, klsmen "indirgeme" s6zcügünün yorumuna bagh oldugu ortadadlr. Ancak ba~ka bir yerde1 ortaya koydugum nedenlerden dolayr, anlam ç6zümleme y6ntemine ve ciddi sorunlan tarnm1arla ç6zmek isteme denemesine kar~lylm. Bunun yerine 6nerim ~udur: Oncelikle çe~itli bilim1erdeki ba~anh ve ba~anslz baZl indirgeme 6rnekierini, 6zellikle de kimyarnn fizige indirgenmesini tartl~acaglm; sonra bu indirgemelerden geriye nelerin kaldlgl sorusuna egilecegim. * Su metnin olu§umu hakkmda bilgi için bkz. bõ!üm sonundaki notlar.
40
Hayat Problem Çozmektir
Bu tartJ~ma boyunca üç tezi savunacaglm: Birincisi, bilim adamlanmn birer indirgerneci olmaSl gerektigi. $u anlamda ki, bilirnde hiçbir ~ey ba~anh bir indirgerne kadar büyük bir ba~an ifade etrnernektedir [tJpb 6rnegin Newton'un, Kepler ve Galile'nin yasalanm, kendi çekim kuraml araclhglyla ve bu yasalan düzelterek indirgernesi -ya da daha iyi bir deyi~le açlklamaslL gibi (incelernelerime babmz 3)]. Ba~anh bir indirgerne belki de dü~ünülebilecek en ba~anh bilirnsel açlklama biçirnidir, çünkü Meyerson'un4 6zellikle vurguladlgl ~eyi yerine getirrnektedir: tanmmayanm tamnanla 6zde~le~tiril mesi. Bir indirgernenin tersine, yeni bir kuram yardlmlyla açlklamak ise tanmam -tamnan problemi- bir tanmmayanla, yeni bir tahminle aÇlklar. 5 lkincisi, felsefi olarak ne kadar bütüncülüge [Holismusl yatkm olsalar da, bilirn adamlanmn yiintem olarak indirgemeciligi rnemnuniyetle kar~llamalan gerektigi tezini savunacaglrn: Bilirn adarnlan, ya safdil ya da az çok ele~tirel birer indirgemeci olmahdlrlar, ancak iddia edecegirn üzere, az çok k6tümser birer ele~tire1 indirgemeci olmahdlrlar, çünkü bilimde biraz olsun 6nem ta§lyan indirgernelerden hiçbiri tarn olarak ba§anh olarnaml§llr. En ba~anh indirgeme denemeleri bile ç6zümlenmemi~ biraz artJk blrakmaktadlr. Üçüncüsü, felsefi indirgemecilik lehine hiçbir iyi argürnan yok gibi g6rünürken, felsefi indirgemecilikle yakm akraba gibi g6rünen 6zcülük [Essentialismusl aleyhinde iyi argümanlar bulundugu tezini savunacaglm. Yine de y6nternsel nedenlerden dolay', indirgeme denemelerini bir kenara blrakrnarnarmz gerektigini 6nerecegim. Bunun nedeni, ba§anslz veya tamamlanmaml§ indirgerne denemelerinden bile a§lTl derecede çok §ey 6grenebilrnemiz, ve bu §ekilde açlklanmaml§ olarak kalacak problemlerin, bilimin en bymetli tinsel hazineleri arasmda bulumnasldlr. 51k slk bilimsel ba§arlSlzhklar (ba~ka bir deyi~le: bilimin büyük, açlk problernleri) olarak g6rülen ~eylerin, daha açlklanmaml§, büyük vurgulanmasmm çok yararh olabilecegini s6ylernek istiyorurn.
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
41
H Newton'un indirgemesi dl~mda, bildigim ai say!daki neredeyse tam olarak ba~anh olmu~ indirgemelerden biri, rasyonel kesirlerin düzenli dogal say! çiftlerine (yani bunlar arasmdaki ili~kilere veya oranlara) indirgenmesidir. Her ne kadar bu indirgemenin bile geride biraz artlk blrakhg! si:iylenebilirse de, bu Yunanhlann bir kaZammld!r. (Düzenli çiftin, düzensiz çiftlerden olu~an bir düzensiz çifte Wiener ve Kuratowski6 tarafmdan ba§anyla indirgenmesiyle bu artlk, ancak 20. yüzyzlda tekrar ele almml§hr. Aynca sadece çiftler yerine e~deger çiftlerin kümelerine bir indirgemenin si:iz konusu oldugu da atlanmamahdlr). Bu, Pythagoras'm aritmetikle~tirmeye dayanan kozmolojik ara§hrma programml da desteklemi§tir, ancak bu program 2, 3 veya S'in kareki:ikleri7 gibi irrasyonel say!lann varhgmm kamtlanmas!yla ylk!lm!§hr. Sonra Platon bu kozmolojik ara~hrma programm! aritmetikle~tirme degil, geometrikle~tirmeye dayah bir ~ekilde degi~tirmi~, ve bu program da Eukleides' den Einstein'a kadar ba§anyla yürütülmü~tür. Aym ~ekilde Newton ve Leibniz tarafmdan sonsuzküçükler hesab!mn bulunmasl (ve kendi sezgisel yi:intemlerini dl~anda tutmayl ba~aramayan paradoks sonuçlan d!~anda tuhna problemi) ile birlikte, yeni bir aritmetikle§tirme -dogal sayllara yeni bir indirgeme- gerekli hale gelmi~tir. Yine de 19. yüzy!lm ve 20. yüzy!l ba~lanmn son derece heyecan verici ba~anlanna ragmen, inamyorum ki bugün, bu indirgemenin tam olarak ba~anh olmad!gm! si:iyleyebiliriz. Tek bir çi:izümlenmemi~ arhg! belirtmek gerekirse: Bir dogal say!lar dizisine ya da modern kümeler i:igretisi anlammda bir kümeye indirgemek ile, dogal say!lardan olu~an e§deger, düzenli çiftlere indirgemek aym ~ey degildir (hatta benzer bir ~ey bile degildir). Bir küme fikri (Cantor'un yaptlg! gibi) safdil ve sal! sezgisel olarak kullamld!g! sürece, bu belki de belirgin degildi. Ancak CBolzano, Cantor ve Russell'm tarh~hklan) sonsuz kümeler paradokslan ve kümeler i:igretisini belitle§tirme gerekliligi, dikkatli bir ifadeyle, yap!lan indirgemenin basit bir aritmetikle~tirme -dogal say!lara bir indirgeme- olmad!g!-
42
Hayat Problem Çozmektir
m, tersine belitsel kfune ogretisine bir indirgeme oldugunu gostermi§tir, ki bunun da a§mkarma§Ik ve bir olçüde riskli bir giri§im oldugu ortaya çlkml§hr. Bu ornegi ozetlemek gerekirse, aritmetikle§tirme programl, yaIÚ geometri ve irrasyonel sayIlarm dogal sayIlara indirgenmesi progranu, klsmen ba§anslzl.J.ga ugraml§trr. Ancak bu ba§anSlzl.J.gm beraberinde getirdigi beklenmedik problemlerin saylSI ve beklenmedik bilginin agrrl.J.gI §a§kuIllk vericidir. Íddia edecegim ki, bu genellenebilir: Índirgemeciler olarak ba§anslz oldugumuz yerde bile, ba§anslzhga giden yolda kazandlglmlz ilginç ve beklenmedik sonuçlann saylsl her §eyden büyük deger ta§lyabilir.
III Írrasyonel sayIlan dogal sayIlara indirgeme denemesiIÚn ba§anslzhgml klsaca inceleyerek, indirgeme denemeleriIÚn, bilimsel ve matematiksel açlklama, basitle§tirme ve anlama eylemlerinin bir parçasl olduguna i§aret ettim. Arhk fizikteki indirgeme denemelerinin ba§an ve ba§anslzhklanm, ozellikle de makrofizigi mikrofizige ve kimyayl hem mikrofizige hem de makrofizige indirgemeIÚn k.J.smi ba§anlanm daha aynntIll bir §ekilde tarh§mak istiyorum.
IV Ba§ka bir yerde8, §eyleri, daha ote açlklamaya ne gerek duyan, ne de imkâm olan bir §eye, ozel1ikle bir "oz" veya "ti.iz"e (aus/a) dayanarak açIklama veya indirgeme denemesini, "IÚhai açlklama" olarak tammiaml§hm. Bunun çarplcl bir orneg;, bütün cans1Z cisimier fizigiIÚ, genle§mi§ bir tijz -aslen ,ek bir ozellig;, uzamsal geIÚe§mesi olan bir toz (madde)- fikrine indirgemeye yonelik DescartesÇl giri§imdir. Bütün fizigi maddenin gorünürdeki tek asli ozel1igine in-
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
43
dirgeme yolundaki bu deneme, fiziksel evrenin çok anlaçJlIr bir resmini çizebildigi blçüde, slradIçl bir baçan kazanmIçtrr. Descartes'm fiziksel evreni (Universum), bir mekanizmadaki diçliler gibi birbirine bagh (Descartes'm verdigi adIa) "girdaplar" dan oluçan hareketli bir saat mekanizmasIydr. Bu mekanizmada her "cisim" ya da her "madde parçasl" ona komçu olan parçayl iter ve kendisi de diger taraftaki komçularmca itilir. Bu fiziksel dünyada yalruzca madde vardl ve bütün uzaYI dolduruyordu. BO ç bir uzay da olmadlgma, tersine sadece maddenin uzamsal genleçmesi olduguna gbre, uzaym kendisi de maddeye indirgenmiçti. Bunun yaru SIra sadece tek bir salt fiziksel neden olma türü vardr: Her neden aZma bir itme veya yakm bir etkiden ibaretti. Çekim kuramIyla yeni bir tür neden olma)'1, çekim gücünü ya da uzak etkiyi ekleme geregini duymasma ragmen, bu dünya gbrüçü Newton tarafmdan bile tatmin edici bulunmuçtu. Descartes'm indirgeme programIru yIkrma sürükleyen, Newton'un kurammm neredeyse inarulmaz açlklama ve bngbrme baçanslydr. Baçka bir yerde 9 tahminde bulundugum üzere, çekim kuvvetini bir kozmik parçacIk bombardlmarurun "içtepi" siyle (püskürtme basmcl ile birleçik bir kalkan etkisi) açlklayarak Newton, Descartes'm indirgeme programml kendisi uygulamak istiyordu (bu deney genellikle Le Sage ile baglantJlandmhr). Ancak Newton'un bu kurama karçl yIkrCl güçteki itirazm da farkma vardlglru tahmin ediyordum. Itiraf edilmeli ki bu kuram, çekim gücünü ve uzak etkiyi itme ve yakm etkiye indirgeyecekti; ancak bütün hareketli cisimlerin, hareketlerine karçl bir fren etkisi gbsterecek (yagmurun bir arabarun bn camma arka camma gbre daha çiddetli çarpmasl akla gelsin) ve Newton'un atalet yasasIru kullanmaslru geçersiz krlacak direngen bir madde içinde hareket ettikleri anlamlna da gelecekti. Newton, uzak etki olarak çekim gücünün maddenin asli bir bzelligi olabilecegi ybnündeki kendi gbrüçüne gbre saçma olan anla)'1çl reddetmi ç olsa da, çekim gücünü nihai olarak itmeye indirgeme denemesi, sezgisel çekiciligine ragmen bbylelikle y,krhnaktad,r.
44
Hayat Problem Çozmektir
v Çok §ey vaat etmi§ bir bilimsel indirgeme ve ba§arlSlzhgl için, ama aym zamanda bir indirgeme denemesinden ve ba§anslzhgmm ke§finden ne kadar çok §ey ogrenilebilecegini gostermek için verdigimiz ilk (ve çok basit) ornek burada sona eriyor. (Tahmin ediyorum ki, bu ba§arlSlzhk Newton'un uzayl tanrmm bilinci [sensorium] olarak tammlamasmm dogrudan nedenidir. Uzay, içindeki bütün cisímlerin dagJ!nmmn, deyi§ yerindeyse "bilincindeydi", bir anlamda tann gibi her §eyi biliyordu. Aym zamanda tann gibi her yerdeydi, çünkü bu bilgiyi sonsuz hlzla, ilgili her yere istedigi her an aktarabiliyordu. Tannsal varhgm en az iki karakteristik ozelligine sahip olan uzay, bu anlamda kendisi de tannsal varhgm bir parçaslydl. Kammca bu, Newton'un ozcü bir nihai açlklama verme yolundaki ba§ka bir denemesiydi.) Descartes'm indirgemesi, yontembilimsel nedenlerden dolayl indirgemeler yapmayl denemek zorunda oldugumuz yolundaki dü§üncemin bir gostergesi olarak degerlendirilebilir. Ama indirgemeciler olarak bizlerin, hiçbir zaman programlmlza a§lrl derecede güvenmemerniz, tersine indirgeme denemelerirnizin rnükemmel ba§an saglayacagl konusunda gayet kotürnser olrnarnlz gerektigini soylememin nedenini de belki gosterrnektedir.
VI Descartes'm fiziksel dünyadaki her §eyi genle§rne ve itrneye indirgerne denernesinin (ki, eger tarihsel tahminimde hakhysarn bu Newton'un da denemesiydi), Newton'un çekim kuramlmn ba§anslyla kar§J!a§l!gl an ba§anslzhga ugradlgl, samnm netle§rni§tir. Bu ba§an oyle güçlüydü ki, Roger Cotes ile ba§la yarak N ewtoncular, N ewton' un kendi kar§!l gorü§lerine ragrnen, N ewton kurarnlmn kendisini bir nihai açlklama, ve boylelikle çekim kuvvetini maddenin asli bir ozelligi olarak gormeye ba§ladJ!ar. Ancak Newton (atornlannm) genle§me!siJnin ve
I. Doga H:akkmdaki Bilginin Sorunlan
45
ataletin, kütlenin asli iizellikleri olmamas1 için bir neden giiremiyordu (aç1klamalanm1 kar~üa~tmn10). Oyleyse daha sonralan Einstein'm vurgulad1g1 ahI ile ag1r kütle arasmdaki aynmm, ve bunlann oransa!hgmm (ya da e~itliginin) ortaya athi9 problemin, Newton'un tam olarak bilincinde o!dugunu siiy!eyebiliriz. Bu problem Newton ile Eiitviis'ün çag1 arasmda, hatla Einstein' a kadar süren diinemde, iizcü dü§üncenin karanhkç1hgmm sonucu olarak neredeyse tamamen giizden kaybolmu~lur. Einstein'm Ozel Giirecelik Kuram1, atü ve ag1r kütlenin iizcü dü§üncedeki iizde§ligini y1km1§hr, ve bu nedenle Einstein, az çok eklenti (ad hoe) olarak bu iizde§ligi denklik ilkesiyle aç1k!amaya çah§m1§hr. Ama Einstein'm çekim denklemlerinin kendiliginden, çekimde bu!unan cisimlerin uzay-zamansal bir yeriilçürnsel çizgi üzerinde hareket ettik!eri ilkesiy!e -ki bu ilke iinceden ayn olarak kabul edilmi~ti- sonuçland1g1 (ilkiince Cornelius Lanczos larafmdan) ke~fedildiginde, atalet ilkesi gerçekten de çekim denklem!erine, ve dolay:ts1yla ahI kütle de ag1r kütleye indirgenmi§ti. (Sarunm Einstein, her ne kadar bu sonucun iineminden derinlemesine etkilenmi§ olsa da, Mach' m merkezi problemini -ataletin aç1klanmasm1- ünlü ama kesinlikle bariz olmayan "Mach ilkesi" nden daha lalmin edici bir ~ekilde çiizdügünü tam o!arak kabul etmiyordu. Mach ilkesi, her bir cismin ataletinin, evrendeki bütün diger cisimlerin bile§ik etkisinden kaynakland1gm1 iine sürer. Bu ilkenin -en azmdan baz1 yorumlanrun- Genel Giirecelik Kuram!'yla bagda~mamas1 Einstein'1 dü~ kmkhgma ugratml§h. Genel Giirecelik Kuram1, içinde hiçbir cisim bulunmayan bir uzayda Ozel Giirecelik Kuraml'na diinü§ür, ki bu kuramda, Mach'm dü§üncelerinin aksine atalet yasas1 hâlâ geçerlidir.) Karumca buradaki ba§anh indirgeme son derece tatmin edici bir iirnektir: genellenmi§ bir atalet ilkesinin genellenmi§ bir çekim ilkesine indirgenmesi. Ancak nadiren bu açldan ince!enmi§tir; her ne kadar Einstein, salt maternatiksel bir bak1§ aç1smdan §1k giirünen ama iize! bir iinern arz etmeyen bu sonucun iinemini büyük iilçüde kavraml§ olsa da, o bile bu açldan bakmam1§hr. Çünkü bir belitler sislemi içindeki bir belitin baglmhhg1 ya da bag1ms1zhi9 sadece biçimsel olarak ilgi çekicidir.
46
Hayar Problem Çozmektir
Yeriilçümsel bir çizgi üzerinde hareket yasasmm, ayn bir belit olarak ml kabul edilmesi gerektigi, yoksa çekim kurammm geri kalanmdan ml çlkarsanabilecegi neden iinem ta~lsaydl ki? Bunun yamh, bu çlkarsarna araClhglyla ahI ve aglr kütlenin iizde~ lii';inin açzklanmasmda ve birincinin ikinciye indirgenmesinde yatmaktadlr. Bu anlamda, Newton'un büyük uzak etki probleminin, (iizcülügün kendine iizgü dilinde ifade edilirse) Einstein'm kar~lhkh çekim etkisinin ruzlmn sonlulugundan ziyade, ahI maddenin agu- maddeye indirgenmesi araClhi';lyla çiizüldügü siiylenebilir.
vn Newton ve Newtoncular tabii ki manyetik ve elektriksel güçlerin varhgmdan haberdardllar. Üstelik en az 20. yüzy!lm ba~larma kadar elektromanyetik kuramml N ewton mekanii';ine veya bunun degi~tirilmi~ bir ~ekline indirgeme denemeleri yap!ldJ. Bu geli~medeki as!l problem, ilk bakl~ta (prima facieJ merkezi olmayan güçlerin (Oersted güçlerinin), Newton kurammm degi~tirilmi~ bir ~ekline bile uyar giirünen tek güçler olan merkezi güçlere indirgenmesiydi. Bu geli~mede iine çlkan isimler Ampere ve Weber' di. Onceleri Maxwell de, Faraday'm elektromanyetik güç alarum (ya da güç çizgilerini) bir N ewtoncu mekanizmaya veya bir 1~lk esiri modeline indirgeme denemelerine ba~laml~hr. Ama (elektromanyetik alanm ta~lylclsl olarak 1~lk esirini giirmekten olmasa da) deneyden vazgeçmi~tir. Helmholtz da Newton'un ve kismen Descartes'm indirgeme programma yakmhk duyuyordu, kaldl ki iigrencisi Heinrich Hertz' e bu problem üzerinde çah~masml iinerirken, bunu mekanigin ara~tJrma programml kurtarmak umuduyla yapml~ gibi giirünmektedir. Ama Helmholtz, Hertz'in Maxwell denklemlerini onaylamaslm bir kar~1 kamt olarak kabul etmi~ti. Hertz ve J.J. Thomson' dan sonra tam tersi yiindeki bir ara~hrma programl çekicilik kazanml~hr: mekanigin elektromanyetik kurama indirgenmesi programl.
I. Doga Ha:kkllldaki Bilginin Sorunlan
47
VIII Elektrornanyetik rnadde rnodeli, yani hern rnekanigin hern de kirnyanm, bir elektrornanyetik atornculuk kurarnma indirgenrnesi, en geç 1912'den, Rutherford' un atornun gezegen1er rnodelini buldugu yJ!dan, yakla~lk 1932'ye kadar çarplcl bir ~e kilde ba~anh olrnu~tur. Gerçekten de kuvanturn rnekanigi (ya da eskiden adlandlnldlgl ~ekliyle "yeni kuvanturn kurarru") en azmdan 1935' e kadar, o zarnanlar rnekanigin, yeni elektromanyetik madde kuramzna indirgenrnesinin nihai hali olarak giirülen ~ey için bulunrnu~ ba~ka bir isirnden ibaretti. Onde gelen fizikçilerin, kuvanturn rnekaniginden az bir süre iince bu indirgerneye ne kadar iinern verdiklerini kafalarda canlandurnak için Einstein'm ~u siizlerini aktarrnak istiyorurn l1 : "Bugünkü aruayl~lrnlza giire ... ternel parçaclklar ... [yani elektron ve protoruar J elektrornanyetik alanm yogurua(lrnasmdan ba~laz bir ~ey olmadlklarzndan, bugünkü dünya giirü~ürnüz iki ... gerçek tamr, yani çekirn esiri ve elektrornanyetik alan veya -ba~ka bir deyi~le- uzay ve rnadde." Benirn vurguladlglrn "ba~ka bir ~ey olrnadlklanndan" a dikkati çekerirn, çünkü bu büyük çaph bir indirgerneye iizgüdür. Gerçekten de Einstein ya~arnmm sonuna dogru, 1920'deki anlayl~l (6ze1likle de çekirdek güçlerinin ke(lfinden sonra) a§J!dlktan -hatla )'1klldlktan- sonra bile, çekirn alanlanm ve elektrornanyetik alanlan, bütünle~ik bir alaruar kurarnmda birle~tir meyi denerni~tir. Ana hatlanyla buna iizde~ bir indirgerneci anla)'1~, aym yJ!larda (1932) neredeyse bütün iinde gelen fizikçiler tarafmdan kabul giirrnü~tü: ingiltere' de Eddington ve Dirac tarafmdan, KJ.ta Avrupas!'ndaysa Einstein dl~mda Bohr, de Broglie, Schrii:linger, Heisenberg, Born ve Pauli tarafmdan. Bu yakla~lrnm Szellikle çarplcl bir betirnini, o zarnanlar California Teknoloji ~nstitüsü'ndeki Robert A. Millikan12 verrni(ltir: "Gerçekten de doga bilirnlerinin tarihinde asIa, 1914 cilannda doruk noktasma ula~an ke~ifler dizisinde oldugu kaiar güzel bir basitle(ltirrne ortaya Çlkrnarnl(lhr. Bu ke~ifler so-
48
Hayat Problem Çozmektir
nuç olarak, maddi dünyanm yalmzca iki temel olgudan, yani tam olarak aym yükteki, ama farkh büyüklükte kütleye sahip (bugün genellikle 'proton' olarak adlandmlan pozitif elektron, bugün genel!ikle 'elektron' olarak adlandmlan negatif olandan 1850 kat daha agITdIT) pozitif ve negatif elektronlardan olu§tugu yolundaki kuramm fiilen evrensel olarak kabul edilmesini saglaml;;hr." Ru indirgemeci pasaj tam da dogru zamanda yazJ!ml§tJr: Aym yJ! Chadwick13 niitronu buldugunu yaylmlaml§, Anderson 14 ise pozitronu bulan ilk ki§i olmu§tur. En büyük fizikçilerden bazJ!an, iirnegin Eddington15, Yukawa'mn (daha somadan verilen adlyla) mezonlann varhgl tezinden soma bile, kuvantum mekaniginin ortaya ç!lo§lyla elektromanyetik madde kurammm son günlerini ya§adlgl ve bütün maddenin elektron ve protonlardan olu§tugu fikrindeydi.
IX Gerçekten de mekanik ve kimyamn elektromanyetik kuramma indirgenmesi neredeyse mükemmel giirünüyordu. Descartes ve Newton'a uza)'l dolduran maddenin iizü olarak ve Descartesçl itme olarak giirünmü§ olan §ey, (Leibniz'in çok zaman iince talep ettigi üzere) itiei güçlere - negatif elektronlar tarafmdan negatif elektronlara uygulanan güçlere indirgenmi§ti. Maddenin elektriksel niitrlügü aym saylda pozitif ve negatif e1ektronun varhglyla; maddenin iyonla§masl ise atomun dl§ elektron kabugunun elektron kaybl (veya elektron fazlahgú ile açlkland1. Kimya ise Rohr'un- elementlerin periyodik sisteminin kuvantum kuramlyla -Pauli'nin hariçte tutma ilkesinin dâhiyane bir §ekilde uygulanmaslyla mükemmelle§tirilmi§ bu kurarnlaen azmdan giirünü§te fizige indirgendi, kimyasal bile§im ve ortak degerlikli kimyasal baglarm dogasl kuralTU ise Heitler ve London 16 tarafmdan, yine Pauli ilkesinden yararlanan (e§kutuplu) birle§me degeri kuramma indirgendi. Maddenin indirgenemeyen bir tiizden ziyade karma§lk bir
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
49
yapl oldugu netlik kazandlgl halde, fizik evreninde daha once hiç boylesi bir bütünlük veya bu olçüde bir indirgeme gorülmemi~ti.
O günden bugüne bir daha da buna ula~Ilamadl. Tabii ki hâlâ Descartes'm itmesinin elektromanyetik güçlere indirgenmesine inamyoruz; Bohr'un elementlerin periyodik sistemi kuraml da, izotoplarm devreye sokulmasmm sonucu olarak dikkate deger degi~iklikler geçirmi~ olmasma ragmen, geçerliligini korumaktadlr. Ama evrenin, sabit yap!la~l olarak iki parçaC!kh bir elektromanyetik evrene, bu kadar güzel bir ~e kilde indirgenme;;inin bütün diger ogeleri bu arada yok olmu~ tur. Bu yokolu~ süreci boyunca bir dolu yeni olguyla kar~l kar~lya kaldlk: Ana tezlerirnden biri budur. Ancak indirgemenin basitligi yok olmu~tur. Notron ve pozitronlann ke~fiyle ba~layan bu süreç, yeni temel parçaclklarm bulunmaslyla devam etti. Ancak as!l zorluk parçaclk kurammda degildir: As!l ylkim yeni türden güçlerin, ozellikle elektromanyetik güçlere ve çekim kuvvetlerine indirgenemeyen a~m kisa erimli çekirdek güçletinin ke~fiyle gerçekle~ti. Çekim kuvvetleri, genel gorecelik tarafmdan açlklanarak uzakla§tmldlgmdan ve çekim kuvvetleri ile elektromanyetik kuvvetlerin ikiciligini, bütünsel bir alanlar kuramlyla ortadan kaldlrma umudu var oldugundan, o günlerde fizikçileri fazlaca rahatslz etmiyordu. ~imdi ise fizikte birbirinden çok farkh ama hâlâ indirgenemeyen türden en az dort güçle kar~l kar§lyaylz: çekim, zaylf etkile§im, elektromanyetik güçler ve çekirdek güçleri.
x Boylelikle Descartes ve Newton tarafmdan, bir zamanlar her §eyin üzerine indirgenecegi temel olarak gorülen DescartesÇl mekanik, ba§anyla elektromanyetizmaya indirgenmi§tir ve hâlâ da indirgenmektedir. Ama takdir edildigi gibi son derece çarplcl olan, kimyamn kuvantum fizigine indirgenmesinde durum nedir?
í
50
1•.
The Nature 01 the Chemical Bond kitabmm yazan Pauling'in17, kimyasal baglann dogasmda neyin yatl!glm "tammlayamadlgr" (hatta kesin olarak betimleyemedigi) yolundaki anlamh ifadesine ragmen, bir tamt olarak, kimyasal baglan (hem ortak degerlikli baglan veya elektron çifti baglanm hem de ortak degerlikli olmayan iyon baglanm) kuvantum kuramlna tamamen tatmin edici bir §ekilde indirgeyebildigimizi varsayahm. Dahasl, yine bir tamt olarak, tamamen tatmin edici bir çekirdek güçleri kurarmna ve elementlerin ve izotoplanmn periyodik sistemi kuramma, i:izellikle de aglr atom çekirdeklerinin dayamkhhgl ve dayamkslzhgrnm bir kurarmna sahip oldugumuzu varsayahm. Bi:iylelikle kimyayl tamamen tatmin edici bir §ekilde kuvantum mekanigine indirgeyebilir rniyiz? Sanmlyorum. Bütünüyle yeni bir fikrin buna eklenmesi gerekir, fiziksel kurarnlarla dogrudan bir ilgisi olmayan bir fikrin: Evrim fikrinin, evrenimizin tarihi, kozmogoni fikrinin. Bunun açlklamasl, element!erin periyodik tablosunun ve Bohr'un (yeniden formüle edilmi§) periyodik sistem kuramlmn, agu atom çekirdeklerini daha hafif olanlann birer bile§kesi - nihai olarak da hidrojen çekirdeklerinin (protonlarm) ve ni:itronlann (ki bunlar da proton ve elektronlann birer bile§kesi olarak gi:irülebilirdi) birer bile§kesi olarak açlklamasmda yatmaktadlr. Bu kuram ise aglr elementlerin bir tarihi oldugunu - çekirdeklerinin i:izelliklerinin nadir bir sürecin sonucu oldugunu varsaymaktadlr, ki bu süreçte, evrende çok seyrek rastlanan ko§ullar altmda birçok hidrojen çekirdegi, daha aglr çekirdekler olu§turacak §ekilde erimeye zorlanmaktadlr. Bunun gerçekten geçmi§te oldugunu, günümüzde de 01maya devam ettigini gi:isteren bir ylgm kaml!mlz var; agu elementlerin evrimsel birer tarihinin olmasl ve aglr hidrojenin helyuma di:inü§mesini saglayan füzyon süreci gibi. Güne§imizin ve de hidrojen bombasmm enerjisinin aSll kaynagl da bu füzyondur. Buna gi:ire helyum ve bütün daha aglr elementler kozmolojik evrimin birer ürünüdür. Bunlann tarihi, i:izellikle de aglr elementlerin tarihi, bugünkü kozmolojik gi:irü§lere gi:ire çok tuhafl!r. Günümüzde aglr elementler süpernova patlamalannm birer sonucu olarak gi:irülmektedir. Hel-
i '.1
j
1
i
H
~
" II
i ·i
Hayat Problem çozmektir
I. Doga :Hakkllldaki Bilginin Sorunlan
51
yum en son bazl tahminlere góre bütün maddenin (küt1esine góre hesaplandlgmda) yüzde 25' ini, hidrojen ise bütün ma ddenin (küt1esine góre hesaplandlgmda) üçte ikisi veya dórtte üçünü olu§turduguna góre, bütün aglr element1er son derece ender bulunuyor gibi górünmektedir (toplam kütlenin yüzde bir veya ikisini olu§turmaktadlrlar). Bóylelikle dünya ve tahminen güne§ sistemimizin diger gezegenleri, asIl 01 arak, çok ender bulunan (ve kammca çok degerli) malzemelerden olu§maktadlr. Günümüzde evrenin k6keni hakkmdaki en yaygm kuram 1S -slcak Big Bang kuraml-,helyumun büyük bir kIsmlmn Big Bang'in kendisinin ürünü oldugunu, genle§en evrenin varolu§unun ilk dakikalan içinde üretilmi§ oldugunu iddia eder. Bu spekülasyonun (ki aslmda Gamow'a dayamr) bilimsel durumunun ne kadar güvenilmez oldugunu aynca vurgulamaya gerek yok. Kimyayl kuvantum mekanigine indirgeme denememizde, bu tür kuramlara dayanmamlz gerektiginden, bu indirgemenin tastamam ba§anya ula§tIgl kesinlikle iddia edilemez. Gerçekte kimyayl (en azmdan bir k,smm,), fiziksel bir kuramdan çok kozmolojiye indirgedik: Modern klasik górececi kozmoloji, uygulamah bir fiziksel kuram olarak ba§lanu§tI; ama Bondi'nin vurguladlgl gibi, o zamanlar artIk geçmi§ gibi g6rünüyor, biz de bazl fikirlerimizin, (Ornegin Dirac ve Jordan ile bir1ikte olu§mu§ olan fikirlerimizin), neredeyse fiziksel kuraml kozmogoniye indirgeme denemesi olarak bile betimlenebilecegi gerçegini kabullenmeliyiz. Ka1dl ki her ikisi de, kozmoloji de kozmogoni de, fizigin son derece büyüleyici parçalan olsalar da, ve bu arada gitgide daha iyi smanabilir hale gelseler de, halen fiziksel bilimin klylsmda bulunuyorlar, üstelik kimyanm fizige indirgenrnesine temel olu§turmak için asIa yeterin·ce olgunla§ml§ degi11er. Kimyanm fizige sózde indirgenmesini eksik ve biraz sorunlu olarak górmemin nedenlerinden biri budur; ama tabii ki bu yeni problemlerin hepsini memnuniyetle kar§lhyorum.
52
Hayat Problem çôzmektir
XI Ancak kimyanm fizige indirgenmesi, ikinci bir arhk daha blrakmaktadlr. Bugünkü anlayl§lmlza gi:ire yalmzca hidrojen -i:izellikle de çekirdegi- bütün diger çekirdeklerin yapl maddesidir. Pozitif çekirdeklerin en k1sa mesafelere kadar birbirlerini elektriksel olarak kuvvetle iterken, daha da klsa mesafelerde (ki ancak itme kuvvetlerinin devasa süratlerde a§ümasl yoluyla ula§üabilirler) çekirdek kuvvetleri nedeniyle birbirlerini çektiklerini varsaylyoruz. Bu da demektir ki, hidrojen çekirdeklerinin evrenimizdeki varolu§unu belirleyen ezici çogunlugu olu§turan saYldaki §artlar altmda etkisiz olan bagü i:izellikleri hidrojen çekirdegine atfediyoruz. Bu ise, çekirdek güçlerinin sadece son derece ender ko§ullar altmda, a§Jr1 yüksek slcakhklar ya da a§Jr1 yüksek basmç altmda etkili olan gizilgüçler oldugu anlamma gelir. Bu da demektir ki, periyodik sistemin evrimi kuraml, takdir-i ilahi veya oncel düzen 19 gibi bir §ey tarafmdan karakterize edilen bir i:izsel i:ize1likler kuramma yakla§maktadlr. Herhalde bizimki gibi bir güne§ sistemi, günümüz kuramlarma gi:ire bu ozelliklerin veya diger bir deyi§le gizilgüçlerin onceden varhgma baghdlr. Dahasl aglr elementlerin ki:ikeninin süpernova patlamalannda yathgl kuraml, ikinci bir tür takdir-i ilahi veya oncel düzene yol açar. Çünkü bu kuram, (gi:irünü§e gi:ire bülÜn kuvvetlerin en zay:tÍ1 olan ve çekirdek kuvvetleri ve elektromanyetik kuvvetlerle §imdiye kadar bir baglanh içinde olmayan) çekim kuvvetlerinin, büyük hidrojen ylglnlannda, çekirdekler arasmdaki devasa elektriksel itme kuvvetlerini a§arak, bu çekirdek kuvvetleri sayesinde bunlan erime noktasma getirecek kadar güçlü hale gelebilecekleri iddÍilsmm otesine geçmektedir. Bu durumda i:incel düzen, çekirdek kuvvetlerinin ve çekirnin içsel gizilgüçleri arasmda bulunmaktadlr. Her oncel düzen felsefesinin zorunlu olarak yanll§ oldugunu iddia etmek istemiyorum. Yine de bir oncel düzenin tatmin edici bir indirgeme olarak soz konusu olamayacagma inamyorum: Daha çok, bundan medet ummanm, birini otekine indirgemesi gereken yontemin ba§anSlZ oldugunun bir itiraÍ1 oldugunu dü§ünüyorum.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
53
Oyleyse indirgemeyi gerçekçi olmayan bir §ekilde destekleyen varsay:tmlarda bulunsak bile, kimyamn fizige indirgenmesi kesinlikle tamamlanml§ degildir, Dahasl bu indirgeme, hidrojen atomunda bulunan gizilgüçlerin veya dü§ük olaslhk ta§lyan góreli egilimlerin hayata geçirilmesini mümkün krlmak için bir kozmik evrim kuraffil, bir kozmogoni ve üstelik iki tür i:incel düzen gerektirmektedir. Bence burada apaçlk bir §ekilde beklenmedik durum ve beklenmedik20 6zellikler kavramlanyla kar§l kar§lya oldugumuzu kabul etmeliyiz. Bunu yaphglmlzda, bu gayet ilginç indirgemenin bize bayagl garip bir evren imajl miras blrakhglnI górürüz - en azmdan indirgemeci için garip; bu bólümde beni ilgilendiren de bu noktaydl.
XII $imdiye kadar sóylenenleri ózetlemek gerekirse: indirgeme problemini órnekler yardlmlyla belirginle§tirmeyi ve bóylelikle doga bilimlerinin tarihindeki en çarplcl indirgemelerden baZllanmn, tam olarak ba§anya ula§ml§ olmaktan çok uzak oldugunu, üstelik geride büyük bir artrk brraktrklanm góstermeye çah§trm. Gerçi Newton'un kurammm, Kepler ve Galile'nin kuramlannm ba§anh bir indirgemesi oldugu iddia edilebilirdi (ama l numarah nota bakmlz). Ama fizikten gerçekte oldugundan daha fazla anladlglmlzl ve Genel Góreceligi, kuvantum kuraffilm ve dórt tür kuvveti daha saglam bir yakla§lmla istisnai vakalar olarak (belki bu, Mendel Sachs'm bütünsel alan kurarmnda üstü kapah olarak iddia edilmektedir) türetebilen bütünsel bir alan kuramlmlz bulundugunu varsaysak bile, yine de kimyanm arhk blrakmadan fizige indirgenmi§ oldugunu sóyleyemeyiz. çünkü kimyamn sózümona indirgendigi fizik, evrimi, kozmolojiyi ve kozmogoniyi oldugu kadar beklenmedik ózelliklerin varhgllli da varsayan bir fiziktir. Diger taraftan, ózellikle kimyay:t fizige indirgeme yolundaki tamamen ba§anh olmayan indirgeme denemelerimizden inamlmaz büyüklükte bilgi edindik. Yeni problemler yeni hipotetik kuramlara, bunlann bazrlan ise, órnegin çekirdek eri-
54
Hayat Problem Çozmektir
mesi (füzyon) gibi, sadece kuraIlli onaylayan deneylere degil, ayru zamanda yeni teknolojilere de yol açh. Bu türden denemelerin genellikle ba§anslz oldugu soylenebilecek olsa da, indirgeme denemelerimiz yontembilimsel aÇldan fevkalade ba§arlliydl.
XIII Anlathglm bu oykü ve bundan çlkardlglm dersler, bir biyologu kesinlikle §a§lrtmayacakhr. Biyolojide de indirgemecilik (fizikselcilik veya maddecilik biçiminde) tamamen ba§anh 01masa da, slfadl§l ba§anlar elde etmi§ti. Ama ba§anh olmadlgl yer1erde bile yeni problemlere ve yeni çozümlere gotürmü§tür. Belki de górü§ümü §U §ekilde formüle edebilirim: Bir felsefe olarak indirgemecilik ba§anslz olmu§tur. Ama yontembilimsel açldan indirgeme denemelerinin her biri, bir §a§lrhcl ba§andan digerine gótürmü§tür; kaldl ki bilim için ba§anslzhklar bile son derece verimli olmu§tur. Bu bilimsel ba§anlan kazarum§ olanlardan bazIlannm, indirgemeciligin felsefe olarak ba§arlSlzhglru óylece kabullenememeleri belki ar!la§Ilabilir. Belki kimyayl tamamen kuvantum fizigine indirgeme denemesinin ba§an ve ba§anslzhgmm burada yaphglm çózün!lemesi sizleri dü§ünmeye sevk ederek bu problemle yeniden ilgilenmenizi saglayabilir.
XIV ~imdiye kadar sundugum noktalann ozü, Jacques Monod'nun Rastlantt ve Zorunluluk21 adh kitabmm onsozündeki kisa bir notunun aÇlmlamaSl olarak gorülebilir: "Her ne kadar kuvantum kuraml bütün kimyarun temelinde yatsa da, kimyadaki her §ey kuvantum kuraml yardlIlliyla óngorülemez veya açlklanamaz (ya da kuvantum kuramma in.dirgenemez)." Ayru kitapta Monod, ya§amm kókenine dair son derece §a§lrtlcl bir hipotez (tabii bir iddia degil) ortaya atlyor, ki burada ula§hglIlliz baki§ açlsmdan bunu inceleyebiliriz. Monod'nun
I. Doga H:akkmdaki Bilginin Sorunlan
55
hipotezine gore ya~am, rastlanllsal olaylarm son derece olaslhkdl~1 bir kombinasyonuyla canSlZ maddeden ortaya çlkml~lIr ve bu, sadece dü~ük olas!likta bir olay degil, aslmda slfu olasllikta bir olay - yani benzersiz bir olaydu. (Monod' nun Eccles'le bir tarll~masmda k1saca vurguladlp gibi) bu hipotez deneysel olarak smanabilir. Belli ba~h iyi tammlanml~ ~artlar alllnda ya~am ürel!neyi ba~arabilirsek, ya~a mm kokeninin benzersizligi üzerine bu hipotez de çürütülmü~ olur. Bóylelikle bu hipotez, ilk bakl~ta oyle gorünmese de, bilimsel olarak smanabilen bir hipotez olur. Peki Monod'nun hipotezi neden akla yakm olsun ki? Oncelikle genetik kodun (neredeyse) benzersizlig; bir olgu olarak durmaktadlr, ancak Monod'nun da belirttigi üzere bu dogal seçimin bir ürünü olabilir. Ya~armn ve genetik kodun kOkenini kafa kan~lIran bir bilmeceye çeviren, genetik kod dónü~türül medig;, yani yaplsl genetik kodla belirlenmi~ proteinlerin senteziyle sonuçlanmadlgl sürece, biyolojik bir i~levi olmamasldlr. Ama Monod'nun da belirttigi üzere, hücrenin(en azmdan tamdlglmlz tek hücre olan ilkel-olmayan hücrenin) kodu donü~tür mesine yarayan mekanizma, "kendileri de DNA'da kod/anml$ o/an en az elli makromoleküler bile§en" den22 olu§ur. Kendileri de DNA'da kodlanml~ oldugundan bu bile§en1er (en azmdan bugün için!) kendi varhklanm varsaymaktadu. Bóylelikle kod, dónü~türülmesinin bazl ürünleri de don~türme i§leminde kullamldlgl sürece dónü~türülebilir. Burada bariz ~ekilde kafa kan~tmcl bir dóngü sóz konusudur: oyle gorünüyor ki, her genetik kod modeli veya genetik kod türeme kuraml geli~tirme denemesi için geçerli olan bir klS!rdongü. Oyleyse ya§amm kokeninin (aym ~ekilde evrenin kokeninin de) bilim için a~!lmaz bir engel haline gelmesi ve biyolojiyi kimya ve fizige indirgeme yolundaki bütün denemelerde bir artlk olarak geriye kalmasl olaslhglyla kar§1 kar~lya kalml~lz gibi gorünebilir. Çünkü Monod'nun ya§amm kokeni hipotezi -yine indirgeme denemeleriyle- çürütülebilse bile, eger dogruysa, ba~anh bir indirgemenin degillenmesiyle sonuçlanacaklIr. Yontemsel nedenlerden dolaYl bir indirgemeci olan Monod bu hipoteziyle, kimyamn fizige indirgenmesini inceleyen ónce-
,~,=~~=~~~~~~~~""""~~."'"''''
!r~~'2~~Ç,-,~,":''-"r:';::;''''''v="''''''''!!!m''':.''''c~''~-
",-,,,,,' •...
,I 56
Hayat Problem Çozmektir
ki tarh~mam!z sonucunda bizim de, inamyorum ki, kabu! etmeye zorland!g!m!z pozisyona gelmektedir: nihai bir ba~an}'l ümitehnese bile indirgeme denemelerini sürdüren ele~tirel bir indirgemecinin pozisyonuna. As!l ümidimiz -yeni çi:izümlere ve yeni ke~iflere ula~marmz! saglayabilecek yeni problemler ke~fetme ve eski problemler hakkmda daha fazla ~ey ogrenme ümidimiz- Monod' nun kitab!mn ba~ka bir yerinde vurgulad!g! üzere, indirgemeci yi:intemlerin yerine "bütüncü" yi:intemlerin konmasmda degil, indirgeme denemelerinin bu ~ekilde sürdürülmesinde yahnaktad!r. Burada bütüncülügü aynnhlanyla tartJ~mak istemiyorum, ama yine de birkaç si:iz si:iylemek yerinde olacakt!r. Bu yi:intemler bütüncü dü~üncelerden esinlenmi~lerse de, (embriyolardaki hücre nakillerinde oldugu gibi) bütüncü deneysel yi:intemlerin uygu!anmasmdan yola ç!karak rahathkla bunlann yi:intembilimsel anlamda indirgemeci oldugu iddia edilebilir. Diger taraftan bütüncü kuramlar organizmalar ve gen popülasyonlanmn betimlenmesi bir yana, atom ve moleküllerin betimlenmesinde de apaç!k bir ~ekilde gereklidir. Bütüncü olsun ohnasm, verimli olmas! mümkün olan tahminlerin çe~itliligi s!mr tammamaktad1T23 . Ana tezim aç!smdan sadece biyolojideki deneysel yi:intemlerin yap!s! soru i~areti ta~!maktadlT: hepsinin az çok indirgemeci bir yap! ta~!}'lp ta~!mad!gr sorusu. Dahas! David Miller bana, belirlenimci ve belirlenmezci kuramlar aç!smdan da benzeri bir durumun dogdugunu hatJrlatm!~tJr. Her ne kadar metafiziksel belirlenmezciler olmam!z gerektigine inamyorsam da, yi:intembilimsel olarak yine de belirlenimci ya da nedensel yasalar aramarmz gerekir - çi:izülecek problemlerin kendilerinin olas!c! (probabilist) bir karakter ta~!d!g! yerler d!§mda.
xv Monod'nun ya~amm ki:ikeninin benzersizligi hipotezi, cans!z maddeden belli deneysel ko~u!lar alhnda ya§am ürehneyi ba§ararak çürütülseydi bile, bunun yine de tam bir indirgemeyle sonuçlanmayabilecegine i~aret etmek istiyorum. Bir indirgemenin
l. Doga Hakkmdaki Bi1ginin Sorunlan
57
mümkün oldugunu a priori olarak dl§lamak istemiyorum; ama ne yaptlgm:uzI bilmeden ve moleküler biyoloji ve genetik kod hakkmda en ufak fikrimiz bile yokken, uzun bir süre boyunca ya§amdan ya§am ürettik. Orneg;n kodun di:inü§ümünde yatan klSlr di:ingüyü klrmayr ba§ardlgImIz gibi, ne yaptlgImIz hakkmda tam bir fizikokimyasal anlayl§a sahip olmadan canSlZ maddeden ya§am üretmeyi ba§armarmz kesinlikle mümkündür. Moleküler biyolojinin yaptlgl hiç beklenmedik atlhmm, ya§amm ki:ikeni probleminl i:inceden oldugundan daha da büyük bir probleme di:inü§türdügünü herhalde si:iyleyebiliriz: Kendimize yeni ve daha derin problemler yarattlk.
XVI Gi:istermeye çah§tlgIm üzere, kimyayl fizige indirgeme denemesi, fizige bir evrim kuramlnln sokulmaslnr, yani evrenimizin tarihine geri di:inmemizi gerektirmektedir. Eiyolojide ise evrim fikri daha da vazgeçilmez gi:irünmektedir. Eir erek veya bir teleoloji veya (Monod' nun ifadesiyle) bir teleonomi fikri, ya da buna çok benzeyen problem çi:izme fikri de en az o kadar vazgeçilmezdir - ki bu fikir biyolojik olmayan bilimlerin kapsama alanlanna tamamen yabanC!dIr (her ne kadar bu bilimlerde Maksimum ve Mirtimumlann ve de deg;§imler hesabuun oynadlgl rol uzaktan da olsa bir benzerlik ta§lr gibi gi:irüldüyse de). Teleolojiyi teleolojik olmayan veya slradan nedensel kavramlarla açIklamanm mümkün oldugunu gi:istermek, tabii ki Darwin'in büyük bir hizmetidir. Elimizdeki en iyi açlklama Darwinciliktir. $u anda ciddi anlamda rekabet edebilecek hipotezler bulunmamaktadlr24 .
xvn Problemler ve bu problemlerin çi:izümleri ya§amla birlikte ortaya çIkml§ gibi gi:irünüyor. Her ne kadar dogal seçim gibi bir §ey ya§amm ki:ikeninden de i:ince i§ba§mda bulunmu§sa da -i:irnegin daha az stabil olan elementler radyoaktif olarak yok
58
Hayat Problem Çozmektir
edilerek stabil elementlerin seçilmesi gibi- atom çekirdekleri için ya§amlanm sürdürmenin kelimenin herhangi bir anlarmyla bir "problem" oldugu siiylenemez. Kristaller ve mikroorganizmalar ile bunlann moleküler parçalan (organsIlar) arasmdaki yakm benzerlik de burada aym §ekilde y,kIlmaktadlr. Kristaller bir büyüme, üreme ya da ya§amml sürdürme kayglSI ta§lmamaktadlr. Ya§am ise ya§amlm sürdürme problemi ile ba\lmdan itibaren kar\l' kar\llyadu: Hatta eger istersek, ya\laml problem çiizmenin ta kendisi olarak, canil organizmalan ise evrendeki tek problem çiizen kompleksler olarak tammlayabiliriz. (Bilgisayarlar problem çiizmenin araçlarzdlr ama bu anlamda problem çiizücü degildirler.) Bununla her canilya çiizülen problemlerin bilincini de yüklemek zorunda oldugumuzu siiylemek istemiyorum: insan seviyesinde bile bilincine varmadan sürekli problem çiizmekle -iirnegin dengemizi koruma problemi gibi- me§gulüz.
xvm Hayvanlann bilinç sahibi oldugu ve hatta zaman zaman bir problemin bilincine bile varabildikleri kesinlikle §üphe giitürmez. Ama hayvaniar âleminde bilincin ortaya çlkmasmm, en az ya\lamm kiikeni kadar büyük bir Slr olmasl da mümkündür. Bundan daha fazla bahsetmek istemiyorum, ancak panpsikizm ya da hilozoizm, yani maddenin genel olarak (dü\lük iilçüde de olsa) bilinçle donatIlml\l oldugu tezi, bana en ufak iilçüde bile i\le yarar giirünmüyor. Biraz olsun ciddiye almsa bile bu, ba\lka bir takdir-i ilahi veya iincel düzen kurammdan ba§ka bir \ley degildir. (Tabii ki bu, en ba\ltaki yaplslyla Leibniz'in iincel düzen kurammm bir parçaslydl.) Çünkü canSlZ maddede. bilincin hiçbir i§levi yoktur; ve eger (Leibniz, Diderot, Buffon, Haeckel ve daha birçoklanyla birlikte) biz de canSlZ parçaclklara (Monadlar, atomlar, partiküller) bilinç yüklüyorsak, bunu, hayvanlarda o denli iinemli i\llevleri olan bilinç biçimlerinin, hayvanlardaki varhglm açlklarken i§imize yarayacagl yolundaki bO\l umuttan dolay' yaplyoruz.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
59
Çünkü hayvanlarda bilincin bir i§levi oldugu ve sanki bedensel bir organ gibi górülebilecegi ku§ku gótürmez. Bu varsa}'lm ne kadar zor olursa olsun: onun evrimin ve dogal seçimin bir ürünü oldugunu varsaymah}'lz. Her ne kadar bóylelikle bir indirgeme programl biçimlenmi§ olabilirse de, bunun kendisi henüz bir indirgeme degildir. indirgemeci için durum óyle ya da bóyle ümitsiz górünmektedir; ki bu da, indirgemecilerin neden ya panpsikizm hipotezini benimsediklerini, ya da -claha yakm geçmi§te- bilincin varhglm (órnegin di§ agnsmm bilincinin) toptan yadsldlklanm açlklamaktadlr. Bu davram§çl felsefe her ne kadar bugün moda olsa da, bilincin var olmadlgl kuraml, kammca maddenin varolma}'l§ma ili§kin kuramdan daha fazla ciddiye almamaz. Her iki kuram da, beden ve ruh arasmdaki ili§ki sorununu "çózer". Her iki durumda da çózüm kókten bir basit1e§tirmede yatmaktadlr: ya ruhun ya da bedenin yadsmmasmda. Ancak fikrimce bu çózüm fazlaca basittir25 . Bu ikinci "asli sorun"dan ve panpsikizmden Bólüm XXI' de psiko-fiziksel ko§utçulugu ele§tirirken daha fazla bahsedecegim.
XIX Bu sununun ba§mda belirtilen üç asli indirgeme sorunundan ikisine klsaca degindim. ~imdi üçüncü soruna, insan bilincinin ve insan tininin yarahclhgmm indirgenmesi sorununa geliyorum. Sir John Ecc1es'in slkça vurguladlgl üzere, bu üçüncü sorun "ruh ve beyin arasmdaki baglant1" problemidir; Jacques Monod ise insanm merkezi sinir sisteminin bu problemini "ikind cephe" 01 arak adlandmrken, bunun güçlüklerini "ilk cephe" ile, ya§amm kókeni problemiyle kar§!la§t1nlabilecek seviyede górmektedir. Ozellikle biyolojinin yabanclsl olanlar için bu ikinci cephede dola§manm tehlikeleri yok degildir; ancak yine de bu alandaki klsmi indirgeme denemelerinin, ikinci sorundakine góre
60
Hayat Problem Çozmektir
bana daha çok gelecek vaat eder gibi góründügünü sóylemek istiyorum. Ílk sorun alanmda oldugu gibi burada da, indirgemeci yóntemlerle, ikinci sorun alanmda oldugundan daha fazla yeni problem ke~fedilebilecek ve hatla çózülebilecekmi~ gibi górünüyor. Buraslyla kar~lla~tmldlgmda ikinci alan bana fazlaslyla steril geliyor. Bu üç bólgenin herhangi birinde tam olarak ba~anh bir indirgemenin son derece olaslhkdl~l, hatla imkânslz góründügünü vurgulamama belki de gerek yoktur. Bóylelikle bu sununun ba~mda belirtilen asli indirgeme problemlerini tarl1~ma, ya da en azmdan belirtme sózümü tutmu~ oldugum sóylenebilir. Ancak hiçbir bilimin tamamlanml~ olmadlgl ve tamamlanamayacagl tezime geçmeden ónce, üçüncü problemden -beden-ruh problemindenveya ruh-beden probleminden- biraz daha bahsetmek istiyorum.
xx Hayvanlarda bilincin beklenmedik ~ekilde ortaya çlki~l probleminin (Soru 2), bilinci anlama ve belki fizyolojiye indirgeme probleminin büyük olaslhkla çózülemeyecegine inamyorum; insana ózgü ózbilincin beklenmedik ~ekilde ortaya çlkmaSI problemi (Soru 3), yani ruh-beden problemi için de benzer ~ekilde dü§ünüyorum. Yine de insanm Kendiligi problemine biraz olsun 1§lk tutabilecegimize inamyorum. Her ne kadar kendimi bir çogulcu olarak tammlamay' tercih etsem de birçok bakimdan Descartesçl anlamda bir ikiciyim26; bununla birlikte tabii ki Descartes'm iki "tózü"ne de inanmlyorum. Górdügümüz i.izere madde, asli ózelligi genle§me olan bir "tóz" degildir, tersine "genle§meleri" hakkmda (kismen) bir açlklama sahibi oldugumuz, bile~imleri üzerine birçok §ey bildigimiz karma§lk yapllardan olu§ur: Parçaclklar arasmdaki elektriksel itmeden dola)'1 "uzayda yer i§gal eder" (veya "genle§ir"). ílk tezim, górünü§teki o indirgenemez birligine kar§m insan ózbilincinin, son derece karma~lk oldugu ve belki de kismen açlklanabilecegidir.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
61
Ma)'ls 1969'da Emory Üniversitesi'nde verdigim bir dizi derste (birkaç )'lI once London School of Economics'teki derslerimde oldugu gibi), yüksek insan bilincinin, veya bir Kendi'nin bilincinin hayvan1arda eksik oldugu gorü~ünü savunmu~tum, Dahasl Descartes'm, insan ruhunun kozalaksl bezde bulundugu tahmininin, genellik1e gosterildigi kadar saçma olmasl gerekmedigini, ve Sperry'nin bolünmü~ beyin yanküreleriyle elde ettigi sonuçlara27 gore yerinin beynin soi yanküresindeki konu~ma merkezinde aranabilecegi gorü~ünü savunmu~tum, Ecc1es' in bana klsa sÜTe once bildirdigine gore2S bu tahmin, Sperry'nin (o zamanlar bilmedigim) daha somaki deneyleri ile belli olçüde desteklenmi~tir: Buna gore sag beyin çok zeki bir hayvanmki gibi gorülebi1irken, sadece soi beyin tamamlyla insana ozgü ve kendinin bilincinde gibi gorünmektedir, Ben tahminimi insana ozgü bir dilin ge1i~tirilmesine verdigim role dayandrrml~trm, Bütün hayvan dilleri -hatta bütün hayvan davram~lan Kari Bühler'in vurguladlgr gibi, bir ifadesel (veya semptomatik) ve bir iletimsel (veya be1irtkesel) i~leve sahiptir, Diger taraftan insan dilinin kendine ozgü olan ve onu, ke1imenin daha onem1i olan dar anlammda bir "dil" yapan birkaç i~levi daha vardlr, Büh1er insan dilinin teme1inde yatan betímleyíci i~levine dikkati çekmi~tir, bense daha soma29 ba~ka i~levlerinin de oldugunu (Ornegin kura1cl, onerici vs.) ama bunlann en onem1isinin ve en çok insana ozgü olammn tamtlaylcl i~levi oldugunu vurgulaml~trm, (Profesor Alf Ross30 ise ornegin emir, rica, soz verme gibi daha birçok i~levin eklenebilecegini ifade etrnektedir,) Bu i~levlerin herhangi birinin ba~ka herhangi birine, ozel1ik1e de iki üst i§levin (betim ve tamt) iki alt i~leve (ifade ve iletim) indirgenebilecegine inanmlyorum (hiçbir zaman da inanmadlm), Dahasl bu iki alt i§lev her zaman ve. bülÜn durumlarda bulundugundan olsa gerek, birçok filozof yamlglyla bunlarm insan diline ozgü ozellikler oldugunu dü§ünmü§tür, Benim tezim, insan di1inin üst i~levleriyle yeni bir dünyanm olu~tugu yonündedir: insan tininin ÜTünleri dünyasL Bu dünyayl "Dünya 3" olarak adlandlrdlm (Sir John Ecc1es'in bir onerisine uyarak: aslmda ben onu "üçüncü dünya" olarák ad-
r·""~o~=""·'="'~~~~-~'""="'='T=~~~~~""""'"'~~'~~-
•...~•."•...""
I 62
Hayat Problem Çozmektir
landmru~hm).
Fiziksel maddelerln, güç alanlanrun vs. dünyasilll "Dünya 1"; bi!lnçli ve belki de bi!lnçalh deneyimler dünyasilll "Dünya 2"; i:iyküler anlatmak, efsaneler yaratmak, kuram1ar, kuramsal sorunlar, hatalar ve tarut!ar gibi i:izellikle konu~ulan (yazuan veya basIlan) di! dünyaslru ise "Dünya 3" olarak adlandmyorum. (Sanat ürünlerinin ve sosyal kurum1ann dünyalan "Dünya 3" e katrlabi!ecegi gibi "Dünya 4" veya "Dünya 5" olarak da adlandmlabi!ir: Bu tamamen keyfe kalilll~ bir ~eydir.) Bu alanlann (smlrlr) iizerkligini vurgulamak amaclyla "Dünya 1", "Dünya 2", "Dünya 3" kavramlanru ortaya ahyorum. çogu maddeci, fizikse1ci veya indirgemeci bu dünyalardan sadece Dünya l'in gerçekten var oldugunu ve bu nedenle i:izerk oldugunu iddia etmektedir. Dünya 2'nin yerine davraru~l, Dünya 3'ün yerine ise i:izellikle si:izlü davraru~l koymaktadrrlar. (Bu ise, yukanda da i~aret ettigim üzere, ruh-beden sorununun o fazlaca kolay çi:izümlerinden biridir, yani bütün evrendeki en gi:iz alrcl ve ~a~rrtrcl ~eyler arasmda gi:irdügüm insan tininin ve insan i:izbilincinin varlrgilll yadslmakhr; bir diger ayru i:ilçüde basil yol ise Berkeley ve Mach'm maddetarumazlrgldrr (immateryalizm): sadece duyulann var oldugu ve maddenin duyu1ardan olu~an bir "kurgu" oldugu tezi.
XXI Beden (ya da beyin) i!e ruh arasmdaki ili~ki açlsmdan aslen di:irt pozisyon aynmsanabilir: 1) Cisimsel durum1ardan olu~an Dünya l'in varlrgmm yadsmmaSl; yani Berkeley ve Mach'm (Die Analyse der Empfindungen; Duyum1arm Çi:izümlenmesi) savundugu türden bir maddetarumazlrk. 2) Ruhsal durumlar veya olaylar dünyasl olan Dünya 2'nin varlrgmm yadslnmasl, ki bu anlayl~ bazl maddeciler, fizikselciler ve felsefi davraru~çIlar tarafmdan, yani beyln ve ruhun "i:izde~ligini" savunan filozoflar tarahndan desteklenmi~tir. 3) Ruhsal durumlarla beyin durum1an arasmda genelgeçer bir ko~utlugun bulundugu iddiasI. "Psikofiziksel ko~utçuluk"
l. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan
63
denilen bu pozisyon i:incelikle Geulincx, Spinoza, Malebranche ve Leibniz tarafmdan Descartesçl anlayl~m bazl güçlüklerini gidermek üzere Descartesçlhga sokulmu~tur. (Gi:ilgegi:irüngücülüge benzer ~ekilde bilinçten her türlü biyolojik i~levi soyutlar.) 4) Ruhsal durumlann ve bedensel durumlann birbirlerini kar~lhkh olarak etkileyebildigi iddias1. Genel anlayl~a gi:ire Descartes'm bu gi:irü~ü (3) tarafmdan a~llml~hr. Benim kendi gi:irü~üm, ruh-beyin ko~utçulugunun bir iilçüye kadar neredeyse var olmasl gerektigi yi:inündedir. insarun birdenbire kendisine yak1a~an bir nesne gi:irdügünde gi:iz kirpmaSI gibi bazl refleksler, gi:irünü~e gi:ire az çok ko~utçu bir yapl ta~lmaktadlr: (Elbette ki merkezi sinir sisteminin kablumyla olu~an) kas tepkisi, gi:irsel izlenim tekrarlandlgmda düzenli olarak tekrarlamr. Eger dikkatimizi ona yi:inlendirirsek, bu tepkimizin bilincine de varabiliriz, aym ~ey ba~ka refleksler için de (tabii hepsi için degi!) geçerlidir. Ama yine de.lam bir psikofiziksel ko~utçuluk tezinin -Pozisyon (3)-, salt reflekslerin si:iz konusu oldugu durumlar için bile, hatah olduguna inamyorum. Bu anlamda psikofiziksel etkile§imciligin bir biçimini savunmak istiyorum. (Daha Descartes'm da gi:irdügü gibi) bu, bedensel Dünya !'in nedensel olarakkapall olmadlgl, tersine (çok geç ortaya Ç1k1rU~ olan) ruhsal durumlar ve olaylardan olu~an Dünya 2'ye açlk oldugu tezini kapsar - ki bu tez fizikçi için fazla çekici bir tez olmamakla beraber, inamyorum ki, (i:izerk klS1mlan da dahil olmak üzere) Dünya 3'ün Dünya 1 üzerinden Dünya 2'yi etkiledigi gerçegi tarafmdan desteklenen bir tezdir. Dünya 2' de bir ~ey oldugunda, her zaman için, Dünya l'de (beyinde) bununla baglanhh bir ~eyin oldugu gi:irü~ünü kabul etmeye kesinlikle hazmm. Ancak tam ve kapsamh bir ko~utçu luktan bahsedebilmek için, "aym" ruhsal durumun veya "aym" ruhsal olaym hep buna tam olarak kar~lhk gelen fizyolojik durumla birlikte geli~tigini ve tam tersini iddia edebilecek durumda olmahy'z. Belirttigim gibi, bu iddiada bir dogruluk payl bulundugunu ve i:irnegin belli ba~h beyin bi:ilgelerinin elektriksel olarak uyanlmaslmn düzenli olarak belli ba~h i:izgün hareket veya du-
64
Hayat Problem Çúzmekrir
yumlar meydana getirdigini kabul etmeye hazmm. Ama bu iddianm, bütün ruhsal durumlar için genel bir kural olarak anla§lldlgmda, arl!k bir içerigi bulunup bulunmadlgml, óyle degilse de bo§ olup olmadlgml merak ediyorum. Çünkü Dünya 2 i1e beyin süreçleri veya Dünya 2 yapilan i1e beyin süreçleri arasmda gerçi birko§utluk bulunabilir, ama son derece karma§lk, benzersiz ve çózümlenemeyen bir Dünya 2 süreci i1e bir beyin süreci arasmdaki bir ko§utluktan kesinlikle sóz edemeyiz. KaldI ki ya§amlmlzda benzersiz olan birçok Dünya 2 olaYI vardlr. Yaral!cI yenilikler problemini bir kerelik olsun dikkate almasak bi1e, bir ezgiyi iki kez dinleyip aym ezgi oldugunu anlamak, aym Dünya 2 o!aymm basit bir tekran degi1dir, çünkü bir ezgiyi ikinci kez din!emek, ezgiyi tamma edimiyle ilintilidir,oysa i1k seferde bu eksiktir. Tekrarlanan Dünya 1 nesnesidir (bu órnekte ezgi), Dünya 2 olaYI degi1. Ancak çagn§lm psikolojisi gibi, Dünya 2 olaylanm sózde atomsal elementlerin bi1e§kesi gibi góren bir Dünya 2 kuramml kabu! etmeye kendimizi zorlayabi1seydik, Dünya 2 deneyiminin tekrarlanan klsml - aym ezginin duyulmasl - i1e tekrarlanmayan klsml - aym ezginin sóz konusu o!dugunu tammak - (ki burada tamma deneyimi ba§ka baglamlarda yinelenebilir) - arasmda kesin bir aynm yapabilirdik. Ama bu tür atomcu veya ana1itik bir psikolojinin fazla i§imize yaramayacagl da ortadadlr. Dünya 2 son derece karma§lkl!r. Sadece duyusal algllar (yani Dünya 1 nesnelerinin alglsl) gibi alanlara dikkat ettigimiz sürece, belki de Dünya 2'yi atomsal veya moleküler yóntem1erle, órnegin Gestalt yóntemleriyle (ki bu yóntemler Egon Brunswik'in ve Richard Gregory'nin biyolojik ve i\llevsel yóntemleriyle kar\l!la\lhnldlgmda, kanunca toptan verimsizdir) çózümleyebi1ecegimizi samyor olabiliriz. Bir Dünya 3 nesnesini, órnegin bir problem veya kuraml icat etme ve anlama yolundaki benzersiz deneylerimizi ammsarsak, bóylesi yóntemlerin uygulanmasl tamamen yetersiz kalmaktadlr. Dü\lünce ve anlamamlZln di1sel ifade denemeleriyle kar§lI!kl! etki içinde bulunmasl; ónceleri bir problem ya da kuraml kabaca duyumsamamlz, ifade etmeye çal!\lmca bunun biraz netle\lmesi, yazlya dóktügümüzde daha da netle\lmesi, ve onu
L Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan
65
çozme denemelerimizde ele§tirel olarak ele almamlz; eski bir problemin donü§ebilmesine ragmen bir anlamda hep o aym eski problem kalmasl; bir dü§ünce akl§mm bir taraftan kendi içinde baglantlh, diger taraftansa açlkça bolümlenmi§ olmasl: Bütün bunlar bence, Gestalt psikolojisinin ilginç moleküler yontemleri de dahil olmak üzere, analitik ve atomcu yontemlerin uygulama alamnm dl§mda kalmaktadlr. Bütün bu denemelerde benzersiz Dünya 2 olaylannm benzersiz oyküsü i§e kan§makta, bunun sonucunda da (kesin) ko§ut olan fizyolojik süreçlerden bahsetmek bütün içerigini kaybetmektedir. Bunun da otesinde, belli bir beyin bOlgesinin hasar gormesi durumunda ba§ka bir bolgenin, genellikle Dünya 2'yi çok az zedeleyerek, ya da belki hiç zedelemeden i§levini üstlendigini varsaymak için nedenlerimiz de var - bu da ko§utçuluga kar§l ba§ka bir tamttlr, ki bu tamt, karma§lk Dünya 2 deneyimleri hakkmda mecburiyetten dolay' kabaca olu§turulmu§ bazl kamlardan ziyade Dünya l' deki deneylere dayamr. Bütün bunlar tabii kulaga indirgemecilik kar§ltlyml§ gibi geliyor; gerçekten de kendimiz de içinde olmak üzere bu dünyaya bakan bir filozof olarak ben de nihai bir indirgemenin mümkün olduguna inanmlyorum. Ancak bir yontembilimci olarak bu beni kesinlikle indirgemecilik kar§ltl bir ara§tlrma programma yonlendirmiyor. Sadece indirgeme denemelerimizin geli§mesiyle bilgimizin ve çozülmemi§ problemler evrenimizin geni§leyecegi ongorüsünde bulunmaya itiyor.
xxn insana ozgü ozbilinç problemine geri donelim; savundugum gorü§, ozbilincin Dünya 2 ile Dünya 1 ve 3 arasmdaki kar§lhkh etkiden (isterseniz feedback de diyebilirsiniz) dogdugu §eklindeydi. Burada Dünya 3'ün oynadlgl rol hakklndaki tamtlanm §unlardu: insan ozbilinci, ba§ka §eylerin yamnda bir dizi son derece soyut kurama dayamr. Hayvanlann ve hatta bitkilerin, ku§kusuz, bir zaman bilinci ve zaman beklentileri vardlr. Ancak (Ben-
66
Hayat Problem Çozmekrir
jamin Lee Whorf a fazla yakmla~mak istemeden) kendini, bir geçmi~i, ~imdisi ve gelecegi olan; ki~isel bir tarihi olan ve (bedeninin kimligiyle baglant!ll olan) bu tarihin içindeki ki~isel kim1iginin bilincinde olan birisi olarak gi.irmek için, neredeyse apaçlk bir zaman kuramma gerek vardlr. Bu, uyudugumuz SÜTece bilincin sÜTek1iligini kaybetsek de, bizim -bedenimizini.izünde aym kaldl&mlZl savunan kuramdlr; ve bu kuraÍn temelinde, geçmi~ olaylan (sadece beklentilerimizde ve tepkilerimizde bunlar tarafmdan etkilenmek yerine, ki ben burada bellegin hayvanlardaki ilkel biçimini gi.irüyorum) bilinçli bir ~ekil de yeniden canlandIrabilmekteyiz. Ku~kusuz baZl hayvanlann bir ki~iligi vardlr; gurur ve statü rursma benzer duygulara sahiptirler ve bir isme tepki vermeyi i.igrenebilirler. Buna kar~lhk insan i.izbilinci dilde ve (apaÇlk veya i.irtük olarak) formüle edilmi~ kuramlarda temellenmi~tir. Bir çocuk, ismini ve sonradan "ego" veya "ben" gibi bir kelimeyi kendisi için kullanmaYl ve bedeninin ve kendisinin sürek1iliginin bilincinde olarak bunun kullammml i.igrenir; bütün bunlan bilincin daima kesintisiz olmadl& bilgisiyle birle~tirir. insan ruhunun veya insan benliginin o büyiik karma~Ik11& ve baglmslz olmaY'~I, i.izellikle insanlann kim olduk1anm unuttuklan durumlar bulundugunu ammsarsak iyice belirginle~ir; bu insanlar geçmi~ taríhierinin bir kismml veya bütününü unutmu~ olsalar da, benliklerinin en azmdan bir kismml korurlar veya belki de yeniden kazamrlar. Bel1i bir anlamda bellekleri kaybolmaz, çünkü nastl yüründügünü, yemek yendigini ve hatta konu~uldugunu ammsarlar. Ama i.irnegin Bristollü olduklanm veya adlanmn ne oldugunu ve hangi adreste oturduk1anm ammsamazlar. Evlerini de bulamlyorlarsa (hayvanlar genelde bulurlar), i.izbilinçleri hayvan belleginin normal düzeyinin de i.itesinde etkilenmi~ demektir. Ama konu~ma yetilerini kaybetmedilerse, hayvan bilincinin i.itesinde bir insan bilinci artakalml~ demektir. Büyük bir psikanaliz dostu say!lmam, ama -Descartes'm kuramml dü~ünen bir ti.ize dayandIrmaSlmn tersine-- bulgulan insan benlig;nin karma~lkhgml destek1er gi.irünüyor. Burada beni ilgilendiren, insan i.izbilincinin, enazmdan kendi bedeni-
l. Doga Hàkkmdaki Bilginin Sorunlan
67
nin (son derece kuramsal olan) zamansal ve tarihsel sürekliliginin bir bilincini de ka.psadlgl saptamasldlr; kendi bilinçli bellegi ve kendisine ait olan benzersiz bir beden arasmdaki baglantmm bir bilinci; ve kendi bilincinin uyku tarafmdan normal ve düzenli olarak kesintiye ugradlgrmn bilinci (ki bu da bir zaman kuramml ve zamarun düzenliligi kuramlru varsayar). Dahasl uzaysal ve toplumsal olarak belli bir yer ve insan çevresine ait olma bilincini de içerir. Ku§kusuz bunlarm çogu sezgisel bir altyaplya sahiptir ve hayvanlara da ozgüdür. Benim saVlm ise, dl§avurulmaml§ insan bilinci düzeyine de yükseltilse, insan dilinin veya Dünya 2 ile 3 arasmdaki kar§lhkh etkinin onemli bir rol oynadlgldlr. insan benliginin bütünlügünün bellege dayandlg1 ve bellegin ba§anmlannm sadece hayvanlara degil bitkilere de (ve hatta bir anlamda mlknat1slar gibi organik olmayan yapüara da) atfedilebilecegi ortadadlr. Bu nedenle, insan benliginin bütünlügünü açlklamak için sadece bellege dayanmanm yeterli olmadlglm gormek son derece onemlidir. Gerekli olan sadece (geçmi§ olaylann) "slradan" bellegi degil, bir bedene sahip olma bilincini, cisimler hakkmdaki Dünya 3 kuramlan (yani fizik) ile baglayan kuramlann bir bellegidir; Dünya 3 kuramlannm "kavranmasl" niteligini ta§lyan bir bellek. Gerektiginde apaçlk Dünya 3 kuramlanndan destek almamrzl mümkün küan içgüdülerle birlikte bu içgüdülere sahip oldugumuz ve gerektiginde bu kuramlan vurgulamak için bunlardan yararlanabilecegimizin bilincini de kapsamaktadlr. (Bu tabii ki, hayvan bilinci ile, insan diline bagrmll olan insan ozbilinci arasmdaki farkr belli olçüde açlklar.)
xxm Bu gerçekler bence, Dünya 2'yi, insan bilinci dünyasml, Dünya l' e yani aslmda beyin fizyolojisine indirgeme yolundaki her denemenin olanakSlzhglm kamtlamaktadlr. Çünkü Dünya 3 en azmdan krsmen diger iki Dünya' dan baglmslzdlr. Eger Dünya 3'ün baglmslz klsml Dünya 2 ile kar§rllkh etki
F'
.. ...
.. ..-.
...
"?'·",o''''-"c...·"..''~_m~~_'-~E~· ="="'''=-="=".=-=._="---=--=~-_~-~~~~_ ,,-'"""~~.~~~~
..
..
~~~"."'J
..
_~_'
~'~~
*
68
Hayat Problem Çozmektir
içinde bulunabiliyorsa, o zaman bence Dünya 2 Dünya j' e indirgenemez. Dünya 3'ün kIsmi i:izerkligi için standart i:irneklerim aritmetik ki:ikenlidir. Dogal sayIlarm sonsuz dizisini bir bulu~, insan tininin bir ürünü ve geli~tirilmi~ insan dilinin bir parçasl olarak gi:irmeyi i:ineriyorum. (Ínsanm yalruzca "bir, iki, çok" diye sayabildigi, ya da sadece "be~" e kadar sayabildigi ilkel diller var gibi giirünüyor.) Ama bir sonsuz sayma yiintemi icat edilir edilmez, aynmlar ve problemler iizerk olarak ortaya çlkar: Tek ve çift sa)'!lar ical edilmez, tersine dogal sayIlar dizisi içinde ke§fedilir, asal sayIlar ve bunlara ili~kin çiizülmü~ çiizülmemi~ bütün problemler de ayru ~ekilde. Bu problemler ve çiizdükleri teoremler (Eukleides'in en büyük asal saymm bu1unmadlgl teoremi gibi), i:izerk olarak, insanlar tarafmdan yarahlml~ dogal sayIlar dizisinin içsel yaplslrun bir parçasl, ve ne dü~ündügümüzden ya da dü~ünmedigi mizden bag,mslz olarak ortaya çlkar. Ancak bu problemleri kavrayabilir, anlayabilir veya ke§fedebiliriz ve bazIlanru da çi:izebiliriz. Bi:iylelikle, Dünya 2'ye ait olan dü~ünmemiz, kIsmen, Dünya 3' e ait olan i:izerk problemlere ve teoremlerin nesnel dogru1uguna baghdlr: Dünya 2 sadece Dünya 3'ü yaratmakla kalmaz, bir rur geri besleme sürecinde klsmen Dünya 3 tarafmdan yaratJhr. $imdiki saVlm ~iiyledir: Dünya 3 ve i:izellikle de baglmslz olan kls1mlan, açlkça cisimsel Dünya j' e indirgenemez. Ancak Dünya 2 kIsmen Dünya 3'e baglmh oldugundan, o da Dünya j' e indirgenemez. Fizikselciler veya benim verdigim adia felsefi indirgemeciler31 , i:iyleyse Dünya 2 ve 3'ün varhgml yadslmak zorundadlr. Bunun sonucundaysa büyük çapta Dünya 3 teoremlerinden yararlanan rum insan teknolojisi (iizellikle de bilgisayarlann varhgl) anla~Ilmaz hale gelir; dolaYlslylahavaalam veya gi:ikdelen in~acllannm meydana getirdigi türden, Dünya j' deki devasa degi~imlerin, temel aldlklan Dünya 3 kuramlannm ve Dünya 2 planlannm icadl bir kenara blrakIlarak, sonuçta cisimsel Dünya j'in ta kendisi tarafmdan olu~turuldugunu kabu1 etmeye zor-
__ ""_
L Doga Hakkmdaki Bi1ginin Sorunlan
69
lanmz. Bunlar birer takdiri ilahidir; bir õncel düzenin parçasl olduklanndan sonuçta bu degi§ikliklerin olacagl daha hidrojen çekirdeklerinde yazlhdlr. Bu sonuçlar bana saçma gõrünüyor; felsefi davraru§çlhk v2ya fizikse1cilik (veya ruh ve bedenin õzde§ligi felsefesi) ise bu saçmahga indirgenmi§ giirünüyor. Bu da, bana iiyle geliyor ki, sagduyudan a§m iilçüde sapmaktadlr.
XXIV ínaruyorum ki, felsefi indirgemecilik bir yarulgldlr. Her §eyi iizlükler ve tiizler araclhglyla nihai bir aÇlklamaya, yani ne daha fazla açlklama gerektiren ne de daha fazla aÇlklama getirme yetisi 01 an bir açlklamaya indirgeme dileginden türemektedir. Nihai bir açlklama kurammdan vazgeçer vazgeçmez hep daha fazla "Neden?" diye sorabildigimizi fark ederiz. Neden-sorulan hiçbir zaman son bir yaruta gõtürmez. AkIlh çocuklar bunu bilir giirünürler, her ne kadar sonunda, ilke olarak sonsuz bir dizi soruyu yarutlamak için yeterli zamana gerçekten asIa sahip olamayacak yeti§kinlere teslim 01salar da.
XXV Dünya 1, 2 ve 3 krsmen iizerk olsa bile, yine de ayru evrene aittir: Bunlar birbiriyle etkile§im içinde bulunmaktadlr. Ancak evrenin bilgisinin, kendisi de evrenin bir parçasl oldugu iilçüde (ki bu gerçekten de dogrudur), zorunlu olarak tamamlanamayacagl kolayca giisterilebilir. íçinde çah§tlgt odanm tam bir krokisini çizen bir adam dü§ünelim. Bu çizimine, §imdi çizdig;. krokiyi de dahil etmesini isteyelim. Her kroki içinde SOnsuz saylda daha küçük ve daha da küçük krokiyi kapsayan bu õdevi yerine getiremeyecegi ortadadlr: Krokiye ekledigi her çizgiyle, çizilmesi gereken ama
!F"22':CT"'-;;Ni<"~~~=~-~m~_~p=n,,,_=_=_~~~~
-'
:j li :i
:1
70
Hayat Problem Çózmektir
daha çizilmemi§ yeni bir nesne daha yaratmaktad!r. Kendi kendisinin de krokisini kapsayan bir kroki tamamlanamaz. Krokinin i:iyküsü, Dünya 3'ün bilgi nesnelerini kapsayan bir dünyanm tamamlanmam!§hgnu ve aç!l
r. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan
71
gemecileri bütün bilimlerin tamamlanmaml~ olduguna ikna etmelidir. Bürun bilimlerin fiziksel olarak formüle edilmi~ bilimlere indirgenebilecegine inanmayan ve dolay,s'yla da indirgemeci olmayan1ar için bilim zaten tamamlanmaml~tIr. Sadece felsefi indirgemecilik degil, indirgeme yonteminin tam bir indirgemeye ula~abilecegi varsaylml da yanh~ gibi gorünüyor. Oyle gorünüyor ki, beklenmedik ~ekilde ortaya çlkan bir evrim dünyasmda, bulunabildigi takdirde çozümleri yeni ve daha derin problemler yaratan bir problemler dünyasmda ya~lyoruz. Oyleyse kendi kendini geli~tiren bir yenilikler evreninde ya~lyoruz - bir kural olarak, kendinden onceki durumlann hiçbirine tam olarak indirgenemeyecek bir yenilik. Bütiin bunlara ragmen indirgeme denemeleri yontemi son derece verimlidir, sadece kismi ba~anlanndan, klsmen ba~anh olmu~ indirgemeler bazmda bir ylgm ~ey ogrendigimizden dolay, degil, kismi ba~anslzhklannuzdan, klsmi ba~anslzhklan mlZl gün l~lgma çrkaran yeni problemlerden de ders aldlglmlz için. Çozülmemi~ problemler en az çozümleri kadar ilginçtir, neredeyse her çozüm, kendince yine çozülmemi~ problemlerden olu~an yeni bir dünyanm kaprlanm açmayacak olsa bile çozülmem~ problemler yine de ilginç olurdu.
Eklentiler Birkaç küçük düzeltme ve bu notlan i~aret eden bir iki soz dl~mda konu~mayl asrl halinde blraktIm. Ancak kongrede veya konferansta tartI~rlmadan once, a~agldaki dort eksiklikten ilk ikisine i~aret ederek orada ben kendim ele~tirdim: l) Bu konu~mada termodinamigi mekanige indirgeme denemelerinden bahsedilmiyor. Oysa bu çok onemli bir indirgeme ornegidir, ve tezim açlsmdan da son derece ilginçtir, çünkü indirgeme denemelerinin sonuçlanmn onemine ragmen, artIk blrakmayan, tam bir indirgemeye ula~rlamaml~tlr. 2) ikinci ve daha onemli bir eksiklik, konu~ma metninde zaten apaçlk oldugunu dü~ündügüm bir noktayla ilgilidir (bundan kisaca Bolüm XIV' de bahsetIni~tim; dipnot 20'nin
72
Hayat Problem Çozmektir
metnine baknuz). Konu ~udur: Bir indirgeme denemesinde bile bulunmadan bnce, indirgemek istedigimiz ~ey hakkmda olabildigince çok ve kesin bilgiye gereksinim duyanz. Oyleyse indirgemeyi denemeden bnce (yani "bütünlükler" düzeyinde), indirgenecek olanm düzeyinde bulunmanuz gerekir. Bunu daha bnce de ba~ka bir yerde belirtmi~tim. 32 3) (Kongrede belirtilmemi~ olan) üçüncü bir eksiklik, bir kuraml var olan bir kuramla açlklayan indirgeme ile yeni bir kuram aracllzglyla açlklama arasmdaki (ve konu~mamn ba~mda belirttigim: Dipnot 2'nin rnetnine bakrmz) aynrnla baglantrlzdlr. Kavrarnlar hakkmda tartl~rnak isterniyorsarn da, ~u anda yeni bir kurarn aracllzglyla açlklarnayl bir "indirgerne" olarak tamrnlarna egilirninde degilirn. Ama eger bu terrninoloji kabullenilirse, l~lgm yayllz~mm dalga kurarnmm, Maxwell'in elektrornanyetizrn kurarnlyla açlklanrnaslmn, tarnarnen ba~anlz olrnu~ bir indirgerne (belki de tarnarnen ba~arrll olrnu~ bir indirgernenin tek brnegi) oldugu iddia edilebilir. Yine de bunu, bir kurarnm bir digerine, ya da fizigin bir krsrnmm bir digerine indirgernesi olarak betirnlernek yerine, fizigin iki alamm ba~anyla birle~ti ren kbkten yeni bir kurarn olarak betirnlernek bnerilebilir. 4) Biyoloji için indirgernecilik kar§rtl bir ara~trrrna progranu olarak adlandmlabilecek bir §eyleri destekliyor gibi gbrünrnek isterniyorurn, ancak a§agldakiler bence dururnun manhklr bir degerlendirrnesi gibi gbrünüyor: Newton'un rnekanige dayalr fizik prograrnl, elektrigi ve rnanyetizrnaYl kendi geçerlilik alanlanyla krsltlarna denernesinde, ya da daha dogrusu Faraday'm rnerkezi olrnayan güçleri ortaya atrnaslyla ba§anslzlzga ugrarnl~hr. (Maxwell'in rnekanik bir esir modeli in§a ederek, bu rnerkezi olrnayan güçleri, Newton kurarnma indirgerne denernesi, bu denerne onu alan denklernlerini bulrnaya ittigi blçüde, son derece verirnli olrnu~tur, ancak yine de ba~anslzdl ve bir kenara blrakrlrnasl gerekiyordu.) Newton ve Maxwell kurarnlannm denkle~lirilernez oldugunu bilrnek, Einstein'l Ozel Gbrecelik Kurarnl'na sürüklerni~ lir. Bu durumda fizikçiler bir indirgerneden ziyade kbkten yeni bir kurarnl kabullenrnek zorundaydrlar. Hern rnekanik hern de
I. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan
73
elektromanyetik kuraml (Lorentz ve Einstein' a dayanarak) bütünsel bir gekilde, maddenin mikroyap!S!na dair yeni ve çogunlukla istatistiksel problemlere uygulandlgmda, fizik de benzeri bir kaderi payla 9l!. Bu da kuvantum mekanigiyle sonuçlandl. Biyolojik problemlerin dahil edilmesinin fizigin daha da geni9lemesine ve gozden geçirilmesine neden olacagl olasllrgllli d1 9layamaylz. (5) 1978'de eklenmi9tir: Bu konu~mada incelenen problemlerin çogu, Popper /Ecc1es' in The Self and Iis Brain, 1977 (Benlik ve Beyni) adh kitabmda tek tek tartl9!lm19l!r.
Notlar ilk olarak ingiliz dilinde Studies in the Philosophy of Biolog1j, Ed.:
EI. Ayala ve T.
Dobzhansky, Londra, MacMillan, 1974, S. 259-283'te yaylmlanml?ur. 1972'de Profes6r Francisco Ayala ve Profes6r Theodosius Dobzhansky'nin düzenledigi, biyolog ve filozoflara yonelik bir konferansta yapllan bu konu§marun, daha onceki bir versiyonuna iliêkin ele§tirel notlan nedemyle David Miller ve Jeremy Shearmur'a büyük teêekkür borçluyum. 1 Karê. AÇtk Toplurn ve DܧI1Ial1lan adh kitablm; Cilt II, BoI. 11, KlS. II, çev. Barun RlZatepe, istanbul, Remzi Kitabevi 1994. 2 (Düzeltmede eklendi:) Belki ihmalkârhktan, belki de terminolojik açlkgoz!üklere kaqn isteksizlik duydugumdan, genel an1amda bir açlklama ile, yerle§mi§ veya "daha kõklü" bir kuram araclhglyla aÇlklama anlammda indirgeme arasmdaki, güçlük çlkarmadan mümkün olan aynml konuêma metninde dikkate almadlm. Eir yandan bir bilinenin yeni (bilinmeyen) bir kuram araclhglyla açlklanmasl ile, diger yandan eski (bilinen) bir kurama indirgeme arasmdaki aynm, herhalde daha büyük ilgi çekerdi. Bu noktada bu aynma i§aret ederek, ve dipnot1ar ve metnin sonundaki eklentileri ekleyerek, olasl yanhê anlamalan engelleyebildígimi umuyorum. 3 Kar§. Obfektive Erkenntnis adh kitablm, (1973) Hoffmann ve Campe, Hamburg, 8. Baskt, 1992, BõI. 5. 4 Meyerson, E. (1908), Identité et Réalité. F. Akan, París. çev: Meyerson, E. (1930), Identity and Reality. Allen and Unwin, London.
5 Karê. Vermutungen und Widerlegungen adh kitablm. 1994, J.C.B. Mohr (Paul 5i-
;i~fl~::=~~=""ImlJi!"''''''''Jl'IT'l=-=,""",~='=~~~=~==~=~~~~~~~'=-''"-'''''=~"=~·_" __ ~~~"=:.·L·L_.
,i !
74
Hayac Problem Çõzmektir
ebeck), Tübingen. (Bu kitabm ilk 10 Bõlümü bu yd L KISun olarak yayunlanacak, ll. K1s1m gõrünü§e gore yakmda izleyecek). 6 Wiener, N. (1914), "A simplification of the logic of relations'\ Proceedings of the
Cambridge Philosophical SOciety, 17, s. 387-390; ve Kuratowski, C. (1920), "Sur la noHon de l'ordre dans la théorie des ensembles", Fundamenta Mathe11U/.tica, 2, s. 154-166,
7 Kar? AÇ1k Toplum ve DÜ~1nanlan, Cilt l, BoL 6. Not 9, çev: Mete Tunçay, istanbul, Remzi Kitabevi 1994 ve Vermutungen und Widerlegungen, BõI. 2.
8 Kar§. Vermutungen und Widerlegungen, BõL 3.
9 Vermutungen und Widerlegungen, BoL 3, Not 2I. 10 Vermutungen und Widerlegungen, BoI. 3. 11 Ather tlnd Relativitiitstheone (1920), Springer, Ber1in, s. 14; ingilizce çevirisi: Side-
lights on Relativity (1922), Methuen, London; ve Popper, KR (1967), "Quantum mechanics without the observer", Quantum Theory and Realíty, Cilt lI, (Ed.: Mario Bunge), Springer, Berlin, Heidelberg, New York, s. 7-44. 12 Mil1ikan, R.A. (1932), Tíme, Matter and Values, University of North Carolina Press, Chapell HilI, s. 46. 13 Chadwick, J. (1932), "Possible existence of neutron", Nature, 129, s. 132. 14 Anderson, C.D. (1933), "Cosmic ray bursts", Physical Revíew, 43, s, 368-69, a.g.y. (1933), "The positive electron", Physical Review, 43, s. 491-494 15 Eddington, A. (1936), Relativity Theory of Protons and Electrons. Cambridge University Press. 16 Heitler, W. ve London, F. (1927), 'Wechselwirkung neutraler Atome und homõopolare Bindung nach der Quantenmechanik", Zeitschrift for Physik, 44, s. 455-472. 17 Pauling, L. (1959) (Tarh§maya katkü The Origin of Life on the Earth (Birind Dünya Üzerinde Ya§arrun Kõkeni Kongresi Notlan, Moskova, 19-24 Agustos 1957, Ed.:
A.I. Oparin ve digerleri). Ed.: F. Clark ve R.L.M. Synge. Pergamon Press, Londra,s.119. 18 (Konferanstan sonra eklendi:) $imdi bu kuram
J.e. Pecker, A.P. Roberts ve J.P.
Vigieiin õnerdigi yeni kIzll kaymasl kurammm tehdidinde olabilir:
"Non~velo
city redshifts and photon-photon interactions", Nature 237 (1972), s. 227-229. 19 Açlklamamlzm, hidrojen atomunun ortadaki fiziksel õzelliklerine ili§kin olmadlgrm vurgulamak için burada "õncel düzen" terimini kullandlm. $imdiye degin daha çok, hidrojen atomu çekirdeginin bilinmeyen ve tahmin edihneyen bir õzelligi oldugu varsaylldl ve açlklamada temel almdl. 20 Burada bütün gõrünü§e gõre õngõrülemez olan bir evrim a§amaSlnl ima etmek için "beklenmedik" terimini kullamyorum. ["beklenmedik" olarak çevrilen te-
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
75
rim "emergent"tir. Íngilizcedeki emerge-ortaya çlkmak ve emergency-acil s6zcükleriyle benzerlige dikkat edinizi ç.n.] 21 Monod, J., Rastlant1 ve Zorunluluk, çev. Vehbi HacJ.kadiroglu, Ankara, Dost Ya-
yIi.11an 1997, s. 12. [Buradaki ahntl)'l 6zgün metnin Alrnanca çevirisinden Türkçeye aktarmaYl yegledik; y.n.] 22 A.g.e., s. 128. [Buradaki ahnh da dogrudan Almancasmdan aktanlml§hr; y.n.] 23 Elínizdeki metnin eklentilerinin 2. maddesinde bu §'imdi ozel1ikle vurgulanmak-
tadlr. 24 Kar§'. Objektive Erkenntnis, BoL 7. 25 Kar§'. Objektive Erkenntnis, BõL 8.
26 Vermutungen und Widerlegungen, BoI. 3. 27 Sperry, RW. (1964), "The great cerebral commissure", Scientific American, 210, s. 42-52; ve Eccles, J.c. (1970), Facing Reality. Springer, Ber1in, Heidelberg, New
York, s. 73-79. 28 Ecdes, J.c. (1972), Unconscious Actions emanating frOIn the human cerebral cortex
(yaYlmlanmadl). 29 Vermutungen und Widerlegungen, B6L 3. 30 Ross, A. (1972), "The rise and the fall of the doctrine of performatives", Contem-
porary Philosophy in Scandinavia (Ed.: RE. Olsen ve AM. Pau!), Johns Hopkins
Press, Baltimore, s. 197-212. 31 Objektive Erkenntnis, BoL 8. 32 Kar§'. Objektive Erkenntnis, BõI. 7.
3. Bir Realístin Ruh-Beden Sorunu Hakkzndaki Dü§ünceleri*
Ammsayabildigim kadanyla bugün buradaki dersim, Almanya' da ~imdiye kadar verdigim üçüncü ders. Mannheim' da ise ilk dersim. Oyleyse f~zla sli< gelmiyorum, bu da demek ki, konumu dikkatle seçmem gerekiyordu.
I
Ílk olarak bugün ilk kitablm hakkmda, bilgikurammm iki temel sorununun çozümü hakkmda konu~mayl dü~ündüm. Bunlardan birincisi deneysel bilimle, metafizik gibi son derece anlamlr ve onemli diger bran§lar arasmdaki slmrlann çizilmesi sorunu; ikincisi ise tümevanm sorunudur. Ancak benim bu problemlere sundugum çozümler Bilimsel Ara§l1rmanzn Manl1gz kitablm aracIllglyla bilinmektedir; her ne kadar elimde henüz yaylmlanmaml§ yeni bilgiler varsa da, ilerlemi§ ya§lma ragmen ba§langlçtaki konulanmm otesine geçememi§im izlenimi uyandlrmaktan korktum. Daha sonra bir sosyal felsefe sorunu hakkmda konu§mayr dü~ündüm. Ama bu konuda da tercüme edilmi§ üç ciltlik bir eserim mevcut. Hepsinden de once bu dalda arkada§lm Profesor Hans Albert parlak eseri Traktat über die kritische Vernunft'ta (Ele§tirel Us Üzerine ínceleme) mükemmel §eyler soylemi§tir. Ancak ruh ve beden arasmdaki etkile§im problemini seçmek için ba§ka nedenlerim de vardl. Bu problem belki de hiçbir * 8 Mayls 1972'de Mannheim'da verllen ders.
I. Doga Hákkmdaki Bilginin Sorunlan
77
zaman çi:izülemeyecek olan büyük bilinmezler içermektedir. Zaten bu, felsefenin en zor ve derin problemi, yeniçag metafizi!;inin merkezi problemidir. Bütün insanlar için i:inemi son derece büyüktür. Modern varolu§çu felsefenin insanlzk durumu olarak betim1edigi §eyin temelidir, çünkü en azmdan bútünüyle bilinci yerinde oldugu súrece insan ruhsal bir varhkt!r; fizik yasalanna tabi olan bir bedene slkl slkIya bagh olan bir tinsel varhk, bir ben, bir ruhtur. Bu si:iyledigimiz neredeyse ifade etmeye degmeyecek kadar fazlaslyla bariz bir ~eydir, varolu~çular ise bu bariz saptamarun -hatta bu devasa barizlikteki saptamarun diyesim geliyor- ardmda yatan problemleri, bunlan açlklamak için akIlcl bir §eyler si:iyleme denemesinde bile bulunmadan kabullenmi~lerdir.
Ancak ruh ve beden ili§kileri problemi ciddi bir problemdir. Politik açldan oldugu gibi her açldan temel bir sorun olan insanm i:izgürlügü problemini kapsamaktadlr; aynca insarun fiziksel dünyadaki, fiziksel kozmostaki, daha soma "Dünya 1" diye tarumlayacaglm bir dünyadaki yeri problemini de kapsar. insan bilinci süreçleri dünyaslru "Dünya 2", Ínsan tininin nesnel yarahmlan dünyaslnl ise "Dünya 3" 01 arak adlandlracaglm. Aynnt!lan daha soma. Bu konuyu seçmemin ve kendimi daha ba§hkta bir realist olarak adlandlrmamm bir nedenini yeri gelmi§ken kIsaca belirtmek istiyorum. Çah§malanml sadece kulaktan dolma taruyan Almanya' daki çogu filozof ve sosyolog beni, ilk kitablm Viyana Okulu'nun bir yazl dizisinde çlkt!gmdan dolay' bir "pozitivist" olarak tammlamaktadrr, oysa bu kitap Viyana Okulu'nun pozitivizmini kat! bir §ekilde ele§tirmi§tir. Bu baglamda bir "pozitivist" bütün felsefi spekülasyonlarm kar§Ill, i:izellikle de realizmin kar§Ill gibi bir §eydir. Beni bu konuyu seçmeye iten nedenlerden biri, daha bar;;llgmda pozitivist olmadlgl belli olan bir konu seçmeyi istememdi. "Metafizik" si:izcügü hakkInda son bir si:iz daha. Hegel, Marx, Engels ve Lenin bu si:izcügü, geli§me dü§mam olan, dünyayl dinamik gi:irmek yerine statik gi:iren bir felsefeyi betimlemek için kullarurlar. Degi§im problemi ve dünyanm halen sürmekte olan geli§mesi problemi, Sokrates i:incesi metafizigin en
78
j 'I 'I" !~
:1
'I
li
il
'I
Hayat Problem Çozmektir
eski problemlerinden biri oldugu için, si:izcügün bu §ekilde kullarulmasl her zaman için son derece tarl!§malr olmU§tur. Ne olursa olsun, ben statik bir dünyaya degil, tersine sürekli deg;§en bir dünyaya inaruyorurn; zaten bildigim kadanyla uzun zamandan beri statik anlamda bir metafizikçi de ka1madl. Yani kendimi, geli§im kuramlru kabul eden ve, izninizle belirtmek isterim ki, bilgimizin büyümesine ili§kin dinamik problemi bilim kurarruna sokmu§ olan bir metafiziksel realist olarak tarumlryorum. Bu giri§in son noktasl 01 arak, kendimi basitçe ve herkesçe anla§ülr §ekilde ifade etmeye büyük deger verdigimi belirtmek isterim. Ancak ne yazlk ki bu, incelemelerimin çok rahatça anla§üacagl anlamma gelmiyor: Burada en zor olan Dünya 1 ile Dünya 2'yi ve i:izellikle de Dünya 3'ü birbirinden ayumakl!r. Bu zorlukla i§e ba§hyorum. Bundan soma gelenler gorece kolay olacakl!r. Fiziksel süreçler dünyasma "Dünya 1", psi§ik süreçler dünyasma ise "Dünya 2" diyorum. Buraya kadar kolay sayüu. Zorluk "Dünya 3" dedigim §eyle birlikte ba§hyor. Insan tininin ürünlerinin dünyasml en geni§ anlarruyla "Dünya 3" olarak adlandmyorum; dar anlamda ise yanh§ kuramlar da dahil olmak üzere bülÜn kuramlarm dünyasrru; aynca çe§itli kuramlarm dogrulugu ve yanh§hgl sorulan da dahil olmak üzere bilimsel problemler dünyasml. Geni§ anlamlyla Dünya 3' e §iirler ve sanat yap!llan da dahildir, Mozart'm operalan ve konçertolan gibi. Ama eger istenirse sanat yap!llannm dünyasml Dünya 4 olarak da betimleyebiliriz. Bu sadece terminolojik bir sorundur. Onemli olan, bilimsel kuramlann Dünya 3'ünü, psikolojik Dünya 2'den net olarak ayumakhr. Bu aynm en kesin hatlanyla Bernhard Bolzano ve daha soma Gottlob Frege tarafmdan saglanrru§hr; ancak ben, açlklayacaglm üzere, ikisinin de otesine geçiyorum. Bolzano "kendinde onermeler" dünyasmdan bahsediyordu. Bununla, bir onermeyi dü§ündügümüz zaman olu§an psikolojik dü§ünce süreçlerinden farkh olarak mantlksal anlamda onermeleri kastediyordu. Frege de bir onermenin kapsammdan bahsederken yine manhksal anlamda onermeyi kastediyordu.
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
79
Basit bir ornek alalun. iki matematikçi 3 kere 4, 13 eder gibi yanh~ bir sonuca ula~lyor. Burada Dünya 2' deki iki dü~ünce süreci soz konusudur, ki bunlar birbirinden çok farkh olabilecek iki süreçtir. Ama "3 kere 4, 13 eder" sadece bir kendinde onermedir (ki yanh~hr) ve aynca tek bir (manhksal olarak yanh~) kapsamdlr. Bu kendinde onerme, Dünya 2'ye degil Dünya 3' e aittir. Bunun "3 kere 4, 12 eder" onermesiyle manhksal olarak çeli~tigini soyleyebiliriz. Bu 3 kere 4, 13 eder onermesinin, nesnel olarak yanll~ oldugundan ve çok saylda büyük malematikçi ona inansa bile yanll~ kalacagmdan, Dünya 3' e ait oldugunu soyleyebiliriz. Oyleyse oznel dü,?ünce süreçlerinin bulundugu Dünya 2 ile nesnel onermelerin veya nesnel dü,?ünce içeriklerinin bulundugu Dünya 3'ü birbirinden ayrrabiliriz. Bolzano ve Frege'nin dü~ünceleri asJ! olarak boyledir. Ben onlann otesine geçerek sadece kendinde dogru onermeleri degil, kendinde yanh§ onermeleri ve hatta problemler ile tanztlamalan da Dünya 3' e kahyorum. Burada Dünya 3 hakkmda her §eyden once §unu soylemek istiyorum: Birincisi, gerçeklik ozellikleri ta~lr; ikincisi ise en azmdan krsmen ozerktir; yani Dünya 2' den en azmdan klsmen baglmslz olan içsel yapJ!ara sahiptir. Oncelikle gerçeklik ozelliklerinden bahsedelirn. Bütün gerçekligin paradigmasl, Dünya l'in fiziksel dünyasmdaki ,?eylerdir - ta§lar, agaçlar, hayvanlar. Buna ek olarak, Dünya l' deki ,?eyleri dogrudan veya dolayh olarak etkileyebilecek §eylere de "gerçek" demeyi oneriyorum. ;iimdi de Dünya 3' e ait bilimsel kuramlann dogrudan veya dolayh olarak Dünya l'deki §eyleri etkileyebilecegini iddia ediyorum. En basit iirneklerbir giikdelen in~asmda bulunabilir. Bir giikdelen fiziksel bir §eydir, Dünya l'e aittir. Ancak bir plana gore yaplhr, plan ise kuramlarm ve birçok problemin etkisindedir. Bir gokdelenin in§asmda rol oynayan plan, kuram ve problemlerin oncelikle çe§itli insanlann, ornegin mimarlann bilincini: yani oncelikle Dünya 2'yi, ve ancak bundan soma in§aat i§çilerinin fiziksel hareketlerinin dünyasml ve biiylelikle de fizik-
80
Hayat Problem Çozmektir
sel kepçe, ta§ ve tuglalan etkiledigini kabul ediyorum. En s!k kar§!la§!lan durum budur: Dünya 3 Dünya l'i genellikle psi§ik Dünya 2' den geçerek dolayh 01 arak etkiler. Hatta belki de bu sadece çogunlukla degil, daima biiyledir, yani Dünya 3 Dünya l'i asia dogrudan degil, yalnzzca Dünya 2' den geçerek etkiler. En azmdan iirnegimiz her 3 DÜl1ya'nm da, yani sadece Dünya l'in degil, hem Dünya 2'nin hem de Dünya 3'ün gerçekligil1i, gerçeJc oldugrmu giistermektedir. Maalesef zaman zaman oldugu üzere bir giikdelen ya da bir kiiprü y!k!ld!gmda, bu bazen bir Dünya 2 dü§ünce hatasma -yani yanh§ bir iiznel inanca-, ama bazen de yanh§ bir nesnel kura111a, yani Dünya 3'teki bir hataya dayandmlabilir. Tabii ki, Dünya 3'ün gerçekligini yads!yan filozofIar vardIr; onlar gerçi dü§üncelerimizin, yani Dünya 2'nin var oldugunu, ama kendinde içeriklerin olmad!gm! siiylerler. Onlar bunlan sadece psi§ik 'ieylerin soyutlamalan, kuruntular olarak gi:irürler. Benim burada savurunak istedigim giirü'i, gerçi Dünya 3'ün genetik olarak Dünya 2'nin bir ürünü oldugu, ama k1smen iizerk bir içsel yap!s!mn bulundugudur. En iyi iirnekler matematikten ç!kar. 1, 2, 3, 4 ... ve saire §eklindeki dogal say!lar dizisi, kammca, dilimizin bir ürünüdür. Sadece "1, 2 ve çok"u tamyan ilkel di11er, sadece 5' e kadar say!labilen di11er vard!r. Sonsuz dogal say!lar dizisi (t1pk1 insan dilinin bürunü gibi) insanm büyük bir bulu§udur. Ancak asal sayrlarz kimse bulmadI: Onlar say! dizisi içinde ke?fedildiler. Bu iinemli noktay! biraz daha aynnhh olarak aç!klamam gerek. Büyük Alman matematikçi Kronecker, matematik hakkmda §unlan siiyler: Dogal say!lan tann yaratm!§hr; gerisi ise insan yap!s!d!r. Bunun tersine ben diyorum ki: Dogal say!lar insan yap!s!d!T, insan dilinin, saymamn ve daha da saymanm icadmm bir yan ürünüdür. Toplama da bir insan icad!d!r, çarpma da. Ama toplama ve çarpma yasalarz (iirnegin birle'iim yasalan gibi) insan icad! degildir. insan icatlannm istenmeden, kasüs1Zca
I. Doga HakklOdaki Bilginin Sorunlan
81
ortaya Çlkan sonuçlandrr ve keffedilmiflerdir. Asal sayzlarzn, yaru bi:i1ünemeyen sayliarm (kendilerinin l'le çarprrru dl~mda bir çarplmm sonucu olmayan sayliarm) varhi;J da bir ke~iftir, üstelik de gayet geç kalrru~ bir ke~if. Asa1 sayliar dogal say!lar dizisinde ke~ fedilrni~tir, üstelik herhangi birileri tarafmdan degil, bu saylian ve onlann gariplikleriru inceleyen insanlar; yaru gerçek matematikçiler tarafmdan. Gerçi tarihsel açldan bak!ldlgmda bunlarm dogal say!larla birlikte icat edildigi soylenebilir; ancak ku~kusuz pek çok yüzy!l geçtikten sonra ke~fedilmeden once insan bilincinin Dünya 2' sinde bulunmuyorlard!. Bunlarm Dünya 3'te hemen dogal sayrlarla birlikte var olduklanm soyleyebiliriz; yani ke~fedilme den iinee Dünya 3'ün iizerk bir klsmmda vard!lar. Ke§fedildikten sanra ise hem Dünya 2' de (ama sadeee küçük bir insan toplulugu olan matematikçiler için) hem de Dünya 3'te vard!lar. Tlpkl Everest Dagl'mn varhgmm, Hint yüzolçümü memurlanm kendisini ke~fe yonlendiren nedenlerden biri olmasl gibi, Dünya 3'te asal say!larm varhglmn, bu say!lann ke~fine yol açan Dünya 2' deki dü~ünce süreçlerinin nedenlerinden biri 01dugunu soyleyebiliriz, hatta soylemeliyiz. Bu da Dünya 3'ün ozerk klsmmm Dünya 2'yi nedensel olarak etkileyebilecegini gostermektedir. Ancak boylelikle Dünya 3'ün ozerk klsml Dünya l'i de etkilemektedir. Asal say!lann var oldugunu meslekta~ larma bildiren ilk matematikçi, bu bildirimde bulunmak için ku~kusuz dilini kullamyordu. Ancak llpkl bedenlerimiz gibi dillerimiz de Dünya l' e aittir. Daha somaki matematikçiler asal say!lan ve ozelliklerini daha yakmdan incelemeye ba~lad!lar ve bu incelemeler de halen sonuçlanml~ degildir: Sayl kurammda hâlâ birçok çiizülmemif prablem bulunmaktadu. Bu problemler de aym ~ekilde ke~ fedilirler; Dünya 3'ün ozerk klsrruna aittirler. Eski matematikçiler, ornegin sayl dizisinde daha büyiík sayllara dogru ilerledigimizde asal say!larm genelde sürekli azalan slkhkta ortaya çlkllgml veya sürekli azalan yogunlukta bulunduklanm bulmu~lardlr. Asal say!lar dizisi 2, 3, 5, 7 sayrlanyla ba~lar; 2 ve 3 aralannda hiçbir dogal sayl bulunmayacak
82
Hayat Problem çõzmektir
kadar yakm bulunan tek asal sayl çiftidir. Aneak 5 ve 7, 11 ve 13,17 ve 19, 29 ve 31 gibi sadeee bir çift saylyla birbirinden aynlaeak kadar yakm bulunan çok saylda asal sa)'l çifti vardu. Bunlara ikiz asal sayIlar denebilir. $imdi Dünya 3'te asal sayIlar hakkmda bulunmu§ olan bazl problemlere deginmek .istiyorum. llk problem: Sürekli olarak iler1eyip asal sayIlar giderek daha da seyrek hale gelinee, çok büyük sayIlara ula§hglmlzda belki de tamamen ortadan kalkabilirler mi? Diger bir deyi§le, kendisinden sonra yalmzea bolünebilir sayIlann geldigi en büyük bir asal sayl var mldu, yok mudur? Bu soru belki daha Eukleides' den bile !inee sorulmu§tur; ama Eukleides tarafmdan çozülmü§tür. Eukleides, en büyük asal saymm olmadlglnl kamtlayan bir tamt bulmu§tur. Yani hpk1 dogal sayIlar dizisinin bir sonu olmadlgl gibi, asal sa)'llar dizisinin de sonu olmadlglm gostenni§tir. Dogal sayIlar dizisi için kamt çok kolaydu: Bunun bir sonu oldugunu ve a saylS!nln en büyük dogal sayl oldugunu varsayahm. Daha sonra a+1 sa)'lslm olu§turarak varsaylmlmlzm yanh§ oldugunu gosterebiliriz. Oyleyse burada soz konusu olan, en büyük bir dogal saymm oldugu varsaylmlmn saçmaya indirgenmesidir (reductio ad absurdum). Eukleides, en büyük asal saymm bulundugu varsaylml için bundan çok daha karma§lk bir reductio ad absurdum bulmu§tur. Eukleides'in bu harika kamh oyleyse §oyle bir teoremden olu§maktadu: Asal sayIlar dizisi sonsuzdur. Bu teorem Dünya 3' e aittir. Eukleides'in dü§ünee i§çiligi Dünya 2'ye ait olmakla birlikte, nedensel olarak Dünya 3' teki en büyük asal saymm olmadlgz gerçegine baghdu. Eukleides bu kamt!nl, ünlü kitabl Stoikheia' da (Elemanlar) yazlya dokmü§tür. Boylelikle Dünya 3'teki bu teorem papirüse yazIlml§ ve Eukleides ki§isinin Dünya 2'si araelhglyla Dünya l'i degi§tirmi§tir. Sa)'l kuratn1 hakkmda basllml§ her kitapta Eukleides'in bu güzel kamh bulunmaktachr. Ama kitaplar makineler1e basIlu. Bu makineler ve fiziksel nesne olarak kitap da dogal olarak Dünya l' e aittir. Oyleyse yine Dünya 3'ün ozerk k1stn1ndan Çlk1p Dünya 2 üzerinden nedensel olarak Dünya l'i etkileyen bir nedensel etkiyle kar§l kar§lyaylz.
I. Doga HakklOdaki Bilginin Sorunlan
83
Bildigim kadanyla henüz çiizülmemi§ olan bir diger benzer problem de ikiz asal sayIiar olan en büyük bir çift asal saymm bulunup bulunmadlgt problemidir. Bildigim kadanyla en büyük ikiz asal sayIiarm olmadlgmdan hiçbir matematikçi ku§kulanrnamaktadlr. Ama yine bildigim kadanyla bu varsa}'lmm bir kamt1 yoktur. Bu, Dünya 3'ün çózülmemi§ bir problemidir; ve bu problem, çózmek için ugra§an bütün matematikçileri nedensel olarak etkilemektedir. Kitaplann Dünya l'e ait oldugunu sóylemi§tim. Ancak içerikleri tabii ki Dünya 3'e aittir: Eukleides'in Stoikheia'smm iki farkh baskisl da birbirinden farkh olmalan açlsmdan Dünya l'e aittir; ama aym içerige sahip olmalan açlsmdan da Dünya 3' e aittir. Kitaplar, kütüphaneler ve konu§ma metnim óyleyse Dünya 1 ve Dünya 3' e aittir. Dinleyicilerim arasmda Almanca -belki de biraz Viyana Almancasma çalan Almanca demeliydim- anlamayan varsa, konu§mamm sadece Dünya l' e ait olan taranm, akustik yamm duyacakt1r. Ama hem Almanca anlaylp hem de tamtlanml izlemeye çah§an biri için konu§mamm sadece Dünya 3' e ait olan klsml ónemlidir. Konu§mamm içerigini izleme denemeniz Dünya 2'ye aittir. Bu denemeyi yaparken Dünya 3' e ait olan bir nesneye yogunla§lyorsunuz. Oyleyse Dünya 2'niz nedensel olarak Dünya 3'ten etkilenmektedir. O halde aym anda Dünya 1 ve 3' e ait olan nesneler ve Dünya 2 ve 3' e ait olan nesneler vardIr. AsIi tezim, sadece Dünya 3'e ait olan nesnelerin de var oldugudur; órnegin bir matematikçinin bugün üzerinde çah~t1g1 ve yann ke§fedecegi ama henüz ke§fedilmemi§ bir kami gibi. Yann bu kamt aym anda Dünya 2 ve 3' e ait olacakt1r, yazlya dóküldügündeyse aym zamanda Dünya l' e. (Ama daha bugünden Dünya 2'yi etkilemektedir.) Kamtm daha yazlya dókülmeden ónce Dünya l'e ait oldugunu bilmiyoruz ancak tahrnin edebiliriz; çünkü Dünya 2' deki dü§ünce süreçleri tahminen beyindeki süreçlerle, yani Dünya l' deki bedensel süreçlerle baglant1hdlr.
84
Hayat Problem çozmektir
II Boylelikle de ruh-beden problemine geliyorum. Ruh-beden problemi, Dünya 2' deki dü~ünce süreçlerinin, Dünya l' deki beyin süreçleriyle baglanl!h olup ohnadlgl, baglanl!hysa nasIl baglanl!h oldugu sorusudur. Ba~hca çozüm denemeleri ~unlardrr: 1) Psikofiziksel etkile§im: Dünya 2 ve Dünya 1 kar§IlIkh etkile~im içindedir, oyle ki, bir kitap okurken ya da bir konu§mayr dinlerken, okuyucu veya din1eyicinin dü§ünceler Dünya 2'sini etkileyen beyin süreçleri olu§ur; ve de tam tersine, bir matematikçi bir kamI! izlerken, Dünya 2'si beynini ve dolay,s'yla da Dünya 1'ini etkiler. Bu psikofiziksel etkile§im tezidir. 2) Psikofiziksel ko§utçuluk: Dünya 2' deki her dü§ünce süreci Dünya l' deki bir beyin sürecine ko§ut olarak akar. 3) An fizikselcilik, davranz§ felsefesi veya felsefi davranz§Ç!ltk: Bu, yalmzca tek bir dünyamn, yani Dünya 1'in var oldugu tezidir. Bunun içinde, insan ve hayvanlann hareketleri veya insan ve hayvanlann davram§lan bulunmaktadrr. Benim Dünya 2 dedigim §ey basitçe yoktur, Dünya 3 dedigim §eyse zaten yoktur. 4) An psi§izm veya tinselcilik: Bu ise sadece Dünya 2' nin var oldugu, Dünya l'inse sadece benim kurgurn oldugu tezidir. Oyleyse asIl olarak dort çozüm denememiz var: 1. Psikofiziksel etkile§im; 2. Psikofiziksel ko§utçuluk; 3. An fizikselcilik, davram§ felsefesi veya fel~efi davram§çIllk; 4. An psi§izm. Bu çozüm denemelerinin birincisi ve en eskisinin, ciddiye almmay' hak eden tek tez oldugunu iddia ediyorum. Krsaca 3. ve 4. çozüm denemesini ele alahm. Her ikisinin de, bir problemi bir tür deveku§u felsefesiyle çozmeye çah§an tipik denemelerden oldugunu iddia ediyorum. Ruh ve beden arasmdaki ili§ki problemi, ruhun veya bedenin varhgl yadsmdlgmda zaten ortadan kalkar. Her iki çozüm denemesinin manl!ksal yaplsmm da boyle bir deveku§u felsefesi oldugunu tek tek gosterebilirim. 'Her ne kadar an fizikse1ciligin veya davram§çlhgm günümüzde ozel1ik1e de fugiliz, Amerikan ve Avustra1yah filozofiar arasmda
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
85
birçok yanda~1 bulunsa da, ayrmhh bir ele~tiriyle zamarunu harcayacak kadar bunu ciddiye alamam. Hepsinden 6nce Dünya 3'ün varhgml ele alan tarh~mam, bence Dünya 2'nin Dünya 3 ve Dünya 1 arasmda araC1 olarak gizlendiginin tamtlanm içermektedir. Benzer ~eyler an psi~izm hakkmda da s6ylenebilir. Maddenin son derece karma~J.k ve k1smen de aç1k1anm1~ bir yaplsl 01dugundan dolay', maddesel bir tiizün 0lmad1gm1 gerçi bugün biliyoruz. (T6z, felsefede açlk1amanm temelinde yatan, ancak kendisi ne bir açJ.klamay> gerektiren, ne de aç1k1anabilecek olan, 6zsel 6ze11iklerin ç6zürnlenmemi~ bir ta~1y>Cls1d1r.) Oyleyse her ne kadar madde bir t6z olmasa da, maddesel §eyler gerçek veya var olan olarak g6rdügümüz §eylerin en iyi 6rnegidir. 3. ve 4. ç6züm denemesinden bu kadar bahsetmek yeterli. 2. ç6züm denemesi olan psikofiziksel ko§utçulukta ise durum farkhd1r. Psikofiziksel ko~utçuluk ruh ve bedenin varhgm1 tamr ve belki Dünya 3'ün varhg1m bile kabul edebilir. Ruh-beden prob_ lemi aÇ1smdan ko§utçulugun ana temas1, dünyay> nedensel olarak soyutlamn1§ ~ekilde, ya da daha net olarak, iki ko§ut, nedensel olarak soyutlamn1§ sistemden olu§ur §ekilde g6rmeyi saglamas1d1r. Bu, her §eyden 6nce her fizilcçi için 6nemlidir, çünkü fiziksel sÜIeçlerin ruhsal sÜIeçlere bagh olabilecegi dü§üncesi, fizikçi için çok iticidir. Dahas1 b6ylesi bir nedensel etkime modeli olu§turmak, yani bütün ayrmtüanyla etkimeyi kafada canland1rabilmek gayet güçtür. Psikofiziksel etkile~imin yadsmmasma yol açan asü neden bu olmu§tur. ~imdi de kar§1 nedenlere gelelim. Beyin süreçleri olmadan psi§ik süreçlerin 0lmayacag1m kabul ediyorum. Ama bir ko§utluktan bahsedebilmek için, beynin, ko~ut psi§ik süreçler ortaya ç1karmaks1zm, ·içinde hiçbir fiziksel sürecin 0lu§mad1g1 bir k1smmm bulundugunu s6yleyebilmemiz gerekir. Üstelik beynin bu b61ümünün bütün 6zgün sÜIeçleriyle, Dünya 2'nin bütün 6zgün sÜIeçleri arasmda, belirgin bir düzenleme oldugunu da s6ylememiz gerekirdi.
86
Hayat Problem Çozmektir
Ama biiylesi birebir belirgin bir düzenleme yok gibi giirünüyor. Beynin bazl klslmlanm koparsamz bile, kalan k1s1mlar kopanlan k1slilllann i~levlerini üstlenirler. Bu i§levin üstlenilmesi olanagl, çogu canlt varltga (ve ya~am biçimlerinin çoguna) 8zgü gibi giirünüyor. Kaldl ki her ne kadar Dünya l' de beyin süreçleri olmakslZln, Dünya 2' de dü§ünce süreçlerinin olmayacagml kabul etmeye hazlr olsam da, her §ey gerçek bir ko§utlugun bulunmadlgma i§aret eder gibi giirünüyor. Bu daha çok, Dünya 3'teki bir dü§ünce-içeriginin, Dünya l'deki, diyelim ki bir kitap ya da konu§ma §eklinde cisimle§mesi arasmdaki ili§kiye benziyor. Dünya 3 anlammda buradaki konu§mam, daha hlZh veya daha yava~, yüksek veya alçak sesle konu§sam da aym kalacakhr. Tamamen ba§ka bir .dile de çevrilebilir. Bir kitap da çe§itli basküannda çok farkh basüabilir. Tabii ki bütün farkh basküann ve çevirilerin bir ortak paydasl olacakhr; ancak birebir belirgin düzenleme yoktur, bu nedenle gerçek bir ko§utluk da yoktur. 9imdiyse en iinemli tamhma geliyorum. Lütfen fiziksel çevremizi, Dünya l'i, Dünya 3'ün kuramlan tarafmdan, iirnegin atom kuraml ya da Hertz dalgalan, yani ay roketlerinin kontrolü için o denli iinemli olan telsiz yaylml tarafmdan ne kadar çok degi§tirildigini giirecek §ekilde inceleyiniz. Dünya l' i, ve hepsinden de iince Dünya l' deki degi§imleri bu §ekilde i'1celersek, fiziksel dünyamn, Dünya 2 ve 3'ten nedensel olarak soyutlanml§ olmadlgl bence net olarak giirülür. Ama Dünya l'in nedensel soyutlanrm§hgml kurtarma denemesi, manhksal olarak baküdlgmda, ilk ve en eski çiizüm denemesinin, psikofiziksel etkile§imin yerine ko§utçulugu (veya an fizikselciligi) koyma yolundaki ana tema dir. Bu deneme bence gerçekçi degildir. Kaldl ki her ne kadar, eski bir fizik iigrencisi ve fizik iigretmeni olarak, fizig;n nedensel olarak soyutlanmaml§hgml kabullenmenin neden o kadar zor oldugunu çok iyi giirüyorsam da, bu ideoloji bence gerçekler tarafmdan çürütülmü§tür. Fiziksel dünyanm nedensel soyutlanml§hgl ideolojisi, bütün fizigin mekanikten ibaret oldugu diinemden kaynaklanmaktadlr. Bu ideoloji, bir elektromanyetik kuramml kabullenme gerekliligi tarafmdan çürütülmü§tür.
L Doga Hakkmdaki Bi!ginin Sorun!an
87
Elektromanyetik güçlerin ve çekim güçlerinin baglanhsl ya da fizigin bu iki dahmn çekirdek güçleriyle baglanhSl hakkmda hiçbir ~ey bilmiyoruz. Bu baglanhlar için elimizde mekanik "model"lerimiz yok; ama bu farkh alanlann etkile~im içinde bulundugu gerçegi -iirnegin çekim basmcmm güne~te çekirdek güçlerinin eylemine yol açhgl, bunlannsa hidrojen çekirdeklerini helyum çekirdeklerine diiI)ü~türdügü- ku~ku giilÜrmez. Yine de çe~itli güçler -çekim, elektrodinamik, çekirdek güçleri- giirünü~e giire birbirlerine indirgenememektedir. Her ne kadar soyutlanml~hk ideolojisi bütüncül bir kuram bulma yolunda çok saylda denemeyle sonuçlanml~ olsa da, bu alanlann hiçbiri soyutlanml§ degildir. Einstein 1919'dan 1955'e kadar bunun üzerinde çah~ml~l!r. Bu ~artlar altmda fizigin soyutlanml~hgma dogmatik olarak sanlmak bana yanh~ gibi giirünmektedir. Ozet olarak: Dünya 3' e ai! olan kuram1anmlzm, Dünya 2 üzerinden dola~arak Dünya l'i etkiledigi gerçegi, Dünya l'in nedensel olarak soyutlanml~hgl tezini yalanlamaktadu. Ama biiylelik1e psikofiziksel etkile~im iigretisine kar§l bülÜn gerekçeler y,k!lmaktad,r.
m Bundan sonraki konum ~udur: Dünya 3'Üll varhgl ve Dünya 3 nesnelerini dü§ünce süreçleri aracllzglyla, yani Dünya z'de alg!layabildig;miz gerçeg;, hayvan ruhunun tersine, insan iizbilincinin, benselliginin ve insan ruhunun açJ.klanmasmda temel bir rol oynar. Maddenin bir tiiz olmadlgml, tersine en azmdan k1smen bir açlklama sunan olaganüstü karma~lk bir yaplya sahip oldugunu iinceden belirtmi~tim. Benzer ~ekilde insan ruhu, insan benligi de bir tiiz degil, olaganüstü karma~lk bir yapldlf. Oncelikle insan ruhu salt bilinçlilikten ibaret degildir, Dünya 3 kuramlannda temellenen bir bilgi tarafmdan sürekli izlenmektedir.
88
Hayat Problem Çozmektir
Hayvanlann da geçmi§te ya§anan deneyimlerle baglanhh olan beklentileri vardlr. $u oyküyü kesin bilirsiniz: Bir fare obürüne demi§ ki: "Beyaz on!üklü adamr oyle bir egittim ki, ne zaman §u kolu çeksem bana hep yiyecek bir §eyler getiriyor." Bu oykü bence gerçege, hiç inanmadlglm ko§ullu refleks kuramrndan çok daha yakmdlr. Gerçi Pavlov'un kopeginin refleksleri vardlr, ama o ko§ullanrru§ degildir, sadece ke~ifler yapmaktadlr. Bunu ne yazlk ki burada daha fazla inceleyemeyecegim. Yine de hayvanlar içgüdüsel olarak bir bilgiye ve bir zaman bilincine sahiptir. Ancak bilinçli bir zaman kuramlan, geçmi§, bugün ve gelecek bilgileri olmadlgrru tahmin edebiliriz. Bir ben bilinci içinse, en azmdan kaba hatlanyla yeniden canlandlrabilecegim bir ijzgeçmi~im oldugunu bilmem zaruridir. Bir insarun kirnligini unutabildigi hastahk durumlan bulundugunu biliyoruz. Buradan da kendi kimligimizi bilmenin kendiliginden dogal bir §ey olmadlgl sonucuna ula§abiliriz. Bir ozbilinç veya bir benlik geli§tirme ko§ullannm dogu§tan geldiginden ku§ku duymuyorum; ancak bir benligimiz oldugunu ogrenmek için diger insanlarla sosyal ili~kilere, hepsinden once de bir dil ogremneye ve dil aracllzglyla formüle edilmi~ kuramlara gereksinim duyanz. Hayvanlann da bir karakteri, bir ki§iligi olabilir. Bu, krsmen kahtsal, belki klsmen de ogrenilmi§tir. Ancak bir hayvarun kimliginin bilincinde oldugunu sanmlyorum. Ba§ka §eylerin yarunda, uykuya dalmadan once ve uyandlktan soma ayru ki§i olmamlz kuramr: yani fiziksel bedenlerin gen-ozde§ligi kuraml ile hepimizin birer bedeni oldugu kuraml; dahasl bilincimizin slk slk uyku tarafmdan kesintiye ugrahlmasma ragmen bedenimizin ayru kalmasl kuraml ile geçmi§ günlerde sahip oldugumuz dü§ünceleri ve uyarukhk dururnlanmlzl arumsayabilmemiz kuraml da kimlik çahsl altmda degerlendirilmelidir. Hayvanlann da bir bellege sahip olmasl anlammda bu salt bellekten çok daha fazla bir §eydir. Tam olarak geli§mi§ bir ozbilinç veya ben bilinci için, ba§kalanru ve kendimizi bir isimle betimleyebildigimiz bir dilin vazgeçilmez 01dugunu tahrnin ediyorum. Çocuklann kendilerinden "ben" sozcügüyle bahsetmeden once isimlerini soylemeyi ogrenmeleri rastlanh degildir.
L Doga HakklOdaki Bilginin Sorunlan
89
Oyleyse kuramlann Dünya 3'üyle, insan bilincinin süreçlerinin Dünya 2' si arasmda olaganüstü i:inemde bir etkile~im vardIr; benim tezim ise insana i:izgü i:izbilincin sadece bu etkile~im aracIhglyla ortaya çlkabilecegidir.
IV Burada klsaca taslagml çIkardlglm kuram benim bilgikuramImla ve bilim kuramImla yakmdan baglanhhdlf. Bilgikuramlillm temel fikri, problemlerin ve hipotezler olu§lurarak ve kuramlar ya da lahminler araC1hgIyla bunlann çozüm denemelerinin, bütün gi:izlemlerirnizden i:ince geldigidir. Kuramlar hem manhksal hem de tarihsel olarak deneyimimizin ortaya çlkmasmda yol gi:istericidir - hem ki§isel tarihimizde, hem de insanhk tarihinde yol gi:istericidir. insan-i:incesi düzeyde kuramlara denk gelen, içgüdüler ve beklentilerdir. Belki büyiicü!ük veya sihir ve ayinlerin hayvanlar âleminde de yakln i:incü!leri vardlf. Biz insanlann ekledigi ise dilsel biçim, yani anlalzdlY. insan dilinde yeni olan, betimleyip tamtlayabilmesidir. içsel durumun ifadeleri ile uyanlar ve tehditler gibi sinyallere hayvanlarda da rastlanmaktadlf. Meseleyi ~6yle g6rüyorum: lnsana ozgü olan dílin icadl, olanlan bildirme, anlatma olanagIyla baglanhhdlf. Bu da bazen bildirilerin dileklerle süslemnesine yol açar. Oyküler anlatümaya ba§lamr, ve bunlar bazen birbiriyle çeli§ebileceginden, dogruluk sorunu ortaya çIkar - bir anlahmn veya bildirinin, i:irnegin bir av hakkmdaki bir bildirinin, dogrulugu veya yanh~hgl problerni. Bildirinin dogru mu, yoksa dileklerle süslenmi§ bir uydurmaca ml (yani avC1 palavrasl) oldugu problemiyle birlikte hayati i:inemdeki dogruluk problemi ba~lar. Aym zamanda masal anlatma ve i:iykü anlatma olanagl da dogar. Bu masallar ve i:iyküler veya mitler, aym zamanda ilkel kuramsal açIklamalardlr: Yunanhlarda bilimin ba~langICI Homeros ve Hesiodos' a dayamr; sanatm ba§lanpcI ise av ve hayvanlarm betimlendigi tarihi:incesi magara resimleri ve sihirli i:iykülerdir; MlSlr veya
90
Hayat Problem Çozmektir
Asur SanatI çogunlukla oykülerin çiziminden ya da tarihi anlatan çizimlerden olqmr. Boylelikle bir Dünya 3 ortaya çIkar. Ozet olarak, insan bilgimizin kuramsal niteligini vurgulayarak, bilgikurammdan Dünya 3 kuramma dogru yol aldIgImI, aynca insanhgmuzm, Dünya 3'ün varhgmda yattIgma ve ancak nesnel Dünya 3 ve mitler olu~turma fikri, ama aym zamanda nesnel dogruluk fikri baglammda açIklanabilecegine inandIgIffil soyleyebilirim.
OZET Konu~mamda ~unlan
anlatmaya çah~lIm:'
1) Ruh-beden sorununu çozmeye çalz§madlm; yani beynin
ve bilincin birbirini nasü etkilediklerini bilmiyorum. 2) Ancak problemi alI~üffil~tan farklz olarak, yeni bir ~ekilde sundum. 3) KIsmen iizerk olan, ancak etkile~im içinde bulunan üç dünyamn varhgmI vurguluyorum: fiziksel Dünya 1, bilinç süreçlerinin Dünya 2'si ve Dünya 3, insan tininin ürünleri dünyasl. 4) Ozellikle fizikselcilige ya da davram~çIhga kar~l, sadece Dünya 2, Dünya 3'ün Dünya 1 üzerindeki etkisini açrklayabileceginden, Dünya 2'nin var oldugunu gostermeye çah~lIm. 5) Fiziksel Dünya l'in psi~ik Dünya 2'ye kar~1 açlk oldugunu giistermeye çah~lIm. Bu tezi fizikçiler hiç istemeyerek kabullenirler. Ancak ben yine de dogru giiründügünü giistermeye çah~trm.
6) Ozellikle de ~unu giistermeye çah~lIm: Dünya 2, Dünya 3 ile o kadar yakmdan baglanlI ya da etkile~im içindedir ki, insan ozbilinci ya da ben bilinci, Dünya 3'ün varhgI olmaksIzm anla~rlamaz. Ben bilinci Dünya 3' te yalInaktadIr. 7) Oyleyse genetik olarak insan Dünya 2' si Dünya 3' ün bir ürünü oldugu kadar Dünya 3 de Dünya 2'nin bir ürünüdür. Ba~ka bir deyi~le: Biz kendi ürünlerimizin bir ürünüyüz, yani hepimizin kalIhmlyla olu~an uygarhgImIzm ürünüyüz.
4. Bilgikuramz ve Barz$ Sorunu*
I Burada hiç beklemedigim kadar çok sayrda genç insam kar§lmda bulrnaktan ne kadar mut1uluk duydugumu ifade edebilir miyim? Sizlerle birlikte uzun ve macera dolu bir yolculuga çlkmayl planhyorum, ama once size kendiini tamtaylffi. 83 ya§lmda ben, bugün, tamdlglm en mutlu insamm. Ya§aml tarifsiz bir olçüde harika buluyorum. Aym zamanda igrençtir de, çünkü en yakm akraba ve arkada§ çevremde korkunç derecede üzücü Olüm biçimlerine tamk oldum. Yakm akrabalanmdan on alhsl Hitler'in kurbam oldu, ya Auschwitz'te ya da intihar ederek. Bütün bunlara ragmen ve her ne kadar bazen çaresiz kaldlysam ve bugün de büyük dertlerim varsa da, "son gülen iyi güler" sozü benim için de geçerli; sonuçta mutluyum. Kendimden bahsederek fazla zaman kaybetmek istemiyorum. Hissettiklerim, Goethe'nin Faust'unda, "Cennet"in giri§inin ilk sekiz mlsramda yazlhdlr. Dünyayr onun anlattJgl gibi gorüyorum: Güne§, eski tarzda, karde§ kürelerin uyumlu ahengiyle ses veriyor ve yazgl yolunu gürleyen bir hlzla tamamhyor. Kimse bilgisini anlayamasa da, onu izlemek meleklere güç veriyor. * Agustos 1985'te Zürih'te yaptlan konu§ma.
92
Hayar Problem Çozmektir
Kavramlmaz yükseklikteki yapltlar, yaz!ldlgl günkü gibi gorkemli!* Bütün bunlan anlahyorurn, çünkü günümüzde entelektüeller arasmda yaygmla~an dünyamlzm kotülügü ideolojisini bir budalahk ve sahte bir din olarak gorüyorum. Insanlar korkunç olçüde telkine gereksinim duyuyorlar, i~te insanlarm bu tehlikeli telkin gereksinimi bugün ele alaeag,m ba~bea konulardan biri. Bu konu çok geni~. Onu olabildiginee kolay sunmak için s!la çah~tJm, ama severek çah~tJm. Korkanm tam ba~anh olamadlITl, bu yüzden aktif katJhmmlZl riea ediyorum. Eir ~ey daha rica ediyorum: Benim size hiçbir telkinde bulunmama izin vermeyin! Lütfen hiçbir sozüme inanmaym! Biliyorum, çok ~ey istiyorum, çünkü sadeee dogruyu soylemek istiyorum, elbette bildigim kadanyla. Aneak sizi uyanyorum: Hiçbir §ey bilmiyorum; ya da neredeyse hiçbir §ey. Hiçbirimiz hiçbir ~ey, ya da neredeyse hiçbir ~ey bilmiyoruz. Oyle tahmin ediyorum ki bu, ya~amlmlzm temel gerçeklerinden biridir. Hiçbir ~ey bilmiyoruz, sadeee tahrnin edebiliriz. En saglam bilgimiz, 2500 y!lda yaratnu~ oldugumuz büyük doga bilimsel bilgimiz. Ama zaten doga bilirnleri de sadeee tahminlerden, hipotezlerden olu~ur. Yunaneada, Latineede, Ingilizeede ve Almaneada [Türkçede de, ç.n.] ~u ikisi arasmda kesin bir fark vardlr: 1. Bilgi # Tahmin Biliyorum # Tahmin ediyorum Aradaki fark basitçe ~udur: 2. Bilmek, kesin dogrulugu ima eder ,. Goethe, Johann Wolfgang von Faust, çev. Celal Óner, istanbuI, Oda Yaymlan 2001, s. 12.
Yorumu 1-2) Eskí gezegenlerin uyumu [Pythagoras'm õgretisine g6re gezegenlerin hare-
ketiyle olu~an, insanlann duyamadlgl kozmik, uyumlu hm; ç.n.J ' 3) Newton mu? Hayu, Batlamyus. 4) Güne~in batl§l (Mozart, Dies Irae veya Don Giovanni). 6) [Metnin ashnda "anlayamasa da" dan sonra nokta1t virgül var. Ama sanmm iki nokta üst üste olmahydl: "anlayamasa da" ifadesi "kavrarulmaz"a g6ndermede bulunuyor. 7-8) ínsanlar da bunlann arasmdadlr. Onlar da gfuleyen bir luzla geli$ebilirler.
I. Doga :Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
93
Yani: Bilmek, kesinligi, ku$kusuzlugn ima eder. Bu yüzden bu dillerde ciddi olarak §6yle 6nermeler kurulamaz: "Bugünün cuma oldugunu biliyorum ama tam emin degi-
lim.
ff
Bunun cevabI §6yle olurdu: "Tam emin degilsen, demek ki bilmiyorsun, yalmzca tahmin ediyorsun." Oyleyse ilk tezim: 3. Doga bilimsel bilgi olarak adlandmlan bilgi degildir, çünkü sadece tahminlerden ve hipotezlerden olu§maktadlf - her ne kadar bazI hipotezler, dâhiyane smavlarda açüan yayhm ate§inden sag salim çIktüarsa da. K1saca: 4. Bilmiyoruz, tahmin ediyoruz. Doga bilimsel bilgi, bilgi 01masa da, bu alanda elimizdekilerin en iyisi odur. Ben buna tahmin bilgisi diyorum - kesin bilgi isteyen ve onsuz olamayacaklanna inanan insan1an, az çok teselli edebilmek için. í§te bunlar tehlikeli 61çüde telkine gereksinim duyan insan1ardIr, kesinlik, güvenlik, otorite, bir onder olmaksIzm ya§amaya cesareti olmayan insanlar. Belki de denilebilir ki: Çocukluk çagmda taküIp kalml§ insanlar. Ba§kalannmsa arkada§lara, tamdll
'F"'E""='CCill~=_"'~' I
94
Hayat Problem Çõzmektir
(7) Çogunlukla dogruyu sõyleyebilir, dogruya ula§abili' riz, Ama kesinlige asia ula§amaylz, Çünkü -tahmin bilgisi anlammda- biliyoruz ki, Einstein oldugunu veya Goethe'nin yeniden dogmu§ hali oldugunu dü§ünen insanlar var. 0Y' leyse, §imdi Zürih'te bir konu§ma yaptJglml siiyledigimde tahminen dogruyu sõylüyorum, Ama bu insanlafla tam§tJktan sonra, korkunç bir yamlglya dü§mü§ olmadlglmdan asia kesin olarak emin olamam, Yine de yalmzca mutlak kesinlik tam bilgi anlamma gelebilir, Belki de banal gündelik bilgi dl§mda, asia tahminlerin õtesine geçemiyoruz ~ en azmdan doga bilimlerinde. (Belki matematikte veya biçimsel mantJkta durum farkhdu, ama bugün bundan bahsetJnek istemiyorum,) Bilim dogruluk arayl§ldlr, kesinlik ara)'l§1 degil. Peki bilim nasJ! çah§u? (8) Bütün organizmalar gibi, bilim adanu da deneme yamlma yõnterniyle çah§lr. Deneme, bir problem çiizmedir, Yamlma, daha dogrusu yarulglmn düzeltilmesi ise bitkiler ve hayvanlar âleminin evrirnii1de genelde organizmanm yok ohnasl demektir; bilimde ise hipotez veya kuramm yok olmasL Bu süreç õyleyse, Darwinci aYlklanmadlr, Soru: Hayvanlar âlerninde bilgi dedif;irniz tahmine ya da hipoteze kar§lhk gelen nedir? Yarut: Beklenti. Daha net olarak: Organizmanm çevresindeki bir degi§iklige (ya da hiçbir §eyin def;i§memesine) haZJrlanma durumu, Çiçekler açtJgmda, bu anlamda bahar havasml beklerler: Havanm Ismacagl hipotezine veya kuramma sarJ!ml§lardu. Bazen kuram yanh§tJr, çiçekler de donar. (9) Bu anlamda bitkiler ve hayvanlarda sonsuz saylda dogu§tan gelen bilgi vardlr. Bir bebek de dogumdan sonra baklhp emzirilmeyi bekler; bundan kJsa süre sonra da gülümsenmeyi bekler. Bunlan sadece beklemekle kalmaz, aym zamanda bunlara gerek de duyar. Dogu§tan olan gereksinimler dogu§tan olan kuramlardlr. (10) Bütün organizmalar, sürekli olarak son derece aktiflir. Aktif olarak çevrelerini ara§tJnr, daha iyi ya§am ko§ullan, daha iyi bir dünya ararlar. Aktif olarak da ya§am ko§ullanm iyile§tirirler.
L Doga H:akkmdaki Bilginin Sorunlan
95
(11) Ya~am, ya~am için çevreyi iyi!e~tirir. Mi!yonlarea y!ldrr bunu yapml~hr, bizlerse ~ansh mirasç!lanz. Bu süreç, deneme ve yamlmanm ortadan kaldmlmaslyla i~ ledigi için, dünyamlzda birçok hata da bulunmaktadlf. (12) Ya~amla birlikte problemler ortaya Çlkar; problemlerse sadeee degerler oldugu zaman vardlr: orneg;n ya~am ko~ullan mn degerlendiri!mesi gibi. Boylelikle bi!gikuraml ve bilim kuraml hakkmda soyleyeeeklerimin sonuna geliyorum. (13) Bilim problemlerle ba~lar. Bu problemleri zekiee ve yarahel kuramlarla çozmeye çalz§tr. çogu kuram zaten yanh~t1r ve/veya denetlenemez. Degerli olan denetlenebilir kuramlarda yamlg!lar aramr. Yamlg!lan bulmaya ve yok etmeye çah~mz. i~ te bi!im bi:iyledir: Hatalanm düzeltmek için s!l(J bir denetimden geçirdigi ç!lgm, bazen de sorumsuz fikirlerden olu~ur. Soru: Amiplerde ya da benzeri alt organizmalarda da durum buna çok benzer. Peki amiple Einstein arasmdaki fark nedir? Yamt: Amip bir hata yapttgt zaman yok edilir. Eger bilinei varsa hatalardan kaçaeakt1r. Einstein ise hatalan arar. Bunu yapabilir, çünkü kuraml kendisinin bir parçasl deg;ldir, ineeleyebi!ecegi ve bilinçli olarak ele~tirebi!ecegi bir nesnedir. Bunu da insana ozgü olan di!e, i:izellikle de karde~i olan yazlya borçludur. Einstein bir yerlerde ~oyle der: "Kur~unkalemim benden daha aktlh." Dile getirdigimiz, daha da iyisi, yazlya doktügümüz ~ey, ele~tirebi!eeegimiz ve hatalanm inceleyebi!eeeg;miz bir nesne olmu~tur. Boylelikle di! araClhglyla formüle edi!mi~ kuram, organizmalara yerle~tirih:1:1i~ olan hayvansal veya bitkisel beklenti!ere çok benzer, ama yine de bunlardan çok farkh bir ~ey haline gelir. (14) Doga biliminin yontemi, bilinçli olarak hatalan aramak ve bilinçli ele~tiri arac!llg;yla hatalan düzeltmektir. Bu ele~tiri -ideal olarak- ki~isel olmamah ve sadeee i:inümüzdeki kuram veya hipotezlere yonelik olmahdlf. Burada bi!gikuramma dair dü~üneelerimi noktahyor ve hayvan ve insana i:izgü di! kuramma donüyorum. Bu, konu§mamm ikinci klsmldlr. Üçüneü klslm telkin gereksinimine, dordüncü klslmsa ban§ sorununa yoneliktir.
.. ..... .. .....•.
r""""===""""=-'=~===-="""="="='"~"-=~~-~-~~~~~~
~
~"
".~-"
...
..._--_."_._.
~"
'I
96
Hayat Problem Çõzmektir
11
Büyük psikolog KarI Bühler' e borçlu oldugum bir §emayla ba§layacaglm. Bühler dilin üç i§levini aymr. ilk ikisi birçok hayvanda ve bütün insanlarda bulunur; üçüncüsü ise yalruzca insanda. En alttaki i§lev, mimik oyunlanndan, kuyruk hareketlerinden, çlghklardan olu§abilen ifade i§levidir. Bu ifade hareketleri organizmamn içsel durumunun belirtisi olarak degerlendirilebilir. (Ek olarak belirteyirn: Maddeciler ve davram§çüar bunu sevmezler. Íçsel bir durumu kabullenmek istemediklerinden davram§la, Íngilizcesiyle "behaviour"la kendimizi smlrlamamlzl iinerirler. Bunun bir hata oldugunu ise çok çabuk giisterebiliriz. Bir termometre "behaviour"u araclhglyla sadece dl§mdaki slcakhgl degil, bundan iince kendi içsel dururnunu da giisterir: GenlikI eri artarak sahnan moleküller, metal bir çubugun uzamasma neden olur. Davram§Ç1 ideoloji hakll olsaydl, bu içsel durumlan hesaba katamaz ve lsmma araclhglyla çubugun uzamasmm açlklanmasmda kullanamazdlk.) Hayvan, kendi durumunu, buna tepki verecek ba§ka bir hayvan oralarda olmasa da, mimik oyunlan ve kuyruk oyunlanyla ifade edebilir. Ama ba§ka bir hayvan ifade hareketine tepki verirse, bu bildirirn olur. Bühler' e giire ikinci i§lev olan bildirim i§levi, bir sinyal i§levi olabilir ve eger kar§lhkh olarak ortaya çlkarsa, hayvanlar arasmda ileti§im olu§mu§ demektir. Tabii ki bunlar insanlar da olabilir - iirnegin insan dilini iigrenmeden iince çocuklar; veya insana iizgü ortak bir dili olmayan ama mimikler, imler, sezgi!erle i!eti§im kurmak isteyen insanlar. Bühler'in üçüncü i§levi, betimleme i§levi, olgulan tasvir eden veya Bühler'in dedigi gibi betimleyen iinermelerden olu§an insana iizgü dilin ayrlcahgldlT. Bühler' in bir tezine giire daha üstte olan i§leve hep daha alttaki e§lik eder. Bir ku§ bir uyan çlghgl atlJgmda bu çlghk, sadece sosyal i!eti§ime yaramamakta, aym zamanda bir içsel durumun da ifadesi olmaktadlr. Dilin i§levlerinde ne kadar yükseklere çlkarsak, di! deo kadar karma§lkla§lT.
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
97
Çok az sayrda di! kuramclslmn, Bühler kadar i!eri gittigini krsaca belirtmek isterim. çogu, ifadeden, bazllanysa sosyal i!eti~imden (ki uyan çlghgl orneginin gosterdigi gibi bunun da tabii çok pratik i~levleri olabilir) bahseder. Komutlar veya talepler de bu kapsamdadlr. Ama insan dilinin olgulan betimleyebi!mesinin ve boyle bir betimleyici onermenin dogru veya yanh~ olabi!mesinin, insan dili ve yarattlgl harikalar için can ahcl oldugunu çok aZl gormü~tür. Ancak bu devasa adlm araclhgryla soylenenin nesnelle~tiri!mesi mümkündür, ki nesnel ele§tiri ba§layabilsin. Ele~tiri, ancak ve ancak onermelerin veya kuramlann dogrulugu veya yanll~hgl soz konusu oldugunda akr1cl ele~tiridir.
Boylelikle Bühler'in di! kurammm onemli bir parçasmm krsa tamtrmrm bitirmi~ oluyorum. Bühler'in belirledigi dilin i~levlerine ben de birkaç tane ekledim, oncelikle de ele§tirel i§levi, yani onermelerin dogrulugu veya yanll~hgl hakkrnda ele~tirel tartr~mayr. Bunun devasa onemini de Einstein'm bir amipten nasIl aynldlgmdan bahsederken vurgulaml~trm. ínsanm di! kullammrnda, mantrksal nedenlerden dolayr, ele§tirel a§a7nadan once bir dogmatik a~amamn gelmesi gerektigini de yeterince slk vurgulaml~trm: Bir dogma ancak, bir tür arka plan olarak yerle~tikten soma ele~tirmeye ba~lanabilir, ve ancak daha soma, ele~tirel tartr~manm arka plam olan dogma ele~tiri kapsamma almabilir. Oncelikle saglam bir çerçeveye gerek duyulur. Daha soma bu çerçevelerin bazllanyla hesapla§lhp, çerçevelerin ele~tirel tartr~masmda i!erlenebilir.
IU $imdi üçüncü klsma geçiyorum. 14. tezimle ba~layacagrm: (14) ínsan dilleri de dahi! olmak üzere hayvan dilleri, dogu~tan gelen birçok gereksinimi varsayar; ornegin aktif olarak kendini ifade etme gereksinimi, digerleriyle i!eti~imde bulunma gereksinimi, bu i~lerde de deneme ve yamlma araclhglyla
F'"
:;\;,::;;0'""'-;"'0:""-"""'=-&='
'~=-'<9=="=-'
-=
·.i
98
Hayat Problem Çozmektir
ogrenme gereksinimi gibi. Boylesi dogu§tan gelen gereksinimler ve deneme ve yamlma araclllg,yla aktif ogrenme (yavru kedilerin ko§u§turmasl iyi bir ornektir) olmaks1Zm yüksek hayvan1ar için hayatta kalmak mümkün olmazd!. (15) Hem hayvanlann ve insan1ann dogu§tan gelen bilgisi, hem de aktif ogrenme araC1hg,yla kazarulan bilgi, beklentilerden olu§ur. Yerine gehnemi§ beklentiler, güçlükler, problemler olarak alg!lamr ve denemelere, yani yeniden aktif ogrenmeye ara§hrmaya iter. (16) Hem hayvan dilinin hem de insan dilinin aktif olarak ogrenilmesi, yüksek bir derecede telkine aç!l
I-
Bu ifadeyi Profes6r E. K Herz'e borçluyum.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
99
Birinci Dünya Savaf;;r'run ba~mdaki sava~ psikozu, sava~ fanatizmi bi:iylelikle ortaya çlkml~hr. Ama sava~ ve ban~ konusuna geçmeden i:ince sanat hakkmda - i:izellikle modern sanat hakkmda birkaç si:iz si:iylemek istiyorum. En büyük sanahn dinsel sanat oldugunu hepimiz biliyoruz - katedraller, Sixtine $apeli, Matthiiuspassion, Mozart'm, Beethoven'm, Schubert'in Messeleri. Bugün dinsel sanahn durumu nedir? Bugün sahte bir dinin yerle~tigini kabullenirsek, birçok ~e yin aÇ1klanacagma inaruyorum; dünyamlzm, en azmdan sosyal dünyarruzm bir cehennem oldugu dini. Her ~ey olabilirim, ama din kar~lh asia. Benim dinim dünyanm mükemmelliklerinin i:igretisidir; i:izgürlügün ve harika insanlann yarahcl güçlerinin i:igretisi. Korkunun, aClrun, destek olabilecegimiz ümitsizlerin i:igretisi. bsanl1k tarihinde meydana gelmi~ ve hâlâ tekrar tekrar meydana gelen iyilik ve ki:itülüklerin i:igretisi. Ve de insanlann, i:izellikle de en zor ya~aml sürmü~ olan kadm ve çocuklann, ya~am sürelerini uzatabildigimiz yolundaki sevinçli haberin i:igretisi. Ba~ka bir ~ey de bilmiyorum. Her ne kadar bilimsel dogruluk araYl§l benim dinimin bir parçasl ise de, büyük bilimsel hipotezler bir din degildir. Olamazlar da. Ancak modern sanat, modern dinle -bu deli saçmasl bo~i nançla- açlklanmaktadlr: ki:itü dünya inancl ve bizim isviçre, Almanya, ingiltere ve Kuzey Amerika' da si:izümona ya~adlgl mlZ ki:itü toplum düzeni inanclyla. Her yanda genç insanlann beyinleri ylkaruyor -ve entelektüel nedenlerle ve modern sanat vasltaslyla- cehennemde ya~adlklan karutlaruyor. Peki bunun sonucu nedir? Çocuklann gerçekten liderlere ve i:inderlere, dogmalara ve saglam bir düzene gereksinimi vardlr. Ama daha soma, yeti~en genç insanlar, kendilerini liderlerden, dogmalardan, "bilici"lerin ideolojilerinden kurtarabilirler ve kurtarmahdlrlar. Bu çok da kolaydlr. Kafaruza hiçbir ~ey sokulmasma izin vermeyin - tabii benim taraÍ1mdan da. Her tarih kitabmdan kendi bilgilerinizi edinebilir, ki:ileligi kaldlrrru~ olan çaglmlzm, tarihsel bilgimiz dahilinde olan bütün çaglann en iyisi olup
:F-"
=:.:;mr::~~J.ü.~==·~~'='~=W=~_'~~~=~~~~_~~~'
i I
100
Hayat Problem Çozmektir
olmadlglm iigrenebilírsiniz, Tabii ki birçok hata yaptlk ve hâlâ da yaplyoruz; iirnegin igrenç ideoloji!erimizle, Bundan çok daha kiitü bir dünyada ya:;;ayan Ruslar, çocuklanna ve gençlerine ülkelerinin cennet oldugunu telkin ediyorlar, Gerçekten de, bu i:;;e yanyor, Ruslar bizden daha memnunlar, Telkin gereksinimi büyük bir güçtür, Ama ugruna sava:;;lldlgl zaman dogruluk da,
IV Buraya kadar ideoloji!er ve dogmalara olan tehlikeli dü:;;künlügümüzün, bi!gikuramsal, biyolojik ve di! kurarmna ili:;;kin kiikenlerini gostermeye çah:;;tlm, Bu dü:;;künlügün kiikenlerinden biri çok basittir, korkakhk. Ama, ben de korkaglm, ne fazla cesaretim varml:;; gibi yapmak, ne de biri!erini kahramanca eylemlere itmek istiyorum, Ancak o büyük problemin, dünya üzerinde ebedi ban:;;l yaratlnarun, çiizülemez olmadlgma dikkati çekmek istiyorum, Kant'm kitabr Zum ewigen Frieden (Ebedi Ban:;; Hakkrnda) bu konuyu ele alu, Güzel, ÜZÜCÜ ve insam harika bir :;;ekilde :;;evke getiren bir kita ptlr, Ban:;;m ba:;;hca engelinin atom bombasl olmadlgl bence çok açlk. Büyük atom fizikçisi Niels Bohr i!e SOn olarak konu:;;tugumda -samnm 1952 yllmdaydl-, bana atom bombasmm kesirllikle ban:;;r koruyacaglIU siiy1erni:;;ti. Ben o kadar iyimser degi!dim, hâlâ da degilim, Ama yine de, :;;imdiye kadar hakh çrktL Ban:;;a giden tek bir zorlu yol giirüyorum, Bu, uzun bir yo!. Belki bu yolda daha bir adlm bi!e atlnadan çok iince nükleer sava:;; çlkacak. Bu, büyük çogunlukla iyi niyetli olan entelektüellerin, iincelikle daha mütevazr olmaslm ve büyük iinder rollerí oynamayl denememelerini iingiiren yoldur, Yeni ideoloji!ere, yeni dinler kurmaya gerek yok. Onun yerine: "Daha fazla entelektüel tevazu,"* * Tlrnak içindeki ifade, Viyana'da 1968 ythnda Ernst Bloch'a bir televizyon tartl.;;masmda getirdigim ele.;;tirinin ozetidir. Sunucusu Wolfgang Kraus'tu.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
101
Entelektüeller hiçbir §ey bilmiyor. MütevaZl olmamalan, küstahl!klan, herhalde dünya üzerinde ban§m en büyük engelidir. En büyük umut, ukala olmakla beraber, bunu gi:irmeyecek kadar aptal olmamalandlr. Hatalar yapmaya devam edecegiz. Ama §u hipotezin belki de gerçek olabilecegi umudu var: ideoloji olmazsa sava§ da 01maz. ideolojilere kar§l sava§, her durumda giri§ilmeye deger bir sava§hr. Hiçbir si:izüme inanmamamZl ve bütün iyi ruhlar adma, kapam§l bir fanfarla yapmak istemedigimin bilincinde olmamzl rica ederek si:izlerimi noktalamak istiyorum. Sizlere sadece ideolojilerde sakI! bulunan büyük tehlikeleri gi:istermek, ve evrimsel biyolojimizde, bilgimizin yaplsmda ve dilimizde gizlenmi§ gibi gi:irünen bilgi, inanç ve kar§ll!kl! telkin gereksinimine dikkatinizi çekmek istedim.
5. Evrimcí Bilgikurammm Bilgikuramsal Konumu*
A priori - A posteriori Oncelikle aprioricilikten bahsetmek istiyorum. ilk olarak, hangi terminolojiyi kullanacaglma ba~kalannm karar vermesini kesinlik1e istemiyorum. Onemli olan, terminolojinin aÇ1k olmasldlr. "Genetik a priori" terminolojisi de, en azmdan bana gi:ire, gayet aÇ1ktlf. Bu, a posterioriden once, algldan once bir ~eylerin mevcut oldugu anlamma gelir. Aynca, burada Kantçillk1a çok belirgin bir ili~ki bulundugundan dolaYI "a priori" si:izcügünü kullanmaya devam etmek gereklidir. Her ne kadar Kant hep "a priori olarak geçerli" olandan bahsetmi~se de, en azmdan slkhk1a "genetik olarak a priori" demek istedigi kavramrsa, kammca Kant çok daha anla~illf hale gelecektir. Íkinci olarak, Kant'm a priorisi hakkmdaki fikrimin, Konrad Lorenz'in yillar i:ince geli~tirdigi fikirden tamamen fark11 oldugunu belirtmek istiyorum. Konrad Lorenz'le slk slk bunun hakkmda konu~tum; ancak ~u anki fikrinin ne oldugunu bilmiyorum. Ama o zamanlar, KantÇ1hk hakkmda yazlp yorumlanm yaYlmlarken fikri ~i:iyleydi: Bizden i:incekilerin, atalannuzm atalanmn, ~eyleri algl yoluyla i:igrendigini, bunlarm nasil 01duysa algldan genlere geçtigini ve bi:iylelikle de bizler için a priori, yani genetik olarak a priori hale geldigini savumnu~tur. Benim fikrim bundan tamamen ayndlr. Daha dogrusu kavramlan * Nisan 1986'da Viyana'daki bir sempozyum 51rasmda yapuan spontane bir tarh§manm metni. Ílk olarak Die Evolutioniire Erkenntnistheorie, yay. haz. Rupert Riedl ve Franz M. Wuk~tits, Berlin/Hamburg (P. Parey);1987'de bastlml§tlr.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
103
kullam§lrn degil, bütünüyle kuraIDlID farkhdrr. Kurarnlar ise kavrarnlardan yüz kat daha ónemlidir. (Kurarnlar dogru ya da yanll§ olabilir. Kavrarnlarsa en iyi dururnda uygun, en kótü dururndaysa yamltiCl olabilir. Kurarnlarla kar§!la§tmldlgmda kavrarnlar ónernli degildir.)
Ben bildigimiz her §eyin, genetik olarak a priori oldugunu iddia ediyorum. Yalmzca a priori olarak kendirnizin icat ettigi §eylerin ayzklanmasz a posterioridir. Alglya benzer §eyleri olan ve bu alg!lan kullanabilen bütün diger organizrnalar gibi, bunlardan bir §ey ógrenebilmek için, algtdan da iince -yani genetik a priori olarak- duyu alg!larlmlzl düzenleme ve yorumlama yetenegine sahip olmahYlz. Ancak bu, eger Kant'm uzay ve zaman kurarrum ak!lda tutarsak çok daha belirgin olarak, Kantçl a priori bilgiye denktir. Komad Lorenz gibi, KantÇl dogu§tan apriori bilginin aslmda algl bilgisi oldugunu, ilk atalanrruz tarafmdan bize kaht brrakildlgt için bizde dogu§tan oldugunu sóylemek, Kant'm, algt bilgisinin apriori bilgi olmakslzm mümkün olmadlgt yolundaki son derece ónernli teme! górü§ünü bilmezden gelmek anlarmna gelir. Gerçekten de, KantÇl apriori bilgiyi algt bilgisi araclliglyla aÇlklamay:t denememiz bile uygtm kaçmaz. Bütün algt bilgisinin apriori bilgiyi varsayruguu góstermek, Kant'm en ónernli ba§arlsldlr. Apriori bilginin varhgmm, aposteriori bilginin varhgl için gerekli bir varsay:tm oldugunu ilk dü§ünen Kant olmu§tur. Ama algl bilgisini mümkün k!lmak için apriori bir bilginin "gerekliligi" nden manhksal bir kip anlammda "gerekliligi" çlkarsamak da yersizdir. Tam da burada Kant'tan aynhyorum: Algt bilgimiz hipotetik oldugundan, apriori bilgimiz de hipotetik olabilir. Kaldl ki bu gerçekten de bóyledir. Onemli bir órnekle bunu açlklamak gerekirse: Alg!lanmlzl yorumlamak için, en azmdan andzracak kadar Eukleidesçi olan bir geometriye gerek duyanz; en azmdan yakm çevremiz için. Ama dünyanm ve aym ótesine geçen uzay:tn da Eukleidesçi olup olmadlgl ba§ka bir sorudur: í§te burada hipoteze, varsay:tmsal bilgiye geliyoruz. Bütün apriori bilginin "hipotetik deg;.l, tersine zorunlu (apodiktik)" anlarrunda "gerekli" oldugu yolundaki Kant'm górü§ü, bence anla§lhr olmakla birlikte yine de temelsiz, hatta hatahdlr.
104
Hayat Problem Çozmektir
Bu ve daha birçok nedenle, Kant'm varsaylmmm kah bir tersine, apriori bilgimizin, iirnegin geometride, hipotetik (ya da varsaYlmsal) bir karakteri oldugunu varsaylyorum. Bunun apriori olarak geçerli; apriori olarak gerekli, zorunlu degil, sadece genetik olarak a priori oldugunu varsaylyorum. Ancak bu düzeltme yap!ldlktan sonra bile, Kant'm a prioriciligi çok büyük iinem ta~lmayl sürdürür. Çok net ve belirgin olarak siiylemek istiyorum ki, ben radikal bir a prioriciyim (genetik a prio!'i anlammda), her ne kadar benim a prioriciligim hipotetik, varsa)'lmsal bir a prioricilik olsa da, Kant'inkinden çok daha radikaldir. Locke' dan bu yana gelmi~ geçmi~ bütün bilgikuramc!larm tamamen zlddma, ben ~u tezi ortaya ahyorum: BülÜn bilgimiz, içerigi uyannca a priori, yani genetik olarak a prioridir. çünkü bülÜn bilgimiz hipotetiktir, varsa)'lmsaldlr: Bu bizim hipotezimizdir. A pasle!'iari olansa sadece hipotezlerin bertaraf edilmesidir: hipotezlerin gerçeklikle çarpl~masldrr. Bilgimizdeki deneyim iigesi sadece ve sadece burada yatmaktadrr. Bu da, deneyimden iigrenebilmek için yeterlidir: Deneyci olmak için yeterlidir. Ba~ka bir ~ekilde ifade ehnek gerekirse: Sadece deneme ve yamlma araC!hglyla iigreniyoruz. Deneme1erimiz ise daima bizim hipotezlerirnizdir. DI~ dünyadan degil, bizden kaynaklamrlar. DI~ dünyadan sadece bazl denemelerimizin bir yamlgl 01dugunu iigreniriz. Uk hayvansllardan, ilk hücrelerden ba~layarak uyum, canhlarm kendi icadl olagelmi~tir. Canhlar uyum saglar ve uyum1anm da kendileri iyile~tirir. Kesinlikle bu kuramlm da büyük güçlüklere yol açacakhr. Bu güçlükler, kuramlm güç oldugu için degil, çok az ~ey bildigimizden dolaYI mevcuttur. Ya~amm olu~umu ve uyumun ilk olu~umu hakkmda neredeyse hiçbir §ey bihniyoruz. Bundan daha SOnra bahsedecegim. ~ekilde
Darwincilik Darwinciligi çok alçakgiinüllü bir §ekilde yeniden formüle ettim; Darwinci aylklama araC!hglyla uyumu açlklayan kurarmm. Darwin'in kuraml §unlan siiyler:
r. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan
105
Daha iyi uyum sag1ayan birey1erin, evIatlannm olma ~anSl daha büyüktür. Tarihsel olarak üzerinde çok ~ey s6yIeyebilecegim bu kuram, Darwin'in kendisinde de bu biçimde mevcuttur, ve bence "seIeksiyon"dan veya "dogal seçim"den veya "dogal ay,kIanma"dan veya "varoIu~ sava~l"ndan ve bütün benzeri ~eyIerden bahsetmektense bu biçimde, çok daha iyi ve çok daha net formüIe edilmi~tir. Varolu~ sava~l, dogal seçim, buruann hepsi birer egretiIemedir, kuram degildir; çünkü bunlarm hiçbiri zaten yoktur. Var olan, geride evIatlar blrakan bireyIerdir, i~te Darwin'in daha iyi uyum sagIayan bireyIerin, geride evIatlar blrakma ~ansmm daha büyük oldugu kurarnr da burada yatar. Ama bu formülde Darwinciligin smlrlanm da çok net olarak gorebiliriz. Çünkü Darwincilik, uyum sagIaml~, "biraz olsun" uyum sagIaml~ bireyIerin buIundugunu varsaymak zorundadlr. Bu ise aym zamanda hakkmda hâIâ çok az gey bildigimiz ya~amm oIu9umu probIemine dayamr.
Uyum ve Darwincililc Bir Dü§ünce Deneyi Bir dÜ9ünce deneyi: Bir deney tüpünde, bir test-tube içinde (test-tube ile de test-tube'ü kastediyorum, koca bir mekanizmay' degil) ya~am üretebildigimizi varsaylyorum. Bunun o kadar olaganüstü derecede imkânslz oldugunu da dÜ9ünmüyorum, çünkü olayIarm a9ag1 yukan birbirine nasIl bagh oldugunu biliyoruz. Bilmiyorsak bile beIki yüz, beIki bin yIl içinde bilecegiz. Diyelim bir deney tüpünde ya9am ürettik, üstelik bir veya birkaç gen biçiminde bir ya9am; elimizde kendini ikiye katlayan gayet basit bir gen buIundugunu varsaylyorum. Bu, carul olmayan hammaddeIerden, ya9amm yapay olarak üretiImesi hakkmda bir dÜ9ünce deneyidir. Bunun son derece olas,hkd1 9, ve güç oldugunu biliyorum, Monod da bu oIaslhkd1 91hgl yakIa9,k olarak hesapIam19hr. Ama diyelim ki, bunu yapabiliyoruz. O zaman bu ürettigirniz ya~amm, ya~amml sürdürebilmesi inamlmaz derecede olas,hkd1 9,d,r. Çünkü bu ürettigimiz ya§amzn, bir
106
Hayat Problem Çõzmektir
deney tüpüne uyum sagladlgln! varsaymak için elimizde hiçbir neden yoktur. Bir deney tüpü, ya~am için çok yoksul bir ortam oldugundan, ya~arm ya~atmak için bir mekanizma geli~tirmeye ba~la mak zorunda kalacaglz. Oyleyse çevreyi ya$ama uyum saglamaya zorlayacag!z. (Aslmda uyum kar~!hkhhk üzerine kuruludur.) Çevreyiya~ama uydurmak için, en azmdan ya~arm besleyecek bir süpermarket koymamlz gerek. Ya~amm ahk sulanm uzakla~l!racak bir kanalizasyon sisternine de gerek var. Çocuklan ortahktan kald!rmak için okul1ar kurmarmz da gerek - za ten okul1ann as!l amaCl budur. Dogum kontrolünü de düzenlememiz gerekecek, yoksa deney tüpünde ürettigimiz bu ya~am kendi evlatlan yüzünden bogulabilir. $imdi, dü~ünce deneyirnin amao iki türlüdür. Once1ikie ya~a rmn sadece ortaya çlkrnasmm, henüz hiçbir sorunu çozmedigme dikkati çekmek istiyorurn. Olu~an bu ya~am neden çevresine uyurn saglar? Tahminimce ya~am, uyurn saglayabileceg; bir çevre bulana kadar mi1yonlarca defa olu~mak zonmda kalili. Bilmedig;miz herhangi bir kimyasal ortamda ol~mu~ olmas!, hiç de ya~a rmm sürdürebilecegi bir çevrede ortaya ÇÜ
I. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan
107
bütün her ~ey ba~tan ba~lamak zorundadIr. O zaman çevre ko~ullan biraz olsun sabit olmadlgmda, ya~arnl ya~atacak kadar iyi olmadlklanm varsayabiliriz: Oykü ba~tan ba~lamahdIr. Oyleyse bir uyumun olabilmesi için - ya da bir bilginin 01maSl için, çevrenin belli bir sabitlige sahip olmasl gerekir: Ya~am en ba~tan, yani a priori olarak, dü~ünce deneyimizde kendi ürettig;miz ya~am ve gereksinimleri hakkmda, ya~amm kendini sürdürebilmesi için bilmemiz gerektigi kadanm çevre hakkmda bilmelidir: Uyum bir tür a priori bilginin bir biçimidir. Bunlarm hepsini dü~ünce deneyinin kendisi adma degil, benim, ba~kalarmm verdigi adIa "Evrimci Bilgikuraml"mda a priori bilginin oynadlgl rol adma sêiyledim. Bilgikuramlma bu ismi kendimin vermedig;mi, ba~ka insanlann bilgikuramlml evrimci olarak niteledigini daha êince de belirtmi~tim. Ama yine de diger evrimci bilgikuramlanndan tamamen farkl,d,r. Oyleyse ya~amm bir êincelemeyi (Antizipation), ya~amm sürüp giden çevresel ko~ullarmm êincelemesini daha en ba~tan içinde banndIrmaSl gerektiginden yola çlklyorum. Ya~amm bu çevre ko~ullanna sadece bir anltgma uyum saglamasl yetmez, uzun zaman boyunca bu çevre ko~ullarma uyum saglamahdlr. Bu da tahminen çevre ko~ullarmm gayet sabit olmasl gerektigi anlamma gelir. Ya~am daha en ba~tan çevrenin bütün olasl degi~ikliklerini êincelemi~ de olabilirdi, ama bu herhalde fazlaslYla olaslhkdl~ldlr. Oyleyse ~u sonuca ula~makta}'lz: Ya~am daha en ba~tan çevrenin geleceg;ni, yani çevrenin gelecekteki bütün o ko~ulla nm herhangi bir anlamda êinceleyebilmelidir. Bu belki sadece birkaç saat, belki de milyonlarca }'lldlr. Çevrenin gelecekteki ko~ullarma uyumlu olmahdlr; bu anlamda da genel bilgi anltk bilgiden, êizel bilgiden, daha ance vardzr. Ya~amm daha en ba~tan genel bilgiyle, ah~lldlgr üzere doga yasalanmn bilgisi dedig;miz bilgiyle donalllml~ olmasl gereklidir. Tabii ki bilinçli bilgi anlammda bilgi degildir bu. Bilinç tamamen farkll bir ~eydir. í~te bêiylelikle ilk varhga bir bilgi yükleme noktasma ula~lyo rum, ki bu apaçlk insanbiçimci bir fikirdir. $imdi bu insanbiçimciligi ele alacagrm.
108
Hayat Problem Çüzmektir
Benzerlik, Bilgi (Wissen)* ve Uyum Saglama Samnm, bütün insanbiçimciligi biyolojiden silmeye çah~ mak anlamslzdlr, burada da diger yerlerde oldugu gibi evrimci dü~ünceyle, yani benzerlik dÜ$üncesiyle ilerlememiz gereklidir. Kendi bumumla bir kiipegin bumunu benzer tuttugum zaman bu, evrim k u r = ilk admudlr. Kiipegin bir bumunun 01maSl hiç de a~ikâr deg;ldir, bu bizim bir kurammuzdlr, ki bu kuranu kesinlikle bir ilk insan ortaya atml~trr. Kendi burnuyla kiipegm burnunu benzer tutmU$tur; ve kiipegm bir kuyrugu varken, baZl maymunlarm da kuyrugu varken, kendisinin bir kuyrugu olmadlg,m da fark etmi~tir. Biiyle benzerliklerle dü~ünme, evrimci dü~ünmenin bir varsayzmzdzr. Kald! ki eger evrimci dü~ünürsek bu benzerlikleri -kollanm!zla ku~larm kanatlarmm, bacaklarmuzla kU$larm bacaklanmn, burnumuzla kiipeg;n bumunun benzerligini- kabullenmek zorunda kahnz. Bunlar evrim k u r = hipotezleridir: Burnumuz ve kiipegin burnu evrimsel olarak benzerdir. Bu benzerlik dü~üncesi bilgimizi, bilginin edinilmesini ve hatta bütün bilgiyi kapsayacak ~ekilde geni~letihnelidir. Her nasllsa, kiipekler ve maymunlar bizim insan bilgirnize kar~t!tk gelen bir ~eylere sahiptir. Aynca bu, dogmatik davram~çt!!g,n tek kelimeyle budalaca olmasllUn nedenlerinden de biridir. Sadece davra~tan bahsettiginde bile, hemen kendi davram~lImzla hayvanlann davr~l arasmda bir benzerlikten yararland!g,m, bu benzerlik olmadan çah~amayacag,m ve bu yüzden benzerlik hakkmdaki bu hipotezlerin biraz daha geni~letilmesinin hakl! olacag,m ise giirmez. $imdi, bilgikurammdaki temel tezim, bilginin yüksek bir genellik derecesinin oldugu, yani onceleyici oldugu, çevreyi uzun bir zaman için iinceledigidir: 6rneg;n benzer olarak çiçeklerde de giirdügümüz, gün ve gecenin degi~iminin bilgisi gibi. (Çiçekler kapamr vs.) Yani çiçekler, genel düzenlilikler hakkmda "bilgi" sahibidir. Bu onlann bir akl! oldugu anlamma gelmez, sadece buna uygun olarak uyum sagladlklanm giisterir. Bunun dokulann genle~ip büzü~mesiyle oldugu ise a~ikârd!r. Ama yine de dokular buna uyum saglayacak ~ekilde yap!lm!~ hr: Bu düzenliligi varsayarlar. * Almancada ErkClllltnis'ten farkh olarak Wissen, ku~kudan slynlml§ ve temellendirilmi§ elan bilgiy:e i§aret eder (y.n.).
L Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
109
Bilgikurammdaki iddiam, bülÜn diger bilgikuramolanrun ótesine geçer, ister evrimci, ister KantçI, isterse evrimcilik kar§lh olsunlar: Genel uyumlar anhk uyumlardan ónce gelir. Ílk olarak onlar vardIr. Onlar a prioridir.
Beklenti Bir órnek vermeden ónce bir ifadeyi daha tarumlamak istiyorum: Bilginin bu biçimleri, ya da uyumu, iizellikle de hayvanlarda beklenti olarak betimlenebilir. Kópek efendisini saat be§ buçukta bekler. Huzursuzlarur, górü!ür ki, saat be§ buçukta efendisinin eve gelmesine hazIrlanmaktadlr. Bunlar da bilgi biçirnleridir, ve bilginin bu biçimleri çogunlukla beklentilerdir. Benzer olarak çiçek de ak§arnlan havanm sogumasIru bekler: Buna hazIrlarur. ~unu da ekleyeyim: Kór olmayan bizlerin, gózlerimizle algIlamadan ónce gózleri vardIr. Gózlerin birer beklenti oldugunu, yani bilginin -yani uyumun- giizlere yüklenmi§ bir biçimi oldugunu en iyi Meksika aksolot1unda* górürüz. çünkü magaralarda büyüyen Meksika aksolot1unda gózler tamamlyla geri kalml§hr. Meksika aksolot1u genetik olarak kórdür. Bizim gózlerimizin evrimine neden olan o beklenti, onda gerçekle§memi§, gózler arhk bir rol oynamaz olmu§tur. Oyleyse gózler, en azmdan zaman zaman içinde I§Ik bulunan bir dünyada ya§ayacagrmIz ve onlann bu I§IgI kullanabilecekleri beklentisidir. Bu beklenti, gózlerle birlikte bizde dogu§tandlY. Evrimci bakI§ açIsmdan góz, bütün górme duyusundan ónce gelir. Ayru §ekilde góz, hpkI ba§ka biçimde giirme duyusunun da oldugu gibi, bir tür biyolojik bilgidir; çünkü o bir ónceleme, bir beklentidir. Bildigim kadanyla bütün bilgikuramcIlar (sonsuz saygl duydugum Komad Lorenz de dahil olmak üzere) az çok, bilgimin, algImm bir sonucu oldugundan yola çIkar. YaphgIm düzeltmeden soma ben olaylan tamamen farklI górüyorum. AlgI* Mexico City yakmlarmdaki g611erde ya§'ayan ve o b61gede besin olarak degerlendirilen bir rur semender (y.n.).
110
Hayar Problem Çozmektir
lar bilginin gi:irece i:inernsiz patikalandrr, en i:inernli olan, algInm bize rnürnkün krldIgI üzere, anhk çevrenin kontrolü degildir. Bilgi, ternelden bilgi, bütün yi:inlere uzattIgIrnIz bir duyarga gibidir. Ternelden olan ise, eger ~irndi buradaysarn, Viyana' da oldugurnu, Avusturya' da oldugurnu ve bu tili ~eyleri bilrnerndir. Bu tür bilgi benirn için anhk algrdan daha i:inernlidir, çünkü bunun yorurnunun ternelinde yatar. . Oyleyse diyelirn ki, benirn evrirnci bilgikurarnI anlayI~Irn dan yola çIkIyOruZ; çok genel bilgiden yola çIkarak, bazI çok i:izel ~eylere, i:irnegin orada yukanda tarudIgIrn birilerini gi:irrnerne geliyoruz. Bu salondaki arkada§lanrnr tarurnadIgIrn yüzler yrgIrunm arasmdan seçebilirirn, ki bu anhk algIrun bir i~levi dir: benirn için ve bu anda. Ama bu i~lev benirn için de §u an, ~irndi yaplIgIrn ve ~irndi si:iyledig;rn ~eye beni yi:inlendiren genel yi:inelirnirnden daha az i:inernlidir. Bu bilgide, bu algI bilgisinde, her zarnan için yarulabiliriz, ve yaruhyoruz da. AIgr bilgirniz sadece içirnizde anatornik ve fizyolojik olarak yerle~ik olan ~eyler tarafmdan, beynirnizin her ~eyi süzrne ve, diyelirn ki, bütünle~tirrne biçirni tarafmdan yi:inlendirilrnez. Buna dair küçük bir i:iykü: YIllar YIllar i:ince, herhalde 65 yII kadar olrnu~tur, Dachstein' daydrrn ve Karls buz kütlesinde bir yanktan geçrnek isterken sis baslIrdl. Yogun sis arasmda yangI ararken sis ve buzun içinde ona benzer bir ~ey gi:irdürn. Tabii uzun zarnandrr aradIgIrn yangI buldugurnu sandrrn. Arna yakrnla~lIgrrnda buz kütlesinin içinde bir kaya blogunun oldugunu gi:irdürn, kaya blogu buzu çi:ikertrni~ ve bir çukur olu~turrnu§tu. Yarularak bunun aradIgIrn yank oldugunu sanrnr~lIrn. Bunu anlatrnarnm nedeni, algrlanrnIzm kIsrnen o anlrk beklentilerirnizin ve çIkarlanrnrzm hâkirniyetinde oldugunu gi:isterrnektir. Dernek ki burada da gi:irüldügü gibi sürekli olarak aktifiz. Gestalt algIsmda ve benzeri ~eylerde bahsedildig; gibi algrlarnarn. AIgIrn bir tür fotografrnI~ gibi de algrlarnarn. Aktif olarak arar, ararken de bazI ~eyleri bazI ~ekilde, bazen tarnarnen izledigirn hedef ve dileklere gore yorurnlanrn. Arna ah~rldIgI üzere bu dilekler uzun sürelidir. Bir saatten fazla bu yangr aradrktan sonra sonunda bUldurn, arna bekledigirnden çok
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
III
farkh giirünüyordu. Oyleyse ya§amda ve algrlamada hedeflerimiz, dileklerimiz, tercihlerimiz büyük bir rol oynamaktadlr. Bunlar yorunrlannuzl belirler, yorumlanmlzl ise smamaya, dogrulamaya veya yanh§lamaya çah§lrlz. Bir de §unlan siiylemek istiyorum. Burada gerçeklik probleminden bahsedildi. Ben bu gerçeklik problemini çok farkh giirüyorum. Hepimiz için gerçeklik sorunsaldlr. Dü§ giirmedigimizden ve gerçek bir dünyada ya§adlglmlzdan emin olmak için hepimiz kesintisiz sinyaller giindeririz. Hepimiz yarasalar gibiyiz: Her ne kadar tam olarak yarasalann teknigine sahip degilsek de, yine de benzer bir teknigimiz var. Ornegin, sinyallerimi çe§itli §ekillerde giindermek ve soma da geri yanslyan anhk sinyalleri bütünle§tirerek -aktif olarak bütünle§tirerek- dü§ giirmedigim ve bu gerçekligin son yrllarda ah§nu§ oldugumdan gayet farkh olarak bu ilginç izlenimi blrakhgl dersini çlkarmak için, teknigin bir parçasl olarak sürekli yer degi§tiririm. íddia ediyorum ki, canhlar aktiftir, çünkü biicekler gibi sürekli dokunurlar, her yana dokunurlar. Elimizdeki bütün araçlarla etraflmlzdaki §eyleri duyumsanz. Kiir olmadlg.mlz sürece giizlerimiz büyük iinem ta§lr; eger kiirsek ama aglr i§itmiyorsak kulaklannuz giirevi devrahr, ama ne olursa olsun parmaklannuzla dokunarak yolumuzu bulmaya çah§lrlz. Burada bir parabol sunmak istiyorum. (Siiz konusu olan zaman zaman kullandlglm bir paraboldür). Dinleyicilerimin bunu bir tür §aka olarak giirdüklerini fupererek fark ettim ama ben gayet ciddiyim: Halimiz, siyah bir kilerde, belki de orada olmayan siyah bir §apkayl arayan siyah bir adanunki gibidir. Halimiz budur: Çok ciddiyim. Hep bilmeyen konumundayrz, sfuekli de ellerimizle, ayaklanmlZla, veya kulaklanmlz ya da giizlerimizle, çevremizdeki gerçeklikten sürekli emin olmak için aktif olarak kullandlglmlz duyu orgam olarak her ne varsa onunla yolumuzu bulmaya çah§lrlz. Benim bilme ya da bilgikuramlm iiyleyse burada tamamen devrimci davranarak iincüllerimin §imdiye kadar siiyledikleri her §eyi tersine çevirmektedir. Bizler aktifiz, sürekli bir §eyler de-
ner, sürekli deneme ve yanzlma yontemiyle çall§1Ylz.
112
Hayat Problem Çozmektir
Elimizdeki tek yontem de budur, llk hayvanlarm ve bitkilerin de oldugu tek yontemin bu oldugunu varsayabiliriz, Bir veya birkaç çalz~masmda Konrad Lorenz'in çok güzel anlattlgz gibi bir oraya bir buraya salmzrlar: llk hayvanlar ,deneme hareketleri yaparak herhangi bir ~eyi herhangi bir ~ekilde en iyi hale getirmeye çah~lrlar, Bu deneme hareketlerinde soz konusu olan herhalde duygusal olçüp tartmadlr, Belki de ruhsal bir ~ey degil de, kendi olu~turduklan mekanizma için en iyi olanm ne oldugudur, Araylp bulurlar; çünkü en ilkel hayvanlar bile daha iyi bir çevre, daha iyi bir dünya arayl~mdaydzlar, Üstelik bu daha iyi bir dünya arayl~mda aktiftirler, Soyledigim gibi her naszlsa bu arayr~a uyum saglaml~ olmahdrrlar: Belli bír genel bilgí sahíbi 01mahdlrlar, Buna mutasyonlar ve yeni uyum1ar da eklenir, i~te bu da deneydir: Deneme ve yanzlma, "Haylr" díyen deneydir, Ba~anslz olan denemeler -yani yarulmalar- ortadan kaldznhr, Bu ortadan kaldrrma da herhangí bír ~ekilde yeni denemelere gotürür, Burada mutasyonlar ve (kahhml degi~tírmek íçin) DNA'yl degí~tiren díger araçlar ba~ rolü oynar, Genetik olarak ko~ullu olan sonuçlara benzer olan sonuçlar, geleneksel olarak da ko~ul1u olabilír, Lorenz, yabankazlarmda genetík olan bír ~eyin, ornegín dü~manm tanrrunaslrun, kargalarda geleneksel oldugunu íddía etmí~tír, Ozellikle bunu çok güzel kar~lla~hrml~tzr, Ozet olarak: Bíyolojík olarak hayvan ve ínsan bílgisí, genellikle bilinçsíz beklentílerden (veya potansíyel beklentilerden) olu~ur, kullanml~
Tümevarzmzn Çüriitiilmesi Demek ki ya~am, i~levsel olarak benzer olan, ama genetík olarak benzer olmayan çok çe~ítlí araçlarla tedbírler alabílír, Bu bakr§ açlsmdan, ornegín, tümevannun olmadlglru íddía edíyorum, Korkarrrn bana burada kimse kahlmayacak. Yíne de bu íddiam bana çok bariz gíbí gorünüyor! Tümevanm fíkrí, "Naszl bíliyoruz?" sorusunun yanlhdlr - "Bilgimize nasIl ula~lyoruz?" sorusunun.
I. Doga Hakbndaki Bilginin Sorunlan
113
Geleneksel yamt: "Eh i§te, gozlerimi açanm, etraf!ma bakanm, o zaman bilirim" dir. Bilgimizin me§ruiyetini savunma fikri bütün bilgikuramC1lannda, ornegin Rudolf Carnap'ta da bulunabilir, ki §unlan yazm!§t1r: "How do you know?" - (Yani: "Bilgine nasü ula§!yorsun?")
"Which are the perceptions which led you to your opinion?" (Yani: "Gorü§lerinin temelinde hangi algüar yat1yor?") íkinci soru Carnap' a gore birincisinin farkh bir §ekilde sorulmas!d!r. Tabii ki algüanmm oldugu ve bu algüanmm bilgimin kaynag! oldugu varsay!hr. Bense bilgimizin yüzde 99'unun, hatta yüzde 99,9'unun biyolojik olarak dogu§tan geldigini iddia ediyorum; geri kalanmsa onceden gelen herhangi bir bilginin bir degi§kesi, devrimci bir y!kim! oldugunu iddia ediyorum, ki bu onceden gelen bilgi de yine kendisinden once gelen herhàngi bir §eyin devrimci bir y!kim!d!r. Ama sonuç olarak bütün bilgimiz dogu§tan gelen bilgiye ve bunun degi§kelerine dayamr. Dogu$tan gelen bilgi, ama kesin olmayan bilgi. Kesin bilgi yoktur. Dü§ gorüp gormedigimi sürekli denemeler yapmadan bilemem. Her tür olas! rasgele orneklemelerle gerçeklige kar§! sürekli güven tazelemeliyiz. Var olan her §ey tahmin bilgisidir. Çok sevdigim ve hayran oldugum Kant'm burada bütün diger filozoflarla, ya da neredeyse bütün diger filozoflarla birlikte haks!z olmas! beni üzüyor. Hepimiz birer hayvamz. Biz insanlar hayvamz, hayvanlarsa kesin bir bilgi sahibi olamazlar. Antik Yunanhlar bile bunu biliyordu. Demi§lerdirki: "Tannlar kesin bilgiye - epistéme'ye, insanlarsa sadece fikre - doxa'ya sahiptir." Ílk olarak Aristoteles bu saghkh ve dogru gorü§ü ytkm!§hr. Aristoteles bizim de kesin bilgi, yani epistéme sahibi 01dugumuzu soyler: kamtlanabilir bilgi. Kamtlanabilir bilgi edinmek için de, tümevanm! icat etmi§tir. Ama bunu yaparken hiç huzur bulamad!g! için kabahati Sokrates' e YÜklemi§tir. Ama bu çerçevede bundan daha fazla bahsedemeyecegim. Kant, tümevanmm ondan once gelen bir §eye, genel bir §eye gereksinimi oldugunu soylemekte hakhyd1. - Sadece bu genel §ey, her ne kadar a priori olup bütün deneysel §eylerden on-
114
Hayat Problem Çozmektir
ce de gelse (ki burada hakhydl), kesin degildi. Kesin bilgi yoktur. "Bilgi" sozcügü, en azmdan Íngilizce ve Almancada bir yamlsamamn ifadesidir. "Bilgi" sozcügunün tam anlambilimsel açlhmma gore bilgi, kesin bilgidir. "Viyana' da oldugurnu biliyorum, ama bunu sadece tahmin ediyorurn" diyemem. Bu denemez çünkü bu, bilginin tahmine kaymasl anlamma gelir. "Viyana' da oldugumu biliyorurn" derken, Viyana' da oldugumdan emin olmahy,m. Ama hiçbir zaman Viyana' da oldugumdan o kadar emin olamam, belki de çok canll bir dü§ gorüyorumdur. Demek ki, §imdi ve burada hayatlmda bir rol oynayan bir olaslhk soz konusudur, yani: Belki de dü§ gorüyorum - çok canh bir dü§ olmah bu, ama korkunç yorgun oldugum için, bu O kadar da §a§utlcI olmaz. ingilizce ve Ahnancada "bilgi" sozcügü (yani "knowledge, Wissen) kesin bilgi anlamma gelir. Boyle bir §eyse yoktur. En iyi §artlarda elimizdeki, tahmin bilgisidir: Edinebileceg;miz tek §ey de budur. En saglam bilgirniz, digerlerinden kat kat üstün olan bilgimiz, bilirnin bilgisidir; yine de bilimsel bilgi bile sadece tahmin bilgisidir.
Hedefler, Problemler, Degerler Doslum Riedl'in giri§te yaptlgl bir aÇlklamaya ele§tirel yakla§lyorum. Bir §ekilde, birazclk da olsa, akhmlzdan memnun olmayanlann, ekmegine yag sürdü. Aynca kültürel gorececilikten yana konu§tu. Bense tamamen farkh bir §ey soyleyecegim. Dü§ünen insanlar olarak hepirnizin odevi, dogrulugu bulmaktlr. Dogruluk, mutlak ve nesneldir, ama hemen cebimizde de degildir. Sürekli aradlglmlz ama genelde çok zor buldugumuz bir §eydir; dogruluga yakla§lrmrmzl da sürekli iyile§tirmeye çah§lrlz. Dogruluk mutlak ve nesnel olmasaydl, yamlamazdlk da. Ya da yamlg!lanrmz da dogrulanmlz da bir olurdu. Dogrulugu aray:t§lrmz hep §u §ekilde ilerler: A priori olarak kuramlanmlzl, genellemelerimizi icat ederiz. Gestalt algIlarumz da bun1arm arasmdadu. Gestalt alglsl bir hipotezdir: Gordügümüz §eye ait bir yorumumuzdur; bir yorum olarak da Gestalt
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
ll5
alglsl bir hipotezdir. Zaten bütün i§imiz de tahmin ve hipotezlerledir (ki bu ikisi aym §eydir). Sürekli kendi yaratligmuz tahminlerimiz var elimizde. Bu tahminleri sürekli gerçeklikle kar§ila§lirma)'l ve bi:iylece tahminlerimizi iyile§tirerek gerçeklige daha yakm hale getirrneyi deneriz .. Bilim adamlannm ve bütün entelektüellerin ne kadar az §ey bildigimizi anlamalanm saglama)'l çok isterdim. Ornegin ya§amm ki:ikeni hakkmda: Bu alanda neredeyse hiçbir §ey bilmiyoruz. Belirttigim çi:izülmemi§ problemler bunlardlr. Ya§am olu§sa bile: Neden tam da içinde olu§tugu çevreyle bir §ekilde i:irtü§ecek biçimde ortaya Ç1ksm? Fevkalade zor bir problem. Hiçbir §ey bilmiyoruz - bu birincisi. Bu yüzden çok alçakgi:inüllü olmahYlz - bu ikincisi. Bilmedigimiz halde bildigimizi iddia elinemeliyiz - bu da üçüncüsü. Halka sevdirmek istedigim yakla§lm kabaca budur. Ama gelecegi pek parlak gi:irünmüyor.
6. Kepler: Güne§ Sistemi Metafizigi ve Deneysel Ele§tirisi*
Dün -Kepler'in iilümünün 356. y!ldiinümünden 8 gün iince- Kepler' in tarihinin diger bir iinemli diinüm noktaslyd!. 7 Kaslm 1631 günü Pierre Gassendi, Kepler'in iki y!l iinceden bUdirmi§ oldugu, Merkür gezegeninin güne§ kursunun iinünden geçi§ini giizlemlemi§ ve onaylaml§trr. Kepler ise kendi yeni gezegen kurammm bu Uk deneysel dogrulamasml giirememi§tir. Bir y!l iince, 59. dogum gününden klsa süre iince iilmü§tü. Oncelikle kesin olarak belirtmeliyim ki, ben bir Kepler uzmam degilim. Kepler'in co§kulu bir hayram ve takipçisinden ba§ka bir §ey degilim. Beni büyüleyen onun l§!ldayan dogruluk a§kl ve iizellikle de Astronomia Nova' da kar§lmlza çlkan amanSlZ dogruluk arayl§l; ama aym zamanda bütün yapltlarma can veren ve HarnlOnielehre der Welt'inde (Dünyanm Uyum Ogretisi), o mükemmel kitabl Harmonice Mundi'dé olgunluga ula§an yaratrcl metafizigidir. Oncelikle iki krsa not dü§mek istiyorum. Ílki Kepler'in Metafizigi ve Ona hangi anlamda katrldlglm -tabli sadece hipotetik olarak, deneme amaclyla- hakkmda; ikincisi ise Kepler'in yiintemine verdigim onay hakkmda, ki metafizigi bunun içinde büyük bir rol oynar. Ílk olarak Kepler'in metafizigi. Bütün hakiki bilim adamlan ve dogrulugu arayanlar gibi Kepler de gerçekligi giirünü§lerin arkasmda arar: Hipotetik gerçeklik,giirünü§leri açlklamahdlT. .. 8 Kaslm 1986' da Linz'te yapIlan bir konu~manm gozden geçiri1mi§ haU. ilk olarak Wege der Venzwift. Festschrift ZUI1I siebzigslen Geburtstag VOn HCl1lS Albert, yay. haz.
Alfred Bohnen ve Alan Musgrave, Tübingen a.CB. Mohr /Paul Siebeck), 1991'de yaylmlanml§hr.
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
117
Bütün dogruyu arayanlar gibi o da hatalar yapar. Ama hatalanndan, ba~ka çok az ki~inin yaphgl kadar fazla ders çlkanr. Kepler'in g6rünü~lerJn arkasmda bulmaYl hedefledigi gerçeklík, Pythagorasç!lardan ve kendi müzíkselliginden esinlenmí~tir. Dünyanm ho~ hn!larla dolu olduguna, uyum ve rezonans tarafmdan, ama ayru zamanda dísonanslar Cuyumsuzluk) ve bunlann ç6zülmesi tarafmdan da y6nlendirilip bír arada tutulduguna inarur. Bu tannsal bír senfonidir; tamlsal, g6ksel güzellikte bir mimaridir. Bu dü~ünee onu amanSlZ bir dogruluk araylelSl yapar: Dogruluk, güzel de olmahdlr, g6ksel güzellikte bir gerçekligi açlga çikarmahdrr. Kepler i~te bu gerçekligi ke~fehnek istiyordu; a~agl yukan degíl, tam olarak: gerçekte oldugu gibi. Bu, dairesel y6rünge hipotezindeki o kadar küçük bir sapmaYl, neden o kadar cíddiye aldlgrru da aÇ1klar: Tyeho Brahe'nin g6zlem1erinden hesapladlgl sadeee 8 dakikalik bir sapma. Somaki her ~ey, Kepler'Jn ke~fettigí 8 dakikahk bu sapmaya baghdlr: Newton'un dinamígi ve onunla birlíkte bütün modern fizik. Kepler içín bu, onun dogruJuk a~kiru ve metafizigini kendisi için dayarulmaz yapan bir disonansh: Ç6zülmesi gerekiyordu. Metafizigi bunu gerektiriyordu Bu disonansm ç6zümü Harmonice Mundi' de, Kepler'in en olgun metafizíginde doruga ula~~hr. Ama son kertede -bir dereeenin 1/7'sínden de az olan- bu 8 dakika íle Kepler'Jn Pythagorasçl metafizigi arasmdaki bu gerilímden, sadeee N ewton' un klasík fizigi degíl, dalga mekanigi de dogmu~tur. Yunanhlarda metafizik ~eklJnde MO 5. yüz)'llda (Leukippos ve Demokrítos) ba~layan atom kurammm, aneak 19. ve 20. yüzy!lda bilirn niteligíni kazanrnasl gibí, Kepler'ín Harmonielehre der Welt'i de aneak Louis de Broglie ve Erwín Sehr6dinger íle bírlikte bilím niteligi kazamru~hr. Sehr6dinger'ín dalga mekanigi, geometrik 1~lma optigJnden dalga optigine geçi~i madde kuramma, elementer parçaelklar kuramma aktarma denemesidír. Dalga optiginin kendisi ise, müzik kuramma, akustik vibrasyon ve dalga kuramlna, rezonans ve disonans kuramma odaklarur. Ama bu kuramda Kepler ve uyum 6gretisi (Harmoníelehre) -yani son kertede Pythagoras- hayati bir rol oynar.* ,. Kepler'in müzik kurarru için 6nemli bir kitap olarak bkz. H.F. Cohen, Quanti.fi)íng Music, Dordrecht, Lancaster 1984.
--
Ir'~"=~-=-~--~--~
. _-_._- - -.- .- - - -. _-.-
'I
iI
~
ll8
Hayat Problem Çozmektir
"
Demek ki Kepler, Schri:idinger'in dalga mekaniginin i:in tari· hinde de bir rol oynamaktadlr. Ama hepsi bu da degi!. Schri:i· dinger'in bütün i:incülleri arasmda o, uyumun -rezonansmdünyaY1 bir arada tutan ~ey olduguna inanan tek ki~idir. çünkü rezonansm atomlan, molekülleri, hatta devasa DNA moleküllerini bir arada tutmasl, Schri:idinger'in dalga mekaniginin en i:inemli sonuçlarmdan biri olarak gi:irülebilir. Einstein'm, de Broglie'nin ve i:igrencilerinin tahmin ettikleri gibi, gerçekten de bo~, içinde madde bulunmayan, de Broglie dalgalan olarak tammlanabilecek bir ~eyler bulunabilirdi. ViyanaI! deneysel fizikçi Helmut Rauch'un elde ettigi sonuçlar, en azmdan ni:itron dalgalan için bunu onayl!yor gibi gi:irünmektedir, ki bu problem için en i:inemli ~ey bunlardlr. Newton'un güçlerinden ve Faraday ile Maxwell'in alanlarmdan beri bildigirniz ~ey bi:iylelikle onaylanmaktadrr: fiziksel olarak etkin olan ama maddesel olmayan, yani maddesiz fiziksel yap!larm; maddeyle çok yakm bir etkile~im içinde bulunan yap!lann var 01dugu. Niels Bohr'un, parçaclklann ve dalgalann birbirlerini bütünleyiciligine ili~kin ünlü kurarmmn bir kar~lhY1m. Bu kurama gi:ire bilinmeyenler (bir "kendinde ~ey") bazen parçaclk olarak bazense dalga olarak ortaya çlkar, ancak bu gi:irünü~ler birbirlerini kar~lhkll dl~lar. (Ba~ka i:irneklerin yanmda, Bohr'un en sevdigi, daglhml dalga yaplsl ta~lyan parçaclklan ortaya çlkaran ikiye bi:ilünme deneyi i:irneg;yle bu kuram çürütülmü~tür.) Ben, de Broglie'nin pilot dalgalanmn destekçisiyim; yani hem parçacrklann hem de dalgalann oldugu ve maddesel parçaclklann, maddesel ohnayan dalgalar tarafmdan yi:inlendirildigi -ki bunlann genligi olasll!k egilimlerini - Propensitiiten (ingilizcede verdigim adlyla propensities) belirler- ~eklindeki çok daha basit kuramm.* Bu ise Kepler'de oldugu gibi rezonans -yani uyum ve disonansm- dünyayl yi:inettigi anlamma gelir. Daha Y111ar i:ince, i:izellikle de Sir John Eccles ile birlikte The Self and Its Brain kitabml planlarken, ruh-beden problerninin, belki de * Bkz. Bilinzsel Ara~tmnanm Mantlgt, çev. iIknur Aka/Íbrahim Turan, 'YKY 1998, Qu~ antum Theory and Schism in Physics, Londra 1982 ve A World 01 Propensíties Bristol 1990 adh kitaplanm.
l. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
119
ruhun çok karma§lk ve sürekli degi§en, beynin dalga i§levi araC1hglyla tarumlanan bir egilirn sistemi oldugu varsaylIlliyla çozülebilecegi §eklindeki metafiziksel hipotezin pe§inden gitmi§tim. Bu metafiziksel hipotezi, Platon'un Phaidon'unda Sirnmias 'm ün1ü kuramllli, yani ruhu bedenin uyumu olarak goren Pythagorasçl kurallli ilerletme denemesi olarak tarumlamak mümkündür. Dinleyicilerimden bazIlannm Kepler'in metafiziksel hipotezlerine boylesi co§kuyla kahlmama hayret edecek, hatta belki de kIzacaklarllli tahrnin ediyorum. Çünkü ben -uzun zamandlr ve hâlâ- Viyana Okulu'ndan tipik bir pozitivist ve bir metafizik kar§lh olarak damgalaruru§lm. Amerikah bir psikolog ve beyin ara§hrmaclsl, benim hakkImda, daha kIsa zaman once overek §unlan yazml§hr: "Popper, Mach'm duyu alglslru vurgulamaslrun ve buradan dogan Viyana Okulu pozitivizminin en etkili mirasçIlarmdan biridir" (Mind and Brain'de KarI H. Pribram, yay. haz. Sir John Ecc1es, 1984). Benim apaçIk oportünistçe pozitivizmden metafizikseverlige dogru taraf degi§tirmemi, bazllarmm ya§hhgm getirdigi bir bunama olarak tarulama fikrine ula§malan hiç de olasIllkdl§l degi!. $u ya§hhktan bunama dogru olabilir; ama taraf degi§tirme dogru degi!. çünkü daha 1933 y:thndaki bilim kuramma ili§kin ilk yaymlmda, ve o günden beri tekrar tekrar, doga biliminin tarihsel olarak, bir tür metafiziksel fikirler tortusu olarak ortaya Ç1khglru, pozitivizme kar§l (kendi yay:tn orgaru olan Erkenntnis'te) vurguladlm. Tabii o zaman da bugün oldugu gibi, hepsinden once Leukippos ve Demokritos'un atom kuramlru dü§ünüyordum. Bilimsel Ara§tlrmanm Mantlgl adh kitabllllin çlkacaglru duyurdugum 1933 yIlmdan kalma o yaylllim, sadece iki sayfa kadard!. O yüzden sadece bana en onemli gibi gorünen fikirlerden orada bahsedebilmi§tim. Bu fikirlerse: ilk olarak Schlick ve Wittgenstein' m çürütülmesi, ikinci olaraksa doga bilimsel kuramlann, tarihsel olarak bakIldlgmda, genellikle metafizikten kaynaklandlklan, metafizikten sadece metafizigin yanh§lanabilir tortulan olmalan araclhglyla aynldlklan tezi idi. Bütün yontembilimim §u dü§üncelerden ibarettir: Doga bilimlerinin, gorünü§lerin ardmda gizli olan bir gerçekligi aradlj;1,
120
Hayat Problem Çozmektir
ve hiçbir ~ey bilmedigimiz yerlerde, lIpk1 Kepler'in yaplIgl gibi tahmin yürütmemiz gerektigi; Kepler'in yaplIgl gibi smanabilir hipotezlerimizi deneyimle Slk1 slk1ya smamak istiyorsak, bu hipotezlerin arlIk metafiziksel hipotezler olmadlgl, tersine hatalanmlzdan i:igrerunemizi mümkün k1lan bilimsel hipotezlere di:inü~tükleri: Hatalanm ortadan kaldlran ve bi:iylelikle i:igrenen Kepler de bi:iyle yapml~lIr. Bu yamlg!lar arasmda en i:inemli olamm -eski bir dogma olan, y!ldIZlann dairesel yi:irüngeleri hipotezini- bu hipotezi Tycho Brahe' nin gi:izlemleriyle kar~!la~ lIrarak ke~fetmi~tir. Kepler kendisi de en az on kere, yaplIgl ~eyin çürütme 01dugunu si:iylemi~tir: Çok k1sa zaman i:ince icat etmi~ oldugu ve geri çevrilen hipotezi hakkmda, tekrar tekrar, bu hipotezin Tycho'nun i:ilçümleri tarafmdan çürütülmü~ oldugunu ve bu nedenle de yeni bir hipotez icat etmek ve smamak zorunda oldugunu si:iyler. Bi:iylelikle daire hipotezinin çürütülmesine, yanh~lanmasl na ula~lr; yine bi:iylelikle, daha birçok çürütmeden soma sonuçta barizce çürütme olarak tammladlgl, elips hipotezine ula~lY. Düzlem kuramma henüz tam olarak Astronomia Nova'da ya da 10 y!l soma Harmonice Mundi' de degil, ancak Kurzes Lehrbuch der kopernikanischen Astronomie'de (Kopernik Astronomisinin KIsa EI Kitabl) 1620 yJ.!mda yaYImlanan Epitome' da eri~ir. Kepler' in ilk iki Kepler yasasml fazlaca vurgulamadlgma slk slk dikkat çekilmi§tir. Neden? Gi:ikyüzü mekanigini açlga Çlkarmak istiyordu, dogruyu, gi:irünü§lerin arkasmdaki gerçek1igi; sadece daha iyi bir betim degildi vermek istedigi, nedensel bir açlklama, bir gi:ikyüzü fizigiydi. Tam olarak, Newton'un ancak 60 yJ.! soma gerçekten ula~lIgl ~eyi istiyordu. Henüz ula~a madlgml da biliyordu. Peki onu engelleyen neydi? Entegral hesabma sezgisel olarak ula~ml~lI ama diferansiyel hesabma ula§amaml§lI. Cisimlerin birbirini çektigini, hareket ettirdigini, güne~ten yay!lan büyük gücün gezegenlerin devinimini açlklayan neden oldugunu anlIyordu. Ama cisimlerin deviniminin bir nedeniyle devinim durumlannm degi~iminin bir nedeni arasmdaki ince aynml gi:iremiyordu. Gi:irünü~lerin ardmdaki, Kepler yasalannm ardm-
I. Doga Hakkmdaki Bilginin Sorunlan
121
daki nedeni ke§fetme problemine, Kepler'in ve Newton'un yakla§lml arasmdaki fark i§te budur. Kepler, bu nedeni uyumda bulmaYl umuyordu. Erhard Oeser, kuvantum mekaniginin Kepler'in uyum i:igretisiyle baglantlSl fikrinin daha Arnold Sommerfeld' de bulunabilecegine dikkatimi çekmi§tir. Bu benim için yeni bir §ey; ancak Oeser' e te§ekkür borçlu oldugum bu bildirim incelemelerimde i§leyemeyecegim kadar geç gelmi§tir. Tezimi klsaca i:izetleyecek olursam: Slk slk iddia edildigi üzere Kepler, yan yabani, yan ilkel ortaçag metafizigini "modern bilimsel tümevanm"la birle§tiren ki§i degildi. Her bilim adaml gibi Kepler de sezgilerini izliyord u; denemenin (hipotez) ve yamlmanm (deneysel çürütme). Üstelik yeni bir §ey arayan ve bulan her bilim adaml gibi, hatalanndan i:igrenmeyi ba§aran bir metafizikçiydi. çogu bilim adaml bunu bugün bile hâlâ kavrayamazken, onun için bütün bunlar apaçlkl!. Sezgi olmazsa olmaz - her ne kadar sezgilerimizin çogu sonuçta yanh§ çlksa da. Sezgilere, fikirlere, mümkünse çeki§en fikirlere gereksinirnirniz var; dahasl, bu fikirleri nasIl ele§tirip, iyile§tirip, ele§tirel olarak smayabilecegimize dair fikirlere gereksinimimiz var. Kaldl ki bunlar çürütülene kadar (belki daha da uzun bir süre) ku§kulu fikirleri bile ho§ gi:irmeliyiz. Çünkü en iyi fikirler bile ku§kuludur.
11. TARÍH VE POLÍTÍKA ÜZERÍNE DÜ~ÜNCELER
7. Ozgürlük Konusunda*
L Avusturya, ísviçre ve FranSlZ Alplerinde tarihoncesi çaglarda gerçekle§mi§ olan yerle§imin tarihi hakkmda çok az §ey biliyoruz. Ama tanm ve hayvanclhkla geçinen insanlann, ba§langlçta en iyi olaslhkla çetin, çorak ve tehlikeli bir ya§am sürdÜIebildikleri, Alplerin yabani ve geçit vermez vadilerine nasü olup da ta§mdlklan hakkmda dü§ünebiliriz. Herhalde en olasl olan, bu insanlann daha güçlü kom§ulanmn boyunduruguna girmektense güvensiz yaban hayal!m tercih el!nelerinden dolaYl daglara Çlkml§ olmalandlr. Güvensizlige, tehlikelere ragmen ozgürlügü seçmi§lerdir. Slk slk ve keyifle, ozellikle de ísviçre ve Tirol'ün ozgürlük geleneginin, ísviçre'nin tarihiincesi o günlerde yerle§ime açümasma degin uzandlgl dü§üncesi akhma gelir. Ne olursa olsun, íngiltere ve ísviçre'nin, günümüz Avrupa'smm en eski demokrasilerinin, iizgürlük a§kl ve ozgürlüklerini savunmaya hazlr olmalan açlsmdan bu denli benzer olmalan ilginç ve çarplCldlr. Çünkü birçok ba§ka iizellikleriyle, bilhassa politik kiikenleri açlsmdan bu iki demokrasi kiikten farkhdlr. íngiliz demokrasisi olu§umunu, asillerin gurur ve baglmslzhk a§klna, daha sonraki geli§mesini ise Protestan dü§ünce biçimine, ki§isel vicdana ve dinsel ho§giirüye borçludur - Püriten devriminin yol açl!gl büyük dinsel ve politik çal!§malann sonuçlanna. ísviçre demokrasisi, bir asiller slmfmm gurur, ba* 25 Agustos 1958'de Alpbach'ta yapllan konu$ma. ilk kez Die Philosophie und díe Wissenschaften. Simol1 Moser 211m 65. Geburtstag, Meisenheim an Glan (Anton Hain), 1967'de yaymlannu§hr.
126
Hayat Problem Çozmektir
grmsJZllk a~kr ve bireyciliginden degi1, tersine dagh çiftçi1erin gurur, baglmslzhk a~kr ve bireyciliginden ortaya çlkml~lIr. Bu den1i farkh tarihsel ba~langlçlar ve gelenekler, çok farkh geleneksel kurumlann ve çok farkh geleneksel deger sistemlerinin ortaya çlkmasma neden olmu~tur. Samnm, bir ísviçrelinin -veya bir Tirollünün- ya~amdan bekleyip umduklan, genel olarak bir íngilizin ya~amdan bekleyip umduklanndan tamamen farkhdu. Deger sistemlerinin bu farkhhgl, herhalde çogunlukla egitim sistemlerinin farkhhgmdan kaynaklanmaktadlr; ama egitim sistemlerinin farklllIgrnm da, kendi açlsmdan, belirtmi~ oldugum bu tarihsel ve toplumsal çalI~malann derinliklerinde yatmasl da SOn derece ílginçtir. íngi1tere' de egitim, içinde bulundugumuz yüzyIla kadar asillerin ve toprak sahiplerinin - agalarm bir ayncahglydl; yani ~ehir1i1erin ve kentsoylulann degi1, ta~rada ya~ayan büyük toprak sahibi ai1elerin. Bu aileler kültürün ta~lylclslydl; (genellikle etki1i ve ozgün amatorler olan) baglmslz bi1ginler ve bilim adamlan, yüksek meslek smlflanmn üyeleri -politikacIlar, ruhban1ar, hâkirnler, subaylar- bun1ann arasmdan çlkryordu. Bunun tersine, KIta AvrupaSl'mn en iinemli kültür ta~lylcIlan ~ehirlilerdi; bunlar büyük çogunlukla kentsoylulann arasmdan çlkryordu. Egitim ve kültür miras buakIlan bir ~ey degi1di; insamn kendisinin kazandlgl bir ~eydi. Egitim ve kü!tür bir ailenin kendisine miras kalffil~ toplumsal konumunun bir sembolü degil, toplumsal yükseli~in, bi1gi araclhglyla kendini ozgürle~tirmenin bir araCl ve sembolüydü. Bu da, íngi!tere' de yoksulluga kar~l yengiyle sonuçlanan sava~ -ki bu sava~ta asillerin ve kentsoylularm dinsel vicdana seslenmeleri onemli bir rol oynaml~lIr-, din sava~lanmn ba~ka bir düzlemde devaml olarak gerçekle~irken, isviçre ve Avusturya' da yoksulluk ve sefalete kar~l sava§m, neden bilgi araclhglyla kendini ozgür1e~tirme fikrinden, Pestalozzi' nin büyük egitim fikrinden esinlendigini açlklamaktadu. Derin1erde yatan bu farkllhklara ragmen iki ülke de, ingiltere de ísviçre de, her ne pahasma olursa olsun savunulacak degerlerin oldugunu bilirler, bu degerlerin ba§mda her ~eyden once ki~isel baglmslzhk ve ki~isel ozgür!ük gelir. Kaldl ki her iki ülke de ozgürlük için sava~Ilmasl gerektigini, hatta ba~an
II. Tar.ih ve Politika Üzer.ine Dü~ünceler
127
o1as1hg1 yok denecek kadar az olsa bile onun savunulmas1 gerektigini ogrenmi§lerdir. ingiltere 1940 yllmda tek ba§ma ozgürlügü için sava§lrken Churchill ingilizlere yengi sozü vermemi§tir. "Size kan ve gozya§mdan ba§ka bir §ey vaat edemem" demi§tir. ingiltere'ye sava§l sürdürme cesaretini veren de bu sozler olmu§tur. Aym §ekilde isviçre' de de isviçrelilere ikinci Dünya Sava§l Slrasmdaki baglrns1zhklanru saglayan, geleneksel sava§ma kararhh{;t olmu§tur - ilk once Habsburglulara soma da Üçüncü Reich' a kar§l oldugu gibi ku§kusuz çok güçlü hasunlara kar§l da.
II Korkanm sevgili Alpbach'lm1zm bu muhte§em güzelligi, dogarun ve insan elinin, vatan sevgisi ve insarun çah§kanhg1run bu mükemmel uyumu beni, giri§ sozlerimi biraz duygusal ve romantik §ekillendirmeye yonlendirdi, bu nedenle kendimi, bu duygusal ve romantik giri§ sozlerini hemen ikinci bir giri§le romantizme, ozellikle de felsefedeki romantizme kar§l taVlT alarak düzeltmek zorunda hissediyorum. Bu ikinci giri§e kendim hakkmda itiraflarla ba§lamak istiyorum. Hepsinden once a§ag1da soyleyeceklerimin imanla kabullenilmemesi benim için büyük deger ta§lyor. Tam tersine bunlann büyük ku§kuyla kar§llanmasm1 diliyorum. Felsefeci arkada§lanmm çogu gibi ben de yeni patikalarda gezinen bir onder degilim; felsefede yeni bir yonelimin bildiricisi degilim. Tersine fazlas1yla eski moda bir filozofum, tamamen eskimi§ ve a§llm1§ bir felsefeye inaruyorum. Bu, çoktan geçmi§ bir çagm, usçuluk ve Aydmlanma çagmm felsefesidir. Usçulugun ve Aydmlanma'nm son takipçilerinden biri olarak, insamn bilgi araClhg1yla kendini ozgürle§tirmesine inamyorum, llpki Aydmlanma'nm son büyük filozofu Kant ya da yoksulluga kar§l bilgiyle sava§an Pestalozzi gibi. Aç1kça soylemek istiyorum ki, burada savundugum gorü§ler daha 150 yll once a§llm1§ ve tamam1yla hatah olarak gorülmü§tür. Çünkü Aydmlanma'mn daha 1800'den biraz once Romantizm tarafmdan Aydmland1rtma Cveya "allk" sozcügü ima edilerek "ay-
128
Hayat Problem Çozmektir
dmlatrkma")* olarak foyasl çlkart!lml§trr. Ama maalesef ben o kadar geri kalml§lm ki, hâlâ bu eskimi§ ve a§!lrnl§ felsefeye tutunuyorum. Zaten geri kalml§hglm yüzünden de Romantik felsefede, 6zellikle de Alman idealizminin üç büyük 6nderinin, Fichte, Schelling ve Hegel'in felsefesinde, entelektüel ve ahlaksaI bir faciadan - Alman ve Avrupa entelektüellerini yutan en büyük entelektüel ve ahlaksal faciadan ba§ka bir §ey g6remiyorum. Bu facia, bu entelektüel ve ahlaksal zincirleme tepkime, bence daha hâlâ bir atom bulutu gibi büyümekte olan y!l
III Kendime y6nelik alg!lanm ile bir usçu ve Aydmlanmacl 01dugurn yolundaki itiraflanm, usçuluk ve Aydmlanma adl altmda ne anladlglrnl klsaca açlklamazsam fazla anlarn ifade etmeyecektir. Usçuluktan bahsederken akhrna gelen, Descartes'mki gibi felsefi bir kuram degildir, hele ki insamn sal! ussal bir varhk 01* Burada Aufkliinmg (Aydmlanma) sozcügüyle yapllan kelime oyunlan 50Z konusu (ç.n.) ** "Zamamn tini" olarak çevrilebilecek bu kavraml Hegel, Tinill Gorüngiibili111i'nde
i§lemi-i'tir (ç.n.)
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
129
dugu ~eklindeki a~m derecede usdl~1 inanç hiç degildir. Us ya da usçuluk deyince soylemek istedig;m, hatalanmlZln ve yamlg!lanmlZln ele~tirisi, ozellikle ba~kalannm ele~tirisi, ama ozele~tiri araclhglyla da ogrenebildigimiz kamsmdan ba~ka bir ~ey degildir. Usçu basitçe, hakh çlkmaktan çok ogrenmeye deger veren; yabancI fikirleri oldugu gibi kabullenmek yerine, kendi fikirlerini ba~kalanmn ele~tirisine açarak ve ba~kalannm fikirlerini ele~tirerek ogrenmeye açlk olan insandlr. Burada vurgu, ele~tiri fikrinde veya daha dogrusu e/e~tirel tartz~ma fikrinde yatmaktadlr. Demek ki, gerçek bir usçu, ne kendisinin ne de bir ba~kasmm bilgeligi tekeline aldlgma inamr. Slrf ele~tirinin bizi hemen yeni fikirlere ula~hrdlgma da inanmaz. Ama fikirler alamnda sadece ele~tirel tarh~mamn iyiyi kotüyü aylrt etmemize yardlmcl olabileceg;ne inamr. Bir fikrin kabul veya reddinin, asia salt ussal bir olay olmadzglm çok iyi bilir; ama yalmzca ele~tirel tartz~mamn bize, bir fikri farkh taraflanndan gormek ve adilce yarg!lamak için gerekli olan olgunlugu verebilecegine deinamr. E1e~tirel tartl~mamn bu degerlendirmesinin bir de insana ozgü tarafl vardlr. Tabii ki usçu, insan i1i~kilerinin ele~tirel tartl~mayla bitmedigini bilir. Tam tersine ussal, ele~tirel bir tartz~ manm ya~amlmlzdaki ender ~eyler arasmda bulundugunu biIir. Yine de verme ve alma yakla~lmlmn, ingilizcesiyle give and take'in, yani ele~tirel tartl~mamn temelinde yatan yakla~lmm, salt insana ozgü olarak en büyük oneme sahip olduguna inamr. Usçu, usunu ba~ka insanlara borçlu oldugunu bilir. Ussal, mantzksal, ele~tirel yakía~lmm yalmzca ba~kalannm ele~tirisinin sonucu olabileceg;ni ve ancak ba~kalanmn ele~tirisi araC!hglyla ozele~tiriye ula~abilecegini bilir. Herhalde usçu yakla~lm a~agldaki ~ekilde de ifade edilebilir; belki ben hakslzlm, sen de hakhsmdlr, ne olursa olsun tarh~marruzdan sonra ikimiz de bazl ~eyleri eskiye gore daha net olarak gorebilmeyi umabiliriz, ve ne olursa olsun, kimin hakh oldugundan çok dogruluga daha da yakla~mamn onemli oldugunu unutmadlglmlz sürece, ikimiz de birbirimizden ogrenebiliriz. Sadece bu amaçla tartz~mada kendimizi olabildigince iyi savunuyoruz.
130
Hayat Problem çozmektir
Usçuluktan bahsederken demek istedigim krsaca budur. Ama Aydmlanma' dan bahsederken daha fazla bir ~ey kastediyorum. Her ~eyden once, Kant ve Pestalozzi'yi esinleyen O fikri, bilgi araohgryla kendini ozgürle~tirme fikrini dü~ünüyorum; her entelektüelin ba~kalanna, kendilerini ruhsal olarak ozgürle~tir melerinde ve ele~tirel yak1a~lIlli anlamalarmda yardImCl oIma odevini dü~ünüyorum; bu Odevi Fichte, Schelling ve Hegel' den bu yana birçok entelektüel unutmu~tur. çünkü ne yazIk ki entelektüeller arasmda ba~kalarma gosteri~ yapma ve onlan, Schopenhaueiin dedigi gibi, bilgilendirmekten çok kanrurma istegi son derece yaygmdrr. Birer onder, birer peygamber gibi sahneye çlkarlar; biraz da peygamber gibi - ya~amm, dünyanm ve insanlarm, tarihin ve varhgm karanlIk gizemlerinin bildiricisi gibi sahneye çIkmalan bek1endig; için. Çok sIk oldugr, gibi burada da ne yazIk ki sürekli talep arZl üretir. Onderler ve peygamberler hep ara=~hr. Onder ve peygamberlerin bulunmasl da mucize deg;ldir. Ama H.e. Wells'in bir zamanlar dedig; gibi, "yeti~kin insanlann ondere gereksinimi yoktur"; yeti~kinler de onderlere gereksinimleri oImadlgIlli bilmelidir. Peygamberlik soz konusu 01dugr,nda ise, bundan her entelektüelin en bariz ~eki1de uzak1a~ masmm bir odev olduguna inarnyorum.
IV Bu iki yakla~lIllin, Aydmlanmaclmn ve kendi kendini peygamber ilan edenin dl~sal simgesi nedir? Dildir. Ayrunlanmacl olabildigince basit konu~ur. Anla~Ilmak ister. Bu açldan filozoflar arasmda herhalde Bertrand Russell hiç geçemedigimiz ustamlzdrr: Ona kahlamasak da hayran kalmz. Her zaman açlk, basit ve dogrudan konu~ur. Dilin basitligi biz AydmlanmacIlar için neden bu denli onemlidir? Gerçek Aydmlanmacl, gerçek usçu, asIa kandlrmak istemedigi için. Hatta aslmda ikna etmek bile istemez: Yarnlabileceg;nin her zaman bilincindedir. Ama hepsinden once, ba~ka lannm ozerkligine, ruhsal baglmslzhgma, onemli konularda onlan ikna etmeyecek kadar deger verir. Daha çok çeli~kileri ve
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
131
daha da iyisi manhksal ve disiplinli ele~tiriyi meydana çlkarmak ister. ikna etmek degil sarsmak ve ozgürce fikir olu~tur maya davet etmek ister. Ózgürce fikir olu~turmak onun için degerlidir; sadece hepimiz ozgürce fikir olu~turarak dogruluga daha çok yakla~abilecegimiz için degil, ayru zamanda ozgürce fikir olu~turmarun kendisine de saygr duydugundan dolayr. Olu~turulan fikrin kokten yanll~ oldugunu dü~ünse bile ona saygl duyar. Aydmlanmacmm kandlrmak, hatta ikna etmek bile istememesinln nedenlerinden biri ~udur: Manhgm ve belki bir de matematigin dar alaru dl~mda hiçbir ~eyin karutlanamayacagml bilir. Tanltlar sunabilir ve gorü~leri ele~tirel olarak inceleyebiliriz. Ama matematigin temel laslmlan dl~mda tarutlamalannuz asIa zorunlu ve eksiksiz degildir. Her zaman nedenleri olçüp tartmah, hangi nedenlerin daha fazla aglrhgl olduguna karar vermeliyiz: bir gorü~ün lehine ya da aleyhine i~leyen nedenlerin. Bu nedenle, fikir olu~turma, son kertede ózgürce karar vermenin ogelerini hep kendi içinde banndmr. Kaldl ki bir fikri insana ozgü olarak degerli lalan da ozgürce karar vermektir. Ózgürce ki~isel fikir olu~turmaya verilen büyük degeri Aydlnlanma John Locke' dan devralml~ ve geli~tirmi~tir. Bu ku~ kusuz ingilizlerin ve Klta Avrupasl'run din sava~lannm dogrudan bir sonucudur. Bu sava~lar sonuç olarak dinsel ho~gorü fikrini dogurmu~tur. Üstelik bu dinsel ho~górü fikri, slk slk iddia edildigi gibi (órnegin Arnold Toynbee tarafmdan) asIa salt olumsuz bir fikir de degildir. Sadece sava~ yorgunlugunun ve teror araclhglyla dinsel karularda uzla~maya zorlamarun çlkar yol olmadlglru górmenin bir ifadesi de degildir. Tam tersine, dinsel ho~gorü, zor yoluyla vanlan uzla~marun tamamlyla degersiz oldugu, yalruzca ozgürce kabullenilen inancm degerli olabilecegi yolundaki pozitif bilgiden dogar. Bu górü~ bizi daha da ilerilere gotürür. Her içten inanéa saygl duymaya ve bireye ve kararlanna saygl duymaya gotürür. Immanuel Kant'm, Aydmlanma'run son büyük filozofunun sozleriyle, insan ki~iligi nin onurunun tanlrunaslna gotürür. Ki~iligin onuru deyi~iyle Kant, her insaru ve karulanru sayglyla kar~rlama buyrugunu anlatmak istemi~tir. Kant bu kurah,
132
Hayat Problem Çozmektir
ingilizlerin altm kural dedikleri Hillel ilkesiyle, Almancada kulaga biraz banal gelen: "Sana yap!lmasml istemedigin §eyi ba§kasma yapma" ile birle§tirmi§tir. Kant bu ilkeyi Slkr slkrya ozgür!ük fikrine - Schiller'in Marki Posa'smm Philipp'ten bekledigi dü§ünce ozgÜTlügüne baglaml§l!r; Spinoza ise dü§ünce ozgür!ügünü, tiranlann elimizden almaya çah§l!gl ama asIa alamayacag, devredilemez bir ozgür!ük olarak temellendirmeye çah§ml§l!r. Samnm bu noktada arl!kSpinoza'ya kal!lamayacaglz. Dü§ünce ozgürlügünün asIa tam olarak baSl!nlamayacagl belki de dogrudur. Ama en azmdan kapsamh olarak bastmlabilir. Çünkü ozgür dü§ünce ah§veri§i olmakslZln dü§ünce ozgürlügü olamaz. Dü§üncelerimizi smamak, çürütülemez olup olmadlklanm bulmak için ba§kalanna gereksinimimiz vardlr. Ele§tirel tarl!§ma bireyin ozgür dü§üncesinin temelidir. Bu da dü§ünce ozgür!ügü olmakslzm politik ozgürlügün olamayacagl anlamlna gelir. Dahasl, politik ozgürlügün, her bireyin usundan ozgürce yararlanmaslmn onko§ulu oldugu anlamma gelir. Usçuluk ve Aydmlanma' dan ne anladlglml klsaca açlklamaya çah§l!m. Aym zamanda neden anladlglm §ekliyle usçulugun, ve aym §ekilde Aydmlanma'mn, dü§ünce ozgürlügünü, din ozgürlügünü, ba§kalanmn dürüst fikirleri kar§lsmda sayglyl ve son olarak politik ozgürlügü gerektirdigini krsaca belirtmeye çah§l!m. Ama sadece usçulugun ozgürlügü sevdigini veya ozgürlük istemini temellendirebilecegini iddia etmekten kaçmmm. Tam tersine, vicdan ozgürlügünü destekleyen ve bu istemden aym §ekilde ba§kalanmn fikrine saygl gostermeye ve politik ozgür!ük isteminin temellendirilmesine ula§an çok farkh yakla§lmlann, ozellikle de dinsel yakla§lmlann bulunduguna eminim. Onceden, belki biraz da ironiyle eskimi§ usçulugum nedeniyle sizleri uyardlysam, §imdi bu uyanyl bütün ciddiyetimle yinelemek istiyorum: Usçu 01dugumdan dolaYl kimseyi dininden dondürmek istemiyorum. Ozgürlügün adlm kotüye kullanarak birilerini usçu yapmaY' da istemiyorum. Ama ba§kalanm kar'i1 çlkmaya çagmyorum; mümkünse ba'ikalanm, herkes olabildigince ozgürce fikrini olu'iturarak kendi karanm verebilsin diye, olay-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
133
lan yeni bir 1§lkta giirmeye te§vik etmek istiyorum. Her usçu Kant ile birlikte §unlan siiyleyebilmelidir: Felsefe iigretilemez - olsa olsa felsefe yapmak iigretilebilir; yani ele§tirel yakla§lm.
v Bu felsefe yapmamn, bu ele§tirel yakla§lmm nereden kaynaklandlglm tabii ki kesin olarak bilemiyoruz. Ama giiründügü kadanyla çok ender bir §eydir, ve bütün diger degerler bir yana, enderliginin kazandrrdlgl degeri hak etmektedir. Bildi{;imiz kadanyla Yunanistan' dan kaynaklanmaktadlr ve doga felsefesinde iyonya Okulu'nun kurucusu olan Miletli Thales tarafmdan icat edilmi§tir. Gayet ilkel halklarda da okullar vardlr. Okulun iidevi her zaman için, okulun kurucusunun iigretisini korumak ve aktarmakhr. Okulun bir üyesi iigretiyi degi§tirmeye çah§lrsa, kâfir olarak dl§lamr ve okul da parçalamr. Demek ki okullar çogunlukla parçalanarak çogahr. Ama tabii ki, okulun geleneksel iigretisi bazen yine de dl§ ko§ullara, iirnegin topluma mal olan yeni kazamlml§ bilgilere, uyum saglamak zorunda kahr. Bu durumlarda okulun resmi iigretisinin degi§tirilmesi hep gizli bir biçimde, eski iigretinin yeniden yorumlanmasl araClhglyla olur ki, somadan iigretide degi§en bir §eyin olmadlgl siiylenebilsin: Degi§tirilen yeni iigreti, (degi§tirildigi kabul edilmediginden) üstada, okulun kurucusuna atfedilir. PythagorasçI!arm okulunda tekrar tekrar duydugumuz gibi "Üstat kendisi siiyledi" denir. Bu yüzden biiylesi bir okulun fikir tarihini yeniden kurgulamak neredeyse olanakslz ya da son derece zordur. Çünkü bütün fikirlerin kurucuya atfedilmesi, bu yiintemin iizünde yatar. Bildigim kadanyla bu kah §emadan sapan tek okul gelenegi, zamanla Yunan felsefesinin gelenegi ve, Riinesans' ta felsefenin yeniden dogu§undan soma, sonuç olarak Avrupa biliminin gelenegi haline gelmi§ olan Thales'in iyonya Okulu gelenegidir.
134
Hayat Problem Çozmektir
Bir an için, tek bir saf okul ogretisini tamyan dogmatik gelenekten kurtularak yerine, e1e§tirel tartt§ma, ogretilerin çoklugu, çoguIculuk, dogruluga yakla§maya çalI§an çe§itli rakip ógretiler gelenegini koymamn ne anlama geldigini kafarmzda canlandlrmaya çah§ahm. Bu gerçekten çlglr açan adlml atamn Thales oldugunu, bütün diger okullar arasmda sadece iyonya Okulu'nda ógrencilerin üstadm ógretisini açlkça iyile§tirmeye çah§masmdan anhyoruz. Bu, ancak Thales'in ógrendlerine, "Bu benim ógretim. Ola)'1 ben bóyle dü§ünüyorum. Bunu iyile§tirmeye çah§m" dedigini kafamrzda canlandrrdlglmlzda anla§Ilabilir. Bóylelikle Tha1es yeni bir gelenek yaratmr§ttr - deyi§ yerindeyse iki a§amah bir gelenek: ilk olarak, hem kendi ogretisi hem de her yeni ógrenci ku§ai9-mn bundan sapan ogretisi okul gelenegiyle aktanlmr§t1r; ikind olaraksa ógrettnenini ele§tirme ve ondan daha iyisini yapma gelenegi korunmu§ttrr. Oyleyse bu okulda degi§im, ógretinin a§!lmasl, bir ba§an olarak górülür; bóylesi bir degi§ik1ikse onu gerçekle§tirenin isrninin verilInesiyle korunur. Bu sayede ilk defa gerçek bir fikir tarihi mümkün olur. Burada betimledigim iki a§amalI gelenek, modern bilimimizin ge1enegidir. Batth dünyamrzm en ónemli ógelerinden biridir. Bildigim kadanyla sadece bir kez bulunmu~ttrr. iki veya üç yüz )'11 sonra kaybedilIni~, ama bin be~ yüz yIl soma Rónesans tarafmdan yeniden ke~fedi~tir - asIl olarak Galileo Galilei tarafmdan. Demek ki bu gelenek, gayet güze1yok edilip unutulabilir. Ve de ancak politik ózgürlügiin bulundugu yerde tam olarak serpilebilir. Her ne kadar burada resmettigim ~ekliyle usçuluk, halen Avrupa' da bile ender bir ~eyse de ve Avrupa'nm ózgün dinlerinden biri olarak asIa górülemezse de, ve her ne kadar usçulugun dü~ünceleri bugünlerde neredeyse bütün entelektüeller tarafmdan en büyük küçümsemeyle kar~Ilansa da, yine de Thales'in usçuluk gelenegi ve dü~üncesi olmakslzm Avrupa uygarlIglmlz asIa var olamazdl. çünkü hiçbir ~ey, onun bilim için çabalayan bir uygarhk oldugu gerçegi kadar Avrupa uygarhglmrza ózgü degildir. Bu, bir doga bilimi ortaya çlkarml~ olan ve bu bilimin neredeyse hayati bir rol oynadlgl tek uygarhkttr. Bu doga bilirni ise usçulugun dogrudan bir ürünüdür; antik Yunan felsefesinin usçulugunun bir ürünüdür..
lI. Tarib-ve Politika Üzerine Dü§ünceler
135
VI $imdiyekadar.kendimi sadeee bir usçu ve bir AydmlanmaeI olarak tamthm ve usçuluk ile Aydmlanrna' dan bahsederken ne demek istedigimi açlklamaya çah~tJm. Usçulugun ve Aydmlanrna'nm politik ozgür!ügü ~art ko~tugunu klsaea belirtrneye de çah~tJm. Bununla birlikte ózgür!ük sevgisini usçulukla ve Aydmlanma'yla ozde~le~tirmek, hatta fazla yakln bir ili~kiye sokmak gülünç olur. Ozgürlük isterni, daha hayvan1arda -hatta ev hayvan1armda bile- ve küçük çoeuklarda, çok farkll dereeelerde de olsa gordügümüz çok ilkel bir ~eydir. çünkü her bireyin SllllrSlZ ozgürlügü, insan1arm birlikte ya~amasl nedeniyle olanakslzla~r. Eger istedigim her ~eyi yapmakta i:izgür olsaydlm, ba~kalarml ozgürlüklerinden etmekte de ozgür olurdum. Kant bu sorunu, devletin bireyin ozgürlügünü sadeee ve sadeee insanlann bir!ikte ya~amasmm gerektirdigi olçüde slmrlamasl, ve bu gerekli ozgürlük slmrlamaslmn devletin bütün vatanda~lanm olabildiginee e~it olçüde etkilemesi talebinde bulunarak çozer. Bu hakiki Kant ilkesi, politik ozgürlük probleminin en azmdan kavramsal olarak çozülebileeeg;ni gostermektedir. Ama elirnize bir politik ozgürlük olçütü vermemektedir. Çünkü somut olaylarda, ne belli bir ozgürlük klsltlamaslnm gerçekten gerekli olup ohnamglm, ne de devletin bütün vatanda~lanna e~it olçüde yaylhm~ bir yük olup olmadlgml belirleyebiliriz. Bu nedenle daha kolay uygulanabilen ba~ka bir 01çüte gerek duymaktaYlz. Ben birolçüt ónermi~tim: Çogunluk bír hükümet degí§íklígíní arzu ettígí takdírde, devletín polítik kurumlan vatanda§larma, kan dokmeksízín hükümet degi§ikligini gerçekle§tirmeyi mümkün kthyorsa, o devlet politik olarak ozgürdür. Daha klsa bir ifadeyle: Yoneticilerimizden kan dokmeden kurtulabiliyorsak ozgürüz demektir. Burada elimizde politik ozgürlügü politik kolelikten, ya da dilerseniz, demokrasiyi tiranhktan aYlrmamlzl saglayan bir 01çüt vardlr. Tabii ki, burada soz konusu olan kesinlikle "demokrasi" ve "tiranhk" sozeükleri degildir. Ornegin birileri bazl i:izgür olma-
136
Hayat Problem Çozmektir
yan devletleri "demokrasi" olarak, ingiltere veya isviçre anayasasml ise tiranhk olarak adlandlracak olsayàl, bu isimlerin dogru mu yanh§ ml kullamldlgma dair tarh~maya girmeden derdim ki: "Eger sizin terminolojinizi kullanacak olursam, kendimi bir demokrasi kar§JtI ve tiranhk dostu olarak tammlanm." Bu §ekilde si:izcük kavgalannda kendimizi kaybetmekten kaçmabiliriz; sonuçta i:inemli olan si:izcükler degil gerçek degerlerdir. Az i:ince vermi~ oldugum politik i:izgürlük i:ilçütü çok basit, ama tabii çok kaba bir gereçtir. Her §eyden i:ince de, o kadar i:inemli olan azmhklann, i:irnegin dinsel, dilsel veya etni.k azmhklann korunmasl gibi i:inemli bir sorun hakkmda hiçbir §ey si:iylememektedir.
VII $imdiye kadar si:iyledigim §eylerle, içinde i:izgürlügün ve i:izgür Bah dünyasmm bugünkü durumu hakkmda, arhk daha güncel sorulan ele alabilecegimiz bir çerçeveye benzer bir §ey yaratmaya çah§hm. Burada kendimize sormak istedigimiz merkezi soruyu §u §ekilde formüle etmek istiyorum: Ózgürlük bize ne getirdi? iyilik mi ki:itülük mü? Hangisi aglr basar? iyinin ve ki:itünün bilançosu nasil gi:irünüyor? Bu soruyu çok ilginç buluyorum ve cevablml da olabildigince keskin ve belirgin bir ~ekilde, bir tezler dizisi olarak formüle etmek istiyorum. Uk lezim §udur: Bizim dünyarmzm, Bahh demokrasiler dünyaslmn, gerçi dü§ünülebilir ve manhksal olarak mümkün politik dünyalarm en iyisi olmadlgml, ama tarihsel varhgl hakkmda bilgi sahibi oldugumuz politik dünyalann en iyisi oldugunu iddia ediyorum. Yani bu açldan çllgm bir iyimserim. Bu iyimser tezimi açlklamak ve temellendirmek için i:incelikle si:iylemek isterim ki, toplumumuzda eskisine oranla daha az insamn açhk çekmesi aZlmsanacak bir §ey degilse de, çaglmlzl i:iverken akhma gelen, yüksek konjonktür veya çaglmlzm yarathgl ekonomi harikasl degildir. Akhma gelen çok farkh bir
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
137
~ey. Bunu bir kar~Ithk araClhgIyla belirgin1e~tirmek için, eski Bradford piskoposunun, 1942 yrlmda BatIh dünyamIzl ~eytamn dünyasl olarak lanetleyip, HIristiyan din1erinin bütün inançh hizmetkârlarml bu ~eytan icad,mn yIkrlmasma çaba gostermeye ve Stalin'in komünizminin zaferine yardIm etmeye çagIran bir konu~masma dikkati çekmek istiyorum. Daha soma Stalin'in satanizmini komünistler bile itiraf etmi~lerdir, hatta krsa ama çok ferahlatrcl bir donem için Stalin'in satanizminin itirafl, her ne kadar dogrudan parti programmm olmasa da, partinin genel çizgisinin onemli bir bile~eni olmu~tur. Yine de hâlâ eski Bradford piskoposu gibi dü~ünen inançh insanlar, ingiltere' de ise kokten dindar insanlar, hakiki HIristiyan1ar var. Uk iyimser tezimi daha keskince formüle etmek için, tam da piskoposun Batrh dünyamIzl bir ~eytan icadl olarak yargIladlgl noktadan yola çIkarak, dünyamIzl, hakkmda tarihsel bilgimiz olan dünyalarm en iyisi olarak tamm1adlglml soylemek istiyorum. Çünkü piskoposu ilgilendiren, hepsinden once salt insanca degerlerdi - Kant'm insanhk onuru ve insancrl yardImseverlik dedigi ~eyler. Bun1ann Batr' da teh1ikede, Rusya' da ise güvencede olduguna inamyordu. Ama bence, idealizmi yüzünden gerçek1eri dogru goremiyordu. Daha once asia, bizde oldugu kadar az baskrmn, bu kadar az ezilenin ve a~agrlanamn bulundugrr bir toplum olmaml~tl. Asia ba~ka1anmn açhk ve sefaletini hafifletmek için fedakârhkta bulunmaya hazrr olan bu kadar çok insan olmaml~h. Bu yüzden Batr' da bizlerin Dogu'ya kar~1 utanmarmZI gerektiren bir nedenimiz olmadlgma inamyorum. Ama Batr'da bizlerin kurumlarrrmzl ele~tirmememiz gerektigini de soylemek istemiyorum. Tam tersine, dünyamIz ~imdiye kadarki dünyalann en iyisi olsa da, içindek1 birçok ~ey hâlâ kotü gidiyor. Ula~trglmlz~eyleri de her an kaybedebiliriz: Bu tehlike büyüktfu ve herhalde hep oyle kalacaktrr. Boylelikle de ikinci tezime geliyorum: Her ne kadar politik dünyarmzl hakkmda tarihsel bilgimiz olan bütün dünyalann en iyisi olarak gorsem de, yine de bu . gerçegi demokrasiye ya da ozgürlüge atfetmekten kaçInmah-
138
Hayat Problem Çozmektir
yrz. Ózgürlük ya§arrun güzelliklerini evimize ta§lyan bir nakliye- . ei degildir. Demokrasi hiçbir §ey yaratmaz - ekonomi harikasl da. insanlara ancak ozgür olduklan zaman hallerinin kesinlikle daha iyi olaeagrru an1atarak ozgürlügü ovmek, yan1r§ ve son dereee tehlikelidir. ínsarun hayatta halinin nice olaeagr, asu olarak §ans veya lütuf olayrdrr, aneak goreee daha küçük bir krsrruyla da beeeriklilik, çah§kanlrk ve cliger erdernlerin ürünüdür. Demokrasi ve ozgürlük hakkrnda soylenebiJeeek olan, en iyi olasulkla, ki§isel beeerilerirnizin refahrrruz üzerindeki etkisini biraz olsun arbrdlgrdrr. Boylelikle de üçüncü tezime geliyorum: Politik ozgürlügü rahat bir ya§am sürdürmeyi umdugumuzdan degil, bizim için ba§ka maddi degerlere indirgenemeyeeek, kendinee nihai bir deger olu§turdugundan dolaYl seçmeliyiz. Bir zamanlar §unlan soyleyen Demokritos gibi onu seçmeliyiz: "Tiranhk alhnda zenginliktense demokrasi altmda kuru bir ya§aml tereih ederim" ve "Demokrasinin yoksullugu, aristokrasi veya bir ki§inin hükümdarhgl alhndaki zenginlige yegdir, çünkü ozgürlük kolelikten iyidir." Dordüncü tezimde bir adlm daha iJeri gitmek istiyorum. Ózgürlük, demokrasi ve ona olan inanelmIZ bizim felaketimiz de olabilir. Ózgürlüge olan inanem her zaman zafere ula§brdlgr yanh§trr. Bunun yenilgiye de sürükleyebileeegme hazrrhkh olmarruz gerekir; ozgürlügü seçersek, onunla birlikte yok olmak için de haZIrhkll ohnahyrz. Polonya ozgürlügü için bütün diger ülkeler kadar sava§h. 1938' de Çek halkr da ozgürlügü için sava§maya hazrrdr: Kaderini mühürleyen halkrn eesaretsizligi degilcli. Zineirlerinden ba§ka kaybedeeek bir §eyi olrnayan genç insanlann i§i olan 1956' daki Maear Devrimi, zafer kazanarak ba§arrslz oldu. Ózgürlük sava§l ba§ka §ekiJJerde de ba§anslz olabi1ir: FranSlZ veya Rus Devrimi'nde oldugu gibi terorizme donü§ebi1ir. En dayarulmaz kolelige gotürebi1ir. Demokrasi, ozgürlük bin yrl boyle ya§ayaeaglmlzl garanti1emez. Hayrr, politik ozgürlügü, bize §unu ya da bunu vaat ettigi için seçmiyoruz. insanea bir arada ya(3amarun, insana yakl§an tek yolunu, kendimizden tam olarak sorumlu olabi1eeegimiz tek yolunu mümkün krldlgl için seçiyoruz. Olanaklanru gerçekle§tirip gerçekle§tiremeyeeegimiz ise birçok §eye bagh; her §eyden onee de kendirnize.
8. Tarihyazzmz ve Tarihin Anlamz Üzerine*
Toplumun, politikarun ve goreneklerin temel problemlerine tavlr almadan tarih yazmak mürnkün degildir. Boyle bir tavlr her zaman için gayet ki~isel bir oge içerecektir. Bu, bir tarih yapJtmm içeriginin tamamen ya da klsmen ki~isel gorü~lere bagh oldugu anlamma gelmez. Tarihçinin yazdlklan, dogru ve nesnel olmahdrr, ahlaksal ve politik ~eyler hakkmda kendi ki~isel gorü~lerini belirttigi yerlerde de, gorü~, oneri ve kararlanmn, tarihsel olgular hakkmdaki iddialanyla aym nitelikleri ta~lma dlglm netle~tirmelidir. Ancak incelenen olgularm seçimi, daima büyük olçüde ki~isel kararlara baghdlr, en azmdan, konusu bir kere belirlendikten sonra doga bilimsel bir incelemede olacagmdan daha büyük bir olçüde. Bir açldan ise bu fark, sadece bir derece farkldrr. Bir doga bilimi de sadece bir "olgular bütünü" degildir. En azmdan bir olgular koleksiyonudur ve bu yüzden koleksiyoncunun ilgi alanma, bakl~ açlsma baghdlr. Bilimde bu bakl~ açlsl genellikle bilimsel bir kuramla belirlenir; yani, olgulann sonsuz çe~itlili g;nden ve olgulann yonlerinin sonsliZ çe~itliligi içinden, onceden saptanml~ birbilimsel kuramla az çok baglantJh olduklanndan dolaYl bizi ilgilendiren olgulan ve yonlerini seçeriz. Bir bilim kuramcJlan okulu bunun gibi dü~üncelerden, bilimin hep daireler çizdigi ve Eddington'm ifadesiyle hep kendi kuyrugumuzun pe~inde ko~tugumuz sonucuna varml~tJr; çünkü olgulann bilgisinden sadece; kendimizin kuramlar biçiminde onh,* Geist und Gesicht der Gegenwart. Gesehen durch das Spektrum Alpbach içinde, yay. haz. O. Molden, Europa Verlag, Zürih 1962. Bu metnin büyük bir la.srru Açzk Toplum ve Dü§manlarz, Cilt Il'nin son bõlümünde yer alan itadelerden olu§maktadlr.
140
Hayat Problem Çozmektir
rm içine katbglmlZ ~eyleri çlkarabiliriz. Bu sav desteksizdir. Her ne kadar sadece 6nceden saptanml~ herhangi bir kuramla baglanbh olan olgulan seçtigimiz genel olarak dogruysa da, sadece kuraml onaylayan veya onu aynen yineleyen olgulan seçtigimiz yanll~hr. Bilimin yontemi daha çok, kuramm çürütü!mesine hizmet edecek olgularm aranmasmda yatar. Bu sürece kuramm smanmaSl diyoruz - kuramm bir hata içerip içermedigine bakanz. 01gularm kuram goz 6nünde tutularak seçildig;ni ve kuraml onayladlklanm kabul ediyorum: Kuram smamalara, çürübne denemelerine dayanabilirse, o zaman onceden saptannu~ bir fikrin bo~ bir yinelemesinden kesinlikle daha fazla bir ~eydir. Çünkü bu smamalar, ong6rülerinin geçersizligi kamtlanan ba~anslz denemelerin sonuçlan olduklan zaman, ve bu nedenle kuramm lehine konu~an bir tamkllk yaphklan zaman kuranu onaylarlar. Yani benim g6rü~üme gore onlan çürübne olanagl, yanh~lanabilmeleri, bir kurariun smanma olanagml ve b6ylece bilimselligini belirler. Rir kuramm bütün smamalannm, bunlar yardlnuyla tiiretilen ongorüleri çürütme denemeleri oldugu gerçegi, bi1imsel yontemin anahtandlr. Bu bilimsel yontem anla)'!~l, bilimsel kuramlarm slk slk deneylerle çürütüldügunü ve kuramlann çürütülmesinin bilimsel ilerlemenin vasüaSl oldugunu gosteren bi1im tarihi tarafmdan da onaylannu~hr. Bu nedenle bilimin daireselligi iddiasl ayakta tutulamaz. Ancak bu iddiamn içinde bir dogruluk pa)'! da vardlr: 01gulann her bilimsel betiminin en üst düzeyde seçici oldugu, daima kuramlara bagh oldugu dogrudur. Durumu en iyi aÇlklayan, bilimi bir l~üdakla kar~üa~tlTmakhr (ben bunu "bilincin kova kuranu"mn zlddl olarak, genellikle "bilimin l~lldak kuranu" ~eklinde adlandmyorum). I~üdagm neyi gorünür haIe getirdigi, konumuna, onu ayarlama biçimirnize, ~iddetine, rengine ve benzeri ~eylere baghdlr; tabii çogunlukla aydmlatbgl ~ey lere de baghdlr. Benzer ~ekilde bi1imsel bir kuram da büyük 01çüde kendi konumumuza, ilgi alammlza baghdlr, bunlar ise genelde smamak istedigimiz kuram veya hipoteze, ama betimlenecek olgulara da baghdlr. Bir kuram ya da hipotezi gayet güzel, bir bakl~ açlslmn veya bir g6rü~ün kristalle~mesi olarak be-
II. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler
141
timleyebiliriz. çünkü giirü§lerimizi formüle etmeye çah§hglmlZ zaman, genellik1e bir çah§ma hipotezi, yani olgulan seçme ve düzen1emede bize yardlmcl olma i§levini üstlenen geçici bir varsa)'lma benzer bir §ey elde ederiz. Ancak kendisi bu anlamda bir çah§ma hipotezi olmayan ve iiyle de kalmayan bir kuram veya hipotezin bulunmadlgmm da bilineinde olmahYlz. Çünkü hiçbir kuram nihai degildir, ama her kuram olgulan düzen1ememize ve seçmemize yardlmcl olur. Her betimin bu seçiei niteligi, onu belli bir anlamda "giireli" hale getirir; ama yalmzca, kendi konumumuz farkh olsa, bu betimi degil bir ba§kaSlm iine sürecegimiz anlammda giireli. Betimin dogruluguna olan inanClmlZl da etkileyebilir; ancak betimin dogrulugu veya yan11§hgl sorusunu etkilemez. Dogruluk bu an1amda "giireli" degildir.
Bütün betimlerimizin seçici niteJiginin gerekçesi, kabaca siiylersek, dünyamlzdaki olgulann olaSl inceleme yiin1erinin sonsuz zengin1igi ve çe§itliliginde yatmaktadrr. Bu sonsuz kaynagl betim1emek içinse elimizde yalmzca sonlu saylda siizcük mevcuttur. Demek ki, istedigimiz zaman istedigimiz kadar betimleyebiliriz, ama betimlerimiz daima eksik kalacak, betim1emeye açlk olan o!gular içinden yalmzca bir seçki (üsteJik de yetersiz bir seçki) olacakl!r. Bu nedenle seçkiyi belli bir bakI§ açlsmdan yapmak, sadece kaçmlhnaz degildir, biiyle bir §eyi denememek de gerekir. Çünkü eger ba~arabiJseydik, elde edecegimiz, daha "nesnel" bir betim degil, tersine birbiriyle bagml!slz bir iinermeler )'lglm olurdu. Belli bir giirü§ tarzmm veya bakI§ açlslmn geli§tiriJmesi kaçlmlmazdlr; bundan sakInma yolundaki safça deneme ise sadece kendimizi kandlrmarruza ve ele§tirel olmadan, bilincinde olmadlglmlz bir bakl§ açlsml kullanmamlza yol açar. BülÜn bunlar iizellik1e, Schopenhauer'in dedigi gibi "malzemesinin sonsuzlugu"ndan dolaYl tarihsel betimi iJgilendirir. Demek ki, diger bilimlerde oldugu gibi tarihte de belli bir bakI§ açlsmdan kaçmmamlz olanaks1Zdlr; bir bakI§ açlSl olmadan da idare edebileceg;miz varsaylllli, kendini kandlrmaya ve ele§tirel titizlik eksik1igine yo! açar. Bu, tabii ki, ístedigimiz §eyi yan11§lama veya, dogruluk siiz konusu oldugunda kayglslzca iJerleme
142
Hayat Problem Çozmektir
hakkumz oldugu anlamma gelmez. Olgularm her tarihsel betimi, dogruluk ya da yanh§hklan hakkmda bir karara ula§mak ne denli zor olursa olsun, ya dogru ya da yanll§ olacakl!r. Tarihteki durum buraya kadar doga bilimlerindekiyle, ornegin fiziktekiyle benzerdir. Ama boylesi bir "bakl§ açlS1"mn tarihte oynad'gl rolle, bu "bakl§ açlsl"na fizikte dü§en rolü kar§Ila§l!nrsak büyük bir fark gorürüz. Gordügümüz gibi fizikteki "bakI§ açlSI" genelde, yeni olgular arayr§1 araC1hglyla smanrnasl mümkün olan bir fiziksel kuram §eklinde ortaya çlkar. Tarihte ise i§ler o kadar basit degildir. ;>imdi oncelikle kuramlann, fizik gibi bir doga bilimindeki rolünü daha yakmdan inceleyelim. Burada kuramlann çok çe§itli, birbiriyle baglanl!h gorevleri vardu. Bilirni bütünselle§tirmemize, ve aym zamanda olaylan açlklaylp ongormemize yardlmcl olurlar. AÇ1klama ve ongorü hakkInda izninizle kendi yayrnlanmdan §unlan soyleyecegim: "Bir olaYI 'nedensel olarak açlklamak' demek, onu betimleyen bir onermeyi (ki boyle bir onermeye tahmin diyoruz), yasalardan ve Slmr ko;;ullarzndan tümdengelimsel olarak çlkarsamak demektir. Ornegin, bir kablonun bir kilogramhk bir kopma direnci oldugunu ama iki kilogram yük yüklendigini belirledigimiz zaman, kablonun kopmaslm 'nedensel olarak' aÇ1klaml§ oluruz. Bu açlklamamn iki ayn bile§eni vardu: (i) Genel doga yasalan niteligi ta§lyan hipotezler varsayahm. Yani ornegin: 'Bir kablo belli bir asgari büyüklükteki bir yükle her yükleni§inde kopar.' (ii) incelenen ozel olaya ili§kin ozgül onermeler (ba§langzç ko§ullan) varsayalun. Ornegin: 'Bu kabloya ozgü asgari büyüklük bir kilogramdlI', ve 'Bu kabloya aSlh yük iki kilogramdn/ . (i) genel onerme!erinden (ii) slmr ko§ullan yardlmly!a a§agldaki onermeye (iii) türndengelim!e u!a§Ilabilir: 'Bu kab!o kopacakl!r.' Bu (iii) sonucuna (oze! veya teki! bir) tahmin diyoruz. SInlr ko§ullan (veya daha dogrusu, betim!edik!eri durum) soz konusu o!ayrn 'nedeni' o!arak, tahmin (veya daha dogrusu tahminin betim!edigi o!ay) ise 'etki' o!arak adlandmhr: Orne-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler
143
gin sadece bir kilogram ta~lyabilen bir kabloya iki kilogramhk bir yükün asIlmaslmn, kablonun kopma nedenini olu~turdugu nu soyleriz. Nedensel bir açlklamanm bu çozÜInlemesinden çe~itli ~ey ler çlkarabiliriz. Oncelikle asia mutlak anlamda bir neden ve etkiden bahsedemeyecegimizi; bundan ziyade, bir olay, sadece evrensel bir yasa goz onüne almdlgmda, kendisinin etkisi olarak ortaya çlkan ba~ka bir olaym nedenidir. Bu' evrensel yasalar ise genel olarak (ornegimizde oldugu gibi) o denli a~ikârdlr ki, bunlan bilinçli olarak kullanmak yerine genellikle oldugu gibi kabulleniriz. ikinci olarak da, belli bir olaym ongorüsü amaClyla bir kuramm kullamlmasmm, boylesi bir olaym açlklanmasl amaclyla kullamhnasmm sadece ba~ka bir yonü oldugunu gorürüz. Bir kuraml, ongorülen olaylan gerçekten gozlemlenen olaylarla kar~I1a~tIrarak smadlglmlz için, çi:izümlememiz bize kuramlan nasIl smadlglmlzl da gosterir. Arl!k bir kuraml, ongorü mü, aÇlklama Illi yoksa smama amaclyla ml kullanacaglmlz, bizim ilgi alammlza ve hangi onenneleri verili, hangilerini varsayIlml~ olarak ele aldlgunlza baghdIr. i~te (fizik, biyoloji, sosyoloji ve benzeri) kuramsal ya da genelleyici bilimler ele almdlgmda, aglrhkh olarak evrensel yasalar veya hipotezlerle ilgileniriz. Dogru olup olmadlklanm bilmek isteriz, dogruluklarmdan da asia dogrudan emin olamayacaglmlzdan, yanll~ hipotezlerin ortadan kalduIlmasl yontemini kullamnz. Ba~langlç ko~ullan ve tahminler araclhglyla betimlenen ozgül olaylara, ornegin deneylere olan' ilgimiz, bir olçüde kIsIthdlr. AsIl olarak bunlarla ilgilenmemizin nedeni, bunlarm belli amaçlann araçlan olmasldlr: kendiliginden ilginç olarak gorülen ve bilgimizin bütünselle~tirilmesinin de bir aracI olan evrensel yasalan smamamlzl saglayabilen araçlar. Uygulamah bilimler alanmda ilgimiz ba~ka ~eylere yonelir. Bir koprü in~a etmek için fizigi kullanan bir mühendis, her ~ey den once bir tahminle ilgilenir: (ba~langlç ko~ullannda tammlanml~ olan) belli bir tür koprünün,belli bir yükü ta~lylp ta~l mayacagl. Mühendis için evrensel yasalar bir amacm araçlandIr ve verili olarak kabul edilirler. Buna uygun olarak, saf ve uygulamah genelle~tirici biIim-
144
Hayat Problem Çozmekcir
ler, evrensel hipotezlerin sznanmaslyla ve ozgül olaylarm ongorüsüyle ilgilidir. Ama ba§ka bir ilgi alam daha vardJT, ozgül veya belli bir olayzn açlklanmasl. Boyle bir olay', ornegin bir trafik kazaSlm açlklamak istedigimizde, genel olarak bir ylgm gayet Slradan evrensel yasa)'l sessizce kabulleniriz (ornegin bir kemigin belli bir basmç altmda kmldlgl ve benzeri) ve agzrhkh olarak, bu slradan evrensel yasalarla birlikte, soz konusu ola)'l açzklayabilecek ba§langlç ko§ullan veya nedenler bizi ilgilendirir. Bu noktada genellik1e belli ba§langlç ko§ullanm hipotetik olarak varsayanz. Bu hipotetik olarak varsayllrm§ ba§langlç ko§ullanmn dogru olup olmadlgml saptamak için ise, daha ba§ka kamtlar bulmaya çah§lflz; yani bu hipotezleri, onlardan gozlemlenebilir gerçeklerle kar§zla§tznlabilecek, (genellik1e aym 01çüde szradan ba§ka evrensel yasalar yardlmlyla) yeni ongorüler çlkarsayarak smanz. Boyle bir açlk1amada kullanzlan evrensel yasalar hakkmda sadece en ender durumlarda kafa yormak zorunda kalmz. Bunu ise beklenmedik bir kimyasal tepkime gibi, sadece yeni ve garip türden olaylar gozlemledigimizde yapanz. Boyle bir olay, yeni hipotezler kurulmasma ve smanmasma yonlendirirse, ozellikle genelle§tirici bilimin bakz§ açlsmdan ilgiye degerdir. Ama ozgül olaylarla ve burzlann açlk1amalanyla ilgiliysek, gereksinimimiz olan çok sa)'ldaki evrensel yasamn hepsini, genellik1e verili olarak kabul ederiz. I§te ozgül olaylara ve bunlann açzklamalarma ilgi gosteren bilimlere, genelle§tirici bilimlerin kar§ztl olarak tarihsel bilimler admI verebiliriz. Bu tarih anlay'§" birçok tarihçinin, neden "tarihsel yasalar" denilen §eylerle degil, belli olaylarla ilgilendik1erini iddia ettiklerini ortaya koyar. çünkü bizim anlayl§lmlza gore tarihsel yasalar olamaz. Yasalar veya genel!emeler, ozgül olaylara ve bunlarm nedensel açlklamasma yonelik, tarihe ozgü olan o ilgiden açlkça farkh bir ilgi alanma aittir. Yasalarla ilgilenen, genelleyici bilimlere (ornegin sosyolojiye) yonelsin. Bu açlk1amamlZ, tarihin neden o derzli slkhk1a, geçmi§ olaylarm "gerçekten naszl 01duysa oyle" toplaml olarak tammlandlgml da belirginle§tirmektedir. Her ne kadar, ileride bu tamma kar§l bazl itirazlarda
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
145
bulunacaksak da, bu tamm, genelleyici bilimlerle ilgilenen bir insamn ilgi alanma kar§ll olarak, tarih ara'lhrmaC1smm ozgül olana duydugu ilgiyi gayet iyi ortaya koymaktadrr. Bizim anlay1'lumz ise, "nesnenin sonsuzlugu" problemiyle neden genelleyici bilimlerden çok tarihte kar'ltla§l!gumzl açtldamaktadlr. Çünkü kuramlar veya evrensel yasalar, genelleyici bilimlere hem birlik hem de bir "baki§ aÇ1S1" getirmektedir. Bunlar, heT bir genelleyici bilim için problem1eri, ilgi odaklanm, dahasl ara§l!rma için, mantlksal yaptlandlrma için ve sunum için kili! noktalanm yaral!rlar. Ama tarihte boylesi bütünle§tirici kuramlar bulunmaz: Kullandlglmlz saylslz slradan evrensel yasa, basitçe verili olarak kabullenilir; bunlar tarihçinin ilgisini uyandlramaz, materyalini düzenlemesine ise hiçbir §ekilde yardlmcl olamazlar. Ornegin Polonya'nm 1772 ytlmdaki ilk bolünmesini, Polonya'nm, Rusya, Prusya ve Avusturya'mn birle§ik gücüne kar§1 asIa dayanamayacagl ifadesiyle açlk1arken, §unun gibi baZI bariz evrensel yasalan sessizce kabulleniriz: "A§agl yukan aym yonetilen, aym derecede donattlml§ iki ordudan biri, devasa bir asker fazlasma sahipse, digeri asIa kazanamaz." Boyle bir yasayl askeri güce ili§kin bir sosyoloji yasasl olarak adlandlrabiliriz; ama bu, sosyologlar için ciddi bir problem olu§turmayacak veya dikkatlerini çekmeyecek kadar slTadandlr. Sezar'm Rubikon'u geçme karanm, gururuna veya enerjisine dayandrrdlglmlzda da, psikologlarm dikkatini asIa üzerine çekmeyecek bazl çok srradan psikolojik genellemelere ba§vururuz. (Gerçekte çogu tarihsel açlklama, hakkinda ba§ka yerde ayrmtlh bir yaZI yazdlglm durumun manl!gmm dl§mda, çok fazla slradan sosyolojik veya psikolojik yasaJ1 sessizce kullanmamaktadrr; yani, ki§isel çlkarlara, hedeflere ve -ilgili ki§inin elde edebilecegi bilgi gibi- diger durum faktorlerine benzer ba§langlç ko§ullan bir yana, srradan genel yasaya bir ilk yakla§lm olarak, ruhen normal insanlann, genelde az çok akt!hca ve amaca uygun davrandlklanm sessizce varsayar.) Oyleyse, tarihsel açlk1amamn kullandlgl tarihsel yasalann, bir seçme ve bütünle:;;tirme ilkesi, tarih için bir "baki:;; açlsl" snnmadlglm gorüyoruz. Ama tarihi bir §eyin tarihiyle kislllar-
146
Hayat Problem Çozmektir
sak, boyle bir bakI~ aÇlSI 'çok dar bir anlamda ortaya çIkabilir: Bunun ornekleri güç politikaslIun, ekonomik ili~kilerin, teknoloji veya matematigin tarihidir, Ama genel olarak ba~ka seçme ilkelerine, yani, aynz zamanda ilgi odagz da olan bakz? açzlarma gerek duyanz, Bunlarm bazIlan, bazI açIlardan genel yasalara benzeyen, pe~inen verilmi~ hükümlerden kaynak1amr, ornegin "büyük adam"m ki~iliginin veya "ulusal karakter"in veya bazI ahlaksal fikirlerin, ekonomik ko~ullarm ve saire, tarih için anlamh oldugu hükmü gibi. Birçok "tarih kuramI"mn (belki de bunlara "sozde kuram" demek daha dogru olur) bilimsel kuram1ardan belirgin olçüde farkh o1dugunu kavramak gerek1idir. Çünkü tarihte (tarihsel jeoloji gibi tarihsel doga tarihi de dahil olmak üzere) elimizde bulunan olgular SOn derece sImrhdIr ve istenildigi gibi yinelenemez, yeniden meydana getirilemez. DahasI pe~inen belirlenmi~ bir bakI~ açIsmdan toplanmI~ lardIr: Tarih "kaynaklan" denilen ~eyler, sadece kaydedilecek kadar ilginç olan olgulan kaydettik1erinden, çogunlukla sadece pe~inen belirlenmi~ bir kurama uyan olgulan içerir. Elimizde ba~ka olgular bulunmadIgma gore, bu kuramI veya pe~inden gelen herhangi bir kuramI smamak da genellikle arlIk mümkün degildir. Bilimsel kuram1arm haksIz bir ~ekilde suçlandIgI dairesellikle, bu anlamda, boylesi smanamayan kuramlar hakh olarak suçlanabilir. Bilimsel kuramlann kar~III olarak boylesi tarih kuramlanna "tarih anlay,§larz" veya "tarih yorumlan" admI verecegim. Tarih anlayI~lan onem1idir; çünkü bize bir bakI~ açIsI kazandmrlar. Ancak bir bakI~ açIsmm her zaman kaçmIlmaz 01dugunu, ve tarihte smanabilen ve bu nedenle bilimsel bir nitelik ta~Iyan bir kurama nadiren rastlandIgIm gormü~tük. Bu yüzden, bir tarih anlayI~Imn dogrulugunun kamtlanabilecegini veya onaylanabilecegini varsaymamahy'z. Eger anlaYI~, kaynak materyallerimizin hepsiyle ortü~se bile bu dogrudur; çünkü onun daireselligini ve aym kaynaklarla ortü~en çok saylda ba~ka (ve belki bununla bagda~mayan) tarih anlayl~mm da bulunacagl gerçegini, dahasl nihai deneylerin yapIlmasl için fizikte yaralIlabildigi türden yeni verilerin nadiren elde edilebildigini hep goz onünde bulundurmahYlz. Tarihçiler olgulara kendi-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
147
lerininki kadar iyi uyan ba~ka bir tarih anlayr~lm genellikle gormezler; ama daha büyük ve daha güvenilir olgusal materyali bulunan fizikte bi!e, tekrar tekrar yeni nihai deneylerin gerekli oldugunu, çünkü eskí deneylerin, birbiriyle bagda~mayan iki rakip kuramla ortü~tügünü (burada Newton'un ve Einstein' m çekim kuramlan arasmda karar vermek için gerekli olan, bir güne~ tutulmasl esnasmda duragan yrldlzlarm l~lgmm güne~in kenarmda kmlmasma ili~kín incelemeyi dü~ünüyorum) goz onüne ahrsak, herhangi bir dizi tarihsel kaydm, bir gün tek bir ~ekílde yorumlanabi!ecegi yolundaki safça gorü~ten vazgeçebi!iriz. Bu, tabii ki, bütün yorumlann veya tarih anlayr~larmm aym degeri ta~ldlgl anlamma gelmez. Birincisi, kabul goren kayIllarla ortü~meyen yorumlar her zaman vardlT. ikincisi, kayIllar tarafmdan yanh~lanmaktan kurtulmak için, az çok anlamh birkaç yardlmcl hipoteze gerek duyan kuramlar vardlr. Üçüncüsü, ba~ka bir yorumun birbirine baglayarak bu anlamda "açlklayabi!digi" bir dizi gerçegi, birbirine baglamay' ba~aramayan kuramlar vardlr. Buna uygun olarak tarihsel yorumlar alamnda dikkate deger bir i!erleme mümkündür. Bunun dl~mda, az çok genel "baki~ açIlan" i!e yukanda belirtilen ozgül veya teki! tarihsel hipotezler arasmda, tarihsel olaylann açlklamasmda hipotetik ba~langlç ko~ullan rolünü oynayan, ama genel yasalann rolünü oynamayan her türlü ara durak mümkündür. Bunlar yeterince slkhkla gayet iyi smanabi!diklerinden bilimsel kuramlarla kar~Ila~tmlabi!irler. Ama bu ozgül hipotezlerden bazllan, yorumlar veya tarih anlayl~lan dedigim o evrensel sozde kuramlarla benze~ir, bu nedenle de bunlarla birlikte "ozgül yorumlar" slmÍl altmda birle~tiri!ebilir. çünkü boylesi bir ozgül yorum yararma kamtlar da, yeterince slkhkla, en az genel bir "baki~ açlSl" lehindeki kamtlar kadar daireseldir. Ornegin belli olaylar hakkmdaki tek kaynaglmlzm, sadece kendi ozgül yorumuna uyan bi!giyi vermesi, ender gorülen bir durum degi!dir. Olgulara ili~kin ozgül yorumlanmlzm çogu, bu yorumlann, 01gulann ilk seçiminde kullamlan yorurnla uyum içinde olmaslnm gerekecegi anlammda dairesel olacakhr. Ama materyalimize, kaynaklanmlzm yorumundan radikal bir ~ekilde sapan bir
148
Hayat Problem Çozmektir
yorum verebilirsek, (ki benim Platon'un yazllarma yaphglm yorumda bu kesinlikle soz konusudur), o zaman yorumumuz belki bilimsel bir hipotezle belli bir benzerlik kazanacakhr. Ancak belli bir yorumun uygulamasmm kolay olmaSl ve bildigimiz her §eyi açlklamasl gerçegi, onun lehine oldugu çok ku§kuIu bir tamthr; çünkü bir kuratnl, ancakve ancak bir kar§l ornegi arayabilirsek smayàbiliriz. (Çe§itli "maske çlkarrna felsefeleri"nin hayran!an, ozellikle de psikanaliz, sosyoanaliz ve tarihsel analiz yanlrlan, neredeyse her zaman bu durumu gormezden gelir; kuramlannm her yandaki uygulama kolayhgr onlan ba§tan çlkanr.) Yorumlanmlzm uzla§tmlamaz olabilecegini onceden de soylemi§tim; ama onlan sadece bakz§ açzlarznzn kristalle§mesi olarak kavrayacak olursak bu dogru degilclir. Boylelikle ornegin insanhgm sürekli olarak (açlk topluma ya da ba§ka bir hedefe dogru) ilerledigi yorumu, daima geri kaydlgl ya da geriledigi yorumuyla uzla§hnlamaz. Ama insanhk tarihini bir ilerleme larihi olarak goren bir tarihçinin bakr§ aÇIslyla, onu bir gerileme tarihi olarak goren bir tarihçinin bakr§ açlsl, zorunlu olarak uzla§hnlamaz degildir; yani insanhgm bir ozgürlüge dogru ilerleme tarihi vardrr (ornegin kolelige kar§l sava§m tarihi bu kapsamda degerlendirilebilir), diger yandansa insanhgm gerilemesinin ve baskrmn (ornegin beyaz ,rkla renkli rrklar arasmdaki çarpl§ma, gibi olaylan bildirebilecek) bir tarihi vardlr. Her iki tarih de yazllabilir; bu iki tarihsel anlahnm ise birbiriyle çeli§mesi gerekmez: Aym manzaramn iki farkll açldan gorünü§ünün birbirini bütünlemesi gibi bunlann da birbirini bülÜnlemesi tamamen olasldrr. Bu dü§ünce büyük onem ta§lmaktadrr. Her nesil kendi zorluklanm ve problemlerini ve bu nedenle de kendi ilgi alanlanm, kendi bakr§ açllanm ta§ldlgmdan, buradan, her neslin tarihi kendince gormeye ve onceki nesillerin yorurnlanm bütün!eyici olarak, tarihi yeniden yorumlamaya hakkr oldugu sonucu çlkmaktadlr. Sonuçta larihle ilgilendigirnlz için, ama aym zamanda kendi problemlerimiz hakkrnda bir §eyler ogrenrnek istedigimiz için de tarih okuyoruz. Ancak tarihsel problemleri kendi bakr§ açlmlzdan ortaya atmaya, uygulanamayacak bir nesnellik
11. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
149
fikrinin etkisi alhnda tereddüt edersek, tarih bu amaçlardan hiçbirine hizmet edemez. Bi1inçli ve ele§tirel olarak probleme uyguladlglmlzda kendi baki§ açImIzm, kendisinin yorumlamadlgIru, tersine kendisine geçmi§i oldugu gibi ortaya koyma olanagml veren bir nesnellik derecesine ula§hgml saf bir §ekilde varsayan bir tarihçinin baki§ açlSI kar§lsmda ezilecegini sanmamahYIz. (Bu incelemede bulunan, itiraf edildigi üzere, ki§isel ifadelerin bile hakh bir nedeni olduguna inanrnamm gerekçesi de budur; bunlar sonuçta tarihsel yiintemle uyum içindedir.) AsIl mesele, insarun kendi baki§ açlsIru tarumasl ve ele§tirel 01masIdIr; yani insan, olgularm anlatrlrnasmda, bilinçdl§1 ve dolaylsIyla ele§tirel olmayan bir iinyargIhhktan olabildigince kaçInrnahdIr. Diger her açIdan yorum kendini karutlamahdIr. Kazarumlan verimliliginde -tarihsel olgulan aydmlatrna yeteneginde; ve de ilgi alanlannm güncelliginde- günün sorunlanru aydmlatma yeteneginde yatacakhr. Ozetlersem: "Geçmi§"in gerçekte nasIl olduysa iiyle bir tarihi olamaz. Sadece tarihsel yorurnlar olabilir, bun1armsa hiçbiri nihai degildir; her neslin de kendi yorurn1anru yaratma hakkl vardIr. Ama sadece biiyle bir hakki degil, neredeyse biiyle bir iidevi vardIr; çünkü burada tatmin edilecek acil bir gereksinim bulunmaktadlr. Sadece güçlük1erirnizin geçmi§irnizle hangi ili§kide bulundugunu bilmek istemeyiz, bu bilgiye acilen gereksinimimiz de vardIr. Kendi seçtigirniz ba§hca iidevlerin çiizümüne dogru ilerleyecegirniz yolu da giirrnek isteriz. Bu gereksinim mantrkh ve ele§tirel bir biçimde tatmin edilmezse, tarihselci yorumlar doguracaktrr. Bu gereksinimin baskisl altrnda tarihselci, "Hangi problern1eri kendimiz için en acil problemler olarak giirmeliyiz, bunlar nasIl ortaya çIkml§hr, bunlan nasIl çiizebiliriz?" §eklindeki ussal sorunun yerine, "Hangi yolda ilerliyoruz? ÇagImIz hangi yiinelimlerin ve egilimlerin pe§inde? Tarihin bizim oynamarruzl istedigi rol nedir?" §eklindeki ussal 01mayan ve sadece giirünü§te olgulara dayanan sorulan koyar: Ama tarihselcinin tarihi kendi biçiminde yorumlama hakkiru elinden alma iznim var ml? Herkesin bu hakki oldugunu daha az iince açIklamadlm rru? Bu soruya verecegim yarut, tarihselci yorumlann iizel bir tür yorum oldugudur. Gerek1i ve
150
Hayat Problem Çozmektir
hakh olan ve birinden birini kabul etmek zorunda oldugumuz yorumlar, soyledigim gibi bir l~lldakla kar~lla~tlfllabilir. Biz bu l~lldagl geçmi~imizin üzerinden geçiriyor ve yanslslyla günümüzü aydmlatmaYl umuyoruz. Bunun tersine tarihse1ci bir yorum, kendimize yi:inelttigimiz bir l~lldaga benzer. Çevremizi gi:irmemizi güçle~tirir, neredeyse olanakslz kllar ve hareketlerimizi felç eder. Bu benzerligi yorumlamak gerekirse: Tarihin 01gulanru seçenin ve düzenleyenin kendimiz oldugunu tarihse1ci gi:irmez.. tersine, kendi içkin yasalanyla "tarihin kendisi"nin veya "insanhk tarihi"nin problemlerimizi, geleceg;mizi ve hatta bakr~ açlmlZl belirledigine inarur. Tarihsel yorumun bir gereksinime kar~lhk gelmesi gerektig;ni, kar§lmlzda bulunan pratik sorunlara ve kararlara bagh oldugunu kavramak yerine, tarihselei, tarihsel yorum arayl§lmlzda, insan yazgIsmm gizemini, i:izünü, tarihe bakarak ke§fetme yolundaki derin sezginin kendisini dl§a vurd uguna inarur. Tarihse1cilik, insanhgm geçmeye yazglh oldugu yolu aramaktadlr; CJohn Macmurray*'in si:izleriyle) tarihin anahtanru veya tarihin anlamml ke~fetmek ister. Ama bi:iyle bir anahtar var mldrr? Dünya tarihinin bir an/amI var m!d!r? Burada "anlam" si:izcügünün anlarruyla ugra§mak istemiyorum; çogu insanlll, "tarihin anlaml"ndan veya "ya§amlu anlam!"ndan bahsederken ne demek istedigini yeterince açlkl!kla bildigini varsay!yorum. Ve bu anlamda, tarihin anlaml sorusunun genelde soruldugu anlamda, cevap olarak §unu si:iylüyorum: Dünya tarihinin an/amI yoktur. Bu gi:irü~ümün gerekçelerine geçmeden i:ince, anlarrunm ne oldugunu sordugumuz türden "tarih" hakkmda bir §eyler si:iylemek istiyorum. $imdiye kadar bunun daha fazla açlklamaya gereksinimi yokmu~ gibi tarihten bahsettim. Bu arhk mümkün degil; çünkü açlkça ortaya koymak istiyorum ki, birçok insanm bahsettigi anlamda bir "tarik" yoktur; onun bir anlaml olmad!gml si:iylememin bir nedeni de en azmdan budur. Peki nasIl oluyor da çogu insan "tarih" si:izcügünü kullanabiliyor? CBurada, bir kitabm Avrupa tarihine ili~kin oldugunu si:iyledigimiz anlamda "tarih" demek istiyorum - bir Avrupa tarihi 0/-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler
151
dugunu soyledigimiz an1amda degil.) Bunu okulda ve üniversitede ogreniyorlar. Bunun hakkmda kitaplar okuyorlar. "Dünya Tarihi" veya "insan11k Tarihi" adlm ta~lyan kitaplarda ele alman1arr gorüyorlar ve tarihte, az çok belli bir dizi olguyu gormeye alr~l yorlar. Samyorlar ki, bu olgularm akr~l insan11k tarihini olu~turur. Olgular alamnm sonsuz olçüde geni~ oldugunu ve bir seçimde bulunrnamlz gerektigini gormü~tük. llgi alammlZa gore ornef;in di! tarihini veya yemek yasaklan tarihini veya (Hans Zinsser'in Rats, Lice and History* adb kitabmda yaplIgl gibi) humma tarihini ele alabiliriz. Bu an1alIlardan hiçbiri kesinlikle insanbk tarihi degi!dir (hepsi birden de degi!dir). insanbk tarihinden bahsedi!dif;inde akla gelen daha çok, Mlslr, Babi!, Fars, Makedonya ve Roma ve saire imparatorluklanndan günümüze kadar olan tarihtir. Ba~ka bir deyi~le, insan/zk tarihi dedigimizde soylemek istedigimiz ve okulda ogrendigimiz, politik güç tarihidir. Gerçekten de bir insanbk tarihi yoktur, sadece insan ya~a nunm bütün olasz a1an1anyla i!gi!i slmrb sayrda tarih vardlr. Bunlardan birisi de politik gücün tarihidir. Bu dünya tarihi mertebesine YÜkseItilir. Ancak bu, bütün insanbga ve ahlaka yonelik bir hakarettir. Bu, yolsuzluk, soygun veya suikast tarihini, insan1rk tarihi haline getirmekten hiç de daha iyi def;ildir. Çünkü,
güç po/itikasznzn tarihi, u/usa/ ve u/us/ararasz suç/arzn ve kU/ese/ kat/iam/arzn tarihinden ba$ka bir $ey deg;./dir (bun1ann engellenrnesine yonelik bazl denemeler hariç). Okulda bu tarih ogretilir ve en büyük canilerden bazrlan da kahraman ilan edilir. Ama gerçekten insanhgm somut bir tarihi anlammda bir evrensel tarih yok mudur? Boyle bir tarih olamaz. insancrl duygulara sahip her insanm ve ozellikle dé her Hlristiyamn yamlI bu olmahdlr. Somut bir insanhk tarihi -eger olsaydl- bütün insan1ann tarihi olmahydl. Bütün insan1arm umutlannm, sava~ larmm ve acrlarmm tarihi olmabydl. Çünkü hiçbir insan bir digerinden daha onemli degildir. Bu somut tarih yazrlamaz. 50yutlamalar yapmak, gozardl etmek ve seçmek zorundayrz. Ama boylelikle de çok sayrda tarihe ula~lyoruz - insan1rk tarihi diye, "dünya tarihi" diye sunulan o uluslararasl suçlar ve katliamlar tarihi ise bunlardan sadece biridir. * Boston 1935.
152
Hayat Problem Çozmektir
Ama neden iirnegin din tarihi veya §iir sanah tarihi degil de tam da güç tarihi seçildi? Bunun çok çe§itli nedenleri vardlr. Bu nedenlerden biri, gücün hepimizi, §iirinse sadece çok azumZI etkilemesidir. Bir diger nedense, insanlann güce tapma egiliminde olmasldlr. Ama güce tapma, putperest1igin ve kiilelik ruhunun en alçakça biçimlerinden biridir. Güce tapma korkudan dogar: hakh o!arak küçümsedigimiz bir duygudan. Güç politikasmm tarih yazarlarmm ilgi odagma oturmasmm üçüncü bir nedeniyse, güçlülerin genel1ikle tapm!lma arzusunun olmasl ve bu arzulanm gerçekle§tirecek araçlara da sahip olmu§ olmalandIr. Birçok tarihçi, kayserlerin, generallerin ve diktatiirlerin sipari§iyle ve bunlarm denetimi altmda yazml§hr. Bu giirü~ün birçok cepheden, Hlristiyanhgm bazl savunuculan tarafmdan da §iddetli itirazla kar§11anacagml biliyorum. Çünkü, Yeni Ahit'te bu iigretiyi destekleyen bir cümle dahi bulunmamakla birlikte, Tannnm tarihte tecelli ettigi, Hlristiyan dogmasmm bir parçasl olarak giirülür. Aym §ey, tarihin anlamh oldugu ve anlammm Tannnm amaC1 oldugu giirü§ü için de geçerlidir. Yani tarihselcilik bu §ekilde dinin gerekli bir iigesi olarak giisterilir. Ama ben bu giirü§ün sadece bir usçu ve insanC1 olarak degil, bir Hlristiyamn ba!G§ açlS1ndan da tam bir putperest1ik ve bo~inanç oldugunu iddia ediyorum. Peki bu tannCl tarihselciligin ardmda ne yatar? 0, Hegel ile birlikte tarihe -politik tarihe- bir giisteri alam, bir sahne, bir tür Shakespeare oyunu olarak bakar. ízleyicilerse oyunun kahramanlanm ya "büyük tarihsel §ahsiyetler" olarak veya uluslar olarak ya da bütün insanhk olarak tamrlar. Soma da sorarlar: "Bu oyunu kim yazrm§?" "Tann" dedikleri zaman da inançh bir yamt verdiklerini samrlar. Ama yamhrlar. Bu yamt tam bir kâfirliktir, çiinkü oyunu yazan (çok iyi biliyoruz ki) taml degil, generallerin ve diktatiirlerin giizetimi altmdaki tarihçilerdi. Tarihin Hlristiyan ba!G§ açlsmdan incelenmesinin, en az, ba§ka bir bak1~ açlsmdan degerlendirilmesi kadar hakh oldugunu sorgulamlyorum; iizgürlük ve e§itlik gibi, Bahh kültürümüzün çok saYldaki hedef ve idealini, Hlristiyanhgm etkisine borçlu oldugumuz da kesinlikle vurgulanmahdlr. Ama aym zamanda, iizgürlük tarihine bile, tek manhksal ve tek Hlristiyan
11. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
153
yakla~lm, -ya~amlmlzm in~asmdan kendimizin sorumlu oldugu anlammda- onun sorumlulugunu kendimizin ta~ldlgmm, sadece vicdamnuzm bizim yarglclmlz olabilecegi, ama dünyevi ba~annm yarglClmlz olamayacagmm itirafmda yatmaktadlr. Tannmn kendisinin ve yarglsmm tarihte tecelli buyurdugu iigretisi, davranl~lanmlzln son yargrclnln ve son savunusunun dünyevi ba~an oldugu iigretisinden aylTt edilemez. Bu, tarihin bizi yargllayacagl, yani gelecekte güçlü olanzn halclz da olacagl iigretisiyle aym kaplya çlkar; bu iigretiye ben "ahlaksal gelecekçilik" diyorum. Genellikle "tarih" dedigimiz ~eyde, uluslararaSl suçlar ve katliamlar tarihinde, tanrmm tecelli ettigi iddiasl, bir kâfirliktir; geçmi~teki güç sahipleri yerine, gelecekteki güç sahiplerine ve katliamcüara yarglClmlz olarak seslendig;mizde de bu boyle kalacakllr. Gerçekten insan ya~aml alamnda olup biten ~eyler, bu canice ve aym zamanda çocukça i~ten hiç etkilenmez. Tamnmayan, unutulmu~ insan bireylerinin ya~aml: kaygIlan, sevinçleri, acIlan ve olümleri - bütün çaglar boyunca insan deneyiminin gerçek kapsaml bunlardlr. Tarih bunu aruatabilseydi, onun içinde tanrmm parmagml gormenin putperestlik oldugunu kesinlikle soylemezdim. Ama boyle bir tarih yoktur ve olamaz da; tarih adl altmda var olan ~ey ise, yani büyüklerin ve güçlülerin tarihi, olsa olsa (Homeros'un Olimpos'taki acIlara ve sava~lara dair küçük dü~ürücü kavgalann opera buffa' smdaki* gibi) güç sahiplerinin oynadlgl bayat bir komedi, bir opera buffa' dir. En kotü içgüdülerimizden birinin, güce put gibi tapmanm, bize gerçekmi~ gibi yans!lllgr budur. Kaldl ki insanlann icat bile etmedigi, tersine tahrif ettigi bu "tarih"te bazl Hlristiyaruar Tannmn parmagml giirmek istiyorlar! Tek yapllklan, kendi acmasl küçük tarih yorumlanm lannnm üstüne atmaya çah~makken, Tanrmm iradesinin ne 01dugunu anlaylp bildiklerini iddia etmeye cesaret ediyorlar. Dinbilimci Kari Barth, Credo'sunda ~oyle der: "Tam tersine, 'Tann' dedig;mizde bildigimizi sandlglmlz hiçbir ~eyin ona ula~amadlgl veya onu kavrayamadlgl, ... ama bildiklerimizin hep kendi icat ettigimiz ve kendi hazlrladlglmlz idollerimizden biri oldugu itirafIyla yola çlkmahylz, bu ister 'tin' olsun, ister
* (Íta.): komik opera (y.n.).
154
Hayat Problem Çozmektir
'doga', ister 'kader', ister 'fikir' ... " (Barth'm, "yeni Protestanbgm Tannmn tarihte teeel1isi iigretisi" ni, "kabul edilemez" ilan etmesi ve "ísa'mn kraliyet vazifesi"ne bir müdahale olarak nitelemesi de bu yakla§lmm çizgisindedir.) Ama Hlristiyan baki§ açlsmdan degerlendirildif;inde bu denemelerin temelinde sadeee ukalabk yatmamaktadrr; bunlarm temelinde yatan, adb admea siiylemek gerekirse, H1ristiyan kar§11! bir yakla§lmdlr. Çünkü Hlristiyanbk dünyevi ba§anmn belirleyici olmadlgml iigretir. ísa, "Pontius Pilatus'un zulmünü çekmi§tir". Yine Barth'tan alml! yaplyorum: "Pontius Pilatus credo'ya* nasJl Slgar? Buna hemen basit bir yarut verilebilir: Bu, o güne bagbdIr." Bu §ekilde, ba§anlann insam, zamamnm tarihsel güeünü sembolize eden adam, burada sadeee bu olaylann oldugu zamamn bir giistergesi olarak teknik bir rol üstlenir. Peki neydi bu olaylar? Olaylar bir insamn aCl çekmesinden ba§ka bir §ey degildi. Earth, "ael çekme" siizeügünün, ísa'nm sadeee iilümüne degil, bütün ya§amma ili§kin oldugunu vurgulayarak §unlan siiyler: "ísa ael çekiyor. Eu yüzden fethetmiyor. Zafer kazanmlyor. Eir ba§ansl yoktur... Çarmlha gerilmekten ba§ka ... bir §eye ula§ffilyor. Aym §eyi, halklyla ve iigrencileriyle olan ili§kileri için de siiyleyebiliriz." Earth'm yazJlarmdan yapl!glm bu alml!larla, tarihsel ba§anya tapmamn sadeee benim "usçu" ve "insanCl" bakl§ açlmdan, Hlristiyanhgm ruhuyla bagda§tmlamaz giirünmedigini giistermek istiyorum. Güçlü Romab fatihlerin tarihsel eyl~mleri degil, tersine (Kierkegaard'm bir ifadesiyle) "bazl bahkçJlarm dünyaya verdikleridir" H1ristiyanhk için belirleyici olan. Ama yine de tarihin bülÜn tannel yorumlan, kaydedilmi§ biçimde iinümüzde durdugu §ekliyle, yani güeün ve tarihsel ba§annm tarihi olarak onda, tannsal iradenin teeel1isini gi:irmeye çah§lyorlar. "Tanrmm tarihte teeellisi i:igretisi" ne yi:inelik bu saldm kar§Ismda büyük olasJllkla, ísa'nm dünya üzerindeki ba§anslz ya§amml sonuç olarak en büyük yengi olarak ortaya koyanm, yine de ba§an oldugu, iilümünden sonra kazandlgl ba§an oldugu, "ilklerin sonuneu, sonuneulann da ilk olaeagl" kehanetinin onaylanmaslm saglayamn da yine ba§an oldugu; diger bir de* (Lat.): inanç (y.n.)
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler yi~le
155
tannrun iradesini tecelli ettirenin, Hrristiyan kilisesinin tarihsel ba~ansl oldugu ortaya al!lacakl!r. Ama bu, çok tehlikeli bir savunma yiintemidir. Kilisenin tarihsel ba~anslrun Hlristiyanhk lehine bir taru! olarak giirülebilecegi ~eklindeki sessiz varsaylm, bir inanç eksikligini ortaya çikarmaktadlr. ilk Hlristiyanlann bu türden dünyevi cesaretlendiricileri yoktu. COnlar, gücün vicdaru degil, vicdarun gücü yarg!lamasl gerektigine inaruyorlardLl Hrristiyan iigretilerinin ba~anlannm tarihinin, Tannrun iradesini meydana çlkardlgml iddia edenler, kendilerine bu ba~annm gerçekten Hlristiyanhk ruhunun mu bir ba~an SI oldugunu, aynca bu ruhun, kilisenin takibe almdlgl diinemde, muzaffer oldugu diinemden daha fazla ba~an kazarup kazanmadlgml sormahdlr. Acaba hangi kilise bu ruhu daha saf bir ~ekilde canlandmyordu, din ~ehitlerinin kilisesi rni, yoksa engizisyon kilisesi mi? Bunu kabul edenlerin ve hatla Isa'nm çagnsmm müsamahakârlara yiinelik oldugunu üstüne basarak vurgulayanlann bile çogu, bu çagnyl yine de tarihseIciligin bir çagnsl, tarihsel bir kehanet olarak giirmektedir. Bu giirü~ün iinde gelen bir temsilcisi, The eIue lo Hislory* adh kitabmda Hrristiyan iigretisinin iizünü tarihsel kehanette bulan, ve bu iigretinin kurucusunun, "insan dogasl"nm tarihsel-eyti~imsel yasaslrun da kâ~ifi oldugunu dü~ünen John Macmurray'dir. Macmurray bu yasa uyarmca politik tarihin kaçm!lmaz olarak "sosyalist dünya devleti"yle sonuçlanacagml iddia eder. "ínsan dogasmm temel yasasl kmlamaz ... Müsamahakârlar dünyanm sahibi olacak". Ama bir umudun yerine bir kesinligi koyan tarihselcilik, ahlaksaI bir gelecekçilikle sonuçlanmak zorundadlr. "Bu yasa kmlamaz". Biiylece -psikolojik nedenlerden dolaYI- ne yaparsak yapahm ayru sonucun ortaya çlkacagmdan; fa~izmin bile sonuçta o sosyalist dünya devletiyle sonuçlanmasl gerektiginden, iiyle ki, nihai sonucun bizim ahlaksal kararlanmlza bagh olmadlgmdan ve kendi sorumlulugumuz hakkmda kafa patlatmak için bir neden bulunmadlgmdan emin olabiliriz. "ilklerin sonuncu, sonunculann da i1k olacagl" ndan bilimsel nedenlerle emin olabilecegirniz bize siiyleniyorsa, bu, vicdarun yerine tarihsel bir ke* Londra 1938.
156
Hayat Problem Çozmektir
hanetin konmasmdan ba§ka bir §ey midir? Bu kuram, (kesinlikle yazanrun niyetlerinin tersine) §u çagnya tehlikeli olçüde yakla§mlyor mu? "Vakitlice sonunculara, müsamahakârlara katllm; çünkü insan dogaslrun aClmaSlZ bilimsel yasalarma gore en üste çlkmanm en güvenli yolu budur!" Tarihiaçan boyle bir anahtar, hepimizin ba§anya tapl1glmlzl varsayar; müsamahakârlann, muzafferlerin tarafmda bulunacaklanndan dola)'! hakh olduklan anlamma gelir. Marksizmi bir insan dogasl psikolojisi ve bir dinsel kehanetdiline tercüme eder. Bu, Hlristiyanhgm en büyük kazarumml, içten içe, kurucusunun Hegel'in bir oncüsü, üstelik de itiraf edilmeli ki üstün bir oncüsü olmasmda goren bir yorumdur. Ba§anya tapmamamlz gerektiginde, onun bizim yarglclmlz olamayacagl ve gozümüzü ahnasma izin vermememiz gerektiginde lsrar ediyorsam - ozellikle de bu yakla§lmla, kendi hakiki Hlristiyanhk gorü§ümle ortü§tügümü gostermeye çah§lyorsam, kesinlikle yanh§ arua§lImak istemem. Bu dü§üncelerin dünyevi olmayan bir tutumu Savunma gibi bir hedefi yoktur: HlrÍstiyanhgm "bu dünyah" ml oldugunu bilmiyorum; ama kesin olan bir §ey var: Hlristiyarulk bize inanclmlzl gosterebilmenin tek yolunun, aCI çekeruere ve dü§künlere pratik (ve dünyevi) yardlm ula§tlrmamlzdan geçtigini ogretir. Son derece ihtiyath olan ve hatla güç, §an ve zenginlik anlammda dünyevi ba§anlan küçümseyen bu tavn, bu dünyada elinden gelenin en iyisini yapma, ve kabullenmekte kararh oldugu insansal hedefleri, ba§an adma degil, tarih bizi hakh çlkaracagmdan degil, slrf hedefin kendisi adma, ba§anyla sonuçlandlrma yolunda, kesin bir kararhhkla destekleme denemesiyle birle§tirmek kesinlikle mümkündür. Kierkegaard'm Hegel ele§tirisinde, bu gorü§lerden bazllannI ve ozellikle de tarihse1ciligin Hlristiyanhkla bagda§tlnlamayacag, tezini destekleyen gorü§ler buluyoruz. Kierkegaard gerçi içinde yeti§tirildigi Hege1ci gelenekten kendisini asIa kurtaramaml§tlr; yine de Hege1ci tarihse1ciligin aslmda ne anlama geldigini daha net olarak kavraml§ kimse yoktur. "Hegel' den once de", der Kierkegaard, "varolu§u, tarihi açlklamayl gaye edinmi§ filozofiar vardl. Bu denemeler kar§lsmda kayrarun her-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
157
halde gülecegi tutmu9tur. Ama belki de gülüp geçmemi9tir, çünkü bu insanlar samimi bir ciddiyet içindeydi. Ama ya Hegel -ah biraz da YunanlIlar gibi dÜ9üneyim!-: Tannlar nasIl da kahkahadan kmlml9 olmah! Her geyin gerekliliginin Slrnna ermi 9 ve hepsini aym teraneyle anlatan ne igrenç bir profesiir: ah tannlar!" Kierkegaard, ateist Schopenhauer'in Hlristiyan savunucusu Hegel' e saldlrmasma i9aret ederek 9iiyle devam eder: "Schopenhauer okumak beni anlatamayacaglm kadar sevindirdi. Siiyledigi geyler tamamlyla dogru, bu Almanlara la)'lk giirdügiim geyse sadece bir Almanm olabilecegi kadar kaba." Ama Kierkegaard'm kendi siizleri de Schopenhauer' inkilerden çok daha az kaba degildir; çünkü Hegel zlrvalan hakkmda 9unlan yazmaktadlr: "Bütün sapkmhklar arasmda bu panteist çürümeye yol açan nükteli varhk en tiksindirici olamdir", derken, "9i9inmenin küfü"nden, onun "entelektüel gehvet" inden ve "çürümenin sefil panltlsl" ndan bahsetmektedir. Gerçekte - entelektüel ve giireneksel egitimimiz çürümÜ9tür. Panldayan giirüntüye ve nükteli varhga tapmIlmasl nedeniyle çürümü9tür; panldayan giirünüge ve nükteli varhga tapmamlz nedeniyle; geylerin siiyleni 9 biçimine duyulan hayranhgm, neyin siiylenip neyin yapüd'gmm yerine geçmesiyle çürümü9tür. Üzerinde rollerimizi oynadlglmlz tarih sahnesinden etrafa yayüan Romantik panltl fikriyle çürümÜ9tür. Bütün davram9lanmlzda vitrini goz onünde bulundurmak üzere egitilmekteyiz. Ba9ka bireylerin onemi baglarmnda kendi onemini sagl!kl, bir gekilde degerlendirebilmenin bir insana nasIl ogretilecegi problemi, bu §ohret ve kader ahlaklan ile hâlâ dünya tarihinin klasiklerine ve bunlann Romantik güç tasavvurlarma oldugu kadar bu klasiklerin Herakleitos' a kadar uzanan Romantik sürü ahlakma dayanan bir ahlakla iyice bulandmlml§tlr. Temelde güce tapmaya dayanan bir ahlak sisteminin etkisiyle bulandlnlml§tlr. Bireyciligin ve ozgeciligin (altruizm) makul bir kan§lml yerine - yani iirnegin §unu soyleyen bir giirü§ yerine: "Gerçekten onemli olan sadece insan bireyleridir, ama buradan kendi ki§iligimin çok onemli oldugunu çlkarsarmyorum" - benciligin ve ortakla§aClhgm (kolektivizm) Romantik bir kan§lml
158
Hayat Problem Çüzmektir
mevcut gibi kabullenilir. Yani, "kendi"nin, onun duygusal ya§ammm ve "kendini ifade" sinin anlaml ve bóylelikle de "ki§ilik" ile grup, kolektif arasmdaki gerilim romantikçe abartlhr. Artlk bu kolektif diger bireylerin ve diger insanlann yerine geçer ama hiçbir adamakIlh ki§isel ili§kiye izin vermez. Bu yakla§Imm slogam temelde: "Yónet veya boyun eg" dir; ya kaderiyle çarpl§an ve §óhret kazanan büyük bir adam, bir kahraman 01 (Herakleitos der ki: "ne kadar yüksekten dü§ersen, §óhretin o kadar büyük olur"), ya da "kitleler" e katll, ónderlere boyun eg ve kendini kolektifin yüksek hedefleri için feda et. Kendi ile kolektif arasmdaki gerilime yüklenen anlamm bu denli a§lrl vurgulanmasmda, nevrotik ve histerik bir óge bulurunaktadu, dahasl, kahramanlan putla§tuma ahlakl ile yónetme ve boyun egme ahlaklm ta§lyanm, bu histeri, uygarhgm yiiküne kar§1 bu tepki, güçlü bir duygusal çekim gücünün gizemi oldugundan ku§ku duymuyorum. Bunlann hepsinin temelinde gerçek bir zorluk vardIr. Politikacmm kendisini kiitü!ükle sava§la klsItlamasl ve mutluluk gibi "pozitif" veya "yüksek" degerler adma sava§mamaSI gerektigi gayet açIk olsa da, iigretmenin durumu kiikten farklIdu. Gerçi kendi "yüksek" degerler slralamaslm ógrencilerine zorla kabul ettirmemesi gerekir; ama yine de onlarm bu degerlere kar§1 ilgisini uyandumay' kesinlikle denemelidir. Ogrencilerinin ruhlan için kaygIlanmahdu. (Sokrates arkada§larma kendi ruhlan için kaygIlanmalan gerektigini siiylediginde, asIl onun arkada§lannm ruhlan için kaygIlandlgl ortadadlr.) Demek ki egitimde bir Romantik ve estetik iige gibi bir §ey herhalde bulurunaktadu; politikaya kesinlikle SlzmamaSI gereken bir iige. Ama her ne kadar ilke olarak bu dogru olsa da, bizim egitim sistemimizde uygulanmasl kesinlikle olanaksIzdu. çünkü bu, iigretmen ve ógrenci arasmda, sürdürmekte ya da bitirmekte her iki tarafm da iizgür olmaSI gereken bir dostluk ili§kisi bulunmaslm varsayar. (Sokrates yol arkada§lanm seçiyordu, arkada§lan da onu.) Ogrenci saylSl bile bunu bizim okullarumzda olanaksIz hale getirmeye yeter. Buna uygun olarak, yüksek degerleri aktarma yolundaki organizasyonel denemelerin hepsi, sadece ba§anSIZ degildir, aym zamanda, üstüne basarak vurgulamahyun
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
159
ki, zarara da yol açar - yani ula~mak istenilen ideallerden daha somut ~eylere yónlendirir. Bize emanet edilen insanlara hepsinden ónce zarar vermememiz gerektigi ilkesi, trpta oldugu gibi egitimde de temel ilke olmahdlr. "Zarar verme" (ve bu yüzden "genç insanlara bizden baglmslz olmak ve kendi seçimlerini yapabilmek için acilen gereksinim duyduklan ~eyi ver") ilkesi, kulaga ne kadar alçakgónüllü gelse de gerçekle~tirilmesi gayet uzak olan, son derece degerli bir hedef olurdu. Bunun yerine "yüksek" hedefler moda dIr, "ki~iligin tam olarak geli~imi" gibi Romantiklere ózgü ve gerçekte saçma olan hedefler. Daha Platon' da oldugu gibi, bireyciligin bencilikle, ózgeciligin ise ortakla~aclhkla (yani bireysel benciligin yerine grup benciliginin konmaslyla) hâlâ ózde~le~tirilmesine yol açan, bóylesi Romantik fikirlerin etkisidir. Ama egitimin ba~hca probleminin, yani kendi ki~iliginin óneminin ba~ka bireylerin ónemine góre saghkh bir degerlendirmesine ula~mamn nas!l mümkün oldugu probleminin, daha net bir ~ekilde ortaya konmasma giden yol bile kapatrhr. Kendimizin ótesine geçen bir hedef, kendimizi adayabilecegimiz ve fedakârhkta bulunabilecegimiz bir hedef seçmerniz gerektigi hakll olarak hissedildiginden, "tarihsel bir misyon"u olan bir kolektifin bu hedef 01maSl gerektigi sonucu çlkartrhr. Yani bize fedakârhkta bulunmamlZ gerektigi sóylenir, aym zamanda da bóylelikle mükemmeI bir ah~veri~ yaptrgumz anlatrhr. Fedakârhkta bulunacaglz - ama bóylece ~an, ~óhret kazanacaglz; tarih sahnesinde "ba~rol oyuncusu", kahraman olacaglz; küçük bir i~ kar~lhgl büyük bir ücret alacaglz. i~te bu, sadece'küçük bir azmhgm ónemli oldugu ve kimsenin halkla ilgilenmedigi bir çagm ikircikli ahlakldlr. Bu, politik veya entelektüel birer taklmerkçi (oligar~) olarak tarih kitaplarma geçme ~ansl olan insanlann ahlakldlr. Ama bu asIa, adalet ve e~it haklar için sava~anlann ahlakl olamaz, çünkü tarihsel ~óhreti çok az ki~i yakalayabileceginden, ~óhret adil olamaz. Aym ólçüde, belki daha da degerli olan çok saylda insan daima unutu1acaktrr. Herakleitosçu ahlakbilimin, yüksek ódülleri ancak bizden sonrakilerin bize verebilecegi ógretisinin, §imdiden hemen ódülümüzü aramamlZ gerektigi ógretisine góre biraz daha iyi
160
Hayat Problem Çozmektir
olabilecegini de belki itiraf etmeli, Ama gereksinimimiz olan bu degildir, Ba§an ve iidülü oldugu gibi yadslyan bir ahlaka gereksinimimiz vardlr, Biiylesi bir ahlah §imdi icat etmerniz de gerekmez, Bu yeni bir §ey degildir, En azmdan ilk ba§larda H,ristiyanhgm iigrettigi budur, Günümüzün endüstriyel ve bilimsel i§birliginde de iigretilen yine budur, Ne mutlu ki, Romantik tarihselci §iihret ahlah azahyor gibi giirünmektedir, Meçhul asker bunu giistermektedir, Fedakârhgm meçhul olarak yapümasmm e§it degerde, belki daha da degerli oldugunu kavramaya ba§hyoruz, Ahlaksal egitimirniz de bunu izlemelidir, i§imizi yapmayl, §iihret ugruna ya da utançtan kaçmmak ugruna degil bu i§ ugruna fedakârhkta bulunmay' iigrenmeliyiz, (Hepimizin belli bir cesaretlendirmeye, umuda, iidüle ve hatta azara gereksinim duymamlz ba§ka bir §eydir,) Bizi i§imiz, yaphglmlz §eyler hakh çlkarmahdlr, kurgusal bir "tarihin anlaml" degil, Benim tezim, tarihin anlammm olmadlgldlr, Ama bu iddiadan, hiçbir §ey yapamayacaglllliz, politik güç larihini kabullenmemiz gerektigi veya onu aCl bir §aka olarak sineye çekmek zorunda oldugumuz anlaml çlkmaz, Çünkü onu, çiizümlerini kendi çaglmlzda aramak istedigimiz güç politikasl problemleri bahnundan yorumlayabiliriz, Güç politikasl tarihini, açlk toplum için, ahI ve hukukun hâkimiyeti için, adalel, iizgürlük ve e§itlik için, sava§m yok olmasl için verdigimiz kavga açlSlndan yorumlayabiliriz, Her ne kadar tarihin nihai bir amaCl olmasa da, ona bu amaçlanmlzl yükleyebiliriz; ve her ne kadar tarihin bir anlaml olmasa da, ona bir anlam verebiliriz, (Daha Theodor Lessing bile biraz farkh bir anlamda olsa da, "anlamslza aruam verme olarak tarih" len bahsetmi§tir,) Burada kar§lmlza çlkan, doga ve gelenek problemidir, Ne yapacagznuzl ne do ga ne de tarih bize siiyleyebilir, Olgular, ister dogarun isler larihin olgulan olsun, bizim adlmlza kararlar alamazlar, seçecegimiz hedefleri belirleyemezler, Dogaya ve larihe anlam katan biziz, insanlar birbirine e§it degildir; ama e§il haklar için sava§maya karar verebiliriz, Devlet gibi insansal kurumlar da ussal degildir; ama oruan daha ussal bir hale getirmek için sava§maya karar verebiliriz, Dilimiz gibi kendimiz de ussal olmaktan çok dUygUSallZ; ama biraz daha ussal olmaya
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
161
çah§abiliriz ve dilimizi (Romantik egitim kuramcüanmlzm siiyleyecegi gibi) bir ifade aracI olarak degil, bir ussal anla§ma araCI olarak kullanmaya çah§abiliriz. Tarihin kendisi -burada tabii güç politika SI tarihini ve insanhgm geli§iminin var olmayan tarihini kastetmiyorum- ne bir hedefe ne de bir anlama sahiptir; ama ona her ikisini de vermeye karar verebiliriz. Onu açlk toplum ve dü§manlan arasmdaki sava§a diinü§türebilir ve bu §ekilde yorumlayabiliriz. Sonuçta aym §ey, "ya§amm anlaml" hakkmda da siiylenebilir. Ya§amlmlzm hedefinin ne olacagl ve hedef!erimizi belirlemek bize baghdlr. Olgular ve kararlar arasmdaki bu ikiciligi temel al!yorum. Biiylesi olgulann hiçbir anlaml yoktur; yalmzca bizim kararlanmlZ araClhglYla bir anlam kazamrlar. Tarihselcilik, bu ikiciligi a§ma yolundaki birçok denemeden biridir. O korkudan dogmu§tur; çünkü tamdlglmlz ahlaksal iilçüt!er için sorumlulugu kendimizin ta§ldlgl giirüsünden korkar. Ama korkudan dogan biiylesi bir denerne bana, hep batJl inanç dedigirniz §eymi§ gibi giirünüyor. Çünkü ekmedigirniz yerde biçebilecegimizi varsayar; adlmlanmlzl tarihe uydurdugumuz zaman her §eyin yolunda gidecegine; kendimizin hiçbir temel karar verrnerniz gerekmedigine bizi ikna etmek ister ve aynca kendi sorumlulugumuzu tarihin, yani güçlerin, bizim iiternizde cereyan eden §eytani oyununun üstüne atmaya çah§lr. Davram§lanmlzl bu güçlerin gizli hedef!eri, bize sadece mistik esinler ve sezgilerle vahyedilebilecek hedefleri temelinde açlklamaya çah§lr; biiylelikle bizi ve davram§lanmlzl, yüdlz fallanmn ve dü§lerin verdigi esinle piyangoda §ansl! saylslm seçen insanm ahlaksal düzeyine indirir. $ans oyunlan gibi tarihselcilik de, davram§lanmlzm ussalhgmm ve sorumlulugunun uyandlrdli\J çaresizlik duygumuzdan dogrnu§tur. O yozla§rnl§ bir umut ve yozla§ml§ bir inançtJr, ahlaksal co§kurnuzda ve ba§anyl küçümsememizde temellenen umut ve inancm yerine, sahte bir bilimden çlkan bir kesinligi koyrna denemesidir. Bu sahte bilimin, yüdlzlar hakkmda ml, "insan dogas!" hakkmda rnl yoksa tarihsel kaderimiz hakkmda ml oldugu fark etmez. iddia ediyorurn ki, tarihselcilik sadece ussal olarak desteksiz degildir, vicdana hitap eden her dinle de çeli§ki içindedir.
162
Hayat Problem çõzmektir
Çünkü boylesi bir din, davrall!§lanmIz için ve bu davrall!§lanmIzm tarihin ak1§1 üzerindeki etkisi için smIrSIZ bir SOrumluluk ta§ldIgmuzI vurguladlgl olçüde, tarihe ussalcl yakla§Imla ortü§mek zorundadlf. Dogrudur - umuda gereksinimimiz var; umut olmadan davram§lanmIzI yonlendirmek ve ya§amak bizim gücümüzü a§ar. Ama bundan daha fazlaszna gereksinimimiz yok ve bize daha fazla §ey vaat edilmemelidir. Kesinlige gereksinimimiz yok. Ozellikle de din, dü§lerin ve dileklerin gerçekle§mesinin bir telafisi olmamahdlf. Ne piyangoda bir bilete sahip olmaya, ne de bir sigorta §irketinde poliçe sahibi olmaya benzemelidir. Dindeki tarihselcilik bir putperestlik ve batll inanç ogesidir. Olgular ve kararlann ikiciligine yapllan bu vurgu, fikirlere, 6rnegin "ilerleme" fikrine olan yakla§lmlmlzl da belirler. Tarihin ilerledigine veya kendimizin ilerlemesi gerektigine inamrsak, tarihi anlamh sanan ve bu anlamm onun içinde ke§fedilecegine, ona kazandmlmasma gerek olmadIgma inanan bir insanla aym hatayI yapmI§ oluruz. Çünkü iler!emek, bir hedefe dogru, insani varhklar olarak bizler için var olan bir hedefe dogru hareket etmek demektir. "Tarih" bunu yapamaz; sadece biz, insan bireyleri yapabiliriz. Bunu ise, ozgür!ük ve onunla birlikte ilerlemenin bagh oldugu demokratik kurumlan savunup güçlendirerek yapabiliriz. iler!emenin bize bagh oldugu, bizim uyamkhgull!za, çabalanmlza, hedeflerimizi onümüze koydugumuz kesinlige ve karar!anmlZln gerçekçiligine bagh oldugu olgusunu, daha iyi kavradIgUll!zda, bunu da daha iyi yapabilecegiz. Peygamber gibi poz verecegimize talihimizin yarahcllan olmahY1z. Odevlerimizi yapabildigimiz kadar iyi yapmayI ogrenmeliyiz, hatalanmlZl g6rmeyi ogrenmeliyiz. Kaldl ki bir kez güç tarihinin bizim yargIcInuz olacagI fikrinden kurtulursak, tarihin bizi hakh çIkanp çIkarmayacagI sorusuna saplanmaktan vazgeçersek, belki o zaman tarihsel güçleri uslandumay' bir gün ba§arabiliriz. Belki bu §ekilde sonuçta dünya tarihini bile savunabiliriz: Bu savunuya acilen gereksinimi var.
9. Demokrasi Kuramz Üzerine*
En büyük ilgi alamm doga ve doga bilirnidir: Evrenbilim. Temmuz 1919'da Marksizmden vazgeçtigimden bu yana, politikayla ve onun kuramlyla sadece bir vatanda~ -ve bir demokrat- olarak ilgileniyordum. Ama sagdan ve soldan 20'li ve 30'lu yülann ba~mda güçlenen totaliter hareketler ve nihayet Almanya' da Hitler'ín gücü ele geçirmesi. beni demokrasi problemi hakkmda dü~ünmeye zorlad!. Her ne kadar AÇlk Toplum ve Dü§manlarz adh kitablm, Hitler ve Nazilerden tek kelimeyle bile bahsetrnese de, Hitler'e kar~l sava~a benim katk1m olarak dü~ünülmü~tü: Kítap bir demokrasi kuraml ve dü~manlanmn eski ve yeni saldmlanna kar~l demokrasinin savunmasldlr; 1945 y!lmda yaylnüanml~ ve tekrar tekrar baslhm~hr. Ama bence en i:inemli olan noktasl, bana kahrsa nadíren arua~!ld!. Herkesin bildígi gibi "demokrasi" Almancada "halkm hükümdarhgl" veya "halk1n egemeruigi" anlamma gelir ve "aristokrasi" (en iyilerin ve seçkiruerin hükümdarhgl) ile "monar~i"nin (bir ki~inin hükümdarhgú kar~JtldlT. Ama kelimenin anlaml bíze fazla yardlmcl olmaz. Çünkü híçbír yerde halk hâkirn degildír: Her yerde hükürnetler (ve ne yazlk ki bürokrasí, yani zorlukla hesap sorulabilen ya da asia hesap sorulamayan memurlar) hâkimdir. Aynca, Büyük Britanya, Danimarka, Norveç ve isveç birer monar~idir ama aym zamanda çok iyi birer demokrasí i:irnegidír (belki sadece isveç bir istisnadIT; orada sorumsuz bir vergi bürokrasisi ~imdi diktati:irlük gücüne sahiptir); Demokratik Almanya'mn tam tersine, ki bu kendini demokrasi olarak gi:isterir - ama ne yazlk ki hakslz yere. '" DER SPIEGEL, Say132, 3 Agustos 1987, s. 54-55.
164
Hayat Problem Çõzmektir
Peki gerçekten iinemli olan nedir? Aslmda sadece iki devlet biçimi Vardlr: bir hükümetten kan diikmeden bir seçim araclhg,yla kurtulmanm mürnkün oldugu ve bunun mümkün olmadlg, devletler. Onemli olan budur, bu devlet biçiminin nasIl adlandmldlgl degil. Ah~Ildlgl üzere birinci biçime "demokrasi", ikinci biçime ise "diktatiirlük" veya "tirarrllk" denir. Ama siizcükler hakkmda (Demokratik Almanya gibi) tartr~mak yersizdir. Belirleyici olan, kan diikmeden hükümetin dü~ürülebilmesidir. Hükümeti dü~ürmenin degi~ik yiintemleri vardlr. En iyi yiintem, oylama usulüyle yapllamdlr: Seçilmi~ bir parlamentoda yeni bir seçim ya da bir oy hükümeti devirebilir. Onemli olan budur. Bu nedenle vurguyu ~u sorulara koymak (Platon'dan Marx'a kadar ve daha soma da hep yapIldlgl üzere), yanh~trr: "Kim yiinetmeli? Halk (ayak taklml) InI yoksa az sayldaki en iyiler rni? (Iyi) I~çiler mi yoksa (kiitü) kapitalistler mi? Çogunluk mu yoksa azmhk ml? Sag parti mi, soI parti mi yoksa ortayolcu bir parti rni?" Bu sorulann hepsi yanh~ sorulmu~tur. Çünkü insanlar bir hükümetten kan diikmeden kurtulabildigi sürece, bnemli olan, kimin yonettigi degildir. Ínsanlann kurtulabilecegi her hükümetin, kendisinden ho~nut olundugunu giisterecek ~ekilde davranmak için fazlaslyla i~tahl vardlr.Kaldl ki insarrlann, kendisinden o kadar da kolay kurtulamayacagml bilen bir hükümetin i~talu da kaçar. Bu basit demokrasi kurammm uygulamada ne derrli iinemli oldugunu giistermek için, bunu oransal seçim yasasl problernine uygulamak istiyorum. Eger burada, Federal Almanya'mn o kendini çok iyi kamtlaml~ anayasaslyla güvence altrna almnu~ seçim kanununu ele~tiriyorsam, bu sadece, bildigim kadanyla çok ender sorgulanan bir giirü~ hakkmda bir tartr~ma açma denemesi olarak giirülmelidir. Anayasalar çabucak degi~ti rilmemelidir; ama onlar hakkmda ele~tirel olarak tartr~mak, slrf onlarm iineminin bilincini canh tutmak için bile yararhdlr. Batr Avrupa krtasmm demokrasilerinde, iirnegin Büyük Britanya veya Birle~ik Devletler' de geçerli olan ve yerel temsile dayah olan seçim kanunundan gayet farkh olan bir seçim kanunu geçerlidir. Büyük Britanya' da her seçim biilgesi parla-
II. Taiih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
165
mentoya bir temsilci gonderir: en çok oyu alml~ olamm. Hangi partiye üye oldugu, ya da herhangi bir partiye üye olup olmadlgl, resmi olarak dikkate almmaz. Onun odevi, alm ak, vicdam temiz olarak, bir partiye üye olsun olmasm, kendi seçim bolgesinde ya~ayanlann çIkarlanm savunmaktIr. Tabii ki partiler vardu ve bunlar hükümetin kurulmasmda büyük bir rol oynarlar. Ama bir seçim bOlgesinin temsilcisi, kendi partisine kar~1 oy vermenin, ha!!a ondan kopmanm, seçim bolgesinin (ha!!a belki de bütün halkm) çIkanna olduguna inamrsa, bunu yapmakla yüküm!üdür. YüzyIhmIzm en büyük devlet adaml olan Winston Churchill asIa bir takipçi olmaml~, iki kez de parti degi~tirmi~tir. KIta Avrupasr'nda ise durum tamamen farkhdIr. Oransal temsil, her partinin parlamentoda -ornegin Alman Bundestag'mda-, farkh partilerden milletvekillerinin saylsmm, partilerin aldlklan oylarla olabildigince tam oranllh olacak kadar temsilcisinin bulunmasl anlamma gelir. Boylelikle partiler devletin anayasasmda tarurur ve temel kamu hukukunda tayin edilir. Her bir milletvekili de resmi olarak kendi partisinin temsilcisi olarak seçilir. Bu nedenle, belli durumlarda kendi partisine kar~1 oy verme gibi bir yükümlülügü olamaz: Tam tersine, sadece bu partinin temsilcisi olarak seçildiginden dolayr, ahlaksal olarak partisine baghdIr. (Eger bunu arllk vicdanma slgduamIyorsa, anayasa bunu §art ko~masa bile istifa etmesi ahlaksal bir iidevdir.) Tabii ki partilere gereksinim oldugunu biliyorum: Partiler olmadan i~leyen bir demokratik sistemi henüz kimse bulamadl. Ama siyasi partiler pek de memnuniyet verici ~eyler degildir. Diger taraftan partiler olmaymca da olmaz. Bütün demokrasilerimiz halk hâkimiyetine degil, parti hâkimiyetine dayahdIr. Yani parti liderlerinin hâkimiyetindedir; çünkü bir parti ne kadar büyükse, o kadar az mutablkllr, o kadar az demokratiktir, ona oy verenlerin parti yiinetimi ve parti prograrru üzerindeki etkileri de o kadar azdIr. Oransal temsile gore seçilmi~ bir meclis veya parlamentonun, halkr ve isteklerini daha iyi yansllllgl inancI yanh~llr. Oransal temsil, halkr ve fikirlerini degil, sadece partilerin (ve propagandanm) seçim günü halk üzerindeki etkisini temsil eder. Seçirn günü, hükümet etkinlikleri hakkmda
166
Hayat Problem Çozmektir
halk mahkemesi günü olmahdlr. Oransal temsil bunun boyle olmasml güçle~tirir. Demek ki, geçerli bir halk hâkimiyeti kuraml yoktur; Oransa1 temsili destek1eyen bir kuram yoktur. Oyleyse ~unu sormahylZ: Oransal temsil uygulamay" ilk olarak hükümet olu~umu nu, ikinci olarak da bir hükümeti dü~ürme gibi belirleyici onemdeki bir olaslhgr nasll etkiliyor? 1. Ne kadar çok parti varsa hükümeti kurmak o kadar zorla~lr. Bu, oncelikle deneyimin gosterdigi bir olgudur, ikinci olarak da ak1m gosterdigi bir olgudur: Sadece iki parti olsaydl hükümet kurmak kolay olurdu. Ama oransal temsil, küçük partilerin de hükümet olu~umuna ve boylelik1e de hükümetin politik kararlanna büyük -hatla belirleyici- bir etkide bulunmasml mümkün kllar. Herkes bunu kabul edecektir; oransal temsilin parti sa)'lsllli arl!rdlgml da herkes bilir. Ama demokrasinin "oz" ünün haHan hâkimiyetinde yathgml varsaydlgulliz sürece, birer demokrat olarak bu güçlük1eri sineye çekmemiz gerekir, çünkü o zaman oransal ternsil de i~in JJ6z"üne iner. 2. Yine de oransal temsilin ve bunun sonucu olarak partilerin çoklugunun, ornegin parlamentonun yeniden seçilmesi araclhglyla, halkm karanyla hükümetin devrilmesi gibi onemli bir konuda, bazen daha da kotü etkileri olur - ilk olarak, birçok parti oldugunu bildigimiz ve bu kadar çok partiden birinin mutlak çogunluga ula~acagml asia bekleyemeyecegimiz için. Bu yüzden bu beklenti dogru çlkl!gl takdirde, halkm karan partilerden hiçbirine kar~l olu~maml~ demektir. Partilerden hiçbiri dü~ürülmemi~, partilerden hiçbiri yargllanmaml~l!r.
ikinci olarak seçim gününün hükümet hakkmda bir halk mahkemesi günü olmasl beklenmez. Bazen hükümet bir azmhk hükümeticlir ve bu yüzden dogru buldugu ~eyleri yapabilme durumunda degildir, taviz venneye zorlanml~l!r, ya da hükümet partilerinden hiçbirinin tam sorumlu olmadlgl bir koalisyon hükümetidir. Boylece siyasi partilerden hiçbirini ve bunlardan hiçbirinin
n. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
167
liderini hükÜilletin kararlanndan sorumlu tutmamaya ah§lhr. Bir partinin oylannm yüzde be§ veya onunu yitirmesini, hiç kimse, O partinin suçlu bulunmasl olarak gõrmez; hele ki seçmenler, yani y6netilenler tarafmdan: Bu, sadece popülerlikteki anhk bir çalkanhya i§aret eder. Üçüncü olarak: Seçmenlerin çogunlugu mevcut bir çogunluk hükümetini dü§ürmek istese bile, buna kayJtslz §arts1Z ula§amayabilir. Çünkü §imdiye kadar (sorumlu tutulabilecek §ekilde) mut!ak çogun1uga sahip bir parti, çogun1ugunu kaybederse, oransal temsil alhnda büyük olaslhkla hâlâ en büyük parti olacakhr. Bu nedenle en küçük partilerin bile verecegi destekle bir koalisyon hükümeti kurabilecektir. Bõylece -çogunlugun karanmn tersine ve "haHan iradesi"ni temsil etmekten kilometrelerce uzaktaki küçük Dir partinin karan yüzünden- büyük partinin dü§ürülmü§ lideri hükümet etmeyi sürdürecektir. Tabii ki, bõylesine küçük bir parti, yeni bir seçim 01makslzm veya seçmenlerden gelen yeni bir talep olmakslzm bir hükümeti dü§ürebilir ve muhalefet partileriyle birlikte yeni bir parti olu§turabilir - bu ise oransal ternsilin temelinde yatan fikirle çarplcl bir kar§Jthk içindedir: bir partinin etkisinin, seçmenlerinin saylslyla õrtii§mesi fikriyle. Bu tür §eyler slk slk olmaktadlr. Çok sa)'lda partinin oldugu ve bu yüzden koalisyonlann slradan oldugu yerlerde ise bu, neredeyse gündelik bir §ey haline gehni§tir. Benzer §eylerin oransal temsilin olmadlgl bir ülkede de olabilecegi son derece dogrudur. Ama bõyle ülkelerde -õrnegin Büyük Britanya ve Birle§ik Devlet!er' de- as!l olarak birbiriyle rekabet eden iki büyük partinin çarpl§masl yõnünde bir egilim geli§mi§tir. íki parti sistemini mümkün k!lan biçim, bana en iyi demokrasi biçimi gibi gõrünüyor. çünkü bu, partilerin sürek1i õzele§tiri yapmasml saglar. Büyük partilerden biri seçimlerde gerçek bir tokat yediginde, bu genellikle parti içinde kõkten bir reforma yol açar. Bu, rekabetin ve seçmenlerin partiyi gõrmezden gelinemeyecek kadar bariz bir §ekilde ba§anslzhkla yargllamasmm bir sonucudur. Bõylece partiler, bu sistem araC1hglyla, zaman zaman hatalanndan ders çlkarmaya ya da yok olma-
168
Hayat Problem Çozmektir
ya zorlamr. Sadece bu konu hakkmdaki tarh~maya yeni bir yiin vermeyi diliyorum. Demokrasi fikrinden, oransal temsil sisteminin ahlaksal üstünlügünün manhksal olarak çlkarsanabilecegi ve !
II. Tarih-ve Politika Üzerine Dü~ünceler
169
eden ideolojiler, ho~ górülme haklanm kaybederler). BaZI ideolojiler -ba~anyla ya da ba~anslzca- bir partiye hükmetmeye veya yeni bir parti kurmaya çah§lrlar. Bóylece bir yanda fikirler, ideolojiler, dinler, óbür yandaysa büyük rakip partiler arasmda bir pasla§ma olacakhr. Ama çok saylda ideolojinin ya da dünya górü~ünün, yanslmaSlm çok saylda partide bulmasl gerektigi di.i§üncesi, bence politik olarak yamlt!C!dlr. Hatta sadece politik olarak degil, dünya góri.i~ü olarak da. Çünkü parti politikaslyla çok yakm bir baglantl, bir ógretinin safhgml bozar.
Demokratik Devlet Kuraml ve Uygulamasl. Üzerine Dü§ünceler* 10.
I. Yazm, bilim, demokrasi: Bir baglantz mz? Atina' da, isa'mn dogu§undan a§agl yukan 530 y!l onceden bu yana, daha once hiç olmaml§, en azmdan Avrupa'mn hiçbir yerinde o1maml§ bir pazar vard!: serbest bir kitap pazan, elyazmaSl ve satl§ için ÜTetilmi§ kitaplarm papirüs tomarlan halinde sat!ldlg' serbest bir kitap pazan. Bu §ekilde satl§a sunulan ilk kitaplar, Homeros' un iki büyük destamyd!: llyada ve Odysseia. 500 y!l sonra ya§aml§ olan Cicero' nun bir bildirisine gore, Homeros destanlanmn yazlya dokülmesini, o zamanlar Atina tiranhgml elinde tutan Peisistratos' a borçluyuz. Peisistratos büyük bir reformcuydu. Ba§ka §eylerin yamnda, Atina' daki drama gosterilerini, bizim tiyatro dedigirniz kurumu kuran da odur. Belki de -evet, tahminen- Homeros'un ilk yaylmclsl, yazl malzemesini, MlSlr' dan papirüsü getirten ve Homeros'un metnini yazdlrabilecegi egitimli koleleri satm alan da odur. Atinahlara festivaller ve kültÜTel olarak onemli birçok §eyi armagan eden zengin bir adamdl. Daha sonralan yayrmCl olarak çah§an ba§ka Atinah giri§imciler de oldu. Homeros'un yaz!lanna Atina' da olan talebin doyumsuzla§masl onlan cezbediyordu: Herkes okumayr ogrenmi§ti, herkes Homeros okuyordu. $a§!lacak kadar kisa bir sürede yapltlan Atina'mn inci1'i ve elifbasl oldu. Hemen ba§ka kitaplar da yay,mlandl. Kitap pazan olmadan yaymm da olmadlgma dikkat edilsin. Bir elyazmasmm (veya günümüzde bas!ll bir kitabm da) bir kütüphanede bulunmasl, * 9 Haziran 1987'de Münih'te yapIlan konu~ma.
II. Tarih ve Politika Üzerine Di4ünceler
171
onun pazardaki arZlm hiçbir ~ekilde etkilememektedir; bir elyazmaslmn ilk yaylml olarak da hakl! olarak kitap pazarmda ilk arzml ahyoruz. Avrupa' da bir kitap pazan uzunca bir SÜTe için (tahrninim neredeyse 200 yJ! kadar) sadece Atina' da vard!. Kammca Atina i:irnegini ilk izleyen kentler, Korinthos ve Thebai pazarlan ohnu~tur. Tabii ki ~airler çok daha i:inceden vardl ve kayJtlar da. Ama ilk olarak Atina' da bir yazm geli~ebildi (çünkü bu, yaylmlama kurumunu varsayar), tarihçiler, siyaset bilimciler, filozoflar, doga bilimciler, matematikçiler gibi yazarlar vard!. Bu yazarlann çok aZl, Thukydides gibi Atina dogurnluydu. Ama Atina onlar üzeiinde inamlmaz bir çekim gücü olu~turuyordu. Atina'ya gelip kitaplanm orada yaY1mlayan yabancl yazarlar arasmda, doga ara~tJrmaC1s1 ve filozof Anaksagoras ile kendisinden biraz daha genç olan çagda~l, ilk büyük tarihçi Herodotos da bulunuyordu. Her ikisi de Atina'ya politik mülteci olarak Küçük Asya' dan gelmi~ti. Tahminimce Herodotos, çok kapsamh tarih yapltJnl daha kisa bir doga tarihi yazml~ olan Anaksagoras'm tersine yaylmlama plamyla yazmaml~tJ. Eger bu dogruysa, daha yeni icat edilmi~ olan ve o zaman1ar henüz kimsenin anlammm bilincinde olmadlgl yaylmclhk uygulamasma kar~l henüz güvensiz olan tavn bunu gi:istermektedir.
II. Avrupa'nm ilk yaylmlanan kitabmdan Gutenberg devrimine Tahrninimce, Atina' mn isa' dan 5 yüzY1l i:ince gi:izler i:inüne serdigi kültür harikasl, büyük i:ilçüde Atina' daki kitap pazannm icadlyla açlklanabilir; bu icat herhalde Atina demokrasisini de aÇ1klamaktadlr. Tiran Hippias'm Atina'dan 510 yJ!mda sürühnesi ve demokrasinin kurulmaslmn, kitap pazanmn icadlyla baglantJh 01dugu tahmini tabii ki kamt1anamaz. Ama birçok ~ey bunu desteklemektedir. Atina' da çok çabuk yayJ!an okuma yazma sanatI, Homeros'un ve -herhalde onun etkisiyle-- büyük Atinah trajik dramcJ!arm büyük popülerligi; ressarn1ar ve heykeltJra~lar,
172
Hayat Problem Çozmektir
tarh~I!an bir sürü yení fikir; entelektüel slçrama: Bütün bunlar birer gerçektir. Ama demokrasinin kuru1masmm, kitap pazannm icadmdan çok yakmdan etkilenmi~ olan bü!ün bu ~eyler den baglmslz oldugunu varsaysak da - genç Atina demokrasisinin iizgürlük sava~larmda Perslerin dev imparatorlugunun saldmlanna kar~l kazandlklan büyük ba~anlar, kesinlikle bundan baglmslz degildi. Bu ba~an, ancak, kendi edinimleri olan benzersiz kültür ve egitim ürünlerinin ve yine kendi edinimleri olan, sanatta ve ~iirde daha iince hiç ula~I!maml~ bir güzellik ve berrakhga olan hayranllk ve ilgilerinín, Atinahlara kazandlrml~ oldugu yeni ozbilinç l~lgmda anla~llabilir. Ne olursa olsun, Gutenberg'in 15. yüzylldaki bulu~unun ve kitap baslmlmn yol açhgl kitap pazannm büyük yaylll~mm, benzer bir kü!türel devrime, insanclhga yonlendirmesi gariptir. Antik yazmm yeniden canlandmlmaslyla bütün sanatlar canlanml~hr. Yení bir doga bilimi dogmu~tur; Ingiltere' de Reformasyon iki devrime yol açml~, kanh 1648-49 Devrimi ve kanslz 1688 Devrimi ile birlikte ingiliz parlamentosunun sürekli demokratik geli~imi ba~laml~hr. Ne olursa olsun, burada açlkça gorülen bir ili~ki vardL
lII. Atina demokrasisinin kazanzmlarz ve kotülükleri Atina harikasl, isa' dan once 5. ve 4. yüzyrlm ba~mdaki kitap pazanmn icad,m izleyen devasa kültÜIel, politik ve ekonomik olaylardan olu~maktadlr. Bu büyük olaylar, kelimenin tam anlamlyla benzersiz ve ornek almacak -Avrupa'run gelecegi için ornek almacak- bir yazmm hlzla geli~mesiyle e~zamanll olarak meydana gelir. Bu büyük olaylar, neredeyse otuzar yIlhk iki sava~l da kapsamaktadlr. Bu sava~lann ilkinde Atina ylkilml~ ama zafer kazanml~hr. ikincisinde ise oldÜIÜCÜ bir yenílgiye ugraml~hr. En onemli olaylardan bazIlaruun kisa bir kronolojik listesini veriyorum: 507 Atina' da demokrasi. 493 Themistokles yonetiminde silahlanma ve deniz filosu in~asl.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
173
490 Mara thon Sava~l. 480 Atina bo~all!hr ve Persler tarafmdan y,klhr. Direni~ tamamen deniz filosuna kayar. Salamis Sava~l. 479 Plataia ve Mykale Sava~lan. Küçük Asya' da tehdit altmdaki Iyonyah Yunanlar ile adalardaki Yunanlar Atina' dan yardlm isterler. Bu da Attika-Delia Deniz Ittifakl'ru ve Atina Imparatorlugu denilen devleti dogurur. Atina'nm tahkimi ve yeniden in~asl. 462' den itibaren: Perikles çagl. Akropolis. Parthenon taplnagl. 431' den itibaren: Peloponessos Sava~l. 429: Veba. Perikles vebadan olür. Sava;; gitgide korkunçla~arak sürer. 413 Sicilya faciasl: Atina filosunun ve ordusunun yok edilmesi. 411 Atina demokrasisinin ylk11masl. 404 Sparta'mn Atina'y' yenmesi ve Sparta'ya bagh terorist ve antidemokratik bir kukla hükümetin kurulmasl; bu hükümetin yonetimde bulundugu sekiz ay içinde, sava;;m en kotü son on y11mda olenden daha fazla Atina vatanda~l oldüri.ilür. Neredeyse otuz y11 si.iren ikinci sava~m tarihi ah~l1dlgl üzere burada biter, ve kolayhkla bunun Atina demokrasisinin de sonu oldugu izlenimi edinilir. Ama bu izlenim yanh~l!r: Bu bir son degildir. Sekiz aydan sonra bir grup demokrat Atinah otuz tiram Pieria Sava~l'nda yener ve Sparta ile Atina demokrasisi arasmda ban~ yap,hr. Boylece demokrasi, aClmaSlZ bir sava§m ve onde gelen vatanda§lann vatana ihanetinin en kotü zamanlanm a~ ml§tu, di.i;;manlan da bu andan itibaren ve yanm yi.izy,h a§km bir si.ire boyunca Atina demokrasisine yenilmez gozi.iyle bakrm;;l!r. Ama demokratik Atina korkunç hatalar yapml~tl. Sadece taktik ve stratejik hatalar degil- gorüni.i;;e gore dogrudan kl~ klftma olmakslzm Atina'mn saldlrdlgl ada ~ehir Melos'un yok edilmesi gibi insanhk suçlan da i~lemi§ti. Büti.in erkekler Oldi.irülmü~ ve bi.itün kadmlar ile çocuklar kole oI arak satüml~tl. Bu korkunç suçla kar;;l1a~tmldlgmda Sokrates davasm-
174
Hayat Problem Çozmektir
da (bir parti liderinin davacI oldugu politik bir davada) verilen yargl nedir ki? Kendisi de bir Atinab komutan olan Thukydides, bunlar hakkmda aynntrh bilgi vererek bunu ne idiyse oyle gostermektedir: ne yaptrglm çok iyi bilen ve, onun fikrince, yaptrklan kotülügün bedelini Odemesi gerekecek bir çogunlugun kinik, insanhkdl~l, affedilmez bir karan. Buna benzer birçok vaka vardr. Bu kotülüklerin ozrü yoktur. Ama ne mutlu ki, Thukydides'in bize bildirdigi ba~ka kararlar da vardr. Midilli Atina'yla olan ittifak anla~maslm bozmu~, Atina'ya cephe alml~ ve Atina tarahndan da fethedilmi~ti. Atinahlar generallerine, bütün Midillililerin oldürülmesi ernrini bir gemiyle gondenni~lerdi. Ama ertesi gün Atinahlan pi~manhk kaplanu~tr. Yeni bir halk toplantrsl yaplhm~, Thukydides'in tarifiyle, Diodotus yumu~ak1lg1 oven bir konu~ma yapml~ ve oylama sonucu küçük bir farkla çogunlugu kazanml~tr. Hemen ilkinin pe~inden ikinci bir gemi gonderilmi~ti, gemi mürettebatr oyle bir güçle gece gündüz kesintisiz kürek çekrni~ti ki, ilk emir tam zamamnda geri çekilebilmi~ti. Midilli'nin yok olmaya o kadar yakm oldugunu yazar Thukydides. yanh~
IV Demo7crasi asia halkm hâkimiyeti olamaz, olmamalzdzr
olmamz~tzr,
Demokrasinin büyük problemleri oldugu gorülüyor. Daha en ba~mdan beri vardl, hâlâ da vardlr. En onemli ve en agrr problemleri ise ahlaksal olanlardrr. Halen karma~aya yol açan ve ahlaksal bir problemmi~ gibi gorünen, ama olmayan problem sadece sozel bir sorundur: AImancaya çevirdigimizde "demokrasi", "halkm hâkimiyeti" demektir; bu yüzden de birçok ki~i bu isrnin, bizim bugün Batr' da oyle adlanchrdlglnuz devlet biçimlerinin kuraml için anlamh olduguna inamr. Çe~itli devlet yonetim biçimleri için Yunanhlar çe~itli isimler kullandrlar; gorünü~e gore, olasl hükümet biçimlerinden hangisinin iyi ya da kotü, daha iyi ya da daha kotü oldugu
II. Tar.ih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
175
hakkmda konu§mak istediklerinden. Boylece yonetenlerin ahlaksal niteliklerine gore be§ anayasa isrni buldular. Platon sonradan bu fikri çok kullanml§ ve a§agldaki sistemi üretrni§tir: 1+2 Monar§i - tek bir iyi insanm yonetimi ve bunun bozulmu§ §ek1i, Tiranlzk - tek bir kotü insanm yonetimi. 3+4 Aristokrasi - birkaç iyi ki§inin yonetimi ve bozulmu§ §ek1i, Oligar§i - O kadar iyi olmayan birkaç ki§inin yonetirni. 5 Demokrasi - halkm, çogunlugun, kitlenin yonetimi. Burada Platon'a gore sadece bir biçim vardlf ve o da kotüdür, çünkü çogunlugun içinde çok fazla kotü de vardlr. $imdi bu sistemin temelinde yatan soru biçimini bulmak büyük onem ta§lf. Burada Platon'un gayet safça bir sorudan yola çlkhgl gorülür: Devleti kim yonetmelidir? Yonetim gücünü kim elinde tutmahdlf? Bu safça soru, bütün onemli §ahsiyetIerin birbirini iyi tamdlgl Atina §ehir devleti gibi küçük bir devlette akla takllabilir. Herhalde bilinçdl§l olarak bu sorunun günümüzde bile politik tarh§manm temelinde yatmasl ilgi çekicidir. Marx ve Lenin, Mussolini ve Hitler, çogu demokratik politikaCl bile, bilinçdl§l olarak da olsa, bu son derece ki§isel soruyla me§gul olmu§tur. Genel kurallar koyduklannda ise bunlar genellik1e "Kim yonetmeli?" sorusunun yamhdlr. Platon' un yamh: "En iyi olan yonetmelidir" §eklindeydi. Bu, bariz bir §ekilde ahlaksal bir yamthr. Marx ve Lenin ise: "Proleterler yonetmelidirler" (§imdi 01dugu gibi kapitalistler degil) derni§tir; üstelik gerçekten de devleti yonetmelidir: Dikte etmelidirler! Buradaki ahlaksal oge biraz gizlidir, ama tabii yonetecek, iyi olan proleterlerdir, kotü kapitalistler degil. Herhalde Hitler' den bahsetmeme gerek yok. Onun yamh çok basitti: "Ben". Óncülleri gibi onun da "Kim yonetmeli?" sorusunu temel aldlgl açlkhr. Yakla§lk 50 yll once Platoncu "Kim yonetmeli?" sorusunu, yamlhcl oldugundan dolay' yadslmamlzl ve ebediyen gommemizi onermi§tim. Bu, gülünç sozde çozümlere yol açan sozde bir problemdir: sozde ahlaksal olarak gerekli çozümlere. Ahlaka gelince, politik rakiplerini kotü (kendi partisini ise iyi) gor-
176
Haya, Problem Çozmektir
mek SOn derece ahlakdl~ldlT. N efrete yol açar, bu ise her zaman kotüdür. Üstelik gücün nasIl smlrlandmlabilecegi hakkmda çah~mak yerine, yonetenlerin gücünü vurgulayan bir zihniyete yol açar. Çünkü biz aslmda, gorünü~e gore, yonetim biçi71l1erinin kar~Ila~tlrmaslyla ilgileniyorduk, sozde iyi veya kotü insanlarm, smlflann, ,rklann hatta belki de dinlerin kar~Ila~tlTmaslyla degi!. Platon'un "Kim yonetmeli?" sorusunun yerine tamamen ba~ka bir soru koymak istiyorum: Ahlaksal nedenlerden dolay' yadsmmasl gereken yonetim biçimleri var mldlr? Veya tersine: Hep zarara yol açan, yadsmmasl gereken veya en azmdan beceriksiz bir yonetimden kurtulmamlzl saglayan yonetim biçimleri var mldlr? Bu sorulann bilinçdl~l olarak gerçekten de bizim demokrasilerimizin temelinde yattlglm iddia ediyorum; bunlar Platon'un, halkm ml yonetmesi gerekiigi sorusundan tamamen farkhdlr. Hatta bizim modern Batrh demokrasilerimizin oldugu kadar, Atina demokrasisinin de temelinde yatmaktadlrlar. Kendimize demokrat diyen bizler, bir diktatorlük veya tirarrllga ahlaksal 01 arak kotü gozüyle bakanz; sadece katlanmaSI dayamlmaz 01 arak degil, sorumsuzluklarmdan dolayl ahlaksaI anlamda dayamlmaz olarak bakanz. Bunlara katIandlglmlz sürece kotü bir ~ey yaptrgnnIZI duyumsanz. Ama katlanmak zorundaY'ZdlT. 20 Temmuz 1944 hairrlerinin durumu buydu. íçine krsIldlklan korkunç ahlaksal tuzaktan, Mart 1933 tarihli yetkilendirme yasasmm demokratik bir ~ekilde kar ara baglanmaslyla kurtulmaya çah~ml~lardJ. Bir diktator!ük bizi, sorumlulugunu ta~lmadlglmlz, ama genel olarak aym zamanda da degi~tiremeyecegimiz bir duruma sokar. Bu yüzden, boyle bir durumun dogmaslm engeIlemek için her ~eyi yapmak ahlaksal gorevimizdir. Bunu demokratik dedigimiz devlet biçimleriyle yapmaya çah~mz, onlann tek ahlaksal dayanagl da budur. Yani demokrasiler halk yonetimleri degildir, oncelikle diktatorlüge kar~l silahlannu~ kurumlardlT. Diktatorlük benzeri bir yonetime, gücün tek elde toplanmasma izin vermezler, tersine devlet gücü-
lI. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler
177
nün s!mrlanmasma çal!~!rlar. Belirleyici olan, bir demokrasinin bu anlamda, kendi hak ve i:idevlerini ki:itüye kulland!g! veya biz onun politikasm! ki:itü ve hatal! olarak yarg!lad!g!m!z zaman, bir hükümetten kan di:ikmeden kurtulma olanag!m aç!k tutmas!d!r. Demek ki si:iz konusu olan, yi:inetenin "Kim?" olacag! degil, yi:inetimin "Nasz[?" olacag!d!r; hepsinden i:ince de hükümetin çok fazla yi:inetmemesidir. Yani daha güzel bir deyi~le: devlet yi:inetiminin "Nasll?" olacag,d!r. Bilinçd!~! olarak, ama kamtlanabilir bir ~ekilde Atina demokrasisinin ardmdaki gizli zihniyet de buydu. Bu hâlâ bizim zihniyetimizdir, i:iyle de olmal!d!r. Kim halktan say!hrsa say!lsm, ister askerler, memurlar, i~çiler ve çal!~anlar (ama aym zamanda gazeteciler, radyo ve televizyon yorumculan), rahipler, aydmlar, teri:iristler, ergenler - bunlann hiçbirinin güç kazanmas!m, yi:inetimini isterniyoruz. Onlardan korkmak istemiyoruz, korkmak zorunda kalmay! ise hiç istemiyoTUz. Gerektiginde onlarm haks!z taleplerine kar~! kendimizi dogru zamanda savunmak istiyoruz ve savunmahyzz da. Si:izel bir yanh~ anlamadan veya ah~kanhktan dolay! "demokrasi" dedigimiz ve bir tanesi, egemenlik, yasanm yi:inetimi hariç bülÜn yi:inetim biçimlerine kar~!, ki~isel i:izgürlügü korumak isteyen, bizim Bal!1! yi:inetim biçimlerimizin hedefi budur.
V Aszl Nokta: Hükümet kan diikmeden dü§ürülebilmelidir (iirnegin mec/iste yapzlaca7c seçimle) Demek ki, demokratik bir yi:inetim biçiminde en i:inemli ~e yin, bir hükümeti kan di:ikmeden dü§ürerek yeni bir hükümetin dizginleri ele geçirmesini mümkün k!lmasmda yatt!g! gi:irü§ünü savunuyorum. Hükümeti dü§ürmenin nasll gerçekle~tigi -yeni bir seçimle mi yoksa mec1is arac!hg!yla m!- karan, ister seçmenlerin, ister vekillerinin, ister devlet veya anayasa mahkemesindeki yarg!çlann olsun, çogunluk karan oldugu sürece, gi:irece i:inemsiz gi:irünüyor. Birle§ik Devletler'in demokratik ka-
178
Hayat Problem Çõzmektir
rakterini, hiçbir §ey, Ba§kan Nixon'm istifasl, ki aslmda bir dü§ürmeydi, kadar belirgin olarak kamtlamaml§hr. Bir hükümet degi~ikliginde bu olumsuz güç, g6revden alma tehdidi, 6nem ta§IT. Bir hükümetin veya onun ba§kamnm g6reve atanmaSl ~eklindeki olumlu güç, g6rece 6nemsiz bir kar§lhkhr. Ne yazlk ki genelgeçer g6rü§ bu y6nde degildir. Belli bir 6lçüde, yeni atamamn yanh§ vurgulanmasl tehlikelidir de: HükümetÍn atanmasl, seçmenIer araclhglyla bir lisans verilmesi, halk adma ve "haHan iradesi"yle bir me~rula§l1rma olarak yorurnIanabilir. Ama seçtigimiz hükümetin yarm hangi hatalan -hatta hangi suçlan- i§leyecegini biz ne bilelim, halk ne bilsin? Bir hükümetÍ veya bir politikay' sonradan yargllayabilir ve belki onaylmlzl vererek onu yeniden seçebiliriz. Onceden belki güvenimizi kazanabilirler; ama bir ~ey bilmeyiz, bilemeyiz, onlan tammaylz; bu yüzden güvenirnizi k6tüye kullanmayacaklar1n1 varsayamaytz. Thukydides'in bildirdigine g6re Perikles bu dü§ünceyi en basit biçimde ortaya koymu§tur: "Her ne kadar pek aZlmlZ bir politika üretme ve uygulama durumundaysa da, hepimiz o politikaYl yargl1ama durumundaYlz." Bu lasa ifadeyi temel olarak g6rüyorum ve yinelemek istiyorum. Burada hallan hâkimiyeti dü~üncesinin, hatta hallan inisiyatifi dü~üncesinin bile reddedildif;ine dikkat edilmelidir. Bunlann yerine çok farkll olan halkm yargl1amasl dü~üncesi konmaktadlr. Bir kez daha Perikles'ten ahnl1 yaplyorum: "Her ne kadar pek azumz bir politika ürel1ne ve uygulama durumundaysa da, hepimiz o politikayt yargllama durumunday'z." Ba~ka hiçbir güçlük olmasa bile halkm neden y6netemeyecegini Perikles -yoksa Thukyc\ides mi? Tahminen ikisi de ayTI! fikirdeydi- çok lasaca belirtmi~tir. Dü~ünceler, 6zellikle de yeni dü~ünceler, ancak bireylerin i~i olabilir, belki ba~kalarmm i~bir ligiyle açlklamp iyile~tirilerek. Sonradan -6zellikle de bu dü~üncelerin yol açhg, sonuçlan ya~adlktan sonra- bunlann iyi mi k6tü mü olduklanm g6rebiliriz. B6ylesi yargtlamalar, b6ylesi "Evet-HaYlr-Kararlan", büyük bir seçmen kitlesi tarafmdan da gerçekle~tirilebilir.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
179
Bu yüzden, "halk inisiyatifi" gibi bir ifade yamlhcldu ve propaganda amaç!rdlr. Bu genellikle az saYldaki insamn inisiyatifidir ve olsa olsa halkm ele§tirel yarglsma sunulur. Bu nedenle boylesi durumlarda onerilen tedbirlerin, seçmenlerin onlan yargrlama yetilerini a§lp a§madlgl onemlidir. Bu konudan aynlmadan once, halka ve insanlara halkm hâkimiyeti altmda ya§adlklanm - yani dogru olmayan (ve olamayacak) bir §eyi ogrettigimizde ortaya çlkan bir tehlikeye dikkati çekmek istiyorum. Bunu hemen fark ettiklerinden tatminsizle§irler, üstelik de kendilerine yalan soylendigini duyumsarlar: Bu geleneksel sozel karma§a hakkmda bir §ey bilmezler. Bunun, dünya gorü§ü ve politik olarak kotü sonuçlan olabilir, hatta terorizme kadar sürükleyebilir. Gerçekten de boyle vakalarla kar§rla§hm.
VI. Ozgürlük ve ozgürlügün slnzrlan: devlet Gordügümüz gibi birlikte yonetmesek bile hepimiz belli 01çüde hükümetten sorumluyuz. Ama hep birlikte sorumlu olu§umuz ozgürlük gerektirir - birçok ozgürlük: ifade ozgürlügü; bilgiye ula§ma ozgürlügü ve bilgi verme ozgürlügü; basm ozgürlügü ve daha birçogu. Devletin biraz "fazla"!rgl, ozgürlügün azalmasma yol açar. Ama ozgürlügün de bir "fazla" SI vardIr. Ne yazlk ki, devlet yetkisi kotüye kullamlabildig; gibi ozgürlük de kotiiye kullamlabilir. ifade ozgürlügü ve basm ozgürlügü kotüye kullamlabilir. Ornegin yanll§ bilgilendirme ve kr§kutma amaclyla kullamlabilir. Çok benzer §ekilde ozgürlügün devlet yetkisiyle smlrlandmlmasl da kotüye kullamlabilir. Devlet yetkisinin kotüye kullamlmaslm engellemek için ozgürlüge, ozgürlügün kotüye kullamlmasml engellemek için de devlete gereksinimimiz vardlr. Bu, açlkça hiçbir zaman soyut bir §ekilde, ve ilke olarak asIa yasalarla tam olarak çozülemeyecek bir problemdir. Bir yüce divana ve her §eyden de çok, iyi niyete gerek vardu. Bu problemin asIa tam olarak çozülemeyecegini, daha dogrusu ancak bir diktatorlükte tam olarak çozülebileceg;ni, çünkü
180
Hayat Problem Çozmektir
burada devletin ilke olarak her ~eye kadir oldugunu, bunu da ahlaksal nedenlerle reddetmemiz gerektigini giirmeye gereksinimimiz vardlr. Klsmi çiizümlerle ve uzla~malarla yetinmeliyiz; iizgürlük a~kImlzm, onun kiitüye kullarulmasmm yarattJgl problemleri giirmemizi engellemesine izin vermemeliyiz.
VII. Thomas Hobbes, lmmanuel Kant, Wilhelm von Humboldt, John Stuart Mill Bu problemler, devlet gücünün gerekliligini temellendirmek ve slrurlanru belirlemek için genel ilkeler arayai1 bazl eski ve yeni dü~ünürler tarafmdan fark edilmi~tir. Thomas Hobbes, devlet olmadan her insanm digerinin potansiyel can dü~maru oldugunu ("Insan insarun kurdudur"; "Homo homini lupus") ve bu yüzden suçlan ve ~iddet uygulamalanru dizginleyebilmek için olabildigince güçlü bir devlete gerek oldugunu kabul etmi~tir. Kant ise sorunu daha farkh giirmü~tür. O da devletin ve iizgürlügün slrurlandmlmasmm gerekliligine inaruyordu, ama bu smulamaYl en aza indirgemek istiyordu; herkesin iizgürlügünü ba~kalanrunki ile "tutarh kIlabilen" yasalara giire "en büyük insan iizgürlügünü taruyan bir anayasa"* talep ediyordu. Devletin her vatanda~mm, ba~kalan run iizgürlügünü olabildigince az slrurlandlrmasml ve.onlann onun iizgürlügünü slrurlandlrdlgmdan daha fazla smrrlandumamasml saglayacak kadar iizgürlüge sahip olmasml, devletin güvence altma almasl için kesinlikle gerekli olandan daha güçlü olmasml istemiyordu. Ozgürlügün kaçm!lmaz ~ekilde Slrurlandmlmasml Kant, insanlann bir arada ya~amasmm zorunlu bir sonucu olan bir yük olarak gorüyordu. Kant'm fikri bir anekdotla da gosterilebilir. Bir ba~kasmm burnunu klrdlgl için bir Amerikah dava edilmi~. O da kendisini, ozgür bir vatanda~ oldugunu ve bu yüzden yumrugunu >I-
Kant'm metni (An Usun Ele§tirisi, Ogeler Ogretisi, li. Bôlürn, 11. Altbõlüm, I. Kitap, çev. Aziz Yardlffih. istanbul, iDEA 1993, s. 184): "... herkesin ozgiirlügünü ba§kalarmmki ile tutarlz kzlabilell ... " (orijinalde arahkh yazllml§), Aynca bkz. ZUI1J ewigen Frieden Ue Kant'm diger yazIlan.
lI. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler
181
hareket ettirmek istedigi her yone hareket ettirme ozgürlügüne sahip oldugunu soyleyerek savunmu~. Bunun üzerine hakim ona ~unlan soylemi~: "Yumruklanmzl hareket ettirme ozgürlügünüzün bir smm vardlr. Bunlar bazen degi§ebilir. Ama vatanda~lanmzm burunlan neredeyse daima bu slmrlann ch~mda dIr." Kant'm daha sonraki bir yapJtmda (Über den Gemeinspruch:
Das mag in der Theorie richtig sein, taugt aber nicht for die Praxis; Bu Kuram Dogru Olabilir Ama Uygulamada I§e Yaramaz - LaÍ1 Üzerine, 1793) çok daha iyi geli§tirilmi~ bir devlet ve ozgürlük kuraml buluyoruz. Kant orada, Hobbes'a kar§l yoneltilmi~ 11. K1slmda, bir "an us ilkeleri" listesi verir. Bunlann ilki, "insan olarak ozgürlüktür, ki bu ilkeyi bir ortak ya~amm kurulmasl için §u ~ekilde ifade ediyorum: [Belli] bir ~ekilde ... mutlu olmaya beni kimse* zorlayamaz, bilakis herkes mutlulugunu kendisine iyi giirünen yolda arayabilir... Halka ragmen halkm iyiligini isteme üzerine kurulu bir hükümet... yani babacl bir hükümet (imperium paternale! dü~ünülebilecek en büyük despotluktur... ". Her ne kadar bu son ifade (Lenin ve Stalin' den, Mussolini ve Hitler'den sonra) bana abarhh geliyorsa da, Kant'a tamamlyla kahhyorum.** Çünkü soylemek istedigi -Hobbes'un tersine-kendi elinde bulunan hayahmlzl, etraftaki kurtlara kar~l koruyacak kadar iyi kalpli veya bizim iyiligirnizi isteyen, her ~eye kadir bir devlet istemedigirniz, tersine as!l gorevi haklanmlza saygl gostermek ve onlan güvence alhna almak olan bir devlet istedigimizdir. Hobbes'un dü~ündügünün tersine bütün insanlar birbirlerine kar~l melekler kadar iyi davransalar bile bu odev belirleyiei olurdu. çünkü o zaman da zaylflarm güçlü1ere kar~l hiçbir hakk1 olmazdl, sadece sablr gosterdiklerinden dolaYl onlara te~ekkür borçlu olurlard!. Sadece bir hukuk devletinin varhgl bu problemi çozebilir ve boylece Kant'm "insanllk onuru" dedigi ~eyi koruyabilir. Kant'm devlet fikrinin gücü ve babaC!hgl reddinin as!l nedeni burada yatmaktadlr. Kant'm fikirleri daha sonralan WilKar~. Daha fyi Bir Dünya Arayz$z adh kitablm, çev. Ílknur Aka, YKY 2001. ** a.g.y.
*
182
Hayat Problem Çüzmektir
helm von Humboldt tarafmdan geli§tirilmi§tir. Bu onemlidir, çünkü birçok ki§i, Kant'tan soma boyle fikirlerin Almanya' da, ozellikle Prusya' da ve politik olarak onemli çevrelerde bir daha asIa bir yankr bulmadlgma inamr. Humboldt'ün kitabmm adl Ideen, die Grenzen der Wirksamkeit des Staates zu bestimmen (Devletin Etkililiginin Smulanm Belirleyici Fikirler) idi. 1851' de yaYlmlandl ama çok daha once yaz!lml§tJ. Humboldt'ün kitabl arac!lliPyla Kant'm fikirleri ingiltere'ye ula§rnJ§tJr. John Stuart Mill'in kitabl On Liberty (Ózgürlük Üzerine, 1859) Humboldt'ten ve dolaYlslyla Kant'tan esinlenmi§ti, ozellikle de Kant'm babaclhga saldmsmdan. Bu kitap, kokten liberal ingiliz hareketinin en etkili kitaplanndan biri 01du. Kant, Humboldt ve Mill, devletin gerekliligini, devleti olabildigince dar smular içinde tutacak bir §ekilde temellendirmeye çabahyorlardl. Fikirleri §uydu: Devlete gereksinimimiz var, ama ondan olabildigince az talebimiz var, bütüncü bir devletin tam tersi - babacl, otoriter, bürokratik bir devlet degil; krsaca bir mini devlet istiyoruz.
VIII. Mini devlet mi, baban devlet mi? Her ikisinin de slnlrlan. Düzenleyici ilke olarak mini devlet Bir devlete, bir hukuk devletine gereksinimimiz var, hem Kantçl olarak insan haklanmlZl gerçege donü§tÜfmesi anlammda, hem de yine Kantçl olarak ozgürlügÜffiüzü olabildigince az ve olabildigince adi1ce krsJtlayan o düzeni, hukuk düzenini yaratmasl ve yaptmmla uygulamaSl anlammda. Bu devlet ise olabildigince az babaC! olmahdlr. Ama samnm her devlet, babacl bir veya hatta birkaç ozellik ta§lr; üstelik bunlar gayet aiPr basar. Devlete yükledigimiz ba§hca odev -hepsinden once ondan bekledigimiz-, ozgürlük ve ya§ama hakkrmlzl tammaSl ve gerekli oldugu zaman ozgürlügümüzü ve ya§amlmlzl (ve bunlarla ilintili her §eyi) hakkrrmz olarak savunmasldlr. Ama zaten bu odev bile babacldlr! Hatta Kant'm "ba§kalannm iyiligini iste-
n. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
183
mek" olarak betimledigi ~ey bile, burada ilk adlmda ónemli ve yadsmamayacak bir rol oynamaktadrr. Temel haklanmrzl savunmak zorunda kalrrsak, devlelten (dev!et organlarmdan) dü~manlrk veya umursamazlrk degil, ba~kalannm iyiligini istemesini bekleriz! Gerçekten de bu durum babacldrr, hem yukandan (ba~kalannm iyiligini istemesi gereken devlet organmdan) a~agl, hem de a~agrdan (daha güçlü olandan yardlm isteyen vatanda~tan) yukan. Bütün nesnelligiyle hukukun kendisinin, bu sahte ki~isel ili~kilerin üzerinde bulundugu dogrudur. Ama devlelte ve yasalannda gerçekle~en hukuk insan yaplmldlr. Yamlabilir. Organlan da yamlabilen insanlardlr. Bu insanlarm bazen kótü niyetli olduklan ve Kant'm fazla insanca bularak a~agrladrgl "ba~kalanmn iyiligini isteme" -üstelik uzun ylllar süren bir hizmet süresi boyunca- yónünde davram~ gósterdiklerinde mutlu ve halta müte~ekkir olmamlz gerektigi gerçegi, bütün bunlar, bu olaylarda babaCl ózelliginin çokyónlü bir rol oynadlgrm góstermektedir. Ne yazlk ki bu bóyledir - istemeyerek bu itirafta bulunuyorum. Ama bana óyle górünüyor ki, dogru olan budur, ve bu dogrunun ihmal edilmesi, son ylllarm tartr~mala nnda mantrksal safsatalara ve halta gülünçlüklere yol açtl. Burada sóz konusu olan, refah devletine kar~l artrk modern olarak górülen saldmdlr. Bu saldmyr ve onun yeniden canlandlrdlgl tartr~mayl ónemli buluyorum. Ama hep oldugu gibi ~imdi moda olan felsefe de, ne yazrk ki, bir kez daha fazla ciddiye alrnamaz, Fazla ahlaksal ve insancrl oldugunu sandlgl refah dev leti kuramlmn, gerçekte insan haklarmm en ónemlisine - ózgürce kendini belirleme hakkma, kendi dileg;mizce mutlu veya mutsuz olma hakkma, Kant'm babaclhga kar~l savunmu~ oldugu hakka (bkz, yukanda Bi:ilüm VIl) kar~l ahlakdr~l bir saldmyr temsil ettigini giistermeye çalr~lr. Babacllrga kar~l bu yeni kókten saldm, genellikle John Stuart Mill'in Kitabl On Liberty'ye (1859) dayamr. Orada ~iiyle yazmaktadlr: "ister birey ister topluluk olarak, kendilerinden birinin hareket ózgürlügüne insanlarm müdahale etmesine izin veren tek hedef, kendini savunmadlr... Uygar toplumun bir üyesine kar~l
184
Hayat Problem Çozmektir
iradesi dl§mda §iddet uygulamaya, hukuki olarak izin veren tek amaç, ba§kalarmm zarar górmesini engellemektir. O üyenin kendi iyiligi - fiziksel veya ahlaksal iyiligi - [hareket ózgürlügüneJ bóyle bir müdahale için yeterli bir neden olamaz. Kendisi için daha iyi olacagl için; (ba§kalanmn górü§ünce) óyle davranmak daha bilgece olacagl için; hatta óylesi [hukuksal veya ahlaksal olarakJ dogru olacagl için bile, hiç kimse bir §ey yapmaya veya yapmamaya hukuksal olarak zorlanamaz." ingilizce aslmda da dil olarak fazla iyi olmayan bu pasaj, herkesin kendi bildigince mutlu veya mutsuz olma ózgürlügüne sahip olmasl gerektigi yolundaki Kantçl ilkeyi yineleyerek, her türlü babacl müdahaleyi yasaklar - eger müdahale üçüncü bir tarafm çlkarlanmn tehlikeye ahlmasmdan kaynaklanrmyorsa. Kimse -hiçbir akraba, hiçbir arkada§ ve kesinlikle hiçbir devlet dairesi, kurum (parlamento gibi), hiçbir partili, hiçbir memur- bir yeti§kine vasilik etme ve bóylece ózgürlügünü elinden alma hakklm kendinde góremez; üçüncü bir taraf tehlikede olmadlgl sürece. iyi, güzel ama, Mill'in bu ilkesine kar§l kim bir §ey sóyleyebilir ki? Peki bundan ne çrkar? Mill ilkesi hareket ózgürlügünün savunusu için ciddi olarak kullamlabilir mi? Çok tartl§rlan bir órnegi ele alahm: Devletin vatanda§lanna, araba yolculuklannda yolcunun emniyet kemeri takmasml emretme hakkr var rmdlr? Górünü§e góre Mill ilkesí uyannca yoktur; uzmanlar güvenlik nedeniyle zorunlu oldugu, yo1cunun emniyet kemeri takmadan arabada yo1culuk etmesinin tehlikeli oldugu kamsmda olsalar bi1e yoktur. Bir dakika! Eger bu bóyleyse, devlet, yo1cunun üçüncü tara! olarak bu tehlikeli duruma girmesini engellemekle yükümlü degil midir? Devlet, yo1cu -tabii ki tamamen ózgür iradesiyle!emniyet kemerini takmaya karar vermeden araba kullanmaYl sürücüye yasaklamakla yükümlü degil midir? Buna benzer çok tartli;alan bir órnek de sigara yasagldlr. Mill ilkesine góre kimsenin kendi çlkan için sigara içmesi yasaklanamaz. Peki ya ba§kalannm çlkan için? Devlet uzmanlan, ba§kasmm dumamm solumanm saghkslz -hatta tehlikelioldugunu sóylüyorsa, devlet bir üçüncünün bu duruma gire-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
185
bilecegi her yerde sigara içmeyi yasaklamakla yükümlü degiI midir? Çe§itli sigorta biçimlerinde, iirnegin kaza sigortasmda da benzer bir durum vardlr. MiII ilkesi uyannca bu, tehlike altmdakileri cezai yaphnrnIarla sigorta yaptJrmaya zorlayarak yaptmlamaz, ama üçüncü bir ki§iye, 6rnegin i§verene, 6nceden -6zgür iradesiyle!- sigorta yaptJrmaml§ birini çah§tJrmayl yasaklayarak olabilir. Çok tartJ§J!an ba§ka bir vaka da uyu§turuculardlr. MiII i1kesine g6re temyiz kudretine sahip herkesin (14 ya§mda? 20 ya§mda? 21 ya§mda?) uyu§turucu maddelerIe kendisini felakete sürüklemek için mutlak bir hakki oldugu, devletin de bu hakki elinden alamayacai';l apaçlk ortadadlr. Ama devlet, ba§kalanmn bu kadar korkunç tehlikeli bir duruma yol açmaslm engeIIemekle yükümlü degil midir? Bu nedenle devlet, §imdi oldugu gibi, uyu§turucu maddelerin satJ§il11, üstelik de en sert cezai yaptmmlarla yasaklamakla yükümlü degil midir? TartJ§Jlan bütün vakalann bu y6ntemle ele almabilecegini ve benzer sonuçlara g6türecegini iddia etmiyorum. Ama 6yle gibi g6rünüyor. (ilk ba§ta zor g6rünen §of6rlerin durumu da kolayca çiizülür: Devlet, üçüncü bir §ahsa kendisi kuIIanmasl için bir araç -ister satarak, ister kiralayarak- sunan herkesi, §of6rü korumak için ondan bir ko§ul olarak, bu üçüncü §ahsl, yolcuIuk ba§lamadan iince emniyet kemerini takmaYl unutmaSl durumunda büyükçe bir meblag 6demek zórunda buakan bir belgeyi, üçüncü §ahlstan iizgür iradesiyle imzalamaslm talep etmeye, satJclyl cezai yaptmmla zorIama yükümlülügündedir. (Devletin kendi çlkan için degil, bizim çlkanmlz için) bu yasaklama y6ntemini benimseyerek, kimseyi Hkendi ,;lkan için" bir §eye zorIama hakki olmadlgml sürekli ammsamanm, devlet organlanmlza iyi gelecegini seve seve kabul ediyorum. Ama biraz iyile§tirilmi§ bir biçimde ve üçüncü taraflan koruma bayragl altJnda da olsa, (neredeyse?) bütün babaCl içgüdülel'ini -biraz §imdi oldugu gibi- sahverebilirIerdi. Refah devleti için vergiler, kendini güvene almak için degil, daima üçüncü taraflan korumak adma talep edilebilir; vergileri
186
Hayat Problem Çüzmektir
ódemek ama refah hakkmdan faydalanmamakta sonuçta herkes ózgürdür. (Mill iJkesini a~ag,. yukan §li ~ekilde kabul ediyorum: herkes kendince mutlu veya mutsuz olma hakkma sahiptir, üçüncü tarafian tehlikeye sokmadlgl sürece, ama vatanda~lannm bilgilendirilmeden kendilerinin yargilayamayacag,. kaçmilmaz tehlikelere atilmamasmdan devlet sorum1udur.) Bu ~ekliyle Mill ilkesi aslmda çok ónemli olan refah devletinin ele~tirilmesine sadece çok küçük bir katlada bulunabilir; bizim rnini devletlen bekledigimiz hakl1 çlkanmlZln Mill iJkesiyle hiçbir ilgisi yoktur. Ama rnini devletlen bekledig;miz çlkarm, refah devletiyle çok ilgisi vardrr: Bu, sosyal sigortarun ózelle~tirilmesi ónerisinezernin hazrrlar. Son olarak, devletin ba~ka birçok i~levi gibi memnuniyet!e lüzumsuz oldugunu ilan etmek isteyecegim, ama maalesef lüzumsuz oldugunu ilan edemeyecegim eski moda bir i~levi daha vardlr; halen çok büyük ónem ta~lmaktadrr ve hiçbir ózel ~irkete de devredilemez. Ülke savunmasmdan bahsediyorum. Bunun her anlamda kóküne kadar babacl bir i~lev oldugu apaçlk ortadadlf; günümüzde ta~ldlgl arilam da, bütün babaClhk kar~lll devlet kuramlanmn fazlaca ilginç olmayan felsefeler olarak górÜIUnesine yol açmaktadlr. Tersine bu felsefeler, ülke savunmaSl problemini, basitçe ihmal ederek ortadan kaldlrabileceklerini samyormu~ gibi g6rünmekteler. Ancak bu problem her ~eyden üstün bir ónem ta~lmaktadlr ve son derece de maliyetlidir. Bu, mini devletin kar~lsmdaki en büyük tehdittir ve bize, g6rece çok daha . ucuz olan ve ülke savunmaslyla yakmdan ili~kili olan ba§ka bir i§levi hatlrlatlr: aym ~ekilde her ~eyden üstün 6nemdeki dl§ politika. Bu ikisinin yarattlgl sonuçlar, rnini devlet fikrini, uzak, ütopik, ama yine de bu yüzden vazgeçilmemesi gereken bir ideal haline getirir: Sadece düzenleyici bir ilke olarak olsa da mini devlet ya§amml sürdürmektedir. Ancak bir noktaYl daha belirtinek istiyorum: Ülke savunmaSl yükümlülügünde olan bir devlet, vatanda§lanmn savunma yeteneklerini ve dolaytslyla da saghklanm kontrol etinelidir. Hatta belli bir dereceye kadar ekonomiyi de kontrol etmelidir, çünkü büyük miktarda stoklan bulunmah, bir trafik teknigi ile sinyal teknigi ve daha birçok ~eyi olmahdlr.
11. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler
IX.
Re~it
187
olmayanlarzn haklan
Ama ne yazlk ki ílke olarak da ahlaksal nedenlerle babac!llk olmadan olmaz. Eger devlet vatanda§lanmn soygunlara kar§l polis tarafmdan korunma hakkml tamyorsa, re§it olmayanlann da birçok §ekilde korunma hakkml tammahdlr; gerekirse ana babalanna kar§l bile. Boylelikle tabii ki, ilke olarak babacI bir lavra bürünür. Boylece, "mini devlet mi, babacI devlet mi?" probleminin yerine, "ahlaksal olarak gerekenden fazla olmayan babaclhk" problemi geçer. Ahlaksal olarak fazla iddiah olan babacI devlete kar§l mini devletin ilke olarak ahlaksal üstünlügü yerine, devlet ve ozgürlük arasmdaki eski kar§Ilhga ve Kant'm diktatorlüge kar§l ozgürlügü kaçm!lmaz olandan fazla kisltlamama kuralma geri donüyoruz.
X. Sivil bürokrasi probleminin çiizülebilirligi. Askeri bürokrasi Tiranca olmayan (yani "demokratik") her devlel kurammdaki onemli bir nokta da bürokrasidir. çünkü bürokrasilerimiz, (kelimenin benim kullandlglm anlamlyla) "demokratik degildir". Yaphklan ve yapmadlklan için uygulamada asIa hesap sorulamayan çok saylda cep diktatorü barmdmrlar. Büyük bir dü§ünür olan Max Weber, bu problemi çozülemez bulmu§ ve bunun sonucunda kotümserle§mi§tir. Ben bunu ilke olarak kolayca çozülebilir buluyorum, eger bizim temel demokratik kurallanmlz tammrsa - ve problem gerçekten çozülmek islenirse. Ama askeri bürokrasi problemini ben de çozülemez buluyorum. Smlrslzhga dogru uzanan ve kamuca denetlenemeyen askeri güç tehlikesi, neden bir iyimser olarak bütün ümidimi, ne kadar uzaklarda bulunsa da, dünya ban§ma bagladlglmm ve baglamak zorunda oldugumun bir açlklamasldlr: Kant'm "Ebedi Ban§"ma. HaZlr bundan bahsederken, barz§ adma, ban§ hareketi denilen yonelime kar§l oldugumu belirhneliyim. Deneyimlerimizden ders çlkarmahy1Z; ban§ hareketi §imdiye kadar iki kez saldlrgam cesaretlendirme sonucunu dogurmu§tur. Kayser 11.
188
Hayat Problem Çi::izmektir
Wi1helm, Belçika'ya verdigi garantiye ragmen pasifistçe nedenlerle ingi1tere'nin sava~ karan veremeyecegini samyordu; Hitler de ingi1tere'nin Polonya'ya olan garantisi için benzer ~eki1de dü~ünüyordu.
XI. Gençligin umudu Batlh demokrasi1erimiz, hepsinden de i:ince -Batl demokrasi1erinin en eskisi olan- Birle~ik Devletler benzersiz birer ba~a nd!r: çok fazla çah~mamn, çabamn, çok fazla iyi niyetin ve hepsinden i:inemlisi, birçok alanda birçok yaratlc! dü~üncenin ürünü olan ba~an. Sonuç: :;>imdiye kadar hiç olmad!g! kadar çok insan daha iizgür, daha güzel, daha iyi ve daha uzun bir y~am sürüyor. Birçok ~eyin iyile~tiri1mesi gerektigini tabii ki biliyorum. Herhalde en i:inemlisi de, "demokrasilerimiz"in çogunluk diktati:irlüklerinden yeterince belirgin ~eki1de ay!rt edi1ememesidir. Ama insanlarm bu kadar i:izgür ya~ayabildikleri ve eskiler kadar iyi, ya da daha iyi bir hayat sürdükleri devletler, tarihte ~imdiye kadar asIa olmaIIU§tlr. Bu fikri çok çok az insanm payla~tlgm! biliyorum. Dünyam!zda ya~armn karanhk taraflan oldugunu da biliyorum: Caniler, vah~etler, uyu~turucular. Birçok hata yap!yoruz; ve birçogumuz hatalanndan ders ç!kanyorsa da, baz!lan hâlâ onlara takthp kahyor. Dünya bi:iyle. Bize i:idevler verir. Biz de Onun içinde tatmin ve mutlu olabiliriz. Ama bunu yüksek sesle ifade ettneliyiz! Ben bunu neredeyse hiç duymuyorum. Onun yerine her gün, içinde ya~amaya lanetlendigimiz, si:izde o kadar ki:itü olan diinya hakkmda yaktnmalar, s!zlanmalar dir!liyoruz. Bu yalanlarm yay!lmasm!, çagumzm en büyük suçu olarak gi:irüyorum, çünkü gençligimizi tehdit ederek hakk! olan umudu ve iyimserligi ondan çalmay! deniyor. Bazl durumlarda onlan intihara veya uyu~turucuya, hatla teri:irizme kadar sürüklüyor.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
189
XII. lyimserlik ve medya tehlikesi Ne mutlu ki gerçek kolayhkla smanabilir: Bah' da bizlerin kadar gelmi~ geçmi~ en iyi dünyada ya~adlgnmz gerçegi. Arhk bu gerçegin bashnlmasma izin veremeyiz. Bu konnda en büyük günahlan i~leyen medya, büyük zararlara yol açl!gma ikna edilmelidir. i~birligi yapmaya ikna edilmelidir. Medyayr gerçekleri gorme ve soyleme noktasma getirmeliyiz. Kendi tehlikelerini gorme ve bütün saghkh kurumlar gibi ozele~tiride bulunma ve kendi kendini uyarma noktasma getirmeliyiz. Bn, onlar için yeni bir odevdir. ;>n anda yol açl!gl zarar büyüktür. Medyanm i~birligi olmakslzm iyimser kalmak neredeyse imkânslzdlr. ~imdiye
11.
OzgürZük ve Entelektüel Sorumluluk*
Gelecek ardma kadar açlk. Ve de bize bagh, hepimize. Bizim ve diger birçok insamn, bugün, yann ve ertesi gün neler yaptJgma ve yapacagma bagh. Neler yaptJglmlz ve yapacaglmlZ da yine bizim dü§üncemize baghdlr; ve de dileklerimize, ümitlerimize ve korkulanmlza. DünyaYI nasIl gordügümüze baghdlr; ve gelecegin ardma kadar açlk olanaklanm nasIl yarglladlglmlza . . Bu, hepimiz için büyük bir sorumluluk demektir. Hiçbir §ey bilmedif;imiz, ya da bildigimiz az §eyi "hiçbir §ey" diye tammlamakta hakh olacak kadar az §ey bildigimiz gerçeginin bilincine vardlkça, sorumlulugumuz daha da büyür. Çünkü, dogru kararlan verebilmek için bilmemiz gerekenlerle kar§Ila§tJnldlgmda, bildiklerimiz hiçbir §eydir. Bunu goren ilk insan Sokrates'ti. Sokrates, bir devlet adanunm bilge olmasl gerektigini soylemi§tir - hiçbir §ey bilmedigini bilecek kadar bilge. Platon da devlet adanumn, hepsinden çok da krahn, bilge olmasl gerektigini siiylemi§tir; ama bununla Sokrates'ten çok farkll bir §eyi kastetmi§tir. 0, krallann filozof olmasl gerektigini ve -son derece bilgece ve karma§lk olan~ Platoncu eyti§imi 'ogrenmek için onun, Platon'un okuluna gelmeleri gerektigini; hatta daha da iyisi, kendisi gibi çok bilen ve bilge filozoflann kral olmasml ve dünyaYI yonetmesi gerektigini kastetmi§tir. Platon bu oneriyi Sokrates'in agzmdan yapnu§ ve bazl yanh§ anlamalara yol açnll§tJr. Filozoflar kral olmalan gerektigini duymaktan çok ho§lannu§lardl, Sokrates ile Platon'un devlet adanundan beklentileri arasmdaki fark, felsefi ey* Haziran 1989' da St. Gallen' da yapllan konu§ma.
II. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler
191
ti§imin sisi içi~de kayboldu gitti. Bu yüzden bu fark1 bir kez daha belirtmek istiyorum: "Devlet adaml bilge olmahdlr" formülü, Platon için bilge filozoflann yiinetim talebi anlamma geliyordu ve buradan aydmlarm, entelektüellerin, "seçkinler"in yiinetim talebi çlkl!. Platon'un çarplcl bir §ekilde kar§ll! olarak aym formül, "Devlet adaml bilge olmahdlT", Sokrates için devlet adanunm ne kadar az bildigini bilmesi gerektigi anlanuna geliyordu; bu yüzden de taleplerinde son derece mütevazl 01mahyd1. Biiylece sava§a ve ban§a karar vermeyi kapsayan büyük sorumlulugunu giirür ve ne büyük zarara yol açabilecegini bilir. Ne kadar az §ey bildigini bilir. "Kendini tam!" der Sokrates, "kendini tam ve ne kadar az §ey bildigini itiraf et!" (kar§. Ksenofon'un Memorabilia'smda Biilüm IX, 6) Sokrates'in tutumu, Sokrates'in bilgeligi budur. "Kendini tam ve bilgisizligini itiraf et!" Platoncu ise gerçi genellikIe kral degildir, ama daima her §eyi bilen parti iinderidir; ve her ne kadar iinderlik ettigi parti sadece kendisinden olu§sa da, tersine, neredeyse bütün parti iinderleri, iizellikle de saldlrgan partilerin iinderleri, ve de ba§anh partilerin iinderleri, Platoncudur. Çünkü Platon'un bizim hükümdannuz olmasl gerektigini iigrettigi en iyi, en bilgili ve dolaYls'yla de en bilge insanlar onlardlr. "Kim yiinetmeli?", Platon'un politik felsefesinin temel sorusudur. Platon'un yaml!ysa: "En iyi ve aym zamanda en bilge olan!" dir. ilk bak1§ta bu yamt kaçmllmaz olarak ve apaçlk dogru gibi giirünmektedir. Peki en iyi ve en bilge olan kendini en iyi ve en bilge olarak giirmüyor ve bu yüzden hükümdarhgl reddediyorsa ne olacak? Bir Sokratesçi, en iyi ve en bilge ki§iden bu tavn. beklerdi! Bir Sokratesçi herhalde aym zamanda, kendisini en iyi ve en bilge insan 01 arak giiren adamm, megaloman olmasl gerektigini ve bu yüzden ne iyi ne de bilge olabilecegini dü§ünürdü (kar§. Ksenofon' dan alml!lanan k1slm). "Kim yiinetmeli?" sorusu apaçlk yanh§ sorulmu§ bir sorudur. Yine de bugüne kadar tekrar tekrar sorulmu§ ve hep Platon'unkine benzer §ekilde yamtlanml§l!r. Uzun bir süre yamt: Askerlerin seçtigi kayser idi, çünkü sadece o, edindigi gücü elinde tutmak için yeterli güce sahip olabilirdi. Daha
192
Hayat Problem Çozmektir
sonralan, tanrmm inayetindeki me§ru prens denildi. Marx bile soruyordu: Güç, diktatorlük gücü kimin olmahdlr? Proleterlerin mi, kapitalistlerin mi? Yamt: iyi olan, slmf bilinci olan proleterlerin. Kotü olan, kendine â§lk kapitalistlerin kesinlikle degil. Lümpen proleterlerin de kesinlikle degil! Marx'a gorebunlar, küfredilmekle yetinmelilerdi. (Bizde ise ortadan kalkml§lardlr.) Demokrasi kuramc!lanmn çogu da "Kim yonetmeli?" §eklindeki Platoncu soruyu hâlâ yamtlamaktadlr. Kuramlanmn ozü ise, ortaçagdan bu yana geçerli olan yamtm, "tanrmm inayetindeki me§ru prens"in yerine "tannmn inayetindeki halk"l koymak ohnu§tur, ki burada "tannmn inayeti" sozcükleri bir kenara blrakilarak yerine "halk, halkm inayetindeki" konur. Daha Roma' da da: Vax papuli vax dei derler; Türkçesiyle: Halkm sesi tannnm sesidir. Platon'un "Kim yonetmeli?" sorusunu daima gormekteyiz, politika kurammda, me§ruiyet kurammda ve ozellikle de demokrasi kurammda bu soru hâlâ büyük bir rol oynamaktadlr. Bir hükümetin, me§ru oldugu zaman, yani anayasamn kurallan uyarmca halkm veya temsilcilerinin çogunlugu tarafmdan seçildigi zaman, yonetme hakki oldugu soylenir. Ama Hitler'in de me§ru bir §ekilde iktidara ge1digi ve onu diktator yapan yetkilendirme yasasmm meclis çogunluguyla karara baglandlgl unutulmamahdlr. Me§ruiyet ilkesi yeterli degildir. 0, Platon'un "Kim yonetmeli?" sorusunun bir yamhdlr. Biz ise sorunun kendisini degi§tirmeliyiz. Halkm hâkimiyeti ilkesinin de Platon'un sorusunun yamtl oldugunu gordük. Bu tehlikeli bir ilkedir. Bir çogunluk diktatorlügü, azmlrk için korkunç olabilir. 44 yll once bir kitap yayunladlm, AÇ1k Taplum ve Dü§manlarz. ikinci Dünya Sava§l'na kar§1 tavnml açlklamak için yazml§hm. Bu kitapta, Platon'un "Kim yiinetmeli?" sorusunun yerine, kokten farkh bir soruyu koyma onerisini getirmi§tim; "Devletin yaplslm nas!l biçimlendirelim ki, bir hükümetlen kan dokmeden kurtulabilelim?" Bu soru, hükümetin gorevlendirilme biçimini degil, onun dü§ürülmesi olaslhgml vurgulamaktadlr.
II. Tarih ve Politika Üzerine D~ünceler
193
"Halkm hâkimiyeti" anlamma gelen "demokrasi" si:izcügü, ne yazlk ki bir tehlikedir. Halkm her üyesi, yi:inetmedigini bilir ve bu yüzden demokrasinin bir kandlfmaca olduguna inamr. í~te tehlike burada yatmaktadlf. ínsanm daha ilkokuldan itibaren, demokrasinin Atina demokrasisinden bu yana, bir diktati:irlügü, bir "tiranhgl" engellemesi gereken bir politik yapmm geleneksel ismi oldugunu i:igrenmesi i:inemlidir. Çin' de yine gi:irdügümüz üzere diktati:irlük, tiranhk en ki:itü ~eydir. ínsan kan di:ikrneden ondan kurtulamaz, ama genellikle kan dokerek de kurtulamaz: Hitler'e kar~l 20 Temrnuz 1944'te yapüan ayaklanma denemesinde de gi:irdügümüz gibi günümüzde diktati:irler daima çok güçlüdür. Ama her diktati:irlük ahlakdl~ldlr. Her diktati:irlük ahlaksal olarak ki:itüdür. Hükümetin kan di:ikmeden dü~ürülebildigi bir yi:inetim biçimi olarak demokrasinin ilk ilkesi, ahlaksal temel ilkesi budur. Diktati:irlük ahlaksal olarak ki:itüdür, çünkü vatanda~lanm, bile bile ve vicdanlan slzlayarak, ahlaksal inam~lan na ragmen, en azmdan susarak, ki:itülükle i~birligi yapmaya zorlar. ínsanlardan insanhk sorumlulugunu ahr, ki bu olmadan insan ancak yanm, hatla yüzde bir insandlr. ínsan olma sorumlulugunu ta~lmaya yi:inelik her denemeyi bir intihar denemesine di:inü§türür. Atina demokrasisinin de, en azmdan Perikles ve Thukydides' e kadar, bir halk hâkimiyetinden çok, bedeli ne olursa 01sun tiranhktan kaçmma denemesi oldugu, tarihsel olarak gi:isterilebilir. Bunun bedeli yüksekti, belki de fazla yüksek, ve 100 Y'ldan az bir zaman soma ortadan kaldmldl. Bunun bedeli, fazla popülerle~en her vatanda~l, popülerligi yüzünden sürgüne gi:inderebilen, gi:indermesi gereken ve genellikle yanh~ anla~l lan Atina' daki halk mahkemesidir. Bunun yüzünden Aristides ve i:izellikle de Themistokles gibi en nitelikli devlet adamlan sürgüne gi:inderilmi~tir. Themistokles'in yolunu hkadlgl veya lakablmn "adil" olmasmm vatanda~lanm kiskandlrdlgl için Aristides'in sürgüne gi:inderildigini si:iylemek saçmahkhr. Olay aslmda çok farkhdlr: Bu lakap Aristides'in popüler oldugunu gi:istermektedir, hatla fazla popüler. Halk mahkemesinin i~levi ise, popülist bir diktati:ir türemesini engellemekti. Themistok-
194
Hayat Problem Çozmektir
les'in oldugu gibi onun da siirgüne gónderilmesinin tek nedeni buydu. Atina demokrasisinin bir halk hâkimiyeti olmadlgml ve halk hâkimiyeti diye bir ªey olamayaçagml Perikles de gayet iyi biliyormuª gibi górünrnektedir. Çünkü Thukydides'te okuyabildigimiz o büyük konuªmasmda ªunlan sóyler: "Her ne kadar pek az1ffi1Z bir politika iiretme ve uygulama durumundaysa da, hepimiz o politikaYl yargilama durumundaYlz." Bu da demektir ki: Hepimiz yónetip kumanda edemeyiz, ama hepimiz hükümeti mahkemeye çlkanp jiiri üyesi olabiliriz. Iªte bence bir seçim günü tam olarak bOyle olmahdlr. Yeni hükümeti meªrula§liran bir gün degil, eski hükümeti mahkemeye Ç1kardlg1ffi1Z gün. Hükümetin hesap vermesi gereken gün. \limdi burada vurguladlglm farlan, halk hâkimiyeti olarak demokrasiyle,halk mahkemesi olarak demokrasi arasmdaki farkm pratik sonuçlarl da oldugunu 1asaca góstermek istiyorum:
Bu fark asIa sadece .sózel degildir. Bunu, halk hâkimiyeti fikrinin, oransal bir halk temsilciligini desteklemeye siirüklemesinden górebiliyoruz. Her fikir grubu, her parti, çok küçük partiler bile olsa, halk temsi1ciliginin halkm tam bir aynas;' 01maSl ve bir halk hükümeti fikrinin olabildigince gerçekle§tirilmesi için temsil edilmelidir. Hatta ªóyle korkunç bir óneri bile duymu§tum: Her vatanda§, ekraniarda halk temsilcilerinin tarli§ligl her konu üzerinde, bir elektronik dügmeye basarak dogrudan oy verebilmeliymiª. Bunun dlªmda halk hâkimiyeti olarak demokrasi açlsmdan halk inisiyatifinin büyük mernnuniyetle kar§ilanmasl gerektigi de sóylenrnektedir. Benim savundugum, halk mahkemesi olarak demokrasi açlsmdan olay çok farkll górünrnektedir. Partilerin çok sa)'lda olmasml bir talihsizlik olarak górüyorum; dola)'lSlyla oransal temsile dayah seçim kanununu da. Çünkü çok saylda parti, koalisyon hükümetlerine yol açar, bunlarda da her §ey kaçuulmaz . bir uzlaªmamn sonucu oldugu için, halk mahkemesi kar§lsmda kimse sorumlulugu ta§lffiaz. Aynca bir hükümetten kurtulup
lI. Tarih v~ Politika Üzerine Dܧünceler
~
195
kurtulamayacagmuz da kesin degildir, çünkü hükÜInette kalabilmek için sadece yeni bir koalisyon ortagl bulmasl yeterli olur. Az sa)'lda parti varsa hükÜInetler de asil olarak çogunluk hükümetleridir, sormnluluklan da açrk ve nettir. Hallun fikirlerini de oransal olarak halk temsi1ciliginde, hatta ve hatta hükümette yansümaya çah§mamn degeriniarilayamlYorum. Bunun sonucu, hükÜInetin sorumsuzlugudur, çünkü yanslma aslma kar§l sorumlu olamaz. Ama halk hâkimiyeti' kuramma kar§l herhalde en güçlü itiraz, ~mantJkdl§l bir ideolojiye, bir batll inanca neden olmasldu: halkm (veya çoguniugun) haks1z olamayacag1 ve haks1zhk yapamayacag1 §eklindeki otoriter ve gõrececi batll inanca. Bu ideoloji ahlakd1§1d1r ve reddedilmesi gerekir. Thukydides'in bize õgrettigi gibi, (birçok konuda hayran kald'g,m) Atina demokrasisinin, canice kararlar da ald1gm1 biliyoruz. Tarafs1z ada kenti Melos' a (uyarmadan olmasa da) sald1rml§, bütün erkekleri õldürerek bütün kadmlan ve çocuklan büyük kõle pazarlannda satm1§tlr. Atina bunlan yapabilecek durumdayd1. Weimar Cumhuriyeti zamarimda õzgürce seçilmi§ AIman Mec1isi ise Hitle:t'i, yetkilendirme yasas1yla yasal yoldan diktatõrle§tirebilmi§tir. Her ne kadar Hitler AImanya' da asIa õzgür bir seçim kazanm1§ olmasa da, Avusturya'mn zorla Almanya'ya katlh§mdan sonra bile bu üIkede devasa bir seçim zaferi kazanm1§tlr. Hepimiz yamlabiliriz, halk veya herhangi bir ba§ka insan grubu da õyle. Kald1 ki bir halkm hükÜInetini devirebilmesini savunuyorsam, bunu sadece tirani1ktan kaçmmamn daha iyi bir yõntemini bilmedig;mden yaplyorum. Benim savundugum halk mahkemesi olarak demokrasi de asIa kusursuz deg;ldir. Winston Churchill'in alayc1 ifadesi buna çok uygun dܧer: "Demokrasi bütün yõnetim biçimlerinin en kõtüsüdür, bütün diger yõnetim biçimIeri hariç." incelemelerimin bu noktasm1 õzetlemek gerekirse: Bu iki fikir arasmdaki, halk hâkimiyeti olarak demokrasiyle halk mahkemesi olarak -veya kurtulamad1gt bir yõnetimden, yani bir tiranhktan kaçmma araC1 olarak- demokrasi arasmdaki fark, ke-
196
Hayat Ptoblem Çozmektit
sinlikle siizel degildir, çok iinemli pratik sonuçlan vardIr; bu isviçre için de anlamhdIr. Yine de liselerdeki derslerde, bildigim kadanyla çok daha mütevazl ve gerçekçi olan, ahlaksal olarak kaldmlamaz ve dayamlmaz olan diktatiirlükten kaçmma kuraml yerine hâlâ, slk slk yIkIcI olmu~ ideolojik halk hâkimiyeti kuraml savunulmaktadlr. Buradan tekrar ba~a diinmek istiyorum. Gelecek ardma kadar aÇlk, bizse onu etkileyebiliriz. Bu yüzden slrlImlzda agIr bir yük ta~lyor ama nêredeyse hiçbir ~ey bilmiyoruz. YardIm edebilmek için ne yapmahytz? Uzakdogu'daki korkunç olaylan engellemek için bir ~eyler yapabilir miyiz? Milliyetçiligi, IrkçIhgt, Kamboçya' da Pol Pot'un kurbanlanm, iran' da Ayetullah'm kurbanlanm, Afganistan' da Ruslann kurbanlanm, Çin' deki yeni kurbanlan kastediyorum. Bu akla slgmayan olaylan engellemek için ne yapabiliriz? Herhangi bir ~ey yapabilir miyiz, engelleyebilir miyiz? Bu soruya yamlIm: Evet, sanmm çok ~ey yapabiliriz. "Biz" dedigimde entelektüelleri, yani fikirlerle ilgilenen insanlan, yani iizellikle okuyan ve belki de yazan insanlan kastediyorum. Neden biz entelektüellerin yardIm edebilecegini dü~ünü yorum? Çok basit: Biz entelektüeller binlerce yIldIr en korkunç zararlan verdigimiz için. Bir fikir, bir iigreti, bir kuram adma kitlesel kIyIm - i~te bu bizim i~imiz, bizim icadImIzdIr: entelektüellerin icadIdIr. insanlan -hep de iyi niyetle- birbirine kar~1 kI~ kIrtmaktan bir vazgeçebilsek, bu bile çok ~ey kazandmrdl. Bizim için bunun imkânsIz oldugunu kimse siiyleyemez. On emrin en ónemlisi diyor ki: Oldürmeyeceksin! i~te bu neredeyse bütün etigi kapsar. Ornegin Schopenhauer'in ifadesiyle ahlakbilim, bu en iinemli emrin sadece biraz geni~letilme sidir. Schopenhauer'in etigi basit, dogrudan ve açIklIr. Der ki: Kimseye zarar verme, kimseyi yaralama; tersine elinden geldigince herkese yardIm eI. Ama Musa Sina Dagl'ndan ta~tan tabletlerle ilk kez a~agl indiginde, daha on emri bildiremeden ne oldu? Olümü hak
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler
197
eden bir Allahslzhga, Altm Dana Allahslzhgma taruk oldu. Hemen "Óldürmeyeceksin!" emrini unutarak bagrrd1: Tann}'! dinleyen bana gelsin ... Tann, israil'in tamlSl b6yle buyuruyor: Herkes k!llClru ku§ansm, ... ve kendi karde§ini, arkada§ml ve yakmlanru bogazlasm ... ve (b6ylece) o gün halktan üç bin insan 6ldü. Belki bu ba§langlçh. Ama kesin olan §u ki, b6ylece devam etti, Kutsal Topraklar' da oldugu gibi somadan burada, Bah' da da; 6zellikle de burada, Hlristiyanhk devlet dini olduktan sonra. Bu korkunç bir dinsel i§kenceler tarihidir, dogru inanç adma yap!lan i§kenceler tarihldir. Daha soma -6zellikle 17. ve 18. yüz}'!lda- i§kenceyi, gaddarhgr ve ter6rü aklamak için ba§ka ideolojik inanç nedenleri eklendi: Milliyet, lTk veya slruf; politik veya dinsel sapk1nllk veya inançs!Z1lk. Dogru inanç ve inançslzhk fikrinde en darkafah fenahklar gizlidir; 6zellikle biz entelektüellerin kendimizi hemen kaphrdlg1mlz fenahklar: Ukalahk, ben hakh}'!mclhk, bilgiçlik, entelektüel kibir. Bütün bunlar darkafah fenahklardlr - canilik gibi büyük fenahklar degildir. Ama canilik de biz entelektüellere yabancl degildir. Canilik dalmda da birçok ba§anya imza athk. . Daha Auschwitz'ten ve me§hur Yahudi sorununun "nihai ç6züm"ünden }'!llar 6nce ya§hlan ve hastalan katleden Nazi doktorlanru hahrlamak yeterli olacaktIT. Korkakllktan, kibirden ve gururdan en fena §eyleri yapml§ olanlar hep biz entelektüellerdik, hâlâ da 6yleyiz. Okuyamanu§ olanlara kar§1 6zel bir yükümlülügümüz olan bizler, Frans1Z Aydmlanmacl Julien Benda'nm ifadesiyle tinse1 hainleriz. Benda'run g6sterdigi gibi milliyetçilig; icat eden ve propagandaslru yapan bizdik, bütün aptalca modalara da kahhr1Z. G6ze bahnak isteriz, Hegelci hocalanmlzdan 6grendigirniz ve bütün Hegelcileri birle§tiren, anla§llmaz, ama çok etkileyici, bilgi1i, sanatsal bir dille konu§uruz. Di! kirlenmesi budur, birbirirnizle kapl§hg1I111z Alman di!ini kirletme yan§1. Biz entelektüellerle ak1lhca konu§may', ve çok slk saçmaladlg1I111Z1 ve bularuk sularda avlandlglmlZl bize g6stenneyi imkânslz k1lan da bu di! kirlenmesidir.
198
Hayat Próblem Çozmektir
Geçmi~te sebep oldugumuz fenahklar korkunçtm. O zamandan bu yana -her ~eyi sõylemede ve yazmada õzgür 01dugumuzdan bu yana- acaba daha sorumluluk sahibi olabildikmi? Platon'un ütopyasl hakkmda bir zamanlar, dünya üzerinde cenneti kurmaya çah~anlann hep bir cehennem kurduklanru yazffil~hm. Ama birçok entelektüel Hitler'in cehennemine hayrand1. Ünlü isviçreli ruh ara~hrmaC1s1 Carl Gustav Jung, Hitler'in cehenneminde, A1man ruhunun yenl slçrayl~lru gõrüyordu. Tabü Jung'un fazla korkmasma gerek yoktu, ne de olsa isviçre' de ya~lyordu. Hitler'in iilümünden sonra, yazdlklanru unutuverdi ve Alman ruhunun dogasmdaki kiiktenci kiitülügü yazmaya ba~lad1. Büyük Britanya ugruna verilen 1940 ve 1941 yIllanndaki belirleyici hava sava~mda, neredeyse kesin olan õlümü kabullenip, kendilerini umursamadan bizim için feda eden genç sava~ pilotlanrun hazrrladlgl zeminde, Winston Churchill ve Franklin Delano Roosevelt, Atlantik Siizle~mesi ile yeni bir dünya kurdular. Hitler' e kar~l kazarulan zaferden bu yana Bah Avrupa, Hitler'in cehennemi yerine Avrupa ban~mm cennetinde, tarihsel olarak bildigirniz en adil ve iyi dünyada ya~lyor. Stalin de i~birligi yapml~ olsa, bugün Birle~mi~ Milletler araclliglyla sadece Avrupa ve Kuzey Atlantik barl~ml degil, dünya ban~1TI1 da saglaml~ olurduk ve Amerikan Marshall Plaru da Dünya Plaru olurdu. Ama yeni refah yarahhr yaratIlmaz ve Bat!' da i~ler yolunda gihneye ba~ladlgmda, entelektüellerin büyük bagn~malan ve kiitü çaglffilza, toplumumuza, uygarhglmlza, çevremize yõnelik hakaretleri de hemen ba~lad1. Bir zamanlar o kadar güzel olan dünyanm artan kalmt!lar1TI1 olabildigince çabuk yok edebilmek için, güya kazanç hrrsmdan yol açhg,ffilz Y'kImlar ve kirlilikler hakkmdaki o korkunç abarhnalar ba~lad1. Dogru olan, bütün ya~amm daima tehlike altmda oldugudur. Sarunm hepirniz, er ya da geç iilecegiz. Teh1ike hep vardl, ya~amm ba~ lang:tcmdan bu yana hep, çevre için de vard1. Doga bilimi, teknoloji ve endüstri sayesinde, güne~ sistemimizin yarat!h~mdan bu yana ilk defa, çevre için bir ~eyler
II. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler
199
yapabilecek durumday'Z, bütün doga bilimciler ve teknisyenler bunun için çah§lyor. Ama dogaya zarar vermekle suçlamyorlar. Bu arada, o harika güzel1ikteki Zürih Gõlü ve Chicago' daki devasa Michigan Gõlü sakin sakin çoktan kurtanld!. Bu gõllerdeki ya§am bilimin, teknolojinin ve endüstrinin i§birligiyle kurtanldI. Bu, herhalde ya§amm yaratrh§mdan bu yana, bu güne§ sisteminin tarihindeki bu türden ilk ba§anydI. Dünyayr yõnetmek kolay degildir. Her hayvan türünün, her bitki türünün, her bakteri türünün, bütün diger türlerin ortarm üzerinde etkisi vardrr. Belki bizim etkimiz daha büyükti,ir. Ama yeni bir virüsün, yeni bir virüs salgrmnm veya yeni bir bakteriyel salglmn insanhgl krsa zaman içinde yok etInesi de her zaman mümkündür. Dogayl kontrol altmda tutmak kolay degildir. Demokrasi de kolay i§ degildir. Onceden de sõyledigim gibi, Churchill demokrasinin digerleri hariç bütün yõnetim biçim1erinin en kõtüsü oldugunu sõylemi§tir. Churchill'in açrkça sõylemedigi §eyi burada ben eklemek istiyorum: Hükümet için demokrasi açlk farkla en rahatslz ve en zor yõnetim biçimidir, çünkü hükümetler sürekli dü§ürülme tehlikesi altrndadrr. Hepimize hesap vermek zorundadrrlar. Hepimizden biraz korkmak zorundadlrlar. Bõylesi de iyidir, ama bu onlann i§ini güçle§tirir. Biz jüriyiz, ama tehlikemiz, her an, genel olarak inamlan yamltrCl din tarafmdan kandmlabilmemizdir. Hege1ci Zeitgeist, ki daima tehlikeli dir, moda ideolojiler, ki neredeyse daima dibine kadar apta1cadrr ve gerçek apaçlk gõzümüzün õnünde olsa da tekrar tekrar yalam gerçek gibi gõsterir - bütün bunlar bizi jüri üyesi olarak yamltlr. Hit1er de trpkI benim gibi hocalarmdan tüm kalpleriyle inanmklan §eyleri õgrenmi§tir: Dünya, saghgma Alman õzünde kavu§acaktrr ve "Almanya, Almanya her §eyden üstün, dünyadaki her §eyden üstün" gibi dersler. Avrupa'mn üzerinde egemenlik kazanabilmek içiri iki Alman sava§mda yok olan ve milyonlara cesur genç insam, cesur dü§manlan büyük ve diger güçlerin õnüne geçen bir Almanya için, Kayser için, ba§kumandan ve Führer için sava§an genç Almanlar gibi õzgürlük ve ba-
200
Hayat Problem Çêizmekrir
n§ için sava§an dü§manlan kendileriyle birlikte ólüme sürükleyen birçok zavalh gençle birlikte Hitler de bunlara inaruyordu. Bugün arhk gerçegi górebiliriz ve gónneliyiz. Büyük ve cesur bir tarihçinin gósterdigi gibi (Profesór Fritz Fischer' den bahsediyorum) Alman ideolojisi bir yarulsamaydJ. Daha dogrusu: Bir yaland1. Bütün alaylara ragmen ve slk slk yalana benzer §ekilde kótüye kullarulmasma ragmen, dogru olan Bah ideolojisiydi. Bah ban§ için sava§h ve insanhk tarihinin ba§mdan beri sava§lann harap ettigi Avrupa'da ona ula§h, Batl Avrupahlarm gerçekten etkili oldugu neredeyse her yerde ban§a ula§h. Ama sorumsuz entelektüeller, Bah Avrupah dünyamlzda sadece kótü §eyler górebildiler. Dünyamlzm adaletsiz oldugunu ve ylkilmaya mahkilm oldugunu ógreten o yeni dini kurdular. Bunu, Oswald Spengler'in kitabl Der Untergang des Abendlandes'ten (Bah'run çókü!iü) bu yana 6grettiler, çünkü orijinal olmak istiyorlardl ve g6rünü§le çeli§en §eyler sóylemek istiyorlardJ. Kaldl ki sadece górünü§ü degil, nesnel gerçekligi de saphrmayl ba§ardllar. Ama arhk entelektüellerden §ikâyet ehnek istemiyorum. Onlardan nihayet insanhga kar§l ve gerçege kar§l sorumluluklanru üstlenmelerini talep ediyorum. Bizim ózgür!ügümüz onlann her §eyi sóylemesine ve ózgür dünyaya sóvmelerine, ózgür dünyay, kótü góstermelerine izin veriyor. Bu da oruann hakkldlr. Ama bu dogru degildir, ve buna hakki olsa bile dogru olmayan §eyler bildirmek ahlakdl§ldlr. Churchill ve Roosevelt'in, sava§taki kahramaruann ve Marshall Plaru'run ula§hgl §eyleri a§agllayarak ve iyiyi kótü gibi góstererek tehlikeye atmak, sadece ahlakdl§l degildir, ayru zamanda da büyük bir sorumsuzluktur. Arhk Ruslann da dünyamlzl ve ban§lmlzl takdir etmeye ba§ladlglru ve b6ylelikle -belki- çok daha büyük bir ban§m, arhk tamamen imkânSlZ ve ütopik bir §ey olmaktan çlkabilecegini arumsatmak istiyorum. Cennetin ve cehennemin ne oldugu gerçegini tahrif ederek bu olaslhklan azaltmamak için elimizden geleni esirgememek bizim górevimizdir. $imdi son kisma geliyorum.
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
201
Ónce bir kez daha iizetleyeyim. Bali' da bizler cennette ya~l yoruz, 'tabii henüz yedinci kallnda degil birinci katmda. Cennetimizde birçok §ey iyile§tirilebilir. Dünyamlza artlk siivmemeli ve onu kiitülememeliyiz. Dünyada, iizellik1e de Avrupa' da gelmi~ geçmi~ en iyi dünyadrr o. Bizlerin reformsever oldugumuz bir gerçektir. Hiçbir yerde Birle~ik Devletler' de oldugu kadar degil. Bizler iyi niyetli ve fedakâr insanlanz. Cephenin iki tarafmdaki askerler bunu kamtladIlar. Dünya üzerinde ban~l gerçek1e~tir mek için en iinemli ~artlar biiylelik1e hazlrland!. Ancak gerek1i ko~u1lardan biri de Ruslarm i$birligi yapmasldlr. On1ar da i~birligi yaparlarsa, o zaman -belki- Churchill ve Roosevelt'in dü§ü gerçek1e~tirilebilir, sadece Avrupa' da degil, bütün dünyada. Üstelik Íkinci Dünya Sava§!'ndan bu yana ilk defa Ruslar da i~birligi yapmak ister gibi giirünüyorlar. Büyük ve cesur insan Sacharov, çok güçlü olan diktatiir Gorbaçov' a güvenmememiz gerektigini siiylüyor. Sacharov belki de Sovyetler Birligi'nin çiizülmek üzere oldugunu da siiylüyor. Ama bu çiizülü~ü isteyemeyiz. Bu Sovyetler Birligi'nde benzersiz acIlar dogurabilir; üstelik ban~l da büyük teh1ikeye sokar. Belki de bir askeri diktatiirlüge yol açabilir - bu dünyanm giirdügü en büyük orduya, deniz ve hava filosuna sahip bir diktatiirlüge. Bu da ban~ ümidini ortadan kalduabilir. Rusya'y:t Sacharov kadar olmasa da iyi tamyan George Soros, bütün bu teh1ikeleri New Yor/c Review of Books'ta yay:tmlanan iinemli bir makalede çiizümlemektedir. Bununla birlikte Soros, Rusya'nm Ball'yla i§birligi yapmayl içtenlik1e istedigine inamyor. Cennetin ve cehennemin nerede oldugunu Ruslar bizden iyi biliyorlar. Bu i§birligini mümkün kIlmak için, nelere ula§l!gumzl ve bunlara iizgürlükle ula§Ilabilecegini nasIl kamtladlglmlzl iincelik1e kendirnize itiraf etmeliyiz. Ancak ondan sonra bunlara nasIl ula§l!gl1:ll1Z1 kendimize sorabilir, ve eger ordulanm küçültmeye hazlrsalar Ruslara da yardlmlmlzl sunabiliriz. Üstelik bü-
tün ihtiyati tedbirlerle. Bu olanak1ar iinümüzde duruyor. Biz entelektüellerden nihayet nesnel gerçegi giirmemizi ve geçmi§te oldugu gibi cennetle cehennemi birbirine kan§lIrmamamlzl istiyor.
202
Hayat Problem Çozmektir
Hiçbir gey -veya neredeyse hiçbir gey- bilmedigimizi bilmeliyiz. Gorbaçov'un da ayru durumda oldugunu da. Banga bir adlm olsun yaklagabi1mek için, ideolojilerden kaçmmah)'1z, õzellikle de bang için çok tehlikeli olan tek tarafh silahslzlanma ideolojisinden. Bõceklerin yaphgl gibi, elegtirel olarak dokuna dokuna, bütün mütevazlhgzmlzla nesnel gerçegi aramah)'1Z. Arhk daha fazla her geyi bilen peygamberi oynamaya çahgmamah)'1z. Bu da demektir ki: Degi§meliyiz.
12.
Hayat Problem Çozmektir*
I Neredeyse otomobille ayru ya~ta}'lm. Gerçi 1886 }'llmdaki kadar ya~1! degilim, ama çok iyi hahrladlgun Kayser H. Wilhelm, ilk arabasmr aldlgmda ben bir ya~mdaydlm. Tuna boy:tmdaki Greifenstein civanndaki Altenberg $atosúna arabayla ilk gidi~im, bir arkada~lrrun babasl olan ~ato sahibinin Mereedes'iyle ohnu~tu. O zamana kadar hep dort atI! bir faytonla evimizden almml~hk, ama bu sefer, bana dediklerine gore, en iyi Alman otomobili olan bir Mereedes ile gideeektik, üstelik bu modelin Avusturya'ya sokulan ilk orneg;yle. 1907 ya da 1908}'l1! olsa gerekti. Uk arabaml 1936 yIimda ikinci elden Londra' da satm aldlm. Binip hemen Cambridge'e gittim, ininee -tabii sag taraftan- arka tekerleklerin akslyla beraber arabarun bir hayli dl~ma dogru uzadlgmr fark ettim. Hahrladlglm kadanyla sanki aksm 30 em' si gorünüyor gibiydi, ama herhalde ~a~krnllglmdan dolayl boyle hahrl!yorum! "Standard" marka bir spor arabaydl, ki gorünü~e gore hakh olarak çoktan ortadan kalktl. Bu deneyimler ilerlernl~ bir ya~m kirnsenin elinizden alamayaeagl avanta]1anndan birkaçldlr. Bir digeri ise benim, daha genç çagda~larunm tersine, dünyaffilZl ve insanlan harika buluyor olmamdlr. Her ne kadar birçok kotülügün var oldugunu biliyorsam da, bizim dünyarruzm tarih içinde var olanlarm en iyisi oldugunu da biliyorum. Boyle bir ~ey soyledigimde dinleyiciler beni genellikle bunak yerine koyar. Bu belki dogrudur, ke~fi
* 1991'de Bad Homburg'da yapI1an konu§ma.
204
Hayat Ptoblem Çozmektit
ama ben yine de onümüzdeki tarl!~mada bu tezimi, dahasl, içinde ya~adlglmlz kotü dünya hakkmdaki rmz!lt!lann -ki bunlan çaglmlzm ba~hca dini olarak tammlayabiliriz- eldeki bütün gerçeklerle çeli~ki içinde oldugu tezini, herkese kar~l savunmaya hazmm. Buradaki ana tezim sadece ekonomik durumumuzun daha iyi oldugu degil, ahlaksal olarak da daha iyi oldugumuz. Sadece bir tek ~eyi kabul etmeye hazmm: her zamankinden daha aptal oldugumuz ve modern olduguna inandlglmlz ~eylere kar~l hiç ele~tirel olmadlglmlz. Ancak bunu duymak ve buna inanmak hiç de ho~ degildir. Belki de bunun nedeni egitmenler olarak bizim yapl!glrmz hatalarda yal!yordur, eg;tim de teknigin bir parçasl say!labileceginden, bu hatalar teknolojik hatalardlr. En kotüsü de bu hatalardan hiçbir ~ey ogrenmememizdir. Burada da as!l konuya geliyorum. Hatalarm düzeltilmesi teknoloji ve ogrenmenin en onemli yontemidir. Biyolojik evrimde bu, ilerlemenin tek yontemi gibi gorünmektedir. Hakh olarak deneme ve yaruhna yonteminden bahsedilirken, yamlmamn ya da hatanm -hatah denemeninonemi aZlmsanmaktadlr. Biyolojik geli~me hatalarla doludur, hatalann düzeltmesi ise çok yava~ gerçekle~mektedir. Demek ki biz de bir sürü hatamlZ için, sadece o çok sevdigimiz ye~il dogayl taklit ettigimiz bahanesinin arkasma saklanabiliriz. Hatta hatalanrmzl düzeltmede genellikle ye~il dogadan daha hJZll oldugumuzu da soyleyebiliriz. Çünkü aramlzdan baz!lan bizim hatalanmlzdan ders almaya çah~maktad!T. Ornegin bütün bilim adamlan, teknologlar ve teknisyer!ler bunu yapmaktadlr, eger yapmlyorlarsa da yapmahdlrlar; çünkü bütün mesleki becerileri bundan ibarettir. Ya~am, yani organizmalar, tekhücrelilerden ba~layarak en ~a~Hl!cl icatlan gerçekle~tirmektedir. Yeni icatlar, mutasyonlar, çogunlukla iyi denemelerden ziyade kotü, hatah denemelerdir ve elenirler. Fikirlerimizden birçogunun yanh~hgml, daha onlan cidden ele~tirmeye ba~lamadan tamnz, digerleriyse üretim sürecine ula~madan ele~tiri tarafmdan elenirler. Bilinçli ele~tiride, ozele~tiride ve arkada~lanmlz ile olaym dl-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
205
§mdakilerin dostça ve dü§manca ele§tirilerinde, dogadan belki biraz daha üstünmü§üz izlenimi dogmaktadlr. Deneme ve yamlma yonteminde, ele§tirel olarak seçen deneylerde doga §imdiye kadar bizden kat kat üstündü. Onun birçok icadml, ornegin güne§ enerjisini, üstelik kolayca depolanabilecek §ekilde, kimyasal enerjiye donü§türmeyi taklit etmek için §imdiye kadar bo§ yere ugra§l!k. Ama kesinlikle yakm bir zamanda bunu da ba§aracaglz. Hayat problem çi:izmektir. Bütün organizmalar, teknik sorunlarm çi:izümünde iyi ya da daha az iyi, ba§anh ya da daha az ba§anh olan mucit ve teknisyenlerdir. Hayvanlarda, ornegin orümceklerde de bu boyledir. Insanlarm teknigi insanlann problemlerini çi:izer, kanalizasyon, su ve besin bulma ve depolama gibi, ki bunlan anlar da yapmaktadlr. Bu nedenle, Ye§illerde slk slk gordügümüz §ekliyle teknik kar§!lhgr saçmahkl!r, çünkü bu ya§am kar§!lhgl demektir - ama ne yazlk ki Ye§iller bunu gorememektedir. Ama teknigin ele§tirisi tabii ki saçmahk degil, bilakis acilen gereklidir. Her insan farkh §ekillerde bunu yapabilecek kapasitededir ve yapmahdlr. Ele§tiri de teknisyenin mesleki becerisi olduguna gore bu, ozellikle de teknisyenlerin sürekli me§gul olduklan bir §eydir. Yine de bazen problemleri ilk gorenler olaym dl§mdakilerdir. Bu belki mucidin hakh olarak icadmm uygl1.lanmasma çah§masmdan kaynaklanmaktadlr. Bu çaba içinde belki icadmm uygulanmasmm, istenmeyen sonuçlan olabilecegini atlamaktadIr. Bu §ekilde, doga ara§l!rmacIsI Rachel Carson'un mükemmeI kitabl Si/ent Spring' de (Sessiz Bahar) bildirdigi üzere, sivrisinek ve diger bi:iceklere kar§1 çok ba§anh olarak kullamlan baZl kimyasal icatlar, hiç istenmeyen bir sonuç olarak otücü ku§lann açhktan i:ilmeleriyle sonuçlanml§l!r. Bu kitap, oncelikle Amerika' da, sonra da Almanya' da bir hiddet fIrtmasl olu§maslna yol açml§, sonucunda da Almanya' da teknik ve bilime (ve Amerika'ya) kar§1 olan bir politik harekete ve Ye§iller politik partisinin kurull1.§una neden olmu§tur. Az dikkat çeken hatalanmlza i§aret edilmesi onemlidir. Bu hatalann abarl!lmasl anla§üabilir ve hatta belki de sesinin duyulmasl için gereklidir. Ancak bilim ve teknik araclhgryla hata-
206
Hayat Problem Çozmektir
lanl.aki gerek1i düze1tmeleri yapabilecekken, bilim ve teknige bütün olarak saldIrmak, yalmzca aptaJca degil, aym zamanda tamamen sorumsuzcadIr ve sansasyon dü~künlügünün i~aretidir.
BaZllan sansasyon dü~künlügünden, uçuruma ne kadar . yakm oldugumuzu ve belki de bizi kurtarmak için bir diktatiire ihtiyacumz oldugunu iddia edecek kadar ileri gidebi1iyorsa bu, Hitler'in amSl haflzalarumzda gayet taze dururken, yalmzca delilikolarak tammlanabilir. Belli soninlarm, iirnegin hava kirliligi sorunlanmn, iizel bir yasa sistemi gerektirdigi tamamen dogrudur. Tabii ki çok fazla ~ey borçlu oldugumuz "serbest pazar" denilen sistemin ideolojik savunuculanmn inandlgma giire, serbest pazarm serbest1igini k.lsülayan biiylesi yasalar, kiilelik yolunda ahlnu~ tehlikeli adlffilarrur. Ama i~te bu da ideolojik saçmahkbr. Daha 49 yll iince Íngilizce olarak hazlrladlglm Aç!k Toplum ve Dü§manlarz adh kitablmda da belirttigim gibi, serbest bir pazar ancak devlet taraflndan yarahlan ve kollanan bir hukuk düzeni içinde var olabilir: Ornegin ser.best silah ticaretinin klsltlanmasml da içine alacak ~eki1de, silahh hizip ordularmm yasaklanmasl - yani açJ.kça serbest pazarm ve ki~isel iizgürlügün k.lsülanmasl da bu kapsamdadIr. Ancak devletin bu klsltlamalannm, çete eleba~llan nm k.lsülamalarma yeglenecegi de aÇlkbr, ki çetelerin k.lsülamalan devletin k.lsltlamalannm yetersiz oldugu yerlerde ortaya Çlkacakbr. . Devletin vatanda~lannm genel iizgürlügü adma silah pazanm klsltladlglffilz gibi, vah~i hayvaruann ve diivü~ kiipeklerinin beslenmesini de yasaklamamlz gerekir vs. Ozgürlügün Slmrlan her zaman için sorunludur ve bir deneyimin sonucudur. Pek tabii ki, yasalar üretim sürecinde zehirligazlar saçllmasml yasaklamahdlr, ve pek tabii ki, zehirli gazlarla ta~ülarm ürettikleri daha hafif hava kirliligi biçimleri arasmdaki SlnIr belirsiz ve sorunludur: Ba~ka §eylerin yam SIra bu, trafik yogunluguna da baghdlr. Demek ki ne olursa olsun, serbest pazar ideolojik ilkesinin yerine bir ba~kasml koymahyrz: iizgürlügü yahuzca ve yalmzca
n. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler
207
acil nedenlerden dola}'!, gerekli oldugu yerlerde kIsltlama ilkesi. Bu da demektir ki, gerekliligin smmrun nerede çizilecegi . üzerine gorü§ler birçok durumda ortü§meyecektir. Bu, ozgürlü- . gün bir rol oynadlgi her yerde ortaya Çlkan bii durumdur. Bu nedenle de çevre sorunlanyla veya agir sanayi sorunlanyla bir-.. likte ortaya çlkIill§ veya ozellikle bunlara ozgü bir §ey degildir. Gerçekten de bütün davram§lanmlZln beklenmedik sonuç~ lan vardrr. Bunlarm bazilan, eger sonuçlanru ongormek için daha fazla çaba veya masraf edilmi§ olsa belki de. ongorülebilecek olanlardandlr. Ba§kalan ise ongorüIemez olanlardlr. Otto Hahn ve Fritz Strassman, sonradan ortaya Çlkhgl gibi onlan uranyumun parçalanmasma dogru gotüren deneyi gerçekle§tirirken, bu deneyin sonuçlanru ongormelerinin kesinlikle irnkânslz olmaSl bunun bir ornegidir. Boyle bir §ey beklemiyorlardl, gozlemlenen ve onlar için anla§ilma.z olan sonucu o §ekilde yorumlamak da akIllanna gelmemi§ti. Bu yorum, Hahn'm i§ten ÇJkarilan çah§ma arkada§l Lise Meitner ve onun yegeni, benim arkada§lm Otto Robert· Frisch'in ísveç'te bir kayak turunda bir tarh§ma slrasmda geli§tirdikleri tamamen yeni bir fikirdi. Üstelik bu tamamen yeni fikir de eger deneyci Frisch klSa zaman once kuramcl Niels Boruun yardlmClSl ohnasa ve eger Bohr ona, a§m büyük bir damlanm çozüIü§ünü anla§illf hale getiren atom çekirdeginin yeni damla kurarrundan bahsetmi§ olmasa herhalde kesinlikle aklllanna gelmezdi. Bu yeni sezgisel ve sadece metaforik yardlmCl fikir hakkInda bilgi sahibi olmalan, Hahn ve Strassmann'm deneyini dogru yorumlamalannda bir rol oynaml§hr, yoksa bu yormn her ikisi için de tamamen ula§ilmazdl - hpkl deney sonuçlarmm onlann hiç beklemedikleri §ekilde olmasl gibi. Burada incelemelerimin birinci -teknige yonelik saldmlara kar§l savunma- klsmlru, hepimizin hatalar yaphgl, ama Ye§illerin teknigi suçladlklan her §eyin, neredeyse tamaIillyla nüfus patlamasma dayandmlmasl gerektigi iddiaslyla kapahyorum. Ancak Ye§iller bu sorundan çok az bahsederler - herhalde eger gerçekten bu sorunu ciddiyetle incelemeye hazlr olsalar, onlann teknige kar§l saldmlanru bertaraf edecegi için.
208
Hayat Problem Çozmektir
11
Ikinci hSlm, iddialara kar~l savunmaya degil, kültÜTel bir faktór olarak teknige óvgüye adanml~hr. Bu amaçla iki icat slmfml birbirinden ayumak istiyorum: Var olan bir sanayinin geli~mesine yardlmcl olan icatlar. Buradaki en güzel ornek, kullarulmaSl birçok sanayiyi agu sanayiye donü~türmü~ olan James Watl'm buhar makinesidir. Boylesi icatlan iyile~tirilmi~ üretim araçlan arasmda sayabiliriz. Çe~itli yazl türleri, yazlh kitap CIsa'dan 500 yü kadar once), Atina' da ilk kitap pazanrun icadl, ki!ap baslml, fotokopi makinesi, daktilo, bilgisayar vb. insan dilinin icadlyla ba~layan en büyük kültürel icatlarsa ikinci bir slrufa aittir. Ílk fotokopi makinesinin mucidinin de buhar makinesini icat eden ayru James Watlolmasl da ~a~lrhcl olmakla birlikte az bilinmektedir. Bu fotokopi makinesi çok basi! bir fikre dayanmaktadrr: Belki çocuklugunuzdan kurutma kâgldl ya da kurutma yapragml hahrlarsmlz. Bunlar mzh kuruyan mürekkep deneyleri sonucu gereksiz hale geldi. Watl'm fikri, ozünde, yeniden ,slatüabilen bir mürekkeple bunu emen bir kurutma kâgldlrun bir kombinasyonuydu. Kurutma kâg!llanrun üzerinde gorüldügü türden bir ters yazlya mahkúm kalmamak için Watl ozel olarak hazlrlanml~ ince bir kurutma kâgldl kullanarak mürekkebi içinden geçecek ~ekilde emdirmi~ ve kâgldm diger tarafmdan okunabilmesini saglaml§hr. Bu kâgltlann hazulanmaslru ve mürekkebinin içerigini kapsayan patentin tarihi 1780'dir! Bilinen en eski fotokopi makinesi olan bu icat, o zamanlar ne kadar tanmdlgl bilinmez, ama zamanla unutuldu. Bugün hâlâ çah§lyor. Her ne kadar çok az kopya almak mümkünse de, mesela yazarlar için çok büyük degerde olabilirdi. Kendimi daktiloyla yazmaya ah§hrmaya çah~uken, o zamanlann daktilosunun gürültüsünden a§lrl rahatSlZ oldugum için, elyazmalanru ise çok slk kaybettigim için, fotokopi makinesinin yazarlar için gerek!iligini çok iyi bilirim. Burada, çok büyük potansiyel onemi, kitap bashslyla kar~üa§ tmlabilecek büyük!ükte bir kültürel onemi olan dikkate almmaml§ icatlann bir ornegiyle kar§l kar~lyayrz.
n. Tarih ve Politika Üzerine DÜ{ünceler
209
Uzun süre neredeyse sadece kültürel olarak iinem ta~nru~ bir ba§ka ica t da fotografhr. U zun zaman boyunca neredeyse istisnaslz olarak çok §ahsi bir portre ihtiyacml kar~lhyordu. Bu, sadece hayatta kalmak yolundaki §ahsi dilege degil -Mlslr mumyalan akla gelsin- ayru zamanda aile ve dostlan olabildigince canh hahrlama ihtiyacma da kar§lhk gelir. Ama kü!türel olarak bunlarm hepsinden daha da iinemli olan, devasa trafik devriminin yol açhgl ~ahsi ihtiyaç oldu: George Stephenson devrimi ve daha da iinemlisi Henry Ford devrimi. (Mucidin o ohnadlgml biliyorum ama iince Amerika'y:t, sonra da bütün dünyayl devrime giitüren Ford oldu. ilk demiryollan, denilebilir ki, bavullanyla birlikte insanlar için motorlu posta faytonlanydl - yük trenleri degil, yoku trenleri iince çlkh. Bunlar da, iinceleri yakmlanru ve arkada§lanru giirmek için seyahat etmek yolundaki bir §ahsi ihtiyaca kar§lhk geliyordu. Ayru §ey ta§ltlar için degeçerlidir, iirnegin devrimci Ford-T modeli de Birle§ik Devletler' de bir devrim gerçekle~tirerek, Amerikan insamna yeni bir ya§ama biçimini sadece mümkün kllmakla ya da sunmakla kalmarru~, düpedüz hediye etmi§tir. Bu devrim dü§ünsel bir devrimdi. Yeni ve geni§ bir bakl§ açlsma ve ya§am biçimindeki herhangi bir degi§iklikten beklenebileceginden çok daha devrimci yeni bir dü§ünsel dUTU§a sürükledi. Gerçekten de bilinçdl§l zincirlerden tam bir kurtulu§ anlamlru ta§lyordu. Bu yan bilinçli kurtulu§un romaru Sinclair Lewis'in Free Air (Ózgür Hava) adh romamdu. Ahlaksal açldan belki de daha iinemli olan, ev kiilelerinin, diger adlyla hizmetçi klzlann, büyük çapta ev i§lerinin makinele~mesi araclhglyla mümkün olan büyük kurtulu~udur. En zengin olanlar hariç bütün kadmlann bu zamanda ya~adlklan devasa devrim ve kurtulu§, ne ilginçtir ki bugün neredeyse tamamen unutulmu§tur, oysa bu içler aClSl bir kiilelikten kurtulu§ niteligindeydi. Bütün suyun ta~mmasl gerektiginin, lsmma için kiimÜT ta§mmasl gerektig;.nin, bütün çama§ulann elde y,kanmaSl gerektiginin, hem de fitilli petrol lambalarmm olmadlgl bir diinemde ne anlama geldigini bugün kim bilebilir? Daha sonra ise gaz - ki iince sefil bir l~lk veren idare lambasl, sonra
210
Hayat Problem Ç6zmektir
da Auerin harika gaz lambasl man§onu geldiginde, bunlann hepsi saf birer kültürel geli§meydi. 1913 civannda insanlann, daha dogrusu kadm1arm kurtulu§u yava§ yava§ gaz ocaglyla ba§ladl, 1922 civanndaysa gaz ocagl komür!ü mutfak ocaklanmn ciddi bir rakibi haline geldi. Merkezi lsJtmalar bile uzun süre komür veya kok komürüyle çah§hnldi. Bugün yerini ya§am sevincine blfakan ev i§i kahn bir yana, bu korkunç ev i§leri ya§am süresini çok kisaltnu§ olmah. Kadmlar, teknik dü§man!Jgl vaaz edenler de dahil olmak üzere, bunu teknige borçlular.
13. Tarihin Yorumunda Kinizme Kar~l*
Uzun ya§anum boyunca derslerin d1§mda hiçbir zaman SIJalmad1m, ozellikle de a§lTI aC1 veren bir beyin felcine yol açan okuldaki derslerde oldugu kadar. Ozellikle de tarih ve cografya derslerinin etkisi neredeyse Olümcüldü. Belki bu neden1e baz1 tarih ogretmen1erinin, derslerini bir olçek kinizmle çe§nileme denemesinde bulunmalan affedilebilir; bu arada çok ileri gidip de kinik tarih an1ay1§m1 ba§iIca moda haline getirmeleri, affedilebilir olmasa da, anla§!labilir. Kinik tarih an1ay:t§1 der ki, her yerde oldugu gibi tarihte de hâkirn olan sadece ve sadece h1rshr: açgozlülük, tamah, alhn, petrol, güç. Kinik der ki, bu hep boyleydi ve boyle olacak; despotlukta bOyleydi, demokraside de çok farkl1 degildir - sadece demokraside ikiyüzlülük, üstüne üstlük kavga vardlT. Bu ogretiyi sadece yan11§ degil, aym zamanda sorumsuz da buluyorum, çünkü baz1 makul nedenler onu destekler gorünüyor. Onunla sava§may1 da acil bir odev gorüyorum. Çünkü kendimiz ve tarihimiz hakkmda nas!l dü§ündügümüz onern1idir; kararlanm1z ve davram§lanm1z için onern1idir. Bu konuyu seçmemin nedeni budur. Kinik tarih yorumu, tarih an1ay:t§mdaki burada belirtrnek istedigim üç büyük modadan üçüncüsüdür. Bugün1erde Marksist tarih yorumunun dogrudan takipçisi olarak ortaya çiJayor, Marksist yorum ise milliyetçi veya lTkç1 tarih yorumunun çokmesinden soma ba§hca moda olmu§tu. Almanya' da mi1liyetçi veya lTkç1 tarih yorumu, Napolyon Sava§lan ve Hitler Reich'lmn çokmesi arasmdaki donemde kok * MaylS 1991'de Eichstãtt Üniversitesi'nde yapllan konu§ma.
212
Hayat Problem Çozmektir
sald1. Daha Hitler' den i:ince moda oldugu için i:iyle bir dü§ünsel ortam ve dünya gi:irü§ü yarattI ki, bunlar olmadan Hitler mümkün olamazdl; kaldl ki bu dünya gi:irü§ünü l
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
213
proletarya, ÜTetenlerin Slruf:t arasmda olmaktadlr. Bu sava~ sadece üretenlerin zaferiyle sonuçlanabilir, çünkü eger bunlar Slmflannm bilincine vanp orgütlenirlerse, üretimi durma noktasma getirebilirler. "Güçlü kolun isterse bütün çarklar durur." Demek ki, üretenler henüz bunun bilincinde olmasalar da maddi gücü ellerinde tutar. Üstelik de büyük çogunluktalar. Oyleyse "sosyal devrim" denilen zaferle kurtulu~lan gerçekle~meli dir. Bunun sonucunda burjuvazi safdl~1 edilerek süreç, muzaffer proletaryanm diktatorlügüyle güvence altma ahnmahdlr. Boylelikle tek bir slmftan olu~an, yani smlfslz bir ÜTeticiler toplumu olan bir toplum ortaya çlkar. Arhk burada yoneten bir slmf yoktur, dolaYlslyla da -burjuvazi safdl~1 edilir edilmezyoneten ve yonetilenler yoktur. Smlfslz bir toplumla birlikte de çoktandlr ozlenen dünya ban~1 saglamr - ne de olsa bütün sava~lar sadece smú sava~lan olabilir. "Tarihsel zorunluluk" olarak sosyalizmin ortaya çlkma gerekliliginin bilimsel diye ortaya atIlan kamh kIsaca budur. Daha 1847' de Felsefenin Sefaleti kitabmm sondan bir onceki sayfasmda Marx'm kendisi bir itirazda bulunur: Eskí slmfll toplumun.ortadan kalkmasmdan sonra yeni bir politik güç kullanan yeni bir slmfll toplumu meydana gelemez mi? Kilit noktadaki bu soruya Marx tek bir kelimeyle yamt verir: "Haylr". Herhalde üretenler smlfmm parçalanmayacagml varsaymaktadir. Tlpkl Franslz Devrimi'nde oldugu gibi, bir taraftan bürokrasi, polis ve cellat koleleri tarafmdan desteklenen Napolyoncu diktatorlerden olu~an yeni yoneterIler slmn, diger taraftansa kalan bütün insanlar ~eklinde bir bOlünme meydana gelebileceg;ni Marx ongormemi~tir. Tlpkl Newton'un gokyüzü mekanigi araclhglyla güne~ tutulmaslmn ongorülebilir olu~u gibi, sosyal devrimin gerçekle~ip sosyalizmin geli~inin geri dondürülemez oldugu ongorüsünün bilimsel olarak kamtlanabilirligi iddiasl, korkunç bir ahlaksai tehlike barmdlrmaktadrr. Bunu 1918-1919 kI~mda 16,5 ya~mdayken, Birinci Dünya Sava~l'nm sonunda kendim ya~adun. Genç bir insan sosyalizmin tarihsel zorunlulugu kamhm yutup buna inamrsa, yardlm etmek için derin bir ahlaksal yükümlülük hisseder; benim gibi, komünistlerin slk slk yalan soyledigi-
214
Hayat Problem Çozmektir
ni ve ahlaksal olarak kabu! edilernez araçlar kullandlklanm gorse bile. Çünkü eger sosyalizm gelmek zorundaysa, sosyalizmin geli§ine kar§1 sava§mak gerçekten bariz bir suçtur; hatta ge1mek zorunda olan her §eyin, olabildigince az direni§le kar§da§masl için sosyalizmin geli§ini desteklemek herkesin odevidir. insan tek ba§ma güçlü degildir, oyleyse partiyle birlikte hareket etmeli ve onu sadakatle desteklemelidir; bu, ahlaksal olarak tiksindigi §eyleri desteklemek, ya da en azmdan yutmak an1amma gelse bile. Bu, insam ki§isel ylklma sürükleyecek bir mekanizmadlr. insan hep daha fazla entelektüel k1Vrakhk, bahane ve yalam yutmak zorunda kalu; kaldl ki belli bir smm a§tJktan sonra insan -herhalde- her §eye hazlr hale gelir. i§te bu politik terorizmin, suç i§lemenin yoludur. Ben bu mekanizmadan yakla§lk sekiz hafta içinde kurtuldum. 17. dogum günümden kisa bir süre once Marksizmi ebediyen terk ettim ve yarglladlm. Eir gosteri slrasmda polis tarafmdan vuru!an bazl genç yolda§larm olümünün etkisi altmda kendi kendime sordum: "Bu sozde bilimsel kamtm gerçekten dogru oldugunu biliyor musun? Bunu gerçekten ele§tirel olarak inceledin mi? Ba§ka genç insan1an, hayatlanm ortaya koymaya cesaretlendirmenin sorum1u!ugunu ta§lyabilir misin?" Bu sorulara verilecek tek dürüstçe cevabm net bir "Haylr" oldugunu dü§ündüm. Marksistlerin kamtJm gerçekten ele§tirel olarak incelememi§tim. K1smen ba§kalanmn bu kamtJ onaylamalanna güvenmi§tim, ki on1ar da yine ba§kalarma, ve tabii bu arada bana güvenmi§lerdi: Kar§lhkldlk üzerine kurulu bir güvence sistemi, oyle ki katdan bütün taraflar iflas etmi§, entelektüel olarak iflas etmi§, ve oyle ki bütün taraflar -herhalde bilinçsiz olarak- birbirlerini kar§lhkll olarak yalanclhga itmekte. Bu durumu once kendimde fark ettim, ama herhalde en çarplcl olarak parti yoneticilerini içine çekmi§ti. Her §eyin Marksistlerin slmfslz toplumun gelecegine dair kamtJna bagh oldugunu buldum. Ancak bu kamt, tam da Marx'm bir kar§1 tez ortaya atdabilecegini gordügü ve olumsuz yamt verdigi yerde tokezlemektedir. Partinin yardlmlyla "Yeni Slmf"m ba§langlclm olu§turan ve boylelikle Marx'm ümit!erini
11. Tarih ve Politika Üzerine DÜ{ünceler bo~a
215
Ç1karan, aÇ1kça ortada ki, parti yoneticileridir; gelecekteki kullarma yalan soyleyen, onlara güvenmeyen ama güvenlerini talep eden yeni bir yonetenler slmf!. Daha zaferden ve diktatorlükten once parti lider1eri, ho~a gitmeyen sorular soran herkesi partiden atan yonetenler slmfmdadrrlar. (Boyle insanlan daha oldüremiyorlard!.) Bu onlann hesap sorma ~ekliydi. Parti disiplininin kaynagl buydu. Bunlarm hepsini dogru zamanda gormek benim için büyük ve hak edilmemi~ bir ~ansh. 17. dogum günümde Marksizme tamamlyla slrtum dondüm. Daha uzun süre i~birligi yapnu~ 01sam acaba sonum ne olurdu? Cesur ve kararh bir muhalif olan Sacharov gibi bir adam bile, ~imdiye kadar icat edilmi~ en korkunç kitle imha silahlanm, once Stalin'in (celladl Beria araC1hglyla), daha soma da Kru§çev'in ellerine verecek kadar uzun süre Marksistlerin kamtma kannu~ olabi1ir. Sacharov'un süper bombasmm zay>f türlerinin bile gücü "Hiro~ima bombaslm birkaç bin kat" a~lyordu.* Daha somalan Marksistlerin kamhna inarínu~ ve Komünist Partisi üyesi olmu§ onemli dogabilimcilerle tam~hm. Bunlann en büyüklerinden birini partiden çlkmaya ikna ettigim için gururluyum. 0, büyük biyolog J.B.S. Haldane'di. Sacharov Stalin' in olümü vesilesiyle onun cinayetlerini insansever eylemler olarak gostermi~ti, çÜríkü (dü~ündügüne gore) insanhgm içinde bulundugu durum açlsmdan son derece onemli olan sosyal devrim slfasmda kaçmllmaz olarak boylesi ~eylerin de olmasl gerekiyordu. Ancak, ~anSlma, insanm idealleri için yalmzca kendisini feda edebileceginin, ama ba~kalanm feda edemeyeceginin farkma ben erken vard,m. Marx'm kamtmm amaç ve hedefi sosyalizmin ve dünya ban~mm, tarihsel bir zorunluluk olarak geli~ini güvence altma almak oldugu halde, Marksist tarih anlayl~mda ba~ka ozellikler de vardlr ki bunlar, herhalde Marksist kabahklar olarak tammlanabi1ir. Klsaca ozetlemek gerekirse: Sosyalizm için sava~an insanlar dl~mdaki herkes, kendi çlkarlarmdan ba~ka hiçbir ~eyi onemsemez. Bunu itiraf etmedikleri takdirde sahtekâr ve ikiyüzlüdür!er. Üstelik bunlar canilerin en ba~ta gelenleridir. Çün* Ahnt1 için bkz. Sacharov, Meil1 Leben, Piper, MünihjZürih 1991, s. 251.
216
Hayat Problem Çozmekrir
kü eger sosyalizmin geli~ini engellemeye çah~lrlarsa, devrime kurban edilmesi gereken bütün insan hayatlannm suçunu s!rtlarmda ta~!rlar. Durdurulamayacak bu devrime kar~! direnmenin sonucunda devrim, zora ba~vurmaya mecbur olur. i~te devrimcileri kan dokmeye zorlayan, bu canilerin h!rsland!r. ;;imdi tarih yorumundaki üçüncü büyük modaya geliyorum. Marksist kuramdan sosyalizmin geli~ini ç!kanrsak, dogrudan kinik tarih yorumuna ula~acaglImz ortadad!r. Bunun için yeni bir fikre gerek yoktur. Olsa olsa, hep bOyle oldugu ve hep de boyle olacag! ~eklindeki kotümser fikir: Gosteri~li bolluk toplumunda bile açhk, sürgünler, sava~ ve sefalet hâlâ ba~rol dedir, çünkü güç !urs!, alhn h!rs!, petrol h!rs! ve silah sanayisinin pislikleri sosyal dünyada egemendir. Marksizm ve dolay!s!yla da kinizm, bütün bunlann, tabii ki bütün ülkelerin en zengini olan Amerika Birle~ik Devletleri'nde en kotü ~ekliyle bulundugunu ogretir. Boylelikle de diger ülkelerde, ozellikle de en yakm zenginlikteki ülkelerde Amerikan kar~Jthg! ortaya Ç1kar. Günümüzde o kadar da modern gorünen kinik tarih anlay!~!mn ve çok etkili ve tehlikeli olan iki oncüsünün kIsa ozetini burada bitiriyorum. Keskin bir donü~ yaparak ~imdi kendi fikirlerimden baz!lanm aç!ldamak istiyorum. Bu donü~ün ne kadar keskin oldugunu bir sonraki cümlemde goreceksiniz, hat!a bunu incelemelerimin ikinci kIsmmm ba~hg! olarak bile kullanabilirdim. Ba~hg!m: Ben bir iyimserim. Ben, gelecek hakkznda hiçbir ~ey bilmeyen ve o yüzden hiçbir ongorüde bulunmayan bir iyimserim. Yarg!layabilecegimiz ve yarg!lamam!z gereken bugünle, sonuna kadar aÇ1k olan ve bizim etkileyebilecegimiz gelecek arasmda keskin bir çizgi çizmemiz gerektigini iddia ediyorum. Bu nedenle gelecege, geçmi~ ve bugünün bir uzanhs! gibi degil, çok farkh yakla~ma m!z yolunda ahlaksal bir yükümlülügümüz vardH. AÇ1k olan gelecek, ongorülemez ve ahlaksal olarak çok farkh olas!hklar içermektedir. Bu nedenle de temel yakla~!m!m!z "Ne gelecek?" sorusu tarafmdan degil, "Belki dünyay! birazC1k olsun daha iyi bir yer haline getirmek için, hatta gerçekten bir ~ey leri düzeltebilecek olsak ve gelecek ku~aklann her ~eyi yine
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
217
kiitüle~tirebilecegini
bilsek bile, ne yapmahYlz?" sorusu tarafmdan belirlenmelidir. Konu~mamm ikinci kIsnu da iki kIslmdan ol~uyor: Birincisi,
bugün açlszndan iyimserligim. jkincisi, gelecek açlszndan eylemciligim. En ba~tan siiyleyeyim: Beni yeniden iyimser yapan, 1950 y!lmdaki ilk Birle~ik Devletler ziyaretimdi. O zamandan bu yana belki 20-25 kez Amerika' ya gi ttim ve bu izlenimim her seferinde daha da derinle~ti. O ilk ziyaretim beni, sava~ sonraSI Avrupa'smda Marksizmin, her ~eyi yutarak etkisini artJrmasl yüzünden ortaya çlkan bir bunahmdan kurtarml~t1. Hitler'in 1938' de Avusturya'ya girmesinden sonra ba~ladlglm kitablm AÇlk Toplum ve Dü§manlan, nihayet 1945'te yaylmlanml~tJ; ancak güzel siiyle~ilere ve iyi bir dagJtlma ragmen Marksizrnin zafer geçidini etkilemede yetersiz giirünüyordu. iyimserligimin asIl noktalanm hemen daha yakmdan açlklamam gerek. 1. Bir kez daha tekrarhyorum: iyimserligim sadece bugüne ili~kindir, yanna degil. Bir ilerleme yasasl diye bir ~ey olduguna inanmlyorum. Biiyle bir ~ey bilimde bile yok; teknikte de yok. ilerleme olasl bile giirülemez. 2. BatJ' da bizlerin bugün, gelmi~ geçmi~ en iyi sosyal dünyada ya~adlglmlza inamyorum - üstelik de yeni bir din, ahlaksai bir cehennemde ya~adlglmlzl ve fiziksel ve ahlaksal kirlilikten ylkIma dogru ilerledigimizi bildiren yeni bir din ilan eden birçok entelektüelin ihanetine ragmen. 3. Bu kiitümser dinin sadece korkunç bir yalan olmakla kalmaylp, -en iinemli noktalardan birini hemen ortaya koymak gerekirse- bizimki kadar reform taraftan bir toplumun ~imdiye kadar hiç gelmedigi.ni iddia ediyorum. 4. Bu reform taraftarhgl yenibir ahlakbilimsel fedakârhk anlayl~mm ürünüdür, ki bu anlayl~ iki dünya sava~mda, üstelik her iki tarafta da ortaya çlkml~tJr. Yedi YII Sava~lan'nda II. Friedrich, halkml iilümün yüzüne bakmaya zorlamaya mecbur kalml~tJ. ~u haykm~l me~hurdur: "Hergeleler, ebediyen ya~a mak ml istiyorsunuz?" Ahlakbilimsel degerlere bir dokundurma yapmamn yeterli oldugu giirülmü~tür: Almanya' da vazife, vatan, BatJ' da ise vatan, iizgürlük ve ban~ ve tabii her iki tarafta da karde~lik.
218
Hayat Problem Çozmektir
Daha ónce de i§aret ettigim üzere, kendi deneyimlerimden de górdügüm kadanyla, komünizmin gücünün, yapt!gl ahlakbilimsel dokundurmalara dayandlgma inamyorum; t!pkI ózgürlük hareketinde oldugu gibi. Hatta, bazl teróristlerin aslmda bir ahlakbilimsel çagnnm pe§inden gittiklerine de inamyorum, ancak bu çagn on1an ónceden belirttigim yalan1ann içine sürüklemi§tir. Ya§hhgmda komünist bir sekreterin ellerine dü§ünceye kadar, uzun yillar boyu büyük bir baghhk duydugum Bertrand Russell, günümüzün asIl sorununun, kendimizi zekâ olarak çok çabuk, ahlaksal olaraksa çok yava§ geli§tirmi§ ve nükleer fizigi ke§federken, gerekli ahlaksal ilkeleri dogru zamanda gerçekle§tirmemi§ olmamlzda yatt!gml yazmaktadlr. Diger bir deyi§le, Russell' a góre çok zeki, ancak ahlaken çok kótüyüz. Russell'm fikirleri birçok ki§i tarafmdan, birçok kinik tarafmdan da payla§Illr. Ben bunun tam tersine inamyorum. FazlaSlyla iyi ancak çok aptal oldugumuza inamyorum. Dogrudan veya dolayh olarak ahlakumza hitap eden kuramlardan çok kolay etkileniyoruz, ve bu kuramlara yeterince ele§tirel yakla§mlyOruz; entelektüel olarak bizi a§t1klan için onlarm iyi niyetli ve fedakâr fedaileri oluveriyoruz. íyimserligimin olum1u taraüm §u §ekilde ózetlemek istiyorum: Çok güzel bir dünyada ya§lyoruz ve burada, Bat! dünyasmda §imdiye kadar gelmi§ geçmi§ en iyi sosyal sistemi yaratt!k. Hâlâ da onu iyile§tirmeye ve reformdan geçinneye çah§lyoruz, ki bu hiç de basit degil. Bize ümit vaat eden birçok reformun maalesef hatal! oldugu ortaya çlkmaktadlr. çünkü sosyal politikadaki eylemlerimizin sonuçlanmn, hedefledigimizden ve óngórebildigimizden genellikle çok farkll oldugu, kavradlglmlz en ónemli olgulardan biridir. Yine de, çogumuzun (órnegin kendimin) ümit ettiginden çók daha fazlasma ula§t!k. Ozetle: Ahlaksal olarak kótü bir dünyada ya§adlglrmzl iddia eden bugünün hâkim ideolojisi bariz bir yalandlf. Bunun yayIlmasl birçok genç insamn cesaretini klrarak onlan mutsuz etmektedir - üstelik umudun destegi olmadan belki de ya§ama)'! ba§aramayacaklan bir ya§ta. K:tsaca formüle ettigim gibi: gelecege dair bir iyimser degilim. çünkü gelecek açlkt!r.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
219
Tarihte bir ilerleme yasasl yoktur. Yarm ne olacagml bilmiyoruz. Kimsenin 6ng6remeyecegi, iyi ya da k6tü, milyarlarca olaslhk var. Bu üç tarih yorumunun kendilerine peygambervari hedefler koymalanm reddediyorurn ve ahlaksal nedenlerden dolay' gelecegin yerine hiçbir fey koyma iznimiz olmadlgml iddia ediyorum. Ornegin bugünün egilimlerinden yola çlkarak yarm ne olacagrm s6ylerken yaptIglmlz gibi, geçmi~ten genel bir sonuç çlkannayl denemek bile büyük bir hatadlr. Tarihin, nereye aktIgI hiç olmazsa krsmen 6ng6rülebilir olmasl gereken bir akrntI oldugunu s6ylemek, bir imgeden, bir metafordan bir kuram çlkanna denemesidir. Dogru olan tek tavlr, geçmi~i gelecekten çok farkh olarak g6rmektir. Neyin mümkün ve neyin ahlakbilimsel olarak dogru oldugunu 6gremnek için geçmi~teki olgulan tarihsel ve ahlaksaI olarak yargrlamahyrz. Geçmi~ten, gelecegin 6ng6rülmesi için y6nelimler ve egilimler çlkarsamayl ise denememeliyiz bile. çünkü gelecek açlktIr. Her ~ey olabilir. :;iu anda Sovyetler Birligi'nde Sacharov'un süper bombalanndan binlerce var, onlan kullanmak isteyen megalomanlardan da kesinlikle vardrr. insanhk yarm yok olmu~ olabiIir. Ancak büyük ümitler de var: Bugünden çok daha iyi bir gelecek için saylslz olaslhk var. Ne yazlk ki, gelecege bu ~ekilde yakla~mak herhalde kolay anla~lhr bir ~ey degil. Bir yandan geçmi~le bugün, diger yandansa bugünle gelecek arasmdaki çizgiyi çizemeyen birçok entelektüel var; bu entelektüeller, akrlh bir adamm gelecegin içine yol g6sterici i~aretler koyabilecek durumda olmasl gerektigini, Marksizmden 6grenmi~ olmak istiyorlar. iyimserligimin en azmdan gizli bir yol g6sterici olmasl gerektigi, çünkü gelecege y6nelik olarak iyimser olmayan birinin, bugüne y6nelik bir iyimser olamayacagr slk slk 6nüme sürülür. Ama iddia ediyorum ki: Benim bugüne yiinelik iyimserligimin bize geleeek için verebiIeeegi tek fey, ümittir. Bize ümit ve te~vik verebilir; çünkü bazl ~eyleri daha iyi yapmayl ba~ardlglmlza g6re, gelecekte de b6yle bir ba~an imkânslz degildir. Ornegin 20'li y,llarda hizmetçi kadmlann kurtulu~undan bu yana BatI' da neredeyse k61elik kalmaml~tIr. En azrndan bu anlamda BatI 6zgürdür, biz de bununla gurur duyabiliriz.
220
Hayat Problem Çozmekrir
Gelecege gelince, kehanelte bulunmaya çah~mamahy!z, sadece ahlaksal olarak iyi ve sorumluluk sahibi davranmaya çah~ma1!y!z. Bu ise bugünü, bir ideolojinin renkli gozlügünden degil, dogru bir ~ekilde okumay! bir odev haline getirmektedir. Neye ula~manm mümkün oldugunu bugünden, gerçeklikten ogrenebiliriz. Gerçekligi bu üç ideolojik tarih anlay!~mdan birinin gozlügüyle gormek, ogrenme odevini yerine getirmedigimiz anlamma gelir. Gelecek aÇlkhr, biz ise gelecegi, bugünden daha iyi hale getirmek için elimizden gelenin en iyisini yapma sorumlulugunu ta~!yoruz. Bir despotluk rejiminde hepimiz birer kOleyizdir; ki:ilelerse yaptlklan §eylerin sorumlulugunu bütünüyle ta§lmazlar. Boylelikle ~imdi ana tezlerirnin sonuncusuna ula~!yorum. $oyle ki: Politik ozgürlük -despotluktan i:izgür olmak- bütün politik degerlerin en onemlisidir. Her zaman için politik ozgürlük.için sava~maya haz!rhkl! olmahy:tz. Ózgürlük her zaman kaybedilebilir. Hiçbir Zaman onu güvenceye ald!gumz! dü~ünerek elimiz bo~ durmamahy!z. Bir despot1ukta, bütün insanlarm insanhga ihanet ederek kendi insanhklaruu kaybetme, insanhktan çJ.kma tehlikesi içinde olduklanm iddia ediyorum. (Despot1uga kar~! direnme cesaretine sahip oldugunu, daha sonraki takdire lay:tk davraru~lanyla kamt1am!~ olan) Andrei Sacharov gibi insanlar bile, gençken sadist bir cani gibi davranabilmi~tir. Daha once belirttigim gibi Sacharov, Stalin'in en kotü cellad! olan sadist Beria'nm kana bulanrru~ ellerine en korkunç kit1e imha araçlarrru vermekle kalmarru~, Rus filosu için daha da korkunç bir kullarum plaru da haz!rlarru~tJr. Yüksek rütbeli bir subay, kendi sava~ ahlakma s!gmad!g! için bu plam reddetmi~tir. Sacharov bundan dolay:t utand!gm! anlatmaktad!T. Bütiin bunlar, o alçak ve çJlgm Marksist ideolojinin Sacharov'un gozlerini kor etrni~ olmas! ve bu yüzden de büyük insansever Stalin'in -gerçekten onu bi:iyle gi:irüyordu- rnisyonuna inanm!~ olmas! yüzünden meydana gelrni~tir. Bi:iylelikle bu despot1uk ortammda Sacharov, zaman zaman ç!lgm bir hayvana di:inü~mü~tür. Zaman zaman da olsa bu ç!lgmhk, dü~ünü lebilecek en büyük fenahg,. haz!Tlayacak ve ya~ayan her canlmm üzerine bir Demokles kJl!C1 asacak kadar uzun sürmü~tür.
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
221
Despotluk, insani sorumluluk duygumuzu çaldlgl için insanl!glmlzl da çalar. Bir despotluk rejiminde vicdanmm yolunu izlemek isteyenler, imkânslzhklarla kar§l kar§lya kahr: Yakmlarma kar§l olan ódevlerle rejim tarafmdan ezilenlere destek 01ma ódevi; en azmdan rejimin insanlan ezmesinde i§birligi yapmama ódevi arasmdaki çeli§kiye benzer çózülemez çah§malar içine dü§er. Kendi kendine gerçek ódevlerini, amiri olan despotlara kar§l olan sózde ódevleriyle kan§hrmamak için büyük bir cesaret sahibi olmahdlr. Tlpkr Alman sava§ suçlulan gibi, Sacharov da Kru§çev' e kar§l aym ódevi yerine getirme sózünü vermi§ ve bunu kendine mazeret góstermi§tir. Despotlugun insamn ódev ve sorumluluk duygusuyla birlikte, bunlan yerine getirmeye çah§an insanlan da nas!l yok ettigini, en unutulmaz §ekilde Beyaz Gül órneginde górüyoruz. Münihli ógrenciler ve bir i:igretmenlerinden olu§an bu arkada§ grubu, 1942-43 kr§mda eI ilanlan dagltarak insanlan Hitler'in sava§ma direnmeye çaglTml§hr. Christoph Probst ile birlikte Hans ve Sophie Scholl karde§ler 22 $ubat 1943'te idam edilmi§lerdir; Alexander Schmorell ve Profesór Kurt Huber 13 Temmuz 1943'te; Willi Graf ise 12 Ekim 1943'te. Hans Scholl 24, Sophie ise 21 ya§mdaydl; diger ógrenciler de aym ya§lardayd!lar. Sava§ arkada§lanndan baz!lan hâlâ ya§lyor. Bizlere órnek olabilecek kahramanlar bizim ku§aglmlzda seyrekle§ti. Bu insanlar kahramandl: Kendileri için neredeyse ümitsiz bir sava§a, ba§kalan bu sava§l devam ettirir ümidiyle at!ld!lar. Ve bizlere birer órnek oldular: Ózgürlük, sorumluluk duygusu ve kendi insanhklan ve bizim insanllglmlz için sava§hlar. Despotlugun devasa ve insanhkdl§l gücü onlan susturdu. Ancak biz onlan unutmamah ve onlar adma konu§arak eyleme geçmeliyiz. Politik ózgürlük ki§isel sorumluluk duygumuzun ve insanhglmlzm ónko§uludur: Daha iyi bir dünyaya ve daha iyi bir gelecege dogru adlm atma yolundaki her deneme, bir temel deger olan ozgürlük tarafmdan yónlendirihnelidir. Avrupa'nm neredeyse daima sadece ba§ans1Zhga ugranu§ Franslz Devrimi'ne (en azmdan de Gaulle Be§inci Cumhuriyeti
222
Hayat Problem Çozmektir
kurana kadar ba§anSlZ olmu§ sayIlabilir) bütün dikkatini yogunla§tInrken, o den1i büyük bir 6rnek olan Amerikan Devrimi'nin -en azmdan okullardaki derslerde- hiç dikkate ahnmamaslm ve neredeyse hep yanh§ anla§lhnaslm trajik buluyorum. Çünkü Amerika, 6nce Atinah Solon'un gerçekle§tirmeye çah§tIgl ve Immanuel Kant'm dü§ündügü bireysel 6zgürlük fikrinin ütopik bir dü§ ohnadlgmm kamtIm sunmu§tur. Ozgürlügün bir y6netim biçimi olarak mümkün olmakIa kahnay'p, en büyük zorluklan bile ba§anyla atlatabilecegini Amerikan 6rnegi g6stermi§tir. Bu y6netim biçimi her §eyden 6nce, gücün b6lünmesi ve dagltIhnasl ve b6lü§üImü§ güçlerin birbirlerini kar§lhkh kontrolü araclhglyla despotlugun -tabii halk çogunlugunun despotlugunun da- engellenmesine dayanmaktadlr. Bu fikir bütün diger demokrasilerin esin kaynagl olmu§tur, Alman demokrat anayasasmm da. Ancak Amerika zorlu bir yoldan geçmi§tir. 1763 Devrimi'nden bu yana bu yolda ilerliyor ama büyük ba§anlarma ragmen bu yol heniiz bitmemi§tir. Ozgür!ük sava§l devam etmektedir. Amerikan Devrimi' ne esin veren, bütün insanlarm ki§isel 6zgürlügü fikri, güney eyaletleri o6lgesinde 100 )'lldan fazla bir süre hüküm sürmü§ olan ve devrim 6ncesi d6nemden, 6zellikIe de ispanyollardan miras kalan Amerikan k6lelik kurumuyla k6kten bir çeli§ki içinde bulunmaktaych. Güney eyaletleri kuzey eyaletlerine kar§l bir 6nleyici sava§ ba§lattIkIannda Birle§ik Devletler ikiye b6lündü. Bu, herhalde o zamana kadar gehni§ geçmi§ en korkunç sava§tI, 6yle ki bu sivil sava§ arkada§lan ve a)'lU ailenin fertlerini kar§l kar§lya getirmi§ti. Birçogu Amerika'mn 6zgürlüge giden yolunun da Fransa'mnki gibi ba§anslz olacagma inamyordu. Ancak her iki taraftan nice fedakârhkIar sonrasmda (sava§a kurban giden 600.000 6lüden birisi de Abraham Lincoln' dü) güney eyaletlerinin 6nceden ba§arlh olan salduIlan püskürtülerek sonunda alt edildi. Ki:ileler 6zgürlükIerine kavu§tu ama, hiç duyulmaml§ zorlukta bir sorun heniiz ç6züm bekIiyordu: eski zenci k6lelerin torunlanmn entegrasyonu, yiizlerce )'lldu süregelen ve ten renginin fark.hhg. yiizünden o kadar kolay unutuIamayan bu korkunç sosyal kununun a§!lmasl sorunu.
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
223
Bu durumun biraz olsun dogru betim1enip degerlendirildigi bir Alman tarih yaplhm daha hiç górmedim. Birle~ik Devletler' deki çe~itli hükümetlerin eski kólelerin e~it degerde vatanda~lar olmalanna yardlm etmek için nasIl çabaladlklanm, 1950 ve 1989 yIllan arasmda ya~ayarak gónnek, ómrümün en ónemli izlenim1erinden birisidir. Tek bir olayt burada anlahnak istiyorum. Eski güney eyaletlerinin merkezi olan Atlanta Üniversitesi'nde 1956 yIlmda konuktum. O zamanlar üniversitenin sadece zenci ógrencileri vardl, beyaz profesórler de azmhktaydl. Bir defasmda büyük bir bilgin olan rektóre (bir zenciydi) bu güzel, büyük ve mutluluk verici kurumun nasIl ve ne zaman kunIldugunu sormu~tum: Güney eyaletlerinin merkezindeki bu zenci üniversitesinin, sivil sava~tan alh yIl sonra, her biri çe~itli Huistiyan kiliseleri tarafmdan kurulmu~ olan ve çahsl altmda beyaz ve zenci ruhbanlann ve ógrehnenlerin birlikte çah~hklan birkaç zenci kolejinin -samnm sekiz taneydiler- birle~meleri sonucu kuruldllgunu ~a~lrarak ógrendim. Bu hikâyenin yorumunu ve onu Meyers Enzyklopedisches Lexikon' daki (Meyer Ansiklopedik Sózlük) sivil sava~m sonu hakkmdaki ~u sózlerle kar~I1a~hrmayt sizlere blraklyorum: "Ancak sava~m asIl sebebi olan kólelik, sadece górünü~te bir çózüme ula~h." En azmdan bana "górünü~te çózüm" sózcügü tamamen hatal! gibi górünüyor, ilgili ba~liktaki pek çok ba~ka ~ey gibi. Yazara góre gerçek bir çózümün nasIl oldugunu merak ediyorum. Atlanta Üniversitesi'nin tarihinin yam SIra tamkhk ettigirn birçok çaba da beni derinden etkiledi. ~imdiye kadar birçok ülkede bulundum ancak hiçbir yerde Amerika Birle~ik Devletleri'ndeki kadar ózgür bir nefes alama c dlm. Ve hiçbir yerde ho~górüye, yardlm etme ve ógrenme arzusuna eklemlenmi~ bu kadar çok idealizm bulamadlm; ve de bu denli etkin ve pratik bir idealizm, bóylesi bir yardlmseverlik. Daha sonralan da zencilerin entegrasyonunda tam bir ba~an saglanan Amerikan üniversitelerinde bulundum, óyle ki ten rengi arhk hiçbir rol oynamamaktaydl. Bütün bunlan belki de duymaktan ho~lanmayanlar oldugunu bile bile sóylüyorum. Üç yIl ónce Hannover' de bir kong-
224
Hayat Problem Çozmektir
rede, diger konu§malarda Amerika'ya saldmldlgl için konu§rrlamda Amerika'Yl savundugumda, ke§meke§ ve protesto Ç1ghklan arasmda kalarak lshklar e§liginde salonu terk ettim. Dinleyicilerimin fazla sIl
14. "Ban$ için Sava$ Açmak"*
Spiegel: Saym Popper, Sovyet komünizminin ylkllmaslyla sizin yanm yüzy!l óncesinden bildirmi~ oldugunuz bir kehanet gerçekle~iyor. Bu, açlk toplumun dü~manlanna kar~l ele~tirel usçulugun kazandlgl bir zafer midir? Popper: Kammca kimsenin kehanette bulunmamaSl gerektiginden, ben de bóyle bir kehanette bulunmadlm. Bir entelektüelin degerini iyi kehanette bulunup bulunmadlgma góre belirleyen yakla~lml tamamlyla yanh~ buluyorum. Almanya' daki tarih felsefesi, en azmdan Hegel' den bu yana, bir ~ekilde kâhince olmak gerektigine inamyordu. Bunu yanh~ buluyorum. Ínsan tarihten ders çlkanr ama, tarih bugün ve ~u anda biter. Gelecege kar~l, tarihten bir ~eyler çlkarsama ve bir yerde, geçmi~in çizgisini gelecege kadar takip etme denemesini yapmaktan çok daha farkh bir yakla~lm benimsemeliyiz. Spiegel: Peki, bu bir kehanet olmasa da, en azmdan liberal demokrasinin despotluklar kar~lsmda zaferini bekliyordunuz. Popper: Gelecege kar~l yakla~lmlmlZ ~óyle olmah: Gelecekte olacaklar için ~imdiden sorumluluk ta~lyoruz. Geçmi~ elimizdedir. Her ne kadar geçmi~ için de ba~ka bir anlamda sorumluluk ta~lsak da: yaní yaptJklanmlzdan dolaYl bizden hesap sorulabílse de, onunla daha fazla bir ~ey yapamaylz. Ama gelecek için daha ~imdíden ahlaksal olarak sorumluyuz, ve aynca ídeolojik bir gózlük takmadan elimízden gelenin en íyísini yapmahylZ - ba~an olaslhgl çok yüksek olmasa bile. En belirleyicí an* SPIEGEL r6portajl, Nisan 1992 (saYl 13), SPIEGEL Yaymevi'nin nazik izniyle basIlml§hr.
226
Hayat Problem Çozmektir
lamda elimizden gelenin en iyisi, en az ~iddet içerendir, ac!lan, gereksiz ac!lan, dindirendir. Spiegel: Ancak daha Lenin'in zamarunda bile solcu komünistler, Rusya' da devlet ideolojisi olarak bir partinin diktati:irlügüyle kurumsalla~an ~eyin, sanayile~rni~ Bal!' daki proleterlerin devrirnine dayanan Kar! Marx'm as!l kuramlanyla fazla bir benzer lik ta~lmadlgmdan yakmffil~l!r. Popper: Bu konuda ~unlar si:iylenebilir: Komünist ç!lgmhk as!l olarak, ki buna Marx' ta da rastlanabilir, si:izde kapitalist dünyanm ~eytan olarak gi:irülmesinden ibarettir. Marx'm kapitalizm dedigi ~ey dünyada asIa olmadl, ona benzer bir ~ey bile. Spiegel: Pardon, ama sefil çah~ma ~artlan olan Manchester . liberalizmi gerçekten var olmu~tur. Popper: O di:inem i~çiler için kesinlikle korkunç zor bir zamandl, ama ba~ka insanlar için de. Marx i:incelikle i~çilerle ilgileniyordu. Ama: Salt tarihsel olarak bahldlgmda o insan1arm hali sürekli iyile~iyordu, oysa Marx yoku~ a~agl gittigini ve hep yoku~ a~agl gitmesi gerektigíni iddia ediyordu. Spiegel: Marx'm mutlak yoksulla~hrma kurammdan ffil bahsediyorsunuz? Popper: Evet, kaldl ki yoksulla~hrma kuraffil gerçekle~me digi için, yoksulla~l!rma si:imürgelere ta~mdl, bugün Üçüncü Dünya dedigimiz yerlere. Spiegel: ... yani emperyalizm kuraffil denilen ~ey. Popper: Tipik bir entelektüel formülü ve tabii ki safi saçmahk. çünkü sanayile~me yoksulla~l!rma olamaz, bundan daha açlk bir ~ey olamaz. Daha soma si:imürgelerde de durum gitgide düzeldi. Peki bu si:izde kapitalizm neydi? Sanayile~me ve kitlesel üretimdi. Kitlesel üretim demek, çok ~eyin üretilmesi ve bu yüzden çok ki~inin bir ~eyler almasl demektir. Çünkü çok saylda ürün için büyük bir pazar ve dolaYls'yla çok saylda ahcl 01maSl gerekir. Marx, kapitalizrni cehenneme benzetmi~tir. Dante'nin cehennemi ne kadar gerçekse bu cehennem de o kadar gerçektir. Lasciate ogni speranza - bütün umutlan bo~ verin, Dante'nin cehenneminin ana fikri budur, Marx da bunu bilinçli olarak kapitalizme uyarlaml~l!r. Eger kapitalizm zorunlu ola-
II. Tarih
ve Politika Üzerine Dü§ünceler
227
rak yoksulla~tlTInaya sürüklüyorsa, onun ytkümasl tek çlkl~ yoludur: sosyal devrim. Bugünkü toplumumuza çok ele~tirel yakla~lyorum. Burada düzeltilecek çok ~ey var. Ama bizim liberal toplum düzenimiz, ~imdiye kadar dünya üzerinde gelmi~ geçmi~ en iyi ve en adil düzendir. Marx'm tamdlgl düzenin evrimiyle ortaya çlkml~tJr. Spiegel: Sosyal adaletsizligi te~hir eden Marx'm kapitalizm ele~tirisinin ahlakbilimsel mesajmdan geriye bir ~ey kaldl nu? Sonuçta zenginle fakir arasmdaki uçurumun dünya çapmda derirüe~medigini siiyleyemeyiz. Popper: Ahlakbilimsel mesajm ortaçagdan bu yana birçok çe~idi oldu. Hlristiyan dü~ünürlerinde oldugu gibi Aydmlanma dü~ünürlerinde de ahlakbilimsel mesaj esastl. Bu ahlakbilimsel mesajm kar~Jtlan da asü olarak Romantiklerdi. Spiegel: Aydmlamnacüar deyince herhalde ilk olarak Kant'm, adil bir kentsoylu anayasasmm dünya çapmda yaytlmaSlmn insan türünün ba~hca iidevi oldugu mesajlm kastediyorsunuz, Romantiklerin ~efi ise sizce Hegel mi? Popper: Kesinlikle. Romantiklerin kar~lt yakla~rml a~agl yukan ~iiyleydi: Sava~ ve ~iddet olmadan olmaz - Hegel'in tarihsel deneyiminin uygulamasl budur. Ama geçmi~teki bu sava~ deneyimlerini gelecegimize uygulama fikri gerçekle~tirildigin de, artJk gerçekten umut kalm.az: Silahlanmlz her ~eyi yok edebilecek durumda. Romantik atalanmlza o derüi ferahlatJcl geC len çelik banyosunun ve kan banyosunun yerine, her ~eyi yok eden nükleer l~lma banyosu geçti. Spiegel: Peki Dogu Avrupa' daki çiikü~e ne sebep oldu - silahlanma yan~mm yol açtJgl ekonomik zaylflama ml, entelektüel kuruma ml, kendi misyonundan ku~kulanma ml? Popper: Birçok ~ey üst üste geldi: iirnegin Macarlann kaçan Dogu Almanlara srmrlan açmasl; Sovyet Politbüro'sunun Gorbaçov'u bir reform hamlesi yapmakla giirevlendirmesi. Ama ekonomik reform hiçbir i~e yaramadl. Ekonomi yukandan a~a glya refonnla düzeltilemez. Buna bir de entelektüel çorakllk eklendi. Marksizmden geriye sadece bo~ laf kalml~tJ ve tek bir içerikli formül: "Kapitalizme iilüm!" - var olmayan ~eytani kapitalizme. Kru~çev bunu eyleme geçirmeyeçah~tl.
228
Hayat Problem çõzrnektir
Spiegel: Fidel Castro'nun Küba'smda 1962'de Sovyet nükleer roketlerinin yer!e§tirilmesiyle oynanan pokeri mi kastediyorsunuz? Popper: Kru§çev ABD'ye kar§1 ylk!C! bir istila plan1aml§h. Ancak Amerikahlar saldumaya hazu olduk1an zaman geri çek1ldi. Nükleer fizikçi Andrei Sacharov Mein Leben CYa§amlm) adh kitabmda, "yapay olarak azaltllrru§ güçte" bile kendi verdigi adIa süper güçlü ürününün, Hiro§ima bombasmm gücünü birkaç bin kat a§hgllll yazml§hr. Bu patlaYlcllardan 36 tanesi Küba'ya gelmi§ti bile. Bu "birkaç"m yerine üç koysak bile, bu 108.000 Hiro§ima bombasl eder. Bunu §oyle bir kafamlzda canlanduahm. Aynh§ konu§masmda Gorbaçov, bu bombalardan yakla§lk 30.000 adet bulundugunu soylemi§tir. Küba krizi onüne koydugu hedef!er!e Marksizmin neleri yapabilecegini gosterdi: kapitalizmi nükleer silahlarla §iddet uygulayarak ylkmaya çah§mak. Bunu asIa unutmamak gerekir. Bu saldmda sadece Amerika yok olmazdl, bütün dünya nükleer 1§lma banyosuyla yok olurdu - her ne kadar bu birkaç korkunç yll sürse bile. Spiegel: Dünya §imdi kendi reformlarmm kurbam olan Perestroyka reformcusu Gorbaçov' a neler borçlu? Popper: Çok §ey. Gorbaçov Amerika'YI, kendinden onceki Sovyet yoneticilerinden fark11 gormeye ba§ladl. Oraya daha slk gitti, geli§inin kutlanmaslm memnuniyetle kar§lladl. Soma da §u ilginç ve Marksist olmayan formülü ortaya ath: Rusya'Y1 normal bir ülke haline getirmek istiyorum. Bu bizim hukuk devleti fikrimize yakla§mak demekti. Gorbaçov Rusya'yl normalle§tirmek istiyordu: Bu tamamen yeni fikri ona borçluyuz. Rusya'mn o zamana kadar normal bir devlet olmadlgml da en açlk§ekilde Sacharov'un ozya§amoyküsünden* anlayabiliriz. Spiegel: Sovyet komünizminin ylkllmasl ve iki kutuplulugun bitmesi dünyayl daha güvenli bir yer haline getirmedi. Dünya çapmda milliyetçi §eytanlar·m hortlamaslyla, avarece elden ele dola§an nükleer silahlarla ve yoksulluk goçleriyle çarpl§mak zorunda kahyoruz. Bunlar liberal demokrasilerin yeni dü§manlan ml? * Bkz. s.215'teki dipnot,
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler
229
Popper: Bugün ilk hedefimiz ban~ olmah. O da bizimki gibi bir dünyada, Saddam Hüseyin gibi insanlann ve benzeri diktatórlerin oldugu bir dünyada zor ula~!labilir. Biz burada ban~ için sava~ açmaktan korkmamahYlz. ;>u anki ~artlar altmda bu kaçml1mazdlr. Bu üzüeüdür de, ama eger dünyarmzl kurtarmak istiyorsak bunu yapmahYlz. Bu noktada kararhhk belirleyici dereeede ónemlidir. Spiegel: Kitle imha silahlanmn yay!lmasml engellemek için sava~ ml ba~latmah? Popper: ;>u anda, artJk karaborsada bile bulunan bu ç!lgmea bombalann yay!lmasml engellemekten daha ónemli bir ~ey yoktur. Delirmemi~ olan uygar-dünya devletleri, burada i~bir ligi yapmahdlr. Bir daha hahrlataylm: Tek bir Saeharov bombasl, birkaç bin Hiro~ima bombasmm güeühe e~degerdir. Bu da demektir ki, yogun yerle~ime sahip her devlette tek bir bombamn patlamasl milyonlarea kurbana yol açaeaktu, birçok y!l soma bile 1~lmamn etkilerinden óleeek olan kurbanlar bir yana. Bu tür ~eylere insan ah~mamahdlr. Bu noktada harekete geçilmelidir. Spiegel: Yani bombaYI elde edeeegi i~aretleri gelirse Amerikahlar tekrar Saddam' a kar~1 sava~mah m1dlr? Popper: Sadeee Saddam'a kar~1 degil. Bu tür durumlar için uygar dünyanm bir müdahale birligi olmahdu. A~!lm1~ anlamda pasifistçe davranmak saçmahk olur. Ban~ için sava~mam1Z gerekir. Tabii ki en az gaddarea olaeak ~ekilde. Bombanm kullamlmaSI, ~iddet sóz konusu oldugu için, ~iddetle engellenmelidir. Spiegel: Ama neredeyse, Pax Americana çizgisinde yeni bir dünya düzeni arzulayan ve aym zamanda Japonya ve Avrupa'nm ekonomik rekabetini de engelleyen Pentagon stratejicileri gibi konu~uyorsunuz. Popper: Bóyle konu~maY' caniee buluyorum: Nükleer sava~1 engelleme gerekliligi, ekonomi sorunlanyla bir araya getirilmemelidir. Bu Pax Americana' da çok aktif çall~arak onu bir Pax Civilitatis haline getirmeye çah~mamlz gerekirdi. Bu basitçe, ~u anki durumun bir gerekliligidir. Burada sóz konusu olan ufak tefek ~eyler degil, insanllgm hayatta kalmasldlr. Spiegel: Gorbaçov geçen Almanya ziyaretinde, BatJ' dan kuv-
230
Hayat Problem Çõzmektir
vetli bir destek gelmi§ olsaydr, Moskova' da Agustos darbesi ve beraberinde gelen §eylerin de olmayacagr yolunda §ikâyetlerde bulundu. Rusya'mn daha beter bir despotluga batmaslm engellemek için BatJ, Boris Yeltsin' e daha fazla destek vermeli midir? Popper: Bence yardlm etmeliyiz. Ama Gorbaçov'un ~ikâyet etmeye hakkl yoktur. Ona çok ~ey borçluyuz; ama o da yeniden silahland!. Ruslann bizimle, uygar devletlerle, bu korkunç silahlan gerçekten kontrol altma almak için i§birligi yapmasl, yardlmlmlzm bir ónko§ulu olmah. Ancak Rus askeriyesi de oyuna katJlmahdlr. Spiegel: Sizin fikrinizce gelmi§ geçmi§ en iyi ve adil toplumda ya§lyoruz. Üçüncü Dünya'da kitlesel açhgm veya çevreye verilen zaran engellemek için bu liberal demokrasinin yine de ikna edici çózüm ónerileri bulunmuyor. Popper: Bütün dünyaY1 besleyebilmenin de ótesindeyiz. Ekonomi problemi çózülmü§tür: ama ekonomistler açlsmdan degil, teknik açlsmdan. Spiegel: Ama Üçüncü Dünya'mn büyük bólümünde kitlesel sefalet içinde ya§andlgrm herhalde yadslmayacakslmz? Popper: Haylr. Ama bu as!l olarak, açhk çekilen çe~itli devletlerdeki liderlerin politik budalahklanna dayanmaktadlr. Bu devletleri çok çabuk ve çok ilke1ce ózgürle~tirdik. Bun1ar henüz hukuk devleti degildir. Bir ana okulunu da kendi ba~ma brraksamz yine aym §ey olurdu. Spiegel: Ekonomik çatl§malar bugün sava§m ba§ka araçlarla sürdürülmesi midir? Avrupa ve Amerika, Japonlara kar§1 çip sava~ml kaybetmekten korkuyor. Popper: Bütün bu problernleri ciddiye almak mümkün degil, bunlar bóyle tartJ~!lmamah. Ben bu konu§ma biçimine kinik tarih anlaYI§1 diyorum - entelektüeller yardlmcl olmak yerine açlkgóz davranmayl yegliyor. Japonlar gerçekten uygardlr. Insan onlarla anla~abilir. Ama bizde oldugu gibi tabii Japonya' da da hep sadece budalahk baskm. Spiegel: Bu sefer budalahkla ekonomik fetih stratejilerini mi kastediyorsunuz? Popper: Evet. Japonya'mn büyük problemleri var. Nüfusu çok fazla. Ama bundan daha sonra bahsedebiliriz. Ne yazlk ki
lI. Tarih
ve Politika Üzerine Dü~ünceler
231
haberciler bu ~eyleri hep yanh~ anhyor, sansasyon pe~inde ko~uyorlar. Yeterince sansasyonumuz var. Spiegel: Bütün bunlar herhalde sadece habercilerin icadl degil. ABD'de YÜIütülen "Japon mah ahnaym" kampanyasl daha derinlerdeki bir çarpl~ma duygusuna i~aret ediyor. Popper: Bu çarpl~malar birer saçmahktlr. Bunlarm hiçbiri onemli degil. Japonya ~u anda hiç de emperyalist degil. Gerçi her an kitle imha silahl üretecek sanayi ve imkâna sahip. Ama Japonlar bunun ne anlama gelecegini biliyor. Kammca kuramsal ulusal ekonomi her nasüsa entelektüel olarak tlkanma noktasma geldi, güncel sorunlarda saplamp kaldI. Ama bu problemlerin hepsi çozülebilir. $imdiye kadar hiçbir milyoner zenginlikten ohnedi. Sava~ oncesi zamanla kar~ila~tlnl dlgmda bizler de Ahnanya' da hepimiz birer milyoneriz .. Spiegel: Ancak kaynak zenginliginin a~lf1 kullamml da gezegenimizin zarar gormesine yol açlyor: ornegin ozon deligi. Popper: Bunu henüz bilmiyoruz. Ozon delikleri milyonlarca yüdlr var olmu~ olabilir. Modern bir ~eylerle ili~kilerinin olmamaSI da mümkündür. Spiegel: Tamnml~ bilim adamlan buna farkh baklyorlar. Yogunla~tlf1lnu~ klorun artl~lyla ozon tabakasmm yok olmaSI arasmda bir baglanh olduguna inamyorlar. Popper: Tamnml~ bilim adamlan her zaman hakh degildir. Hakslz olduklanm iddia etmiyorum - sadece çogu zaman sandlglmlzdan daha az bildigimizi iddia ediyorum. Spiegel: Boylece bazen gayet kabaca saldlTdlgmlz Ye~illerle kapl~mayl sevdiginiz konulardan birine geliyoruz. Gerçekten neden? Popper: Onlarm gerçekten çügmca doga bilimi ve teknik dü~manllklanndan dolayI. Ye~illerde usçuluk kar~ltl bir çekirdek var. Bu da sozümona istedikleri ~eyin tam tersine yol açlyor. Aynca kendileri de güç sahibi olmak istiyorlar ve kar~ltla rmm oldugunu iddia ettikleri kadar kendileri de ikiyüzlüler. Çevre facialanmn temelinde, ahlakbilimsel olarak çozmemiz gereken nüfus patlamasl vardlf. Artlk sadece gerçekten istenen çocuklar dünyaya gelmeli. Spiegel: Buna nasll ula~mak istiyorsunuz, Çin' deki gibi devlet yasalanyla ml?
232
Hayar Problem çozmekrir
Popper: Sadece devlet yasalanyla degil, egitimle de. ístenmeyen çocuklar ahlaksal olarak tehlike altmdadlr. Onlan istemeyen insanlann elinde, dünyaya gelmelerini engelleyecek araçlar olmah. Arhk bu araçlar var, dü§ük haplan gibi. Spiegel: Burada Katolik kilisesini ve Papa'yl kar§lmza ahyorsunuz. Popper: Kilise ve Papa teslim olacakhr, iizellikle de gerçekten ikna edici ahlakbilimsel gerekçeler iine sürüld ügünde. Tecavüz, Aids hastasl çocuklann dogumu veya açhk çekilen ülkelerde pratik olarak hiçbir ya§ama §ansl olmayan çocuklann dünyaya gelmesi gibi. Kilise burada teslim olacakhr ve olmahdIr, bu sadece bir zaman sorunu. Spiegel: Saym Popper, §imdi isterseniz Almanya'yla ilgili bazl sorunlan konu§ahm. Avrupa' da güç dengesinin degi§mesiyle yeniden birle§mi§, daha güçlü bir Almanya dogdu. Kom:;mlann kaygllanmasl için bir neden var ml? Popper: Tabii ki var. Ama §u anda Almanya' daki ortam -politik ve ahlaksal olarak- umulabileceginden çok daha iyi. Bu da insanm temelindeki akh giisteriyor. Ama gelecekte neler olabilecegini bilemeyiz. ínsanllgm refahmda bir paradoks var: ínsanhgm refahl, bir ylgm tehlikeye kar§l gerçekten uyamk olunmasmda yatar, ama refah uyamkhgl da iildürür. Ózgürlük kolayca ah§llnu§ bir §eye diinü§ebilir. Bu da yeniden bir diktatiirün kurbam olunabilecegi anlamma gelir. Avusturya' da bu az çok kendini giistermeye ba§ladl. Spiegel: Ama bunu gerçekten siiyleyemeyiz. Herhalde a§lTl sagCl FPÓ genel ba§kam Jiirg Haider' den bahsediyorsunuz. Popper: Evet, orada genç insanlar Haider' e hayranlar. Bu, onlann egitiminin aptalhglyla ili§kili. Haider'in ideali Hitler' dir. Hitler'in yaptlklanm memnuniyetle yapardl. Spiegel: Ama hiç de iiyle siiylemiyor. Popper: Duyulabilecek kadar açlkça siiylüyor. Bunu duymak isteyenler için siiylüyor. Spiegel: Almanya 60 J1ll içinde iki totaliter sistem ya§adl. ~u anda da SED ve Stasi* hakslzhk rejiminin sindirilmesi siiz ko* SED: (Eskí Dogu Almanya' da) Sosyalist Birlik Partisi. Stasi: Dogu Alman gizli polisi (ç.n.)
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
233
nusu. Politik suç nasil ólçülür, Bal!' daki bizler ahlak yarglçlan olabilirmiyiz? Popper: Eski Demokratik Almanya'mn lider kadrosunun, asll sorumlulann ahlak yarglcl olabiliriz. Honecker'i mahkemeye çlkarmaya çah~mayl çok ónemli buluyorum. Spiegel: Oyleyse suçlulann kamuya te§hir edildigi geni~ çaph bir geçmi§i sindirme operasyonundan çok, órnek vakalann ele almmaslm ml savunuyorsunuz? Popper: Asgari miktarda intikam ve yapllml~ olanlara benzer igrençlikle bu i~ten slynlmamlz büyük ónem ta§lyor. Spiegel: Ve yobazhga kapllmadan. Popper: Yobazhga da kaprlmadan. Mahkeme büyük bir dikkatle çah~mah. Dava eski liderlerin, en fazla 150 ki~inin suçlanyla smlrh kalmak zorunda olacak. Bu kadar ileri gidilebilir, ama daha fazlasl da zaten yapllamaz, yoksa olay çlgmndan Çlkar. Spiegel: Ínsanlar ne yazlk ki kahraman degildir ve totaliter bir toplumda olabildigince normal bir ya~arri sürebilInek için durumu idare ederler diye i~birlikçileri de hesaba katmamak ml istiyorsunuz? Popper: Bu dogru. í~birlikçilere fazla bir ~ey yapllamaz ve yapllmamah. Büyük çogunlukla korkuya kaplldllar: Terórizmin yóntemi de budur, korku salmak. Yine de bir noktada kahramanhk herkes için ~arttrr, ózellikle de insamn aktif olarak adilik ve kótülük yapmak zorunda blrakrldlgl noktada. Spiegel: Amerika' da ~u slralar çok moda olan yeni muhafazakâr filozoflardan Francis Fukuyama, ideolojik çatr~malann sonunun gelmesiyle ve liberal demokrasinin dünyaya yayllmas'yla "tarihin sonu"nun geldigini sóylüyor. Demokrasinin zaferiyle birlikte aym zamanda insanhgm ideolojik evriminin de son noktasma gelinmi§. Popper: Bunlann hepsi lai, budalaca laflar. Felsefede mucizelere yer yoktur. Üstelik "sosyal devrim"le birlikte tarihin sonuna ula~llacaglm, çünkü tarihin zaten smlf sava§lannm tarihi oldugunu Marx da sóylemi§tir. Spiegel: Fukuyama'ya sizin pek deger vermediginiz anla§lhyor: Bir dizi çeli§kiden soma sonuçta dünya üzerinde ózgürlü-
234
Hayat Problem Çõzmektir
gü gerçekle~tirme hedefine ula~an tarihsel süreç kurammm sahibi Hegel. Popper: Tabii ki. Hegel buna evet derdi, çünkü o tarihi, gücün tarihi olarak g6rüyordu. Büyük çogunlukla da bu b6yleydi. Tarih kitaplanmlz asIa insanhgm tinsel geli~irnini degil, tersine gücün tarihini ana tema olarak ele alan yaplllar oldu. Tabii ki bize tarihin sonu gerekii, ama güç tarihinin sonu. Silahlar yüzünden bu arbk gerekli oldu. Ahlaksal olarak bu hep gerekliydi, ama arbk silah fazlahgl yüzünden ya~amsal olarak gerekii oldu. Spiegel: Bir gün insamn dünya yüzünden silinecegini kendiniz de daha Hiro~ima' dan 6nce yazml~bmz. Popper: Neden olmasm? Gorünmez tehlikeler var. Hepimizin 61dügü gibi belki insanhk da olecektir, belki günün birinde güne~ sistemiyle birlikte yok olacaglz. Ama bu konulardan bahsetmek, hatla bu konular hakkmda dü~ünmek bile anlamslzdlr. Aids'ten çok zaman 6nce, diyelim ki, 6ngordügüm gibi, bizi herhangi bir mikrobun yok etmesi daha olasldlr. Bu çok çabuk olabilir. Her an. Ama o zamana kadar daha binlerce yll da geçebilir. Spiegel: Bir kez daha: Demek ki, bir ilerleme yasasl, manbksaI bir son nokta yok? Popper: Bunlarm hiçbiri yok. Gerçekten olan, bizim devasa sorumlulugumuzdur: Gaddar olmamahY'z. Ornegin Aids'li çocuklann dünyaya gelmesine izin vermek, akll almaz bir §eydir. Kiliselerin de ya§ama ilk yakla§lm ilkesi bu olmahdlr: Gaddarhk yok. Spiegel: Bay Popper, ~imdi neredeyse 90 ya§mdaslll1z ve kendinizi sürekii radikal bir iyimser olarak tammladmlz. Ama bu s6yle§ide bazl çok k6tümser noktalar vardl - ya§amlmzm ak§ammda yeni bilgiler rni edindiniz? Popper: iyimserlik g6revimizdir. insan yapllmasl gereken ve sorumlu oldugu §eylere yogunla§mahdlr. Bu s6yle§ide s6yledikierim, sizi ve diger insanlan uyamk kalmaya zorlama amaCl ta§qor. Torunlanmlzm durumunun bizlerden daha iyi olmasl için ya§amahylz - sadece ekonomik olarak degil. Spiegel: Bay Popper, bu s6yle§i için size te§ekkür ederiz.
15. Komünizmin Ç6kü§ü Üzerine Dü§ünceler:
Gelecegi Biçimlendirmek jçin Geçmi§i Anlama Denemesi*
Herhalde konu§mamm ba§hgmdan da anlaml§ oldugunuz gibi, ben Marksizme kar§lpm. Açlklamalanmm konusu, Marksizrnin Bal!h uygarhgrmlza yiinelik saldmlandlr. Lenin ve Troçki'nin Eylül 1917' deki devrirni, bu saldmlann ba§langIClru belirler. Ylkih§lru ise burada toplanrnl§ olan hepimiz, diinemin taruklan olarak ya§adlk. Herhalde buradakilerden çok aZl, bü!ün problemlerimizin nas!l ba§ladlglru ki§isel deneyimleriyle bilecek kadar ya§hdlr. Ama ben, Avusturya Ar§idükü Franz Ferdinand'm Saraybosna'da iildürüldügü o 28 Haziran 1914'ü çok iyi hal!rlapp, hâlâ hayatta olanlardarum. Bagn§an gazeteci çocugun sesini bugün bile duyuyorum: "Katili bir Slrpml§!" Birinci Dünya Sava§!'run 28 Temmuz 1914'te patlak vermesini de canh olarak hal!rhyorum (benim 12. dogum günümdü). Bundan babarrun bir mektubuyla haberim oldu, ama Kayser Franz Joseph'in "Halklanma" diye yazdlgl büyük bildirisinde de bulunuyordu. Avusturya ve Almanya'run kendi ba§latl1klan sava§l kaybedeceklerini kavradlglm 1916 ylhrun o gününü hal!rhyorum; Rusya'da demokratik bir devrimin oldugu 1917 Mart'!run o günlerini hal!rhyorum; Lenin'in Kerenski hükümetine kar§l darbesini ve Rusya' da sivil sava§m patlamasml hatuhyorum; Almanya ile Lenin ve Troçki'nin Rusya'sl arasmda 1918 Marl'mda imzalanan Brest-Litowsk Ban§ Antla§masl'ru; Ekim 1918'de Alman ve Avusturya ímparatorluklanrun ylk!ll§lru ve sava§m biti§ini ha* Sevilla'da Expo '92 çerçevesinde yapIlan konu§ma.
236
Hayat Problem Çozmektir
hrhyorum. Bu olaylar benim hahrlayabildigim en iinemli olaylar ve §imdi anhyorum ki, bütün insanhg! toptan yok olmanm e§igine giitürmü§ olan olaylar. K!sa bir konu§ma olacagmdan mecburen fazlaca basitle§tirmek zorunda kalacag!m: Tarih resmimi, kalm bir f1rçayla ve parlak renklerle boyayacag!m. Birinci Dünya Sava§!'ndan iince Bah Avrupa, Almanya ve Kuzey Amerika' daki sanayile§me, kendiliginden gerçekten liberal bir toplumun zaferine yo! açabilirdi. Bu ülkeler gerçekten her ikisini de tamyordu: iizgürlük ve devasa ekonomik s!çramay!; aç!k s!mrlan ve seyahat pasaportlanmn ortadan kalkmas!m, suç oramnm ve §iddetin azalmasm!, egitim standardmm yükselmesini ve ücretlerin ve refahm artmasml. Aynca teknolojik ilerleme sayesinde, hâlâ dayamlmaz ag!rhkta olan çetin eI i§çiliginin bir iilçüde rahatlamas!m. Almanya ve Avusturya'nm yol açhg! Birinci Dünya Sava§!, bunlann hepsini yok ederek, bir sava§! ba§latmaya izin veren eski yonetim biçimlerine arhk güvenilemeyecegini gosterdi. Aym problemle bugün bile kar§! kar§IYay!z. Birinci Dünya Sava§! sonunda yenilen üç gücün -Almanya, Avusturya ve Türkiye- y!k!lmas! d!§andan sava§!larak sagland!. Ama içeride de, ozellikle Avusturya' da, Rus Devrimi'nin de etkisiyle kanh ayaklanmalar oldu. iki muzaffer güç, Fransa ve italya da temelinden sars!ldl. Sadece Büyük Britanya ve Birle§ik Devletler sava§tan once girdikleri liberal reform yolunda ilerlemeye devam ettiler, ne var ki, ingiltere' de, k!smen Rusya'nm etkiledigi bir devrim ba§latma denemesini temsil eden bir genel grevin çiikertilmesinden sonra. Bu iki ingilizce konu§an ülkenin giisterdigi iirnegin, borsanm çokü§ü ve dünya ekonomik krizi bir yana, ku§kusuz istikrar saglay!c! bir etkisi vard1: 1935 y!lmm ingiltere' si, i§sizlige ve Hitler tehdidine ragmen, bütün hayahm boyunca gordügüm en halinden memnun sanayi ülkesiydi: Her bir i§çi, her otobüs muavini, her taksici, her polis tam bir centilmendi. Ama Rusya' da Marksizmin zaferi ve komünistlerin propaganda amaclyla ve dünya devriminin organize edilmesi için savurduklan korkunç meblaglar, Bah'mn her yamnda 501 ve sag arasmda
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
237
kókten bir politik kutupla§maya yol açml§l!. Bu kutupla§ma da fa§izme -ónce Mussolini a!tmda italya' da, ki onun politikasml diger Avrupa ülkelerindeki fa§ist hareketler hemen kopyalildllar, ózellikle de Almanya ve Avusturya' da- bilZl bólgelerde ise iç sava§a, aslmda óncelikle sag tarafm teróristlerinin yapl!gl tek tarafh bir iç sava§a zemin haZlrlad1. Yani §u durum geli§ti: Dogu, ózellikle de Sovyetler Birligi, güçlü bir ideolojiyi ve bitmez tükenmez bir yalan cephaneligini temel alan aClmaSlZ bir Marksizmin diktatórlük yónetimi a!tmda bulunuyordu. Bal! ise sürekli, güçlü bir soldan gelen ve temelinde Marksist partilerin etkisinin, propagandarun, Rusya' nm gücünün yaratllgl hayranhgm ve sosyalist bir toplum ümidinin yatllgl potansiyel (ama nadiren gerçek) §iddetin tehdidi a!tmdayd1. Bu ise sag tarafta gerçek bir §iddete neden oluyor ve bóylece fa§istleri güçlendiriyordu. Almanya, Avusturya ve Avrupa'nm güney kIsml, soi ve sag arasmdaki bu keskinle§en kutupla§ma kar§lsmda fa§izme teslim oldu. Sovyetler ve N azi Almanyasl için aslmda bir modern sava§ teknigi deneyi olan ispanya' daki o korkunç iç sava§ta, bu kutupla§ma zirve noktasma ula§h. Fransa ve Büyük Britanya' da bile fa§ist partiler kuruldu. Yine de buralarda ve küçük Kuzey ülkelerinde demokrasi tutunabildi. Bu §artlar alllnda, Hitler'in Ball'ya kar§l sava~nndan ónce neredeyse bütün entelektüeller, demokrasinin insanhk tarihinde sadece bir geçi§ a§amaSl oldugunu sóyleyerek yakmda bitecegini mu§tuladl1ar. Bir rastlanll olarak benim kitablm AÇlk Toplum ve Dü§manlan, bu insanlara ve y!lQCl tarihsel óngórü modasma kar§l saldmYl ba§latll. Daha soma Hitler ikinci Dünya Sava§l'ru patlath - ve bir adam sayesinde kaybetti: Winston Churchill. Sonuç olarak Hitleii ve bagda§Iklanru deviren, Bali demokrasileri ile Rusya arasmdaki ittifakm kurulmas1l11 ona borçluyuz. Ancak bunun bir sonucu olarak, sava§tan soma soi güçler, sol-sag kutupla§masmda her zamankinden güçlü hale geldiler. Gerçi Hitler ve Mussolini'nin yenilgisiyle fa§izm her yerde safdl§l edilmi§ oldu, ama §imdi de çok daha tehdit edici olan, Dogu ve Bal! arasmdaki Soguk
238 Sava~ ba~laml~h.
Hayat Problem Çozmektir
Bu slrada Dogu, komünist diktatórlügün demir yurnrugu alhnda hiçbir zaman olmadlgl kadar kenetlenmi~ken, Bah demokrasileri her zaman oldugu gibi içten çatlaml~tI ve Orta Dogu' da oldugu gibi aslmda bütün dünyada sózde kapitalist Bah ülkelerine kar~1 tahrikte bulunan, Sovyetler'in kI~kuttIgI ve destekledigi soi tarafmdan çalkalanmaktayd1. Bütün bunlara ragmen zaferi ózgür demokrasiler, Bah'nm açlk toplumlan kazand!. Kendilerinin hep açlkça tartI~hgl, kendi muazzam iç çatI~malan yüzünden }'lkIlan onlar olmad1. Tersine son derece kendi içine kapamk ve tam bir birlik halindeki Dogu Alman komünist diktatórlügü ylkIldl ve güçlü bir birlik olan Sovyet imparatorlugu'nu da çókertti. BayarIlar ve Baylar, lütfen demokrasilerin hangi devasa gerilimleri atlattIgIrU kafamzda carIlandumaya çah~lmz. Sizi temin ederim ki bu, ~imdiye kadar herhangi bir politik güç grupla~masmm dayanmasl gereken en büyük yük olmu~tur. Kaldl ki bu güç grupla~masmda sóz konusu olan çok gev~ek bir demokratik uluslar birligiydi. Bunlarm her biri kendi içinde parçalanml~h ve, iç gerilimleri daha da arhran çok güçlü dl~ kuvvetlerin tehdidi -hatta saldmsl- alhndaydIlar. Her birinin, en yakm bagda~lklanmn bile anlamadljp., çózmesi gereken büyük ve kendine ózgü problemleri vard1. Her biri, dl~andan devasa kuvvetlerin tehdidi altmdaki "içinde aynhk olan bir ev" (bkz. Markos incili 3, 25) idi. Ama bu evler, ózgür toplurnlar, dayandIlar; bunlar açlk toplumlard!. Ama kapah, mühürlü olan, demir zincirlerin bir arada tuttugu ev çóktü ve paramparça oldu. Sonuçta açlk toplumlar kazandl, Sovyet imparatorlugu kaybetti. Ne mutlu ki bu, ne Dogu ne de BatI tarafmdan tek bir kur~un bile atIlmadan oldu - en azmdan ~imdiye kadar. Ne üzücü ki, eski dü~manlanIrUzm ülkelerinde kan dóküldü (ve dókülüyor). Kaldl ki en azmdan kIsmen orIlara borçlu oldugumuz bir ekonomik krizde bulunsak da, Marksizmin onlan içine sürükledigi sefaletten çlkmalan için orIlara yardlm elini yine biz uzahyoruz. 1989'dan bu yana tamk oldugumuz ve henüz sonu górünmeyen bu büyük ve anlamll olaylar için benim kuramlm,
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
239
Marksizmin i:ilümüne yol açan hastal!k için kuramlm, ~u formülle i:izetlenebilir: Marksizm Marksizmden iildü. Daha dogrusu: Marksist güç, Marksist kuramm verimsizliginden i:ilmü~tür. Marksist kuram, Marksist ideoloji gayet makul olabilir; ama tarihin ve toplumsal ya~anun gerçek1eriyle çeli~iyordu: Son dereee hatal! ve son dereee küstah bir kuram si:iz konusuydu. Sa}'lslz hatasl, çok sa}'ldaki kuramsal yamlglsl, yine sa}'lslz irili ufakl! yalanla haslr altJ edildi. Gaddarea güç kullanarak ve ~iddetle destek1enen yalanlar, kJ.sa zamanda Rusya'da diktati:irlük güeüyle hüküm süren komünist slmfm ve Rusya dl~mdaki yükselen diktati:irlerden olu~an hlTSh smúm gündelik tinsel di:ivizine di:inü~tü. Bu yalanlar evreni, bir entelektüel kara delik ~eklinde büzü~tü. Bildiginiz gibi bir kara delik, her ~eyi yutan, yok eden, yok1uga sürükleyen SlmrS1Z bir güee sahiptir. Yalan ve gerçek arasmdaki fark kayboldu. Sonunda da tinsel bo~luk kendi kendisini yuttu. Sonuç olarak Marksizm, Marksizmden i:ildü, üstelik de aslmda uzun zaman i:inee. Yine de korkanm hem Dogu'da hem de BatJ'da milyonlarea Marksist ona sanlaeak. TlpkJ. ~imdiye kadar yaptJklan gibi, gerçek dünyada neler olursa olsun: Olgulan yok sayabilirsiniz ya da açlkladlgmlzl sanarak unutabilirsiniz. Bi:iylelikle konu~mamm, geni~ kapsamh, kabaea kesitlerden olu~an bir ku~bakJ.~1 tarihsel i:izetten olu~an giri~ kJ.smmm sonuna geliyorum. $imdi gelen klsml ise iki parçadan olu~uyor. Ílki Marksizmin kJ.sa bir tamnum ve ele~tirisini sunuyor; ikincisi ise bu yeni durumu, politik bir reform -demokrasilerimizin reformu- araeJ!l~yla, ya~anunuzm iyile~tirilmesi ama ema yi:inelik olarak nasJ! kullanabileeegimizi gi:isterme yolunda bir denemeden olu~uyor. Bununla si:iylemek istedigim, kurumlanmlzm degi~tirilmesinden çok, bakl~ açlmlZm degi~tirilmesidir. Aneak konu~mamm giri~ kJ.smmm biraz fazlaea soyut bulumnasl mümkündür; bu yüzden bir tür i:izya~ami:iyküsel not dü~mek, daha Marksist kuranu kJ.saea ortaya koymama ve ele~ tirel olarak çürütmeme geçmeden belki sizleri de yoran, aym seçkinei stille devam etmekten daha anlamh gi:irünüyor. Bu yüzden ilkgençligimden bir i:iykü anlatarak konu~maml biraz
240
Hayat Problem Çozmektir
daha canlandlrmaya çah~acagIm: NasIl Marksist oldugumu -veya olmaya yakla§tlglml- ve nasIl olup da ya~amImm geri kalan kIsmI boyunca bir Marksizm kar~llma donü~tügümü anlatacagIm; bu, 17. dogum günümden kIsa zaman once, 28 Temmuz 1919'da oldu. Annem ve babam kail pasifistlerdi, daha Birinci Dünya Sava~!'ndan once bile; babam bir liberaldi, çok bilgili, Immanuel Kant'lan, Wilhelm von Humboldt'len ve John Stuart Mill'den etkilenmi~ bir avukatl1. Ílk defa sava~ esnasmda, on dort veya on be~ ya~mdaydIm, politik ozgürlük sorunu hakkmda ilginç bir fikir akhma geldi. Viyana' da Gutenberg Aml1'mn yamndan geçiyordum ve umut içinde ban~ ve demokrasi hakkmda dü~ü nüyordum ki, birdenbire bir demokrasinin asIa gerçekten saglam olamayacagmm farkma vardIm. Çünkü tam da saglamla~ maya ba~ladIgI anda, ona sanki banal bir ~eymi~ gibi bakmaya ba~.[anz ve boylelikle de ozgürlük tehlikeye girer. insanlar arl1k onun için çaba gostermezler, onu bak1p büyütmezler, çünkü ozgür!ügü kaybetmenin ne anlama gelecegini kafalarmda canlandlfamazlar: belki terorizm, hatla belki de sava~. Bu ~im~ek gibi fikre ragmen Komünist Parti beni çekti, çünkü o zamanlar, Brest-Litowsk Ban~ Antla~mas!'mn imzalandlgl Mart 1918'de bir ban~ partisi oldugunu iddia ediyordu. Birinci Dünya Sava~l'mn bitmesinden onceki o günlerde, gerçi ban~ hakkmda çok konu~uluyordu, ama komünistler dI~mda kimse, bunun için politik fedakârhkta bulunmaya raZI degildi; Troçki Brest-Litowsk'ta bu ümidi yaratl1, dünyanm geri kalamna verdigi mesaj buydu. Bol§eviklerin fanatizmi ve ah~IlmI§ yalanCI" hklan hakkmda, bir Rus arkada~lm bana çok ~eyler anlatl1gl için onlara güvenmiyor olsam da, bu mesajI çok iyi aldlm. Ama beni ona çeken, kendini pasifizme adamasIyd1. Alman ve Avusturya imparatorluklannm y,kümasmdan sonra -çe§itli nedenlerden dola)'1- arl1k okula gitmemeyi ve üniversiteye giri~ smavma hazIrlanmayl tercih etlim. Ve bundan fazla uzun olmayan bir zaman sonra, bu Komünist Parti' de ne oldugunu bir denemeye karar verdim. Parti merkezine gidip kendimi ayakçI olarak hizmetlerine sundugumda herhalde Nisan 1919 olsa gerekti. Bu arada Marksist kuramI da biraz daha
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
241
taruml§hm ve üye olmak için daha çok genç olsam da, en üst partililer beni §ahsen kollan açlk kar§lladIlar ve olabilecek her türlü i§i verdiler. Slk slk beni fazlaca gizli olmayan oturumlanna gi:itürüyor1ardl, ki bu bayagl da acayipti, ve onlann dü§ünme biçimi hakkmda çok §ey i:igrendim. (Çok daha sonralan verdigim adia) Marksist ideolojinin fare kapanmdan kIl payl kurtuldum. Ahlaksal i:idevim olarak gi:irdügüm §ey beni fazlaslyla motive ediyordu, ki bu neredeyse felaketim olacaktl. $imdi bu ideolojik tuzagl tarumlamak ve ardmdan da ondan naSIl kurtuldugumu anlatmak istiyorum: Buna yol açan, korkunç bir olaym bana ya~athgl ahlaksal ~ok ve muazzam bir ahlaksal tiksinti oldu. Marksist kuramm, veya Marksist ideolojinin, birçok yi:inü vardlr, ama açlk farkla en i:inemli olaru ~u dur: S6z konusu olan bir tarih kuramldzr, güya mutlak ve bilimsel kesinlikle (her ne kadar kaba hatlanyla da. olsa) insanhgm gelecegini i:inceden s6yleme durumunda olan bir tarih kurarru. Daha dogrusu, Newton aslronomisi bir güne§ veya ay tutulmaslru nasIl i:inceden bildirebiliyorsa, toplumsal devrimleri aym §ekilde 6nceden bildirebilecegini iddia eder. Marx kuramlru ~u fikir temelinde kurar: "!}imdiye kadarki bütün toplumlarzn tarihi, bir 51nif sava§larz tarihidir." Marx, slruf sava~lrun, smlfslz veya komünist bir toplumun kurulmaslyla sonuçlanacak sosyal bir devrimle doruk noktaslna ula~acagml, ilk olarak 1847' de, Felsefenin Sefaleti adh kitabJnm sonunda bildirmi~tir. Tamtlama çizgisi çok kJsadu: Çah~an slruf ("proletarya") eskiden beri bastmlan tek slruf oldugu için, üstelik de tek üreten smlÍI olu~turdugu, daha da i:itesi büyük çogunluga sahip slruf oldugu için, zorunlu olarak zaferi kazanacakhr. Ancak onun devrimci zaferi bütün diger smlflann kaldmlmasma ve sonuç olarak sadece tek bir slruftan olu~an bir topluma yol açmahdlr. Tek slrufll bir toplum ise smlfslz bir toplumdur - ne yi:ineten ne de ezilen bir slrufm bulundugu bir toplum. Bu yüzden Marx ve Engels'in bir yIl sonra Komünist Manifesto'lannda açlkladlklan üzere, si:iz konusu olan komünist bir toplumdur. Tarih de bir slruf sava~lan tarihi olduguna gi:ire, bu tarihin sonu demek olacakhr. Arhk sava~lar, çarpl§malar, ~iddet, baskJ
242
Hayat Problem Çozmektir
olmayacaktlr; devletin gücü hiç olacakl!r. Veya, dinsel kavramlarla anlatlrsak: Yeryüzü cenneti kurulacakl!r. Bunun tersine, Marx'm "kapitalist" olarak tammladlgl o zamanlar var olan toplum, yine Marx'm i:igretisine gi:ire, kapitalistlerin bütün yi:inetimi elinde tuttugu bir toplumdu - daha dogrusu bir smlf diktati:irlügüydü. Amtsal yapll! Kapital' de -üç cilt, toplam 1748 sayfa- Marx, sermayenin yogunla~masl yasasl nedeniyle kapitalistlerin saylsmm sürekli azalmasl, i§çilerinkinin ise artmasl gerektigini gi:istermi§tir. Benzer bir yasa nedeniyle, yani artan yoksulla~tlrma yüzünden, i§çilerin durumunun sürekli ki:itüle§mesi gerekir. Onlar süyekli yoksulla§lrken, kapitalistler sürek!i zenginle§ir. i§çilerin dayamlmaz sefaleti, onlan devrimci smlfsal çlkarlanmn bilincinde olan ki:ikten devrimcilere di:inü§türecektir. Bütün ülkelerin i§çileri birle§erek sosyal devrimi zafere süyükleyeceklerdir. Bütün kapita!istleriyle bir!ikte kapitalizm yok olacak, tasfiye edilecek ve yeryüzünde ban§ olacaklIr. Arl!k Marx'm tarihin aki§ma dair i:ingi:irüsü bütün inamhrhgml kaybetmi§tir, BalIh Marksistler her ne kadar eskiden oldugu gibi ba§anyla, insanhkdl§l, ahlaksal olarak çürümü§ "kapita!ist" bir dünyada ya§adlglmlz kuramlm bildirseler de bu gi:irü§ü arl!k savunmuyorlar. Marksizm, Birinci Dünya Sava§l'mn açlrk y,llannda ve ondan sonraki daha korkunç di:inemde, aslmda hâlâ inandmctllglm korumaktaydl, hatta uzun zaman sonra bile i:inde gelen fizikçiler ve biyologlar ona baglrlrk yemini ediyordu. Gerçi Einstein Marksist degildi, çünkü kendininkiler de dahil olmak üzere kuramlann, normalde asIa yeterli olmadlglmn bilincindeydi. Ama Marksizme kesin!ikle bir sempati bes!iyor, hatta hayranllk duyuyordu. J.B.S. Haldane ve J.D. Bernal gibi ba§lrca ingiliz bilim adamlanndan çogu, partiye üyeydiler. Marksist kuramda onlan çeken §ey, tarihsel bir bilim olma iddiasmda olmaslydr. Stalin' in i:ilümünden klsa süre i:ince Bernal, Sta!in'in ya§ayan bilim adamlannm en büyügü ve bütün zamanlann en büyük bilim adamlanndan biri oldugunu duyurmu§tu. Bu bilimsellik statüsünde olma iddiasmm ne den!i ciddi oldugunu gi:istermek için sadece bir i:irnek: Gayet iyi tamdlglm, bu arada i:ilmü§ olan Viyanalr bir fizikçi olan Alexander Weifl-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
243
berg'in bir kilabl vard!. Stalin'e hayranlrgmdan dolay' 1931'de Rusya'ya gitti, O da onu 1936'daki büyük temizlik slrasmda hapse. ath. Tekrar tekrar i~kence górdü ve korkunç ~artlar altmda hapis tutuldu, ta ki 1939 y!lmdaki Hitler-Stalin Pakh'na kadar, Stalin onu ve Alrnanya ve Avusturya'dan gelen birçok diger kornünisti Hitler' e satana kadar. Bu kesinlikle bütün zarnanlann en a~aglhk ticaretidir. Bütün digerleriyle birlikte Hitler'in toplarna karnplanna ahldl, birkaç defa kaçh ve her seferinde yeniden yakalandl, sonunda 1945'te Rus birlikleri tarafmdan kurtanlana kadar. Stalin'in zindanlanndaki deneyirnlerini anlathgl bu son derece ilginç kitabmda Weiilberg, sonunda yine de eskiden oldugu gibi Marksist kurarna inandlgml irna etrnektedir. 1946'da onunla Londra'dakar~I!a~hrn; bu arada arhk iyile~rni~tir diye dü~ünüyordurn. Büyük hata. 1951'de kilabl Alrnanya' da çlkhgmda ve birkaç yI! soma onu son olarak górdügürnde, her ne kadar bazl düzeltrne!ere gereksinirni oldugunu kabullense de hâlâ Marksist tarih kurarnma inamyordu. Tabii ki onu dóndürrneye çah~hrn, arna Stalin'in hapishanelerinin ba~ararnadlgml benirn becerdigirnden ku~kuluyurn. Aym zarnanda büyük bilirn adarnlan olan üç inançh Marksizrn savunucusundan daha bahsetrnek istiyorurn. Óncelikle ünlü dogabilirnci çift Joliot-Curie. 1935'te birlikte Nobel Kirnya ódülünü alan Madarne Curie'nin klZl Irene ve e~i Frédéric Joliot, hern direni~in üyesiydiler, hern de FranSlZ Atorn Enerjisi Kornisyonu' nun. Ólürn!erine kadar her ikisi de Kornünist Parti'nin aktif birer üyesi olarak kald!. Soma Andrei Sacharov, Rus hidrojen bornbasmm babas!. Sacharov'un, bu büyük sapkmm büyük bir hayramydlrn, hâlâ da óyleyirn. 60. dogurn gününde New York'ta bir konu~rna yaparak onu savundurn ve Rus yónetirnine onu serbest blTakrna çagnsmda bulundurn. Ancak amlanm (Mein Leben) okurken hayretle, 40 ya~mda bile resrni kornünist doktrinden ne kadar emin oldugunu górdürn. Bildirdigine góre Stalin óldügünde Sacharov, bu büyük insan dostunun ólürnünden dola)'l gózya~ lan dókrnü~; devrirnin kaçm!lrnaz olarak gelrnesi gerektigine ve bu büyük insan dostunun i~ledigi gaddarhklarm gerekli 01duguna inamm~. En azmdan 1961'de 40 ya~ma kadar kesin ka-
244
Hayat Problem Çozmektir
mlan bunlanm§, Sonradan ise dü§ünce biçimini kiikten degi§tirecekti. ;>imdi, Marksist tuzak dedigimde sadece, tarihsel Marksist mu§tuda doruga ula§an siizde bilimsel kuraml kastetmiyorum, Bunun!a daha çok, bu mu§tuya inanan ki§iyi partiye baglayan ahlaksal zincirlere i§aret ediyorum, Mu§tuyla beraber bu tuza~ olu§turan ahlaksal kelepçeleri canh bir §ekilde hahrhyorum, Devrimden sonra gelecek cennetle ilgili olarak ba§mdan beri biraz ku§kuluydum, O zamanm, açhgm, yoksullugun, i§sizligin ve diirtnala giden enflasyonun, ve bundan faydalanmaY' bilen diiviz spekülatiirlerinin pençesindeki Avusturya toplumu, tabli ki ho§uma gitmiyordu, Yine de partinin üyelerinde, benim hissettigim kadanyla, "slmf dü§mam"na kar§l canice içgüdüler uyandIrma yolundaki apaçlk gayreti beni huzursuzlandmyordu, Ama bana bunun gerekli oldugunu ve zaten o kadar da ciddi olmadlgml anlahyorlardl; bir devrimde iinemli olan tek §eyin zafer oldugunu, çünkü kapitalizmin §artlan altmda her gün, bütün bir devrim boyunca olacagmdan daha fazla i§çinin iildürüldügünü siiylüyorlardL ístemeye istemeye bunu sindirdim, ama bunun için, ahlaksal inamhrhglm anlammda büyük bir bedel iidedigim duygusundan bir tür!ü kurtulamadlm, Bir de parti yetkililerinin yalanlan vardL AçIktan aÇlga bir gün §unu, ertesi gün tam tersini, daha ertesi gün de yine ba§ka bir §ey siiylüyor!ardL Ornegin iince K1zü Teriirü yalan!lyor, hemen ardmdan da onun gerekli oldugunu savunuyorlardL Buna kar§l Çlkhglmda da, bu çeli§kilerin gerekli oldugunu ve ele§tirilmemesi gerektigini, çünkü devrimin ba§ansl için partinin bütün!ügünün çok büyük bir anlam ta§ldlglm duyuyordum, Hatalar yapüffil§ olabilirdi, ama bunlan te§hir etme iznimiz yoktu: Parti çizgisine baghhk, mutlak bir baghhk olmahydL Çünkü sadece parti disiplini zaferi daha çabuk kazandlrabilirdi. Yine de bunlan istemeyerek kabullensem bile, ki§isel bütün!ügüm gibi bir §eyi partiye kurban ettigim hissi içimde uyamyordu, Ve sonunda facia geldi: Temmuz 1919'da bir gün polisler, partinin destekledigi silahslz genç yolda§larm giisterisinde ate§ açh ve birkaç ki§i Oldü (yanll§ hahr!amlyorsam sekiz ki§i), Poli-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
245
sin tavnna kar~1 hiddete kapllml~tlm, ama kendime kar~1 da. Çünkü sadece gi:isteriye katllmakla kalmaml~, parti tarafmdan desteklenmesine de raZl olmu~tum. Belki ba~kalanm da cesaretlendirmi~tim. Hatta belki bunlardan bazIlan i:ilenlerin arasmdayd!. Ne için i:ilmü~lerdi? Kendirni onlar için sorurnlu hissediyordum ve vardlglm sonuç ~uydu: Kendi ya~anuml ideallerim için ortaya koyma hakklm vard!. Ama ba~kalanm, hayatlanm benim idea1lerim ugruna, hele ki dogrulugundan ku~ku lanmanm mümkün oldugu Marksizm gibi bir kuram ugruna, riske atInaya cesaretlendinne hakkIm kesinlikle yoktu. Gerçekten ciddi ve ele~tirel olarak Marksist kuranu incelemi~ rniydim? Derinden sarsIlnu~ bir ~ekilde yamtm "Haylr" 01dugunu kendi kendime itiraf etInek zorunda kaldlm. Ama parti merkezine geldigimde, orada çok farkh bir yakla~lmla kar~lla~tlm: Devrim bi:iyle kurbanlan gerektiriyormu~; bunlar kaçmIlmazml~. Aynca bu bir ilerleme anlamma da gelirmi~, çünkü i~çileri polise kar~1 daha da klzdlrarak slmf dü~ma nmm bilincine varmalanm saglarnu~ ... Eir daha asia oraya gitmedim: Marksist tuzaktan kurtulmu~tum.
Bundan bi:iyle son derece ele~tirel olarak Marksizmi incelemeye ba~ladlm. Çok farkll nedenlerden dola)'l -i:incelikle de fa~izrni asia desteklemek istemedigunden dola)'l- sonuçlanm ancak 26 yIl soma, Açzk Toplum ve Dü~manlan adh kitabunda ya)'lrnladlffi. Bu arada ba~ka sonuçlara ula~nu~tlffi: Bir kuranun bir bilirn statüsüne, i:irnegi.n Newton astronornisi gibi bir bilim statüsüne ula§lp ula~a machgml saptamaya yarayan bir i:ilçüt geli~tinn~tim. Marx'm tarih kuramlmn yanll~ oldugu çok saylda noktaYl burada saymaya çah~sam, bu konu~mamn çerçevesinin dl§ma çlknu~ olurum. AÇlk toplum hakkIndaki kitablm, Marksist mu§tunun aynntlh bir çi:izümleme ve ele§tirisini kapsamaktadIr. Bu noktada sadece en bariz olam vurgulamak istiyorum: Marx'm kastettigi anlamda "kapitalizm" artlk yok. Marx'm tamdlgl toplum büyük, hatta devasa devrimler geçirdi. Bir zamanlar milyonlarca erkegin ve daha da fazla kadmm yapmak zorunda kaldlgl dayamlmaz aglrhktaki ve ylpratlcl ei i~çiligi
246
Hayat Problem Çozmektir
arl!k Batlll toplumlanrruzda kalmadl. Benonu kendi gozlerirr!le gordüm; bunu kendisi ya~amaml~ olan, ne kadar kokten bir degi~imin olu~tugunu kafasmda canlandlramaz: o kadar kotüledigimiz teknolojinin ilerlemesine borçlu oldugumuz gerçek bir devrim. Bütün olarak bakl!glmlzda, Marx'm ongordügünün tam tersi ortaya çlktl. i~çilerin durumu arl!k o kadar kotü degil, Bal! demokrasilerinde çogu ya§ammdan gayet memnun. Tabii ki soI -hem kIz!l hem de ye~i1ci sol- eskiden oldugu gibi propaganda yaparak dünyamlzm insanhkdl~lhgma olan inanCI, halirrüzin kotü oldugu inancml, ve boylece maalesef gerçekten de halimizin kotü oldugu duygusunu güçlendiriyor. Çünkü esenligimiz, kIsmen de dü~ündüklerimize baghd,r. Tarihçinin ·bakI~ açlsmdan bakl!glmlzda ise, bizim açlk toplumumuz ~imdiye kadar dünya üzerinde gelmi~ geçmi~ en iyi ve en adil toplumdur. Soz konusu olan arl!k apaçlk Marx'm bir zamanlar "kapitalist" olarak tammladlgl toplum degildir; onu oyle tammlayarak kendimizi kandlrmak için de hiçbir gerekçe yok. Daha da ileriye gidebilirim: Marx'm kavraml kullandlgl tarihsel anlamda bir "kapitalizm" bu dünyaya asia gelmemi~tir: Marx'm artan yoksulla§tzrma yasasz veya gizli bir kapitalistler diktatorlügü gibi egilimleri içinde banndlran bir toplum asIa olmaml§l!r. Bunlann hepsi safi kendini kandlrmacadan ibarettir. Sanayile§menin ba§langlcmdaki ya§amm korkunç zor oldugunu kabul etmeliyiz. Ancak sanayile§me, aym zamanda üretimin artmasl ve soma da kitlesel üretim anlamma gelir. Apaçlk ortada ki, kitlesel üretim sonuçta kitlelere de ula§ml~l!r. Marx'm mu§tusuyla birlikte tarihsel betimlemesi de, sadece yanh§ degil, aym zamanda olanakslzdlT: Onun ogretisine gore hep azalan sayrdaki zengin kapitalistler için yap!lml~ bir ~eyi, kitlesel olarak üretmek mümkün degildir. Oyleyse ~u kesindir: Marx' m kapitalizmi olanakdl~l bir tinsel yap', bir hayal ürünüdür. Ancak bu hayal ürününü yok etmek için Sovyetler Birligi,
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler a~ag,
247
yukan 50 milyon ve hatta daha fazla Hiro~ima bombaslna denk gelen bir büyüklükte nükleer silah da dahil olmak üzere ~imdiye dek giirülmemi~ bir silah kapasitesini ylgml~t1r. Bütün bunlar, siizde insanhkdl~lhgl yüzünden sanal bir cehennemi yok etmek için yap!lml~t1r. Gerçi gerçeklik tabii ki cennet gibi deg;ldi - ama komünist gerçeklige giire cennete çok daha yakmd!. Biiylece ikinci kez aym sonuca ula~bm - ama farkh bir taraftan: Marksist ideolojinin manbksal çiizümlemesi ve ele~tiri sinden yola çlkarak. Biiylesi ideolojilerin bizi esir almasma asia izin vermemeliyiz. $imdi konu~mamm son klsmma yiineliyorum. Geçmi~ten gelecek için neler iigrenebiliriz? Politikac!lannuza neler iinerebiliriz? nk olarak, ak!lh bir insanm gelecekte neler olacagml iinceden siiyleyebilecegi ~eklindeki anlamslz dü~ünce ah~kanhgl mlzdan kendimizi kurtarmahYlz. Giirünü~e gore herkes, ak!lhhgm kambmn, insanm dogru çlkacak ~eyler mu~tulamasl olduguna inamyor. Ve yine neredeyse herkes, gelecek için a!a1cJ bir programm, dogru bir ongorüden yola çlkmasl gerektig;ne inamyor. Yine herkes, insanhk tarihini gozlerimizin onünde !avnhp giden güçlü bir akml! olarak gorüyor. Nas!l geçmi~ten a!ap geldigini gorüyoruz; eger dogru bakarsak, en azmdan gelecekteki gidi~atmm genel yonünü onceden soyleyebilecek durumda 01manuz gerekir. Herhalde bu, çogu ki~iye anla~!l!T gorünüyor. Ama temelden yan11~l!r - ahlaksal olarak bile yan11~tlr. Bu anlayl~m yerine tarihe kokten farkh bakan bir ba!a~ açlsl geçmelidir. $unu oneriyorum: Tarih bugünle biter. Ondan ders çlkarabiliriz; ancak gelecek kesinlikle geçmi~in bir uzantlsl, bir çlkarsama degildir. Gelecek henüz yoktur; bizim büyük sorumlulugumuz da burada yatar: gelecegi etkileyerek onun daha iyi olmasl için her ~eyi yapma sorumlulugumuz. Bu amaçla geçmi~ten ogrendigimiz her ~eyi kullanmahYlz;
248
Hayat Problem Çozmektir
i:igrenmi~ OlmamlZ gereken i:inemli bir ~ey de: alçakgi:inüllü 01maktIr. Yani ne yapmayl i:ineriyorum? Gi:irdügümüz üzere geçrni~, soI ve sag arasmdaki bir kutupla~mamn cenderesindeydi, ki bu da, insanhgm kendisi de bu arada yok olacak olsa bile, insanhk nanuna yok edilmesi gereken, ama var olmayan bir kapitalist cehenneme olan inancm bir sonucuydu. Neredeyse o noktaya kadar da gelmi~ti; ama artlk bu budalaca deli saçmasmm bir etkisi olmayacaglm umut edebiliriz (her ne kadar gerçekten tam olarak ortadan kalkrnasmm çok uzun süreceginden endi~e etsem de). Sadece dl~an degil, içeri dogru da silahslzlanma yolunda büyük bir çaba gi:istermemizi i:ineriyorum. Yani bir sol-sag kutupla~masl olmakslzm politika yapmaya çah~mahyrz. Samnm buna ula~mak son derece zordur. Yine de yapIlabileceginden eminim. Ama soI ve sag partiler her zaman olmaml~ mldlr? Olabilir, ama Lenin' den i:ince, o "bilimsel" kesinlikten beslenen bu çIlgmca kutupla~ma, bu nefret ve fanatizm yoktu. Winston Churchill parlamentoda bir cepheden i:ibürüne geçebiliyordu. Bu bir hiddet frrtInasml sahveriyor ve hatla birçoklarmda kahcl bir ki§isel kin, belki de ihanete ugranu§ olma duygusunu blrakryordu. Yine de bütün bunlar, ~imdiki sol-sag kutupla~masm dan çok farkh bir düzlemde oluyordu. Buna kar~lhk iyi komünistler bile, sürekli partiye ihanetle suçlanma ve -ezkaza Sovyetler Birligi'nde ya~lyorduysalar- bu yüzden hapse girip idam edilme tehlikesiyle kar§l kar~lyaydl. Aradaki fark belki de en iyi §u §ekilde betimlenebilir: N ormal vatanda§lar için ispiyonculuk, çok daha ki:itüsü arkada§lanm ispiyonlamak gibi §eyler, daima korkunç, akIl almaz §eylerdir. Ancak birkaç iyi komünist bi:iylesi çamur atmalar sonucu ihanetle suçlandl, en azmdan Stalin'in di:ineminde. Tabii eger aleyhlerinde dava açIldlysa. En a§lrI biçimleriyle solsag kutupla§rnasmm nasIl bir ortarn yarattIgl hakkrnda bu bir fikir verebilir. AÇlk bir toplumda bi:iylesi ~eylerden kurtulmak kesinlikle mümkündür. . Sol-sag kutupla~rnasmm yerine ne koyalrm? Ya da, daha iyi
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
249
bir ifadeyle: Sol-sag kutupla~masmm kar~ISma, bunu ortadan kaldlrmak umuduyla hangi programl koyabiliriz? Ben çokpartili bir sistemi oneriyorum - umanm büyük partiler olur. $u ~ekilde: Arhk ideolojik sava~ mekanizmasml hurdaya çlkarabilir ve az çok genelgeçer bir insancIl program ba~latabiliriz. (Programlanmlzl yaparken tam ve kesin olarak anla~hg.mlzl varsaysak bile, çogunluk partisinin dürüst!ügünü ve yonetim becerisini denetleyecek bir muhalefetin olmasl için en az iki parti olmasl gerektigine dikkat ediniz.) A~agldaki programl oneriyoruz ve onu tarh~maya açmaya ve iyile~tirmeye hazmz: 1. S01"umlulugun kontrolünde dalta fazla ozgü1"lük: En üst düzeyde ki~isel ozgÜTlüge ula~mayl umuyoruz; bu ise sadece uygar bir toplumda mÜillkündür - yani, ~iddet olmakslzm ya~a maya kendini adaml~ bir toplumda. Gerçekten de bu, uygar bir toplumun en goze batan niteligidir: problemleri sürekli ban~çl, ~iddet içermeyen yollarla çozmeye çah~mak. 2. Dünya barl§Z: Arhk bir kere atom bombalan ve nükleer ba§hklar bulunduguna gore, bütün uygar toplumlar, ban~l korumak ve atom ve hidrojen bombalanmn yayIlmasml tam olarak engellemek için i§birligi yapmahdlr. Gerçekten de bu, ba§hca odevirnizdir, yoksa uygarhk ve klsa zaman sonra da insanhk ortadan kalkacakhr. (Bu basit gerçegi Bahh ideolojik emperyalizm olarak gorenler çlkacakhr; bu çok akIlhcadu ama bu noktada tamamen onemsizdir.) 3.Yolcsullukla sava§: Teknoloji sayesin~e dünya -en azmdan potansiyel olarak- yoksullugu ortadan kaldlrmak için yeterince zeitgindir. í§sizligi kat!amhr bir asgari düzeye çekmek için de yeterince zengindir. Bunun çok zor oldugunu iktisatçIlar deneyimleriyle biliyorlar - ku§kusuz zordur da. Gayet ani olarak (1965 civannda) bunu, eskiden oldugu gibi, en acil hedefleri 01 arak gormekten vazgeçtiler: Bu problemin arhk modasl geçrni§e benziyor. Birçok ulusal iktisatçl sanki bu problernin çozümsüz oldugunun bir kamtl varml§ gibi davramyor. Ancak tam tersine, her ne kadar serbest piyasa ekonomisine belli müdahalelerden kaçmmamn çok zor oldugu ortaya çlkabilecek 01sa bile, problemin gayet iyi çozülebilir olduguna dair birden
250
Hayat Problem Çüzmektir
çok kamt vardlr. Ama serbest piyasa ekonomisine zaten sürekli kan§lyoruz, hatla belki gereginden de fazla. Bu problemin çi:izümü acildir ve çaga i:izgü olmaktan çlkml§ olmasl hiddet vericidir. Eger ekonomi uzmanlan daha iyi yi:intemler geli§tiremeyeceklerse, basit olarak kamusal çah§ma tedbirlerine ba§vurabiliriz. Ozellikle de otoyol yaplml, okul in§asl, i:igretmen yeti§tirme, vb. kamu i:idevlerinin i:izelle§tirilmesi de bunlardan biridir. Artan i§sizlik di:inemlerinde, klmdi:ingüye kar§1 politikalar olu§turulmasl amaClyla bu i:inlemler yogunla§tJnlmahdu. 4- Niifus patlamaslyla sava§: Diger dogum kontrol yi:intemlerini tamamlayan dü§ük hapmm bulunmaslyla, artJk biyokimyasal teknoloji, nüfus kontrolü hakkmda aydmlanmamn dünya çapmda gerçekle§tirilebilecegi bir düzeye ula§ml§tJr. Bunun da BatJh bir emperyalist politika kapsammda oldugu tezini açlk toplumiar, kendi Czaten azalan) dogum kontrol oranlanm dü§ürmeyi saglayarak çürütebilirler. Bu nokta büyük aciliyet arz etmektedir ve insanczl bir programl olan bütün partilerin gündeminin en üst slralannda bulunmahdlr. çünkü çevre sorunu dedigimiz problemlerin hepsi sonuçta nüfus patlamasma indirgenebilir; bir an durup dü§ünmek herkesi buna ikna etmek için yeterli olsa gerek. Ornegin ki§i ba§ma enerji tüketimimizin arttJgI ve slmrlanmasl gerektigi dogru olabilir. Ancak bu dogruysa, açlkça yoksulluk ve cehaletle baglantJh olan nüfus patlamaslmn nedenlerine kar§1 sava§mak çok daha acildir. Aynca, irisanhk adma, sadece istenen çocuklann dogmasl için çabalamahYlz, çünkü bu korkunç bir §eydir ve istenmeyen bir çocuk dünyaya getirildiginde, bu çok slk fiziksel ve ruhsal §iddete yol açar. 5. ~iddet uygulamamaya yonelik egitim: CTabü ki, yanzlabilirim ama) §iddet uygulamasmm son zamanlarda arthgl kamsmdaYlm. Ne olursa olsun, bu smanabilecek bir hipotezdir. Bence çocuklanmlZl §iddeti ho§gi:irecek §ekilde egitip egitmedigimiz incelenmelidir. Eger yamt evetse, acilen harekete geçmek zorundaY1Z demektir: çünkü §iddeti ho§gi:iren bir anlayt§ uygarhgumzl ki:ikten tehdit eder. Ama bütün olarak baktlgumzda, acaba çocuklanmlzla gerçekten yeterince ilgileniyor muyuz, gereksinim duyduklan §efkati gi:isteriyor muyuz? Bu çok i:inemli bir noktadu, çünkü ço-
II. Tarih ve Politika Üzerine Dü§ünceler
251
cuklanmlz genç ya~larmda neredeyse tamamen biziri1 elimizdedir, onlar için ta~ldlglmlz sorurn1ulugu abartmak mümkün degildir. Bu sorunun, iincekilerin bazllanyla, iirnegin nüfus patlamaslyla yakmdan baglanhh oldugu akla yatlyor. Samyorum çocuklannuza §iddet uygulamamamn erdemlerini ohnasa bile, en azmdan gaddarhgm bütün kiitülüklerin en büyügü oldugunu iigretmeye çah§mahy'z. "Gereksiz gaddarhk" demiyorum, çünkü gaddarhk hiçbir zaman gerekli olmadlgl gibi, asia caiz de degildir. Slk slk dü§üncesizlikten, yani budalahktan, tembellikten veya benci1likten i§ledigimiz bir suç olan ruhsal gaddarhk da buna dahildir. Korkanm bu rur e{;itimsel sorunlardan bahsetmek artlk moda degil, çünkü artlk herkesin istedigini yapmasl modern saylhyor ve geleneksel bir ahlakm iilçütlerine giire bu kabul edilemez olsa da, teslim edilecegi üzere, ahlak çogun1ukla ikiyüzlülükle ilgilidir. Buna kar§lhk olarak diyorum ki: Kant bize §unu siiylemi§tir: "Kendi akhm kullanma cesaretini giister!" Belki biraz daha alçakgiinüllü olarak §unu siiylemek istiyorum: Modalan a§ma cesaretini giisteriniz ve her geçen günle birlikte sorumluluklanmzm biraz daha bilincine vanmz. Herhalde iizgürlüge saglayabileceginiz en büyük katkl bu olacaktlr. 6. AlhnCl ve sonuncu noktam ise: Bürokrasiye ltâkim olma ve onu ktsttlama: Bu konucla siiylenecek çok ~ey olsa da burada bunu yapmayl dü~ünmüyorum.
16. Barz§zn Gerekliligi Hakkznda*
Bugün burada bana verilen onur için hepinize, 6zellik!e de Alman Birle§mi§ Milletler Dernegi' run y6netimine te§ekkür ederim. Bu onurun Olto Hahn'm ismiyle baglantlll olmaSI beni daha da derinden etkiledi. Daha uranyumun parçalanmasml ke§finden 20 yll 6nce Otto Hahn benim kahramanlanm arasmdaydl, yeni radyoaktif elementler, yeru atonJlar ve yeru l§lma biçimleri bulan o büyük l§lma kimyasl ve atom kuraml ara§l!rmacllan arasmda. Ama bunlar, bazl fiziksel ili§kileri; çe§itli l§lmalar arasmda ve l§lyan atomlann d6nü§ümleri arasmda bulunan ili§kileri betimleyen ve açlklayan yeni kuramlar, yeni 6nenJli hipotetik doga yasalan da bulmu§lardlr. Daha 1918 yllmda, ben henüz 16 ya§mdayken Olto Hahn, Pierre ve Marie Curie, Ernest Rutherford, William Ramsay ve kuramcllar Max Planck, Albert Einstein ve Niels Bohr gibi en büyük!erin arasmdaydl. Bu büyük ara§l!rmacllarm, atom fizikçilerirun ve l§lma kimyacllarmm admI ilk olarak Viyana' da Boltzmann sokagmdaki Fizik Enstitüsü'nde duydum, o zamanlar Viyana' da Stefan Mayer'in yamnda Radyum Ara§l!rma Kurumu'nda çah§an, çoktan 6lmü§ olan arkada§lm Franz Urbach'tan. Birkaç yll soma, bugün neredeyse tamamen unutulmu§ 6nemli bir atom ara§l!rmacIsI olan hocam Arthur Haas'm yazml§ oldugu Atomtheorie (Atom Kuraml) bar;;hkh bir ders kitabmda Olto Hahn hakkmda daha fazla r;;ey okudum. Kitabm ilk basklSl 1924'te yapllmlr;;l!; 1929 yllmdan kalma ikinci baskisl ,.. 17 Arahk 1993'te BerUn'de OUo Hahn yapllan te~ekkür konu~masl.
Ban~
Madalyasl'mn verihnesi dolaYlslyla
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dܧünceler
253
hâlâ elimde. Okumaktan lime lime olmu~ O kitabl buldum. Hahrladlklanm dogru çlkh: Orada aym cümle içinde (sayfa 183) CuTÍe çiftinin radyum ve polonyumu ke~finden, Otto Hahn ve Lise Meitner'in protaktinyumu ke~finden bahsediliyor. i~te Otto Hahn ismi benim için, büyük atom ke~iflerinin yapIldlgl kahramanlar çagmdan kalma en eski amlanmla baglanhh. iki dünya sava~1 arasmdaki bu dónemden kalma, Ernest Rutherford'la, Niels Bohr'la, Otto Robert Frisch'le ve Lise Meitner'le olan ki~isel amlanm var. Ama Otto Hahn'la hiç tam~ma dlm. ikinci Dünya Sava~l'ndan soma Frisch bana, Hahn'm Hiro~ima'mn yok edilmesini duydugunda ya~adlgl çaresizligi aruath. Bu korkunç haber, o zamanlar ingiltere' de gózaltmda olan ona ve diger Alman atom ara~hrmacIlanna ula~hgmda, ilk ba~ ta Hahn kendisini de sorumlu h!tmu~. Hahn derinden sarsIlnu~h. Daha somalan Frisch bana Hahn'm nükleer silahlar hakkmda; Almanya'nm nükleer silahlarla donanmasma kar~1 ve ban~m mutlak gerekliligine dair tamtlan hakkmda kamuoyunu aydmlatma çah§malanndan bahsetti. Otto Hahn' a bir ara§hrmacI ve insan olarak ilkgençligimden bu yana hayranhk duydum. Ona kar§1 75 y!lhk hayranhglmm ardmdan, ~imdi onun admI ta~lyan bu büyük onur laylk górülüyor: Otto Hahn Ban§ Madalyas!. Ama benim için anlamh olan sadece Otto Hahn.isrni degildir. Bütiin ya§amlm boyunca, ózellikle de -çok iyi hahrladl~m bir gün olan- Birinci Dünya Sava~l'mn patlak vermesinden bu yana, ban§m korunmasl sorunu, bana ki~isel bir sorumluluk olarak e§lik etmi~tir. Ban~ Madalyasl'mn verilmesiyle ilgili olan herkesten, te~ekkürlerimi kabul etmelerini rica ediyorum. Aynca buraya kadar gelerek, ban§m ko~ulsuz gerekliligine ve Birle§mi§ Milletler'in gereklilig;ne olan inançlanm Hade eden herkese te§ekkür etmek istiyorum. AdmI ilk olarak Viyana'daki Fizik Enstitüsü'nde 1918'de duydu~m Otto Hahn gibi ara§hrmac!larm, ózellikle de atom fizikçilerinin ve nükleer kimyac!lann bulundugu ünlüler taplnagmdan bahsetmi~tim. Ama bundan çok daha ónce, bu ara§hrmac!lara olan hayranhglmm temellerini atml~, ve daha soma
254
Hayat Problem çozmektir
da, Birle~mi~ Milletler'in 6ncülü olan Milletler Cemiyeti'ne besledigim co~kuya katklda bulunmu~ olan bir ~ey oldu. 1908 Noel'inde ablam Dora'ya beni son derece ilgilendiren, ama o benim canh ilgimi payla~mad!gmdan bana bir yIl sonra hediye ettigi bir kitap geldi. Bu, Birinci Dünya Sava§!'ndan sonra Milletler Cemiyeti'nin kurucu1an arasmda bulunan ve 1930'da 61ümüne kadar Milletler Cemiyeti'ndeki en 6nemli ve aktif ~ahsi yet olan Norveçli Pridtjof Nansen'in bir kitab!yd!. Yedi ya~mda ki beni bu denli saran kitabm ba~hg!, In Nacht und Eis. Die norwegische Polarexpedition 1893-1896 (Gecenin ve Buzun içinde. Norveç Kutup Yolculugu 1893-1896) idi. Yani tam 100 yIl6nce, Nansen'in buz tarafmdan ezilmek yerine kaldmlacak ~ekilde in~a ettirdigi "Pram" adh gemide ba~larm§ olan üç y!lhk bir yolculuk hakklndaki bir kitapl!. Gemi neredeyse 35 ay boyunca kutup buzlanyla çevrilmi~ durumdayd! ve Nansen'in planlanna uygun olarak kutup dairesini çaprazlama geçerek Yeni Sibirya adalanndan Spitzbergen' e kadar geçmi§ti. Çocuklugumu hiçbir kitap bu kadar etkilemedi. O benim ke~iflere olan ilgimi, sadece ke§if gezilerine degil, kuramsal ke§iflere de olan ilgimi uyand!rd!. Cesur kuramlarm ve atak, hatta fazlaca atak hipotezlerin anlamm! bana daha çocukken aç!klayan, Nansen'in kitab! olmu§tur. Nansen'in anlathgina g6re, bütün fikirleri ac!mas!zca ele§tirilmi§, 6ncelikle de uzmanlar tarafmdan, kutup ara~brmasmdaki 6ncülleri tarafmdan. Bu uzmanlar Nansen'in parlak planlarma fantastik olduklan gerekçesiyle saldmyor, bunun bir intihar oldugunus6ylüyor ve "Pram"m da kendinden 6nceki gemiler gibi buz içinde ezilecegi kehanetinde bulunuyorlard!. Nansen ise planlanm akllhca savunuyordu. Üç uzun kutup k!§! boyunca süren yolculugu, cesur, ama inceden inceye dü§ünülmü§ kuramlanmn deneysel bir smav! oldu. Ara§l!rmamn, bilimsel ve kuramsal ara§l!rmamn da, cesur hipotezler kurarak onlan deneysel olarak smamaktan olu~tugu g6rü~ü, daha çocuklugumda bilincimde yerle§ti. Bu yakla~!m! borçlu oldugum ki§i Nansen' dir. Bu, gerçek bilimin bütün zamanlar boyunca güvence altma alman sonuçlardan degil, ke§if çal!§masmdan olu§tugu §eklindeki belki biraz romantik bir
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
255
yakla§lmdu. Buna gi:ire gerçek bilimin en i:inemli k.J.sml, her §eyden i:ince tekrar tekrar yenileyici ke§if çah§malanndan olu§ur; yani bariz olan olgulardan degil, kesin olmayan hipotezlerden. Bu yüzden ara§l!rmaCl bazen, entelektüel sorumlulugunu büyük çapta zorlayan risklere girmelidir. Hipotezler olmadan deney yapJ!amayacagml Charles Darwin de vurgulaml§l!r. Ama Nansen daha da ileri gider. Gayet çJ!gm hipotezlerin bile hiç hipotez olmamasmdan iyi oldugunu si:iyleyerek, i:irnek olarak üç eski Kuzey efsanesini veya destamm gósterir: Gemilerin hiç buz olmadan Japonya ve Çin'e gittigini an1atan üç hipotez: 1. Asya'nm kuzeyinden, kuzeydogu geçidi; 2. Kuzey Amerika'nm kuzeyinden, kuzeybal! geçidi; ve 3. Dogrudan kuzey kutbu üzerinden yolu açan buzsuz bir kutup dairesi. Nansen kitabmm giri§inde bu üç kuram hakkmda §un1an yazmaktadu: "Bu kuramlar ne den1i çJ!gmca olursa olsun, yine de insanhgm refahma büyük bir katk.J.da bulumnu§lardlr. çünkü dünya hakkmdaki bilgimizi geli§tirmemize çok fazla katklda bulundular... Ara§l!rmanm hizmetindeki hiçbir çah§ma i§e yaramaz degildir; ki:ikten yan11§ varsayun1arla i§e ba§lasa bile."* Çoculdugumda bu kitabl tekrar tekrar büyük ilgiyle okurken, benim üzerimdeki etkisinin ne denli kahCl olacagl hakkmda hiçbir fikrim yoktu. Bunu ancak §imdi hayretle gi:irüyorum. Nükleer fizige olan ilgime ve Olto Ha!in gibi nükleer fizikçileri ve l§lma kimyacllanm yüce1tmeme neden olan o egilimi de Nansen'in etkisine borçlu oldugumun §imdi tamamen bilincindeyim. Bu te§ekkür konu§mamdaiki kahramamm, Hahn ve Nan, sen hakkmda konu§mayl aylar i:incesinden planlaml§l!m. Ama Hahn ve Nansen'in dost olduklanm hiç bilmiyordum. Geçen ay Dietrich Hahn, Olto' nun torunu, büyükbabasl hakkmda, a~s lmda Walter Gerlach tarafmdan yazJ!ml§ olan ve Dietrich'in de i:inemli katkJ!anmn bulundugu bir kitabl bana gi:inderdi. Tamamen rastlanl! sonucu asistamm kitabm 142. sayfasml açlJ - ve bana okudu: "Bundan sonraki zamanda, Hahn ve Fridtjof Nansen arasmda, jeolojik sorunlar hakkmda SIk.J. bir bilimsel yazl§ma geli§ti. Hahn, ba§ka §eylerin yamnda Wegener'in k!lasal kayma kuramlm da onaylar." ,. Fridtjof Nansen, Furthest North, Constable&Co., Londra 1897, s. 7.
256
Hayat Problem Çozmekt.ir
;>a§kmhglml asIa tahmin edemezsiniz! Te§ekkür konu§manu ilkónce yazarken ve her ikisi de bilim ve ban§ için çah§ml§ olan iki kahramammdan, Otto Hahn ve Fridtjof Nansen'den bahsederken bundan hiç haberim yoktu. Dietrich Hahn'm kitabmdan yaphglm bu almhda Alfred Wegener' in de admm geçmesi benim için çok ilginçtir, çünkü Nansen gibi o da, kuramlanmn smanmaSl için ya§amml tehlikeye atan, çocuklugumun ara§hrmacl kahramanlanndan biriydi. 1930'da (Nansen ile aym y'!) óldü, 50 ya§mda ve buzulla§ml§ Grónland yüksek platosunun merkezine dogru üçüncü Grónland yolculugundayd!. Bu te§ekkür konu§masmda Nansen'i iki nedeT)den dola)'l anmak istedim: 1. Bilimsel ara§hrmaya olan ilgimi uyandlrdlgl için; ve 2. Uluslararasl Kiz!l Haç'm ve Milletler Cemiyeti'nin Yüksek komiseri olarak 1918'den sonra ban§ için onca §ey yaphgmdan dola)'l. En bi.iyük hizmetlerinden biri hâlâ unutulmaml§hr. Birinci Dünya Sava§l'ndan sonra Nansen Pasaportu'nu yarath ve 5 Temmuz 1922'de yüri.irlüge koydu. Bu, sonradan sonraya toplam 52 devletin tamdlgl, devletsiz mülteciler için bir seyahat belgesiydi; ónce Rusya' dan mülteciler için dü§i.inülmü§ ama k1sa zamanda büti.in di.inyadan mültecilerce kullamlml§h. Nansen'in neredeyse unutulmu§ olan bir diger hizmeti de, o zamanlar açhk çeken Sovyet Rusya'ya dev çapta düzenlenmi§ yardlmd!. Bu, bu türden ilk uluslararasl yardlm eylemiydi ve 192I'den 1923'e kadar si.irdü. Nansen araclhglyla Birle§mi§ Milletler'in óncülü olan Milletler Cerniyeti tarafmdan organize edildi. Açhk çeken ve hasta insanlara uluslararasl kurulu§u araC1hglyla glda maddesi ve ilaç ula§t1rma ve onlara daglhna iznini Nansen, Lenin'den büyük zorluklar altmda ald!. Lenin'in korktugu, herhalde her §eyden ónce casusluk ve Sovyetler Birligi'ndeki içler aClS1 durumun duyulmaslyd!. Bu eylemin sonunda, 1923 y!lmda, Nansen'in yardlmmm Rusya'da üç milyon insamn hayat1m kurtardlgml Lenin kendisi sóylerni§tir. Diger kaynaklara góre (kesin olarak kontrol edemesem de) ise yedi milyon insarun. Ne üzücü ki, Birle§mi§ Milletler için órnek olarak bu denli ónemli bir müdahalenin çabucak unutuldugunu gózlemliyo-
lI. Tarih ve Politika Üzerine Dü~ünceler
257
rum; bunu burada belirtrnemin nedeni de budur. Soguk Sava§ slrasmda ne zaman Nansen'in Rusya yardlIllilli bilmesi gerektigine inandlglm biriyle -Ozellikle de aktif bir diplomatla- kar§lla§hysam, ona bunu sordum. Hiçbirinin b6yle bir §eyden haberi yoktu. Birle§rnͧ Milletler'in 6n tarihindeki bu olaym amrnsanmasmm dogru olacagma inamyorum. Tarihten ders çlkarmak bizim için sonsuz 6nem ta§lr, aym §ekilde tarihin saphrmalanndan ve unutkanhklanndan ders çlkarrnak da 6nemlidir. Samnm Nansen yardlmlmn bu denli çabuk unutulmasmm nedeni, bunu hahrlamanm hem Ruslan hem de Bah ülkelerindeki soku entelektüelleri rahatslz etrnesiydi. Hahn ve Nansen'in Birinci Dünya Sava§l'ndan sonra birbirlerine yazdlklan mektuplan bilmiyorum. Ama herhalde jeofiziksel içerikli olmalarma ragmen, N ansen' in ban§ çabalan hakkmda da bir §eyler içeriyordur. Nansen 1930' da 61dü. Acaba 1945'ten, funci Dünya Sava§l'ndan sonra ban§ için nükleer silahlara kar§l çah§malarma ba§ladlg,nda Hahn onu ammslyor muydu? Samnm, hayrr. Hahn'm ban§ çabalarmm nedeni, basitçe, nükleer silahlar hakkmda bütün diger vatanda§lardan daha fazla §ey bilmesi ve bu yüzden de insanhk için bu denli belirleyici olan bir sorunda g6rü§ bildirmeyi bir g6rev bilrnesi olsa gerek. Ínsanlan aydmlatabilecegi için bilgisini ortaya koyrnahydl. Peki ne için? insamn çok eski bir dilegi için. EI in lerra paxVe dünyada ban§. Yeni Ahit'te bunu okuyoruz. Beethoven'm Missa So/emnis'inin bir yerinde, sarSlCl tonlarla, bunu duyuyoruz. Bu sayede Birinci Dünya Sava§l'ndan sonra Milletler Cemiyeti yarahldl, hpkl Irnrnanuel Kant'm, bütün filozoflarm en büyügünün kitabl Zum ewigen Frieden' da (1795) talep ettigi gibi. Bu sayede, ikinci Dünya Sava§l'ndan sonra, dünyada ban§l saglamak yolunda büyük urnutlarla Birle§mi§ Milletler kuruldu. Bu yüzden de Otto Hahn, nükleer silahlan dü§ünerek, 61ümünden klsa süre 6nce "Dünya Ban§lmn Gerekliligi" hakkmda yazml§hr. Ban§ gereklidir. Belki daha uzun süre ugrunda sava§lp sa- . vunmarnIZ gerekecek. Buna hazll"hkll olmarnIz gerek. Bizlerin ve Birle§mi§ Milletler'in hatalar yapacagrrruza da. Ama iyimserlik 6devimizdir.
258
Hayat Problem Çozmektir
Bitirmeden "iyimserlik ódevimizdir" ifadesini açildamak istiyorum. Gelecek açlktu. Onceden belirlenmi~ degildir. Bu yüzden kimse olacak1an ónceden sóyleyemez - rastlantrlar hariç. Gelecekte bizi bekleyen olaslhk1ar, hem iyileri hem de kótüleri, ón- ceden górülemez. "iyimserlik ódevimizdir"derken, sadece gelecegi.n açlk OlmaSInl degil, ayru zamanda gelecegi yaptrk1annuzla hepimizin birlikte belirlemesini de kastediyorum. Gelecek olaruar için hep birlikte sorumluyuz. Bu yüzden kótü bir ~eyi ónceden bildirmek yerine, gelecegi daha iyi yapabilecek ~eyler için emek vermek hepimizin ódevidir.
Kavram Dizini
Açtk.lamaj açlk1ama denemesi/ denemeleri 28, 29, 87; nihai - 42, 44, 69 Açlklama potansiyeli 36 Afganistan 196
Ahlak/ahlaksal 6dev lyükümlülük U, 151, 157, 159, 160, 165, 175, 216, 218, 241, 251,
Ahlakbilim 11, 159, 196, 217, 227, 231, 232 Ah1aksal gelecekçilik 153, 155 Aids 232, 234 Aktancl madde 26 Aktanrn, uyancl ve sinaptik 27; engel1eyici - 27 Alp 19,102,103,109, no, U3, 128; Gestalt - no, U4-115 Almanya 76,77,99,163,164,182, 195, 199,205,211,217,225,229,231,232,233,234, 235,236,237,243,253 Amerikan kar~lthgl 216
Analitik psikoloji 64 Anayasal Hükümet 9
Anlam (Tarihin-t) 139,150,160
Anlam çõzüm!eme 39 Aprioricilik 102 Aristokrasi 138,163,175 Aritmetik1e§tirme 41,42
Asal sayIlar 68,80,81,82; íkiz
- 82, 83
Askeri büxokrasi 187
Astroloji 9 Astronomi8 Atalet yasasl 43,45
Atina 170, 171, 172, 173, 174, 175, 193, 195, 208 Atlantik Sõzle§mesi 198
Atom44, 47,56,58, 118, 252,253; Atom bombasl100; kuram186, 117, 119,252
260
Hayat Problem Çõzmektir
Attika-Delia Deniz íttifala.173 . Augustinus Joncmi 11 Avusturya 110, 125, 126, 145, 195, 203, 217, 232, 235, 236, 237, 243, 244 Aydmlanma 127, 128, 127, 131, 227 BabaClbk 181, 182, 183, 186, 187 Bagl§lk.hk kazanma (bir kurarrun) 32, 33 BagIar, ortak deger1ikli 48,50; ortak degérlikli olmayan 50 Ban, 10, 11, 91, 95, 99, 100, 101, 173, 187, 191, 200, 201, 202, 217, 225, 229, 240, 242, 249,253,256,257; gerekliligi- 252,253,257 Ban§ hareketi 187 Bah1. inanç 8, 9, 161, 162
Beklenmedik §ekilde ortaya çlkma 60, 71; ínsan bilincinin- 60 Beklenti 15, 16, 17, 21, 23, 65, 66, 85, 89, 94, 95, 98,109,110; bilinçsiz-112; potansiyel -112 Belirlenimcilik 56 Belir1enmezdlik 56 Belit 45,46 Bellek 66, 67, 88 Bencilik 159
Benzerlik 108 Betimlerin seçici niteligi 141 Beyaz Gül221
Beyin ara§tlrmalan 27 Beyin fizyolojisí 67 Beyin süreçleri 64,84,85,86 Big Bang kuram151 Bilgi (Erkenntnis) 106, 131; Bilgi (Wissen) 108, 109, 110; dogu,tan gelen - 94, 98, 113; ap-
riori -103, 104; içgüdüsel- 88; varsay:unsal-l03; doga bilimsel- 92, 93; nesnel21; kesin -72, 93, 113, 114; õznel - 21; tahmin - 93, 94, 98, 113, 114; algt -103, 110
Bilgikuranu 19, 76, 89,90, 91, 95, 107, 108, 109111; evrimci -102,107,110 ~ml~li1~~nnn~a~~~,~*~~~~~~~~~
93,91,94,95, 114, 117, 119, 133, 134, 139, 140, 141, 142, 161, 170, 199, 205, 206, 217,245,254,255,256; dinamik - 31; deneysel - 31,76; genelleyici -143,144, 145; tarihsel-I44, 242; iàeall:>§tirici - 37; modern -134; an - 29 8ilim õgretisi 15, Us; - manh~J. J.õ, 30, 31; - kuraml, eski 19,21; geleneksel- 23 Bilincin kova kuramI 140 Bilinç 37, 44, 58, 59, 61, 63, 66, 67, 77, 81, 88, 89, 90, 95, 107,; hayvan - 58,59,60,65, 66,88 Birebir belirgin düzenleme 86 Bireycilik 126, 157, 159
Kavram Diz.ini Birle§ik DevletIer 164, 167, 177, 188, 201, 209, 216, 217, 222, 223, 236 Birle~mi~ MilletIer 10, 11, 198, 252, 253, 254, 256, 257 Biyoloji 7,17,39,54,55,56,57,59,72,108,143 Biyolojik olgu 18 Biyolojik yapllar 7-8 Borsamn çõkܧü 236 Brest-Litowsk Ban~ Antla~mas1235, 240 Bugün 216, 217, 218 Burjuvazi 212,213 Bürokrasi 163, 187, 213, 251 Bütüncülük 40,56 Bütünsel alan kuranu 49, 53 Büyük Britanya 163, 164, 167, 198, 236, 237 Çagni>lm psikolojisi 64 çahi>ma hipotezi 141 Çekim esiri 47 Çekim kuraml, Einstein'm 30, 31, 33, 34, 36; Newton'un - 30, 33,34, 36, 40,44 Çekim kuvveti 43, 44 Çekirdek erímesi 53 Çekirdek güçleri 47, 49, 50, 52, 87 . Çeli§kiler 130-131 çevre 17,23,95, 198; - sorun1an 207; -ye zarar verme 230 Çin 193, 196, 231, 255 Çip savai>1230 Çogulculuk 17, 18, 134, 168 Çõzüm denemesi/ denemeleri 16, 17, 18, , 20, 23, 24, 84, 85, 86; geçici - 33
çücütme 23, 24, 27, 120, 121, 140, 239 Dairesel yÕIÜnge hipotezi 117 Dairesellik (kuramlann) 146 Dalga kuranu, I~lgm yayllmasmm 72 Dalga Mekanigi 117, 118 Damla kuramL, atom çekirdeginin 207 Darwinci aYlklanma 23, 94, 105 Darwinci gelii>im kuraml 17 Darwincilik 18, 57, 104, 105 Davrami> felsefesi 84 Davram§çlhk 84, 90; dogmatik-l08, fe1sefi - 69, 84 De Broglie dalgalan 118
261
262
Hayac Problem Çõzmektir
Demokrasi 9, 10, 125, 135, 136, 137, 138, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 170, 174, 175, 1~1~~I~I~~I~I~mmmmmm~~
demokrasisí 171, 172, 173, 176, 177, 193, 194, 195; libera! demokrasi 225, 228,
230,233 Deneme hareketleri 15, 16, 17, 112
Deneme ve yamlma 15, 16, 95, 97,98, 104, 111, 204,205 Deney 112
Deneyler 25, 205 Denklik ilkesi 45 .
Despotluk 181, 211, 220, 221, 222, 225, 230 Devlet gücü 176, 180 Devlet organlan 183, 185 Devlet ve ôzgürlük kuraml (Kant) 181 Devrim, Amerikan 222; dü§ünsel- 209; Franslz - 138, 212, 213, 221; Macar - 138;
Püriten -125; Rus -138, 236; sosyal - 213, 215, 227, 233, 241, 242 DI§' dünya 19,104
D1§ politika 186 Diferansiyel hesabl 120
Diktatõrlük 163, 164, 176, 179, 187, 188, 192, 193, 196, 201, 213, 215, 226, 237, 238, 239,242,246 Dil19, 20, 21, 22, 24, 31, 37, 62, 66, 67, 68, 80, 81, 86, 88, 89, 93, 95, 98, 101, 130, 160, 161,208; insan -inin i~;levleri 61, 96, 97 Di! kir1enmesi 197 ~~~I~I~I~mml~I~I~I~~I~I~I~m~n7
kõtümser - 217 Din sava§lan 126, 131
DNA 55,112,118 Dogma/dogmatik 9, 20, 25, 87, 98, 99, 96, 100, 108, 120,134, 152 Doga bilim(ler)i 88,15,28,33,47,53,92,94,95,119,134,139,142,163,172, 198, 231 Doga yasasl/yasalan 10,35, 107, 142, 252 Dogru inanç 197 Dogrulugu bulmak 114 Dogruluk araYl$l 93, 94, 99, 116, 168 Dogruluk fikri 34, 37; nesnel -90,114 Dogruluk sorunu 89 Dogu Almanya 212 DramCllar 171 . Duyu organ1an 19, 20; - alglsl119 Dünya 1 62, 63, 64, 65, 67, 68, 69, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 90 Dünya 2 62,63,64,65,67,68,77,78,79,80; 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 89, 90
Kavram Dizini
263
Dünya 3 61, 62, 63, 64, 65, 67, 68, 70, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 89, 90 Dünya 4 62, 78 Dünya 562 Dünya ban,'11, 187, 198, 213, 215, 249, 257 Dünya ekonomik krizi 236
Dünya gõrü§ü, realist 37 Dünya Sava§l, Birinci 11, 99, 213, 235, 236, 240, 242, 253, 254, 256, 257; ikinci-l0, 11, 127,192,201,237,253,257 Dünyayl dinamik gõrmek -77; statik - 77 Dü§ük hapI 250 Dܧünce, bilim õncesi 25; evrimd -108 Dܧünce içerik1eri, nesnel 79 Dܧünce süreçIeri, õznel 79 Düzlem kuraml120 Efektler, optik 36 Egilimler 118 Egitim 126, 158, 159, 161, 172, 232, 236; ahlaksal-160; entelektüel-157; gõreneksel -157; §iddet uygulamamaya yõnelik - 250; teknigin bir parçasl olarak - 204 Einstein Kuraml 25,30,36 E1ektrodinamik 87 E1ektromanyetik kuraml/güç a1am 46, 47, 48, 49, 73,86 Elektronlar 48, 50 Elementer parçaclk1ar 117 Ele§tiri 23,28, 85, 95, 97, 129, 131, 204, 205; deneysel-116; teknigin - 205 Emperyalizm kuranu 226 Enerji, kimyasal205; Güne§ - 205 Entegral hesabl 120 Enteleklüeller 92, 100, 101, 115, 128, 130, 134, 191, 196, 197, 198, 200, 201, 219, 230, 237,257; Peygamber gibi -130 E§kutuplu birle§me degeri 48 Etki 142 Etkile§im, Psikofiziksel 63,84,85,86, 87 Etkile§im, zaylf 49; ruh ve beden arasmdaki - 76,84 Etkinlik/etkin/eylemcilik 111,217 Evren (Kosmos) 37; Evren (Universum) 43 Evrensel tarih 151 Evrim (kuram1l50, 52, 53, 57, 59, 74, 78, 94, 108, 109,204 Eukleides kamh 82
.. ~,·,~n'1''",n,,=''nm.=r= .
::;z.::t;:::é!="""''''~~===m'=.",m=~
264
Hayat Problem Çõzmek~ir
Fare kaparu, tuzagt, Marksist, ideolojik 241,244 Fa§izm 155, 237, 245 Fikir olu~turma, 6zgfuce 131 Fik.ir(1er), ah~llagelm~ - 26; düzenleyici - 34; insanbiçimci 107; tümevanm -i -112; ,. tarihi 133, 134 Fi1ozofjFelsefe 127-128 Fizik 39; Makro - 42; Mikro - 42 Fizikselcilik 54, 69, 90; an - 84, 86 Fransa 222, 236, 237 Gaddarhk 234,243,251 Geçmi§ 66, 88, 149, 150, 153, 216, 219, 225, 235, 247, 248 ~_.I~~~n~mn~mn~~~m~m~
Gelenek, dogmatik 134; iki a~amah -134 Geli~im kuraml15, 19, 78 Gençlik 188 Genetik düzenek/yapIlar 17,18 Genetik kodun benzersizligi 55 Geometrikle~tirme 41 Gerçeklik problemi 111 Gereksinimler 94 Geri besleme süreci 68 Gestalt psikolojisi 65 Gezegen kuramll16 Gezegen yõrüngeleri 36 Gezegenlerin hareketi 25 Gizilgüç 52, 53 Gõlgegõrüngücülük 63 Gõrecelik kuraml, gene145; õzel- 30, 45, 72 Gõzlem 19, 20, 35, 36, 89, 117 Güç POlitikaSl 146, 151, 152, 160, 161 Güç, diktatõrlük 163, 192, 239 Güçler, elektrikse146; manyetik - 46 Halk inisiyatifi 179, 194 Halk mahkemesi 166, 193, 194, 195 Halkm hâkimiyeti 9,166,168,174,178,179,192,193 Hata, teknolojik 204;" düzeltilmesi 204 Hava k.irliligi 206 Helyum (çekirdek1eri) 50, 51, 87
Kavram Dizini
265
Hertz dalgalan 86
Heykelbra~ 171 Hlfistiyanhk 152, 154, 155, 156, 160, 197 Hidrojen 50, 51, 52, 53, 69, 74, 87 Hilozoizm 58 Hipotez 15, 17, 20, 21, 22, 23, 26, 27, 32, 54, 55, 56, 57; 59,89,92,93, 94, 95, 101, 103, 1~1.mli~li~~ln~ill,~lQm1~1~~a~~
limsel- 99,120; daire -i 120; Elips -i 120; metafiziksel-119, 120 Hiro§ima Bombas1215, 228, 229,247 Hitler-Stalin Pakh 243 Ho~gõrü 168,223,224;dinseI125,131 Hukuk 160, 183
Hukuk devleti li, 181, 182, 228, 230 Hukuk düzeni 182, 206 Hükümet degi~ikligi 135,178 Hükümet OIU§UInU 166 Irkçlbk 196 I~1k esiri 46 I~lk hlZ130 I§lldak kurarru (bilimin) 140
I§lma kimyasl 252 I§lma, kaotik 37
,i'
I
I t:
katlar 80, 204, 205, 205 íç sava§, Amerikan 222, 223 içgüdüler 89 içtepi 43 ídealle~tirme 37 ídealizm 38, 137,223; Alman -128 ideolojiler 99,100,101,169,199,202,247 iki partili sistem 168 íkicilik (çekim güçlerinin ve elektromanyetik güçlerin) - 60 ilerleme (Fortschritt) 10, li, 30, 147, 148, 162, 204, 217, 219, 234, 236, 245; bilimsel 20,24,25,30,140 ileti§im 96,97,98 inanç (Tahmin) 21; Dinsel 131 inançslZh~ 197 indirgeme denemeleri 40, 42, 43, 44, 46, SI, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 65, 71, 72 indirgeme, Descartesçl - 42, 49; bilimsel- 39, 44; Biyolojinin fizige - 39; Kimyarun
li
f
,I: i:
i
I
266
Hayat Problem Çozmektir
kuvantum fizigine - 49; Mekanik ve kimyamn elektromanyetik kuramma - 48; nihai - 42, 43, 44, 47, 56, 65, 69; termodinamigin mekanige - 71 Indirgemeci olmayanlar 71 Índirgemecilik 40, 54, 65, 72i felsefi - 40,69,70-71 Índirgemecilik kar~lh ara§hrma programl 65,72 ingiltere 47, 99, 125, 126, 127, 136, 137, 172, 182, 188, 236, 253 ínsan haklan 182, 183 ínsancilik 172 Ínsanhk onuru 137, 181 iran 196 ispanya 237 isviçre 99,125,126,127,136,196,198 ͧlevin üstlenilmesi 86 i§sizlik 236, 244, 249, 250 italya 236, 237 iyimser liyimserlik 100, 136, 137, 187, 188, 189, 216, 217, 218, 219, 234, 257, 258 íyanya Okulu (Doga Felsefesi) 133, 134 ízotop 49, 50 Kadm1ann kurtulu§u 210, 219 Kahttm 35, 112 Kamboçya 196 KantÇlhk 102 Kapitalizm 226,227,228,242,244,245,246 Karanhkçllli< 45 Kaynak materyalleri 146
Kehanet155,156,225 Kellogg Pakh 11 Kepler yasalan 120 KesU1lik93,94, 155, 161, 162,241,248 Klrm121 kaymasl 33, 36 Kilise, Katoli!< 232 Kimlik 66, 88 Kimya 39, 42, 47, 48, 49,50, 51, 52, 53, 54, 55, 57, 252 Kinizm 211,216 Kitap pazan 170, 171, 172,208 Kit1e imha silahlan 2215, 229, 231 Kitlesel üretim 226, 246 Koalisyon (hükümeti) 9, 166, 167, 194, 195 KomünÍ2m 137, 212, 218; - çõkü§ü 235; Sovyet - 225, 228 Konu§ma yetisi 66 Ko"rinthos 171
Kavram Diúni
267
Korkakhk 100, 197 Ko~ullanma
88 psikofiziksel 59,62,63,84,85 Kozalaksl bez 61 Ko~utçuluk,
Kozmogoni 28, SO, 51, 53 Kozmoloji 51, 53 Kõken (yajamm) 54, 55, 56, 57, 58, 59, 74, 115 Kõlelik 99, 135, 138, 148, 152, 206, 209, 219,
=, 223
Kurarru ve uygulamasl, demokratik devlet 170 Kuraml, Çogunlugun hükümeti dü~ürme yetkisi 168 Kuraml, demokrasi 163, 164, 168, 192 Kuraml, Dil9S, 97, 100 Kuraml, gen-ozde~ligi 88 Kuraml, kltasal kayma 255 Kuraml, ko~ullu refleks 88 Kurauu, me~ruiyet 192 Kuraml, parçaC1k.1ann ve dalgalann bütünleyiciligi 118 Kuraml, ~ifrelenmi~ genetik bilgi- 35 Kuraml, telsiz yaylrru 86 Kuraml, zaman 66, 67, 103, 140 Kuram1ar/Kuram olu~umu 17,20, 21, 23, 24, 25, 28, 29, 37, 52, 62, 79, 89, 103, 114, 140,142, 143, 145, 146, 147, 218, 242, 252, 255; biyolojik - 33; deneysel bilim - 31; fiziksel - 50, 51, 142; kimyasal - 33; rekabet halindeki - 34; tatmin edici - 29; yanh~
- 20, 34, 78; - cesareti 34; - dogruluk kapsanu 34, 37; - (manhksal veya deneysel) kapsaml 34, 35, 36; - smanmaSl 32,33,37, 140, 142, 146, 256; - üstünlü-
gü 25; -lann ele§tirisi 28 213 Kurumlar, demokratik 162 Kutup ara~tmnasl 254 Kuvantum kuranu, atomun 35; Elementlerin periyodik sisteminin - 48 Kuvantum mekanigi 38, 47 Küba228 Kültürel gorececilik 114 Kümeler ogretisi 41 Kütle, agtr 30, 45, 46; att1 - 45, 46 Kurtulu~
Mach iIkesi 30, 31, 45 Madde 37, 42, 43, 44, 47,48, 51, 57, 58, 59, 60, 62,73,85,87,118; kaotik-37 Maddecilik 62, 96; tarihsel- 267 Maddetamma'zctllk 62
268
Hayat Problem Çozmektir
Makromekanik 25 Manhk 131
M__
~I~n,mn~n~m~m~amam~~
243,245 Marshall Plaru 198, 200 Maske çlkarma felsefele:r:i 148 Matematik 80, 94 Maxwell Denklemleri 46 Mekanik, Newton 33, 46 Melos 173, 195 Merak 15, 18
Mezon48 Me§ruiyet ilkesi 192 Metafizik 76, 77i Kepler-119i Sokrates õncesi -77 Mikroyapl, Maddenin 73 MilI ilkesi 184, 185, 186 Milletler Cemiyeti la, 256, 257 Mil1iyetçilik 196, 197
Míni devlet 182, 186, 187 Moleküler Biyolojí 57
Monadlar58 Monar§i 163, 175
Moskova Agustos Darbesi 230 Motonõronlar 27 Muhalefet 168,249 Mutasyonlar jmutasyon yetenegi 18, 112,204 Midilli 174
Namussuzluk 128 Nansen Pasaportu 256 Nansen yardlffil 257 Neden 143 Nedensel ili§kiler 22 Nesnel1ik/nesne122, 148, 149 Newton kuraml 25,30,44,46,72 Nõtron 48,49,50 Nõtron dalgalan 118 Nüfus patlamas1207, 231, 250, 251 Nükleer sava§ 100; fizik 218,228,255
Kavram Dizini
269
OlaSlClhk 56 Oligar§i 175 Onur (insanhk) 137, 181 Optik, lIi,ma 117; Dalga - 147 Oransal Temsil166, 167, 168; -e dayah seçim yasasl194 Organizma 18 Oersted güçleri 46 Ortadogu 238 Ortadan kaldlrma/ortadan kaldlrma süreci 15, 16, 17, 20, 22, 23, 25, 28, 29, 31, 34, 49,112 Ortakla§aclhk 157, 159 Otorite 93,128,182,195 Otto Hahn Ban§ Madalyasl 253 Oylama 164, 174 Ozon deligi 231 Ogrenme 15, 16, 17, 56, 88, 96, 98, 120, 121, 129,204 Oncel düzen 52, 53, 58
Onceleme 107, 109 Onermeler, deneysel35; dogru - 37, 79 Ongõrü 142, 143 Ongõrü 142,143 Ornek 221 Ozbilinç 39, 60, 62, 65, 66, 67, 87, 88, 89, 90 Ozcülük 40, 46 Ozdeki tamamlanmaml§hk Cbilimin) 39 Ozde§le§tirme 40 Ozele§tiri 129,167,189,204 Ozerklik, 6zerk 62, 63, 68, 69, 79, 80, 81, 82, 90, 130 Ozgecilik 157,159 Ozgürle§tirme, kendini 126, 127, 130 ~~ük~~1~1~1~1~1~1~~~1~1~1~m1~1~ 1m,1~1~1~1~1~m~,~~n~nimmm~m
236, 240, 249, 251; Din - ü 132; Dü,ünce - 132; ; ki,isel- 126, 127, 206, 222, 249; politik -132, 134, 135, 136, 138, 220, 221, 240; vicdan -132; - kõtüye kullarulmas1179, 180; - slTIlrlandmlmas1179, 180
Panpsikizm 58, 59 Paradokslar 41 Parçaclk kuranu 59 Parti disiplini 215, 244
""'<~h'''h_Y_"~._._ ~
.. •. _ _ . __
~m,..,.~==.=,_.~_ _~~~~~_~~~~=_
l:
"===:milO<mm-;=....
,,"'l
270
Haya, Ptoblem Çõzmektir
Partiler 165, 166, 167, 169, 191, 194, 237, 248, 249, 250,; - hãkimiyeti 165 Pasifizm 240 Pauli ilkesi 48 Fax Americana 229 Pax Civilitatis 229 Pazar, serbest 206 Platoncu 191 Platoncu Eyti§im 190 Politika 194, 218, 248, 250 Polonya 138 Polonyum 253 Pozitivizm 77, 119 Pozitron 48, 49 Problem 15, 16, 17, 18, 19, 20, 22, 25, 26, 28; eski - 28, 29, 30, 56, 65; deneysel bilim31; yeni - 28,29,30, SI, 53, 54, 56, 70, 71; bilim kuraIDl- 31; - çõzme 7, 15, 16, 57, 58,94,203,205; - durum 18, 20 Proletarya 213, 241 Protein sentezi 55 Proton 47, 48, 50 Psikanaliz 32, 33, 35, 66, 148 Psi§izm 84, 85 PythagorasçI1ar 117, 133 Radyum320 Realist 76, 77
Realizm38 Refah devleti 183, 185, 186 Reform taraftarhgl 217 Reform, politik 239 Reformasyon 217 Rekabet 167 Ressam 171 Rezonans 117, 118 Roma ímparator1ugu 11 Romantik1er 159, 227 Rõnesans 133, 134 Ruh-beden problemi 60, 84, 85, 118
Ruh-beyin ko§utçulugu 63 5acharov bombasl 229 Sagduyu 18, 19
Kavram Dizini
271
Sanayile§me 226, 236, 246 Sava§ 99, 101; psikozu 99 Sayl~am181,82
Seçim, dogal55, 57, 59, 105 Seçim yasasl 164 Serbest piyasa ekonomisi 249 Smama 29, 111, 140, 143; deneysel-28 Smú sava§lan 212, 213, 233, 241 Slmfh toplum 213 Slmr ko§ullan 142 Slmrlama problemi 31; õlçütü 31 Silahlanma yan§110, 227 Silahlar 11; - ticareti 206 Silahslz1anma 10, 202, 248 Sinaps 26, 27 Sivil bürokrasi 187 Soguk Sava, 257 Sokratesçi 191 SoI-Sag kutupla§mas1237, 248, 249 Sonuç küt1esi, bir kuramm 35 Sonsuzküçük1er hesabl 41 Sorumluluk 9,11,153,155,161,162,176,190, 191, 193, 194, 195, 198, 200, 214, 220, 221,225,234,247,249,251,253,255 Sosyal bilimler 15 Sosyal felsefe 76 Sovyetler Birligi 201, 219, 237, 246, 248, 256 Soyutlanml§hk, nedensel 86 Sõzde kuram 146 Sparta 173 Süpernova patlamas150, 52 ~airler
171 dõrt a§amah - 28, 29, 31; üç a-?amah 16, 17, 18, 20, 22, 23, 28; -mn dinamik niteligi 29; -mn d6ngüsel niteligi 29
~ema,
Takdir-i iIahi 52, 58 Talepler, Platon'un - 187; Sokr~tes'in -188 Tamamlanmaml-?hk 6nermeleri 70 Taruma 64 Tann, tannsa18, 44, 80, 117, 152, 153, 154, 155, 192, 197
272
Hayat Problem Çozmektir
Tansar hesabl 30 Taraf1arm belirginle§imesi 24 Tarih anlaYl(ll 144, 146, 147; kinlk - 211, 216, 230 Tarih fe1sefesi 212, 225 Tarih kuraml (Marx'm) 245
Tarihyazlml 139
Tarih yorumu, Hegel'in 212i UkÇl - 211; Marksis~ - 211, 212i milliyetçi - 212 Taríh, insanhk 9, 89, 99, 148, 150, 151, 200, 237, 247; doga bilimlerinin-i 47,53; politik güç -i 151,160; - sonu 233, 234, 241; --yorumu 216, 219 Tarihselcilik 150, 152, 155, 156, 161, 162; tanrlCl-152 TaliL?ma, bilimse124; ele§tire12L 22, 24,28, 29, 31, 34,37, 97,129,132,134
Tekhücreliler 204 Tekbencilik 38 Teknik 207; Kültürel faktõr olarak -e õvgü 208 Teknoloji 146, 198, 199, 204, 246, 149, 250
Teleoloji 57 Teleonomi 57 Telkin (gereksinimi) 92,95,98,100, 101 Ter6rizm 138, 179, 188, 214, 233, 240 Thebai 171 Tinselcilik 84 Tiro1125 Tiyatro 170 Toplama Kampl 243 ~_m~m1~1~TI~mTI~mm~~~~~~-
148, 160, 161, 168, 225, 138, 245, 246, 248, 250; liberal- 227, 236; smúslZ - 268; uygar -11,183,249 Totolojiler 34 Tõz, maqdese185
Trafik devrimi 209 TÜInevanm 76, 112, 113, 114; - çürütülmesi 112
Türkiye 236 U1usal Ekonomi 231 Uluslararasl KlZtl Haç 256 Umut 160, 162 Uranyum parçalanmas1207, 252 Us 129, 132, 181 Usçuluk 127, 128, 129, 130, 132, 134, 135; ele§tirel- 225; - kar§lb 231 Uygarhk 11, 90, 134, 158, 198, 249, 250; Bah - 235
273
Kavram Dizini Uyum/uyumlu 8; - õgretisi (Kepler'in) 117, 121 . Uyum saglama 17, 105, 108 Uzak etki 43, 46 Üçüncü Dünya 226, 230 Üçünçü Reich 127, 211, 212 Ü1ke savunmaSl 186
Ütopya 198 VarolmaYl§, Maddenin 59 Varolu§çu felsefe 76 Verimsizligi <Marksist kuramm) 239 Viyana Okulu 77, 119 Yakla§lm/yak.la§ma, dogruluga 34, 37, 38, 114 Yanh§lama 23, 24, 25, 27, 32, 33, 35, 36, 141 Yan11§lanabilirlik õlçütü 31, 32 Yanh§laylO, potansiye135, 36 Yapl, içse168, 79, 80 Yaraha yenilik 64 Yarahcl.hk 39, 59 Yarduncl hipotez 32, 147 Yardlmseverlik 137, 223 YargIlama 178, 179 Yasa(1ar) 142; evrensel-143, 144, 145; genel-145, 146, 147; iler1eme
-SI
217, 219,
234; psikolojik -145; sermayenin yogunla§masl-s1242; sosyoloji -1 145; ta.rihsel -144,145; Yasalara uygunluk 16 Ya§am1n kõkeni 54, 55, 56, 57, 58, 59, 115 Ya§amm olu§umu 104, 105 Ya)'1mc1170 Yazm 170, 171, 172 Yedi YIl Sava§lan217 Yeni Ahit 11, 152, 257 Ye.iller 205,207, 231 Yetkilendirme yasasl176, 192, 195 Yok etrne 11 Yoksul1a§trrm.a kuraml, Marx'm 226 Yoksul1uUdasava§249
274
Hayat Problem Çõzmektir
Yorum 29, 148; tarihsel-147, 149, 150; tarihseld -150 Yõnetim biçim1eri 9, 174, 176, 177, 195, 199,236
Yõntem, bilimsel- 23, 24, 25, 26 ,27, 37, 140; ele§tirel- 20, 21; sezgisel 41 Yunan dü§ünüxleri/filozoflan 8,15,18,28 Zaman bilinci 65, 88, 130 Zehirli gaz 206 Zeitgeist 128, 199